Risalelerde "bunlar bana yazdırıldı", "kalbime ihtar edildi" gibi ifadeler geçiyor?

hedehodo

New member
Cevap: Risalelerde "bunlar bana yazdırıldı", "kalbime ihtar edildi" gibi if

Öneriniz için teşekkür ederim, bende size bir öneride bulunmak isterim müsadenizle, üstadınız her ne kadar okuma ihtiyacı hissetmemişsede sizde okumamak araştımamak zorunda değilsiniz.


Bunu lütfen saygısızlık olarak kabül etmeyin çünkü kendi ifadesidir. Kendisi ilim öğrenme zahmetinden münezzeh olabilir, eğer kendinizide o seviyede görüyorsanız, ki görmediğinizi söylediniz, gözlüklerin açısınız biraz genişletin yararınıza oalcaktır.


Kardeş bak en başta söylemiştim söylediklerin safsatadan ibaret diye hala da bu iddiamı doğruluyorsun. Böyle devam edersen tekrardan göndericem seni kusura bakma. Üstad kendi yazdığı Onuncu Sözü bile defalarca okumuştur. Sonrasında çocukluk, gençlik dönemlerinde okuduğu kitaplar ve hıfzettiği kitapların olduğu külliyatın muhtelif yerlerinde geçer. Hem ben bunları okudum deyip hem bu kadar saçmalamanız çok çelişkili ve tezat içeren şeyler.


Zamanınızı almazsam bir şey paylaşmak istiyorum. Üniversitede cemaate kendini kaptırmış şık olmayacak katılmış çocukluk arkadaşımla yine münazara ederken bana "ömrü zindanlarda geçmiş, tek gayesi İslam olan biri için" haksızlık ediyorsun dedi. İster inanın ister inanmayın o ana kadar hiç araştırmadığım halde "bu konu DA abartılıyor" diye kesin bir iddiada bulundundum. Benzer bir forumdan hayat hikayesini okuduk 20 ay ve 11 ay olmak üzere toplamda 31 ay (2,5 yıl) hapis kadlığını öğrendik.

80 küsür yıllık ömürde 2,5 yıl komik bir rakamdı ve arkadaşım benden ilkkez özür diledi (ama fikirleri değişmedi, değişmeside mümkin gibi görünmüyor). Elbetteki hapisde 1 gün 1 saat hatta 1 saniye bile zor, çileli, ama "ömrü zindanlar geçti acındırması" için kesinlikle dayanak değil. Derdimi anlatabiliyormuyum.



Ömrü sürgünlerde ve bir kısmı da zindanlarda geçmiş deseydi daha doğru olurdu. Bilmediğinden öyle demiş ve sonrasında yanlışını görüp, büyüklüğünü özür dileyerek göstermiş. Onun hatası Risale-i Nura maledilemez. Zira referansımız sizin arkadaşınız değil, elimizdeki külliyattır.

Bu mesajı görmemişim,
beni tekrar gönderebilirsiniz sorun değil ama içiniz rahat olsun 4. bir üyelik alma niyetinde değilim.
Esas çelişki ve tezatlık sizde. Bana said nursinin kitap okuyup araştırdığını söylediğine dair kaynak gösterin bende, üşenmeyip kendini övdükten sonra 15 yılda okunacak kitapları 3 ayda okuduğunu söylediği sözünü bulup gösteyim. Burada, insan(doğa)üstü bir yetenekten bahsediliyorsa buna okumak araştırmak demek söz konusu değil, Allahın izni ve ikramı olan bir durumu nasıl kişiye mal edebileceğiz, bir kere kendi insiyatifi ile gelişen bir durum değil ki, eğer muhatabım @Turab da böyle bir olaya mazharsa okumasın araştırmasın sözümü geri alıyorum.

Yok eğer bu bir maharetse o zaman siz haklı oluyorsunuz okumuş araştırmış, ama o zaman tevazu nerede?
 

Huseyni

Müdavim
Cevap: Risalelerde "bunlar bana yazdırıldı", "kalbime ihtar edildi" gibi if

:) Sabrınız ve zaman ayırdığınız için teşekkür ederim

Soru cevap bölümleri(niz) beni tatmin etmiyor, edemiyor. İtiraf etmeliyimki bende önyargılıyım ve bunun tek sorumlusu bu ve benzer forumlar, bir kaç yıl öncesine kadar said nursiyi Allah dostu bilirdim, ama bu gurupların aşırı tavırları beni araştırmaya itti, ister istemez karşıt gurupların fikirlerinde de haberdar oldum, ama mantığımı kullanmayı hiç bir zaman kaybetmedim o guruptanda aşırılar (çarpıtma abartma vs) vardı. Nötr olduğumu söyleyemem, çünkü hala doyurucu bir cevap verilebilmiş değil.

Tavazu konusunda bana itiraz edildi ama cevap verilmedi. Ayrıntılarla bir yere varılamayacağı çok belli,
bana, yazdığı eserde kendisini ve eserini bu kadar öven, Kur'an daki muhtelif ayetllerin kendisi için indiğini (her nekadar siz işaret desenizde, vahiy-ilham monologuna dönmeylim) iddia eden başka bir kitap ve kişi varmıdır? Adı tefsir veya başka bir şey ne olursa, kim olursa, lütfen bir örnek. Ben böyle bir tefsire ve kişiye rastlamadım (işari tefsiri ve şartlarını inanın sizden daha iyi biliyorum). Benim anlamakta zorlandığım kısım işte tam bu nokta.
Değerli yorumunuzu bekliyorum


Zan üzerine konuşmayalım, bu iddianızı doğrulayın önce. Nerde ayetler bana inmiş diyor onu öğrenelim önce. Benim risalelerde gördüğüm Peygamber efendimizden sav. sonra vahiy kapısının kapandığıdır. Ondan sonra ayet indi diye bi iddia veya benim için indi diye bir ifade ben göremedim. Var demekle olmaz, gösterin görelim.
 

akna

Well-known member
Cevap: Risalelerde "bunlar bana yazdırıldı", "kalbime ihtar edildi" gibi if

yapma mübarek
Taifte taşlandığı zaman "Allah'ın izni ile onları yerle bir edeyim mi?" diye soran Cebrail as'a
"Ya Cebrail onlar bilmiyorlar" buyuran bir Peygamberin (asm) ümmetiyiz
o kardeş kurduğu cümlelerin yanlışlığının farkında değil tahminim
farkındaysa da Rabbim cc adaletlilerin en adaletlisidir amenna ve saddakna
 

akna

Well-known member
Cevap: Risalelerde "bunlar bana yazdırıldı", "kalbime ihtar edildi" gibi if

ben hüsn-ü zanla yaklaştığım için fikir söyleme ihtiyacı hissetmiştim
su-i zanla yaklaşsaydım kesinlikle muhatap olmazdım
şu andan sonra olacağı gibi..


son olarak aşağıdaki cümlelerin hepsi
sizin saptırdığınız ve yanlış izlenimde bulunmanız sonucu kurduğunuz cümleler

