Cevap: Risale Analizi: Kainatın Efendisini (asm) Okuyoruz
ALTINCI REŞHA
İşte, o zat(PEYGAMBER EFENDİMİZ HAZRETİ MUHAMMED MUSTAFA S.A.V.),
bir saadet-i ebediyenin(EBEDİ SAADETİN,CENNET HAYATININ) muhbiri(HABERCİSİ), müjdecisi,
bir rahmet-i bînihâyenin(SONSUZ RAHMETİN,CENNET BİR NEVİ SONSUZ RAHMETTİR) kâşifi(KEŞFEDİCİSİ) ve ilâncısı
ve saltanat-ı Rububiyetin(RUBUBİYET SALTANATININ,TÜM MAHLUKATI TERBİYE EDEREK KEMALE ERDİREN VE ERDİRECEK İSTİDATLARI,KABİLİYETLERİ VEREN) mehâsininin(GÜZELLİĞİNİN) dellâlı(İLANCISI), seyircisi
ve künûz-u esmâ-i İlâhiyenin(ALLAHIN İSİMLERİNİN GİZLİ HAZİLERİNİN) keşşâfı, göstericisi olduğundan,
böyle baksan-yani ubûdiyeti(KULLUĞU) cihetiyle(YÖNÜYLE)-
onu bir misal-i muhabbet(SEVGİ ÖRNEĞİ),
bir timsal-i rahmet(RAHMETİN ÖRNEĞİ,AYNASI,ALEMLERE BİR RAHMET OLARAK GÖNDERİLMESİ),
bir şeref-i insaniyet(İNSANLARIN EN ŞEREFLİSİ,İNSANLARIN MAHLUKAT ÜZERİNDE ŞEREFLİ OLMASINA SEBEB OLAN),
en nuranî(NURLU) bir semere-i şecere-i hilkat(YARATILIŞ AĞACININ MEYVESİ OLARAK) göreceksin.
Şöyle baksan—yani risaleti8PEYGAMBERLİĞİ) cihetiyle(YÖNÜYLE)—
bir burhan-ı hak(HAKKIN DELİLİ),
bir sirac-ı hakikat(HAKİKATIN LAMBASI,AYDINLATICISI),
bir şems-i hidayet(HİDAYET GÜNEŞİ),
bir vesile-i saadet (SAADETİN GELMESİNE,CENNETİN YARATILMASINA SEBEB OLARAK)görürsün.
İşte, bak: Nasıl berk-i hâtıf(ŞİMŞEK) gibi, onun nuru şarktan(DOĞUDAN) garbı(BATIYI) tuttu.
Ve nısf-ı arz(YERİN YARISI) ve hums-u beşer(İNSANLARIN BEŞTEN BİRİ),
onun hediye-i hidayetini kabul edip hırz-ı can etti.
Bizim nefis ve şeytanımıza ne oluyor ki, böyle bir zâtın bütün dâvâlarının esası olan Lâ ilâhe illâllah’ı, bütün meratibiyle(MERTEBELERİYLE) beraber kabul etmesin?
ALTINCI REŞHA
İşte, o zat(PEYGAMBER EFENDİMİZ HAZRETİ MUHAMMED MUSTAFA S.A.V.),
bir saadet-i ebediyenin(EBEDİ SAADETİN,CENNET HAYATININ) muhbiri(HABERCİSİ), müjdecisi,
bir rahmet-i bînihâyenin(SONSUZ RAHMETİN,CENNET BİR NEVİ SONSUZ RAHMETTİR) kâşifi(KEŞFEDİCİSİ) ve ilâncısı
ve saltanat-ı Rububiyetin(RUBUBİYET SALTANATININ,TÜM MAHLUKATI TERBİYE EDEREK KEMALE ERDİREN VE ERDİRECEK İSTİDATLARI,KABİLİYETLERİ VEREN) mehâsininin(GÜZELLİĞİNİN) dellâlı(İLANCISI), seyircisi
ve künûz-u esmâ-i İlâhiyenin(ALLAHIN İSİMLERİNİN GİZLİ HAZİLERİNİN) keşşâfı, göstericisi olduğundan,
böyle baksan-yani ubûdiyeti(KULLUĞU) cihetiyle(YÖNÜYLE)-
onu bir misal-i muhabbet(SEVGİ ÖRNEĞİ),
bir timsal-i rahmet(RAHMETİN ÖRNEĞİ,AYNASI,ALEMLERE BİR RAHMET OLARAK GÖNDERİLMESİ),
bir şeref-i insaniyet(İNSANLARIN EN ŞEREFLİSİ,İNSANLARIN MAHLUKAT ÜZERİNDE ŞEREFLİ OLMASINA SEBEB OLAN),
en nuranî(NURLU) bir semere-i şecere-i hilkat(YARATILIŞ AĞACININ MEYVESİ OLARAK) göreceksin.
Şöyle baksan—yani risaleti8PEYGAMBERLİĞİ) cihetiyle(YÖNÜYLE)—
bir burhan-ı hak(HAKKIN DELİLİ),
bir sirac-ı hakikat(HAKİKATIN LAMBASI,AYDINLATICISI),
bir şems-i hidayet(HİDAYET GÜNEŞİ),
bir vesile-i saadet (SAADETİN GELMESİNE,CENNETİN YARATILMASINA SEBEB OLARAK)görürsün.
İşte, bak: Nasıl berk-i hâtıf(ŞİMŞEK) gibi, onun nuru şarktan(DOĞUDAN) garbı(BATIYI) tuttu.
Ve nısf-ı arz(YERİN YARISI) ve hums-u beşer(İNSANLARIN BEŞTEN BİRİ),
onun hediye-i hidayetini kabul edip hırz-ı can etti.
Bizim nefis ve şeytanımıza ne oluyor ki, böyle bir zâtın bütün dâvâlarının esası olan Lâ ilâhe illâllah’ı, bütün meratibiyle(MERTEBELERİYLE) beraber kabul etmesin?