Ailenin önemi..

Turab3

Well-known member
Râbiatü’l-Adeviyye:

Tâbiînden olup Süfyân-ı Sevrî (k.s.) ve Hasan-ı Basrî Hazretleri ile aynı asırda yaşamış büyük bir veliyye hanımdır.

Gönlü aşk-ı ilâhî ile dopdoluydu. Gözü devamlı yaşlıydı:

"Bizim istiğfârımız yeni bir istiğfâra muhtaçtır." derdi.

Geceleri kâim (huzûr-i ilâhîde ibâdet hâlinde), gündüzleri sâim (oruçlu) idi.

Birgün ona:

"Kul, ne zaman rızâ makâmına ulaşmış olur?" diye sordular.

O da:

"Başa gelecek musîbetler, kişiyi ni’metler gibi sevindirecek olursa..." şeklinde cevap verdi.

O’nun en meşhûr bir duâsı da şudur:

"Yâ Rabbî!

Sana cennetin için ibâdet ediyorsam, beni cennetine koyma!. Eğer sana cehenneminden korktuğum için ibâdet ediyorsam, beni cehenneminden çıkarma!.. Eğer sana senin rızân için ibâdet ediyorsam, beni cemâlini seyretmekten mahrûm etme!.."

Cenâb-ı Hakk’dan; bu mübârek vâlidemizin duâsı hürmetine bizleri de cemâliyle müşerref kılmasını niyâz ederiz. (233)
 

Turab3

Well-known member
Bezm-i âlem Vâlide Sultan:

Sultan II. Mahmûd’un hanımı ve Sultan Abdülmecîd’in annesidir. Akıllı, tedbirli, şefkatli, cömert ve dînine bağlı bir hanımdı. 1852 senesinde vefât etmiş, Sultan Mahmûd Han’ın türbesine defn olunmuştur.

Bezm-i âlem Vâlide Sultan, fakir hastaların yatıp tedâvî edilmesi için yüz yataklı Vakıf Gurabâ Hastanesi’ni inşâ ettirdi. Ayrıca "Bezm-i âlem Vâlide Sultan Mektebi" (Bugünkü İstanbul Kız Lisesi) ve Beşiktaş’ta büyük bir çeşme, Yahyâ Efendi dergâh ve mescidine ilâveler ile Mekke-i Mükerreme ve Medîne-i Münevvere’de pek çok hayır hizmetlerinde bulundu. Bu müesseselerin ayakta durmaları için de vakıflar te’sis etti.

Ayrıca Bezm-i âlem Vâlide Sultan hakkında şöyle bir menkıbe anlatılır:

"Vâlide Sultan, yağmurlu bir havada faytonla saraya giderken bir su birikintisi içersinde boğulma tehlikesi ile başbaşa kalmış, çırpınmakta olan bir kedi yavrusu görür. Hemen faytonu durdurur. Ve titremekte olan kedi yavrusunu alır, üzerindeki suları elleriyle silerek ayaklarının arasına alır ve onu büyük bir anne şefkatiyle ısıtmaya çalışır. Daha sonra saraya geldiklerinde kediyi güzelce doyurur ve ona gereken bütün ihtimâmı gösterir; böylece zavallı kediciğin ölümden kurtulmasına vesile olur.

Vefâtından sonra sevenlerinden biri, kendisini rüyâsında görür. Merakla sorar:

"Vâlide Sultanım, siz dünyâ hayâtında büyük hayır-hasenât sâhibi bir kimseydiniz. Kimbilir Cenâb-ı Hakk, sizlere ne büyük ikrâm ve ihsânlarda bulunmuştur!"

Vâlide Sultan şöyle cevap verir:

"Evet, yaptığım bu hayır ve hasenâta karşılık Cenâb-ı Hakk, bana büyük ikrâmlarda bulundu. Fakat asıl büyük ikrâmı, boğulmakta olan bir kedi yavrusuna gösterdiğim şefkat dolu hizmetimden dolayı bahşetti."

Ayrıca, Bezm-i âlem Vâlide Sultan’ın sık sık kullanmış olduğu mühründe kazınmış olan aşağıdaki ibâre, O’nun bu mânevî şahsiyetininin kaynağını ortaya koyan güzel bir örnektir:

"Muhabbetten Muhammed oldu hâsıl,
Muhammed’siz muhabbetten ne hâsıl?
Zuhûrundan Bezm-i âlem oldu vâsıl!.."

