İmam-i Rabbani Hazretlerinden Gençlere Ögütler
Ey kıymetli oğlum! Bugün, her istediğini kolayca yapabilecek bir hâldesin Gençliğin, sıhhatin, gücün, kuvvetin, malın ve rahatlığın bir arada bulunduğu bir zamandasın Se'âdet-i Ebediyyeye kavuşturacak sebeplere yapışmayı, yarar işler yapmayı, niçin yarına bırakıyorsun?
İnsan ömrünün en iyi zamanı olan, gençlik günlerinde, işlerin en iyisi ve faydalısı olan, sahibin, yaradanın emirlerini yapmaya, Ona ibâdet etmeye çalışmalı, islâmiyetin yasak ettiği haramlardan, şüphelilerden sakınmalıdır Beş vakit namazı cemaat ile kılmayı elden kaçırmamalıdır Nisap miktârı ticâret malı olan müslümanların, bir sene sonra zekât vermeleri emrolunmuştur. Bunların, zekât vermesi, muhakkak lâzımdır O hâlde, zekâtı seve seve ve hattâ fakirlere yalvara yalvara vermelidir
Allahu teâlâ, çok merhametli olduğu, kullarına çok acıdığı için, yirmidört saat içinde ibâdete, yalnız beş vakit ayırmış, ticâret eşyasından ve çayırda otlayan dört ayaklı hayvanlardan, tâm veya yaklaşık olarak ancak, kırkta birini fakirlere vermeyi emir buyurmuştur. Birkaç şeyi haram edip, çok şeyi mubâh etmiş, izin vermiştir...
O hâlde, yirmidört saatte bir saat tutmayan bir zamanı, Allahu teâlânın emrini yapmak için ayırmamak ve zengin olup da, malın kırkta birini müslümanların fakirlerine vermemek ve sayılamıyacak kadar çok olan, mubâhları bırakıp da, haram ve şüpheli olana uzanmak, ne büyük inat, ne derece insâfsızlık olur.
Gençlik çağı, nefsin kaynadığı, şehvetlerin oynadığı, insan ve cin şeytanlarının saldırdığı bir zamandır Böyle bir çağda yapılan az bir amele pekçok sevap verilir İhtiyârlıkta dünya zevkleri azalıp, güç kuvvet gidip, arzulara kavuşmak imkânı ve Ümitleri kalmadığı zamanda, pişmanlıktan, âh etmekten başka birşey olmaz Çok kimselere bu pişmanlık zamanı da, nasip olmaz Bu pişmanlık da, tevbe demektir ve yine büyük bir nîmettir Çokları bu günlere kavuşamaz.
Peygamberimizin haber verdiği sonsuz azâblar, çeşidli acılar, elbette olacak, herkes cezâsını bulacaktır İnsan ve cin şeytanları, bugün, Allahu teâlânın affını, merhametini ileri sürerek aldatmakta, ibâdetleri yaptırmayıp, günahlara sürüklemektedir Hâlbuki, iyi bilmeli ki, bu dünya, imtihan yeridir Bunun için, burada dostlarla düşmanları karıştırmışlar, hepsine merhamet etmişlerdir.
Nitekim A'râf sûresi, yüzellibeşinci âyetinde meâlen, (Merhametim herşeyi içine almıştır) buyuruldu Hâlbuki, kıyâmette, düşmanları, dostlardan ayıracaklardır Nitekim, Yasîn sûresinde, (Ey kâfirler, bugün, dostlarımdan ayrılınız!) meâlindeki âyet-i kerime, bunu haber vermektedir O gün, yalnız dostlara merhamet olunacak, düşmanlara hiç acınmıyacak, onlar muhakkak mel'ûn olacaktır Nitekim, A'râf sûresinde, (O gün, merhametim, yalnız benden korkarak kâfir olmaktan ve günah işlemekten kaçınanlara, zekâtını verenlere, Kur'an-ı kerime ve Peygamberime inananlara mahsûstur) meâlindeki âyet-i kerime, böyle olduğunu göstermektedir.
O hâlde, o gün, Allahu teâlânın rahmeti, (Ebrâr)a, yâni müslümanlardan iyi huylu ve yarar işli olanlara mahsûstur Evet, müslümanların zerre kadar îmanı olanların hepsi sonunda hattâ, çok zaman Cehennemde kaldıktan sonra bile, merhamete kavuşacaktır Fakat rahmete kavuşabilmek için, ölürken îman ile gitmek şarttır Hâlbuki, günahları işlemekle kalb kararınca ve Allahu teâlânın emirlerine ve haramlarına önem verilmeyince, son nefeste îman nûru, sönmeden nasıl geçebilir?
Din büyükleri buyuruyor ki, (Küçük günaha devam, büyük günaha sebep olur Büyük günaha devam da insanı kâfir olmaya sürükler) Böyle olmaktan Allahu teâlâya sığınırız! Fârisî beyt tercümesi:
Az söyledim, dikkat ettim kalbini kırmamaya,bilirim üzülürsün; yoksa sözüm çoktur sana..
