Cevabı bul- Suâli sor..

age

Active member
Suâl: Ezel ve ebed Sultânına dost ve halil olmak ne iledir?
ÜÇÜNCÜ SIR:Şu hadsiz kâinatı şenlendiren, bilmüşahede rahmettir. Ve bu karanlıklı mevcudatı ışıklandıran, bilbedahe yine rahmettir. Ve bu hadsiz ihtiyacat içinde yuvarlanan mahlukatı terbiye eden, bilbedahe yine rahmettir. Ve bir ağacın bütün heyetiyle meyvesine müteveccih olduğu gibi, bütün kâinatı insana müteveccih eden ve her tarafta ona baktıran ve muavenetine koşturan, bilbedahe rahmettir. Ve bu hadsiz fezayı ve boş ve hâlî âlemi dolduran, nurlandıran ve şenlendiren, bilmüşahede rahmettir. Ve bu fâni insanı ebede namzed eden ve ezelî ve ebedî bir zâta muhatab ve dost yapan, bilbedahe rahmettir.

Ey insan, madem rahmet böyle kuvvetli ve cazibedar ve sevimli ve mededkâr bir hakikat-ı mahbubedir. "Bismillahirrahmanirrahîm" de, o hakikata yapış ve vahşet-i mutlakadan ve hadsiz ihtiyacatın elemlerinden kurtul ve o Sultan-ı Ezel ve Ebed'in tahtına yanaş ve o rahmetin şefkatıyla ve şefaatıyla ve şuaatıyla o Sultan'a muhatab ve halil ve dost ol!
(Sözler - 10)



sual;Bir insanın hadsiz emelleri ve elemleri varsa ne yapmalıdır.
 

Sirac

Well-known member
sual; Bir insanın hadsiz emelleri ve elemleri varsa ne yapmalıdır.


gel, ey hayata çok müştak ve ömre çok tâlip ve dünyaya çok âşık

ve hadsiz emellerle ve elemlerle mübtelâ bedbaht nefsim!

Uyan, aklını başına al.

Nasıl ki yıldız böceği, kendi ışıkçığına itimad eder,

gecenin hadsiz zulümâtında kalır;

bal arısı kendine güvenmediği için gündüzün güneşini bulur,

bütün dostları olan çiçekleri, güneşin ziyâsıyla yaldızlanmış müşâhede eder;

öyle de, kendine, vücuduna ve enâniyetine dayansan, yıldızböceği gibi olursun.

Eğer sen, fânî vücudunu, o vücudu sana veren Hâlıkın yolunda fedâ etsen,

bal arısı gibi olursun, hadsiz bir nur-u vücud bulursun.

Hem
, fedâ et; çünkü, şu vücud sende vedîa ve emânettir.

17. Söz | 194

Cevab tam doğru olmayabilir.Müteaddid kısım var zira buna dâir..

Bu kısım şahsî nefsimize hitâb olduğundan tercih oldu biraz da..
 

Huseyni

Müdavim
sual;Bir insanın hadsiz emelleri ve elemleri varsa ne yapmalıdır.

Mâdem hakikat böyledir; gel, ey hayata çok müştak ve ömre çok tâlip ve dünyaya çok âşık ve hadsiz emellerle ve elemlerle mübtelâ bedbaht nefsim!

Uyan, aklını başına al. Nasıl ki yıldız böceği, kendi ışıkçığına itimad eder, gecenin hadsiz zulümâtında kalır; bal arısı kendine güvenmediği için gündüzün güneşini bulur, bütün dostları olan çiçekleri, güneşin ziyâsıyla yaldızlanmış müşâhede eder; öyle de, kendine, vücuduna ve enâniyetine dayansan, yıldızböceği gibi olursun. Eğer sen, fânî vücudunu, o vücudu sana veren Hâlıkın yolunda fedâ etsen, bal arısı gibi olursun, hadsiz bir nur-u vücud bulursun. Hem, fedâ et; çünkü, şu vücud sende vedîa ve emânettir.


Sual:Kur'an-ı Kerimin meziyetlerinden biri nedir?


geç kaldık galiba
:(
 

age

Active member
Sual:Kur'an-ı Kerimin meziyetlerinden biri nedir?

İ'lem Eyyühel-Aziz! Kur'anın yüksek meziyetlerinden biri de şudur ki:

Kesrete ait bahislerden sonra vahdet tezkirelerini yazıyor.Tafsilden sonra icmal yapıyor. Cüz'iyatın bahislerinden sonra rububiyet-i mutlakanın düsturlarını, sıfat-ı kemaliyenin namuslarını fezlekeler ile zikrediyor. Bu gibi fezlekelerin, âyetlerin sonundaki faideleri, âyetlerin ortalarında zikredilen mukaddemelere neticeler hükmündedirler. Veya illet olurlar; tâ ki samiin zihni âyetlerde zikredilen cüz'iyat ile meşgul olup uluhiyet-i mutlaka mertebesinin azametini unutmasın ki, ubudiyet-i fikriyesine halel gelmesin.
(Mesnevi-i Nuriye - 240)
 

Sirac

Well-known member
sual;İnsan aleminde iki daire ve iki levha nedir?

