mucahid_tr
New member
RABITA....ŞİRKMİ ...DEYİL DELİLLERİ İLE .
......Rabıta ve yapılış şekillerinden biri olan bir mürşidin anlından kendi anlına bir ışık veya nur geldiğini düşünmenin şirk olduğunu iddia edenlerin ellerinde şirk olduğuna dair bir ayet, veya sahih, zayıf hatta uydurmada dahi olsa bir hadis varmı ......yok ...yok... yok .
ferit aydının kitabında tasavvufçuların rabıta hakkında getirilen delilerin çoğunu işine gelmediği için hiç yazmamış.
RABITA NIN ŞİRK OLDUĞUNA dair bir tek ayet hadis velevki uydurma dahi olsa rabıtanın şirk olduğuna dair bir delil KESİNLİKLE sunmamıştır.
Var diyen varsa kitaptan alıntı yapıb burda yazsın bakalım delilmi
TAMAMEN YORUM YORUM YORUM MANTIK MANTIK MANTIK
ferit aydın1455 yılık bir mazizi olan islam tarihinde son 150 yıl hariç mesheb imamları veya tanınmış bilinen meşhur alimlerden hiç biri ,rabıtaya şirk demedi.
selefiler ve vahhabiler buna şöyle cevap veriyolar ..
delili olmıyan bir şeye delil olmaz sen rabıtayı ortaya atıyon sen delil getir diyolar..
……..BİZDE DİYORUZKİ ...
.biz size bir insanı düşünmek ve hatırlamak ile ilgili sahih zayıf delilleri sunduk
fakat bir mürşidin anlından kendi anlına bir ışık veya nur geldiğine dair .somut bir delilimiz yok
.bizde olan tecrübe ve işaret yolu ile zamanla oluşan deliller var .somut bir delilimizin olmadığını söyledik.. ..
rabıtanın.. şirk olduğunu iddia edenler . kurala göre
şirk olduğunu ortaya atan olduklarından şirk olduğuna delil getirmeleri lazım
ellerinde şirk olduğuna dair bir ayet, veya sahih, zayıf hatta uydurmada dahi olsa bir hadis varmı .
..yok ...yok... yok . tamamen YORUM YORUM YORUM ..MANTIK MANTIK MANTIK .
yanlızca Alaha ait olan vasıfları bir mürşidede var demeden ve ALLAHa yapılması
gereken sevgi , korku , ibadet , dua , saygı, umutu , bir mürşide yapmadan mürşidi ALLAHa hiç bir şeyde ortak koşmadan ve Alahın helal dediğne bir mürşidin haram demesini kabul etmeden .
..bir müslüman yukarıdaki yaptığı gibi bir mürşidin anlından kendi anlına bir ışık geldiğini düşünse böyle bir şey yok ise o kişi olsa olsa görüşünde yanılmış olur
..cenaze namazında nasıl bilirsiniz dendiğinde iyi biliriz dediğimizde o kişi iyi deyilse hüsnü zanımızda yanılmış olduğumuz gibi ....
.ama siz bu harekete delil getirmeden ......ŞİRK ....derseniz yapana ....KAFİR ..derseniz o müslümanda kafir deyilse ise o söz size döner siz kafir olursunuz .
..yani işiniz cooook sakat iyi bir iş yapım derken şeytanın oynuna gelmiş olursunuz. .
........EĞER DÜŞÜNMEYE BİR ŞEY DEMİYOZ DERLERSE..
..Birini düşünmek farklı bir şey, düşünüp ondan yardım istemek, medet ummak, Allah'a yaklaşamada kıymetini vesile edinmek farklı şeylerdir. Lütfen Allah-u Teala ile yarattıklarını eşit tutmayın! DERLERSE
………………..BİZDE ŞÖYLE CEVAP VERİRİZ
Bu durum istiğase konusuna girer
Buhârî ve diğer kaynaklarda zikredilen bir rivâyete göre
Ebû Hureyre (r anh) Peygamber Efendimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’e duyduğu hadisi şerifleri unuttuğuna dair şikâyette bulunarak, Peygamberimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’e şöyle der:
“Ya Rasulallah! Ben senden birçok hadis duyuyor ve unutuyorum Duyduklarımı unutmak istemiyorum ” Peygamberimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bunun üzerine Ebû Hureyre’ye:
“Ridânı yere ser” buyurdular Ebû Hureyre ridâsını yere serince mübarek eliyle havada bir şeyi avuçlar gibi yaparak ridâsını atar gibi yapmış Sonra: “Ridanı giy” buyurmuşlardır
Ebû Hureyre diyor ki: “Ondan sonra hiçbir şey unutmadım ”[1] ( Buhârî, İlim kitabı, İlmi Muhafaza Etme bâbı)
Allah indinde değeri olan bir zattan bir şey istendiğinde onu yaratmasının istenmiş olmadığını herkes bilmektedir
Bir insandan bir şey istenmesi, Allah’ın ona verdiği duâ imkanını kullanarak, istenilen şey için sebep ve aracı olması anlamına gelmektedir
Üstelik bu rivâyette Peygamberimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem), duâ etmeye İHTİYAÇ duymadan Ebû Hureyre’nin isteğine hemen karşılık vermiştir
Dikkat edilirse Ebû Hureyre (ra) hiçbir şeyi unutmamak için Peygamberimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’e müracaat etmiştir
Başka sahbelerden bazısı koan kolu bazısı çıkan gözü için yardım istemiştir
Bu Allah’tan başka hiç kimsenin veremeyeceği bir şey değil midir? Peygamberimiz sahabeyi şirkle itham etmemiştir .
ayrıca resulullahtan isteyin şirk olmaz diye bir ayet varmı?
Hz Süleyman (Aleyhisselâm) yanındaki insan ve cinlerden oluşan topluluğa:
“Aylarca uzaktaki Belkıs’ın sarayındaki tahtını bana kim getirir?”(Neml/38)diye istediğinde Allah cc onu şirkle itham etmedi
ibn kesirin naklettiğine göre YEMAME VAKASINDA
Müslimanların Şiarı…EY MUHAMMET. …YETİŞ YA MUHAMMET idi
( ibn kesir : el bidaye ven nihaye 6 /324).. ..
DİKKAT .bu medet bu çağrı .Resulullahın vefatından sonra olmuş kardeşler dikkat edin
Abdullah İbn Sa’d şöyle anlatıyor:
“Bir kere Abdullah İbn Ömer (ra)’ın ayağı uyuştu O zaman bir adam ona en sevdiğin insanı an, dedi
O da .....“Ya Muhammed!” ....deyince bağlarından kurtulmuş gibi rahatladı ..
..(.Buhârî, Edebü’l Müfred, 448, No: 993 sh: 262 )
Sahâbelerin ve Tâbiin’in yaptıkları , istekleri ortada iken,
meded ya Rasulüllah, meded ya mürşidim!
diyen bir insana nasıl kâfir dersiniz?
Onları Müşriklerle ve putları ile eş tutmanız ne kadar doğru olur?
