• Bu konu 1,655 yanıt içerir, 13 izleyen vardır ve en son Anonim tarafından güncellenmiştir.
15 yazı görüntüleniyor - 1 ile 15 arası (toplam 1,657)
  • Yazar
    Yazılar
  • #662138
    Anonim

      Buruk bir sızıydı gizlediğim
      Kimseye aşikâr etmeden nefeslendiğim, hüzündü elemim
      Neyleyim ki onun ıstırabıyla avareyim, vardığım her mekânda biçareyim
      Ne bir söz söylerim, ne nefesimin hicranını ayan eğlerim, sitemim sadece demim

      Ne derdi bilirim, ne de illeti
      Kader bu ya yazan zaten yegâne kudretin mümtaz sahibi
      An onun, can onun, damarlarımda dolaşan kandır korkum, sabırda umudum
      Lakin çok yoruldum, uykuya mecalsiz daldım düşlerimde hep sayıkladım kaldım

      Ne vakit ayağa şöyle kalsam
      Rasgelelikten azat olarak, meşkin kudretiyle bir ayılsam
      Önüme, arkama baksam, hesabın hikmetini yudumlasam kansam, uyumasam
      Senden kalan silinmeyen ne varsa, hıçkırıklara dalarak mütemadiyen öyle ansam

      Artık zor geliyor yutkunmak
      Bu ahval üzere söyle, nasıldı sürurun ikliminde yaşamak
      Ve her şeyi unutmak, vefa duygusundan sıyrılarak bıçkınlık yaşamak ne ağır
      Hasrettiğin ülfetin, fevkalade zarif suhuletin, edebi maharetini düşündükçe anarım

      Nem kaldı, varlığım fedaydı
      Gençlikti işte ahvalim o vakit hiç anlaşılmadı, neye yaradı
      Ne hissiyat kaldı, ne hakkıyla tefekkürün farkı ardı, yalnızlığım hicrana aktı
      Seyrine amade olduğum vagonlar, otoyolda savrulanlar, pencereden sarkan canlar

      Artık mektup yazamıyorum
      Her denediğimde yeise kapılarak yırtıp atıyorum, ağlıyorum
      Kokladığım yazıların, hazzıyla geçen onca yıllara rağmen direndiğim o farkın
      Hala içimi titretir, nefesimi keser, gözlerimi kaçırdığım insanlar, halime öyle güler

      Evet, göçme vaktim yakındır
      Aldığım her nefeste sürurun bir başkadır, kar yağdıkça aklaşır
      Sineme nakşettiğin her an ve zikrettiğin geçmiş zaman hala yanımda, sancıyla
      Kahretmek neye yarar, bahtın badiresinde bilmem ki ne hikmetler var, sen sus yar

      Mustafa CİLASUN

      #770031
      Anonim

        Yıllar bir anda geçip gitmişti
        Ne bir ser hasretti ve ne de bir sırra hakkıyla eriştirdi
        Verilmiş sözleri güftelerdi, vefanın muhayyilesinde ne bariz bir nazardı
        Şimdi ne haz kaldı, ne niyazın şevki vardı, ruhum hicrana kanarak aşkla kıvrandı

        Şimdi söylenmek neye yarar
        Ne har kalmış ve ne de sinede açan bahar, hazan var
        Kalbim sancılarıyla ağıt yakar, gözlerim fersiz bakar, ne ses çıkar, ne ar
        Yoruldum artık, sinemin dirliğinde suskunluk alık alık, zihnim karışık, yürek yanık

        Vaktin her anı, kuşanmış aşkı
        Gönlümde ne bir sevda kaldı, ne de aşk fark yaşattı
        Bahtım için biçilmiş yazgı afaktı, sabır içimde hardı, çile ummana aktı
        Ne bir dert kaldı, yaşamak artık anılarda kaldı, hasret niye vardı, aşk sineyi kuşattı

        Aynı dili konuşmak yetmiyor
        Duyguların müşterekliği bulunmayınca sızı başlıyor
        Susmak bazen işe yarıyor, hüznü yudumlamak manalaşıyor, hal kalmıyor
        Gözler dalıp gidiyor, ufuk hicranla kavilleşiyor, bir ah çekmek dahi kanaate yetiyor

        Hiç gülmüyorsun diyorlar
        Neler çektiğimi bilmiyorlar, ram olduğumu görmüyorlar
        Ne hasredilen sevdayı biliyorlar ve ne de hakkıyla anlamayı yeğliyorlar
        Akıl bu ya gülüp geçiyorlar, kinaye ederek nasihat ediyorlar, aşkı nefeslenmiyorlar