*yazdığı eserde kendisini ve eserini bu kadar öven
*Kur'an daki muhtelif ayetllerin kendisi için indiğini
*Hangi mütevazilikten bahsediyorsunuz, dünyada kim (dili dini ırkı cinsyeti fark etmez) kendini said nursi kadar övmüş
*sizler neden böylesiniz, niçin tanıdığım karşılaştığım konuştuğum duyduğum tek bir nurcu yok ki hoşuna gitmeyen bir soru karşısında cevap vermek yerine hakaret etmesin yada lafı uzatıpta uzatıp alakası olmayan şeylerle konunun dışına çıkmasın...
 

hedehodo

New member
Cevap: Risalelerde "bunlar bana yazdırıldı", "kalbime ihtar edildi" gibi if

@HuSeYni
Nur suresi 35. ayetin Tefsiri !
Said-i Nursi demek ister ki: "Allah Nur'undan söz ederken elektriği Risale-i Nur'u ve beni anlatmak istemiştir. Bu âyette benden ve eserimden özellikle söz edilmek istenmiştir. Benim özelliğimde bir başka kimse, kitabımın özelliğinde de bir başka kitap bulunmadığı için Allah'ın Nuruyla ancak ben ve kitabım anlatılmış olabilir. Kitabım da bir nurdur ben de bir nurum. Çünkü ben herkesin ancak 15 yılda okuyabildiği kitapları, sadece 3 ayda okuyup öğrendim..."


Hud Suresi Tefsiri!
".. 'İçlerinde bedbaht olanlar da, Said olanlar da vardır', anlamındaki âyetin cifır yönünden sayı değeri 1303 eder. Hûd sûresinde 'Emrolunduğun gibi hareket et', anlamında bir âyet olduğu gibi şûra sûresinin 2. âyetinde de aynı anlamda bir âyet vardır. 'Vav'la başlayan Şûra süresindeki âyetin cifır yönünden sayı değeri de 1309 eder. Bu tarihte bütün muhataplar içinde özellikle birine Kur'an adına iltifat ediliyor, doğru olmak yolunda buyruk veriliyor. Birinci tarih (1303) de ise, Risale-i Nurlar müellifi (Said-i Nursi) nin ilim tahsiline başladığı tarihtir. İkinci âyetin tarihi ise O müellif (Said-i Nursi) nin Hârika bir şekilde pek az bir zamanda ilimce en son noktaya ulaştığı, tahsili bitirdikten sonra ders vermeye başladığı ve 3 ayda, bir kış içinde, 15 senede ancak okunabilen 100'den çok kitap okuduğu ve o zamanın o muhitte en ünlü âlimlerinin yanında o 3 ayın mahsulü fakat 15 yılın mahsulü kadar olan ilimleri kazandığı, ne kadar büyük bir âlim olduğunu; hangi ilimden olursa olsun sorulan her soruya en doğru cevap vermekle ispat ettiği tarihe rastlar

En'âm Suresi'nin 161 Tefsir!
Bu âyetin sayı değeri 1316 eder ki; Risale-i Nur yazarı (Said-i Nursi) nin Nurları hazırladığı tarihi gösterir

Tevbe 33-38 Tefsiri!
'Allah'ın nurunu ağızlarıyla söndürmek istiyorlar. Oysa Allah nurunun tamamlayışıdır.' anlamındaki cümlenin sayı değeri 1316 ya da 1317'dir. Bu sayıda Avrupa Müstemlekeler Bakanının, Kur-an'ın ışığını söndürmeye çalışmasına karşılık Risale-i Nur yazarının O nuru parlatmaya çalıştığı tarihe denk geliyor. Bu kadar âyetlerin sayı değeri de aynı tarihin denk gelmesi, işaretten de ötede bir anlam taşır ve Risale-i Nur'un yazan (Said-i Nursi) nin Kur'an âyetlerinde sözü edildiğini açıkça gösterir.

vs vs siz bunları zaten biliyorsunuz bana neden soruyorsunuzki, amacınız demogoji yapmak mı?
Ha bu arada inmiş - işaret edilmiş tartışmasından da bir kazanım söz konusu olamayacağına emin olduğumdan peşinen siz kazandınız diyor, 500 kere rica ettiğim şeyi yineliyorum.

Bana kendisinden böyle bahseden, ayetlere bu şekilde mana veren bir İslam alimi ismi ver(E)meden cevap yazan üyenin IQ'sundan şüphe edeceğim, ve daha soruyu anlayamayan adam "BANA BU TAVRI TAKINMIŞ BİR TANE İSLAM ALİMİ ADI SöYLE" diyeceğim. Tabiki böyle bir isim veremeyceğiniz için en iyisi beni banlayın siz yolunuza ben yoluma

Bir daha yazayımda, ciddi endişelerim var çünkü
Bana kendisinden böyle bahseden, ayetlere bu şekilde mana veren bir İslam alimi ismi ver(E)meden cevap yazan üyenin IQ'sundan şüphe edeceğim, ve daha soruyu anlayamayan adam "BANA BU TAVRI TAKINMIŞ BİR TANE İSLAM ALİMİ ADI SÖYLE"
Aslında çok basit bir soru değil mi yahu
 

FaKiR

Meþveret Bþk.
Cevap: Risalelerde "bunlar bana yazdırıldı", "kalbime ihtar edildi" gibi if

Musadenizi isteyerek, buradaki bazi iddialara cevap yazmak istiyorum.

Kapısına "her türlü soru cevaplanır, soru sorulmaz" gibi bir yazı astığını biliyorum mesela, bunu yapması içinde neredeyse sonsuz bir ilime vakıf olduğu anlaşılıyor, benim merak (itiraz değil) ettiğim bu ilmin kaynağı,
 
------


Bediuzzamanin Istanbula geldiginde handa kapisina yazdigi cümle sudur:

'Burada her müşkül hallolunur, her meseleye cevap verilir. Fakat suâl sorulmaz'

Oncelikle bu cumleyi neden, neye binaen yazdigini aktaralim:

Bediuzzaman hazretleri, kucuk yaslarda Resulu Zisan sav efendimizi ruyasinda gorur.

Sirat koprusunun onunde O'nu (sav) bekler, diger peygamberlerlede karsilasir, ellerini oper, Efendimizle karsilasinca , Ondan ilim taleb eder.
Bunun uzerine Peygamber Efendimiz sav :

"Ummetimden sual sorulmamak sartiyla sana Kuran ilmi verilecektir" der.
Buna binaen Ustad hz, hayati boyunca Hazreti peygamberin sav bu ikazina uyar ve herkesin sorusunu cevaplayip, kimseye soru sormaz.Bu nedenle Istanbulda, kaldigi hanin kapisinada bu tabelayi asmistir.