O RESULULLAH TI ONDAN İSTENİR ALLAH ONA O İMKANI VERDİ DERSENİZ
ALLAH DOSTUNA O İMKANI VE GÜCÜ ALLAH VERMEZ
DİYE BİR DELİLİNİZ VARMI?
“Derken kullarımızdan bir kul buldular ki, ona nezdimizden bir rahmet vermiş, yine ona tarafımızdan bir ilim (Ledünnî ilmi) öğretmiştik ” (Kehf; 65)
Ebû Hureyre (Radıyallahu Anh) anlatıyor: Rasulüllah Alâ bin Hadramı Bahreyne gönderdiği zaman bende onunlaydım, ilginç üç kerâmetini gördüm
1- Deniz kenarına gelince besmele çekip yürüyün dedi ve yürüdük, su develerin ayaklarının alt kısmını bile ıslatmadı
2- Çölden geçerken suyumuz bitti Durumu bildirdik İki rek’at namaz kıldı sonra duâ etti, birdenbire yağmur yağdı
İbn Abbas (Radiyallahu Anh)’dan rivâyet edilen bir hadis-i şerifte Resûlüllah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:
“Şüphesiz ki Allah(-u Teâlâ)nın, hafaza meleklerinin dışında yeryüzünde melekleri vardır ki, ağaç yapraklarından düşenleri yazarlar Sizin birinize çöl arazisinde bir aksaklık isabet ederse,
“Ey Allah’ın kulları! (Bana) yardım edin” diye seslensin ” [1]
İmâm Nevevî şöyle demiştir Benim de aralarında bulunduğum bir cematte hayvan kaçmaya başladı Yardım isteme lafzını söyledim Benim sözümden sonra hayvanlar, o anda durdu [2]
[1] İbn Hacer el-Askalânî, Muhtasar-u Zevâidi’l-Bezzâr, No: 2128, 2/420
[2] İbn Allan, el-Fütuhâtü’r-Rabbâniyye s/150-151
BİR KUDSİ HADİSTE ŞÖYLE DİYOR RESULULLAH (sav):
“Her kim benim kullarımdan birine düşmanlık ederse muhakkak ben ona harp açarım Bir ku¬lum kendisine farz kıldığım şeylerden daha sevgili bir şeyle bana yaklaşmamıştır Kulum bana nafile ibadetleriyle de durmadan yakalaşır, nihâyet onu severim Kulumu sevince de
onun gören gözü, işten kulağı, tutan eli, yürüyen ayağı olurum
Benden bir şey isterse onu verir, bana sığınırsa kendisini korur himayeme alırım ”[1]..... Buhârî, Rikak 38: İbn Mâce, fiten 16
Görüldüğü gibi Allah isterse istediğine olağanüstü güçler verebilir
...Şevkânî şöyle diyor:
Kendisine bu yüce bağışların ve güzel sıfatların ihsan edildiği bir kimseden Şeriata zıt düşmeyecek kerâmetlerin görünmesi uzak bir ihtimal değildir
Çünkü veli, Allah (Celle Celalühü) duâ ettiğinde onun duâsını kabul eder istediğini kendisine verir
Velilerin çoğunda gözüken uzak mesafeleri kısa zamanda kat etme, isabetli keşifler yapma ve beşeri kuvvetlerin ekserisinin aciz kaldığı işleri başarma gibi fevkalade halleri şeytani işler ve iblisî tasarruflar olarak kabul edenler isabetli davranmamışlardır
Zira bu iddia çok açık bir yanılmadır Çünkü duâsı kabul olunan bir velinin Allah (Celle Celalühü)’tan kendisini ulaşılması aylar süren en uzak mesafelere bir anda ulaştırmasını isteyebilir, bunun gerçekleşmesi imkansız değildir
Hak Teala dilediği olan dilemediği olmayan, her şeye kadîr, kuvvet sahibi iken velilerden kendisine bu gibi isteklerde bulunanın duâsına icabet etmemesine ne sebep olabilir [2]. (Allah dostları tevhid yayınları sayfa 28)
Allah’ın, “işiten kulağı olurum” demesiyle veli kulların çok uzak mesafelerdeki şeyleri işitmesi,
Allah’ın(Celle Celalühü) “yürüyen ayağı olurum” demesiyle bir anda çok uzak mesafelere gidip gelme gücüne sahip olamasını her iki taraf ta kabul eder
Çünkü kudsî hadiste böyle buyurulduğunu kendi âlimleri de söylemektedirler
Geriye, tartışılmakta olan; Allah dostunun uzak mesafeden bir insana yardım edip edemeyeceği meselesi kalıyor
Her Peygamber’in, yaptığı gibi bir Allah (Celle Celalühü) dostuda insanları korumak ve zor anlarında yardım etmek için Allah’dan “Ya Rabbi! Müslümanların zor anlarında, bana onlara yardım etme gücü ver” derse Allah (Celle Celalühü) bu duâyı ister kabul eder, isterse kabul etmez
Ama Allah (Celle Celalühü) Kudsi bir hadiste “benden bir şey isterse” duâ ederse duâsını kabul ederim, diyor
Bu delillere dayanarak geçmişte ve günümüzde yaşantısı Kur’ân ve sünnete uyan Allah (Celle Celalühü) dostlarının bu gibi kerâmetlerini gören,
halk arasında bir çok şahitler in tesbiti ile bu kerametleri sabit olan ve bunları gören okuyan bir Müslüman niyetinde de
“ilaç hastalığımı iyi etti” aslında iyi edenin Allah olduğunu bilerek bu sözü söylerken hakiki faili kastetmediği gibi,
Allah (celle celâluhu)’ın izni ile harikulade işleri yapma imkanını Allah tarafından Allah dostlarına ,verildiğine inanan bir müslüman insanların normalde yapamayacağı bir şeyi Allah dostlarından ister .
..İSTERKEN ŞUNU BİLİR O İNSAN
keramet ilmi verilen o zat o kişinin isteği için Allaha dua eder duası kabul olunursa o keramet gerçekleşip o kişinin isteği gerçekleşmiş olur
müfessir Alusi ruhul meani sinde 30:25 ...işleri tedbir edenler hakkı içün (naziat 5 )ayetinin tefsirinde ona göre muhtemel bazı yanlış anlamlara cevap verdikden sonra şöyle diyor.
evet Allah cellacelalühü bazen dostlarından dilediklerine ölmeden evvel olduğu gibi öldükten sonrada dilediği kerameti verir.
ve hak sübhanehu ve teala hastayı iğleştiri boğulmakta olanı kurtarı düşmana karşı yardım eder,yağmur yağdırır ve bunu keramet olarak verir
bazende o kişiye benziyen bir suret ortaya çıkarır.ve osuret o kişinin hürmetne gunah olmayan şeylerden (Allah c.c) istelineni istiyenin istediğini yernie getirmek için yapar . Alusunin sözü bitti
....İBN TEYMİYYE dedi ki:
Bazı kimselerin Peygamber Efendimizden (sav)
veya ümmetine mensup salih bir şahsiyetten bir şey dilemeleri ve bu dileklerinin yerine getirilmesi çok görülen bir olaydır.[10]
İbn Teymiyye; Böyle bir dileğin yerine gelmesi yanı başında duâ edilen
mezarda yatan ölünün kerâmeti olarak sayılabilir.”[11]demiştir.