        Ne kadar gülemesem de
        Tavsiye ettikleri çareleri duydukça, gizliyorum yüzümü
        Ne medyumlar varmış meğerki kurşun döktürmek kaldı şimdi, acımak işti
        Çaresiz sustum, gözlerinin içine bakarak hüznü nefeslendim, haliyle halden geçtim

        Anlatılmıyor işte, ne hikmetse
        Çilenin en bakir çiçekleri açıyor bu efkârlı sinemde, gülmesem de
        Dert benimse, veren belliyse, sabrı terennüm etmek edep ister haliyle ve şevkle
        Her ne kadar ömür böyle sancılara abat olarak geçse de, mavera var sine-i demimde

        Mustafa CİLASUN

        #770096
        Anonim

          Daldım hülyalar iklimine yine
          Aldığım her nefes kalbim için acizliğime bahaneyse
          Sinem serdettiğim her katrede makûstur eleme, dilim bigane, zihnim avare
          Gıptayı nazar ettiğim solan yaprağın hüznüyle, çıktım şöyle bir hicran seyrine

          Neyleyim ki yol ediyor divane
          Temaşa ettiğim her ibret, idrakim için süruru sahife
          Hevesim sudur ettikçe, gönlüme hüzün çöküyor yine, sessizliğim bu halime
          Bahtım için ruhumu neler beklemekteyse, ram olayım o açılan meftunum çileye

          Gün açarken, bülbül şakıyor
          Gecenin haşmeti ruhuma bilmem ki neleri aktarıyor
          Haşyet kalbimi titretiyor, vicdanım hesabın derdiyle yüreğimi ağlatıyor
          Uzandığım ufuklar umudu, mahzun başağın timsaliyle kalbime aşkı bırakıyor

          Sevda dağlıyorsa aşk nurdur
          Kul sine-i dirliğinde ihlâsa erişiyorsa nar sürurdur
          Tevazuu için kar her manasıyla ibretamiz kefendir, edeptir, muhabbettir
          Sadakat edebi nispette kaidedir, feda olabildiğin ölçüde izanın vuslata tabiidir

          Kabir hissiyatımda aşkı demdir
          Zevk ise bilincim ile nispettir, kültür idrake tabiidir
          Nefes rasgele tevdi edilen bir hüccet değildir, aşk için ziyadedir, kul içindir
          İradeyi seçim mizan için en ibretli gerekçedir, aşk tensellikten arî izzette aittir

          Arif, ruhun ve kalbin bahtıdır
          Dervişlik, azimetin ve takvanın sadrında ahenktir
          Kul olabilmek, gülü dikeniyle terennüm ederek nefeslenmek nefsi merhaledir
          Gönlü ihata eden har, müddeti nefeste aşikâr olan ar, insan için vuslat ne bahar

          Suyun sükûnetin aşk edeptir
          Karın letafetinde ruhuma sudur eden sevda nardır
          Dil ihsandır, kelime anlamdır, kalbim sahibine iltica ettikçe gam bühtandır
          Yaşamak bu anlam içinde farkı farkıyla aklayan sanatı, ahirim için koklamaktır

          Mustafa CİLASUN

          #770098
          Anonim

            Açmayın sine-i efkârımın örtüsünü
            Küllenen melalimin sancıya türap olan hicran öyküsünü
            Dinlemeyin kalbimin hazin nağmesini, ruhumu bizar bırakan hançerini
            Titreyen şu hali acizliğimde avareleşen hislerini, dinmeyen nidamdan göz paremi

            Umut, vuslat için aşkı sultandır
            Yeis içinde nefeslenmek, sine için fevkalade bir zayiattır
            İnşirah kalp için ihsandır, kul için ihlâs niye farktır, aşk feda için aktır
            Yakan hicran, buğulayan her an, mavera yolculuğunda aşkı coşkuyla hale koyan

            Ruhumun mateminde hasret ar
            Lakin korkular içinde nefes almak, yüreğimi çok dağlar
            Vaat edilen hazlar, merakı önceleyen soluklar cennete girmek için ağlar
            Müddeti nefes için andığım, yüreğimin haresinde hüzünle baktığım farklılığım acı

            Yanan ocağın umuduna kanan
            Issız köşelerde avareliğin sefilliğinde merakı yudumlayan
            Kanayan sinenin hali efkârını hiç anlamadan yaşayan ve haykıran can
            Kudretin payesini, nefesin acizliğini, ömür için vaat edilen suali bilmeyince ağlar

            Sefilliğim aklıma düştükçe kar yağar
            Lal olan dilimin bizarlığı sineme akarak yüreğimi dağlar
            Ne andığım o korkutan nar ve ne de idrakine vasıl olamadığım her bahar
            Umutlarım için bekleyen filizlerde bir aşkı sevda var, kim hali fakirliğime yanar