Neden boyle bir ikaz diye sorabilirsiniz kendinize:


Zamanin ünlü alimlerinden Huseyin Kami Dehri ile yapilan bir munazaradan sonra, "Ya şimdi Bediüzzaman da bana bir suâl sorarsa, ben ne yaparım?" diye telaşa kapılmış, onun suâl sormasına fırsat vermeden müsâade isteyerek oradan uzaklaşmak istemis.
Yani bu talebin sebebi insanlari zor durumda birakmama amaclidir.
 

Huseyni

Müdavim
Cevap: Risalelerde "bunlar bana yazdırıldı", "kalbime ihtar edildi" gibi if

Sadece şu yukarıdaki alıntınızla başlıyım diğerlerinin cevabı dediğim yerlerde var, hem de ikna edici cevaplar. Ben okudum anladım. Sadi Nursi demek ister ki; diye başlayan sözün senin ne kadar cahil olduğunu bi defa daha gözünnüne seriyor. Demek ister ki senin kuruntun, safsatan. fakat Üstad ne demek istediğini senin gibi kocakafalar günün birinde çıkar itiraz eder diye taa o zamandan herşeyi izah etmiş. Ve ordaki alıntın risalei nurun hiç bi yerinde geçmez. Bu sebeple senin gibi zan üzerine konuşan biriyle vakit kaybetmek bu hizmete zarardır.. Dediğin gibi kendi herkes kendi yolunda.
 

FaKiR

Meþveret Bþk.
Cevap: Risalelerde "bunlar bana yazdırıldı", "kalbime ihtar edildi" gibi if

@HuSeYni
Nur suresi 35. ayetin Tefsiri !
Said-i Nursi demek ister ki: "Allah Nur'undan söz ederken elektriği Risale-i Nur'u ve beni anlatmak istemiştir. Bu âyette benden ve eserimden özellikle söz edilmek istenmiştir. Benim özelliğimde bir başka kimse, kitabımın özelliğinde de bir başka kitap bulunmadığı için Allah'ın Nuruyla ancak ben ve kitabım anlatılmış olabilir. Kitabım da bir nurdur ben de bir nurum. Çünkü ben herkesin ancak 15 yılda okuyabildiği kitapları, sadece 3 ayda okuyup öğrendim..."


Hud Suresi Tefsiri!
".. 'İçlerinde bedbaht olanlar da, Said olanlar da vardır', anlamındaki âyetin cifır yönünden sayı değeri 1303 eder. Hûd sûresinde 'Emrolunduğun gibi hareket et', anlamında bir âyet olduğu gibi şûra sûresinin 2. âyetinde de aynı anlamda bir âyet vardır. 'Vav'la başlayan Şûra süresindeki âyetin cifır yönünden sayı değeri de 1309 eder. Bu tarihte bütün muhataplar içinde özellikle birine Kur'an adına iltifat ediliyor, doğru olmak yolunda buyruk veriliyor. Birinci tarih (1303) de ise, Risale-i Nurlar müellifi (Said-i Nursi) nin ilim tahsiline başladığı tarihtir. İkinci âyetin tarihi ise O müellif (Said-i Nursi) nin Hârika bir şekilde pek az bir zamanda ilimce en son noktaya ulaştığı, tahsili bitirdikten sonra ders vermeye başladığı ve 3 ayda, bir kış içinde, 15 senede ancak okunabilen 100'den çok kitap okuduğu ve o zamanın o muhitte en ünlü âlimlerinin yanında o 3 ayın mahsulü fakat 15 yılın mahsulü kadar olan ilimleri kazandığı, ne kadar büyük bir âlim olduğunu; hangi ilimden olursa olsun sorulan her soruya en doğru cevap vermekle ispat ettiği tarihe rastlar

En'âm Suresi'nin 161 Tefsir!
Bu âyetin sayı değeri 1316 eder ki; Risale-i Nur yazarı (Said-i Nursi) nin Nurları hazırladığı tarihi gösterir

Tevbe 33-38 Tefsiri!
'Allah'ın nurunu ağızlarıyla söndürmek istiyorlar. Oysa Allah nurunun tamamlayışıdır.' anlamındaki cümlenin sayı değeri 1316 ya da 1317'dir. Bu sayıda Avrupa Müstemlekeler Bakanının, Kur-an'ın ışığını söndürmeye çalışmasına karşılık Risale-i Nur yazarının O nuru parlatmaya çalıştığı tarihe denk geliyor. Bu kadar âyetlerin sayı değeri de aynı tarihin denk gelmesi, işaretten de ötede bir anlam taşır ve Risale-i Nur'un yazan (Said-i Nursi) nin Kur'an âyetlerinde sözü edildiğini açıkça gösterir.

vs vs siz bunları zaten biliyorsunuz bana neden soruyorsunuzki, amacınız demogoji yapmak mı?
Ha bu arada inmiş - işaret edilmiş tartışmasından da bir kazanım söz konusu olamayacağına emin olduğumdan peşinen siz kazandınız diyor, 500 kere rica ettiğim şeyi yineliyorum.

Bana kendisinden böyle bahseden, ayetlere bu şekilde mana veren bir İslam alimi ismi ver(E)meden cevap yazan üyenin IQ'sundan şüphe edeceğim, ve daha soruyu anlayamayan adam "BANA BU TAVRI TAKINMIŞ BİR TANE İSLAM ALİMİ ADI SöYLE" diyeceğim. Tabiki böyle bir isim veremeyceğiniz için en iyisi beni banlayın siz yolunuza ben yoluma

Bir daha yazayımda, ciddi endişelerim var çünkü
Bana kendisinden böyle bahseden, ayetlere bu şekilde mana veren bir İslam alimi ismi ver(E)meden cevap yazan üyenin IQ'sundan şüphe edeceğim, ve daha soruyu anlayamayan adam "BANA BU TAVRI TAKINMIŞ BİR TANE İSLAM ALİMİ ADI SÖYLE"
Aslında çok basit bir soru değil mi yahu

Kardes bu ifadelerin gectigi yerleri kulliyattan gosterebilirmisiniz:

buyrun size Risale i Nur kulliyatinin komple bulundugu bir site : Sorularla Risale | Ana Sayfa

bu yazdiklarinizin hepsini bu siteden bulup surda geciyor deyin,sonra konusalim insallah.

Buarada "Said Nursi Demiski" diye cumleye baslamissiniz, Said Nursi çince veya japonya konusmuyor, neden onun soylediklerini yorumlama geregi duyuyorsunuzki.

bekliyorum kardesim, dua ile
 

hedehodo

New member
Cevap: Risalelerde "bunlar bana yazdırıldı", "kalbime ihtar edildi" gibi if

Sayın @Fezapilotu öncelikle siz nezdinizde kaliteli üyelerden mesajlarımdaki seviyesiz kelimeler için özür dilerim. Dilerim takma adınızı seçerken Necip Fazıl'dan esinlenmişsinizdir. Açıklamanız için teşekkür ederim
 

FaKiR

Meþveret Bþk.
Cevap: Risalelerde "bunlar bana yazdırıldı", "kalbime ihtar edildi" gibi if

Elbetteki risalalerde aynı kelimeler yok, çünkü sadeleştirilmiş,

ABİ'lik silsilesi bozulmasın, derin sırlar varmış hissiyatı bozulmasın diye diye Türkçeleştirilmeyen külliyattan böylesine duru Türkçe kelimeleri bulamayacağınızı bilmiyormusunuz.

gaybın tasdiki kitabına bakarsanız mana yönünden bunlarla dolu olduğunu anlayamazsınız belki ama orjinallerini orada görürsünüz der, seviyesiyle yeterince midemi

n bulandığı bu ortamda sizi birbirinize emanet ederim...