Cenâb-ı Hakk’dan; istikbâlin annelerine de, şefkat âbidesi Bezm-i âlem Vâlide Sultan’ın bu engin şefkatinden bir hisse nasîb etmesini dileriz. (234)
 

Turab3

Well-known member
Kızlarımıza Nasîhatlar

Hz. Peygamber (s.a.v.) Efendimiz, muhterem kerîmeleri Hz. Fâtıma-i Zehrâ (r.anhâ)’ya gelin olurken şu nasîhatta bulunmuşlardır: "Kızım kendini temiz tut! (Devamlı) Rabbini zikret! Efendin sana baktığı zaman Sen’den memnun olsun, büyük bir ferahlık duysun! Gözlerini sürmele! Sürme, kadınların ziynetidir. Kızım! Kocan sana baktığı zaman gözlerini ondan ayırma; Sen de mukâbele et! Böyle yaparsan sevgin fazla olur. O başka tarafa bakarken, Sen onun yüzüne bak! Bunun büyük mükâfâtı vardır.. Güzel bakışlarınla, güler yüzle onu takip edip memnun etmene bir ay nâfile orucu sevâbı yazılır.

Kocanın yanında sessiz ve ilgisiz durma! Onun hoşlandığı şekilde güzelce söyle ki, sana muhabbet etsin.. Kocanın hatâlarını başkalarına söyleme! Eğer söylersen, Allah Teâlâ sana gazab eder.. Sonra melekler, peygamberler ve nihâyet kocan sana gücenir..." (235)

*

Ashâb-ı Kirâm’dan Hâris (r.a.)’ın kızı Esmâ (r.anha), gelin olup giderken annesi ona şu nasîhati yapmıştı:

"Kızım, evimizden çıkıp başka bir eve, ülfet etmediğin bir kimseye gidiyorsun.. Sen kocana yer ol ki, o sana gök olsun! Sen ona hizmetçi ol ki, o sana köle olsun! Kocana yumuşak davran! Öfkeli hallerinde sessizce yanından kayboluver.. Öfkesi geçinceye kadar ona görünme.. Ağzını ve kulağını muhâfaza et.. Kocan sana fenâ söylerse, söylediklerini duyma; sakın mukâbelede bulunma! Ona karşı gelme! Dâimâ senden güzel söz işitsin, güler yüz görsün.. Bu suretle sana iyi nazarla baksın.." (236)

*

Arap kabilelerinin reislerinden Avf b. Milham’ın Ümm-i Unâs adında bir kızı vardı. Bu kızını Arap meliklerinden Kinde emiri Hâris b. Amir ile evlendirmeye karar verdi. Kızın annesi Ümâme, gelin olacağı gün kızını karşısına oturtup asırlardır kıymetini ve tazeliğini muhâfaza eden şu târihî nasihatlarını yapmıştı: "Bak yavrum! Sana bazı şeyler anlatacağım. Onları belleyip îcâb ettiği şekilde hareket et ki, kocanla güzel geçinip aranız bozulmasın:

1. Hâline râzı ol! Yâni kocan, yenilecek ve giyileceğe dâir ne alır getirirse kabul et! Zîrâ kalb rahatlığının ilk yolu kanâattir.

2. Kocanla olan sohbetlerinde, onun sözlerine itâat ederek konuş! İtiraz ve isyan ederek hürmet ve itâatte kusûr etme!. Böyle karşılıklı anlaşma ve itâat ile yapılan sohbetlerden Allah Teâlâ râzı olur..

3. Efendinin göreceği yerlere dikkat ve ehemmiyet göster! Sakın onun gözüne çirkin birşey çarpmasın!.

4. Kokusu olabilecek yerleri kolla, hassasiyet göster.. Daima güzel kokulu durmasını temin et.. Burnuna kötü koku gitmesin! Şunu unutma ki, güzellik ve temizlik getiren şeylerin en iyisi ve âlâsı sudur.

5. Yemek saatini iyi tesbit et.. İstediği anda hemen hazır bulundur..

6. Uyuyacağı vakti geciktirme.. Adeti ne zamansa, o zamanda yemeğini ve yatağını hazırla! Zîrâ açlık, insanı huysuzlandırdığı gibi, uykusuzluk da öfkelendirir, geçiminin bozulmasına sebep olur.

