Huseyni
Müdavim
Katre
Tevhid Denizinden
İFADE-İ MERAM
سُبْحَانَ اللهِ وَالْحَمْدُ ِللهِ وَلاَ اِلٰهَ اِلاَّ اللهُ وَاللهُ اَكْبَرُ لاَحَوْلَ وَلاَ قُوَّةَ اِلاَّ بِاللهِ
1
kelimelerinde vuku buldu. Bu kelimelerin kalelerinde tahassun ederek o düşmanlarla münakaşalara giriştim. Herbir kelimede otuz defa meydan muharebesi vukua geldi. Bu risalede yazılan herbir kelime, herbir kayıt, kazandığım bir muzafferiyete işarettir.
Bu risalede yazılan hakikatler, zıtlarına bir imkân-ı vehmî kalmayacak derecede yazılmıştır. Uzun bir hakikate, deliliyle beraber bir kayıt veya bir sıfatla işaret yapılıyor.HAŞİYE-1HTAR
[NOT]Dipnot-1 Allah her noksandan münezzehtir. Ve hamd Allah’a mahsustur. Ve Allah’tan başka ilâh yoktur. Ve Allah herşeyden büyüktür. Ve havl ve kuvvet ancak Allah’a aittir.
Haşiye-1HTAR Bu zamanın cereyanı, benim gibi çoklarını vehmî tehlikelere atmıştır. İnşaallah, bu eser Allah’ın izniyle onları kurtaracak ümidindeyim.
[/NOT]
Rab: herbir varlığa muhtaç olduğu şeyleri veren, onları terbiye edip idaresi ve egemenliği altında bulunduran Allah | acip: acayip, tuhaf |
acz: acizlik, güçsüzlük | cereyan: akım, hareket |
ehl-i dalâlet: doğru ve hak yoldan sapanlar, inkârcılar | fakr: fakirlik, muhtaçlık |
hakikat: bir şeyin aslı ve esası, gerçek mahiyeti | halâs olmak: kurtulmak |
hasbelkader: kaderin sevkiyle, kaderin bir cilvesi olarak | haşiye: dipnot, açıklayıcı söz |
ifade-i meram: maksadı ifade etme | iltica etmek: sığınmak |
imkân-ı vehmî: hayâlî olarak mümkün olma | inayet-i ezeliye: varlığı ezelî olan Allah’ın inayeti, yardımı |
kader-i İlâhî: Allah’ın meydana gelecek hadiseleri olmadan önce takdir etmesi, plânlaması | katre: damla |
malûm: bilinen, belli | muallim: öğretmen, öğretici |
muharebe: mücadele; savaş | musibet: belâ, sıkıntı |
muzafferen: zafer kazanmış olarak | muzafferiyet: zafer kazanma |
münakaşa: tartışma | müsademe: çarpışma |
nefis: bir kimsenin kendisi; insanı daima kötülüğe, maddî zevk ve isteklere sevk eden duygu | risale: küçük çaplı kitap; Katre Risalesi |
sevk: yöneltme | sülûk etmek: yönelmek, belli bir yolda ilerlemek |
tahassun etmek: sığınmak | tesadüf etmek: rast gelmek |
tevhid: birleme; her şeyin bir olan Allah’a ait olduğunu bilme ve inanma ve her şeyi bir olan Allah’a verme | vehmî: varsayılan, olmadığı halde var kabul edilen |
vuku bulmak: meydana gelmek | vukua gelmek: meydana gelmek, gerçekleşmek |