Cevabı bul- Suâli sor..

mihrimah

Well-known member
Ehl-i dünyanın ve maddi tarihin nazarıyla, nev-i beşerin hayat-ı içtimaiyesi noktasında bakılsa, görülüyor ki hayat-ı içtimaiye-i siyasi itibariyle beşer birkaç devir geçirmiş. Bu devirleri yazıp açıklar mısınız?
 

seheryeli

Active member
Birinci devri vahşet ve bedevîlik devri, ikinci devri memlûkiyet devri, üçüncü devri esir devri, dördüncüsü ecir devri, beşincisi mâlikiyet ve serbestiyet devridir.
Vahşet devri dinlerle, hükûmetlerle tebdil edilmiş, nim-medeniyet devri açılmış. Fakat, nev-i beşerin zekîleri ve kavîleri, insanların bir kısmını abd ve memlûk ittihaz edip hayvan derecesine indirmişler. Sonra bu memlûklar dahi bir intibâha düşüp gayrete gelerek o devri esir devrine çevirmişler; yani, memlûkiyetten kurtulup fakat "El-hükmü li'l-galib" (Galip olan hükmeder) olan zâlim düsturuyla yine insanların kavîleri zayıflarına esir muâmelesi yapmışlar. Sonra, İhtilâl-i Kebîr gibi çok inkılâplarla, o devir de ecîr devrine inkılâp etmiş. Yani, zenginler olan havas tabakası, avâmı ve fukarayı ücret mukabilinde hizmetkâr ittihaz etmesi, yani sermaye sahipleri ehl-i sa'yi ve ameleyi küçük bir ücrete mukabil istihdam etmeleridir.
Bu devirde sû-i istimâlât o dereceye vardı ki, bir sermayedar, kendi yerinde oturup, bankalar vâsıtasıyla bir günde bir milyon kazandığı halde; bir bîçare amele, sabahtan akşama kadar, tahte'l-arz mâdenlerde çalışıp, kût-u lâyemût derecesinde, on kuruşluk bir ücret kazanıyor. Şu hâl, müthiş bir kin, bir iğbirar verdi ki, avâm tabakası havâssa ilân-ı isyan etti. Şu asrın tâbiriyle, sosyalistlik, bolşeviklik sûretinde, evvel Rusya'yı zîr ü zeber edip geçen Harb-i Umûmiden istifade ederek, her yerde kök saldılar. Şu bolşevizm perdesi altındaki kıyâm-ı avâm, havâssa karşı bir kin ve bir tezyif fikrini verdiğinden, büyüklere ve havâssa âit medâr-ı şeref herşeyi kırmak için bir cesaret vermiş.
Mektûbât, s. 353
 

hulusi

Well-known member
Bende sevdim abi lak,n geçen yine üstdın hayatına göz attımda Kendileri soru sormazmışya haya ederim şimdi ben:p
şimdi müsait değilim ama akşama inş. veya siz buyrun lütfen...
Benim biraz beyin fırtınası çekmeye ihtiyacım var..
Anladım o Üstad diyorsun soru sormaz ,bizler ise soru sormamaya haya ederiz diyorsunuz.Allah razı olsun haklasınız.Soru ve merak ilmin yarısıdır düsturunu hatırlattınız...ancak baka bildim foruma yazılarınızı yeni gördüm.
Seher yeli Allah razı olsun kardeşim paylaşımınız için..
 

age

Active member
Doğru yol nedir peki? Açıklar mısınız?

اِهْدِنَا ile var. Çünki hidayette mukteda-bih onlardır. صِرَاطَ الْمُسْتَقِيمَ ile vardır. Çünki doğru yol, ancak onların mesleğidir.

"Tarîk" veya "sebil" kelimelerine "sırat" kelimesinin tercihi, mesleklerinin etrafı mahdud ve işlek bir cadde olduğuna ve o caddeye girenlerin bir daha çıkmamalarına işarettir.
(İşarat-ül İ'caz - 25)

Kabulmüdür
 

mihrimah

Well-known member
اِهْدِنَا ile var. Çünki hidayette mukteda-bih onlardır. صِرَاطَ الْمُسْتَقِيمَ ile vardır. Çünki doğru yol, ancak onların mesleğidir.

