- Bu konu 1,655 yanıt içerir, 13 izleyen vardır ve en son
Anonim tarafından güncellenmiştir.
-
YazarYazılar
-
28 Nisan 2010: 12:46 #662138
Anonim
Buruk bir sızıydı gizlediğim
Kimseye aşikâr etmeden nefeslendiğim, hüzündü elemim
Neyleyim ki onun ıstırabıyla avareyim, vardığım her mekânda biçareyim
Ne bir söz söylerim, ne nefesimin hicranını ayan eğlerim, sitemim sadece demimNe derdi bilirim, ne de illeti
Kader bu ya yazan zaten yegâne kudretin mümtaz sahibi
An onun, can onun, damarlarımda dolaşan kandır korkum, sabırda umudum
Lakin çok yoruldum, uykuya mecalsiz daldım düşlerimde hep sayıkladım kaldımNe vakit ayağa şöyle kalsam
Rasgelelikten azat olarak, meşkin kudretiyle bir ayılsam
Önüme, arkama baksam, hesabın hikmetini yudumlasam kansam, uyumasam
Senden kalan silinmeyen ne varsa, hıçkırıklara dalarak mütemadiyen öyle ansamArtık zor geliyor yutkunmak
Bu ahval üzere söyle, nasıldı sürurun ikliminde yaşamak
Ve her şeyi unutmak, vefa duygusundan sıyrılarak bıçkınlık yaşamak ne ağır
Hasrettiğin ülfetin, fevkalade zarif suhuletin, edebi maharetini düşündükçe anarımNem kaldı, varlığım fedaydı
Gençlikti işte ahvalim o vakit hiç anlaşılmadı, neye yaradı
Ne hissiyat kaldı, ne hakkıyla tefekkürün farkı ardı, yalnızlığım hicrana aktı
Seyrine amade olduğum vagonlar, otoyolda savrulanlar, pencereden sarkan canlarArtık mektup yazamıyorum
Her denediğimde yeise kapılarak yırtıp atıyorum, ağlıyorum
Kokladığım yazıların, hazzıyla geçen onca yıllara rağmen direndiğim o farkın
Hala içimi titretir, nefesimi keser, gözlerimi kaçırdığım insanlar, halime öyle gülerEvet, göçme vaktim yakındır
Aldığım her nefeste sürurun bir başkadır, kar yağdıkça aklaşır
Sineme nakşettiğin her an ve zikrettiğin geçmiş zaman hala yanımda, sancıyla
Kahretmek neye yarar, bahtın badiresinde bilmem ki ne hikmetler var, sen sus yarMustafa CİLASUN
28 Nisan 2010: 12:46 #770031Anonim
Yıllar bir anda geçip gitmişti
Ne bir ser hasretti ve ne de bir sırra hakkıyla eriştirdi
Verilmiş sözleri güftelerdi, vefanın muhayyilesinde ne bariz bir nazardı
Şimdi ne haz kaldı, ne niyazın şevki vardı, ruhum hicrana kanarak aşkla kıvrandıŞimdi söylenmek neye yarar
Ne har kalmış ve ne de sinede açan bahar, hazan var
Kalbim sancılarıyla ağıt yakar, gözlerim fersiz bakar, ne ses çıkar, ne ar
Yoruldum artık, sinemin dirliğinde suskunluk alık alık, zihnim karışık, yürek yanıkVaktin her anı, kuşanmış aşkı
Gönlümde ne bir sevda kaldı, ne de aşk fark yaşattı
Bahtım için biçilmiş yazgı afaktı, sabır içimde hardı, çile ummana aktı
Ne bir dert kaldı, yaşamak artık anılarda kaldı, hasret niye vardı, aşk sineyi kuşattıAynı dili konuşmak yetmiyor
Duyguların müşterekliği bulunmayınca sızı başlıyor
Susmak bazen işe yarıyor, hüznü yudumlamak manalaşıyor, hal kalmıyor
Gözler dalıp gidiyor, ufuk hicranla kavilleşiyor, bir ah çekmek dahi kanaate yetiyorHiç gülmüyorsun diyorlar
Neler çektiğimi bilmiyorlar, ram olduğumu görmüyorlar
Ne hasredilen sevdayı biliyorlar ve ne de hakkıyla anlamayı yeğliyorlar