İbn Teymiyye böyle bir dilekte bulunmayı doğru bulmamakla beraber, böyle dileklerin ALLAH’ın (Celle Celalühü) izniyle kabul olunduğunu, itiraf etmiştir.
Şeytandandır, demiyor, ÖLÜNÜN KERAMETİNDEN DİR DİYOR .
İbn Teymiyye’ye tabi olanlar şeytandandır, diyorlardı. …
[10] İbn Teymiyye, İktizâu’s-Sırâti’l Müstekîm, s: 373-374, Dârul Marife, Beyrut, tsz. Trc. İbn Teymiyye Sırat-ı Mustakîm Kabir Ziyaretleri bölümü tercüme Pınar Yay. s.493, bsk 2004.
[11] İbn Teymiyye, İktizâu’s-Sırâti’l Müstekîm, s: 373-374, Dârul Marife, Beyrut, tsz. Trc. İbn Teymiyye, Sırât-ı Mustakîm Kabir Ziyaretleri bölümü, tercüme Pınar Yay. s.494 bsk 2004
Demek ki Allah (Celle Celalühü) insanların yapamayacağı, Allah’ın(Celle Celalühü) yapabileceği ilimleri istediğine verebilir
Hızır (aleyhisselâm)’a, peygamberlere, cinlere, şeytanlara verdiği gibi insanlara da verebilir Kimse Allah’a (Celle Celâlühü) ne yapıp yapmayacağı konusunda bir sınırlandırma getiremez
Nitekim Hz Ömer (Radıyallahu Anh)’e de binlerce kilometre uzaklıkta ki yenilmek üzere olan ordusunu ve ordudaki komutanı görüp onlara
“Cebel, Cebel!” diyerek seslenip uzaktan orduya komuta ederek yardım etmiştir [1] (Beyhakî Le’lekaide Şerhus-Sünnette İbn Merde Veyh el-İsabe 2/3 İbn Kesîr Tefsir Bidaye c 7 s 1 )
………………. RABITAYA İŞARET EDEN DELİLLER
...Râbıta bir iki âyetten veya hadisten yola çıkılıpta oluşan bir şey değildir.
Râbıta bir çok âyet, hadis, sahâbe ve tabiinin söz ve hareketlerinden alınan işâretlerin toparlanıp zamanla sistemleşmiş, bir şekle sokulmasından râbıta oluşmuştur.
Yalnızca bir âyetin ve hadisin manasına bakarak bu râbıtayı ifâde ediyor demek elbette doğru olmaz.
Hiç kimse bugünkü şekliyle yapılan râbıtanın bire bir Âyette, hadiste, sahâbede olduğunu iddia etmemiştir.
Yok, eğer işâreti, delaleti veya iktizası kıyas yolu ile vasıtalı olarak Râbıtayı gösteren âyet ve mevcuttur…
.Imare İbn Huzeyme İbn Sabit (ra)şöyle anlatıyor: Babam Huzeyme bir kere rüyasında sanki
Resûlüllah’ın(SallALLAHu Aleyhi ve Sellem) alnı üzerine secde ettiğini görmüş, bunu Resûlüllah ’e anlatmıştı. Bunun üzerine Resûlüllah :.
“Ruh ruha kavuşur.” .buyurmak sûretiyle mübarek başını eğerek ona rüyada gördüğü gibi yapmasını emretti.
Babam da arka tarafından Resûlüllah (SallALLAHu Aleyhi ve Sellem)’in alnı üzerine secde yaptı......
[1 ..]İbn Ebî Şeybe, Musannef, İman: 18, 7/243. Ahmed İbn Hanbel, Müsned, no: 21923, 21937, 21943, 21944, 8/201. Nesâî, es-Sünenü’l-Kübrâ, Tabir: 5, no: 7631, 4/384.
……Hz. Hasan (ra)ın Rasülüllah (sav) i çok iyi tarif eden dayısı Rasülüllah (SallALLAHu Aleyhi ve Sellem) ’in Hz. Hatice (ra)’dan üvey oğlu olan) Hint İbn Ebî Hâle’ye:
“Bana Rasülüllah ’in vasıflarını anlat ki; onu hayalimde canlandırayım”[1] diyerek,
efendimiz ’in şemailini ve özelliklerini öğrenmek istemesi konumuz açısından oldukça önemlidir.
Buradaki maksat onu hayalinde canlandırmasından başka bir şey değildir..
..Rasulüllah (sav) buyurdu:
Sizin hayırlılarınız görülmesi size ALLAH (cc)’ı hatırlatan, konuşması ilminize bereket katan ve ameli ahirete rağbetinizi artıran kimselerdir.[2]
[1]… İbnu’l-Esir, Üsdü’l-Gâbe No: 5404, 4/619, Tirmizî, eş-Şemâilü’l-Muhammediyye, 1/26, Beyhakî Delâilü’n-Nübüvve, 1/28
.[2] Ebû Yala Müsned IV 326 h.No.2437
Rasulüllah (SallALLAHu Aleyhi ve Sellem) buyurdu: …
.ALLAH’ın kullarının en hayırlıları o kimselerdir ki, görüldüklerinde ALLAH (cc) zikredilir.[1]
Rasulüllah (SallALLAHu Aleyhi ve Sellem) buyurdu:
Size en hayırlılarınızı haber vereyim mi? Hayırlılarınız o kimselerdir ki, görüldüklerinde ALLAH (cc) zikredilir.[2]
...... Rasulüllah (SallALLAHu Aleyhi ve Sellem) buyurdu:.
..Sizin en hayırlınız, görülmesi ALLAH (Celle Celalühü) zikrettiren (hatırlatan akla getiren) kimsedir.[3]
. Rasulüllah (sav) buyurdu:.
...Velilerim o kimselerdir ki, görüldüklerinde ALLAH (cc) zikredilir.[4]
.Enes (ra)’tan rivâyet edilen bir hadis-i şerifte, Resûlüllah (sav)şöyle buyurmaktadır:
“En faziletli kimseleriniz o kimselerdir ki, onların görülmelerinden dolayı ALLAH (Celle Celalühü) hatırlanır.” [5]
Şu son dört hadisin isnadlarında zayıflık bulunsa bile toplamları itibariyle en azından Hasen li Gayrihi olurlar. Kaldı ki; aynı manadaki ilk iki hadis zaten hasen idiler. Dolayısıyla bir müşkil kalmamış oluyor.
..Şurası akıllı ve insaflı herkesçe bilinebilecek bir şeydir ki, bir veliyi kafa gözüyle görmek, kişiye ALLAH’ı hatırlatıyorsa, gönül gözüyle yani hayali olarak görmesi de ALLAH (Celle Celalühü) zikrettirir.
Hatta kafa gözüyle görememesini bununla telafi eder. Öyleyse şu yedi hadis, Râbıtanın zikre sebep ve vasıta olmasıyla, dolayısıyla bir zikir olduğunu göstermektedir.
