Klavyeyle Risale-i Nur Yazmaya Var mısınız ?

ASHAB-I BEDR

Well-known member
[BILGI]Dua edileceği vakit, istiğfar ile manevi temizlenmeli; sonra, makbul bir dua olan

salavat-ı şerifeyi şefaatçi gibi zikretmeli ve ahirde yine salavat getirmeli. çünkü,

iki makbul duanın ortasında bir dua makbul olur.

Mektubat *Yirmi Üçüncü Mektup
[/BILGI]
 

harp

Well-known member
Bu acip asırda ehl-i îman, Risale-i Nur’a ve ehl-i fen ve mektep muallimleri Asâ-yı Mûsa’ya şiddetle muhtaç oldukları gibi; hâfızlar ve hocalar dahi Zülfikar’a şiddetle muhtaçtırlar.

Evet, mesela i’câz-ı Kur’âniye bahsindeki ekser âyetlerin medar-ı şüphe ve itiraz olmuş aynı yerlerde, i’câzın lem’aları ve Kur’ân’ın güzel nükteleri ispat edilmiş.

Umum Risale-i Nur Şâkirtleri nâmına
Said Nursî​

http://www.sorularlarisale.com/index.php?s=modules/kulliyat&risale=13#
 

siracün-nur

New member
şu kainatın öyle bir saraydırki ,o sarayda mütemadiyen tahrip ve tamir içinde çalkalanan bir şehir var.Ve o şehirde her vakit harp ve hicret içinde kaynayan bir memleket var. Ve o memlekette her zaman mevt ve hayat içinde yuvarlanan bir alem var

otuzuncu LEMA ikinci nüktesi
 

harp

Well-known member
Risale-i Nur Külliyatı'ndan... Ey, bin seneden beri İslâmiyetin bayraktarlığını yapan bir milletin torunları olan cengâver ruhlu kardeşlerim! Bu zamanın ve gelecek asırların Müslümanları ve bizler, Kur’ân-ı Azimüşşânın tefsiri olan öyle bir rehbere muhtacız ki, tahkikî imân dersleriyle, imân mertebelerinde terakki ve teâli ettirsin. Hem korkak değil, bilâkis Risale-i Nur talebeleri gibi cesur ve kahraman ve faal ve amel-i salih sahibi, mütedeyyin, müttaki ve bununla beraber, şahsî rahatlık ve menfaatlarını imân ve İslâmiyetin kurtuluşu uğrunda fedâ eden, fedâi ve mücahid Müslümanlar yetiştirsin, neme lâzımcılıktan kurtarsın. Hem, taarruz ve işkenceler ve ölüm ihtimalleri karşısında, tahkikî imân kuvvetinden gelen bir cesaretle, Kur’ân ve İslâmiyet cephesinden asla çekilmeyen, “Ölürsem şehidim, kalırsam Kur’ân’ın hizmetkârıyım” diyen ve yılgınlık haline düşmeyen sâdık ve ihlâslı, yalnız Allah rızası için hizmet eden, Nur talebeleri gibi İslâmiyet hâdimleri yetiştirsin, böyle muazzez Müslümanlar meydana getirsin. Tamamı

Sözler | KONFERANS
 

harp

Well-known member
Risale-i Nur Külliyatı'ndan

Yeryüzünü bir sofra-i nimet yapmış ki, her bahar mevsiminde, üç yüz bin envâ-ı masnûatıyla tezyin ediyor. Had ve hesaba gelmez envâ-ı ihsânâtıyla dolduruyor. Öyle bir tarzda ki, nihayet ihtilât içinde ve karışmış oldukları halde, nihayet derecede imtiyaz ve farkla birbirlerinden ayrılıyor. Başka cihetleri buna kıyas et. Nasıl böyle bir sarayın Sâniinden gaflet edilebilir?
Hem nasıl ki bulutsuz gündüz ortasında güneşin deniz yüzünde, bütün kabarcıklar üstünde ve karada bütün parlak şeylerde ve karın bütün parçalarında cilvesi göründüğü ve aksi müşahede edildiği halde güneşi inkâr etmek ne derece acip bir divanelik hezeyanıdır. Çünkü, o vakit birtek güneşi inkâr ve kabul etmemekle, katarat sayısınca, kabarcıklar miktarınca, parçalar adedince hakikî ve bil’asâle güneşçikleri kabul etmek lâzım geliyor. Her zerrecikte ki ancak bir zerre sıkışabildiği halde koca bir güneşin hakikatini içinde kabul etmek lâzım geldiği gibi; aynen öyle de, şu sıravâri içinde her zaman hikmetle değişen ve düzgünlük içinde her vakit tazelenen şu muntazam kâinatı görüp Hâlık-ı Zülcelâli evsâf-ı kemâliyle tasdik etmemek, ondan daha berbat bir dalâlet divaneliğidir, bir mecnunluk hezeyanıdır. Zira herşeyde, hattâ herbir zerrede bir ulûhiyet-i mutlaka kabul etmek lâzımdır. Tamamı
Sözler | Onuncu Söz | Mukaddime
Esma-ül Hüsna

