Münâcat

Ukbaa

Well-known member
Cevap: Münâcat - Sayfa 660

<style media="all" type="text/css">body { font-family: 'Trebuchet MS',Arial,serif; font-size: 12pt; }</style>Levh‑i Mahfuzun defterleri olan İmam-ı Mübîn ve Kitab-ı Mübînde, bütün mevcudatın bütün sergüzeştlerini kaydedip yazan ve umum çekirdeklerde umum ağaçlarının fihristlerini ve programlarını ve zîşuurun başlarında bütün kuvve-i hâfızalarda, sahiplerinin tarihçe-i hayatlarını yanlışsız, muntazaman yazdıran ilminin herşeye ihatasına ve herbir mevcuda çok hikmetleri takan, hattâ herbir ağaçta meyveleri sayısınca neticeleri verdiren ve herbir zîhayatta âzâları, belki eczaları ve hüceyratları adedince maslahatları takip eden, hattâ insanın lisanını çok vazifelerde tavzif etmekle beraber, taamların tatları adedince zevkî olan mizancıklarla teçhiz ettiren hikmet-i kudsiyenin herbir şeye şümulüne; hem bu dünyada nümuneleri görülen celâlî ve cemâlî isimlerinin tecellileri daha parlak bir surette ebedü’l-âbâdda devam edeceğine ve bu fâni âlemde nümuneleri müşahede edilen ihsanatının daha şâşaalı bir surette dâr-ı saadette istimrarına ve bekasına ve bu dünyada onları gören müştakların ebedde dahi refakatlerine ve beraber bulunmalarına bi’l-icmâ, bi’l-ittifak şehadet ve delâlet ve işaret ederler.

Hem yüzer mucizât-ı bâhiresine ve âyât-ı kàtıasına istinaden, başta Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm ve Kur’ân-ı Hakîmin olarak, bütün ervâh-ı neyyire ashâbı olan enbiyalar ve kulûb-u nuraniye aktâbı olan evliyalar ve ukul-ü münevvere erbabı olan asfiyalar, bütün suhuf ve kütüb-ü mukaddesede, Senin çok tekrar ile ettiğin vaadlerine ve tehditlerine istinaden ve Senin kudret ve rahmet ve





Aleyhissalatü Vesselâm: Allah’ın salât ve selâmı onun üzerine olsunKitâb-ı Mübîn: herşeyi açıkça beyan eden kitap, Kur’ân-ı Kerim
Kur’ân-ı Hakîm: her âyet ve sûresinde sayısız hikmet ve faydalar bulunan Kur’ânLevh-i Mahfuz: herşeyin bütün ayrıntılarıyla yazıldığı kader levhası, Allah’ın ilminin bir adı
Resul-i Ekrem: Allah’ın en şerefli ve değerli elçisi olan Hz. Muhammed (a.s.m.)asfiya: Hz. Peygamber yolundan giden ilim ve takvâ sahibi hâlis kullar
bekà: devamlılık, kalıcılıkbi’l-icmâ: ittifakla, fikir birliğiyle
bi’l-ittifak: ittifaklacelâl: büyüklük, haşmet
cemâl: güzellikdelâlet: delil olma, işaret etme
dâr-ı saadet: mutluluk yurdu, âhiretebed: sonsuzluk
ebedü’l-âbad: sonsuzların sonsuzu, âhiretecza: cüzler, parçalar
enbiya: nebiler, peygamberlerervâh-ı neyyire ashabı: nur saçan ruh sahipleri, peygamberler gibi
evliya: veliler, Allah dostlarıfihrist: indeks, içindekiler
fâni: geçici, yok olucuhikmet: fayda, gaye; ilim, yüsek bilgi
hikmet-i kudsiye: mukaddes, kusursuz ve eksiksiz hikmethüceyrât: hücreler
ihata: içine alma, kapsamaihsanat: ihsanlar, iyilikler, bağışlar
istimrar: devamlılıkistinaden: dayanarak
kudret: Allah’ın güç, kuvvet ve iktidarıkulûb-u nuraniye ve aktabı: nuranî kalp sahiplerinin kutupları, en önde gelenleri, velilerin ileri gelenleri gibi
kuvve-i hafıza: hafıza duygusu, bellekkütüb-ü mukaddese: kutsal olan dört büyük kitap
lisan: dilmaslahat: fayda, gaye
mevcud: varmevcudat: varlıklar
muntazaman: düzenli olarakmu’cizat-ı bâhire: ap açık mu’cizeler
müşahede etmek: görmek, gözlemlemekmüştak: arzulu, çok istekli
nümune: örnek, misalrahmet: İlâhî şefkat, merhamet
refakat: arkadaşlıksergüzeşt: serüven
suhuf: bâzı peygamberlere gelen sahife halindeki kitapsuret: biçim, şekil
taam: yemektarihçe-i hayat: hayat hikayesi
tavzif etmek: vazifelendirmektecelli: görünme, yansıma
teçhiz etmek: donatmakukul-ü münevvere: nurlu akıllar, aydınlanmış akıl sahipleri
umum: bütünzîhayat: canlı, hayat sahibi
zîşuur: şuur sahibi, bilinçliâyât-ı kàtıa: kesin âyetler, deliller
âzâ: uzuvlar, organlarİmâm-ı Mübîn: İlâhî ilim ve emirlerin eşyanın geçmiş ve geleceğe ait kaidelerinin yazıldığı kader defteri
şehadet: şahidlik, tanıklıkşâşaa: gösteriş, göz alıcılık
şümûl: kapsamlılık, kuşatıcılık