...........Ali’ye ( ra) bakmak ibadettir.[6]
Bu hadis, sahih, hatta bazı âlimlerin mütevâtir tariflerine uyan mütevâtir bir hadistir.
Hâkim bu hadisi İmran b. Husayn’den rivâyet ettikten sonra, bu Buhârî ve Müslim şartlarına göre isnâdı sahih bir hadistir. Abdullah İbn-i Mesud’an rivâyet edilen şahidleri de sahihtirler demiştir
......... ....................RABITA ..İBADET.MİDİR ?...
.Râbıtanın bizzat maksud olan bir ibadet yolu olduğunu hiçbir sûfî iddia etmemiştir.
Sûfilere göre Râbıta, ibadete vesile olması yönüyle ibâdettir.
Yukarıdaki hadislerden ve âlimlerimizin onlar istikametindeki izahlarındanda anlaşıldığı gibi aslında ibadet olmaya mübahlar iyi maksat ve niyetlerle ibadet olur.
İmâm Birgivi, Hamevî ve Akkirmânî öyle dediler.
Hâfız Aynî, şeyhi Hâfız Irâkî’den maksadlara göre bazı mübahların güzel olacağını kabullenerek nakletmiştir.
Şöyle bir iddiâ sahibi, ibadetin ne demek olduğunu da bilmiyor demektir.
Çünkü ALLAH (Celle Celalühü)’nün emri ve rızası istikametinde yapılacak her iş tarlada çalışmak, hanımıyla cinsi ilişkide bulunmak bile olsa geniş manada ibadettir.
İbadetlerin namaz ve oruç gibi bir kısmı vardır ki, manası ve muhtevâsı yanında zamanı ve şekli de ta’yin ve tesbit edilmiştir.
Çalışmak, bir kısım zikirler ve insanlara hüsn-ü muâmele gibi bazılarının şekli, zamanı ve teferruatı her yönüyle gösterilmemiştir.
Bir kısım ibadetlerde vardır ki, bunların zamanı şekli ve sûreti kısmen belli edildiği gibi kısmen de belli edilmemiştir. Duâ etmek yalvarıp yakarmak gibi.
Râbıtanın hakkında hiçbir kimse yasaklık delili getiremediğine ve her hangi bir zararını gösteremediğine göre,
Râbıta en azında mübahtır. Mübahlarda güzel maksatlarla ibadet oluyordu.
Öyleyse, iyi maksatlarla yapılan ve iyi amellere sebep olma ve ibadete vesile olması yönüyle ibadettir. Maksut olan bir ibadet değildir.
.
Canım elinde olan ALLAH (Celle Celalühü) yemin ederim ki şâyet siz yanınızdaki şey (hal) üzere ve zikirde devamlı olsanız, elbette melekler sizinle yataklarınızda ve yollarınızda musafahalaşırlardı. [7]
Devamlı olarak Rasulüllah (SallALLAHu Aleyhi ve Sellem)’in yanındaki şey (hâl) üzere olmak ve zikirde olmak… İlim erbabı insaflı her kişi kabul ve teslim eder ki, Râbıta bu seviyeyi yakalamanın ve bu nimeti elde etmenin çabasından başka bir şey değildir. Hadiste geçen, vez’zikri’deki vav ile atfedilen, atf-ı tefsiri’dir. [8]
Öyleyse ma’nâ, “yanımdaki hâl, yani zikir üzere devamlı olsanız” şeklinde olur. O halde onunla beraber olmak ve o hal üzre olmak bir zikirdir.
Şu halde kâmil bir veli ile hissen veya hayalen beraber olmak zikirdir. Böyle bir beraberliği temin edecek olan Râbıta da zikrin sebebi veya mukaddimesi olmakla mecâzen zikirdir.
(Bu bir hadis kudsidir): ALLAH (Celle Celalühü) şöyle buyuruyor:
“Zira kullarımdan velilerim, yarattıklarımdan seçkin dostlarım o kimselerdir ki, benim zikredilmeme (benim hatırlanıp akla getirilmeme) onlar zikredilir (hatırlanıp akla gelirler), onların zikredilmesi (hatırlanıp akla getirilmesi) ile de, ben zikredilirim (hatırlanıp akla gelirim).”[9] ......
..............Zikir Ne Demektir?
......Zikir, zikrâ, zükretü, unutmanın zıddıdır. Yani unutmamak hatırda tutmak demektir.
………….Râbıta neydi? ...
..Nebî (SallALLAHu Aleyhi ve Sellem)’i veliyi veya ölümü hatıra getirmek hayal etmek. Hayal etmek, hayalen o’na bakmak, cisim olan şeylerde hatırlamanın kemâli, en üst mertebesi… Yani zikir…
Zikir sebebi veya zikir sebebiyle olduğu için sebebi¬yet yahut müsebbebiyet alâkasıyla mecâzen zikirdir.
Veya zikirden ayrılmayan bir şey olduğu için zikrin mukaddimesi yahut zikrin neticesi bir şey olmakla, Bir görüşe göre yine mecazen zikirdir.
Bunu kimden öğrendik? ALLAH (Celle Celalühü)’den ve Rasûlü (SallALLAHu Aleyhi ve Sellem)’den......
KAYNAK......
SELEFİLER VE TASAVVUFÇULARIN GÖRÜŞLERİ….
[1] Ahmed b. Hanbel, Müsned (H:17921) Abdurrahman b. Ğanem (RadiyALLAHu Anh)’dan Hadisin isnadı, Heysemî (6/93) ve Münzirî’ye 3/499 göre hasendir. Müsnedi Ahmed dip notu: 14/31, (Dârul-Hadis Kahire)
[2] Ahmed İbn-i Hanbel, İbn Mâce (H:4119, Dârul-Marife), Esma Binti Yezid (RadiyALLAHu Anha’dan) Müsned Darul-Hadis Kahire) H:27471, İsnadı Hasendir. Müsned-i Ahmed, 18/598.
[3] (Hâkim-i Tirmizi, İbnAmr (RadiyALLAHu Anhüma’dan), Kenzül- Ummal:1/419, H:1787
[4] (Hâkim-i Tirmizi, İbn Abbas (RadiyALLAHu Anh’den), Aynı yer H:1783
[5] (Hâkim-i Tirmizi, Enes (RadiyALLAHu Anh’den) Aynı yer H:1784
[6] Hâkim , el- Müstedrek, sahihtir: 3/141
[7] Müslim, Hanzala İbnü Rubeyyi el’Useydiyyi (RadiyALLAHu Anh.)den Mişkât ve Hâşiye-i Mişkât: 198, Kadim-i Kütübhâne, Karaçi- Pakistan.
[8] Aynı yer
[9]Ahmed İbn-i Hanbel, (12/226 H:15486) Taberânî, el-Kebir (Mecmau’z Zevâid:1/89) el-Evsat, Mecmau’z- Zevâid (1/58) Kenzül-Ummal 1/42 H:101 Kezâ Hakim-i Tirmizi Nevâdiru’l-Usul, Amr İbn-i Cemuh (RadiyALLAHu Anh’de) Hey şüpheniz olmasın ki, kullarımdan dostlarım yarattıklarımdan da sevdiklerim lafsıyla) Kenzu’l-Ummal: 1/440 H:1902
......Rabıta ve yapılış şekillerinden biri olan bir mürşidin anlından kendi anlına bir ışık veya nur geldiğini düşünmenin şirk olduğunu iddia edenlerin ellerinde şirk olduğuna dair bir ayet, veya sahih, zayıf hatta uydurmada dahi olsa bir hadis varmı ......yok ...yok... yok .
ferit aydının kitabında tasavvufçuların rabıta hakkında getirilen delilerin çoğunu işine gelmediği için hiç yazmamış.