Edit: @Fezapilotu tekrar özür dilerim, mesajlar ard arda yığılınca karışıklık oldu, sakın üzerinize alınmayın ve hakkınızı helal edin, mail adresi verirseniz sohbet etmek isterim. 4 saatte 4 kere banladım, tekrar üye olmayacaktım ama ban hakaret edildi cevap verme ihtiyacı hissettim, olay bundan ibarettir.

Sadelestirilen nedir anlamadim ?

Risalelerden bahsediyorsaniz, yaniliyorsunuz kardes Risale-i nurlar sadelestirilmedi.

Sizin bana risalelerde geciyor bunlar diye kopyalayip yapistirdiginiz cumleler, risalé nura dusman butun sitelerde mevcut.
Eger samimiyseniz, sizde bilirsinizki , birseyler hakkinda arastirmak yapmak istiyorsaniz , gidip onun özünde arastirmak lazim, hakkinda iftiralar atan sitelerde degil.


internet ortaminda guvendigimiz sitelerden birinin adresini verdim size,
dedigim gibi risaleler sadelestirilmedi,
orijinallerini bu sitede bulmaniz mumkun,

bana iddilarinizin gectigi kisimlari bulup buraya kopyalaminizi rica ediyorum kardesim, dua ile
 
F

feraklit12

Misafir
Cevap: Risalelerde "bunlar bana yazdırıldı", "kalbime ihtar edildi" gibi if

Ben neden derdimi anlatamıyorum arkadaşlar, sadeleştirilmiş derken "sözlerin Türkçe manası"nı kastettiğimi bildiğiniz halde neden hala üzerime "kaynak göster"le hücum ediyorsunuz?
Said-i Nursi, Sikke-i Tasdik-i Gaybî (Arap harfleriyle teksir), s.60, sat. 14-17. (Ek: 1) kaynak bu görünüyor, lütfen orjinalini ve mealini yazarmısınız?
evimde internet yok, banlanmazsam yarın devam edebiliriz...
 

FaKiR

Meþveret Bþk.
Cevap: Risalelerde "bunlar bana yazdırıldı", "kalbime ihtar edildi" gibi if

Ben neden derdimi anlatamıyorum arkadaşlar, sadeleştirilmiş derken "sözlerin Türkçe manası"nı kastettiğimi bildiğiniz halde neden hala üzerime "kaynak göster"le hücum ediyorsunuz?
Said-i Nursi, Sikke-i Tasdik-i Gaybî (Arap harfleriyle teksir), s.60, sat. 14-17. (Ek: 1) kaynak bu görünüyor, lütfen orjinalini ve mealini yazarmısınız?
evimde internet yok, banlanmazsam yarın devam edebiliriz...

Estagfurullah mubarek, uzerine hucum ettigimiz falan yok.

Sadece buldugunuz bazi cumlelere takilmissiniz, ben size diyorum ki, bu cumeler risalé nurda mevcut degil,
alintiladiginiz sitelerde Risalélere dusman siteler. Alinti yaptiginiz cumleler risalelelrin orijinalinde gecmiyor yani.

Israrla var diyorsaniz, buyrun size kulliyat diyorum, arayin bulun bakin burda soyle diyor deyin , sonra konusalim kardes,

yoksa burasi cocuk bahcesine doner, siz dedi, ben hayir demedi derim, boylece uzar gider, bir yerede varamayiz,

ama samimiyetinize inandigimdan, zaman ayirmak istiyorum, orijinal nushalari sizinle beraber incelemek istiyorum.

Musait degilseniz, yarin devam ederiz kardesim, sorun degil.

Selam ve dua ile.
 

Huseyni

Müdavim
Cevap: Risalelerde "bunlar bana yazdırıldı", "kalbime ihtar edildi" gibi if

"Allah göklerin ve yerin nûrudur. Onun nûrunun misâli, bir lâmba yuvası gibidir ki, onda bir kandil vardır. Kandil de cam fânus içindedir. Cam fânus ise, inci gibi parlayan bir yıldıza benzer ki, ne doğuya, ne de batıya âit olmayan mübârek bir ağacın yakıtından tutuşturulur. Onun yakıtı, kendisine ateş dokunmasa bile ışık verecek kabiliyettedir. O nûr üstüne nûrdur. Allah dilediğini nûruna kavuşturur. İnsanlara Allah böyle misaller verir. Çünkü Allah herşeyi hakkıyla bilendir."(Nur Sûresi, 24:35)

Malum olduğu üzere, ayetin zahir ve malum manasından başka, çok işari ve remzi manaları da vardır. İlimde derin ve sağlam olan alimler, ilmin ince ve latif prensipleri ile bu işaret ve remizleri ayetin belagat kıvrımlarından çıkarıp, insanların nazarına takdim ediyorlar. Ayetin basit ve kısa mealinde o incelik ve işaretler görünmez. Ancak orjinal ifadesinde o işaretler ve remizler bulunurlar. Üstad, ince ve latif nazarı ile, bu ayetten bize elektriğe ve Risale-i Nur'a bakan işaretleri takdim ediyor.

Elektrik odunsuz ve yakıtsız bir şekilde, nasıl maddi alemi aydınlatıyor ise; Risale-i Nur da medrese ve tekke meşakkati çekmeden, bu zamanda elektrik gibi manevi alemi aydınlatıyor. Aşağı yukarı elektriğin ilk çıkışı ile Risale-i Nurların ilk çıkışı aynı dönemde oluyor. Elektrik ve lambanın gelişimi ile, Risale-i Nur gibi bir manevi lambanın gelişimi, kısa zamanda ve harika bir şekilde oluyor. İnsanlığın gündemine giren bu iki önemli olaya, elbette işaret ve remizde bulunması, Nur suresinin belagatının şanındandır. Üstad da bu işaret ve remizi, ebced ve cifir ilminin vasıtası ile bize izhar edip ilan ediyor.

sorularlarisale


Sorularla Risale | Bediüzzaman Hazretlerinin Her Soruya Cevap Vermesi Hakkındaki İtiraz Ve Cevaplar...
 

FaKiR

Meþveret Bþk.
Cevap: Risalelerde "bunlar bana yazdırıldı", "kalbime ihtar edildi" gibi if

Konuyla alakasi olamayan mesajlar, tahrik, itham vs.. içeren mesajlar silinecektir.Bilginize.
 