El-Evvel: Başlangıcı olmadığı gibi, bütün varlıkların başlangıcı da Onun ilim ve kudretine bağlı olan; herşeyin ilk hali ve aslı Onun ezelî ilminin düsturlarıyla tanzim edilen.
El-Âhir: Sonu olmayan, herşeyden sonra varlığı devam eden; bütün varlıkların neticesi kendisine bakan ve Ona dönecek olan; herşeyin son noktası, nesli, geleceği ve neticesi Onun emir ve kudretiyle tanzim edilen.
 

ASHAB-I BEDR

Well-known member
Ey Alem-i İslam! Uyan,Kur'an'a sarıl,İslamiyet'e maddi ve manevi bütün varlığınla mütevvecih Ol!...

Ve Ey Kur'an'a bin yıllık tarihinin şehadetiyle hadim olan ve İslamiyet nurunun zemin yüzünde naşiri bulunan yüksek ecdadın Evladı!...

Kur'an'a yönel ve onu anlamaya,okumaya ve anlatacak,onun bu zamanda bir mucize-i manevisi olan Nur Risalelerini mutalaa etmeye Çalış!..

Lisanın,Kur'an'ın ayetlerini aleme duyururken,hal ve etvar ve ahlakın da onun manasını neşretsin;Lisan-ı halinle de Kur'an'ı Oku!...


O zaman sen,dünyanın efendisi,alemin reisi ve insaniyetin vasıta-i saadeti olursun.



Tarihçe-i Hayat
 

harp

Well-known member
Bismillahirrahmanirrahim
“Benim kabrimi gayet gizli bir yerde, bir iki talebemden başka hiç kimse bilmemek lâzım geliyor. Bunu vasiyet ediyorum. Çünkü, dünyada sohbetten beni men eden bir hakikat, elbette vefatımdan sonra da o hakikat bu surette beni mecbur ediyor.”
Biz de Üstadımızdan sorduk:
“Kabri ziyarete gelenler Fatiha okur, hayır kazanır. Acaba siz ne hikmete binaen kabrinizi ziyaret etmeyi men ediyorsunuz?”
Cevaben Üstadımız dedi ki:
Bu dehşetli zamanda,
eski zamandaki firavunların dünyevî şan ve şeref arzusuyla heykeller ve resimler ve mumyalarla nazar-ı beşeri kendilerine çevirmeleri gibi,
enaniyet ve benlik, verdiği gafletle, heykeller ve resimler ve gazetelerle nazarları, mânâ-yı harfîden mânâ-yı ismiyle tamamen kendilerine çevirtmeleri
ve uhrevî istikbalden ziyade dünyevî istikbali hayal edinmiş olmaları ile,
eski zamandaki lillâh için ziyarete mukabil, ehl-i dünya kısmen bu hakikate muhalif olarak mevtanın dünyevî şan ve şerefine ziyade ehemmiyet verir. Öyle ziyaret ediyorlar.
Ben de Risale-i Nur’daki âzamî ihlâsı kırmamak için ve o ihlâsın sırrıyla, kabrimi bildirmemeyi vasiyet ediyorum.
Hem şarkta, hem garpta, hem kim olursa olsun, okudukları Fatihalar o ruha gider.
Dünyada beni sohbetten men eden bir hakikat,
elbette vefatımdan sonra da o hakikat bu suretle, beni sevap cihetiyle değil, dünya cihetiyle men etmeye mecbur edecek” dedi. (Emirdağ Lâhikası)
Bediüzzaman Said Nursi
 

harp

Well-known member
Risale-i Nur Külliyatı'ndan... Risale-i Nur, İslâmiyet'in gayet keskin ve elmas bir kılıncıdır.
Bu hakikatlara bir delil ise, Bediüzzaman'ın zalim hükümdarlara ve kumandanlara, ölümü istihkar ederek, hakikatı pervasızca tebliğ etmesi ve dünyayı saran dinsizlik kuvvetine mukabil, hakaik-i Kur'aniye ve imaniyeyi, kendini feda ederek, istibdadın en koyu devrinde neşretmesi ve bu kudsî hakikata, cansiperane hizmet etmesidir.
Tamamı

Sözler | KONFERANS
 

ASHAB-I BEDR

Well-known member


Her mü'minin namazı,onun bir nevi Mi'racı hükmündedir.