RABITA NIN ŞİRK OLDUĞUNA dair bir tek ayet hadis velevki uydurma dahi olsa rabıtanın şirk olduğuna dair bir delil KESİNLİKLE sunmamıştır.
Var diyen varsa kitaptan alıntı yapıb burda yazsın bakalım delilmi
TAMAMEN YORUM YORUM YORUM MANTIK MANTIK MANTIK
ferit aydın1455 yılık bir mazizi olan islam tarihinde son 150 yıl hariç mesheb imamları veya tanınmış bilinen meşhur alimlerden hiç biri ,rabıtaya şirk demedi.
selefiler ve vahhabiler buna şöyle cevap veriyolar ..
delili olmıyan bir şeye delil olmaz sen rabıtayı ortaya atıyon sen delil getir diyolar..
……..BİZDE DİYORUZKİ ...
.biz size bir insanı düşünmek ve hatırlamak ile ilgili sahih zayıf delilleri sunduk
fakat bir mürşidin anlından kendi anlına bir ışık veya nur geldiğine dair .somut bir delilimiz yok
.bizde olan tecrübe ve işaret yolu ile zamanla oluşan deliller var .somut bir delilimizin olmadığını söyledik.. ..
rabıtanın.. şirk olduğunu iddia edenler . kurala göre
şirk olduğunu ortaya atan olduklarından şirk olduğuna delil getirmeleri lazım
ellerinde şirk olduğuna dair bir ayet, veya sahih, zayıf hatta uydurmada dahi olsa bir hadis varmı .
..yok ...yok... yok . tamamen YORUM YORUM YORUM ..MANTIK MANTIK MANTIK .
yanlızca Alaha ait olan vasıfları bir mürşidede var demeden ve ALLAHa yapılması
gereken sevgi , korku , ibadet , dua , saygı, umutu , bir mürşide yapmadan mürşidi ALLAHa hiç bir şeyde ortak koşmadan ve Alahın helal dediğne bir mürşidin haram demesini kabul etmeden .
..bir müslüman yukarıdaki yaptığı gibi bir mürşidin anlından kendi anlına bir ışık geldiğini düşünse böyle bir şey yok ise o kişi olsa olsa görüşünde yanılmış olur
..cenaze namazında nasıl bilirsiniz dendiğinde iyi biliriz dediğimizde o kişi iyi deyilse hüsnü zanımızda yanılmış olduğumuz gibi ....
.ama siz bu harekete delil getirmeden ......ŞİRK ....derseniz yapana ....KAFİR ..derseniz o müslümanda kafir deyilse ise o söz size döner siz kafir olursunuz .
..yani işiniz cooook sakat iyi bir iş yapım derken şeytanın oynuna gelmiş olursunuz. .
........EĞER DÜŞÜNMEYE BİR ŞEY DEMİYOZ DERLERSE..
..Birini düşünmek farklı bir şey, düşünüp ondan yardım istemek, medet ummak, Allah'a yaklaşamada kıymetini vesile edinmek farklı şeylerdir. Lütfen Allah-u Teala ile yarattıklarını eşit tutmayın! DERLERSE
………………..BİZDE ŞÖYLE CEVAP VERİRİZ
Bu durum istiğase konusuna girer
Buhârî ve diğer kaynaklarda zikredilen bir rivâyete göre
Ebû Hureyre (r anh) Peygamber Efendimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’e duyduğu hadisi şerifleri unuttuğuna dair şikâyette bulunarak, Peygamberimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’e şöyle der:
“Ya Rasulallah! Ben senden birçok hadis duyuyor ve unutuyorum Duyduklarımı unutmak istemiyorum ” Peygamberimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bunun üzerine Ebû Hureyre’ye:
“Ridânı yere ser” buyurdular Ebû Hureyre ridâsını yere serince mübarek eliyle havada bir şeyi avuçlar gibi yaparak ridâsını atar gibi yapmış Sonra: “Ridanı giy” buyurmuşlardır
Ebû Hureyre diyor ki: “Ondan sonra hiçbir şey unutmadım ”[1] ( Buhârî, İlim kitabı, İlmi Muhafaza Etme bâbı)
Allah indinde değeri olan bir zattan bir şey istendiğinde onu yaratmasının istenmiş olmadığını herkes bilmektedir
Bir insandan bir şey istenmesi, Allah’ın ona verdiği duâ imkanını kullanarak, istenilen şey için sebep ve aracı olması anlamına gelmektedir
Üstelik bu rivâyette Peygamberimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem), duâ etmeye İHTİYAÇ duymadan Ebû Hureyre’nin isteğine hemen karşılık vermiştir
Dikkat edilirse Ebû Hureyre (ra) hiçbir şeyi unutmamak için Peygamberimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’e müracaat etmiştir
Başka sahbelerden bazısı koan kolu bazısı çıkan gözü için yardım istemiştir
Bu Allah’tan başka hiç kimsenin veremeyeceği bir şey değil midir? Peygamberimiz sahabeyi şirkle itham etmemiştir .
ayrıca resulullahtan isteyin şirk olmaz diye bir ayet varmı?
Hz Süleyman (Aleyhisselâm) yanındaki insan ve cinlerden oluşan topluluğa:
“Aylarca uzaktaki Belkıs’ın sarayındaki tahtını bana kim getirir?”(Neml/38)diye istediğinde Allah cc onu şirkle itham etmedi
ibn kesirin naklettiğine göre YEMAME VAKASINDA
Müslimanların Şiarı…EY MUHAMMET. …YETİŞ YA MUHAMMET idi
( ibn kesir : el bidaye ven nihaye 6 /324).. ..
DİKKAT .bu medet bu çağrı .Resulullahın vefatından sonra olmuş kardeşler dikkat edin
Abdullah İbn Sa’d şöyle anlatıyor:
“Bir kere Abdullah İbn Ömer (ra)’ın ayağı uyuştu O zaman bir adam ona en sevdiğin insanı an, dedi
O da .....“Ya Muhammed!” ....deyince bağlarından kurtulmuş gibi rahatladı ..
..(.Buhârî, Edebü’l Müfred, 448, No: 993 sh: 262 )
Sahâbelerin ve Tâbiin’in yaptıkları , istekleri ortada iken,
meded ya Rasulüllah, meded ya mürşidim!
diyen bir insana nasıl kâfir dersiniz?
Onları Müşriklerle ve putları ile eş tutmanız ne kadar doğru olur?
O RESULULLAH TI ONDAN İSTENİR ALLAH ONA O İMKANI VERDİ DERSENİZ
ALLAH DOSTUNA O İMKANI VE GÜCÜ ALLAH VERMEZ
DİYE BİR DELİLİNİZ VARMI?
