Nurâni Nakışlar..

NİSANUR

Well-known member
images


Duanın en güzel, en lâtîf, en leziz, en hazır meyvesi, neticesi şudur ki:
Dua eden adam bilir ki, birisi var ki onun sesini dinler, derdine derman yetiştirir, ona merhamet eder. Onun kudret eli herşeye yetişir. Bu büyük dünya hanında o yalnız değil; bir Kerîm Zat var, ona bakar, ünsiyet verir. Hem onun hadsiz ihtiyâcâtını yerine getirebilir ve onun hadsiz düşmanlarını def edebilir bir Zâtın huzurunda kendini tasavvur ederek bir ferah, bir inşirah duyup, dünya kadar ağır bir yükü üzerinden atıp
b993.gif
-1- der.(Mektubat)
 

NİSANUR

Well-known member

dua25de.jpg



İşte ey aciz insan ey fakir beşer!

Dua gibi hazine-i anahtarı ve tükenmez bir kuvvetin medarı olan bir vesileyi elden bırakma.

Ona yapış,

Ala-yi iliyin-i insaniyete çık bir sultan gibi bütün kainatın dualarını kendi duan içine al…



Bediüzzaman
 

NİSANUR

Well-known member
Ey zevk ve Lezzete mübtela insan !!!


Meyve-ahududu-1.jpg





Ey zevk ve lezzete mübtelâ insan! Ben yetmiş beş yaşımda, binler tecrübelerle ve hüccetlerle ve hâdiselerle aynelyakîn bildim ki, hakiki zevk ve elemsiz lezzet ve kedersiz sevinç ve hayattaki saadet yalnız imândadır ve imân hakikatleri dairesinde bulunur. Yoksa, dünyevî bir lezzette çok elemler var. Bir üzüm tanesini yedirir, on tokat vurur gibi, hayatın lezzetini kaçırır.
Bediüzzaman Said Nursî
 

ABDULLAH4

Forum Yöneticisi

Hevesli akılsız çocuklar gibi, muvakkat, ehemmiyetsiz lezzetlerin peşinde koşma.
Düşün ki, fani zevkler, sana manevi elemler, teessüfler bırakıyor. Sıkıntılar, elemler ise, bilakis, manevi lezzetler ve uhrevi sevaplar veriyor.
Sen divane olmazsan, muvakkat lezzeti yalnız şükür için arayabilirsin.
Zaten lezzetler şükür için verilmiş.
Emirdağ Lahikası - 173


Bediüzzaman Said Nursi...
 

NİSANUR

Well-known member


sessizlik2b.jpg


Fâtır-ı Hakîm, insanın mahiyet-i maneviyesinde nihayetsiz azîm bir acz ve hadsiz cesîm bir fakr dercetmiştir. Tâ ki, kudreti nihayetsiz bir Kadîr-i Rahîm ve gınası nihayetsiz bir Ganiyy-i Kerim bir zâtın hadsiz tecelliyatına câmi’ geniş bir âyine olsun.

-Sözler
 

NİSANUR

Well-known member
saadet-i-ebediye.jpg


Rahmetin rahmet olması ve nimetin nimet olması,
ancak ve ancak haşir ve saadet-i ebediyeye bağlıdır.
Evet, saadet-i ebediye olmasa, en büyük nimetlerden sayılan aklın,
insanın kafasında yılan vazifesini görmekten başka bir işi kalmaz.
Kezalik, en latif nimetlerden sayılan şefkat ve muhabbet,
ebedi bir ayrılık düşüncesiyle, en büyük elemler sırasına geçerler…

İşarat-ül İcaz’dan
 

ABDULLAH4

Forum Yöneticisi
[/URL]
İnsanın fıtratında bekaya karşı gayet şedid bir aşk var. Hattâ her sevdiği şeyde kuvve-i vâhime cihetiyle bir nevi beka tevehhüm eder, sonra sever.

Ne vakit zevalini düşünse veya görse, derinden derine feryad eder.

Bütün firaklardan gelen feryadlar, aşk-ı bekadan gelen ağlamaların tercümanlarıdır.

Eğer tevehhüm-ü beka olmazsa muhabbet edemez. Hattâ denilebilir ki: Âlem-i bekanın ve ebedî Cennet'in bir sebeb-i vücudu, şu mahiyet-i insaniyedeki o şiddetli aşk-ı bekadan çıkan gayet kuvvetli arzu-yu beka ve beka için fıtrî umumî duadır ki, Bâki-i Zülcelal o şedid sarsılmaz fıtrî arzuyu, o tesirli kuvvetli umumî duayı kabul etmiştir ki, fâni insanlar için bâki bir âlemi halketmiş.

