Risale-i Nur külliyatı neden Türkçe basılmıyor?

mihrimah

Well-known member
Risale-i Nur külliyatı neden Türkçe basılmıyor? Bunun bir sebebi var mıdır? Yüce kitabımız Kur'an-ı Kerim'in bile meali varken, neden Risaleler sadeleştirilmiyor?
Risalelerin, kendi döneminin en anlaşılır ve açık Türkçe dili ile yazıldığını, aynı zaman diliminde yazılmış diğer yazarların kitaplarına bakarak anlamak mümkündür.

Sadeleştirilme mevzuuna gelince;

Risale-i Nur, kendine has, bedi' bir üslûba sahiptir. Müellifin ifadesiyle Risale-i Nur, “Ne şarkın malumatından, ulûmundan ve ne de Garbın felsefe ve fünunundan gelmiş bir mal ve onlardan iktibas edilmiş bir nur değildir. Belki semavî olan Kur’ânın,şark ve garbın fevkindeki yüksek mertebe-i arşîsinden iktibas edilmiştir.” (1)

Risale-i Nurlar 1926-1950 yılları arasında yazıldı.O günlerden bu günlere Türk dilinde çok şeyler değişti ve değiştirildi. Dilin bazı kelimelerinin zamanla değişmesi fıtri bir seyir olmakla beraber, ülkemizde bazıları ecdatla bizi bağlayan en mühim köprü olan dili tahrip ettiler. Bunun sonucu olarak, elli yıl öncesinin kıymetli eserlerini insanımız anlamakta cidden zorlanıyor. Maalesef, “Dilaçar” gibiler, nesiller arasında derin uçurumlar açabilmişlerdir. Ömer Nasuhi Bilmen’in Büyük İslâm İlmihali ve Hamdi Yazır’ın Hak Dini Kur’ân Dili isimli eserleri, Risale-i Nur’la aynı dönemde yazılmıştır. Bu iki önemli eser, yeni neslin muhatap olabilmesi için sadeleştirilmiştir.

Bazıları, “Risale-i Nur da sadeleştirilsin” temayülündedir. Bu meselede bir kaç noktaya dikkat çekmekte fayda görüyoruz:

1. Risale-i Nur, ecdadımızın diliyle aramızda tek köprü olarak kalmıştır. Hiç olmazsa bu köprüyü ortadan kaldırmamak lâzımdır.

2. Asıl hizmet, Risale-i Nurları halkın seviyesine indirmek değil, halkı Risale-i Nurların seviyesine çıkarmaktır.

3. Sadeleştirilmiş bir Risale-i Nur; üslubundan, letâfetinden, tesirinden çok şey kaybedecektir. Eserin orijinali “fikir komandoları” yetiştirirken, sadeleşmiş hali bunu gerçekleştiremeyecektir.

4. Bu eserlerde geçen ve şimdiki nesle yabancı gelen temel kelimeler bin kadardır. Bir aylık bir çalışmayla bunlara aşina olmak mümkündür. Bunu bırakıp kolaya yönelmek kahramanlık değildir. Unutmamak gerekir ki, “Zorlukla beraber bir kolaylık vardır.”

5. İnsan, kelimelerle konuşur, kavramlarla engin bir tefekküre ulaşır. Bu eserlerde geçen Kur’ânî ıstılahları, cılız ifadelerle karşılayabilmek mümkün değildir. Yeni nesli, böyle ıstılahlardan mahrum etmeye hakkımız yoktur.

6. Risalelerin kelimelerine yabancı kalanlar, lügat kullanarak bu eksiklerini tamamlayabilirler. İsterlerse de lügatli olarak basılan nüshalardan okuyabilirler. Bu, onların tercihine kalmış bir durumdur. Mühim olan anlamak ve istifade etmektir. Bediüzzaman Hazretlerinin İşaratül İ'caz tefsiri için ifade ettikleri aşağıdaki sözler, ilerde bu eserler üzerinde bazı çalışmaların yapılabileceği -şerh gibi- şeklinde kanaatimiz vardır. Ancak Risalelerin sadeleştirilmesiyle ilgili olarak hatıralarda ve Risale-i Nur külliyatından herhangi bir malumata sahip değiliz.