Ve o huzura layık olan kelimeler ise,Mi'rac-ı Ekber-i Muhammed ( Aleyhissalatu Vesselam ) da söylenen sözlerdir.

Onları zikretmekle,o kudsi sohbet tahattur edilir.

O tahatturla o mübarek kelimelerin manaları cüz'iyetten külliyete çıkar ve o kudsi ve ihatalı manalar tasavvur edilir veya edilebilir.

Ve o tasavvur ile kıymeti ve nuru teali edip genişlenir.


Altıncı Şua*Birinci Sual
 

ASHAB-I BEDR

Well-known member
İ'lem Eyyühe'l Aziz!

Cenab-ı Hakk'ın insana verdiği nimetler,ister afaki olsun,ister enfüsi olsun,bazı şerait altında insana gelip vusul buluyor.Mesela,ziya,hava,gıda,savt ve sada gibi nimetlerden insanın istifade edebilmesi,ancak,göz,kulak,ağız,burun gibi vesaitin açılmasıyla olur.Bu vesait,Allah'ın halk ve icadıyla olur.İnsanın eli,kesb ve ihtiyarında yalnız o vesaiti açmaktır.

Binaenaleyh,o nimetleri yolda bulmuş gibi sahipsiz,hesapsız olduğunu zannetmesin.Ancak,Mün'im-i Hakikinin kastıyla gelir,insan da ihitayariyle alır.Sonra ihtiyaca göre in'am edenin iradesiyle bedeninde initşar eder.

Mesnevi Nuriye
 

harp

Well-known member
Harp kardeş bölümün adı üstünde klavyeyle yazmak kopyalamak değil dimi...kurallara uygun hareket edersek daha güzel olur kerdeş:)
sayın üye size birşey soran olmadıki niye böyle bir şey söylüyorsunuz....size hiç yakışmadı söyliyim.herkes kendine yakışanı yapsın lütfen forumda bilip bilmedende konuşmayın..herşeyin bir nedeni vardır....selametle.....
 

harp

Well-known member
Benim daha önce yaptığım bir uyarıyı nisa kardeş tekrar yapmış. Ters bir durum yok yani.

valla abim bu sıralar çok yoğun ödevler işler görevlerim varda işte ondan yani....
Dünya bir saniye dengesini bozsa...
Dünya bir saniye dengesini bozsa...
28 Mart 2011 / 00:01
Günün Risale-i Nur dersi...