            Seslenmeyin derin bir uykuyla irkileyim
            Düşlerin serencamında hülyaların şevkiyle hasrete ereyim
            Nefesim oldukça hazanı neyleyim, temaşa ettiğim nispette aşkla göçeyim
            Ah halimin derinliğine nüfus eden hazin kederim, kabrim için ölümle bedelleşirim

            Nefsimi bekleyen haşyetli bahanelerim
            Ne söylesem hakikat için kalbimin sahifelerinde eğleşirim
            İnayet için hamiyeti kimden dilerim, ah görgüsüz melalim seninle neylerim
            Mizan için niyaz ederim, kalbimin sahibine iltica ederek umudu aşkla yâd ederim

            Mustafa CİLASUN

            #770099
            Anonim




              Ağlıyorum sessizliğin ikliminde
              Ruhumu davet eden esrarın mahzun sahifesine
              Dilimin duçar olduğu edebin suhuletindeki naif masumiyete
              Nefesime refakat eden, yarım asırlık kelime mazime, ibretin fevkiyle idrakime

              Ne vakit bir yel nüfus etse halime
              İçimin anbean titrediği melalimle seyre salarım
              Öyle bir hakli sine-i hicranım vahalara uzanıp uyur kalırım
              Aşk için ağlarım, yangınlığın hasretiyle ruhuma artık bu vakitte ne anlatırım

              Erciyesin yamaçlarına bakarım
              Ağustos sıcağında dahi erimeyen karı ülfetle anarım
              Sevdanın pervazlarındaki aczi yetime boyun büker ağlarım
              Yanarım, hali perişanlığıma, kuruyan pınarlara ve solgunlaşan hazin hazana

              Bir damla suya hasreti yaşayana
              Aşka bigane kalarak ve mahrum olarak nefesi bırakana
              Yüreğimi dağlayan hicrana, umudun süruruyla sabahlatan korkuya
              Akşamdan arta kalan her ne varsa, feda olsun ömrün özlemindeki efkârlı aşka

              Nefesin feyzini ve aşkın hüznünü
              Üflenen neyde barizleşen vecdi temaşa ettikçe göçüyorum
              Ruhuma aşina olan her ne varsa, çıktığım ufkun kanatlarında anıyorum
              Sine-i efkârımla demlediğim hüznü bırakıyorum, hicranın perdelerini açıyorum

              Tutunduğum ne varsa, aşk narsa
              Cennet için nefes almak ne kadar muğlâksa, rıza sevdada
              Feda olmak, ihlâsa ram olarak tefekkürün zindeliğinde yaşamak ardır
              Vuslat bu manada ruhuma anlam kazandıran hardır, yoksa kalbim hicrandadır

              Lalelerin ülfeti, gülün mefkûresi
              İrademe gem olan zafiyetlerin bahaneler içinde ki zulmeti
              İnayet için vaat edilen ve hikmetinde gizlenen sabrın erdemli güzelliğini
              Bekleyen tertemiz kefeni, mizan için tevdi edilen letafeti hesap ettikçe ağlıyorum

              Mustafa CİLASUN

              #770100
              Anonim

                Bin kızıl çöl çöktü yine gönlüme, akşamdan beri
                Ülfetin naifliğine alıp götürüyor o sazın aşkı teli
                Serdedilen güftenin zarafeti, mısraların aşkın seli
                Değmesin göğsüme artık hüznün kuşatan esenliği

                Neyleyim ki garibim yine gönül hanemde hasretim
                Özlemin bahtından esen nidaların sükûnunda erim
                Hali fakirliğime çaresiz boyun bükerim, ah inleyim
                Duyulsun artık, şu sinemi dağlayan elemde nefesim

                Ne bekleyen narın korkusu ve ne de yolculuk argını
                Yüreğimi dağlayan hasretin kuşattığı o aşkı hicranı
                Ram olduğum hazanın o sessiz şarkısı akan gözyaşı
                Deva sunmuyor baharım kutlu umudu, aşkı muştusu

                Yine gönlüm virane, geceler haşyetiyle aşkı merdane
                Ruhum amadedir mizan içinde bekleyen her haşyete
                Sine-i solgunluğum geçit vermiyor sevda meşalesine
                Ne söyleyim artık zırha bürünen ses vermeyen o yâre

                Durgun suların anlattığı ve misali hakikatte kadere
                Yazgımın hasrettiği her sahifesinde yaşattığı kedere
                Muhtacım kalbimin hicranında buutlaşan her nefese
                Mahkûm olduğum elemli esarete, hasretim kutlu sese

                Ne kaldı artık ömrü baharımda hazan hüzünle akar
                Sessiz çığlığım yıllardır sinemi acılarıyla çok dağlar
                Çekildiğim ıssız sokaklarda yüreğimi hicranla yakar
                Ne anam ağlar, kalbim suhuletin bağrında aşk yaşar