"Belki inşaallah, şu cüz-ü tefsir ve altmışaltı adet, belki yüz otuz adet Sözler ve Mektubat risaleleriyle beraber me'haz olursa, ileride bahtiyar bir heyet öyle bir tefsir-i Kur'ani yazsın, inşaallah.." (2)

İzahta bazı farklı tarzlar olabilir. İşin ehli olup Risaleleri bulandırmadan izahatta bulunan ehli ilmin yaptığı bazı açıklamalar faydadan hali değildir. Çünkü önemli olan insanların anlayıp istifade etmesidir. Tabi her şeyde aşırılık iyi değil. Hiç izah etmemekte iyi değil, çok izah yapıp okunan cümleyi unutmak veya unutturmakta iyi değildir. Çok fazla mutaassıp olmaya gerek yok. Risaleleri dar kalıplara sıkıştırmadan yerine göre yapılabilen makul izah faydalı olur kanaatindeyiz.

Konu tartışmalı bir konudur. Bu konuda farklı meşrepler ortaya çıkmıştır. Her birinin kendine göre haklılık payı olabilir. Nasip olursa ilerde sitemizde bu konuda makale neşredeceğiz. Ancak şimdilik şu kadarını söyleyebiliriz:

-Risalelerin zaten kendisi izahtır. Kur'an izah edilirken -ihtiyaç olan yerlerde- risalelerin izah edilmesi gayet normal bir durumdur. Risalelerde öyle cümleler var ki, belli bir alt yapı olmadan anlaşılmaz. Özellikle umuma bakan derslerde buraların açıklanması bir zorunluluktur.

Mesela "Ruh zîhayat, zîşuur, nuranî, vücud-u haricî giydirilmiş, câmi', hakikatdar, külliyet kesbetmeğe müstaid bir kanun-u emrîdir." "Âmm, hâssa delâlât-ı selâsenin hiçbirisiyle delâlet etmez."

-Bazılarının izahları izah olmaktan ziyade adeta bir sohbete dönüşmekte, bu da dersin risale dersi olmasını ortadan kaldırmaktadır. Böyle naehillerin tavırları izaha karşı haklı olarak bazılarında bir antipati meydana getirmiştir. Yani bir ifrat ve tefrit söz konusudur. Ortasını bulmak gerekir, gerekli yerlerde gereken açıklama yapılmalı dersin ahengi ve bütünlüğü zedelenmemelidir.

-Hizmette tek metot değil muhtelif metotlar olabilir. "İlla bu budur" demek yerine herkes kendi metoduyla yoluna devam eder ve başkasına ilişmezse problem kalmaz.

Selam ve dua ile...
Sorularla Risale-i Nur Editör
 
[h=3]Risalelerin Sadeleştirilmesi[/h]Risaleler neden günümüz Türkçesine çevrilerek gençliğin istifadesine sunulmuyor? Çeviri hiç bir zaman aslının yerini tutamayacağını da biliyorum, aslı kalmalı. Fakat anlaşılması için de böyle bir çalışma gerekmiyor mu?