Bismillahirrahmanirrahim
İşte, gel, Güneş ile muhtelif on iki seyyarenin muvazenelerine bak. Acaba bu muvazene, güneş gibi, Adl ve Kadîr olan Zât-ı Zülcelâli göstermiyor mu?
Ve bilhassa, seyyarattan olan gemimiz, yani küre-i arz, bir senede yirmi dört bin senelik bir dairede gezer, seyahat eder. Ve o harika sür'atiyle beraber, zeminin yüzünde dizilmiş, istif edilmiş eşyayı dağıtmıyor, sarsmıyor, fezaya fırlatmıyor.
Eğer sür'ati bir parça tezyid veya tenkis edilseydi, sekenesini havaya fırlatıp fezada dağıtacaktı. Ve bir dakika, belki bir saniye muvazenesini bozsa, dünyamızı bozacak, belki başkasıyla çarpışacak, bir kıyameti koparacak.
Ve bilhassa zeminin yüzünde, nebâtî ve hayvânî dört yüz bin taifenin tevellüdat ve vefiyatça ve iaşe ve yaşayışça rahîmâne muvazeneleri, ziya güneşi gösterdiği gibi, birtek Zât-ı Adl ve Rahîmi gösteriyor.
Ve bilhassa o hadsiz milletlerin hadsiz efradından birtek ferdin âzâsı, cihazatı, duyguları o derece hassas bir mizanla birbiriyle münasebettar ve muvazenettedir ki, o tenasüp, o muvazene, bedâhet derecesinde bir Sâni-i Adl ve Hakîmi gösteriyor.
Ve bilhassa her ferd-i hayvânînin bedenindeki hüceyrâtın ve kan mecrâlarının ve kandaki küreyvâtın ve o küreyvattaki zerrelerin o derece ince ve hassas ve harika muvazeneleri var; bilbedâhe ispat eder ki, her şeyin dizgini elinde ve her şeyin anahtarı yanında ve bir şey birşeye mâni olmuyor, umum eşyayı birtek şey gibi kolayca idare eden birtek Hâlık-ı Adl ve Hakîmin mizanıyla, kanunuyla, nizamıyla terbiye ve idare oluyor.
Haşrin Mahkeme-i Kübrâsında, mizan-ı âzam-ı adaletinde cin ve insin muvazene-i a'mâllerini istib'âd edip inanmayan, bu dünyada gözüyle gördüğü bu muvazene-i ekbere dikkat etse, elbette istib'âdı kalmaz.
Ey israflı, iktisatsız, ey zulümlü, adaletsiz, ey kirli, nezafetsiz, bedbaht insan! Bütün kâinatın ve bütün mevcudatın düstur-u hareketi olan iktisat ve nezafet ve adaleti yapmadığından, umum mevcudata muhalefetinle, mânen onların nefretlerine ve hiddetlerine mazhar oluyorsun.
Neye dayanıyorsun ki, umum mevcudatı zulmünle, mizansızlığınla, israfınla, nezafetsizliğinle kızdırıyorsun?
Evet, ism-i Hakîmin cilve-i âzamından olan hikmet-i âmme-i kâinat, iktisat ve israfsızlık üzerinde hareket ediyor, iktisadı emrediyor.
Ve ism-i Adlin cilve-i âzamından gelen kâinattaki adalet-i tâmme, umum eşyanın muvazenelerini idare ediyor. Ve beşere de adaleti emrediyor. Sûre-i Rahmân'da,
“Göğü yükseltip aleme nizam ve ölçü verdi.” (Rahman Sûresi: 55:7)
“Ta ki adaletten ve dinin emirlerinden ayrılarak ölçüde sınırı aşmayın” (Rahman Sûresi: 55:8)
âyetindeki, dört mertebe, dört nevi mizana işaret eden, dört defa mizan zikretmesi, kâinatta mizanın derece-i azametini ve fevkalâde, pek büyük ehemmiyetini gösteriyor. Evet, hiçbir şeyde israf olmadığı gibi, hiçbir şeyde de hakikî zulüm ve mizansızlık yoktur. (Lemalar)
Bediüzzaman Said Nursi
SÖZLÜK:
MUHTELİF : Çeşitli. Farklı.
MUVÂZENE : Ölçülülük, dengeli olma; tartma, ölçme, düşünme, karşılaştırma.
ADL : Adâletli; Allah'ın isimlerinden.
KADÎR : Her şeye gücü yeten sonsuz kudret sahibi Allah.
ZÂT-I ZÜLCELÂL : Celâl ve büyüklük sâhibi Cenab-ı Hak.
SEYYÂRÂT : Gezegenler. Bir yerde durmayıp yer değiştiren şeyler.
TEZYİD : Arttırma, çoğaltma.
TENKİS : Başaşağı etme. Noksan eksik
SEKENE : Sâkinler, kalanlar, oturanlar, meksûn olanlar.
NEBÂTÎ : Bitki cinsinden, bitkiye âit, yerden biten cinsten olan.
TÂİFE : Kavim, kabîle, takım, hususî bir sınıf meydana getiren insanlar.
TEVELLÜDÂT : Doğumlar.
VEFİYAT : Vefâtlar, ölümler.
İÂŞE : Geçindirmek, beslemek, yaşatmak.
ÂZÂ : Üye; organ, bedenin her bir uzvu.
MİZÂN : Terâzi, tartı, ölçü, denge.
TENÂSÜB : Uygunluk, uyma, tutma; yakınlaşma.
MUVÂZENE : Ölçülülük, dengeli olma; tartma, ölçme, düşünme, karşılaştırma.
BEDÂHET : Açıklık. Belli, açık.
SÂNİ : Herşeyi sanatla yaratan Allah.
HAKÎM : Herşeyi gaye ve faydalarla yaratan Allah.
MECRÂ : Suyun aktığı yol, kanal.
KÜREYVÂT : Mikroskobik hayvanlar, hücreler.
HAŞR : Yeniden dirilip toplanmak. ikinci diriliş.
MAHKEME-İ KÜBRÂ : En büyük mahkeme; âhirette kurulacak olan büyük mahkeme.
MUVÂZENE-İ A'MÂL : Amellerin tartılması.
İSTİB'ÂD : Uzaklaşma, uzak görme, ihtimal vermeme, olmayacak sanma
İSRAF : Boşyere harcama.
İKTİSAT : Tutum, biriktirme. Lüzumundan fazla veya noksan sarfiyattan kaçınma.
NEZÂFET : Temizlik.
BEDBAHT : Bahtsız, mutsuz, kötü, fenâ
CİLVE-İ ÂZAM : En büyük tecellî, görüntü.
 
Üst