Akıl bu ya gülüp geçiyorlar, kinaye ederek nasihat ediyorlar, aşkı nefeslenmiyorlarNe kadar gülemesem de
Tavsiye ettikleri çareleri duydukça, gizliyorum yüzümü
Ne medyumlar varmış meğerki kurşun döktürmek kaldı şimdi, acımak işti
Çaresiz sustum, gözlerinin içine bakarak hüznü nefeslendim, haliyle halden geçtimAnlatılmıyor işte, ne hikmetse
Çilenin en bakir çiçekleri açıyor bu efkârlı sinemde, gülmesem de
Dert benimse, veren belliyse, sabrı terennüm etmek edep ister haliyle ve şevkle
Her ne kadar ömür böyle sancılara abat olarak geçse de, mavera var sine-i demimdeMustafa CİLASUN
30 Nisan 2010: 07:33 #770096Anonim
Daldım hülyalar iklimine yine
Aldığım her nefes kalbim için acizliğime bahaneyse
Sinem serdettiğim her katrede makûstur eleme, dilim bigane, zihnim avare
Gıptayı nazar ettiğim solan yaprağın hüznüyle, çıktım şöyle bir hicran seyrineNeyleyim ki yol ediyor divane
Temaşa ettiğim her ibret, idrakim için süruru sahife
Hevesim sudur ettikçe, gönlüme hüzün çöküyor yine, sessizliğim bu halime
Bahtım için ruhumu neler beklemekteyse, ram olayım o açılan meftunum çileyeGün açarken, bülbül şakıyor
Gecenin haşmeti ruhuma bilmem ki neleri aktarıyor
Haşyet kalbimi titretiyor, vicdanım hesabın derdiyle yüreğimi ağlatıyor
Uzandığım ufuklar umudu, mahzun başağın timsaliyle kalbime aşkı bırakıyorSevda dağlıyorsa aşk nurdur
Kul sine-i dirliğinde ihlâsa erişiyorsa nar sürurdur
Tevazuu için kar her manasıyla ibretamiz kefendir, edeptir, muhabbettir
Sadakat edebi nispette kaidedir, feda olabildiğin ölçüde izanın vuslata tabiidirKabir hissiyatımda aşkı demdir
Zevk ise bilincim ile nispettir, kültür idrake tabiidir
Nefes rasgele tevdi edilen bir hüccet değildir, aşk için ziyadedir, kul içindir
İradeyi seçim mizan için en ibretli gerekçedir, aşk tensellikten arî izzette aittirArif, ruhun ve kalbin bahtıdır
Dervişlik, azimetin ve takvanın sadrında ahenktir
Kul olabilmek, gülü dikeniyle terennüm ederek nefeslenmek nefsi merhaledir
Gönlü ihata eden har, müddeti nefeste aşikâr olan ar, insan için vuslat ne baharSuyun sükûnetin aşk edeptir
Karın letafetinde ruhuma sudur eden sevda nardır
Dil ihsandır, kelime anlamdır, kalbim sahibine iltica ettikçe gam bühtandır
Yaşamak bu anlam içinde farkı farkıyla aklayan sanatı, ahirim için koklamaktırMustafa CİLASUN
30 Nisan 2010: 07:34 #770098Anonim
Açmayın sine-i efkârımın örtüsünü
Küllenen melalimin sancıya türap olan hicran öyküsünü
Dinlemeyin kalbimin hazin nağmesini, ruhumu bizar bırakan hançerini
Titreyen şu hali acizliğimde avareleşen hislerini, dinmeyen nidamdan göz paremiUmut, vuslat için aşkı sultandır
Yeis içinde nefeslenmek, sine için fevkalade bir zayiattır
İnşirah kalp için ihsandır, kul için ihlâs niye farktır, aşk feda için aktır
Yakan hicran, buğulayan her an, mavera yolculuğunda aşkı coşkuyla hale koyanRuhumun mateminde hasret ar
Lakin korkular içinde nefes almak, yüreğimi çok dağlar
Vaat edilen hazlar, merakı önceleyen soluklar cennete girmek için ağlar
Müddeti nefes için andığım, yüreğimin haresinde hüzünle baktığım farklılığım acıYanan ocağın umuduna kanan