[h=3]
Discussion.png
Cevap[/h]Sizin de 'aslı kalmalı' derken temas ettiğiniz gibi, günümüzün kasden fakirleştirilmiş Türkçesi ile yapılacak bir sadeleştirme Risale-i Nur gibi bir şahesere büyük zararlar verir. Manalar uçar, edebi zenginliği söner, müeellif hazretlerinin üsluba yansıyan ihlası ve orjinalindeki tesir kuvveti zedelenir.Bununla beraber Üstad Hazretleri şerh ve izahlar yapılmasına da müsaade etmiştir. 29. Mektubun 6. Kısmında şöyle söyler:"vazifeleri ulûm-u imaniye (iman ilimleri) cihetinde yalnız yazılan şu Sözler'in şerhleri ve izahlarıdır veya tanzimleridir."Risalelerin, yapılan şerh ve açıklamalarla anlaşılmasına çalışan bazı kitaplar piyasada vardır. Bu çalışmalar henüz yeteri kadar olmasa da ileride yapılacak daha güzel ve çeşitli çalışmalar için bir başlangıç sayılabilir.Şerh ve izah yolu mümkün olduğuna göre, bundan fazlasını istemenin zarardan başka faydası olamaz.Ayrıca, memleketin her tarafında yapılan Nur dersleri ile yine Risale-i Nur'ların izahları yapılmakta ve katılanlar en büyük istifadeyi bu derslerle elde etmektedirler. Hem zamanla risalelerin diline aşinalık kazanarak, kendi başlarına istifade edebilecek bir seviye kazanmaktadırlar.Son olarak şuna da temas etmeliyiz: Risale-i Nur bu milletin yıkılmaya çalışılan bütün değerlerini korumaktadır. Dinini, imanını koruduğu gibi, yazısını da dilini de korumaktadır. Risale-i Nur'un sahip olduğu çok zengin Türkçe'den istifade etmek ve dilimizi zenginleştirmek imkânı varken tersini yapmak, yani Risale-i Nur'un dilini fakirleştirmek çok büyük bir hata olur. Bu gün bu imkân sayesinde, cemiyetimizde milyonlarca insan Risale-i Nur'un zengin dilini anlar ve kullanır bir durumda olması da aslının korunmasının ne kadar mühim olduğunu göstermektedir.
 

TaLHa

Nur-u Aynım
Yönetici
Şahsım olarak sadeleştirme teşebüsünde bulunup onaylayanları kınıyor ve sitemimi bildirmekle beraber neye hizmet ettiklerini düşünürken aklıma bunun bazı gizli komitelerin işi olabileceği geldi. Belki süizan ediyorum diye devam ederken bunun süizan ile ilgisinin olmadığını çünkü eser sahibi ve varisleri dahi bu husus hakkında kesin ve net açıklamaları var iken böyle bir şeye teşebbüs etmek elbette o gizli komitelerin işi olabilir. Dünyanın her bir yerinde nurlar arşa çıkarken ve gün geçtikce nurlarla nurlanan insanlar var. Aziz Ustadımız Bediüzzaman ingiliz generalinin kur'ana karşı tavrına müteakip Kur'anın sönmez ve söndürülemez güneş olduğunu ispat ile bu eserleri telif ettiği ortada iken elbette Kur'anın hakikatlerini gizlemeye çalışan (ki gözünü kapayan ancak kendine gündüzü karanlık eder) komiteler elbette Kur'anın bir burhanı olan Risale-i Nurlarıda kendilerine gönderilen kutsal kitabları tahrif ettikleri gibi bu eserleride tahrib etmek için bütün imkanlarını seferber edeceklerdir. Telif edildiği zamanlardaki yaptıklarını anlatmaya kelimelerin sığmayacağını hamiyetperverler bilir. Sürgünler, göz altılar, işkenceler, hapisler, zehirlemeler, baskılar ve dahası.. Bu yapılanları elbette o gizli komiteler kendi elleriyle yapmadılar, yine bizim vatandaşımızın ve dindaşımızın eli ile yapıldığı ortada şimdi yine aynı elleri kullanıyorlar.. O eller ya bilerek ya bilmeyerek o gizli komitelerin planlarını yerine getirdikleri gün gibi ortada. Yine Aziz Ustadımızın terbiyesi ile onlara Allahın doğruyu göstermesini niyaz ediyoruz..
 

manifesto

New member
Kur'anın meal çalışmasına da benzer tepki verilmişti. Klasik kafadan çıkamayıp çözüm üretmek yerine sorunun bir parçası olmaya devam kararı gibi görünüyor. Nurların dili şöyledir böyle güzeldir şöyle etkileyicidir.
Elbette bunlar doğrudur ki Nurlar bu yüzden sönmez ve döndürülemez deniyor
Ancak insanların çoğu bu dili bilmiyor işte burada ne yapacağız?