7. Mal ve eşyasını muhâfaza etmekte titizlik göster.. Çünkü malı muhâfaza etmek, iş bilmekten doğar.

8. Akrabâ ve yakınlarına hizmette kusur etme! Kocanın hısım-akrabâsına hürmet etmek de iyi idâre ve tedbirli olmaktan ileri gelir.

9. Efendinin, haberdar olduğun sırlarını sakın kimseye duyurma.. Eğer duyuracak olursan, itimâdını kaybeder, sen de ondan emin olamazsın...

10. Kocanın dîne aykırı olmayan isteklerini yerine getir.. Zıddını söyleme ve karşı gelme! Eğer karşı gelip isyan edersen, kendine kinlendirip düşman edersin.. O, kederli olduğu zaman sen neşeli olmaktan; neşeli olduğu vakit de sen hüzünlü görünmekten çekin! Zîrâ onun üzüntülü zamanında senin neşeli görünmen, neşeli zamanında da kederli bulunman onu sevmemenin, hislerine ve dertlerine ortak olmamanın delilidir. Bu hal ise, sizi birbirirnizden ayırmaya kadar götüren soğuk bir davranıştır.

Şunu iyi bil ki, bu nasihatlarımı yerine getirip gereği gibi hareket edebilmen için; isteklerine, eşinin isteklerini tercih etmen gerekmektedir. Onun isteklerini nefsinin isteklerine tercih edebilirsen, bu söylediklerimi kolayca yapabilirsin..." (237) Büyüklerimizin tecrübe mahsûlü olarak kızlarına yaptıkaları bu nasihatlar; ağız tadıyla geçinmek, evini ve çocuklarını güzelce idâre etmek ve onları mutlu kılmak isteyen hanım kızlarımızın kulaklarına küpe olmalıdır.
 

Turab3

Well-known member
Âilede Seâdet Prensipleri:

*Aile seâdeti, eşler arasında karşılıklı sevgi, saygı, hürmet ve anlayış esasına dayanır. Birbirlerine karşı olan vazifelerin bilinmesi ve yapılması şarttır.

*Erkek, evine her zaman güleryüzle ve selâm vererek girmelidir.

*Kadın da, akşamleyin yorgun bir şekilde işinden dönen kocasını, kapıda güleryüz ve tatlı bir edâ ile "hoş geldiniz!" diyerek karşılamalı, hal ve hatırını sorarak gönlünü almalıdır.

*Kadın, her sabah efendisini evinden uğurlarken de, yine güleryüz ve nezâketle kapıya kadar uğurlamalı ve hakkında hayır duâda bulunmalıdır.

*Kadın, sofrayı vaktinde, efendisinin arzu ettiği yemekleri hazırlayarak, güzel bir şekilde tanzim edip kurmalı ve yemeği aslâ geciktirmemelidir.

*Kadın, herşeyde becerikli, temiz, tertipli ve düzenli olmalı, kocasının karşısında da güzel giyimli ve görünümlü bulunmalıdır.

*Kadın, evini ve çocuklarını mahâretle idâre etmelidir.

*Kadın, kocasının akrabâ ve yakınlarına iyi davranmalı ve bu vesile ile kocasının sevgisini kazanmalıdır.

*Kadın, kocasının sırlarını gizlemeli ve başkalarına açmamalıdır.

*Kadın, kocasının sözünü dinlemeli, İslâm’a uygun her emrini yerine getirmeli ve ona aslâ itiraz ve muhâlefette bulunmamalıdır.

*Kadın, efendisine karşı hürmet, hizmet ve itâatte kusur etmemeli, erkek de hanımına karşı olan vazifelerinde dikkat ve itina göstermelidir.

*Kadın, kocasına başka kadınların güzelliklerinden ve özelliklerinden bahsetmemelidir. Nitekim hadîs-i şerîfde şöyle buyurulur:

"Hiç bir kadın, kocasına başka bir kadını tasvîr edip, özelliklerini anlatmasın!. Öyle ki, kocası sanki o kadını görüyormuş gibi olur.." (238)

*Erkek, Allâh’ın kendisine bir emaneti olan hanımına, daima güleryüz ve tatlı dille muâmelede bulunmalıdır.

*Erkek, hanımının kendisine ve yaptığı işlere çirkin dememeli ve yaptığı işleri beğenmemezlik etmemelidir.

*Erkek, hanımıyla güzel geçinmeli, sebepsiz ve basit meselelerden dolayı ona darılıp kızmamalı ve onu yalnız başına terketmemelidir.

*Erkek, hanımının meşrû olan arzu ve isteklerini titizlikle yerine getirmelidir.

