Cevabı bul- Suâli sor..

zerrat

Well-known member
YİRMİ BEŞİNCİ DEVÂ

Ey hasta kardeşler! Siz gayet nâfi ve her derde devâ ve hakikî lezzetli kudsî bir tiryak isterseniz, imanınızı inkişaf ettiriniz. Yani, tevbe ve istiğfar ile ve namaz ve ubudiyetle, o tiryak-ı kudsî olan imanı ve imandan gelen ilâcı istimal ediniz.

Lemalar | Yirmi Beşinci Lem´a | 220
 

age

Active member
YİRMİ BEŞİNCİ DEVÂ

Ey hasta kardeşler! Siz gayet nâfi ve her derde devâ ve hakikî lezzetli kudsî bir tiryak isterseniz, imanınızı inkişaf ettiriniz. Yani, tevbe ve istiğfar ile ve namaz ve ubudiyetle, o tiryak-ı kudsî olan imanı ve imandan gelen ilâcı istimal ediniz.

Lemalar | Yirmi Beşinci Lem´a | 220

Nur şakirdlerine has olmalı, deva yerine çare desekde olur
 

Sirac

Well-known member
sual:Risale-i nur şakirdleri her derde deva bir ilaç bulmuşlar bu ilaç nedir?

Ümit ediyorum ki, Cenab-ı Hak kabul etse, tevfik verse, yazılanlar dalâlet bulutlarını dağıtmaya kâfidirler.

Her derdin devâ içinde var demeyeceğim; fakat mühlik dertlerin ağleb devâsı, yazılanlarda vardır.

Siz onların mütalâasını, kıymettar bir ibadet olan tefekkür nev'inde telâkki ediniz.

Ve onlardaki ilmi, envâr-ı imandan ve mârifetullahtan tasavvur ediniz ki usanç vermesin.

Hem sizde ve müstemiînde iştiyak olduğu zaman okuyunuz. Bakî selâm ve dua.
Kardeşiniz
Said

 

zerrat

Well-known member
Madem şimdiye kadar ekseriyet-i mutlakayla Risale-i Nur şakirtleri, Risale-i Nur hizmetini her belaya, her derde bir çare, bir ilaç bulmuşlar; biz hergün hizmet derecesinde, maişette kolaylık, kalbte ferahlık, sıkıntılara genişlik hissediyoruz, görüyoruz. Elbette bu dehşetli yeni belalara, musibetlere karşı da, yine Risale-i Nur'un hizmetiyle mukabele etmemiz lazımdır.

Kastamonu Lâhikası | Tahlil | 182
 

age

Active member
Sual: Muhabbeti, düşmanlığa döndüren nedir..?
Çünki daimî bir cemal ise; zâil bir müştaka razı olamaz. Zira dönmemek üzere zevale mahkûm olan bir seyirci, zevalin tasavvuruyla muhabbeti adavete döner, hayreti istihfafa, hürmeti tahkire meyleder. Çünki hodgâm insan bilmediği şeye düşman olduğu gibi, yetişmediği şeye de zıddır.
(Sözler - 69)
Çünki ebedî bir cemal, fâni bir müştaka ve zâil bir dosta razı olmaz. Çünki cemal, kendini sevdiği için, sevmesine mukabil muhabbet ister. Zeval ve fena ise, o muhabbeti adavete kalbeder, çevirir. Eğer insan ebede gidip bâki kalmazsa, fıtratındaki cemal-i sermedîye karşı olan esaslı muhabbet yerine adavet bulunacaktır. Onuncu Söz'ün haşiyesinde beyan edildiği gibi: Bir zaman bir dünya güzeli, bir âşıkını huzurundan çıkarıyor. O adamdaki aşk, birden adavete dönüyor ve diyor ki: "Tuh!.. Ne kadar çirkindir" diyerek, kendine teselli vermek için cemalinden küsüyor, cemalini inkâr ediyor. Evet insan bilmediği şeye düşman olduğu gibi, eli yetişmediği veyahut tutamadığı şeylerin adavetkârane kusurlarını arar, âdeta düşmanlık etmek ister. Madem bütün kâinatın şehadetiyle Mahbub-u Hakikî ve Cemil-i Mutlak, bütün güzel esma-i hüsnasıyla kendini insana sevdiriyor ve insanların kendini sevmelerini istiyor; elbette ve her halde, kendisinin hem mahbubu, hem habibi olan insana fıtrî bir adaveti verip derinden derine kendinden küstürmeyecek..
(Lem'alar - 355)
 