Hem hiç mümkün müdür ki: Fâtır-ı Kerim, Hâlık-ı Rahîm, küçük midenin cüz'î arzusunu ve muvakkat bir beka için lisan-ı hal ile duasını hadsiz enva'-ı mat'umat-ı leziziyenin icadıyla kabul etsin de, umum nev-i beşerin pek büyük bir ihtiyac-ı fıtrîden gelen pek şiddetli bir arzusunu ve küllî ve daimî ve haklı ve hakikatlı, kalli, halli, bekaya dair gayet kuvvetli duasını kabul etmesin?
Hâşâ, yüzbin defa hâşâ. Kabul etmemek mümkün değildir.

Hem hikmet ve adaletine ve rahmet ve kudretine hiçbir cihetle yakışmaz. Madem insan bekaya âşıktır, elbette bütün kemalâtı, lezzetleri, bekaya tabidir. Ve madem beka, Bâki-i Zülcelal'e mahsustur ve madem Bâki'nin esması bâkiyedir ve madem Bâki'nin âyineleri Bâki'nin rengini, hükmünü alır ve bir nevi bekaya mazhar olur.
Elbette insana en lâzım iş, en mühim vazife; o Bâki'ye karşı alâka peyda etmektir ve esmasına yapışmaktır.
 

ABDULLAH4

Forum Yöneticisi
bediuzzaman.jpg


Bu zamanda en büyük bir ihsan, bir vazife, îmânını kurtarmaktır, başkaların îmânına kuvvet verecek bir surette çalışmaktır.

Sakın, benlik ve gurura medar şeylerden çekin.

Tevâzu, mahviyet ve terk-i enâniyet, bu zamanda ehl-i hakikate lâzım ve elzemdir.

Çünkü, bu asırda en büyük tehlike benlikten ve hodfuruşluktan ileri geldiğinden, ehl-i hak ve hakikat, mahviyetkârâne dâima kusurunu görmek ve nefsini itham etmek gerektir.8221;

Bediüzzaman Said Nursî
 

ABDULLAH4

Forum Yöneticisi
Eğer namaz kılmazsan, senin o günkü âlemin zulümatlı ve perişan bir halde gider.
Sözler - 273

nmz.jpg

Cesed-i insan; havaya, suya, gıdaya muhtaç olduğu gibi, ruh-u insan da namaza muhtaçtır.
Sözler - 778
 

NİSANUR

Well-known member


Ey insanlar! Fani, kısa, faidesiz ömrünüzü; baki, uzun, faideli, meyvedar yapmak ister misiniz? Madem istemek insaniyetin iktizasıdır, Baki-i Hakiki’nin yoluna sarfediniz. Çünki Baki’ye müteveccih olan şey, bekanın cilvesine mazhar olur. Madem her insan gayet şiddetli bir surette uzun bir ömür ister, bekaya aşıktır ve madem bu fani ömrü, baki ömre tebdil eden bir çare var ve manen çok uzun bir ömür hükmüne geçirmek mümkündür. Elbette insaniyeti sukut etmemiş bir insan, o çareyi arayacak ve o imkanı bilfiile çevirmeye çalışacak ve tevfik-i hareket edecek.
İşte o çare budur:​
Allah için işleyiniz,

Allah için görüşünüz,

Allah için çalışınız.

“Lillah, livechillah, lieclillah” rızası dairesinde hareket ediniz.
O vakit sizin ömrünüzün dakikaları, seneler hükmüne geçer.

Bediüzzaman Said Nursi – 3. Lem’adan​
 

NİSANUR

Well-known member


Biz abdiz. Sebeb-i hilkatimiz; seyyidimizi, yaratanımızı, râzıkımızı bilmek ve bulmaktır. Hülâsa-i mevcudat olan Peygamberimiz vasıtasıyla inzal ve ikram buyurulan Kur’an’ın ahkâmına ve o Hazret’in sünnetine tevfik-i harekete bezl ü gayret edelim. İşte o Nur elimizde mürebbi, yanımızda muarrif. Aramızda Nurları neşre, mürebbi ve muarrifimizi dinlemeye çalışalım. Biz vazife-i ubudiyeti yapalım, netice-i mükâfatı Hâlık-ı Rahîmimize bırakalım. Yekdiğerimize en büyük yardım olan duayı da esirgemeyelim.
Barla Lahikası ( 297 )
 