<tbody>
</tbody>


 

Ukbaa

Well-known member
Cevap: Münâcat - Sayfa 661

<style media="all" type="text/css">body { font-family: 'Trebuchet MS',Arial,serif; font-size: 12pt; }</style>inayet ve hikmet ve celâl ve cemâlin gibi kudsî sıfatlarına ve şe’nlerine ve izzet‑i celâline ve saltanat-ı rububiyetine itimaden ve keşfiyat ve müşahedat ve ilmelyakîn itikadlarıyla saadet-i ebediyeyi cin ve inse müjdeliyorlar ve ehl-i dalâlet için Cehennem bulunduğunu haber verip ilân ediyorlar ve iman edip şehadet ediyorlar.

Ey Kadîr-i Hakîm, ey Rahmân-ı Rahîm, ey Sâdıku’l-Va’di’l-Kerîm, ey izzet ve azamet ve celâl sahibi Kahhâr-ı Zülcelâl,

Bu kadar sadık dostlarını ve bu kadar vaadlerini ve bu kadar sıfat ve şuûnatını tekzip edip, saltanat-ı rububiyetinin kat’î mukteziyatını ve sevdiğin ve onlar dahi seni tasdik ve itaatle kendilerini Sana sevdiren hadsiz makbul ibâdının hadsiz dualarını ve dâvâlarını reddederek, küfür ve isyan ile ve Seni vaadinde tekzip etmekle Senin azamet-i kibriyana dokunan ve izzet-i celâline dokunduran ve ulûhiyetinin haysiyetine ilişen ve şefkat-i rububiyetini müteessir eden ehl-i dalâlet ve ehl-i küfrü, haşrin inkârında tasdik etmekten yüz bin derece mukaddessin ve hadsiz derece münezzeh ve âlîsin. Böyle nihayetsiz bir zulümden, bir çirkinlikten, Senin nihayetsiz adaletini ve cemâlini ve rahmetini takdis ediyorum.

blank.gif
1
سُبْحَانَهُ وَتَعَا لٰى عَمَّا يَقُولُونَ عُلُوًّا كَبِيرًا âyetini, vücudumun bütün zerrâtı adedince söylemek istiyorum. Belki, Senin o sadık elçilerin ve doğru dellâl-ı saltanatının


[NOT]
Dipnot-1 Allah, onların söyledikleri şeylerden pek münezzehtir ve pek büyük bir yücelikle yücedir.” İsrâ Sûresi, 17:43.
[/NOT]