Ey kıymetli oğlum! Bugün, her istediğini kolayca yapabilecek bir hâldesin Gençliğin, sıhhatin, gücün, kuvvetin, malın ve rahatlığın bir arada bulunduğu bir zamandasın Se'âdet-i Ebediyyeye kavuşturacak sebeplere yapışmayı, yarar işler yapmayı, niçin yarına bırakıyorsun?
İnsan ömrünün en iyi zamanı olan, gençlik günlerinde, işlerin en iyisi ve faydalısı olan, sahibin, yaradanın emirlerini yapmaya, Ona ibâdet etmeye çalışmalı, islâmiyetin yasak ettiği haramlardan, şüphelilerden sakınmalıdır Beş vakit namazı cemaat ile kılmayı elden kaçırmamalıdır Nisap miktârı ticâret malı olan müslümanların, bir sene sonra zekât vermeleri emrolunmuştur. Bunların, zekât vermesi, muhakkak lâzımdır O hâlde, zekâtı seve seve ve hattâ fakirlere yalvara yalvara vermelidir
Allahu teâlâ, çok merhametli olduğu, kullarına çok acıdığı için, yirmidört saat içinde ibâdete, yalnız beş vakit ayırmış, ticâret eşyasından ve çayırda otlayan dört ayaklı hayvanlardan, tâm veya yaklaşık olarak ancak, kırkta birini fakirlere vermeyi emir buyurmuştur. Birkaç şeyi haram edip, çok şeyi mubâh etmiş, izin vermiştir...
O hâlde, yirmidört saatte bir saat tutmayan bir zamanı, Allahu teâlânın emrini yapmak için ayırmamak ve zengin olup da, malın kırkta birini müslümanların fakirlerine vermemek ve sayılamıyacak kadar çok olan, mubâhları bırakıp da, haram ve şüpheli olana uzanmak, ne büyük inat, ne derece insâfsızlık olur.
Gençlik çağı, nefsin kaynadığı, şehvetlerin oynadığı, insan ve cin şeytanlarının saldırdığı bir zamandır Böyle bir çağda yapılan az bir amele pekçok sevap verilir İhtiyârlıkta dünya zevkleri azalıp, güç kuvvet gidip, arzulara kavuşmak imkânı ve Ümitleri kalmadığı zamanda, pişmanlıktan, âh etmekten başka birşey olmaz Çok kimselere bu pişmanlık zamanı da, nasip olmaz Bu pişmanlık da, tevbe demektir ve yine büyük bir nîmettir Çokları bu günlere kavuşamaz.
Peygamberimizin haber verdiği sonsuz azâblar, çeşidli acılar, elbette olacak, herkes cezâsını bulacaktır İnsan ve cin şeytanları, bugün, Allahu teâlânın affını, merhametini ileri sürerek aldatmakta, ibâdetleri yaptırmayıp, günahlara sürüklemektedir Hâlbuki, iyi bilmeli ki, bu dünya, imtihan yeridir Bunun için, burada dostlarla düşmanları karıştırmışlar, hepsine merhamet etmişlerdir.
Nitekim A'râf sûresi, yüzellibeşinci âyetinde meâlen, (Merhametim herşeyi içine almıştır) buyuruldu Hâlbuki, kıyâmette, düşmanları, dostlardan ayıracaklardır Nitekim, Yasîn sûresinde, (Ey kâfirler, bugün, dostlarımdan ayrılınız!) meâlindeki âyet-i kerime, bunu haber vermektedir O gün, yalnız dostlara merhamet olunacak, düşmanlara hiç acınmıyacak, onlar muhakkak mel'ûn olacaktır Nitekim, A'râf sûresinde, (O gün, merhametim, yalnız benden korkarak kâfir olmaktan ve günah işlemekten kaçınanlara, zekâtını verenlere, Kur'an-ı kerime ve Peygamberime inananlara mahsûstur) meâlindeki âyet-i kerime, böyle olduğunu göstermektedir.
O hâlde, o gün, Allahu teâlânın rahmeti, (Ebrâr)a, yâni müslümanlardan iyi huylu ve yarar işli olanlara mahsûstur Evet, müslümanların zerre kadar îmanı olanların hepsi sonunda hattâ, çok zaman Cehennemde kaldıktan sonra bile, merhamete kavuşacaktır Fakat rahmete kavuşabilmek için, ölürken îman ile gitmek şarttır Hâlbuki, günahları işlemekle kalb kararınca ve Allahu teâlânın emirlerine ve haramlarına önem verilmeyince, son nefeste îman nûru, sönmeden nasıl geçebilir?
Din büyükleri buyuruyor ki, (Küçük günaha devam, büyük günaha sebep olur Büyük günaha devam da insanı kâfir olmaya sürükler) Böyle olmaktan Allahu teâlâya sığınırız! Fârisî beyt tercümesi:
Az söyledim, dikkat ettim kalbini kırmamaya,bilirim üzülürsün; yoksa sözüm çoktur sana..