                Yalnızlığıma refakat ediyor hissiyatımla o mısralar
                Kuytu köşemde nicedir bekleyen, solgundur umutlar
                Kabir için kaldı artık alınan sessiz hüzünlü soluklar
                Yüreğimi buğulayan yaşadığım o korkular ve ağıtlar

                Mustafa CİLASUN

                #770101
                Anonim
                  Bazen alıp ummana götüren
                  Nefesin feryadını gizleyip ifşa etmeden gözyaşı döktüren
                  Yalnızlığın pervazlarında umut içinde dilenen, gönlün efkârını dile getiren
                  Hicranın letafetine erdirip çaresiz boyun büktüren, hali bizarlığımı fark ettirmeyen

                  Biga’n olduğum esrarı hüzün
                  Figan ettiren her müşkülü ülfetin firakıyla yanar ağlarım
                  Dağların yamaçlarında, hazanın bahtında sabahlayarak niye sancı yaşarım
                  Çaresiz susarım, bu sızının ilzamını ummana bırakır, hecenin diliyle kime yanarım

                  Gönül ya sözün özünde aşk ar
                  Ne virane yürek sevda harıyla yanar ve ne de hevese kanar
                  Tefekkürün meşkiyle neyi anar, ruhun sancısı hali sarar, hangi esrarın şevki kar
                  Her ne varsa hakikatin serencamında ihtişamlı bir bahar, öte aşk için nar umut var

                  Firakın aşkıyla firkat yanar
                  Dağlayan hangi nağme varsa, hüzün içinde sinede başlar
                  Yağan kar, esen rüzgâr, zemherinin hicranında sayıklamalar niye dağlar ey yar
                  Yıllara sâri sakladığım umutlarım sinemi okşar, avareliğim kimin kadri için bizar

                  Bilmem niyedir çok görüyorsun
                  Ne dile geleni okuyor ve ne de hicranın sesini anlıyorsun
                  Bu halin, fakirliğe müptela melalin, yanan kalbin aşkına yaban kalıp kaçıyorsun
                  Bilmem ki niye yapıyorsun, bahtın dilinden anlamadan bahanelere kanıp akıyorsun

                  Akan suyun nefesinde ne var
                  Hissiyat canın iradesi için müşkülü melal, aşk hak için ar
                  Niye gönül yanar, dil kelamın kadriyle sevdaya dalar, umut için hangi vakit har
                  An yüreğimin sahifesinde ne ibretli nazar, vakti sadakat için aşk kalbime niye akar

                  Mustafa CİLASUN

                  #770111
                  Anonim





                    Ne kalbin latifliğine malikim
                    Ne hasretin bağrında nida eden bir sefilim, söyle kimim
                    Kal’i anlamayan, hale yaban olan bu avareliğim kimin eseri söyle dinlerim
                    Ne söylerim, bahtım için ayandır ahvalim, derdi nefeslenir, çileyi bade-i içerim


                    Ne seyrine muhtaç olduğum ar
                    Ne ruhumdan medet uman ibretli nazar, ey yar kim anlar
                    Sessizliğin letafetindeki idrakim dalgaların insicamında haşyete öyle akar
                    Hazan vakti, zemheri şahitti, müddeti nefes ki kalbe refakat etti, hal çekildi gitti


                    Hicranın demindedir sine-i hal
                    Hüzün, ruhumu kuşatıyor ey sessizliğin ülfetindeki yar
                    Kar her demde halime yağar, sağanak umuda kanar, ne vakit açacak bahar
                    Ne sözün kıdemi, ne sazın alıp götüren fevki, sazendenin hicran içinde zehrettiği


                    Niye çok görüyorsun bir söyle
                    Nefesin azizliğinde ikamet eğleyerek bir telaşa meyletme
                    Ne ten, ne zevki âdem ve ne de edepten nasipsiz olan insani âlem halimde dem
                    Tefekkür niye erdem, nasip kim için sabrı kıdem, sırrın kâtibi kim için aşkı kalem



                    Ne yazılsa, dil sükûtla aklaşsa
                    Pek latif olan ülfetli kalbin firak için hasrete şöyle kansa
                    Anlamını kaybeden her ne varsa, şayet hakikatten uzaksa, o vakit kalp anlasa
                    Dil sussa, hal unutsa, narın haşyeti kuşatsa, bu manada yaşamak bir umutsa anla


                    Çekilmek, nefesi dürüp göçmek
                    Mukadder olan zamanı beklemek, esinin rahlesinde ölmek
                    Edebin her halini nefeslenerek yürümek, düşünmek muhayyile içinde yüzleşmek
                    Ne vakit vaki olacaksa, mısraların dili halinde anlaşılmayınca, yazmak sızlatınca