Kadîr-i Hakîm: herşeyi hikmetle yaratan sonsuz kudret sahibi AllahKahhâr-ı Zülcelâl: haşmet ve yücelik sahibi ve herşeye her zaman mutlak galip gelen ve kahretmeye gücü yeten Allah
Rahmân-ı Rahîm: dünya ve ahirette yarattığı varlıklara sonsuz rahmet, şefkat ve merhametiyle davranan AllahSâdıku’l-Va’di’l-Kerîm: vaad ve sözünde mutlaka duran Allah; cömertlik ve ikram sahibi Allah
azamet: büyüklük, yücelikazamet-i kibriyâ: büyüklüğün varlıkları kuşatması
celâl: azamet, yücelik, haşmetcemâl: güzellik
cin ve ins: cinler ve insanlardellâl-ı saltanat: saltanatın ilancısı
ehl-i dalâlet: doğru ve hak yoldan sapanlar, inançsız kimselerehl-i küfür: inkârcılar, inançsızlar, kâfirler
hadsiz: sayısız, sınırsızhaysiyet: itibar, şeref, değer
haşr: yeniden diriliş; insanların öldükten sonra tekrar diriltilip Allah’ın huzurunda toplanmasıhikmet: bir fayda ve gayeye yönelik olarak tam yerli yerinde yapan Allah’ın sıfatı
ibâd: kullarilmelyakîn: kesin bilgiye dayanarak, kuşkuya yer bırakmayacak biçimde öğrenme
inayet: yardım, iyilik, bağışitikad: inanç
izzet: değer, itibar, yücelikizzet-i celâl: büyüklük ve azametin izzeti
kat’î: kesinkeşfiyat: keşifler, mânevî âlemlerde bazı olayları ve hakikatleri görme
kudsî: her türlü kusur ve noksandan uzak, mukaddesküfür: inkâr, inançsızlık
makbul: kabul gören, geçerlimukaddes: kutsal
mukteziyat: gerekliliklermünezzeh: arınmış, kusur ve eksiklikten yüce
müteessir etmek: etkilemek, tesiri altında bırakmakmüşahedat: gözlemler
nihayetsiz: sınırsız, sonsuzrahmet: İlâhî şefkat, merhamet
saadet-i ebediye: sonsuz mutluluksadık: doğru, dürüst
saltanat-ı Rububiyet: Allah’ın bütün varlık âlemini kuşatan egemenliğitakdis etmek: Allah’ın her türlü eksiklik ve çirkinlikten yüce olduğunu ilân etmek
tasdik etmek: doğrulamak, onaylamaktekzip etmek: yalanlamak
ulûhiyet: Cenâb-ı Allah’ın ilahlığıvaad: söz verme
zerrât: zerrelerâlî: yüce, yüksek
şefkat-i rubûbiyet: herşeyi idare ve terbiye eden Allah’ın şefkatişehadet etmek: şahitlik, tanıklık etmek
şe’n: Cenâb-ı Hakkın yüce sıfatlarının mahiyetinde bulunan ve onları tecellîye sevk eden Zâtına ait mukaddes özellikşuûnat: Cenâb-ı Hakkın yüce sıfatlarının mahiyetlerinde bulunan ve onları tecellîye sevk eden Zâtına ait kutsal özellikler

<tbody>
</tbody>


 

Ukbaa

Well-known member
Cevap: Münâcat - Sayfa 662

<style media="all" type="text/css">body { font-family: 'Trebuchet MS',Arial,serif; font-size: 12pt; }</style>hakkalyakîn, aynelyakîn, ilmelyakîn suretinde Senin uhrevî rahmet hazinelerine ve âlem-i bekada ihsanatının definelerine ve dâr-ı saadette tamamiyle zuhur eden güzel isimlerinin harika güzel cilvelerine şehadet, işaret, beşaret ederler. Ve bütün hakikatlerin mercii ve güneşi ve hâmîsi olan Hak isminin en büyük bir şuâı, bu hakikat-ı ekber-i haşriye olduğunu, iman ederek Senin ibâdına ders veriyorlar.