Issız köşelerde avareliğin sefilliğinde merakı yudumlayan
Kanayan sinenin hali efkârını hiç anlamadan yaşayan ve haykıran can
Kudretin payesini, nefesin acizliğini, ömür için vaat edilen suali bilmeyince ağlarSefilliğim aklıma düştükçe kar yağar
Lal olan dilimin bizarlığı sineme akarak yüreğimi dağlar
Ne andığım o korkutan nar ve ne de idrakine vasıl olamadığım her bahar
Umutlarım için bekleyen filizlerde bir aşkı sevda var, kim hali fakirliğime yanarSeslenmeyin derin bir uykuyla irkileyim
Düşlerin serencamında hülyaların şevkiyle hasrete ereyim
Nefesim oldukça hazanı neyleyim, temaşa ettiğim nispette aşkla göçeyim
Ah halimin derinliğine nüfus eden hazin kederim, kabrim için ölümle bedelleşirimNefsimi bekleyen haşyetli bahanelerim
Ne söylesem hakikat için kalbimin sahifelerinde eğleşirim
İnayet için hamiyeti kimden dilerim, ah görgüsüz melalim seninle neylerim
Mizan için niyaz ederim, kalbimin sahibine iltica ederek umudu aşkla yâd ederimMustafa CİLASUN
30 Nisan 2010: 07:34 #770099Anonim
Ağlıyorum sessizliğin ikliminde
Ruhumu davet eden esrarın mahzun sahifesine
Dilimin duçar olduğu edebin suhuletindeki naif masumiyete
Nefesime refakat eden, yarım asırlık kelime mazime, ibretin fevkiyle idrakimeNe vakit bir yel nüfus etse halime
İçimin anbean titrediği melalimle seyre salarım
Öyle bir hakli sine-i hicranım vahalara uzanıp uyur kalırım
Aşk için ağlarım, yangınlığın hasretiyle ruhuma artık bu vakitte ne anlatırımErciyesin yamaçlarına bakarım
Ağustos sıcağında dahi erimeyen karı ülfetle anarım
Sevdanın pervazlarındaki aczi yetime boyun büker ağlarım
Yanarım, hali perişanlığıma, kuruyan pınarlara ve solgunlaşan hazin hazanaBir damla suya hasreti yaşayana
Aşka bigane kalarak ve mahrum olarak nefesi bırakana
Yüreğimi dağlayan hicrana, umudun süruruyla sabahlatan korkuya
Akşamdan arta kalan her ne varsa, feda olsun ömrün özlemindeki efkârlı aşkaNefesin feyzini ve aşkın hüznünü
Üflenen neyde barizleşen vecdi temaşa ettikçe göçüyorum
Ruhuma aşina olan her ne varsa, çıktığım ufkun kanatlarında anıyorum
Sine-i efkârımla demlediğim hüznü bırakıyorum, hicranın perdelerini açıyorumTutunduğum ne varsa, aşk narsa
Cennet için nefes almak ne kadar muğlâksa, rıza sevdada
Feda olmak, ihlâsa ram olarak tefekkürün zindeliğinde yaşamak ardır
Vuslat bu manada ruhuma anlam kazandıran hardır, yoksa kalbim hicrandadırLalelerin ülfeti, gülün mefkûresi
İrademe gem olan zafiyetlerin bahaneler içinde ki zulmeti
İnayet için vaat edilen ve hikmetinde gizlenen sabrın erdemli güzelliğini
Bekleyen tertemiz kefeni, mizan için tevdi edilen letafeti hesap ettikçe ağlıyorumMustafa CİLASUN
30 Nisan 2010: 07:35 #770100Anonim
Bin kızıl çöl çöktü yine gönlüme, akşamdan beri
Ülfetin naifliğine alıp götürüyor o sazın aşkı teli
Serdedilen güftenin zarafeti, mısraların aşkın seli
Değmesin göğsüme artık hüznün kuşatan esenliğiNeyleyim ki garibim yine gönül hanemde hasretim
Özlemin bahtından esen nidaların sükûnunda erim
Hali fakirliğime çaresiz boyun bükerim, ah inleyim