                    Mustafa CİLASUN

                    #770144
                    Anonim





                      Bir dert ki umman için kifayetmiş
                      Mecnunun ıstırabını kim anlar, hakkıyla sancı yaşar yanarmış
                      Virane olmak, hali hazan içinde solmak, düşen yaprağın melalinde okunmak
                      Ne yaraymış, hicranın katresine banmış, ne kadar nida etse de duyulmayan aşkmış


                      Hakikat bilmem kim için farkmış
                      Gönlün inşirahı, yüreğin yangınlığı hal iklimini kuşatan harmış
                      Nar aşksa, ar haksa ve edep mutlaksa, hissiyatın ilzamı nasip için muratmış
                      Anlatamadığım, dilin sızısıyla dağlandığım, sine-i efkârımı sakladığım sevda armış


                      Ne yazılan nameler nede güfteler
                      Ayan olmayan elemli kaderler, sinelerin serencamında ne demler
                      Mızrabın hıçkırığında, rüzgârın uğultusunda, mahzunun bağrından sancılar
                      Ne umudun, niyetin hasadındaki korkunun, solgunluğa duçar olan sabrın hesabı var


                      Bir devlet ki nefese bedel değer
                      Şayet insana yaraşan, kul olmaya ramak kalan umdeler solmuşsa
                      Mefkûre denen uhdeler tükenmişse, idealler zevk için maslahat olmuşsa acıdır
                      Niye gençlik erdemin, faziletin, edebin, ülfetin, firkatin, öte sancısından arî olurlar


                      Tensellik için bahane uydururlar
                      Aldatmaktan, hissiyatı karatmaktan, kalbin sesini anlamamaktan
                      Naifliğin, zarafetin farkına vakıf olmadan yaşamaktan ve gülü kopartmaktan
                      Âdem, adam olmadıkça, insan beşerlikten kurtulmadıkça, kul ki ihlâsa kanmadıkça


                      Her ne yazılsa sadakat olmayınca
                      Vuslatın hesabı yapılarak yaşanmayınca aklım olsa da acım başka
                      Ne konuştuğum nefeslerin ve hatta viranelikte yaşayan mahzun kişilerin hülyası
                      Hasretine matlup olduğu ütopyası, dünyevilik adına serdettiği ahkâmı kalbi anlasa


                      Sen ağlama, ben ağlarım korkma
                      Bir nesil ki yozlaştırılıp yeksana tabii olunca, aldatmak bir yarışsa
                      Kul utanmayınca, insan hilkatini unutunca, yaşamak varlık namına sunulunca
                      Korkmak bana yaraşır, ağlamak kalbim için ardır, sinem için öte bir sevdayı-ı aşktır



                      Mustafa CİLASUN

                      #703232
                      Anonim

                        Çaresiz sustum söyleyemedim!

                        Evetsmiliv.gif çaresiz gizledim serdetmedim
                        Ruhumu okşayansmiliv.gif sinemi kuşatan hicranı nefeslere ayan etmedim
                        Bir anlamda çaresizdimsmiliv.gif hissiyatımın esiniyle meşk ederek serinledim geçtim
                        Yıllara sâri hüzünle bahtıma boyun büktümsmiliv.gif sabrı nefeslendimsmiliv.gif öteyi terennüm ettim

                        Bilemezdinsmiliv.gif esin verdin veda ettin
                        Nerden bilecektinsmiliv.gif bahşettiğin asudeliği elbette bilemezdinsmiliv.gif naiftin
                        Gözlerini gizledikçesmiliv.gif edebi önceleyince beklenmeyen ilham sinemi ihata ettikçe
                        Susuyordum bütün dikkatimle esinin ihtişamını dinliyordum sürura niye akıyordum

                        Yüreğin acizliğine hak veriyordum
                        Yalnızlığın sessizliğinde yol alırken sükût ederken karşıma çıktın
                        Fevkalade zarif ve bir o kadarda naif halinizlesmiliv.gif özür dileyerek sual etmiştin
                        Nedense hayli şaşkınlık içindeydim beklemediğim duyguların sökünüyle karşılaştım

                        Edebi derinliğiniz ve içtenliğiniz
                        Kalbimi bizar ediyordusmiliv.gif halimi alıp hasretin bağrında serinletiyordu
                        Kelimelerin gücünüsmiliv.gif nefesin kutsiyetinismiliv.gif meramın insicamını seninle keşfettim
                        İnşirahın o titreten ihtişamıylasmiliv.gif nazarın manaya mukadder hazzıyla karşılaşmıştım