Huseyni

Müdavim
Cevap: Risalelerde "bunlar bana yazdırıldı", "kalbime ihtar edildi" gibi if

feraklit12 den alıntı. (acizler)

@HuSeYni
Nur suresi 35. ayetin Tefsiri !
Said-i Nursi demek ister ki: "Allah Nur'undan söz ederken elektriği Risale-i Nur'u ve beni anlatmak istemiştir. Bu âyette benden ve eserimden özellikle söz edilmek istenmiştir. Benim özelliğimde bir başka kimse, kitabımın özelliğinde de bir başka kitap bulunmadığı için Allah'ın Nuruyla ancak ben ve kitabım anlatılmış olabilir. Kitabım da bir nurdur ben de bir nurum. Çünkü ben herkesin ancak 15 yılda okuyabildiği kitapları, sadece 3 ayda okuyup öğrendim..."

Bakalım öyle mi demiş ?

"BİRİNCİSİ

Sûre-i Nur’dan Âyetü’n-Nur’dur ki, Risale-i Nur’un Resâilü’n-Nur ve Risalei’n-Nur ve Risaletü’n-Nur namlarıyla sebeb-i tesmiyesinin on altı sebebinden bir sebep olduğundan, birinci olarak onu beyan etmek gerektir. Bu Âyeti’n-Nur:

اَللهُ نُورُ السَّمٰوَاتِ وَاْلاَرْضِ مَثَلُ نُورِهِ كَمِشْكٰوةٍ فِيهَا مِصْباَحٌ اَلْمِصْباَحُ فِى زُجَاجَةٍ اَلزُّجَاجَةُ كَاَنَّهَا كَوْكَبٌ دُرِّىٌّ يُوقَدُ مِنْ شَجَرَةٍ مُبَارَكَةٍ زَيْتُونَةٍ لاَشَرْقِيَّةٍ وَلاَغَرْبِيَّةٍ يَكَادُ زَيْتُهَا يُضِىۤءُ وَلَوْلَمْ تَمْسَسْهُ نَارٌ نُورٌ عَلٰى نُورٍ يَهْدِى اللهُ لِنُورِهِ مَنْ يَشَآءُ وَيَضْرِبُ اللهُ اْلاَمْثَالَ لِلنَّاسِ وَاللهُ بِكُلِّ شَىْءٍ عَلِيمٌ

“Allah göklerin ve yerin nûrudur. Onun nûrunun misâli, bir lâmba yuvası gibidir ki, onda bir kandil vardır. Kandil de cam fânus içindedir. Cam fânus ise, inci gibi parlayan bir yıldıza benzer ki, ne doğuya, ne de batıya âit olmayan mübârek bir ağacın yakıtından tutuşturulur. Onun yakıtı, kendisine ateş dokunmasa bile ışık verecek kàbiliyettedir. O nûr üstüne nûrdur. Allah dilediğini nûruna kavuşturur. İnsanlara Allah böyle misaller verir. Çünkü Allah herşeyi hakkıyla bilendir.” Nur Sûresi, 24:35.


Şu âyet-i nuriyenin mânâca çok tabakatı ve vücûh-u kesiresi vardır. Ve o tabakalardan ve vecihlerden işârî ve remzî bir vechi, mânâca ve cifirce nurlu bir tefsiri olan Risalei’n-Nur ve Risaletü’n-Nur’a dört-beş cümlesiyle on cihetten bakıyor."

Yani demiyor ayet tek buna işaret ediyor diye.

"Ve o tabakalardan ve o vecihlerden bir tabaka ve bir perde dahi, mu’cizâne elektrikten haber veriyor.

Risale-i Nur’a bakan birinci cümlesi:
مَثَلُ نُورِهِ كَمِشْكٰوةٍ فِيهَا مِصْباَحٌ ’ “Onun nûrunun misâli, bir lâmba yuvası gibidir ki, onda bir kandil vardır.” Nur Sûresi, 24:35. dur. Yani, nur-u İlâhînin veya nur-u Kur’ânînin veya nur-u Muhammedînin (a.s.m.) misali, şu مِشْكٰوةٍ فِيهَا مِصْباَحٌ ’dur. Makam-ı cifrîsi dokuz yüz doksan sekiz (998) olarak, aynen Risaletü’n-Nur—şeddeli ن, iki ن sayılmak cihetiyle—tam tamına tevafukla ona işaret eder.

İkinci cümlesi:
اَلزُّجَاجَةُ كَاَنَّهَا كَوْكَبٌ دُرِّىٌّ يُوقَدُ ’“Cam fânus ise, inci gibi parlayan bir yıldıza benzer…” Nur Sûresi, 24:35. dur. Yirmi Sekizinci Lem’a’da tafsilen beyan edildiği gibi, İmam-ı Ali (r.a.) Kaside-i Celcelûtiye’sinde sarahat derecesinde Risalei’n-Nur’a bakarak ve ona işaret ederek demiş: اَقِدْ كَوْكَبِى بِاْلاِسْمِ نُورًا "Yâ Rab! Nur isminle ve cemâlinle parlat yıldızımı."

Ben tahmin ediyorum ki, İmam-ı Ali’nin (r.a.) bu işareti, bu cümle-i nuriyenin remzinden mülhemdir. Bu cümle-i âyetin makamı, beş yüz kırk altı (546) edip, Risale-i Nur’un adedi olan beş yüz kırk sekiz (548)’e gayet cüz’î ve sırlı iki farkla tevafuk noktasından işaret ettiği gibi, remzî bir mânâsıyla tam bakıyor.

Üçüncü cümlesi:
مِنْ شَجَرَةٍ ’dir. Eğer مِنْ شَجَرَةٍ ’deki ة vakıflarda gibiﻫ sayılsa beş yüz doksan sekiz (598) ederek tam tamına Resâili’n-Nur ve Risalei’n-Nur adedi olan beş yüz doksan sekiz (598)’e tevafukla beraber,

مِنْ فُرْقَانٍ حَكِيمٍ ’ "Hak ile bâtılı ayıran hikmet dolu Kur’ân’dan…"in adedine yine sırlı birtek farkla tevafuk-u remzî ile, hem Resâili’n-Nur’u efradına dahil eder, hem yine Risalei’n-Nur’un şecere-i mübareki Furkan-ı Hakîm olduğunu gösterir."

Burda da görüldüğü gibi Risale-i Nur'u kendi ve nefsi hesabına değil; Kur'an tefsiri olması hasebiyle makbuliyetine işareten ona olan işaretleri, remzleri gösteriyor.

"Eğer
مِنْ شَجَرَةٍ ’deki ة, ة kalsa, o vakit makam-ı cifrîsi dokuz yüz doksan üç (993) eder, tevafuka zarar vermeyen cüz’î ve sırlı beş farkla Risaletü’n-Nur adedi olan 998’e tevafukla mânâsının dahi muvafakatine binaen ona işaret eder.