Duyulsun artık, şu sinemi dağlayan elemde nefesimNe bekleyen narın korkusu ve ne de yolculuk argını
Yüreğimi dağlayan hasretin kuşattığı o aşkı hicranı
Ram olduğum hazanın o sessiz şarkısı akan gözyaşı
Deva sunmuyor baharım kutlu umudu, aşkı muştusuYine gönlüm virane, geceler haşyetiyle aşkı merdane
Ruhum amadedir mizan içinde bekleyen her haşyete
Sine-i solgunluğum geçit vermiyor sevda meşalesine
Ne söyleyim artık zırha bürünen ses vermeyen o yâreDurgun suların anlattığı ve misali hakikatte kadere
Yazgımın hasrettiği her sahifesinde yaşattığı kedere
Muhtacım kalbimin hicranında buutlaşan her nefese
Mahkûm olduğum elemli esarete, hasretim kutlu seseNe kaldı artık ömrü baharımda hazan hüzünle akar
Sessiz çığlığım yıllardır sinemi acılarıyla çok dağlar
Çekildiğim ıssız sokaklarda yüreğimi hicranla yakar
Ne anam ağlar, kalbim suhuletin bağrında aşk yaşarYalnızlığıma refakat ediyor hissiyatımla o mısralar
Kuytu köşemde nicedir bekleyen, solgundur umutlar
Kabir için kaldı artık alınan sessiz hüzünlü soluklar
Yüreğimi buğulayan yaşadığım o korkular ve ağıtlarMustafa CİLASUN
30 Nisan 2010: 07:37 #770101Anonim
Bazen alıp ummana götüren
Nefesin feryadını gizleyip ifşa etmeden gözyaşı döktüren
Yalnızlığın pervazlarında umut içinde dilenen, gönlün efkârını dile getiren
Hicranın letafetine erdirip çaresiz boyun büktüren, hali bizarlığımı fark ettirmeyenBiga’n olduğum esrarı hüzün
Figan ettiren her müşkülü ülfetin firakıyla yanar ağlarım
Dağların yamaçlarında, hazanın bahtında sabahlayarak niye sancı yaşarım
Çaresiz susarım, bu sızının ilzamını ummana bırakır, hecenin diliyle kime yanarımGönül ya sözün özünde aşk ar
Ne virane yürek sevda harıyla yanar ve ne de hevese kanar
Tefekkürün meşkiyle neyi anar, ruhun sancısı hali sarar, hangi esrarın şevki kar
Her ne varsa hakikatin serencamında ihtişamlı bir bahar, öte aşk için nar umut varFirakın aşkıyla firkat yanar
Dağlayan hangi nağme varsa, hüzün içinde sinede başlar
Yağan kar, esen rüzgâr, zemherinin hicranında sayıklamalar niye dağlar ey yar
Yıllara sâri sakladığım umutlarım sinemi okşar, avareliğim kimin kadri için bizarBilmem niyedir çok görüyorsun
Ne dile geleni okuyor ve ne de hicranın sesini anlıyorsun
Bu halin, fakirliğe müptela melalin, yanan kalbin aşkına yaban kalıp kaçıyorsun
Bilmem ki niye yapıyorsun, bahtın dilinden anlamadan bahanelere kanıp akıyorsunAkan suyun nefesinde ne var
Hissiyat canın iradesi için müşkülü melal, aşk hak için ar
Niye gönül yanar, dil kelamın kadriyle sevdaya dalar, umut için hangi vakit har
An yüreğimin sahifesinde ne ibretli nazar, vakti sadakat için aşk kalbime niye akarMustafa CİLASUN
30 Nisan 2010: 09:32 #770111Anonim
Ne kalbin latifliğine malikim
Ne hasretin bağrında nida eden bir sefilim, söyle kimim
Kal’i anlamayan, hale yaban olan bu avareliğim kimin eseri söyle dinlerim
Ne söylerim, bahtım için ayandır ahvalim, derdi nefeslenir, çileyi bade-i içerim
Ne seyrine muhtaç olduğum ar
Ne ruhumdan medet uman ibretli nazar, ey yar kim anlar
Sessizliğin letafetindeki idrakim dalgaların insicamında haşyete öyle akar