age

Active member
sual: Şu kitab-ı kebir-i kâinat, nasıl vücud ve vahdete dair bize ders veriyor.
fiil esma sıfat şuun ile risaleden açıklayınız
 

zerrat

Well-known member
Şu kitâb-ı kebîr-i kâinat, nasıl ki vücud ve vahdete dâir âyât-ı tekviniyeyi bize ders veriyor; öyle de, o Zât-ı Zülcelâlin bütün evsâf-ı kemâliye ve cemâliye ve celâliyesine de şehâdet eder ve kusursuz ve noksansız Kemâl-i Zâtîsini ispat ederler. Çünkü, bedihîdir ki, bir eserde kemâl, o eserin menşe' ve mebdei olan fiilin kemâline delâlet eder. Fiilin kemâli ise, ismin kemâline; ve ismin kemâli sıfatın kemâline; ve sıfatın kemâli şe'n-i zâtînin kemâline; ve şe'nin kemâli o zât-ı zîşuûnun kemâline hadsen ve zarûreten ve bedâheten delâlet eder.
Meselâ, nasıl ki kusursuz bir kasrın mükemmel olan nukuş ve tezyinâtı, arkalarında bir usta ef'âlinin mükemmeliyetini gösterir; o ef'âlin mükemmeliyeti, o fâil ustanın rütbelerini gösteren ünvanları ve isimlerinin mükemmeliyetini gösterir; ve o esmâ ve ünvanlarının mükemmeliyeti, o ustanın sanatına dâir sıfatlarının mükemmeliyetini gösterir; ve o sanat ve sıfatlarının mükemmeliyeti, o sanat sahibinin şuûn-u zâtiye denilen kabiliyet ve istidad-ı zâtiyesinin mükemmeliyetini gösterir; ve o şuûn ve kabiliyet-i zâtiyenin mükemmeliyeti, o ustanın mahiyet-i zâtiyesinin mükemmeliyetini gösterdiği misilli; aynen öyle de, şu kusursuz, fütursuz,
b939.gif
sırrına mazhar olan şu âsâr-ı meşhude-i âlem, şu mevcudât-ı muntazama-i kâinatta olan san'at ise, bilmüşâhede, bir Müessir-i Zi'l-iktidarın kemâl-i ef'âline delâlet eder; o kemâl-i ef'âl ise, bilbedâhe o Fâil-i Zülcelâlin kemâl-i esmâsına delâlet eder; o kemâl ise, bizzarûre o esmânın Müsemmâ-i Zülcemâlinin kemâl-i sıfâtına delâlet ve şehâdet eder; o kemâl-i sıfat ise, bilyakîn o Mevsuf-u Zülkemâlin kemâline delâlet ve şehâdet eder; o kemâl-i şuûn ise, bihakkalyakîn o Zîşuûnun kemâl-i zâtına öyle delâlet eder ki, bütün kâinatta görünen bütün envâ-ı kemâlât, Onun kemâline nisbeten sönük bir zıll-i zaif sûretinde âyât-ı kemâli ve rumuz-u celâli ve işârât-ı cemâli olduğunu gösterir.


Sözler | Yirmi İkinci Söz | 275
 

Sirac

Well-known member
Sual:Kalbin nasıl bir kabiliyeti vardır ?

kalbin telefonuyla vâsıtasız münâcât eden bir velî der:
b600.gif
Kalbim benim Rabbimden haber veriyor." Demiyor, "Rabbü'l-âlemînden haber veriyor." Hem der: "Kalbim, Rabbimin aynasıdır, arşıdır." Demiyor, "Rabbü'l-âlemînin arşıdır." Çünkü, kabiliyeti miktarınca ve yetmiş bine yakın hicabların nisbet-i ref'i derecesinde, mazhar-ı hitâb olabilir. 12. Söz
 
Üst