Ey Rabbu’l-Enbiyâ ve’s-Sıddıkîn,

Bütün onlar Senin mülkünde, Senin emrin ve kudretinle, Senin irade ve tedbirinle, Senin ilmin ve hikmetinle musahhar ve muvazzaftırlar. Takdis, tekbir, tahmid, tehlil ile küre-i arzı bir zikirhâne-i âzam, bu kâinatı bir mescid-i ekber hükmünde göstermişler.

Yâ Rabbî ve yâ Rabbe’s-Semâvâti ve’l-Aradîn, yâ Halıkî ve yâ Halık-ı Külli Şey,


Gökleri yıldızlarıyla, zemini müştemilâtıyla ve bütün mahlukatı bütün keyfiyatıyla teshir eden kudretinin ve iradetinin ve hikmetinin ve hâkimiyetinin ve rahmetinin hakkı için, nefsimi bana musahhar eyle ve matlubumu bana musahhar kıl. Kur’ân’a ve imana hizmet için, insanların kalblerini Risale-i Nur’a musahhar yap. Ve bana ve ihvanıma iman-ı kâmil ve hüsn-ü hâtime ver. Hazret-i Mûsa Aleyhisselâma denizi ve Hazret-i İbrahim Aleyhisselâma ateşi ve Hazret-i Dâvud Aleyhisselâma dağı, demiri ve Hazret-i Süleyman Aleyhisselâma cinni





Aleyhisselâm: Allah selamı onun üzerine olsunHak: doğru ve gerçek olan Allah
Hazret-i Dâvud: (bk. bilgiler – Dâvud (a.s.))Hazret-i Mûsa: (bk. bilgiler – Mûsa (a.s.))
Hazret-i Süleyman: (bk. bilgiler – Süleyman (a.s.))Hazret-i İbrahim: (bk. bilgiler – İbrahim (a.s.))
Hâlık-ı Külli Şey: herşeyin yaratıcısı olan AllahRabbe’s-Semâvâti ve’l-Aradîn: göklerin ve yerlerin Rabbi
Rabbu’l-Enbiyâ ve’s-Sıddıkîn: daima doğruluk üzere, Allah’a ve peygambere çok sâdık olanların ve peygamberlerin RabbiYâ Rabbî: Ey bütün varlıkları terbiye ve idare eden Allah’ım
aynelyakîn: gözle görür derecesinde kesin bilgi edinmebeşaret etmek: müjdelemek
cilve: görünme, yansımadâr-ı saadet: mutluluk yurdu, âhiret
hakikat: gerçek, esashakikat-ı ekber-i haşriye: haşrin en büyük gerçeği
hakkalyakîn: bizzat yaşamak suretiyle, kuşkuya yer bırakmayacak şekilde kesin bilmehikmet: ilim, yüksek bilgi
hâkimiyet: egemenlik, hükümranlıkhâmî: koruyucu
hüsn-ü hâtime: güzel son, imanlı bir şekilde ölmeibâd: kullar
ihsanat: ihsanlar, iyilikler, bağışlarihvan: kardeşler
ilmelyakîn: ilme ve sağlam delillere dayanarak, kuşkuya yer bırakmayacak şekilde kesin bilmeiman-ı kâmil: tam ve mükemmel iman
irade: dileme, tercihiradet: istek, dileme, tercih
keyfiyat: özellikler, niteliklerkudret: Allah’ın güç, kuvvet ve iktidarı
küre-i arz: yeryüzü, dünyamahlukât: yaratılmışlar
matlub: istek, arzumerci: kaynak, başvurulacak yer
mescid-i ekber: en büyük mescidmusahhar: boyun eğdirilmiş, emre verilmiş
muvazzaf: vazifeli, görevlimüştemilât: içindekiler
nefis: kişinin kendisi; insanı maddî zevk ve isteklere sevk eden kuvvetrahmet: İlâhî şefkat, merhamet
suret: şekiltahmid: Allah’ı övme ve Ona şükürlerini sunma, elhamdulillah
takdis: kutsama, Allah’ı her türlü eksiklik ve çirkinlikten yüce tutmatedbir: idare etme, çekip çevirme
tehlil: “Allah’tan başka hiçbir ilah yoktur” mânâsındaki “lâ ilâhe illallah” sözünü söylemetekbir: “Allah en büyüktür” mânâsında “Allahu Ekber” demek
teshir etmek: boyun eğdirmekuhrevî: ahirete ait
yâ Halıkî: Ey Yaratıcımzemin: yer
zikirhâne-i âzam: büyük bir zikir yerizuhur etmek: ortaya çıkmak, görünmek
âlem-i bekà: devamlı ve kalıcı olan âhiret âlemişehadet: şahidlik, tanıklık
şua: parıltı, ışı hüzmesi