Risalelerin dili o eşsiz üslubu bozulur diye İngilizceye tercüme etmeyecek miyiz? Almancaya tercüme etmeyecek miyiz?
Bu tercümeler yapılmış ise sadeleştirmeye karşı böylesi KUTSALI savunurcasına bir direnci doğrusu anlamak zor

Risale Ruhban Sınıfının Osmanlıda matbaya direnen katipler gibi direniyor olması Nur talebelerinin fıtratına uymuyor. Nur talebelerinin fıtratında taasub ve tabu yer almaz almamalı. Nurların arjinalini okumak isteyen okusun. Bu dili anlamayan zorlanan gençler de sadeleştirtirilmiş halini okusun.
Her halde dünyada hiç bir esere böyle KUTSALLIK atfedilmemiştit bu artık eserlere nurlara sahip çıkmak değil bir aşamada bağnazlıktır.
 

kenz-i mahfi

Sorumlu
Üstadın hayatta olan talebeleri eserlerin sadeleştirildiğini duyunca ağlamışlardır. Herhalde ömürlerini bu işe adayan ve üstadın kesinlikle izin vermediği "sadeleştirmeyi" savunanlar daha sadeleştirme ile tercümenin farkını bile anlayamamış. Risale-i Nur kadar anlaşılan bir eser için "anlaşılmıyor" diyen herhalde ahmaklığını ilan etmiş olur. Öyle ya bu kadar okuyucusu olan bir eser anlaşılmadığı için mi okunuyor. Sanki sadeleştirdiniz de başınız göğe erdi... Fakat kuvvetli bir el yani devlet eli sizin o sadeleştirdiğinizi zannettiğiniz eserlere sahip çıktı ve tahribatın önünü aldı inşaallah. Üstadın arzusu buydu ve bu gerçekleşti.
 

TaLHa

Nur-u Aynım
Yönetici
Kur'anın meal çalışmasına da benzer tepki verilmişti. Klasik kafadan çıkamayıp çözüm üretmek yerine sorunun bir parçası olmaya devam kararı gibi görünüyor. Nurların dili şöyledir böyle güzeldir şöyle etkileyicidir.
Elbette bunlar doğrudur ki Nurlar bu yüzden sönmez ve döndürülemez deniyor
Ancak insanların çoğu bu dili bilmiyor işte burada ne yapacağız?

Risalelerin dili o eşsiz üslubu bozulur diye İngilizceye tercüme etmeyecek miyiz? Almancaya tercüme etmeyecek miyiz?
Bu tercümeler yapılmış ise sadeleştirmeye karşı böylesi KUTSALI savunurcasına bir direnci doğrusu anlamak zor

Risale Ruhban Sınıfının Osmanlıda matbaya direnen katipler gibi direniyor olması Nur talebelerinin fıtratına uymuyor. Nur talebelerinin fıtratında taasub ve tabu yer almaz almamalı. Nurların arjinalini okumak isteyen okusun. Bu dili anlamayan zorlanan gençler de sadeleştirtirilmiş halini okusun.
Her halde dünyada hiç bir esere böyle KUTSALLIK atfedilmemiştit bu artık eserlere nurlara sahip çıkmak değil bir aşamada bağnazlıktır.

Sanırım felsefeden azbuçuk anlıyorsunuz; o zaman bilirsiniz ki bir kişi muhatabını tahkir ve itham ediyor ise bir suçluluk psikolojisi içindedir.. Klasik kafa diye nitelendirdiğiniz kafaya Ustad Bediüzzaman giriyor ama sadeleştiriciler girmiyor öyle mi?

Sadık olmayanların sadakati anlamada zorlanması anlaşılmayacak birşey değil. Nitekim sadece Risale-i Nurlar değil bir çok muhim zatın eserleri tercüme adı altında sadeleştirip bozuk fikirler empoze edilmedi mi?

Bir dini modernize edebilmek için elbetteki etrafındaki surları yıkmak gerekir ki o din tahrif edilebilsin, Mesele Risale-i Nurların anlaşılması olsaydı buna kimsenin itirazı olmazdı ama anlaşılması için binlerce yolu terk edip yapılmaması gidilmemesi gerekilen bir yolda hiçbir kritere riayet edilmeden gidilirse bunun adına sadeleştirme değil islamiyetin etrafındaki surları yıkıp modernize etme çabası olur, nitekim sadeleştirmeyi başlatan fetullah gülenin söylemleri ve ortaya konulan cinayet mahsülü bunu ispatlar niteliktedir.