                        Ruhumun hicranını fark ettim
                        Kalbinizin ülfetinismiliv.gif hamiyetperver letafetinismiliv.gif nezaketi nefeslendim
                        Ne söylemişsemsmiliv.gif ne kadar meramı hasretmişsem kifayetsizdir itiraf ediyorum
                        Hal dilinden pek anlayamadığımısmiliv.gif kal için sarfı nazar ettiğimi latifliğinizle anladım

                        Sanki ayılmıştımsmiliv.gif başkalaştım
                        Vaktin ne çabuk geçtiğini hiç fark etmedimsmiliv.gif ziyadesiyle sevinmiştim
                        Sinemde uhde olarak kalan ne kadar sızım varsasmiliv.gif maksat duyguyu yaşamaksa
                        Her ne kadar aynı lisan konuşuluyor olsa dasmiliv.gif feragat ve feda olmak maksatta yoksa

                        Yaşamanın efkârıyla hayatta
                        Her neye vasıl olmak şartsızsasmiliv.gif iradi olmak azimet olsa da farkıyla
                        Nefesin latifliğinismiliv.gif nazarın ibretamiz yüceliğinismiliv.gif halin hüznünü sürura erdirmektir
                        Kal için niyetinsmiliv.gif hal için sadakatinsmiliv.gif edep için nezaketin kaygısıyla yaşamaksmiliv.gif farktır

                        Mustafa CİLASUN

                        #770218
                        Anonim

                          Kurşundan beterdi sözlerin!



                          Ne söylesem
                          Ve hatta seslenmeden boyun büksem
                          Sine-i melalinde her ne kalmışsa bilmem serdetsen
                          Nazarını gizlesen, edebi hiçlesen, sile gelenle yetinip çekip gitsen
                          Ar etmeyeceğim, elemi nefeslenmeyeceğim, sadece hali avareline gülüp geçeceğim


                          Ne davet ettim
                          Ve nede nefesin hasredilenine buyur ettim
                          Mağrur bir düşüncenin kadriyle etrafımdan habersizdim
                          Geldin, müsaade istedin, yanı başıma oturuverdin ve garipsedim
                          Bilmem nedendir ve hangi gerekçedendir içini döktün, çileyle örtüştüğünü gördüm


                          O an çaresizdim
                          Ne yapsam ve hatta ayağa kalkıp ayrılsam
                          İçim elvermiyordu, hüzün sökün ediyordu, ne kadar acıydı
                          Sanki sen bir başka diyardan gelmiş, seçim hakkı gasp edilmiştin
                          Bir anlamda çaresiz köleydin, tabii olduğun örfün gailesinde yaşayan bir çileydin


                          Etrafa bakıyorum
                          Ne kadar nisa nefesi varsa durmadan akıyordu
                          Kimi telefon muhabbetinde, kimi dondurma yalama derdindeydi
                          Sigara içenler bir marifetin derdiyle, gülmelerin kriziyle, sesin ahenksizliğiyle
                          Senin halinden ve içine düştüğün gariplikten kayıtsız olarak ve seni anlamayarak


                          Manadan kopmuş
                          Maksadına ram olmuş, garip nefesle kaybolmuş
                          Ülfeti unutmuş, erdemi yok olmuş, enteresan kokulara adanmış
                          Ne kadar tensellik varsa, zevk şayet buysa, maskaralık makamsa onun olsun
                          Senin çektiğin çile, sabrın ibriğinden içilince, gözlerin kendinden geçince baht kime


                          Söyleme artık yeter
                          Zannettiğim adamlıktan ne kadar uzakmışım meğer
                          Ne arifi bilirim ve ne de velinin nefesine erişirim, ah kuytu fakirliğim
                          Kime şimdi ne söylerim, bigane kalan yürek için ne derim, elbette ki niyaz ederim
                          Kalan ömrün için, hasrettiğin fedakârlık kimin için bir seçim, vuslat aşk için ilim



                          Mustafa CİLASUN



                          #770219
                          Anonim

                            Seyrediyorum o tepeden Kayseri’yi!



                            Altı binyıllık bir mazinin erdemi
                            Ne kalesi, ne Erciyes’i ve hatta bin bir hikâyesi
                            Seyyahın derlediği manzumesi, çektiği çilelerin ibret perdesi
                            İç Anadolu bölgesinin payesi, sebilin tek adresi, tacirin yegâne ikamet hanesi


                            Kolay mı hiç bir şeysiz tüccar olmak
                            Kıt kanaat sabrederek birde ahiliğe ram olmak
                            Kimseyi kandırmadan, ulufeye bulaşmadan ve aldanmadan
                            Tarihin medarı iftiharı olmak, ilkleri başarmak, kente misyon, vizyon katmak