<tbody>
</tbody>


 

Ukbaa

Well-known member
Cevap: Münâcat - Sayfa 663

<style media="all" type="text/css">body { font-family: 'Trebuchet MS',Arial,serif; font-size: 12pt; }</style>ve insi ve Hazret-i Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâma şems ve kameri teshir ettiğin gibi, Risale-i Nur’a kalbleri ve akılları musahhar kıl. Ve beni ve Risale-i Nur Talebelerini nefis ve şeytanın şerrinden ve kabir azabından ve cehennem ateşinden muhafaza eyle ve Cennetü’l-Firdevste mes’ut kıl. Âmin, âmin, âmin.



سُبْحَانَكَ لاَعِلْمَ لَنَاۤ اِلاَّ مَاعَلَّمْتَنَاۤ اِنَّكَ اَنْتَ الْعَلِيمُ الْحَكِيمُ
blank.gif
1


وَاٰخِرُ دَعْوٰيهُمْ أَنِ الْحَمْدُ ِللهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ
blank.gif
2




Kur’ân’dan ve münâcât-ı Nebeviye olan Cevşenü’l-Kebîrden aldığım bu dersimi, bir ibadet-i tefekküriye olarak Rabb-ı Rahîmimin dergâhına arz etmekte kusur etmişsem, kusurumun affı için Kur’ân’ı ve Cevşenü’l-Kebîri şefaatçi ederek rahmetinden affımı niyaz ediyorum.

Said Nursî




endOfSection.gif
endOfSection.gif




[NOT]
Dipnot-1 “Seni her türlü noksandan tenzih ederiz. Senin bize öğrettiğinden başka bilgimiz yoktur. Muhakkak ki Sen, ilmi ve kikmeti herşeyi kuşatan Alîm-i Hakîmsin.” Bakara Sûresi, 2:32.
Dipnot-2 “Duâları ise şu sözlerle sona erer: ‘Ezelden ebede her türlü hamd ve övgü, şükür ve minnet, Âlemlerin Rabbi olan Allah’a mahsustur.” Yûnus Sûresi, 10:10.
[/NOT]




Aleyhissalâtü Vesselâm: Allah’ın salât ve selâmı onun üzerine olsunCennetü’l-Firdevs: Firdevs Cenneti; Cennetin en yüksek yeri
Cevşenü’l-Kebir: Peygamberimize Cebrâil’in (a.s.) getirdiği ve “Zırhı çıkar, bu duâyı oku” dediği meşhur duâRabb-i Rahîm: sonsuz şefkat ve merhamet sahibi ve herşeyin Rabbi olan Allah
Said Nursî: (bk. bilgiler – Bediüzzaman Said Nursîcin ve ins: cinler ve insanlar
ibadet-i tefekkür: Allah’ı tanımayı sonuç verecek şekilde mahlûkat üzerinde düşünme ibadetikamer: ay
mes’ud: mutlumusahhar etmek: boyun eğdirmek, hizmetine vermek
münâcât-ı Nebeviye: Peygamberimizin (a.s.m.) Cenâb-ı Allah’a duasınefis: insanı daima kötülüğe, maddî zevk ve isteklere sevk eden duygu
niyaz etmek: yalvarmak, dua etmekrahmet: İlâhî şefkat, merhamet
teshir etmek: boyun eğdirmekâmin: “Allah’ım kabul eyle”
şems: güneşşer: kötülük, fenalık

<tbody>
</tbody>


 
Üst