Dördüncü cümlesi:
نُورٌ عَلٰى نُورٍ يَهْدِى اللهُ لِنُورِهِ ’“O nûr üstüne nûrdur. Allah dilediğini nûruna kavuşturur.” Nur Sûresi, 24:35. dir ki, dokuz yüz doksan dokuz (999) ederek sırlı birtek farkla Risaletü’n-Nur adedi olan dokuz yüz doksan sekiz (998)’e tevâfukla mânâsının kuvvetli münasebetine binaen işaret derecesinde remzeder.

Beşinci cümlesi:
مَنْ يَشَاءُ cümlesi gayet cüz’î bir farkla Risaletü’n-Nur Müellifinin ismiyle meşhur bir lâkabına tevafukla mânâsı baktığı gibi bakıyor. Eğer يَشَاءُ daki mukadder zamir izhar edilirse مَنْ يَشَاۤئُهُ olur, tam tamına tevafuk eder.

Bu âyet nasıl ki Risalei’n-Nur’a ismiyle bakıyor; öyle de tarih-i telifine ve tekemmülüne tam tamına tevafukla remzen bakıyor.

كَمِشْكٰوةٍ فِيهَا مِصْبَاحٌ اَلْمِصْبَاحُ فِى زُجَاجَةٍ
“…Onda bir kandil vardır. Kandil de cam fânus içindedir.” Nur Sûresi, 24:35.

cümlesi
كَمِشْكٰوةٍ ’daki tenvin vakıf yeri olmadığından nun sayılmak veفِى زُجَاجَةٍ vakıf yeri olduğundan ة, ﻫ olmak cihetiyle bin üç yüz kırk dokuz (1349) ederek, Resâili’n-Nur’un en nuranî cüzlerinin telifi hengâmı ve tekemmül zamanı olan bin üç yüz kırk dokuz (1349) tarihine tam tamına tevafukla işaret eder.

Hem
اَلْمِصْباَحُ فِى زُجَاجَةٍ اَلزُّجَاجَةُ كَاَنَّهَا كَوْكَبٌ دُرِّىٌّ “Kandil de cam fânus içindedir. Cam fânus ise, inci gibi parlayan bir yıldıza benzer…” Nur Sûresi, 24:35. cümlesi bin üç yüz kırk beş (1345) ederek Resâili’n-Nur’un intişarı ve iştiharı ve parlaması tarihine tam tamına tevafuk eder. Çünkü şeddeli ر, iki ر; şeddeli ن, iki ن; şeddeli ز, aslı itibariyle bir ل, bir ز ve birinci زُجَاجَةٍ vakıf cihetiyle ﻫ, ikinci vakıf olmadığından ت sayılır.

Eğer şeddeli
ز, iki ز sayılsa, o vakit bin üç yüz yirmi iki (1322) eder ki, yine Risalei’n-Nur Müellifi, mukaddemat-ı Nuriyeye başladığı aynı tarihe tam tamına tevafuk eder.

Hem
مِنْ شَجَرَةٍ مُبَارَكَةٍ cümlesi; tâ-i evvel ت, ikinci ت ise, vakıf yeri olduğundan olmak ve شَجَرَةٍ deki tenvin ن sayılmak cihetiyle bin üç yüz on bir (1311) eder ki, o tarihte Resâili’n-Nur Müellifi Risaletü’n-Nur’un mübarek şecere-i kudsiyesi olan Kur’ân’ın basamakları olan ulûm-u Arabiyeyi tedrise başladığı aynı tarihe tam tamına tevafuk ederek remzen bakar.

İşte bu kadar mânidar ve müteaddit tevâfukat-ı Kur’âniyenin ittifakı yalnız bir emâre, bir işaret değil, belki kuvvetli bir delâlettir. Belki elektrikle beraber Resâili’n-Nur’a münasebet-i mâneviyesiyle bir tasrihtir."

Kur'an-ı Kerim'in kendi tefsirine (Risale-i Nur) bir ayetinin bir kaç tevafukla, emareyle, işaretle ya da kuvvetli bir delille bakmasında nasıl bir tuhaflık var ? Kendini tefsir eden bir eserle alakadar olması akıldan uzak mıdır ? Burda yine Kur'an-ı Kerim'in ayetlerinin sadece indiği dönemle sınırlı olmıyacak kadar şümullü olduğu, manalarının tüm zamanlarla alakadar olabileceği de gösterilmiş. Ve öyledir.

"Bu âyetin
münasebet-i mâneviyesinin letafetlerinden bir letafeti şudur ki: İhbar-ı gayb nev’inden mu’cizâne hem elektriğe, hem Risalei’n-Nur’a işaret ettiği gibi, ikisinin zuhurlarına ve zaman-ı zuhurlarından sonraki tekemmül zamanlarına ve hilâf-ı âdet vaziyetlerini çok güzel gösteriyor.

Meselâ,
زَيْتُونَةٍ لاَشَرْقِيَّةٍ وَلاَغَرْبِيَّةٍ cümlesi der: “Nasıl ki elektriğin kıymettar metâı, ne şarktan, ne de garptan celb edilmiş bir mal değildir. Belki yukarıda, cevv-i havada rahmet hazinesinden, semâvât tarafından iniyor. Her yerin malıdır. Başka yerden aramaya lüzum yoktur” der. Öyle de, mânevî bir elektrik olan Resâili’n-Nur dahi ne şarkın malûmatından, ulûmundan ve ne de garbın felsefe ve fünunundan gelmiş bir mal ve onlardan iktibas edilmiş bir nur değildir. Belki, semâvî olan Kur’ân’ın şark ve garbın fevkindeki yüksek mertebe-i arşîsinden iktibas edilmiştir."

Burda da Kur'an-ı Kerim'i ve kaynağı o olduğundan dolayı Risale-i Nur'u nazara veriyor.

"Hem meselâ,
يَكَادُ زَيْتُهَا يُضِىءُ وَلَوْلَمْ تَمْسَسْهُ نَارٌ نُورٌ cümlesi, mânâ-yı remziyle diyor ki: “On üçüncü ve on dördüncü asırda semâvî lâmbalar ateşsiz yanarlar, ateş dokunmadan parlarlar. Onun zamanı yakındır.” Yani, bin iki yüz seksen (1280) tarihine yakındır. İşte, bu cümle ile nasılki elektriğin hilâf-ı âdet keyfiyetini ve geleceğini remzen beyan eder. Aynen öyle de, mânevî bir elektrik olan Resâili’n-Nur dahi gayet yüksek ve derin bir ilim olduğu halde, külfet-i tahsile ve derse çalışmaya ve başka üstadlardan taallüm edilmeye ve müderrisînin ağzından iktibas olmaya muhtaç olmadan, herkes derecesine göre o ulûm-u âliyeyi, meşakkat ateşine lüzum kalmadan anlayabilir, kendi kendine istifade eder, muhakkik bir âlim olabilir. Hem işaret eder ki, Resâili’n-Nur Müellifi dahi ateşsiz yanar, tahsil için külfet ve ders meşakkatine muhtaç olmadan kendi kendine nurlanır, âlim olur.