ABDULLAH4

Forum Yöneticisi
31351-fullsize.jpg



Ve çocukların nazik kalblerinde hadsiz mesâib ve
muzır eşyaya karşı gayet kuvvetli bir nokta-i istinad
ve hadsiz âmÂl ve arzularına medar bir nokta-i istimdat,
Kur'ân-ı Hakîmin madeninden çıkarıldı ve gösterildi
ve bilfiil istifade ettirildi. Ve fukaralar ve
zuafalar kısmını en ziyade ezen ve
müteessir eden hayatın ağır tekÂlifi,
Kur'ân-ı Hakîmin hakaik-i imaniyesiyle hafifleştirildi.

Mektubat
| Yirmi Dokuzuncu Mektup |
 

NİSANUR

Well-known member



Hayâtını vakfetmek kolay. Rahâtını ve istirahâtını fedâ etmek, daha zordur.

“Sen mâdem hayâtı dünyeviyeni ve hayât-ı uhreviyeni fedâ ediyorsun,

İzzet-i nefsini dahi fedâ et. ”- Said Nûrsi
 

NİSANUR

Well-known member


Evet, bu kitab-ı kebîrin bir sahifesi, zemin yüzüdür. O sahifede nebâtat, hayvânat taifeleri adedince kitaplar birbiri içinde, beraber, bir vakitte, yanlışsız, gayet mükemmel bir surette, bahar mevsiminde yazıldığı gözle görünüyor. Bu sayfanın bir satırı, bir bahçedir. O bahçede bulunan çiçekler, ağaçlar, nebatlar adedince manzum kasideler beraber, birbiri içinde, yanlışsız yazıldığını gözümüzle görüyoruz.
Lem’alar
 

NİSANUR

Well-known member


Kardeşim, geçmiş sıkıntılı yüz günün, şimdi sürurlu yüz gün hükmündedir. Onları düşünüp şekvâ etme. Onlara bakıp şükret. Gelecek günler ise, madem daha gelmemişler; Rabbin olan Rahmânü’r-Rahîmin rahmetine itimad edip, dövülmeden ağlama, hiçten korkma, ademe vücut rengi verme. Bu saati düşün. Sendeki sabır kuvveti bu saate kâfi gelir.
2. Lem’a
 

ABDULLAH4

Forum Yöneticisi
10570-fullsize.jpg


Vakıât-ı katiyedendir ki, mağaradan çıkıp Medine tarafına gittikleri vakit, Kureyş rüesası, mühim bir mal mukabilinde, Sürâka isminde gayet cesur bir adamı gönderdiler; tâ takip edip onları öldürmeye çalışsın. Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm, Ebu Bekr-i Sıddık ile beraber gardan çıkıp giderken gördüler ki, Sürâka geliyor. Ebu Bekr-i Sıddık telâş etti. Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm mağarada dediği gibi,
Üzülme Allah bizimle beraberdir. (Tevbe/40)
dedi.
Sürâka'ya bir baktı; Sürâka'nın atının ayakları yere saplandı, kaldı.
Tekrar kurtuldu, yine takip etti.
Tekrar atının ayaklarının saplandığı yerden duman gibi birşey çıkıyordu.
O vakit anladı ki, ne onun elinden ve ne de kimsenin elinden gelmez ki ona ilişsin.
"El-aman" dedi.
Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm aman verdi.
Fakat dedi: Git, öyle yap ki başkası gelmesin.
 

AMİNE

Well-known member
Ya İlahî ve ya Rabbî! Ben imanın gözüyle ve Kur'anın talimiyle ve nuruyla ve Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm'ın dersiyle ve İsm-i Hakîm'in göstermesiyle görüyorum ki: Semavatta hiçbir deveran ve hareket yoktur ki; böyle intizamıyla senin mevcudiyetine işaret ve delalet etmesin. Ve hiçbir ecram-ı semaviye yoktur ki; sükûtuyla gürültüsüz vazife görerek direksiz durmalarıyla, senin rububiyetine ve vahdetine şehadeti ve işareti olmasın. Ve hiçbir yıldız yoktur ki; mevzun hilkatıyla, muntazam vaziyetiyle ve nuranî tebessümüyle ve bütün yıldızlara mümaselet ve müşabehet sikkesiyle senin haşmet-i uluhiyetine ve vahdaniyetine işaret ve şehadette bulunmasın
 
Üst