Hazan vakti, zemheri şahitti, müddeti nefes ki kalbe refakat etti, hal çekildi gitti
Hicranın demindedir sine-i hal
Hüzün, ruhumu kuşatıyor ey sessizliğin ülfetindeki yar
Kar her demde halime yağar, sağanak umuda kanar, ne vakit açacak bahar
Ne sözün kıdemi, ne sazın alıp götüren fevki, sazendenin hicran içinde zehrettiği
Niye çok görüyorsun bir söyle
Nefesin azizliğinde ikamet eğleyerek bir telaşa meyletme
Ne ten, ne zevki âdem ve ne de edepten nasipsiz olan insani âlem halimde dem
Tefekkür niye erdem, nasip kim için sabrı kıdem, sırrın kâtibi kim için aşkı kalem
Ne yazılsa, dil sükûtla aklaşsa
Pek latif olan ülfetli kalbin firak için hasrete şöyle kansa
Anlamını kaybeden her ne varsa, şayet hakikatten uzaksa, o vakit kalp anlasa
Dil sussa, hal unutsa, narın haşyeti kuşatsa, bu manada yaşamak bir umutsa anla
Çekilmek, nefesi dürüp göçmek
Mukadder olan zamanı beklemek, esinin rahlesinde ölmek
Edebin her halini nefeslenerek yürümek, düşünmek muhayyile içinde yüzleşmek
Ne vakit vaki olacaksa, mısraların dili halinde anlaşılmayınca, yazmak sızlatınca
Mustafa CİLASUN1 Mayıs 2010: 09:07 #770144Anonim
Bir dert ki umman için kifayetmiş
Mecnunun ıstırabını kim anlar, hakkıyla sancı yaşar yanarmış
Virane olmak, hali hazan içinde solmak, düşen yaprağın melalinde okunmak
Ne yaraymış, hicranın katresine banmış, ne kadar nida etse de duyulmayan aşkmış
Hakikat bilmem kim için farkmış
Gönlün inşirahı, yüreğin yangınlığı hal iklimini kuşatan harmış
Nar aşksa, ar haksa ve edep mutlaksa, hissiyatın ilzamı nasip için muratmış
Anlatamadığım, dilin sızısıyla dağlandığım, sine-i efkârımı sakladığım sevda armış
Ne yazılan nameler nede güfteler
Ayan olmayan elemli kaderler, sinelerin serencamında ne demler
Mızrabın hıçkırığında, rüzgârın uğultusunda, mahzunun bağrından sancılar
Ne umudun, niyetin hasadındaki korkunun, solgunluğa duçar olan sabrın hesabı var
Bir devlet ki nefese bedel değer
Şayet insana yaraşan, kul olmaya ramak kalan umdeler solmuşsa
Mefkûre denen uhdeler tükenmişse, idealler zevk için maslahat olmuşsa acıdır
Niye gençlik erdemin, faziletin, edebin, ülfetin, firkatin, öte sancısından arî olurlar
Tensellik için bahane uydururlar
Aldatmaktan, hissiyatı karatmaktan, kalbin sesini anlamamaktan
Naifliğin, zarafetin farkına vakıf olmadan yaşamaktan ve gülü kopartmaktan
Âdem, adam olmadıkça, insan beşerlikten kurtulmadıkça, kul ki ihlâsa kanmadıkça
Her ne yazılsa sadakat olmayınca
Vuslatın hesabı yapılarak yaşanmayınca aklım olsa da acım başka
Ne konuştuğum nefeslerin ve hatta viranelikte yaşayan mahzun kişilerin hülyası
Hasretine matlup olduğu ütopyası, dünyevilik adına serdettiği ahkâmı kalbi anlasa
Sen ağlama, ben ağlarım korkma
Bir nesil ki yozlaştırılıp yeksana tabii olunca, aldatmak bir yarışsa
Kul utanmayınca, insan hilkatini unutunca, yaşamak varlık namına sunulunca
Korkmak bana yaraşır, ağlamak kalbim için ardır, sinem için öte bir sevdayı-ı aşktır
Mustafa CİLASUN3 Mayıs 2010: 13:22 #703232Anonim
Çaresiz sustum söyleyemedim!