Evet, bu cümlenin bu mu’cizâne üç işârâtı elektrik ve Resâili’n-Nur hakkında hak olduğu gibi, müellif hakkında dahi ayn-ı hakikattir. Tarihçe-i hayatını okuyanlar ve hemşehrileri bilirler ki, İzhar kitabından sonraki medrese usulünce on beş sene ders almakla okunan kitapları Resâili’n-Nur Müellifi yalnız üç ayda tahsil etmiş."

Evet Üstad'ın Tarihce-i Hayatında burayı açıklayan yeterli bilgiler var. Oraya havale ediyoruz. Burda yine maksat kendini övmek değil, Allahın verdiği bir nimeti izhar etmektir. Münasebet gelmişken Üstad'ın Risalelerdeki sözlerinden birini yine bu araya alalım inşaallah.


"Hem madem yazılan Sözler onun bir nevi tefsiridir. Ve o risaleler ki, hakaik-i Kur’âniyenin malıdır ve hakikatleridir. Ve madem Kur’ân-ı Hakîm ekser
sûrelerde, hususan
الۤرٰ’larda, حٰمۤ’lerde kendi kendini kemâl-i haşmetle gösteriyor, kemâlâtını söylüyor, lâyık olduğu methi kendi kendine ediyor. Elbette, Sözlerde in’ikas etmiş Kur’ân-ı Hakîmin lemeât-ı i’câziyesinden ve o hizmetin makbuliyetine alâmet olan inâyât-ı Rabbâniyenin izharına mükellefiz. Çünkü o üstadımız öyle eder ve öyle ders verir.

ÜÇÜNCÜ SEBEP: Sözler hakkında, tevazu suretinde demiyorum; belki bir hakikati beyan etmek için derim ki:

Sözlerdeki hakaik ve kemâlât benim değil, Kur’ân’ındır ve Kur’ân’dan tereşşuh etmiştir. Hattâ Onuncu Söz, yüzer âyât-ı Kur’âniyeden süzülmüş bazı katarattır. Sair risaleler dahi umumen öyledir.

Madem ben öyle biliyorum. Ve madem ben fâniyim, gideceğim. Elbette bâki olacak birşey ve bir eser, benimle bağlanmamak gerektir ve bağlanmamalı. Ve madem ehl-i dalâlet ve tuğyan, işlerine gelmeyen bir eseri, eser sahibini çürütmekle eseri çürütmek âdetleridir. Elbette, semâ-yı Kur’ân’ın yıldızlarıyla bağlanan risaleler, benim gibi çok itirazâta ve tenkidâta medar olabilen ve sukut edebilen çürük bir direkle bağlanmamalı.

Hem madem örf-ü nâsta, bir eserdeki mezâyâ, o eserin masdarı ve menbaı zannettikleri müellifinin etvârında aranılıyor. Ve bu örfe göre, o hakaik-i âliyeyi ve o cevâhir-i gàliyeyi kendim gibi bir müflise ve onların binde birini kendinde gösteremeyen şahsiyetime mal etmek, hakikate karşı büyük bir haksızlık olduğu için, risaleler kendi malım değil, Kur’ân’ın malı olarak, Kur’ân’ın reşehât-ı meziyâtına mazhar olduklarını izhar etmeye mecburum.

Evet, lezzetli üzüm salkımlarının hâsiyetleri, kuru çubuğunda aranılmaz. İşte ben de öyle bir kuru çubuk hükmündeyim."

Devam ediyoruz...

"Hem, nasıl ki bu cümlenin mânevî münasebet cihetinde kuvvetli ve letafetli işareti var; öyle de, cifrî ve ebcedî tevafukuyla hem elektriğin zaman-ı zuhurunun kurbiyetini, hem Resâili’n-Nur’un meydana çıkması, hem de müellifinin velâdetini remzen haber veriyor; bir lem’a-i i’caz daha gösterir. Şöyle ki:

يَكَادُ زَيْتُهَا يُضِىءُ ’“Onun yakıtı ışık verecek kàbiliyettedir…” Nur Sûresi, 24:35. nun makamı bin iki yüz yetmiş dokuz (1279) olup وَلَوْلَمْ تَمْسَسْهُ نَارٌ نُورٌ “…Kendisine ateş dokunmasa bile.” Nur Sûresi, 24:35. kısmı ise, iki tenvin, iki nun sayılmak cihetiyle 1284 ederek, hem elektriğin taammümünün kurbiyetini, hem Resâili’n-Nur’un yakınlığını, hem on dört sene sonra müellifinin velâdetini يَكَادُ kelime-i kudsiyesiyle mânen işaret ettiği gibi, cifirle de tam tamına aynı tarihe tevafukla işaret eder. Mâlumdur ki, zayıf ve ince ipler içtima ettikçe kuvvetleşir, kopmaz bir halat olur. Bu sırra binaen, bu âyetin bu işaretleri birbirine kuvvet verir, teyid eder. Tevafuk tam olmazsa da tam hükmünde olur ve işareti, delâlet derecesine çıkar."

Ve Üstad şu tenbihi de bir gün biri çıkıp sorar belki diye Allah bilir yazmış buraya. Anlayana inşaallah.

"TENBİH: Ben bu âyet-i nuriyenin işaretlerini elektrik ve Resâili’n-Nur’un hatırı için beyan etmedim. Belki bu âyetin i’câz-ı mânevîsinin bir şubesinden bir lem’asını göstermek istedim.

Elhasıl: Bu âyet-i kudsiye sarîh mânâsıyla nur-u İlâhî ve nur-u Kur’ânî ve nur-u Muhammedîyi (a.s.m.) ders verdiği gibi, mânâ-yı işârîsiyle de her asra baktığı gibi, on üçüncü asrın âhirine ve on dördüncü asrın evveline dahi bakar ve dikkatle baktırır. Ve bu iki asrın âhir ve evvellerinde en ziyade nazara çarpan ve en ziyade münasebet-i mâneviyesi bulunan ve bu âyetin umum cümlelerinin muvafakatlerini ve mutabakatlarını en ziyade kazanan elektrikle Resâili’n-Nur olduğundan, doğrudan doğruya mânâ-yı remziyle bakar diye bana kanaat-i kat’iye verdiğinden, çekinmeyerek kanaatimi yazdım. Hata etmişsem, Erhamürrâhimînden rahmetiyle affetmesini niyaz ediyorum. Resâil’in-Nur’un bu âyetin iltifatına liyakatini anlamak isteyen zâtlar hangi risaleye dikkatle baksalar anlarlar. Hiç olmazsa Eskişehir Hapishanesi’nin bir meyvesi olan Otuzuncu Lem’a namındaki altı esmâ-i İlâhiyeye dair altı nükte risalesine, hiç olmazsa o Lem’adan İsm-i Hayy ve Kayyûm’a dair Beşinci ve Altıncı Nüktelere dikkatle baksa, elbette tasdik eder."