*Her iki taraf, birbirlerinin sevinç ve üzüntülerini paylaşmalıdır.

*Yapacakları işleri birbirleriyle istişare ederek ve danışarak yapmalı, böylece âilede karşılıklı güven, ülfet ve muhabbet, birlik ve beraberlik sağlamaya çalışmalıdır.

*Ailede erkek ve kadın, birbirlerine karşı daima şefkat ve muhabbetle, hürmet ve itâatle, güleryüz ve tatlı dille davranmalıdırlar.

*Her iki taraf, kendi anne ve babalarına nasıl hürmet ve itâat ediyorlarsa, kayınpeder ve vâlidelerine de aynı şekilde hürmet, hizmet, itâat ve muhabbet etmelidirler. Onlara yaptıklarının aynısını, zamanla kendi damad ve gelinlerinden göreceklerini unutmamalıdırlar. Çünkü ne ektiysek onu biçeceğimiz muhakkaktır. Nitekim Peygamber (s.a.v.) Efendimiz:

"Ebeveyninize itâat ve ikrâm ediniz ki, evlâdlarınız da size ikrâm ve itâat etsin!" (239) buyurmuşlardır.
 

Turab3

Well-known member
Son Söz:

Âile seâdetinin, ancak eşlerin elele ve gönül gönüle vererek bu prensipleri yaşadıkları oranda gerçekleşeceği muhakkaktır. Aslında bir âilede geçimsizlik zuhûr etmişse, bunun sorumlusu, genellikle kadındır. Çünkü ev hanımı, âilesini mutlu kılacak meziyetlere, kocasından daha fazla sahiptir. Büyük Allâh dostu merhum üstâd Ramazanoğlu Mahmûd Sâmî Efendi Hazretleri’nin zevce-i muhteremelerinin bu konudaki sözleri, hakîkati ne güzel dile getirmektedir:

"İki iyi bozuşmaz. Biri kötü olursa, yine de bozuşulmaz. İkisi de kötü olursa, bozuşulur." (240)

Hâsılı sözümüzü, feyz ve istifâdeye vesile olur ümidi ile, pek muhterem üstâzımız Mûsâ TOPBAŞ Efendi Hazretleri’nin "Âile Seâdeti" adlı kitabından bir bölümle tamamlamak istiyorum:

"Evin erkeği, âilesinin kendisine itâatli olmasını istiyorsa, muhakkak kazancının helâl olmasına dikkatli olmalıdır. Karısının dînî bilgilerinin noksanlığını gördüğünde, "bana ne?" demeyecek, öğretecek ve tatbik ettirecek. Meselâ namaz kılmasını bilmiyorsa, hem öğretecek, hem de kılmasında yardımcı olacak. İhmâl ettiğinde mânen mes’ûl olur. İş böyle olunca, Allâh Teâlâ’nın nusreti görülmez, aralarında aranılan sevgi, bağlılık tahakkuk etmez.

Evlilik hayatında bu mühim bir düsturdur. Her evli, ister erkek, ister kadın, bu evlilik âdâbına riâyet etmek zorundadır.

Kadın, kocasını memnûn etmek için her fedâkârlığa katlandığı gibi, erkek de üzerine düşeni yapmalıdır.

Yani, âilemi mes’ûd edeceğim diye fuzûlî borçlanmalara girmemelidir. Bu hem isrâf olur, hem de borçlanmalar dolayısıyle ileride birçok rûhî sıkıntılara sebep olur. Bilhassa lüks hayat hastalığı, âile fâciâlarına sebep olmaktadır.

Evli olan erkek, evine her gün vaktinde gelmelidir. İş mâzeret değildir. Ona mukâbil, kadın da en güzel elbisesini giyerek, geliş saatinde güler bir yüzle karşılamalı, hatırını sormalı, güzel, okşayıcı haberler vererek yorgunluğunu gidermeli. Çok mes’ûd olduğunu hem fiilen, hem de lisânen anlatmalı. Bilhassa yemek sofrasını, güzel, tertipli kurmalı. Hangi yemeklerden hoşlanıyorsa, onu yapmaya özenmeli.

Sonra erkek, âilesine karşı samîmî, lutufkâr, nâzik ve merhametli olmalıdır. Kadın da, kocasına karşı îfâ edeceği vazifeleri îfâ etmelidir. İhmal ederse, kocası buna fırsat vermemeli, haddini bildirmelidir.