Ey gözleri sağlam ve kalbleri kör olmayan insanlar!

Bakınız, insan âleminde iki daire ve iki levha vardır:

Birinci daire: rububiyet dairesidir.

İkinci daire: ubudiyet dairesidir.

Birinci levha: hüsn-ü san'attır.

İkinci levha ise: tefekkür ve istihsandır.

Mesnevi-i Nuriye | Reşhalar | 29


Şimdi, suâlden suâl çıkacak..

Burada kalb dairelere, göz levhalara mı müteveccihki?
 

Sirac

Well-known member
FesünhanAllah..Her Nurcu başka bir alem..(=

Mübarek kardeşim ne malum biz genciz..Kuyunun yarısı çoktan düşülmüş..

Sizinki yetmiş mi yoksa..

Neyse, başlık kaynamasın..
 

age

Active member
Buna misâl var mıdır Nurdan?

Evet Hayy u Kayyum'un hadsiz ordularından, her bahar mevsiminde yeni silâh altına alınmış, gaibden gelen taze bir ordu meydana çıkmış görüyoruz. Şu orduya bakıyoruz ki: Nebatat taifelerinden ikiyüzbinden ziyade ve hayvanat milletlerinden yine yüzbinden fazla çeşit çeşit muhtelif kavimler görüyoruz. Herbir milletin, herbir taifenin elbisesi ayrı, erzakı ayrı, talimatı ayrı, terhisatı ayrı, silâhları ayrı, müddet-i askeriyeleri ayrı olduğu halde; bir kumandan-ı a'zam hadsiz kudret ve hikmetiyle ve nihayetsiz ilim ve iradesiyle, bitmez rahmetiyle, tükenmez hazinesiyle, hiçbirini unutmayarak, şaşırmayarak, karıştırmayarak, geciktirmeyerek.. ayrı ayrı bütün o üçyüz binden ziyade milletleri ve taifeleri kemal-i intizam ile, tamam-ı mizan ile, vakti vaktine ayrı ayrı erzaklarını, ayrı ayrı elbiselerini, ayrı ayrı silâhlarını vererek, ayrı ayrı talimat yaptırarak, ayrı ayrı terhisat ettiğini, gözü bulunan bilmüşahede görür ve kalbi bulunan biaynelyakîn tasdik eder.
(Mektubat - 238)
 

Sirac

Well-known member
Bu cümleyi okuyup da hâlâ inkârda ısrar eden olursa,

-ki nâmümkün- insanlıktan istifa etmesi lâzım ki aklı onu muazzeb etmesin..

Bütün kaçış yolları kesilmiş zira küfrün..


Suâli kim soracak şimdi..(=
 

age

Active member
Suâl: Mukadderât bazen nasıl vukua gelmez?

Hadîs-i şerifte vârid olmuştur ki: "Bazan bela nâzil oluyor; gelirken karşısına sadaka çıkar, geri çevirir." Şu hadîsin sırrı gösteriyor ki: Mukadderat,bazı şeraitle vukua gelirken geri kalır. Demek ehl-i keşfin muttali olduğu mukadderat mutlak olmadığını, belki bazı şeraitle mukayyed bulunduğunu ve o şeraitin vuku bulmamasıyla o hâdise de vukua gelmiyor. Fakat o hâdise, ecel-i muallak gibi Levh-i Ezelî'nin bir nevi defteri hükmünde olan Levh-i Mahv-İsbat'ta mukadder olarak yazılmıştır. Gayet nadir olarak Levh-i Ezelî'ye kadar keşif çıkar. Ekseri oraya çıkamıyor. İşte bu sırra binaen, geçen Ramazan-ı Şerifte ve Kurban Bayramında ve daha başka vakitlerde istihraca binaen veya keşfiyat nev'inden verilen haberler, muallak oldukları şeraiti bulamadıkları için vukua gelmemişler ve haber verenleri tekzib etmiyorlar. Çünki mukadder imiş, fakat şartı gelmeden o da vukua gelmemiş.
(Lem'alar - 104)
 

Sirac

Well-known member
Cevab:

Sakın hocaların Cuma ve cemaatlerine ilişmeyiniz.

İştirak etmeseniz de, iştirak edenleri tenkit etmeyiniz.

Gerçi, İmamRabbanî demiş ki: "Bid'a olan yerlere girmeyiniz."

Maksadı, "sevabı olmaz" demektir; yoksa, namaz battal olur değil.

Çünkü, Selef-i Sâlihînden bir kısmı, Yezid ve Velid gibi şahısların arkasında namaz kılmışlar.

Eğer mescide gidip gelmekte kebâire maruz kalırsa, halvethanesinde bulunması lazımdır.

Kastamonu Lâhikası | Tahlil | 192
_______

Suâl:
İhtiyaç akçesi nedir? Nerde lâzımdır?
 
Üst