Evet
çaresiz gizledim serdetmedim
Ruhumu okşayansinemi kuşatan hicranı nefeslere ayan etmedim
Bir anlamda çaresizdimhissiyatımın esiniyle meşk ederek serinledim geçtim
Yıllara sâri hüzünle bahtıma boyun büktümsabrı nefeslendim
öteyi terennüm ettim
Bilemezdin
esin verdin veda ettin
Nerden bilecektinbahşettiğin asudeliği elbette bilemezdin
naiftin
Gözlerini gizledikçeedebi önceleyince beklenmeyen ilham sinemi ihata ettikçe
Susuyordum bütün dikkatimle esinin ihtişamını dinliyordum sürura niye akıyordumYüreğin acizliğine hak veriyordum
Yalnızlığın sessizliğinde yol alırken sükût ederken karşıma çıktın
Fevkalade zarif ve bir o kadarda naif halinizleözür dileyerek sual etmiştin
Nedense hayli şaşkınlık içindeydim beklemediğim duyguların sökünüyle karşılaştımEdebi derinliğiniz ve içtenliğiniz
Kalbimi bizar ediyorduhalimi alıp hasretin bağrında serinletiyordu
Kelimelerin gücününefesin kutsiyetini
meramın insicamını seninle keşfettim
İnşirahın o titreten ihtişamıylanazarın manaya mukadder hazzıyla karşılaşmıştım
Ruhumun hicranını fark ettim
Kalbinizin ülfetinihamiyetperver letafetini
nezaketi nefeslendim
Ne söylemişsemne kadar meramı hasretmişsem kifayetsizdir itiraf ediyorum
Hal dilinden pek anlayamadığımıkal için sarfı nazar ettiğimi latifliğinizle anladım
Sanki ayılmıştım
başkalaştım
Vaktin ne çabuk geçtiğini hiç fark etmedimziyadesiyle sevinmiştim
Sinemde uhde olarak kalan ne kadar sızım varsamaksat duyguyu yaşamaksa
Her ne kadar aynı lisan konuşuluyor olsa daferagat ve feda olmak maksatta yoksa
Yaşamanın efkârıyla hayatta
Her neye vasıl olmak şartsızsairadi olmak azimet olsa da farkıyla
Nefesin latifliğininazarın ibretamiz yüceliğini
halin hüznünü sürura erdirmektir
Kal için niyetinhal için sadakatin
edep için nezaketin kaygısıyla yaşamak
farktır
Mustafa CİLASUN
3 Mayıs 2010: 14:25 #770218Anonim
Kurşundan beterdi sözlerin!