Erkek, gerek kendi âilesinden, gerekse karısının âilesinden yakın olanlara ziyâretlerini ihmal etmemesine dikkatli olmalıdır. Her iki tarafa da aynı samîmiyet gösterilmelidir. Ziyâretler, ne pek sık, ne de seyrek olmalıdır. Karısının kendisinden habersiz kişilerle görüşmesine fırsat vermemelidir.

Kadın zeki olmalı, kendisini sevdirmesini bilmeli.. Bunun da yegâne ilâcı, kocasına karşı itâatli, şefkatli ve hürmetli olmaktır..." (241)

Herşeye kaadir olan yüce Rabbimiz’den niyâzımız odur ki; gözbebeğimiz olan yavrularımıza mutlu ve mes’ûd âile yuvaları nasîb etsin! Onların güleryüzlerini soldurmasın!

"Ey Rabbimiz!

Bize zevcelerimizden ve nesillerimizden gözler (imizin) bebeği olacak (sâlih insanlar) ihsân et!. Bizi takvâ sâhiplerine rehber kıl!.." (242)

"Ey Rabbim!

Beni ve soyumdan gelecekleri, namazı devamlı kılanlardan eyle! Ey Rabbimiz! Duâmı kabul et!" (243)

"Ey Rabbimiz!

Amellerin hesap olunacağı gün beni, ana-babamı ve mü’minleri bağışla!.." (244)

"Ey Rabbim!

Küçüklüğümde onlar beni nasıl yetiştirmişlerse, şimdi de sen onlara öylece rahmet et!" (245)

Âmîn!..
 

Turab3

Well-known member
Kaynaklar:

(1) Buhârî, Enbiyâ, 1.

(2) İbn-i Hâcer, el-İsâbe, c. IV, s. 275.

(3) İbn-i Hâcer, a.g.e., c. IV, s. 327.

(4) Müslim, c. IV, s. 2028.

(5) en-Nisâ: 36, el-İsrâ: 23, Ankebût: 8.

(6) Buhârî, Edeb: 2, Müslim, Birr: 1.

(7) Ö. N. Bilmen, Huk. İsl. ve Ist. Fıkh. Kâmûsu, c. II, s. 223.

(8) İbrâhim Cânân, Kütüb-i Sitte Muhtasarı Terc. ve Şerhi, c. II, s:484.

(9) Sâdık Dânâ, Altınoluk Sohbetleri, c. III, s: 29.

(10) Lokman: 14.

(11) Osman Topbaş, Murâdiye Eğt. Kurumları Derg. S: 1, s: 5.

(12) Riyâzu’s-Sâlihîn ve Terc. c. I, s: 347.

(13) Riyâzu’s-Sâlihîn ve Terc. c. I, s: 356.

(14) Münâvî, Feydu’l-Kadir, c. IV, s: 318.

(15) Müslim, Birr, IX, 251.

(16) Riyâzu’s-Sâlihîn ve Terc. c. I, s: 369.

(17) Riyâzu’s-Sâlihîn ve Terc. c. I, s: 369.

(18) Riyâzu’s-Sâlihîn ve Terc. c. I, s: 368.

(19) Mustafa Eriş, Seâdet Çağından Sîmâlar, s: 65.

(20) Sâdık Dânâ, Altınoluk Sohbetleri, c. III, s: 9.

(21) el-Aclûnî, Keşfu’l-Hafâ, c. I, s. 335.

(22) Buhârî, Cihâd, 138.

(23) Sevim Âsımgil, Benim Müslüman Yavrum, s: 22.

(24) Numan Kurtuluş, Âmentü Şerhi, s: 253.

(25) Ebû Dâvûd, Edeb, 120.

(26) Buhârî, Akîka, 1.

(27) İbn-i Hıbbân, Sahîh.

(28) Ebû Dâvûd, Edeb, 61.

(29) İbn-i İshâk.

(30) Ebû Dâvûd, Edâhî, 21.

(31) Tirmizî, Edâhî, 16.

(32) M. Nûr Süveyd, Peygamberimiz’in Sünnetinde Çocuk Eğitimi, 72.

(33) Tirmizî, Nikâh, 1.

(34) Hadîsi Beyhakî rivâyet etmiştir.

(35) Ebû Dâvûd, Sünen.

(36) Hadîsi Hâkim rivâyet etmiştir.

(37) Münâvî, a.g.e., c. I, s: 226.