"Tarîk" veya "sebil" kelimelerine "sırat" kelimesinin tercihi, mesleklerinin etrafı mahdud ve işlek bir cadde olduğuna ve o caddeye girenlerin bir daha çıkmamalarına işarettir.
(İşarat-ül İ'caz - 25)

Kabulmüdür
:045::045::045:İnş. doğrudur
 

Sirac

Well-known member
sual:Bu dünyadaki musibetler, çirkinlikler, kötülükler; Allahın rahmetine terstir bunu nasıl açıklarız.

Suâlin Birinci Şıkkı: Bu makamda diyorsun ki:

"Kâinatı hüsün ve cemâl ve güzellik ve adalet ihata etmiştir.

Halbuki, gözümüz önünde bu kadar çirkinliklere ve musibetlere ve hastalıklara ve beliyyelere ve ölümlere ne diyeceksin?"


Elcevab:
Çok güzellikleri intaç veya izhar eden bir çirkinlik dahi, dolayısıyla bir güzelliktir.

Ve çok güzelliklerin görünmemesine ve gizlenmesine sebep olan
bir çirkinliğin yok olması, görünmemesi,

yalnız bir değil, belki müteaddit defa çirkindir.

Meselâ, vâhid-i kıyasî gibi bir
kubh bulunmazsa, hüsnün hakikatı bir tek nevi olur; pek çok mertebeleri gizli kalır.

Ve kubhun tedahülü ile mertebeleri inkişaf eder.

Nasıl ki soğuğun vücuduyla hararetin mertebeleri ve karanlığın bulunmasıyla ziyanın dereceleri tezahür eder.

Aynen öyle de, cüzî şer ve zarar ve musibet ve çirkinliğin bulunmasıyla,

küllî hayırlar ve küllî menfaatler ve küllî nimetler ve küllî güzellikler tezahür ederler.
 

Sirac

Well-known member
Demek çirkinin icadı çirkin değil, güzeldir.

Çünkü,
neticelerin çoğu güzeldir.

Evet, yağmurdan zarar gören tembel bir adam,

yağmura rahmet namını verdiren hayırlı neticelerini hükümden iskat etmez, rahmeti zahmete çeviremez.

İkinci Şuâ | 33



Sual:
Kimin meziyetiyle, neden iftihar edilmeli?
 

age

Active member
Sual:[/B] Kimin meziyetiyle, neden iftihar edilmeli?

DÖRDÜNCÜ DÜSTURUNUZ: Kardeşlerinizin meziyetlerini şahıslarınızda ve faziletlerini kendinizde tasavvur edip, onların şerefleriyle şâkirane iftihar etmektir.
(Lem'alar - 162)


Kardeşlerim, enaniyetin işimizde en tehlikeli ciheti, kıskançlıktır. Eğer sırf lillah için olmazsa, kıskançlık müdahale eder, bozar. Nasılki bir insanın bir eli, bir elini kıskanmaz ve gözü, kulağına hased etmez ve kalbi aklına rekabet etmez. Öyle de: Bu heyetimizin şahs-ı manevîsinde herbiriniz bir duygu, bir âza hükmündesiniz. Birbirinize karşı rekabet değil, bilakis birbirinizin meziyetiyle iftihar etmek, mütelezziz olmak bir vazife-i vicdaniyenizdir.
(Mektubat - 426)

sual;hadsiz istidad-ı muhabbet insana niçin verilmiştir.
 

Sirac

Well-known member
birbirinizin meziyetiyle iftihar etmek, mütelezziz olmak bir vazife-i vicdaniyenizdir.
(Mektubat - 426)


İftihar edememek ve bu lezzeti alamamak vicdanın bozulması ile demek ki..

Vazifesini ihmal veya ketmediyor.


sual; hadsiz istidad-ı muhabbet insana niçin verilmiştir.


İnsan, mahiyet-i câmiiyeti itibarıyla, mevcudatın hemen ekserîsiyle alâkadardır.

Hem insanın mahiyet-i câmiasında hadsiz bir istidad-ı muhabbet derc edilmiştir.

Onun için, insan da umum mevcudata karşı bir muhabbet besliyor.

*
kalbindeki hadsiz istidad-ı muhabbet, hadsiz bir cemâl-ı bâkiye mâlik bir Zâta tevcih etmek için verilmiş.

O insan sûiistimal ederek o muhabbeti fâni mevcudata sarf ettiği cihetle kusur ediyor, kusurunun cezasını firâkın azâbıyla çekiyor.

3. Lem´a | 21
 
Üst