Muhtasar: Kısa, öz.
Âhirzaman: Dünyanın son zamanı, kıyamete yakın son devre.
Müteaddid: Çok sayıda, birçok, çeşitli.
Rivayat-ı sahiha: Peygamberimiz (asm) tarafından söylendiği kesin ve şüphesiz olan bize aktarılan sözleri.
Mümessil: Temsil edici, temsilci.
Şahs-ı manevî: Aynı gayeyi ve düşünceyi paylaşanların oluşturduğu topluluk. Manevî şahıs.
Kuvvet-i velayet: Velayet kuvveti, velilik gücü.
Cemaat-ı beşeriye: İnsanlar topluluğu.
İfsadat-ı azîme: Büyük bozgunculuklar, büyük fitne ve fesat çıkarmalar.
Hikmet-i İlahiye: Allah'ın (cc) hikmeti, Allah'ın gözettiği gaye ve fayda.
Kavanin-i âdetullah: Allah'ın (cc) kainattaki bütün varlıkları ve olayları birbirleriyle bağlantılı olarak düzenlediği kanunlar.
Mehdi: Hidayete vesile olan, irşad edici, doğru yol gösterici. Ahirzamanda müslüman toplumun sarsılan imanlarını ve bozulan yaşantılarını kuvvetli sarsılmaz delillerle islâm dinine uygun şekilde yeniden canlandırıp kuvvetlendiren ve her türlü inkarcılığın ve anarşistliğin önüne set çeken Allah (cc) tarafından görevlendirilmiş kişi.
Kemal-i rahmet: Rahmetin mükemmelliği, acımanın son derecesi.
Şeriat-ı İslâmiye: İslam dinindeki emir ve yasaklarla ilgili kanunlar düzeni.
Ebediyet: Ebedîlik, sonsuzluk.
Eser-i himayet: Himayet eseri, koruyuculuk sebebi.
Fesad-ı ümmet: Müslümanların bozukluk ve karışıklığı.
Muslih: Islah eden, düzelten, iyileştiren.
Müceddid: Yenileyen, yenileyici. Her yüz yılda bir müslüman toplumda ortaya çıkan her türlü bozucu durumlara karşı islam dininin temel inanç ve yaşayış kurallarını yeni izah ve ispat yollarıyla canlandırıp müslüman toplumu düzeltmek için Allah (cc) tarafından görevlendirilmiş en büyük âlim.
Kutb-u a'zam: Zamanın en büyük velisi.
Mürşid-i ekmel: En mükemmel mürşid.
Müçtehid: Ayetlerden ve hadislerden dinin hükümlerini çıkarabilen çok büyük islam alimi.
Zât-ı nuranî: Nurlu zat.
Ehl-i Beyt-i Nebevî: Hz. Peygamberin (asm) mübarek nesli (soyu).
Kadîr-i Zülcelal: Sonsuz büyüklük ve yücelik sahibi ve her şeye kudreti (gücü) yeten Allah (cc).
Zulümat: Zulmetler, karanlıklar.
Daire-i esbab: Sebepler dairesi, herşeyin sebeplere bağlı olduğu bu dünya.
Muhbir-i Sadık: Doğru haber veren, doğru haberci.
Ehl-i tefekkür: Tefekkür edenler, düşünenler, gerçekleri daha iyi görüp anlamak için ibretli düşünenler.
Felillahilhamd: Allah'a (cc) hamd olsun, Allah'a şükür olsun.
Bilmüşahede: Gözle görüldüğü gibi, gözönünde olarak.
Aleyhissalâtü Vesselâm: Salât ve selâm O'nun üzerine olsun.
Âl-i İbrahim: Hz. İbrahim'in (as) soyundan olanlar.
Aktar: Her taraf.
A'sar: Asırlar, yüzyıllar.
Hâkeza: Bunlar gibi, bunun gibi.
Seyyid: Efendi. * Peygamberimizin (asm) soyundan gelen ve izinden giden.
Kesret: Çokluk, bolluk.
Milliyet-i mukaddese: Mukaddes milliyet, kutsal milliyet.
Rabıta-i ittifak: Anlaşma bağı, birlikte hareket için sözleşme bağı.
İntibah: Uyanıklık, uyanma.
Muktedir: Güçlü.
Tarih-i âlem: Dünya tarihi.
An'ane: Gelenek, âdet, örf. Ağızdan ağza söylenerek gelen söz, haber.
Muttasıl: Bitişik, yapışık, aralıksız.
Ehl-i hakikat: Hakikat ehli, islâmiyetin ve Kur'anın bildirdiği gerçekleri kabul edip yaşayanlar.
Namdar: Namlı, ünlü, şöhretli.
Kemmiyeten: Sayıca, sayı bakımından, adet olarak.
Mütenebbih: Uyanmış, gerçeği anlamış.
Şeref-i intisab: Bağlılık şerefi, bağlılık onuru.
Serfiraz: Başı dik anlı açık, üstün, haklı ve galip.
Cemaat-ı azîme: Büyük cemaat, büyük topluluk.
Tehyic: Heyecanlandırma, çoşturma.
Tarîk-ı hak: Hak yol, doğru ve gerçek yol, din yolu.
Âdetullah: Allah'ın (cc) adeti, Allah'ın kainatı ve varlıkların hareket ve yaratılışlarını düzenleyen kanunları.
Rahmet-i İlahiye: Allah'a (cc) ait rahmet, Allah'ın merhameti.