(38) Ebû Dâvûd, Salât, 26.

(39) et-Tahrîm, 6.

(40) Sâdık Dânâ, Altınoluk Sohbetleri, c. IV, 90-91.

(41) Müslim, Vasiyyet, 14.

(42) Heysemî, Mecmau’z-Zevâid, c. X, s: 210.

(43) Muhammed b. Abdullâh Hânî, Âdâb, s: 50.

(44) Sâdık Dânâ, Altınoluk Sohbetleri, c. III, s: 11-12.

(45) et-Tâc, c. II, s. 283.

(46) Nesâî, c. II, s. 156.

(47) İbn-i Mâce, c. I, s. 596.

(48) et-Tebrizî, Mişkâtü’l-Mesâbîh, c. II, s. 161.

(49) et-Tebrizî, a.g.e., c. II, s. 207.

(50) Bakara: 228.

(51) el-Aclûnî, a.g.e., c. I, 36.

(52) Münâvî, a.g.e., c. III, s. 495.

(53) Riyâzu’s-Sâlihîn, c. II, s. 148.

(54) Riyâzu’s-Sâlihîn, c. I, s. 320.

(55) Müslim, c. IV, s. 385.

(56) en-Nisâ: 19.

(57) Buhârî, c. VI, s. 145.

(58) Müslim, c. II, s. 1091.

(59) Muhammed b. Abdullâh Hânî, a.g.e., s: 172.

(60) el Hucurât: 13.

(61) en-Nisâ: 1.

(62) el-Ahzâb: 35.

(63) İbn-i Hamza, el-Beyân ve’t-Ta’rîf, s. 261.

(64) Ö. N. Bilmen, a.g.e., c. II, s. 73-74.

(65) İbn-i Kesîr, en-Nisâ, 20-21. âyetin tefsîri.

(66) en-Nahl: 97, el-Mâide: 38, en-Nûr: 2.

(67) en-Nisâ: 124.

(68) en-Nahl: 97.

(69) et-Tevbe. 71.

(70) Mehmed Dikmen, İslâm’da Kadın Hakları, s: 54.

(71) el-Mâide: 38.

(72) en-Nûr: 4-5.

(73) en-Nûr: 4.

(74) İbn-i Abidîn, Reddü’l-Muhtâr, c. III, s. 326-327.

(75) Şûrâ: 49-50.

(76) Aysel Zeyneb Tozduman, İslâm’da Kadının Hakları, s: 36.

(77) el-İsrâ: 31, el-En’âm: 140.

(78) et-Tekvîr: 8-9.

(79) el-Hakîm, el-Müstedrek, c. II, s. 284.

(80) İbn-i Hacer, el-Metâlibü’l-Âliyye, c. II, s: 382.

(81) Sâdık Dânâ, Âile Seâdeti, s: 40.

(82) Heysemî, a.g.e., c. VIII, s. 156.

(83) Münâvî, a.g.e., c. IV, s. 84.

(84) Osman Topbaş, a.g.e., s: 4.

(85) Âsım Uysal, Kadın İlmihâli, s: 48.

(64) et-Tebrizî, a.g.e., c. II, s. 202.

(87) et-Tebrizî, a.g.e., c. II, s. 203.

(88) et-Tâc, c. II, s. 314.

(89) en-Nisâ: 34.

(90) M. Zekâi Konrapa, Peygamberimiz, s. 451.

(91) ez-Zümer, 9.

(92) el-Aclûnî, Birr, 138.

(93) et-Tahrîm, 6.

(94) İbn-i Kesîr Tefsîri, et-Tahrîm, 6.

(95) Osman Topbaş, a.g.e., s: 5.

(96) et-Tebrizî, a.g.e., c. II, s: 517.

(97) Buhârî, c. I, s: 34.

(98) Buhârî, c. I, s: 41.

(99) Buhârî, c. I, s: 34.

(100) H. ez-Zirikli, el-A’lâm, c. IV, s: 5.

(101) A. Himmet Berki, Büyük Türk Hükümdarı Sultan Mehmed Han, 39.

(102) et-Tevbe, 119.

(103) Osman Topbaş, a.g.e., s: 5.

(104) en-Nûr: 32.

(105) et-Tebrizî, a.g.e., c. II, sh:161.

(106) et-Tâc, c. II, s:284.

(107) Buhârî, c. VI, s: 152.

(108) Ebû Dâvûd, Maa Avni’l- Ma’bûd I, 173.