Artı olarak şu kısmı da ilave etmeyi uygun görüyorum.

"DÖRDÜNCÜ SEBEP: Bazan tevazu, küfrân-ı nimeti istilzam ediyor; belki küfrân-ı nimet olur. Bazan da tahdis-i nimet, iftihar olur. İkisi de zarardır. Bunun çare-i yegânesi ki ne küfrân-ı nimet çıksın, ne de iftihar olsun—meziyet ve kemâlâtları ikrar edip, fakat temellük etmeyerek, Mün’im-i Hakikînin eser-i in’âmı olarak göstermektir.

Meselâ, nasıl ki murassâ ve müzeyyen bir elbise-i fâhireyi biri sana giydirse ve onunla çok güzelleşsen, halk sana dese,

“Maşaallah, çok güzelsin, çok güzelleştin.” Eğer sen tevazukârâne desen,

“Hâşâ, ben neyim? Hiç! Bu nedir, nerede güzellik?”

O vakit küfrân-ı nimet olur ve hulleyi sana giydiren mahir san’atkâra karşı hürmetsizlik olur.

Eğer müftehirâne desen,

“Evet, ben çok güzelim. Benim gibi güzel nerede var? Benim gibi birini gösteriniz.”

O vakit, mağrurâne bir fahirdir.

İşte, fahirden, küfrandan kurtulmak için demeli ki:

“Evet, ben güzelleştim. Fakat güzellik libasındır ve dolayısıyla libası bana giydirenindir; benim değildir.”

İşte, bunun gibi, ben de, sesim yetişse bütün küre-i arza bağırarak derim ki:

Sözler güzeldirler, hakikattirler. Fakat benim değildirler; Kur’ân-ı Kerîmin hakaikinden telemmu’ etmiş şualardır.

وَمَامَدَحْتُ مُحَمَّدًا بِمَقَالَتِى - وَلٰكِنْ مَدَحْتُ مَقَالَتِى بِمُحَمَّدٍ
“Ben sözlerimle Muhammed’i (a. s.m.) övmüş olmadım; aslında sözlerimi Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâmla övmüş ve güzelleştirmiş oldum.”

düsturuyla derim ki:

وَمَامَدَحْتُ الْقُرْاٰنَ بِكَلِمَاتِى - وَلٰكِنْ مَدَحْتُ كَلِمَاتِى بِالْقُرْاٰنِ

Yani, “Kur’ân’ın hakaik-i i’câzını ben güzelleştiremedim, güzel gösteremedim. Belki Kur’ân’ın güzel hakikatleri benim tabiratlarımı da güzelleştirdi, ulvîleştirdi.”

Madem böyledir; hakaik-i Kur’ân’ın güzelliği namına, Sözler namındaki âyinelerinin güzelliklerini ve o âyinedarlığa terettüp eden inâyât-ı İlâhiyeyi izhar etmek, makbul bir tahdis-i nimettir."
Bu kadarı kafi olsa gerek inşaallah.
 
F

feraklit12

Misafir
Cevap: Risalelerde "bunlar bana yazdırıldı", "kalbime ihtar edildi" gibi if

@Fezapilotu hocam her ne kadar layık olmasam da sabrınızdan ve seviyenizden ötürü teşekkür ederim, daha nikinizi gördüğüm anda hakkınızda kararımı vermiştim siz farklısınız. Aslında hocam sizden rica ettiğim şey zor değildi ama peki öyle olsun, bende bu konuyu burada kapatıyorum tek kelime etmiyorum. Hakkınızı helal edin, samimiyetinizden zerre şüphem yok, her ne kadar gösteremesemde sizinde şüpheniz olmasın.
Allah'a emanet
 

FaKiR

Meþveret Bþk.
Cevap: Risalelerde "bunlar bana yazdırıldı", "kalbime ihtar edildi" gibi if

@Fezapilotu hocam her ne kadar layık olmasam da sabrınızdan ve seviyenizden ötürü teşekkür ederim, daha nikinizi gördüğüm anda hakkınızda kararımı vermiştim siz farklısınız. Aslında hocam sizden rica ettiğim şey zor değildi ama peki öyle olsun, bende bu konuyu burada kapatıyorum tek kelime etmiyorum. Hakkınızı helal edin, samimiyetinizden zerre şüphem yok, her ne kadar gösteremesemde sizinde şüpheniz olmasın.
Allah'a emanet


Kullinici adima olan alakaniz üstad Necip Fazil'a olan muhabbetinizden kaynaklaniyor kardes.

O halde buyrun Necip Fazil'dan , Bediuzzaman'i dinleyelim :

Bedizzaman Said Nursi / Hayat ve Nur Risalesi nd - Necip Fazl Ksakrek | Kitap Okuyoruz !

Bediüzzaman Said Nursi / Hayatı ve Nur Risalesi nd, Kitabın Yazarı : Necip Fazıl Kısakürek

Bir baska kaynak:
Necip Fazıl KISAKÜREK (R.Aleyh)
-Son Devrin Din Mazlumları-
S: 244 - 245

Hakkimiz varsada helal olsun.
Selam ve dua ile.
 

Turab3

Well-known member
Cevap: Risalelerde "bunlar bana yazdırıldı", "kalbime ihtar edildi" gibi if

feraklit siz bu sitenin sohbet kanalında da aynı şekilde davranıp huzuru bozmuştunuz.rica ediyorum bu uslup tan vazgeçip vehhabiler gibi davranmayın.

Biz istediğimiz seçmekte hürüz.Kuranı Kerim bir saf ışıktır ve biz saf ışıktan elde edilen tüm yedi ışık da yollardır ve cemaatlerdir.Size en basit bu ışık prizmasını örnek verdim.ben bu rengi sevdim fakat diğer renklere de hürmetimiz vardır.Ki asıl kaynağı Kuranı Kerim olan bu renkleri sevmek ve seçmek bizim seçimimizdir.

Siz de istediğiniz rengi seçmekte hürsünüz...
 
F

feraklit12

Misafir
Cevap: Risalelerde "bunlar bana yazdırıldı", "kalbime ihtar edildi" gibi if

Soru: Hz. Peygamber (a.s.m)'in cifir, ebced hesabı ve tevafuk gibi şeylerden hüküm çıkardığı varid olmadığına göre, böyle bir metodu kullanmak caiz midir? Ve bu sünnete aykırı değil midir?

Cevap: Kur'an'ın, had ve hesaba gelmez mânaları, işaretleri, tefsirleri söz konusudur. Halbuki bunların hepsinin, Hz. Peygamber (a.s.m) tarafından ifade edildiğini kimse gösteremez...


Bu kadarı benim için kafi geldi, bu açıklama bile ziyedesiyle beni memnun ve mutlu etti, teşekkür ederim Allah razı olsun.
Olay işte bu idi 6 sayfa tartışmanın ne manası vardıki arkadaşlar.
Başka sorum yok sayın yargıç
 
Üst