Ne söylesem
Ve hatta seslenmeden boyun büksem
Sine-i melalinde her ne kalmışsa bilmem serdetsen
Nazarını gizlesen, edebi hiçlesen, sile gelenle yetinip çekip gitsen
Ar etmeyeceğim, elemi nefeslenmeyeceğim, sadece hali avareline gülüp geçeceğim
Ne davet ettim
Ve nede nefesin hasredilenine buyur ettim
Mağrur bir düşüncenin kadriyle etrafımdan habersizdim
Geldin, müsaade istedin, yanı başıma oturuverdin ve garipsedim
Bilmem nedendir ve hangi gerekçedendir içini döktün, çileyle örtüştüğünü gördüm
O an çaresizdim
Ne yapsam ve hatta ayağa kalkıp ayrılsam
İçim elvermiyordu, hüzün sökün ediyordu, ne kadar acıydı
Sanki sen bir başka diyardan gelmiş, seçim hakkı gasp edilmiştin
Bir anlamda çaresiz köleydin, tabii olduğun örfün gailesinde yaşayan bir çileydin
Etrafa bakıyorum
Ne kadar nisa nefesi varsa durmadan akıyordu
Kimi telefon muhabbetinde, kimi dondurma yalama derdindeydi
Sigara içenler bir marifetin derdiyle, gülmelerin kriziyle, sesin ahenksizliğiyle
Senin halinden ve içine düştüğün gariplikten kayıtsız olarak ve seni anlamayarak
Manadan kopmuş
Maksadına ram olmuş, garip nefesle kaybolmuş
Ülfeti unutmuş, erdemi yok olmuş, enteresan kokulara adanmış
Ne kadar tensellik varsa, zevk şayet buysa, maskaralık makamsa onun olsun
Senin çektiğin çile, sabrın ibriğinden içilince, gözlerin kendinden geçince baht kime
Söyleme artık yeter
Zannettiğim adamlıktan ne kadar uzakmışım meğer
Ne arifi bilirim ve ne de velinin nefesine erişirim, ah kuytu fakirliğim
Kime şimdi ne söylerim, bigane kalan yürek için ne derim, elbette ki niyaz ederim
Kalan ömrün için, hasrettiğin fedakârlık kimin için bir seçim, vuslat aşk için ilim
Mustafa CİLASUN
3 Mayıs 2010: 15:40 #770219Anonim
Seyrediyorum o tepeden Kayseri’yi!
Altı binyıllık bir mazinin erdemi
Ne kalesi, ne Erciyes’i ve hatta bin bir hikâyesi
Seyyahın derlediği manzumesi, çektiği çilelerin ibret perdesi
İç Anadolu bölgesinin payesi, sebilin tek adresi, tacirin yegâne ikamet hanesi
Kolay mı hiç bir şeysiz tüccar olmak
Kıt kanaat sabrederek birde ahiliğe ram olmak
Kimseyi kandırmadan, ulufeye bulaşmadan ve aldanmadan
Tarihin medarı iftiharı olmak, ilkleri başarmak, kente misyon, vizyon katmak
O bir başka sevdadır, sılanın tadıdır
Hasretin cenahı, özlemin serinliği onunla başka
Ne şarkılar söylenir, bağından, cevizinden, hatta üzümünden
Mağrurdur, tevazuu ile barışık bir nazardır, mezar ilk adım olarak cana kardır
Bağ alınır ki, toprağa belenip göçülsün
Bahçeye bakılır ki ikramın letafetiyle ziyadeleşsin
Ana yardır, baba diyar gibi hardır, insan manasıyla kelamdır
Nice kaleler hala ayaktadır, vuslat niye kul için ardır, sevda ihsan için cenahtır
Şehrimin olmak için seçilen aziz nefesler
Kimi zaman talan ettiler ve kimi zaman görmezden geldiler
Şehrin dile gelen derdini ve efkârı kederini bazen fark edemeden gittiler
Layık olan, sinelerde yaşayan, arifi anlayan, meczuba ibretle ve edeple yaşatan
Cemaat kültürünü, muhabbet sökününü
Yardım ve hayır işlerini önceleyen, inayeti sürurla hasreden
Ürettiği kadar tüketmeyen, kanaati hakkıyla bilen, hevesleri nizam eden
Kimseye muhtaç olmadan kalkınmasını beceren ve liyakatiyle iştahlar kabartan
Bir şehrin, mayasında hülyasına kanmak
Üniversite kenti yapmak, komşulara el uzatarak kalkındırmak
Kaniş Kültepe kazısıyla, peri bacaları mazisiyle, Erciyesin aşkı haşmetiyle
Ne söylense ve ne kadar edebi manada kelam edilse azdır zira Kayseri vicdandır
Mustafa Cilasun4 Mayıs 2010: 08:46 #770228Anonim
Sorma, kalbin sızısını okuyup kaybolma!
