Klavyeyle Risale-i Nur Yazmaya Var mısınız ?

Huseyni

Müdavim
O kabir, bu dâr-ı fâniden firâk-ı ebedî ile ebedü'l-âbâd yolunda kurulmuş, açılmış evvelki menzil ve birinci kapıdır. 1 Ve bu bağlandığım ve meftun olduğum şu dâr-ı dünyayı, kat'î bir yakîn ile anladım ki, hâliktir gider ve fânidir ölür. Ve bilmüşahede, içindeki mevcudat dahi, birbiri arkasından kafile kafile göçüp gider, kaybolur. Hususan benim gibi nefs-i emmâreyi taşıyanlara şu dünya çok gaddardır, mekkârdır. Bir lezzet verse, bin elem takar, çektirir. Bir üzüm yedirse, yüz tokat vurur.

Dipnot-1

* Tırmizî, Zühd 5; İbni Mâce, Zühd 32; Müsned 1:63

Mesnevi-i Nuriye
 

Huseyni

Müdavim

Hem, meselâ, hırs ve israfta öyle bir cezâ var ki, şekvâlı, meraklı, mânevî ve kalbî bir cezâ insanı sersem eder. Ve haset ve kıskançlıkta öyle bir muaccel cezâ var ki, o haset, haset edeni yakar. Hem tevekkül ve kanaatte öyle bir mükâfat var ki, o lezzetli muaccel sevap, fakr ve hâcâtın belâsını ve elemini izâle eder.

Yirmi Sekizinci Lem'a'dan
 

Huseyni

Müdavim
Sorgu hâkimliğinde, "Sen Risale-i Nurun talebesiymişsin" denildi.

Bediüzzaman Said Nursî gibi bir dâhînin şakirdi olmak liyakatini kendimde göremiyorum. Eğer kabul buyururlarsa, iftiharla "Evet, Risale-i Nur şakirdiyim" derim.

Zübeyir Gündüzalp

On Dördüncü Şuâ
 

NİSANUR

Well-known member
''o şecerenin semeresi olan insandan bir tanesini şecere-i İslâmiyete çekirdek ittihaz etmiştir. Demek o çekirdek, âlem-i İslâmiyetin hem bânisidir, hem esasıdır. Fakat o çekirdeğin çekirdeği kalbdir. Kalbin ihtiyacat saikasıyla âlemin envâıyla, eczâsıyla pek çok alâkaları vardır. Esmâ-i Hüsnânın bütün nurlarına ihtiyaçları vardır. Dünyayı dolduracak kadar o kalbin hem emelleri, hem de düşmanları vardır. Ancak, Ganiyy-i Mutlak ve Hâfız-ı Hakikiyle itminan edebilir.

Mesnevi-i Nuriye
 

Muvahhid1

Well-known member
Yalnız biri iste; başkaları istenmeye değmiyor.
Biri çağır; başkaları imdada gelmiyor.
Biri talep et; başkaları layık değiller.
Biri gör ; başkaları her vakit görünmüyorlar,zeval perdesinden saklanıyorlar.
Biri bil; marifetine yardım etmeyen başka bilmekler faydasızdır.
Biri söyle ;O'na ait olmayan sözler malayani sayılabilir...

17.söz'den
 

Muvahhid1

Well-known member
Şu fani dünyada, şu muvakkat misafirhanede, ihtiyarlık zamanında, kısa bir ömürde, az bir lezzet için, ebedi, daimi hayatını ve saadet-i ebediyesini berbat etmek, ehl-i aklın karı değil. 16.mektup
 

Muvahhid1

Well-known member
Nefsini itham eden, kusurunu görür. kusurunu itiraf eden, istiğfar eder. istiğfar eden, istiaze eder. istiaze eden, şeytanın şerrinden kurtulur. kusurunu görmemek, o kusurdan daha büyük bir kusurdur. ve kusurunu itiraf etmemek, büyük bir noksanlıktır. ve kusurunu görse, o kusur kusurluktan çıkar. itiraf etse, affa müstehak olur. on üçüncü lem'a
 

NİSANUR

Well-known member
"Ey kumandanım, bir parça mühlet ver ki, eski işlerin ufak tefeklerini, pırtı mırtılarını temizleyip, dışarı atayım; sonra teşrif ediniz. İşte, atıp senin emrine hazır duruyoruz. Buyurun, ne yaparsanız yapınız. Senin emrine münkâdız. Senin yaptığın işler bütün hak, güzel, maslahattır."

Sözler
 
Hususi okumamda mesnevi nuriyedeyim ve üstadımız diyorki
Kendi nefsim için değil çünki nefsim benim değil,benim sultanımındır.Belki bende ki nefsim ve silahim malikimin emanetidir.Emanetimi muhafaza ve sultanımın haysiyetini himaye ve izzetini vikaye için size baş eğmiyeceğim diyor. Bu kısım beni çok etkiledi kardeşler, bende bu kısmı ALLAH'ın inayeti ile ezberledim elhamdülillah.