Ha bu arada kutsallık atfetmek derken anlatılan hikayeler ile müslümanları tesir altına almayı sizler çok iyi bilirsiniz.. Nitekim yazdığınız mesajların çoğunda bunu görmemek elde değil.
 
Z

Ziyaretçi

Misafir
siz ne yaptiniz desek. hicbirsey yapmadiniz. oldugu gibi kalsin. peki. risalei nur arapca harflerle yazildi. niye latin harflerine cevirdiniz. cevirilerde arapca ahrfler ile latin harflerin arasinda hic mi anlam farkliligi olusmadi.

amaciniz risalei nur un bütün dünya tarafindan anlasilmasi ise onu her dile cevirmek zorundasiniz. yoook. biz kendi aramizda okur gideriz diyorsaniz baska. kaldi ki risalei nur u anlamak icin 1000 civari kelime farkliligi oldugunu söylemissiniz. hangi genc bu 1000 kelimeyi ögrenmek icin cabalar.

siz hicbirsey yapmayin. oldugunuz gibi kalin. hatta arapcasini okuyun latin harfleriyle yazilanlarini da cöpe atin yakin. size bu yakisir.

cahille tartisinca hep cahil kazanir ya. bunca seye ve söyledigim su hakikatlere ragmen siz gene kendinizi hakli görecek gene siz kazanacaksiniz. cehalet icinize girmis.
 

TaLHa

Nur-u Aynım
Yönetici
siz ne yaptiniz desek. hicbirsey yapmadiniz. oldugu gibi kalsin. peki. risalei nur arapca harflerle yazildi. niye latin harflerine cevirdiniz. cevirilerde arapca ahrfler ile latin harflerin arasinda hic mi anlam farkliligi olusmadi.

amaciniz risalei nur un bütün dünya tarafindan anlasilmasi ise onu her dile cevirmek zorundasiniz. yoook. biz kendi aramizda okur gideriz diyorsaniz baska. kaldi ki risalei nur u anlamak icin 1000 civari kelime farkliligi oldugunu söylemissiniz. hangi genc bu 1000 kelimeyi ögrenmek icin cabalar.

siz hicbirsey yapmayin. oldugunuz gibi kalin. hatta arapcasini okuyun latin harfleriyle yazilanlarini da cöpe atin yakin. size bu yakisir.

cahille tartisinca hep cahil kazanir ya. bunca seye ve söyledigim su hakikatlere ragmen siz gene kendinizi hakli görecek gene siz kazanacaksiniz. cehalet icinize girmis.

Kıymetli Kardeşim;

Birincisi eser sahibi yani müelifin istemediği birşey için neden inat ediyorsunuz?

İkincisi arapça yazılan eserler türkçeye tercüme edildikten sonra müelifi tarafından tasnif edildikten ve onay verildikten sonra neşredilmiştir.

Üçüncüsü türkçeye tercüme edilen eser daha türkçeye tercüme edilebilir mi? Tercüme dediğiniz şey sadeleştirme değil mi? Sadeleştirmede eser sahibi ve talebeleri tarafından birçok yerde izah edilmesine ve izin verilmemesine rağmen amaç üzüm yemek mi yoksa bağcıyı dövmek mi?

Dördüncüsü bu eserlerin tercümesine değil sadeleştirilmesine müsaade edilmemektedir. Bununla beraber bu eserler 52 farklı dile tercüme edilerek bir çok ülkede neşredilmekte ve okunulması anlaşılması sağlanmaktadır..

Beşincisi bir eser anlaşılmıyor diye anlamayanların seviyesine indirilse en büyük cehalet olmaz mı bilakis anlamayanları o eserin seviyesine çıkarmak ilmin gereği değilmidir?

Altıncısı cehalet dediğiniz şey nedir? Bu yukarıdaki hususları savunmak mıdır yoksa aksini iddia etmek midir?
 