“Derken kullarımızdan bir kul buldular ki, ona nezdimizden bir rahmet vermiş, yine ona tarafımızdan bir ilim (Ledünnî ilmi) öğretmiştik ” (Kehf; 65)
Ebû Hureyre (Radıyallahu Anh) anlatıyor: Rasulüllah Alâ bin Hadramı Bahreyne gönderdiği zaman bende onunlaydım, ilginç üç kerâmetini gördüm
1- Deniz kenarına gelince besmele çekip yürüyün dedi ve yürüdük, su develerin ayaklarının alt kısmını bile ıslatmadı
2- Çölden geçerken suyumuz bitti Durumu bildirdik İki rek’at namaz kıldı sonra duâ etti, birdenbire yağmur yağdı
İbn Abbas (Radiyallahu Anh)’dan rivâyet edilen bir hadis-i şerifte Resûlüllah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:
“Şüphesiz ki Allah(-u Teâlâ)nın, hafaza meleklerinin dışında yeryüzünde melekleri vardır ki, ağaç yapraklarından düşenleri yazarlar Sizin birinize çöl arazisinde bir aksaklık isabet ederse,
“Ey Allah’ın kulları! (Bana) yardım edin” diye seslensin ” [1]
İmâm Nevevî şöyle demiştir Benim de aralarında bulunduğum bir cematte hayvan kaçmaya başladı Yardım isteme lafzını söyledim Benim sözümden sonra hayvanlar, o anda durdu [2]
[1] İbn Hacer el-Askalânî, Muhtasar-u Zevâidi’l-Bezzâr, No: 2128, 2/420
[2] İbn Allan, el-Fütuhâtü’r-Rabbâniyye s/150-151
BİR KUDSİ HADİSTE ŞÖYLE DİYOR RESULULLAH (sav):
“Her kim benim kullarımdan birine düşmanlık ederse muhakkak ben ona harp açarım Bir ku¬lum kendisine farz kıldığım şeylerden daha sevgili bir şeyle bana yaklaşmamıştır Kulum bana nafile ibadetleriyle de durmadan yakalaşır, nihâyet onu severim Kulumu sevince de
onun gören gözü, işten kulağı, tutan eli, yürüyen ayağı olurum
Benden bir şey isterse onu verir, bana sığınırsa kendisini korur himayeme alırım ”[1]..... Buhârî, Rikak 38: İbn Mâce, fiten 16
Görüldüğü gibi Allah isterse istediğine olağanüstü güçler verebilir
...Şevkânî şöyle diyor:
Kendisine bu yüce bağışların ve güzel sıfatların ihsan edildiği bir kimseden Şeriata zıt düşmeyecek kerâmetlerin görünmesi uzak bir ihtimal değildir
Çünkü veli, Allah (Celle Celalühü) duâ ettiğinde onun duâsını kabul eder istediğini kendisine verir
Velilerin çoğunda gözüken uzak mesafeleri kısa zamanda kat etme, isabetli keşifler yapma ve beşeri kuvvetlerin ekserisinin aciz kaldığı işleri başarma gibi fevkalade halleri şeytani işler ve iblisî tasarruflar olarak kabul edenler isabetli davranmamışlardır
Zira bu iddia çok açık bir yanılmadır Çünkü duâsı kabul olunan bir velinin Allah (Celle Celalühü)’tan kendisini ulaşılması aylar süren en uzak mesafelere bir anda ulaştırmasını isteyebilir, bunun gerçekleşmesi imkansız değildir
Hak Teala dilediği olan dilemediği olmayan, her şeye kadîr, kuvvet sahibi iken velilerden kendisine bu gibi isteklerde bulunanın duâsına icabet etmemesine ne sebep olabilir [2]. (Allah dostları tevhid yayınları sayfa 28)
Allah’ın, “işiten kulağı olurum” demesiyle veli kulların çok uzak mesafelerdeki şeyleri işitmesi,
Allah’ın(Celle Celalühü) “yürüyen ayağı olurum” demesiyle bir anda çok uzak mesafelere gidip gelme gücüne sahip olamasını her iki taraf ta kabul eder
Çünkü kudsî hadiste böyle buyurulduğunu kendi âlimleri de söylemektedirler
Geriye, tartışılmakta olan; Allah dostunun uzak mesafeden bir insana yardım edip edemeyeceği meselesi kalıyor
Her Peygamber’in, yaptığı gibi bir Allah (Celle Celalühü) dostuda insanları korumak ve zor anlarında yardım etmek için Allah’dan “Ya Rabbi! Müslümanların zor anlarında, bana onlara yardım etme gücü ver” derse Allah (Celle Celalühü) bu duâyı ister kabul eder, isterse kabul etmez
Ama Allah (Celle Celalühü) Kudsi bir hadiste “benden bir şey isterse” duâ ederse duâsını kabul ederim, diyor
Bu delillere dayanarak geçmişte ve günümüzde yaşantısı Kur’ân ve sünnete uyan Allah (Celle Celalühü) dostlarının bu gibi kerâmetlerini gören,
halk arasında bir çok şahitler in tesbiti ile bu kerametleri sabit olan ve bunları gören okuyan bir Müslüman niyetinde de
“ilaç hastalığımı iyi etti” aslında iyi edenin Allah olduğunu bilerek bu sözü söylerken hakiki faili kastetmediği gibi,
Allah (celle celâluhu)’ın izni ile harikulade işleri yapma imkanını Allah tarafından Allah dostlarına ,verildiğine inanan bir müslüman insanların normalde yapamayacağı bir şeyi Allah dostlarından ister .
..İSTERKEN ŞUNU BİLİR O İNSAN
keramet ilmi verilen o zat o kişinin isteği için Allaha dua eder duası kabul olunursa o keramet gerçekleşip o kişinin isteği gerçekleşmiş olur
müfessir Alusi ruhul meani sinde 30:25 ...işleri tedbir edenler hakkı içün (naziat 5 )ayetinin tefsirinde ona göre muhtemel bazı yanlış anlamlara cevap verdikden sonra şöyle diyor.
evet Allah cellacelalühü bazen dostlarından dilediklerine ölmeden evvel olduğu gibi öldükten sonrada dilediği kerameti verir.
ve hak sübhanehu ve teala hastayı iğleştiri boğulmakta olanı kurtarı düşmana karşı yardım eder,yağmur yağdırır ve bunu keramet olarak verir
bazende o kişiye benziyen bir suret ortaya çıkarır.ve osuret o kişinin hürmetne gunah olmayan şeylerden (Allah c.c) istelineni istiyenin istediğini yernie getirmek için yapar . Alusunin sözü bitti
....İBN TEYMİYYE dedi ki:
Bazı kimselerin Peygamber Efendimizden (sav)
veya ümmetine mensup salih bir şahsiyetten bir şey dilemeleri ve bu dileklerinin yerine getirilmesi çok görülen bir olaydır.[10]
İbn Teymiyye; Böyle bir dileğin yerine gelmesi yanı başında duâ edilen
mezarda yatan ölünün kerâmeti olarak sayılabilir.”[11]demiştir.