                            O bir başka sevdadır, sılanın tadıdır
                            Hasretin cenahı, özlemin serinliği onunla başka
                            Ne şarkılar söylenir, bağından, cevizinden, hatta üzümünden
                            Mağrurdur, tevazuu ile barışık bir nazardır, mezar ilk adım olarak cana kardır


                            Bağ alınır ki, toprağa belenip göçülsün
                            Bahçeye bakılır ki ikramın letafetiyle ziyadeleşsin
                            Ana yardır, baba diyar gibi hardır, insan manasıyla kelamdır
                            Nice kaleler hala ayaktadır, vuslat niye kul için ardır, sevda ihsan için cenahtır


                            Şehrimin olmak için seçilen aziz nefesler
                            Kimi zaman talan ettiler ve kimi zaman görmezden geldiler
                            Şehrin dile gelen derdini ve efkârı kederini bazen fark edemeden gittiler
                            Layık olan, sinelerde yaşayan, arifi anlayan, meczuba ibretle ve edeple yaşatan


                            Cemaat kültürünü, muhabbet sökününü
                            Yardım ve hayır işlerini önceleyen, inayeti sürurla hasreden
                            Ürettiği kadar tüketmeyen, kanaati hakkıyla bilen, hevesleri nizam eden
                            Kimseye muhtaç olmadan kalkınmasını beceren ve liyakatiyle iştahlar kabartan


                            Bir şehrin, mayasında hülyasına kanmak
                            Üniversite kenti yapmak, komşulara el uzatarak kalkındırmak
                            Kaniş Kültepe kazısıyla, peri bacaları mazisiyle, Erciyesin aşkı haşmetiyle
                            Ne söylense ve ne kadar edebi manada kelam edilse azdır zira Kayseri vicdandır



                            Mustafa Cilasun

                            #770228
                            Anonim

                              Sorma, kalbin sızısını okuyup kaybolma!


                              Haberin var mı ah bir bilsem
                              Yalnızlığın sancısıyla, hasretin acısıyla savrulduğumu
                              Katrenin umut olduğu, sine-i melalimde hazanın solgunluğu ağlatırken
                              Ömür defterim dürülürken, yüreğim hıçkırığın refakatiyle titrerken nerdesin bilmem


                              Nasıl söz etsem, içimi döksem
                              Ummanın feyziyle uzletin serinliğinde inleyerek yansam
                              Fark edecek misin, nefesin aczi yetini terennüm edip ülfet gösterecek misin
                              Bahşettiğin esinin, bahtım için kanaatin, yaşattığın hicranın lütfettiği aşkı busenin


                              Hüzün içinde yazdığım namenin
                              Derlediğim güftedeki dile gelen asudeliğin ve naif kalbin
                              Aşinasına muttali olduğum içli namenin, gittiğin her çay bahçesinde esinin
                              İlhama gark eden, aşkın manasına erdiren, hasretin bağrında inleten edebi kişiliğin


                              Ne vakit dile gelse, yaşlar sinede
                              Ne yapsam, nasıl anlatsam, harıyla kavrularak unutsam
                              Hasrettiğim her ne varsa, iradem aşka ram olmak için bir kusursa, koşsam
                              Ne kadar biliyorsam, ancak nasbiyle sevgiyi hak eden erim derim fedaya amadeyim


                              Ne nefesimle ulviyetine sahibim
                              Ve ne de kutsiyetin rahlesinde nefesi aşikâr eğleyen âdemim
                              Sükûtu ar bilirim, edebi ehlinde görmeyi öncelerim, ibret hanesinde göçebeyim
                              Kitabı celili kıraat ettikçe, kelamın ihsanıyla nazarı önceleyince, ağlamak halimde


                              El açtığım, gönül sayfasına yazdığım
                              Ne varsa, müddete nefes vakıaysa, ölüm dirilmek için başka
                              Nasip olmayan arsa, sinede uhde bırakan hakikatten uzaksa, boyun bükerim
                              Edebi manada sadakatim, kalbi anlamda salahiyetim iradem için mizanı öncelerim


                              Haz namına ne hissetmişsem idrakim
                              Vicdani bakireliğim en kutsi değerim, düşsel lekelerim benim
                              Hissiyatın ilzam eden suhuletiyle, duyguların latifliğiyle hem hal eğler göçerim
                              Kimseye gam olmadan, efkâra bırakmadan, elem içinde yaşatmadan el pençe giderim


                              Mustafa CİLASUN

                              #770231
                              Anonim

                                Ne latif bir şehirdir Kayseri!