Huseyni

Müdavim
siz ne yaptiniz desek. hicbirsey yapmadiniz. oldugu gibi kalsin. peki. risalei nur arapca harflerle yazildi. niye latin harflerine cevirdiniz. cevirilerde arapca ahrfler ile latin harflerin arasinda hic mi anlam farkliligi olusmadi.

amaciniz risalei nur un bütün dünya tarafindan anlasilmasi ise onu her dile cevirmek zorundasiniz. yoook. biz kendi aramizda okur gideriz diyorsaniz baska. kaldi ki risalei nur u anlamak icin 1000 civari kelime farkliligi oldugunu söylemissiniz. hangi genc bu 1000 kelimeyi ögrenmek icin cabalar.

siz hicbirsey yapmayin. oldugunuz gibi kalin. hatta arapcasini okuyun latin harfleriyle yazilanlarini da cöpe atin yakin. size bu yakisir.

cahille tartisinca hep cahil kazanir ya. bunca seye ve söyledigim su hakikatlere ragmen siz gene kendinizi hakli görecek gene siz kazanacaksiniz. cehalet icinize girmis.

Değerli kardeşim tercüme ile sadeleştirmenin farkını sitemizde tafsilatlı bi şekilde izah eden birçok yazı bulabilirsiniz. Özellikle buna benzer soruların ardından verilmiş konu ile alakalı cevap çok. Araştırıp okursanız sadeleştirme ile tercüme arasındaki fark uçurumunu farkedersiniz.

Hangi genç 1000 kelimeyi öğrenmek için çabalar diye baştan ümitsizliğe teşvik eden bir tutumunuz var. "Hangi genç" diyorsunuz, biz de diyoruz yüzbinlerle örneği var. Hem biz hizmetimizi sayı üzerine değil, kalite üzerine bina etmişiz. İhlas, kalite, sadakat olsun varsın üçbeş kişi az olsun.

Bu sadeleştirme zırvası ortada yokken de bu hizmet dünyanın her ülkesine gitmişti zaten ondaki bu muvaffakiyeti görenlerin iştahı açıldı ki masumane teviller yaparak sadeleştirme gibi bir yola girdiler. Çünkü aslına vakıf değildiler, çünkü aslına vakıf olmak gibi bi dertleri de yoktu, çünkü daha fazla kişiye kitap satmalıydılar. Yaptılar ve ortaya rezalet bir eser çıkarmaktan öteye gidemediler. Orjinali ile yanyana getirildiğinde sadeleştirmenin karşısında olanların ne kadar haklı oldukları bir kez daha apaçık bi şekilde görüldü. Çünkü o yol bozuk, o yolda gitmek akıl karı değil, lüzumlu hiç değil.

Müellifinin ve varis, vekil bıraktığı zatların apaçık beyanları sadeleştirmeye asla izin verilmediği yönündedir. Fikrini bile bilmediğiniz bir zatın eserlerinin tahrifine cevaz veriyorsunuz. Hangi gerekçe ile, hangi ruhsat ile?

Sadeleştirmenin karşısında haklı çıkmamız cehaletimizden değil hak olanı savunduğumuz içindir.


Ve en mühimi de yukarıda da dediğim gibi yüzbinlerce misali olan kişileri gençleri görmezden gelip sanki kimse bunları anlamıyormuş anlayamazmış gibi bir algı oluşturarak, gençleri buna şartlandırarak hem onları akılsızlıkla itham ediyorsunuz hem de böyle bir kaynaktan ve en ihtiyaçları olduğu anda o gençleri bu eserlerden mahrum bırakıp büyük veballer altına giriyorsunuz.
 

saidoglu1

New member
..Halbuki, tanzimsiz, müşevveş bir sûrette idiler. Onlar ne hâl ile yazılmış ise, öyle kalması lâzım geliyordu. Sonradan tashih ve tanzim etmeye mezun değiliz!

Fihriste-i Mektubat’tan…
 

Ahmet.1

Well-known member
..Eğer biri, dairemiz içinde nefsin enaniyet-i ilmiyeden aldığı bir his ile, şerh ve izah haricinde birşey yazsa; soğuk bir muaraza veya nâkıs bir taklidcilik hükmüne geçer. Çünki çok delillerle ve emarelerle tahakkuk etmiş ki: Risale-i Nur eczaları, Kur'anın tereşşuhatıdır; bizler, taksim-ül a'mal kaidesiyle, herbirimiz bir vazife deruhde edip, o âb-ı hayat tereşşuhatını muhtaç olanlara yetiştiriyoruz!.."