İbn Teymiyye böyle bir dilekte bulunmayı doğru bulmamakla beraber, böyle dileklerin ALLAH’ın (Celle Celalühü) izniyle kabul olunduğunu, itiraf etmiştir.
Şeytandandır, demiyor, ÖLÜNÜN KERAMETİNDEN DİR DİYOR .
İbn Teymiyye’ye tabi olanlar şeytandandır, diyorlardı. …
[10] İbn Teymiyye, İktizâu’s-Sırâti’l Müstekîm, s: 373-374, Dârul Marife, Beyrut, tsz. Trc. İbn Teymiyye Sırat-ı Mustakîm Kabir Ziyaretleri bölümü tercüme Pınar Yay. s.493, bsk 2004.
[11] İbn Teymiyye, İktizâu’s-Sırâti’l Müstekîm, s: 373-374, Dârul Marife, Beyrut, tsz. Trc. İbn Teymiyye, Sırât-ı Mustakîm Kabir Ziyaretleri bölümü, tercüme Pınar Yay. s.494 bsk 2004
Demek ki Allah (Celle Celalühü) insanların yapamayacağı, Allah’ın(Celle Celalühü) yapabileceği ilimleri istediğine verebilir
Hızır (aleyhisselâm)’a, peygamberlere, cinlere, şeytanlara verdiği gibi insanlara da verebilir Kimse Allah’a (Celle Celâlühü) ne yapıp yapmayacağı konusunda bir sınırlandırma getiremez
Nitekim Hz Ömer (Radıyallahu Anh)’e de binlerce kilometre uzaklıkta ki yenilmek üzere olan ordusunu ve ordudaki komutanı görüp onlara
“Cebel, Cebel!” diyerek seslenip uzaktan orduya komuta ederek yardım etmiştir [1] (Beyhakî Le’lekaide Şerhus-Sünnette İbn Merde Veyh el-İsabe 2/3 İbn Kesîr Tefsir Bidaye c 7 s 1 )
………………. RABITAYA İŞARET EDEN DELİLLER
...Râbıta bir iki âyetten veya hadisten yola çıkılıpta oluşan bir şey değildir.
Râbıta bir çok âyet, hadis, sahâbe ve tabiinin söz ve hareketlerinden alınan işâretlerin toparlanıp zamanla sistemleşmiş, bir şekle sokulmasından râbıta oluşmuştur.
Yalnızca bir âyetin ve hadisin manasına bakarak bu râbıtayı ifâde ediyor demek elbette doğru olmaz.
Hiç kimse bugünkü şekliyle yapılan râbıtanın bire bir Âyette, hadiste, sahâbede olduğunu iddia etmemiştir.
Yok, eğer işâreti, delaleti veya iktizası kıyas yolu ile vasıtalı olarak Râbıtayı gösteren âyet ve mevcuttur…
.Imare İbn Huzeyme İbn Sabit (ra)şöyle anlatıyor: Babam Huzeyme bir kere rüyasında sanki
Resûlüllah’ın(SallALLAHu Aleyhi ve Sellem) alnı üzerine secde ettiğini görmüş, bunu Resûlüllah ’e anlatmıştı. Bunun üzerine Resûlüllah :.
“Ruh ruha kavuşur.” .buyurmak sûretiyle mübarek başını eğerek ona rüyada gördüğü gibi yapmasını emretti.
Babam da arka tarafından Resûlüllah (SallALLAHu Aleyhi ve Sellem)’in alnı üzerine secde yaptı......
[1 ..]İbn Ebî Şeybe, Musannef, İman: 18, 7/243. Ahmed İbn Hanbel, Müsned, no: 21923, 21937, 21943, 21944, 8/201. Nesâî, es-Sünenü’l-Kübrâ, Tabir: 5, no: 7631, 4/384.
……Hz. Hasan (ra)ın Rasülüllah (sav) i çok iyi tarif eden dayısı Rasülüllah (SallALLAHu Aleyhi ve Sellem) ’in Hz. Hatice (ra)’dan üvey oğlu olan) Hint İbn Ebî Hâle’ye:
“Bana Rasülüllah ’in vasıflarını anlat ki; onu hayalimde canlandırayım”[1] diyerek,
efendimiz ’in şemailini ve özelliklerini öğrenmek istemesi konumuz açısından oldukça önemlidir.
Buradaki maksat onu hayalinde canlandırmasından başka bir şey değildir..
..Rasulüllah (sav) buyurdu:
Sizin hayırlılarınız görülmesi size ALLAH (cc)’ı hatırlatan, konuşması ilminize bereket katan ve ameli ahirete rağbetinizi artıran kimselerdir.[2]
[1]… İbnu’l-Esir, Üsdü’l-Gâbe No: 5404, 4/619, Tirmizî, eş-Şemâilü’l-Muhammediyye, 1/26, Beyhakî Delâilü’n-Nübüvve, 1/28
.[2] Ebû Yala Müsned IV 326 h.No.2437
Rasulüllah (SallALLAHu Aleyhi ve Sellem) buyurdu: …
.ALLAH’ın kullarının en hayırlıları o kimselerdir ki, görüldüklerinde ALLAH (cc) zikredilir.[1]
Rasulüllah (SallALLAHu Aleyhi ve Sellem) buyurdu:
Size en hayırlılarınızı haber vereyim mi? Hayırlılarınız o kimselerdir ki, görüldüklerinde ALLAH (cc) zikredilir.[2]
...... Rasulüllah (SallALLAHu Aleyhi ve Sellem) buyurdu:.
..Sizin en hayırlınız, görülmesi ALLAH (Celle Celalühü) zikrettiren (hatırlatan akla getiren) kimsedir.[3]
. Rasulüllah (sav) buyurdu:.
...Velilerim o kimselerdir ki, görüldüklerinde ALLAH (cc) zikredilir.[4]
.Enes (ra)’tan rivâyet edilen bir hadis-i şerifte, Resûlüllah (sav)şöyle buyurmaktadır:
“En faziletli kimseleriniz o kimselerdir ki, onların görülmelerinden dolayı ALLAH (Celle Celalühü) hatırlanır.” [5]
Şu son dört hadisin isnadlarında zayıflık bulunsa bile toplamları itibariyle en azından Hasen li Gayrihi olurlar. Kaldı ki; aynı manadaki ilk iki hadis zaten hasen idiler. Dolayısıyla bir müşkil kalmamış oluyor.
..Şurası akıllı ve insaflı herkesçe bilinebilecek bir şeydir ki, bir veliyi kafa gözüyle görmek, kişiye ALLAH’ı hatırlatıyorsa, gönül gözüyle yani hayali olarak görmesi de ALLAH (Celle Celalühü) zikrettirir.
Hatta kafa gözüyle görememesini bununla telafi eder. Öyleyse şu yedi hadis, Râbıtanın zikre sebep ve vasıta olmasıyla, dolayısıyla bir zikir olduğunu göstermektedir.
...........Ali’ye ( ra) bakmak ibadettir.[6]
Bu hadis, sahih, hatta bazı âlimlerin mütevâtir tariflerine uyan mütevâtir bir hadistir.
