Aile cemiyetin temel taşıdır. Aileler ne kadar sağlam olursa, onlardan meydana gelen toplumlar da o derece sağlam olur. Güçlü toplumlar, güçlü âilelerden oluşur. Güçlü âileler de, daha ziyâde mânevî eğitim görmüş hanımların eseridir.
Aile fertlerinin mes’ud olabilmeleri, ancak birbirlerine karşı olan vazifelerini bilmeleri ve yapmaları ile mümkündür. Karşılıklı vazifelerini bilmeyen ve yapmayan âileler, mutlu olamazlar.
Aile ocağının iki ana esâsından biri olan kadının, cemiyet çatısını kurmakta erkek kadar, hattâ erkekten daha büyük payı vardır. İslâm târihinde bunun ilk örneğini, Hz. Hatîce (r.anhâ) vâlidemiz vermiştir. En zor ve en ağır şartlar altında Peygamber (s.a.v.)’e maddesi ve mânâsı ile yardımda ve tesellîde bulunmuş; gâyesine erişmesi için O’na yakın destek olmuştur. Ve bu ikili ocaktan İslâm dünyâsı doğmuştur.
İslâm’da kadın, sevginin, seâdetin ve âhırete uzanan bir huzurun sembolüdür. İnsan neslinin devamında da çok önemli vazifeler üstlendiği için anne, insanlığın esası, temeli ve kaynağı sayılır. Çocuklar, annelerinin karnında maddî yapılarını kazandıkları gibi, mânevî yapılarını da yine onların terbiyeleri altında oluşturmaktadırlar.
Anneye en ulvî mevkileri veren dînimiz, senenin sadece bir gününü değil, her gününü "anneler günü" olarak kabul etmiştir.
Yüce dînimiz tarafından kendilerine husûsî bir değer verilen kadınlarımız, kadr u kıymetlerini bilmeli ve bu yüce itibara güzel itâat ve hizmetle lâyık olmaya çalışmalıdırlar.
Çocuklarımızın bakımı ve terbiyesinde büyük fedâkârlıklarda bulunan kadınlarımız, her türlü hüsn-i muâşeretin fevkinde bir muâmeleye lâyık bulunmaktadırlar. Bu sebeple, kendilerine şükrân ve minnettarlıkta da kusûr edilmemelidir.
Bu çalışma, iki ana bölümden oluşturulmuştur. Birinci bölümde "İslâm’da Kadının Değeri" zikredilmiş; ikinci bölümde ise "İslâm’da Kadın Hakları" başlığı altında; evlenme, boşanma, tesettür, şâhidlik, mîrâs ve teaddüd-i zevcât... gibi konular açıklanmaya çalışılmıştır.
Öğretmenlik yıllarımda faydalanmak üzere çeşitli kitaplardan derlediğim bu notlarımın, pek muhterem öğretmen arkadaşlarıma ve okuyucularıma yardımcı ve faydalı olacağı kanâatindeyim.
Fâtihler, Yavuzlar ve Kânûnîler gibi, cihan sultanları dünyâya getirecek olan geleceğin vâlide sultanlarının yetişmelerine birazcık da olsa katkıda bulunmak, bizim için en büyük bahtiyarlık olacaktır.
Cenâb-ı Hakk’dan; âile yuvalarımıza huzûr dolu seâdetler ve bereketler bahşetmesini niyâz eder, bizleri bütün hayırlı hizmetlerimizde muvaffak kılmasını taleb ederim.
Amîn!..
Osman ERSAN
30 Ramazan 1416 - 19 Şubat 1996
Azîz Mahmûd Hüdâyî Vakfı / ÜSKÜDAR
Aile fertlerinin mes’ud olabilmeleri, ancak birbirlerine karşı olan vazifelerini bilmeleri ve yapmaları ile mümkündür. Karşılıklı vazifelerini bilmeyen ve yapmayan âileler, mutlu olamazlar.
Aile ocağının iki ana esâsından biri olan kadının, cemiyet çatısını kurmakta erkek kadar, hattâ erkekten daha büyük payı vardır. İslâm târihinde bunun ilk örneğini, Hz. Hatîce (r.anhâ) vâlidemiz vermiştir. En zor ve en ağır şartlar altında Peygamber (s.a.v.)’e maddesi ve mânâsı ile yardımda ve tesellîde bulunmuş; gâyesine erişmesi için O’na yakın destek olmuştur. Ve bu ikili ocaktan İslâm dünyâsı doğmuştur.
İslâm’da kadın, sevginin, seâdetin ve âhırete uzanan bir huzurun sembolüdür. İnsan neslinin devamında da çok önemli vazifeler üstlendiği için anne, insanlığın esası, temeli ve kaynağı sayılır. Çocuklar, annelerinin karnında maddî yapılarını kazandıkları gibi, mânevî yapılarını da yine onların terbiyeleri altında oluşturmaktadırlar.
Anneye en ulvî mevkileri veren dînimiz, senenin sadece bir gününü değil, her gününü "anneler günü" olarak kabul etmiştir.
Yüce dînimiz tarafından kendilerine husûsî bir değer verilen kadınlarımız, kadr u kıymetlerini bilmeli ve bu yüce itibara güzel itâat ve hizmetle lâyık olmaya çalışmalıdırlar.
Çocuklarımızın bakımı ve terbiyesinde büyük fedâkârlıklarda bulunan kadınlarımız, her türlü hüsn-i muâşeretin fevkinde bir muâmeleye lâyık bulunmaktadırlar. Bu sebeple, kendilerine şükrân ve minnettarlıkta da kusûr edilmemelidir.
Bu çalışma, iki ana bölümden oluşturulmuştur. Birinci bölümde "İslâm’da Kadının Değeri" zikredilmiş; ikinci bölümde ise "İslâm’da Kadın Hakları" başlığı altında; evlenme, boşanma, tesettür, şâhidlik, mîrâs ve teaddüd-i zevcât... gibi konular açıklanmaya çalışılmıştır.
Öğretmenlik yıllarımda faydalanmak üzere çeşitli kitaplardan derlediğim bu notlarımın, pek muhterem öğretmen arkadaşlarıma ve okuyucularıma yardımcı ve faydalı olacağı kanâatindeyim.
Fâtihler, Yavuzlar ve Kânûnîler gibi, cihan sultanları dünyâya getirecek olan geleceğin vâlide sultanlarının yetişmelerine birazcık da olsa katkıda bulunmak, bizim için en büyük bahtiyarlık olacaktır.
Cenâb-ı Hakk’dan; âile yuvalarımıza huzûr dolu seâdetler ve bereketler bahşetmesini niyâz eder, bizleri bütün hayırlı hizmetlerimizde muvaffak kılmasını taleb ederim.
Amîn!..
Osman ERSAN
30 Ramazan 1416 - 19 Şubat 1996
Azîz Mahmûd Hüdâyî Vakfı / ÜSKÜDAR