Mektubat - sayfa 426​
 

Ahmet.1

Well-known member
Aziz, sıddık kardeşlerim!
Onuncu Şua namında, yazdığınız Fihriste'nin İkinci kısmı bana şöyle kuvvetli bir ümid verdi ki: Risale-i Nur benim gibi âciz ve ihtiyar ve zayıf bir bîçareye bedel, genç, kuvvetli çok Said'leri içinizde bulmuş ve bulacak. Onun için bundan sonra Risale-i Nur'un tekmil ve izahı ve haşiyelerle beyanı ve isbatı size tevdi' edilmiş tahmin ediyorum. Bir emaresi de şudur ki; bu sene çok defa ihtar edilen hakikatleri kaydetmek için teşebbüs ettim ise de çalıştırılamadım.

Evet Risale-i Nur size mükemmel bir me'haz olabilir. Ve ondan erkân-ı imaniyenin her birisine, meselâ Kur'an kelâmullah olduğuna ve i'cazî nüktelerine dair müteferrik risalelerdeki parçalar toplansa veya haşre dair ayrı ayrı bürhanlar cem'edilse ve hâkeza.. mükemmel bir izah ve bir haşiye ve bir şerh olabilir. Zannederim ki, hakaik-i âliye-i imaniyeyi tamamıyla Risale-i Nur ihata etmiş, başka yerlerde aramaya lüzum yok. Yalnız bazan izah ve tafsile muhtaç kalmış. Onun için vazifem bitmiş gibi bana geliyor. Sizin vazifeniz devam ediyor. Ve inşâallah vazifeniz şerh ve izahla ve tekmil ve tahşiye ile ve neşir ve talim ile, belki Yirmibeşinci ve Otuzikinci mektubları te'lif ile ve Dokuzuncu Şua'ın Dokuz Makamını tekmil ile ve Risale-i Nur'u tanzim ve tertib ve tefsir ve tashih ile devam edecek. Risale-i Nur'un samimî, hâlis şakirdlerinin heyet-i mecmuasının kuvvet-i ihlasından ve tesanüdünden süzülen ve tezahür eden bir şahs-ı manevî, size bâki ve muktedir bir kuvvet-i zahrdır, bir rehberdir.


Said Nursi
 
Son düzenleme:

Ahmet.1

Well-known member
Risale-i Nur Külliyatından, iman, Kur'an ve Hazret-i Peygamber (Aleyhissalâtü Vesselâm) Efendimiz hakkında olan eserlerden bazı kısımları aynen okuyacağım. Siz bu eserleri elde edip tamamını okursunuz. Okurken, belki izah edilmesini isteyen kardeşlerimiz olacaktır. Fakat bu hususta arzedeyim ki, üstadımız Bedîüzzaman, bir Nur talebesine Risale-i Nur'dan bazan okuyuvermek lütfunu bahşederken izah etmiyor, diyor ki: "Risale-i Nur, imanî mes'eleleri lüzumu derecesinde izah etmiş. Risale-i Nur'un hocası, Risale-i Nur'dur. Risale-i Nur, başkalarından ders almağa ihtiyaç bırakmıyor. Herkes istidadı nisbetinde kendi kendine istifade eder. Aklınız herbir mes'eleyi tam anlamasa da, ruh, kalb ve vicdanınız hissesini alır. Ne kadar istifade etseniz, büyük bir kazançtır."

Okunan Türkçe veya Arabça bir risalenin izahı, başka bir risalede varsa, onu getirip okuyor. Risale-i Nur'daki gayet ince nükteleri derkeden basiretli âlimler de der ki: Bir âlimin yüksek bir ilmi olabilir fakat Risale-i Nur'u cemaata okurken tafsilâta girişip eski malûmatlarıyla açıklarsa; bu izahatı, Risale-i Nur'un beyan ettiği, asrımızın fehmine uygun ve ihtiyacına tam cevab veren hakikatların anlaşılmasında ve tesiratında ve Risale-i Nur'un mahiyetinin derkine bir perde olabilir. Bunun için, bazı lügatların manalarını söyleyerek aynen okumak daha müessir ve daha efdaldir.



Sözler /Konferans
 
Son düzenleme:
Üst