                                Elbette ki ne kadar bilirsek
                                Neyi idrakimiz muvacehesince okur ve anlarsak
                                Lafazanlığa bulaşmadan nefesin azizliğinde mutabıksak korkma
                                Hiçbir asabiyet bulunmaz, gönül iklimini soldurmak için yaşanmaz, aşk kokmaz

                                Arz ve nebatat, hayvanat
                                İnsan için var olan ve bu manada anlam bulandır
                                Kalbin serencamında gül koklamak ve lalenin sürurunu kuşanmak
                                Tevdi edilen her ne varsa sahipsiz bırakmadan, vuslat için ihsana, ülfetle akmak

                                Nice badireler yaşamıştır
                                Bazen sahipsizliğin efkârıyla hicrana banmıştır
                                Onun dilini anlamayan, halinde sevdaya gark olmayan biçaredir
                                Mahzunun nefesinde, meczubun hedefinde, arifin ferasetine ram olan bir payedir

                                Ne pastırması, ne mantısı
                                Ne yağlaması, ne gönül bağlaması aşksız olmaz
                                Efsun olan, ilhamla şad olan ve gayreti azimet sayan bir nefestir
                                Erciyesin mağrurluğunda, Ali dağının o hicranında, Hasan dağının meramındadır

                                Etkilet ayrı bir sevdadır
                                Bağbozumunda sevinç ardır, derlenen umut hardır
                                Gönül bu ya yıllara sâri suskunluk var ya, ömür aşk için kar ya
                                Ne acemaşiran nağmeler dinlenir, hasretin hüznüyle seherde kimler için dua edilir

                                Esnaf şehridir Kayseri
                                Tamahkârlığı sevmez, hiddete meyletmez, aşırılığı istemez
                                Fevkalade derinlikli bir kültürün payitahtıdır, edebi nefes meşk ile serdedilir
                                Adabı bilmeyene ne denir, dünyaya bel bağlayan biçaredir, ölümle her an yüzleşilir

                                Yahyalı şelalesi başkadır
                                Sanki dağın hicranıyla dile gelen hıçkırığı böylece duyulur
                                Yahyalı’lı ve rahmetli hacı Hasan Efendi hazretlerinin feyzi her yerde bulur
                                Vecde kapılmak, hakikat için çırpınmak bir başka sevdanın meşkiyle yanmak nurdur

                                Artık kent cazibe halindedir
                                Sefaretler ardı sıra randevu için başvuruyu yapmaktadır
                                Geçmişte dile gelen hangi hikâye varsa, şimdi halkının sunumunda arzdır
                                Cumhurun huzurunda, istikrarın odağında, nefesin kalanıyla hesaplaşan bir şehirdir


                                Mustafa CİLASUN

                                #770232
                                Anonim

                                  Ne bir hüzün iştiyakıydı şikâyetin!


                                  Çaresiz teslim ederim
                                  Nefesin sırrına kaim olan mürvetin hasretindeyim
                                  Ne edebin telakkisindeyim ve ne de yeisin avareliğinde biçareyim
                                  Kalbin yakin olduğu, izanın ram olduğu, ruhun ikramına sunulduğu aşkı isterim


                                  Ne kadar kelam eğlesem
                                  Hecelerin rüknünden sudur eden hakikate yönelsem
                                  Meranım aşinalığında serinleyerek efkârın ilzamında bade içsem
                                  Ötenin sevdasına eremem, titremenin hıçkırığını kesemem, gül için nazarı bilmem


                                  Hoyratlaşan bu lisanım
                                  Yüreğin enginliğinde bilmem ki neyi arar ve yanarım
                                  Yağan karın arından, korlaşan ateşin harından korkan nazarım
                                  Yar deyince, sine aşkın demine erişince, hakikat için feda olmak izzetse baş üstüne


                                  Ne zevkin harına akarım
                                  Ne haksız kazancın sevdasında yol alır buharlaşırım
                                  Vuslatın eşiğinde, ihsanın beşiğinde arlaşıp hicran içinde ağlarım
                                  Kime yanarım ve hangi sebeple halime acırım, kayıtsız kalıp tükenen nefesi anarım


                                  Bin hüzün çöktü gönlüme
                                  Zehrolulan onca nefesin, çile içinde bahtına şükredenin
                                  Gamsızlığın derinliğinde eğleşen sefil nefesin, idrakine ram olduğum meşkin
                                  Aşkın tek heceli gerekçesinin, her harfinde gizlenen ülfetin narında nöbet tutan erim


                                  Ne hakkıyla hevesi yâd ederim
                                  Ve ne de mezarlara sökün eden kısmetsiz nefesi dilerim
                                  Kaçkın ve şaşkın nefeslerin hayâsı için kime ne derim, edebi nasıl nefeslenirim
                                  Ecdadımın hatıratında talan olmuş nesilleri kime şikâyet ederek hüznümü gidereyim



                                  Mustafa CİLASUN

                                15 yazı görüntüleniyor - 1 ile 15 arası (toplam 1,657)
                                • Bu konuyu yanıtlamak için giriş yapmış olmalısınız.