Lemeât - Sayfa 961
Tekebbüre; hem illet. Fakirlerdeki aczi, âmilerdeki fakrı, filhakika sebeptir ihsan ve merhamete.Lâkin maatteessüf müncer olmuştur şimdi zillet ve esarete. Birşeyde hasıl olan mehâsin ve şerefse,Havas ve rüesâya o şey peşkeş edilir. O şeyden neş’et eden seyyiat ve şer ise, efrad ve hem avâma,Taksim, tevzi edilir. Aşiret-i galipte hasıl olan şerefse, “Hasan Ağa, aferin!” Hasıl olan şer ise,Efrada olur nefrin. Beşerde şerr-i hazin!
Ene kuvvetleşiyor, bazan sinirleniyor. Delinmez, tâ “nahnü” olsun. Enesini sevenler başkalarını sevmezler.
<tbody>
</tbody>
Tekebbüre; hem illet. Fakirlerdeki aczi, âmilerdeki fakrı, filhakika sebeptir ihsan ve merhamete.Lâkin maatteessüf müncer olmuştur şimdi zillet ve esarete. Birşeyde hasıl olan mehâsin ve şerefse,Havas ve rüesâya o şey peşkeş edilir. O şeyden neş’et eden seyyiat ve şer ise, efrad ve hem avâma,Taksim, tevzi edilir. Aşiret-i galipte hasıl olan şerefse, “Hasan Ağa, aferin!” Hasıl olan şer ise,Efrada olur nefrin. Beşerde şerr-i hazin!
• • •
Gaye-i hayal olmazsa enaniyet kuvvetleşir
Bir gaye-i hayal olmazsa, yahut nisyan basarsa, ya tenâsi edilse; elbette zihinler enelere dönerler,Etrafında gezerler.Gaye-i hayal olmazsa enaniyet kuvvetleşir
Ene kuvvetleşiyor, bazan sinirleniyor. Delinmez, tâ “nahnü” olsun. Enesini sevenler başkalarını sevmezler.
• • •
Hayat-ı ihtilâl mevt-i zekât, hayat-ı ribâdan çıkmış
Bilcümle ihtilâlât, bütün herc ü fesâdat, hem asıl, hem madeni, rezâil ve seyyiat, bütün fâsit hasletler,Muharrik ve menbaı iki kelimedir tek, yahut iki kelâmdır. Birincisi şudur ki: “Ben tok olsam, başkalar,Acından ölse neme lâzım.” İkincisi: “Rahatım için zahmet çek. Sen çalış ben yiyeyim. Benden yemek, senden emekler.”Birinci kelimede olan semm-i kàtili, hem kökünü kesecek, şâfi devâ olacak tek bir devâsı vardır.Hayat-ı ihtilâl mevt-i zekât, hayat-ı ribâdan çıkmış
acz: âcizlik, güçsüzlük (bk. a-c-z) | avâm: halk tabakası, sıradan insanlar |
aşiret-i galip: galip gelen, kazanan aşiret | beşer: insanlar |
bilcümle: bütün | devâ: şifa |
efrad: fertler, bireyler (bk. f-r-d) | enaniyet: benlik |
ene: benlik | esaret: esirlik, tutsaklık |
fakr: fakirlik, ihtiyaç hali (bk. f-ḳ-r) | filhakika: gerçekten, doğrusu (bk. ḥ-ḳ-ḳ) |
fâsit: bozuk | gaye-i hayal: hayal edilen gaye (bk. ḫ-y-l) |
haslet: huy, özellik | hasıl: meydana gelme |
havas: seçkinler sınıfı | hayat-ı ihtilâl: karışıklığın, ayaklanmanın hayatı ve sebebi (bk. ḥ-y-y) |
hayat-ı ribâ: faizin canlanması (bk. ḥ-y-y) | herc ü fesâdat: karışıklıklar ve bozukluklar |
ihsan: iyilik, bağış (bk. ḥ-s-n) | ihtilâlât: ihtilaller, karışıklıklar |
illet: esas sebep, maksat | kelâm: kelime, söz (bk. k-l-m) |
maattessüf: ne yazık ki | maden: kaynak |
mehâsin: güzellikler, iyilikler (bk. ḥ-s-n) | menba: kaynak |
mevt-i zekât: zekâtın ölümü (bk. m-v-t) | muharrik: harekete geçirici, tahrik edici |
müncer olma: sonuçlanma, bir tarafa çekilme | nahnü: biz |
nefrin: beddua | neş’et: doğma, ortaya çıkma |
nisyan: unutkanlık | peşkeş: haksız yere birşeyi verme |
rezâil: rezillikler | rüesâ: reisler, başkanlar |
semm-i kàtil: öldürücü zehir | seyyiat: kötülükler, günahlar |
taksim: bölüştürme | tekebbür: kibirlenme, büyüklenme (bk. k-b-r) |
tenâsi: unutmaya çalışma | tevzi: dağıtma |
zillet: alçaklık, aşağılık | âmi: basit, sıradan kimse |
şer: kötülük | şerr-i hazin: hüzünlü, üzücü kötülük |
şâfi: şifa verici |
<tbody>
</tbody>