Hâkim bu hadisi İmran b. Husayn’den rivâyet ettikten sonra, bu Buhârî ve Müslim şartlarına göre isnâdı sahih bir hadistir. Abdullah İbn-i Mesud’an rivâyet edilen şahidleri de sahihtirler demiştir
......... ....................RABITA ..İBADET.MİDİR ?...
.Râbıtanın bizzat maksud olan bir ibadet yolu olduğunu hiçbir sûfî iddia etmemiştir.
Sûfilere göre Râbıta, ibadete vesile olması yönüyle ibâdettir.
Yukarıdaki hadislerden ve âlimlerimizin onlar istikametindeki izahlarındanda anlaşıldığı gibi aslında ibadet olmaya mübahlar iyi maksat ve niyetlerle ibadet olur.
İmâm Birgivi, Hamevî ve Akkirmânî öyle dediler.
Hâfız Aynî, şeyhi Hâfız Irâkî’den maksadlara göre bazı mübahların güzel olacağını kabullenerek nakletmiştir.
Şöyle bir iddiâ sahibi, ibadetin ne demek olduğunu da bilmiyor demektir.
Çünkü ALLAH (Celle Celalühü)’nün emri ve rızası istikametinde yapılacak her iş tarlada çalışmak, hanımıyla cinsi ilişkide bulunmak bile olsa geniş manada ibadettir.
İbadetlerin namaz ve oruç gibi bir kısmı vardır ki, manası ve muhtevâsı yanında zamanı ve şekli de ta’yin ve tesbit edilmiştir.
Çalışmak, bir kısım zikirler ve insanlara hüsn-ü muâmele gibi bazılarının şekli, zamanı ve teferruatı her yönüyle gösterilmemiştir.
Bir kısım ibadetlerde vardır ki, bunların zamanı şekli ve sûreti kısmen belli edildiği gibi kısmen de belli edilmemiştir. Duâ etmek yalvarıp yakarmak gibi.
Râbıtanın hakkında hiçbir kimse yasaklık delili getiremediğine ve her hangi bir zararını gösteremediğine göre,
Râbıta en azında mübahtır. Mübahlarda güzel maksatlarla ibadet oluyordu.
Öyleyse, iyi maksatlarla yapılan ve iyi amellere sebep olma ve ibadete vesile olması yönüyle ibadettir. Maksut olan bir ibadet değildir.
.
Canım elinde olan ALLAH (Celle Celalühü) yemin ederim ki şâyet siz yanınızdaki şey (hal) üzere ve zikirde devamlı olsanız, elbette melekler sizinle yataklarınızda ve yollarınızda musafahalaşırlardı. [7]
Devamlı olarak Rasulüllah (SallALLAHu Aleyhi ve Sellem)’in yanındaki şey (hâl) üzere olmak ve zikirde olmak… İlim erbabı insaflı her kişi kabul ve teslim eder ki, Râbıta bu seviyeyi yakalamanın ve bu nimeti elde etmenin çabasından başka bir şey değildir. Hadiste geçen, vez’zikri’deki vav ile atfedilen, atf-ı tefsiri’dir. [8]
Öyleyse ma’nâ, “yanımdaki hâl, yani zikir üzere devamlı olsanız” şeklinde olur. O halde onunla beraber olmak ve o hal üzre olmak bir zikirdir.
Şu halde kâmil bir veli ile hissen veya hayalen beraber olmak zikirdir. Böyle bir beraberliği temin edecek olan Râbıta da zikrin sebebi veya mukaddimesi olmakla mecâzen zikirdir.
(Bu bir hadis kudsidir): ALLAH (Celle Celalühü) şöyle buyuruyor:
“Zira kullarımdan velilerim, yarattıklarımdan seçkin dostlarım o kimselerdir ki, benim zikredilmeme (benim hatırlanıp akla getirilmeme) onlar zikredilir (hatırlanıp akla gelirler), onların zikredilmesi (hatırlanıp akla getirilmesi) ile de, ben zikredilirim (hatırlanıp akla gelirim).”[9] ......
..............Zikir Ne Demektir?
......Zikir, zikrâ, zükretü, unutmanın zıddıdır. Yani unutmamak hatırda tutmak demektir.
………….Râbıta neydi? ...
..Nebî (SallALLAHu Aleyhi ve Sellem)’i veliyi veya ölümü hatıra getirmek hayal etmek. Hayal etmek, hayalen o’na bakmak, cisim olan şeylerde hatırlamanın kemâli, en üst mertebesi… Yani zikir…
Zikir sebebi veya zikir sebebiyle olduğu için sebebi¬yet yahut müsebbebiyet alâkasıyla mecâzen zikirdir.
Veya zikirden ayrılmayan bir şey olduğu için zikrin mukaddimesi yahut zikrin neticesi bir şey olmakla, Bir görüşe göre yine mecazen zikirdir.
Bunu kimden öğrendik? ALLAH (Celle Celalühü)’den ve Rasûlü (SallALLAHu Aleyhi ve Sellem)’den......
KAYNAK......
SELEFİLER VE TASAVVUFÇULARIN GÖRÜŞLERİ….
[1] Ahmed b. Hanbel, Müsned (H:17921) Abdurrahman b. Ğanem (RadiyALLAHu Anh)’dan Hadisin isnadı, Heysemî (6/93) ve Münzirî’ye 3/499 göre hasendir. Müsnedi Ahmed dip notu: 14/31, (Dârul-Hadis Kahire)
[2] Ahmed İbn-i Hanbel, İbn Mâce (H:4119, Dârul-Marife), Esma Binti Yezid (RadiyALLAHu Anha’dan) Müsned Darul-Hadis Kahire) H:27471, İsnadı Hasendir. Müsned-i Ahmed, 18/598.
[3] (Hâkim-i Tirmizi, İbnAmr (RadiyALLAHu Anhüma’dan), Kenzül- Ummal:1/419, H:1787
[4] (Hâkim-i Tirmizi, İbn Abbas (RadiyALLAHu Anh’den), Aynı yer H:1783
[5] (Hâkim-i Tirmizi, Enes (RadiyALLAHu Anh’den) Aynı yer H:1784
[6] Hâkim , el- Müstedrek, sahihtir: 3/141
[7] Müslim, Hanzala İbnü Rubeyyi el’Useydiyyi (RadiyALLAHu Anh.)den Mişkât ve Hâşiye-i Mişkât: 198, Kadim-i Kütübhâne, Karaçi- Pakistan.
[8] Aynı yer
[9]Ahmed İbn-i Hanbel, (12/226 H:15486) Taberânî, el-Kebir (Mecmau’z Zevâid:1/89) el-Evsat, Mecmau’z- Zevâid (1/58) Kenzül-Ummal 1/42 H:101 Kezâ Hakim-i Tirmizi Nevâdiru’l-Usul, Amr İbn-i Cemuh (RadiyALLAHu Anh’de) Hey şüpheniz olmasın ki, kullarımdan dostlarım yarattıklarımdan da sevdiklerim lafsıyla) Kenzu’l-Ummal: 1/440 H:1902