(109) Müslim, c. II, s:1019.

(110) İbnü’l-Humâm, Fethu’l-Kadir, s:343.

(111) Vehbe Zuhayli, İslâm Fıkhı Ansiklopedisi, c. IX, s: 13.

(112) Buhari, Müslim: c. II, s: 1086.

(113) Bekir Topaloğlu, İslâm’da Kadın, 48.

(114) Tirmizî, Salât, 13.

(115) ez-Zeylâî, Nasbu’r-Râye, c. III, s: 196.

(116) Hamdi Döndüren, Âile İlmihali, 181-182.

(117) Buhârî, c. VII, s: 178.

(118) Hüseyin Hâtemî, Kadının Çıkış Yolu, s: 41.

(119) et-Tâc, c. II, s: 285.

(120) Tirmizî.

(121) Buhârî, Nikâh, 42;

(122) Ebû Dâvûd, Nikâh, 24;

(123) İbnü’l-Esîr, Üsdü’l-Ğâbe, c. VII, s: 137;

(124) en-Nisâ: 4.

(125) en-Nisâ: 20.

(126) Hamdi Döndüren, a.g.e., s: 224.

(127) Haskefî, Dürru’l-Muhtâr, c. II, s: 452.

(128) en-Nesâî, Nikâh, 62.

(129) İbn-i Hacer, Bülûğu’l-Merâm Terc. c. III, s: 234.

(130) Hayreddin Karaman, Mukâyeseli İslâm Hukûku, s: 286.

(131) el-Bakara: 233.

(132) et-Talâk: 7.

(133) Münâvî, s: 75.

(134) Ahmed b. Hanbel, 1, 172.

(135) et-Talâk: 6.

(136) Hamdi Döndüren, a.g.e., s: 251.

(137) Kâşânî, Bedîu’s-Sanâî, c.IV, s. 24.

(138) Ö. N. Bilmen, a.g.e., c. II, s. 169.

(139) et-Tebrizî, a.g.e., c. II, s: 203.

(140) Hacı Cemal Öğüt, Fâtımatü’z-Zehrâ, s. 62.

(141) Buhârî, Dâvât c. VIII, s. 87.

(142) Ebû Dâvûd, edeb, c. IV, s. 315.

(143) Tecrîd, XI, 321-322.

(144) Müsned, c. VI, s: 106.

(145) Buhârî, c. VI, s. 193.

(146) Ebû Dâvûd, Salât, 53.

(147) Buhârî, Hayz, 19.

(148) Buhârî, Hayz, 20.

(149) Nesâî, Zekât, 69.

(150) Buhârî, Taksîr, 4.

(151) Ebû Dâvûd, Menâsik, 2.

(152) Tirmizî, Hacc, 98.

(153) Buhârî, Cihâd, 62.

(154) el-Aclûnî, a.g.e., c. I, s: 336.

(155) el-Aclûnî, a.g.e., c. I, s: 335.

(156) et-Tevbe, 41.

(157) el-Ahzâb: 59.

(158) Ahmed b. Hanbel, c. VI, s: 188.

(159) e-Zeylâî, a.g.e., c. I, s. 295.

(160) et-Tebrizî, a.g.e., c. II, s. 164.

(161) Tirmizî, Edeb, 35.

(162) e-Zeylâî, a.g.e., c. I, s. 299.

(163) Ebû Dâvûd, Nikâh, 43.

(164) Ahmed b. Hanbel, V, 24.

(165) Buhârî, c. VII, s: 130.

(166) Buhârî, c. VI, s: 173.

(167) H. el-Bennâ, el-Mer’etü’l-Müslime, 24.

(168) Müslim, c. III, s. 1680.

(169) Buhârî, Libas, 61.

(170) Buhârî, Libas, 62.

(171) Ahmed b. Hanbel, II, 134.

(172) Bekir Topaloğlu, a.g.e., s. 187-188.

(173) el-Mevsılî, el-İhtiyâr, c. III, s. 142.

(174) en-Nisâ: 135.

(175) Buhârî, c. III, s. 152.

(176) en-Nûr: 5.

(177) Buhârî, c. III, s. 159.

(178) İbnu’l-Humam, a.g.e., c. VI, s. 451.

(179) el-Aclûnî, a.g.e., c. I, s: 71.

(180) İbnu’l-Humam, a.g.e., c. VI, s. 6.

(181) Rızâ Savaş, Hz. Muhammed (s.a.v.) Devrinde Kadın, s: 271.