Mükemmel ötesi! Hiç bu bakımdan düşünmüş müydük acaba?
 

Huseyni

Müdavim

Ey biçare hasta! Merak etme, sabret. Senin hastalığın sana dert değil, belki bir nevi dermandır. Çünkü ömür bir sermayedir, gidiyor. Meyvesi bulunmazsa zayi olur. Hem rahat ve gafletle olsa, pek çabuk gidiyor. Hastalık, senin o sermayeni büyük kârlarla meyvedar ediyor. Hem ömrün çabuk geçmesine meydan vermiyor, tutuyor, uzun ediyor -tâ meyveleri verdikten sonra bırakıp gitsin. İşte, ömrün hastalıkla uzun olmasına işareten bu darbımesel dillerde destandır ki, "Musibet zamanı çok uzundur; safâ zamanı pek kısa oluyor."

Yirmi Beşinci Lem'a
 

uður1

Well-known member
Bayramınızı tebrik ve hizmetinizi takdir ve muvaffakıyetinize dua ederek Halık-ı Rahim'e hadsiz şükür ederim ki; sizler gibi sebatkar ve fedakar kardeşleri Risalet-in Nur'a sahib ve naşir yapmış. Ben sizleri düşündükçe, ruhum inşirah ve kalbim ferahlarla dolar. Daha dünyadan gitmek benim için medar-ı teessüf olamaz. Sizler kaldıkça ben yaşıyorum diye mevte dostane bakıyorum, ecelimi telaşsız bekliyorum. Allah sizden ebeden razı olsun. Amin, amin, amin.
(Bediüzzaman Said Nursi - Kastamonu lahikasından)
 

Huseyni

Müdavim

Ey nefis!
Az bir ömürde hadsiz bir amel-i uhrevî istersen; ve herbir dakika-i ömrünü bir ömür kadar faideli görmek istersen; ve âdetini ibadete ve gafletini huzura kalb etmeyi seversen, Sünnet-i Seniyyeye ittibâ et. Çünkü, bir muamele-i şer'iyeye tatbik-i amel ettiğin vakit, bir nevi huzur veriyor, bir nevi ibadet oluyor, uhrevi çok meyveler veriyor.

Yirmi Dördüncü Söz
 

Mustafa410

New member
''Eğer dünya ebedi olsaydı, insan içinde ebedi kalsaydı ve firak ebedi olsaydı, elimane teessürat ve me'yusane teellümatın bir manası olurdu. Fakat madem dünya bir misafirhanedir; vefat eden çocuk nereye gitmişse, siz de biz de oraya gideceğiz. Ve hem bu veat ona mahsus değil, umumi bir caddedir. Hem madem müfarakat dahi ebedi değil; ileride hem Berzahta hem Cennette görüşülecektir.''
On Yedinci Mektub
 

uður1

Well-known member
Vacib-ül Vücud'un mahiyet-i kudsiyesi, mahiyat-ı mümkinat cinsinden değildir. Belki bütün hakaik-i kainat, o mahiyetin esma-i hüsnasından olan Hak isminin şualarıdır. Madem mahiyet-i mukaddesesi hem Vacib-ül Vücud'dur, hem maddeden mücerreddir, hem bütün mahiyata muhaliftir; misli, misali, mesili yoktur. Elbette o Zat-ı Zülcelal'in o kudret-i ezeliyesine nisbeten bütün kainatın idaresi ve terbiyesi; bir bahar, belki bir ağaç kadar kolaydır. Haşr-i a'zam ve dar-ı ahiret, Cennet ve Cehennem'in icadı; bir güz mevsiminde ölmüş ağaçların yeniden bir baharda ihyaları kadar kolaydır.
(Bediüzzaman Said Nursi - 20. Mektub'dan)
 

Huseyni

Müdavim
Bugün dünyada hangi bir aile reisi, mânen Bediüzzaman Hazretleri kadar mes'uttur? Hangi bir baba milyonlarla evlâda sahip olmuştur? Hem de nasıl evlâtlar! Ve hangi bir üstad bu kadar talebe yetiştirebilmiştir?

Bu kudsî ve ruhî rabıta, biiznillâhi teâlâ, dünyalar durdukça duracak ve nurdan bir sel halinde ebediyetlere kadar akıp gidecektir. Çünkü bu ilâhî dâvâ, Kur'ân-ı Kerîmin nur deryasında tebellür eden bir varlık olduğu gibi, Kur'ân'dan doğmuş ve Kur'ân'la beraber yaşayacaktır...

Asâ-yı Mûsâ
 
Üst