Ukbaa
Well-known member
<style media="all" type="text/css">body { font-family: 'Trebuchet MS',Arial,serif; font-size: 12pt; }</style>
إِنَّ فِى خَلْقِ السَّموَاتِ وَاْلاَرْضِ وَاخْتِلاَفِ الَّيْلِ وَالنَّهَارِ وَالْفُلْكِ الَّتِى تَجْرِى فِى الْبَحْرِ بِمَا يَنْفَعُ النَّاسَ وَمَا أَنْزَلَ اللهُ مِنْ السَّمَاءِ مِنْ مَاءٍ فَأَحْيَا بِهِ اْلاَرْضَ بَعْدَ مَوْتِهَا وَبَثَّ فِيهَا مِنْ كُلِّ دَابَّةٍ وَتَصْرِيفِ الرِّيَاحِ وَالسَّحَابِ الْمُسَخَّرِ بَيْنَ السَّمَاءِ وَاْلاَرْضِ َلايَاتٍ لِقَوْمٍ يَعْقِلُونَ
1
Yâ İlâhî ve yâ Rabbî,
Ben imanın gözüyle ve Kur’ân’ın talimiyle ve nuruyla ve Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâmın dersiyle ve ism-i Hakîmin göstermesiyle görüyorum ki, semâvâtta hiçbir deveran ve hareket yoktur ki, böyle intizamıyla Senin mevcudiyetine işaret ve delâlet etmesin.
[NOT]Dipnot-1 “Göklerin ve yerin yaratılmasında, gecenin ve gündüzün değişmesinde, insanlara faydalı şeylerle denizde akıp giden gemilerde, Allah’ın gökten su indirip onunla yeryüzünü ölümünden sonra diriltmesinde, her türlü canlıyı yeryüzüne yaymasında, rüzgârları sevk etmesinde ve gökle yer arasında Allah’ın emrine boyun eğmiş bulutlarda, aklını kullanan bir topluluk için Allah’ın varlık ve birliğine, kudret ve rahmetine işaret eden nice deliller vardır.” Bakara Sûresi, 2:164.[/NOT]
<tbody>
</tbody>
Münâcat
Bu Risale-i Münâcât, hem vücûb-u vücud, hem vahdet, hem ehadiyet, hem haşmet-i rububiyet, hem azamet-i kudret, hem vüs’at-i rahmet, hem umumiyet-i hâkimiyet, hem ihata-i ilim, hem şümul-ü hikmet gibi en mühim esasat-ı imaniyeyi hârika bir îcaz içinde fevkalâde bir kat’iyet ve hâlisiyet ve yakîniyet ile ispat eder. Haşre işârâtı ve bilhassa âhirdeki şiddetli işârâtı çok kuvvetlidir.
إِنَّ فِى خَلْقِ السَّموَاتِ وَاْلاَرْضِ وَاخْتِلاَفِ الَّيْلِ وَالنَّهَارِ وَالْفُلْكِ الَّتِى تَجْرِى فِى الْبَحْرِ بِمَا يَنْفَعُ النَّاسَ وَمَا أَنْزَلَ اللهُ مِنْ السَّمَاءِ مِنْ مَاءٍ فَأَحْيَا بِهِ اْلاَرْضَ بَعْدَ مَوْتِهَا وَبَثَّ فِيهَا مِنْ كُلِّ دَابَّةٍ وَتَصْرِيفِ الرِّيَاحِ وَالسَّحَابِ الْمُسَخَّرِ بَيْنَ السَّمَاءِ وَاْلاَرْضِ َلايَاتٍ لِقَوْمٍ يَعْقِلُونَ
Yâ İlâhî ve yâ Rabbî,
Ben imanın gözüyle ve Kur’ân’ın talimiyle ve nuruyla ve Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâmın dersiyle ve ism-i Hakîmin göstermesiyle görüyorum ki, semâvâtta hiçbir deveran ve hareket yoktur ki, böyle intizamıyla Senin mevcudiyetine işaret ve delâlet etmesin.
[NOT]Dipnot-1 “Göklerin ve yerin yaratılmasında, gecenin ve gündüzün değişmesinde, insanlara faydalı şeylerle denizde akıp giden gemilerde, Allah’ın gökten su indirip onunla yeryüzünü ölümünden sonra diriltmesinde, her türlü canlıyı yeryüzüne yaymasında, rüzgârları sevk etmesinde ve gökle yer arasında Allah’ın emrine boyun eğmiş bulutlarda, aklını kullanan bir topluluk için Allah’ın varlık ve birliğine, kudret ve rahmetine işaret eden nice deliller vardır.” Bakara Sûresi, 2:164.[/NOT]
Aleyhissalâtü Vesselâm: Allah’ın salât ve selâm üzerine olsun | Resul-i Ekrem: Allah’ın en şerefli ve değerli elçisi olan Hz. Muhammed (a.s.m.) |
Risale-i Münâcât: Münâcât Risalesi (Üçüncü Şuâ) | Yâ İlâhî: Ey İlâhım, Ey Allah’ım |
azamet-i kudret: güç ve iktidarın büyüklüğü | delâlet etmek: işaret etmek |
deveran: dönme, dolaşma | ehadiyet: Allah’ın birliğinin ve isimlerinin herbir varlıkta ayrı ayrı tecellî etmesi |
esâsât-ı imaniye: imanın esasları | fevkalâde: olağanüstü |
haşmet-i Rububiyet: Allah’ın bütün varlıkları terbiye ve idare ediciliğinin büyüklüğü | haşr: yeniden diriliş; insanların öldükten sonra tekrar diriltilip Allah’ın huzurunda toplanması |
hâlisiyet: samimilik | ihata-i ilim: ilmin kuşatıcılığı ve genişliği |
ism-i Hakîm: Allah’ın herşeyi hikmetle yaptığını bildiren ismi | işârât: işaretler, belirtiler |
kat’iyet: kesinlik | mevcudiyet: varlık |
münâcât: Allah’a yalvarma, yakarma | semâvât: gökler |
talim: öğretme, eğitme | umumiyet-i hâkimiyet: Allah’ın egemenliğinin kuşatıcılığı |
vahdet: Allah’ın birliği | vücub-u vücud: Allah’ın varlığının zorunlu oluşu, var olmak için bir sebebe muhtaç olmaması |
vüs’at-i rahmet: rahmetin büyüklüğü, genişliği | yakîniyet: şüphesizlik; kesinlik |
yâ Rabbî: Ey Rabbim | âhir: son |
îcaz: veciz söz söyleme, az sözle çok mânâlar anlatma | şümul-ü hikmet: Allah’ın hikmetinin herşeyi kapsaması |
<tbody>
</tbody>