(182) el-Mevsılî, a.g.e., c. III, s: 142.

(183) el-Mevsılî, a.g.e., c. III, s: 142.

(184) İbn-i Hazm, el-Muhallâ, c. IX, s. 397-398.

(185) İbn-i Kayyım, İ’lâmu’l-Muvakkıîn, c. I, s: 97.

(186) İbn-i Kayyım, a.g.e., c. I, s: 97.

(187) en-Nisâ: 11-14.

(188) en-Nisâ, 34.

(189) el-Aclûnî, a.g.e., c. I, s: 304.

(190) Kâmil Mîrâs, Tecrîd-i Sarih Tercemesi, VII. Baskı.

(191) İbnü’l-Hümâm, a.g.e., c. III, s: 22.

(192) Aynî, Umdetü’l-Kârî, c. IX, s: 528.

(193) Ebû Dâvûd, Hadis no: 1187.

(194) Ahmed b. Hanbel, II, 397.

(195) en-Nisâ, 34.

(196) en-Nisâ, 34.

(197) en-Nisâ, 34.

(198) en-Nisâ, 34.

(199) en-Nisâ, 34.

(200) en-Nisâ, 35.

(201) Vehbe Zuhaylî, a.g.e. c. IX, s: 271.

(202) Vehbe Zuhaylî, a.g.e., c. IX, s: 271.

(203) en-Nisâ, 130.

(204) Bekir Topaloğlu, a.g.e., s: 79.

(205) el-Aclûnî, a.g.e. I, 36.

(206) Riyâzu’s-Sâlihîn ve Terc. c. I, s: 320.

(207) Müsned, c. IV, s: 31.

(208) Riyâzu’s-Sâlihîn ve Terc. c. II, s: 50.

(209) et-Tebrizî, a.g.e., c. II, s: 204.

(210) A. Vehbi Vakkasoğlu, Bilinmeyen Kadın, s: 128.

(211) Vehbe Zuhaylî, a.g.e., c. IX, s: 285-286.

(212) Mehmed Zihni Efendi, a.g.e., 160 v.d.

(213) et-Tebrizî, a.g.e., c. II, s.209.

(214) H. Karaman, a.g.e., s: 311.

(215) Buhârî, Nesâî, Neylü’l-Evtâr, c. VI, s: 260.

(216) Müslim, Nikâh, 22.

(217) Buhârî, c. VI, s: 129.

(218) H. Döndüren, a.g.e., s: 208.

(219) Bakara, 230.

(220) Ebû Dâvûd, Nikâh, 14.

(221) Aynî, a.g.e., c. IX, s: 541.

(222) Osman Keskioğlu, Fıkıh Tarihi ve İslâm Hukûku, s. 240-242.

(223) Tâc Tercemesi, c. II, s:581.

(224) Ömer Nasûhî Bilmen, a.g.e., c. II, s:114.

(225) Ö. N. Bilmen, a.g.e., c. II, s:114.

(226) Mehmed Zihni Efendi, a.g.e., s:6-7.

(227) el-İnsan, 8.

(228) H. Cemâl Öğüt, a.g.e., s: 162-163.

(229) Âsım Köksal, İslâm Târihi, c. III, s: 104.

(230) Ramazanoğlu Mahmûd Sâmî, Uhud Gazvesi, s: 30.

(231) Ahmed Şahin, Târihin Şeref Levhaları, s: 85-87.

(232) Sâdık Dânâ, İslâm Kahramanları, c. III, s: 9-11.

(233) M. Necâti Bursalı, Mübârek Hanımlar, s: 379, 396.

(234) Türkiye Diyânet Vakfı, İslâm Ansk. c. VI, s: 108, 112.

(235) Mustafa Râkım, Mürşid-i Müteehhilîn, s: 23.

(236) Osman Karabulut, İslâm’da Evlilik ve Mahremiyetleri, s: 82.

(237) Buhârî, c. VI, s: 160.

(238) Mehmed Saîd, Âilede Seâdet Prensipleri, s: 5-6.

(239) Münâvî, a.g.e., c. IV, s: 318.

(240) Mahmûd Kirazlı, Birinci İstişâre, s: 63.

(241) Sâdık Dânâ, Âile Seâdeti, s: 7-10.

(242) Furkan: 74.

(243) İbrâhîm: 40.

(244) İbrâhîm: 41.

(245) İsrâ: 24.
 
Üst