Haberin var mı ah bir bilsem
Yalnızlığın sancısıyla, hasretin acısıyla savrulduğumu
Katrenin umut olduğu, sine-i melalimde hazanın solgunluğu ağlatırken
Ömür defterim dürülürken, yüreğim hıçkırığın refakatiyle titrerken nerdesin bilmem
Nasıl söz etsem, içimi döksem
Ummanın feyziyle uzletin serinliğinde inleyerek yansam
Fark edecek misin, nefesin aczi yetini terennüm edip ülfet gösterecek misin
Bahşettiğin esinin, bahtım için kanaatin, yaşattığın hicranın lütfettiği aşkı busenin
Hüzün içinde yazdığım namenin
Derlediğim güftedeki dile gelen asudeliğin ve naif kalbin
Aşinasına muttali olduğum içli namenin, gittiğin her çay bahçesinde esinin
İlhama gark eden, aşkın manasına erdiren, hasretin bağrında inleten edebi kişiliğin
Ne vakit dile gelse, yaşlar sinede
Ne yapsam, nasıl anlatsam, harıyla kavrularak unutsam
Hasrettiğim her ne varsa, iradem aşka ram olmak için bir kusursa, koşsam
Ne kadar biliyorsam, ancak nasbiyle sevgiyi hak eden erim derim fedaya amadeyim
Ne nefesimle ulviyetine sahibim
Ve ne de kutsiyetin rahlesinde nefesi aşikâr eğleyen âdemim
Sükûtu ar bilirim, edebi ehlinde görmeyi öncelerim, ibret hanesinde göçebeyim
Kitabı celili kıraat ettikçe, kelamın ihsanıyla nazarı önceleyince, ağlamak halimde
El açtığım, gönül sayfasına yazdığım
Ne varsa, müddete nefes vakıaysa, ölüm dirilmek için başka
Nasip olmayan arsa, sinede uhde bırakan hakikatten uzaksa, boyun bükerim
Edebi manada sadakatim, kalbi anlamda salahiyetim iradem için mizanı öncelerim
Haz namına ne hissetmişsem idrakim
Vicdani bakireliğim en kutsi değerim, düşsel lekelerim benim
Hissiyatın ilzam eden suhuletiyle, duyguların latifliğiyle hem hal eğler göçerim
Kimseye gam olmadan, efkâra bırakmadan, elem içinde yaşatmadan el pençe giderim
Mustafa CİLASUN4 Mayıs 2010: 11:06 #770231Anonim
Ne latif bir şehirdir Kayseri!
Elbette ki ne kadar bilirsek
Neyi idrakimiz muvacehesince okur ve anlarsak
Lafazanlığa bulaşmadan nefesin azizliğinde mutabıksak korkma
Hiçbir asabiyet bulunmaz, gönül iklimini soldurmak için yaşanmaz, aşk kokmaz
Arz ve nebatat, hayvanat
İnsan için var olan ve bu manada anlam bulandır
Kalbin serencamında gül koklamak ve lalenin sürurunu kuşanmak
Tevdi edilen her ne varsa sahipsiz bırakmadan, vuslat için ihsana, ülfetle akmak
Nice badireler yaşamıştır
Bazen sahipsizliğin efkârıyla hicrana banmıştır
Onun dilini anlamayan, halinde sevdaya gark olmayan biçaredir
Mahzunun nefesinde, meczubun hedefinde, arifin ferasetine ram olan bir payedir
Ne pastırması, ne mantısı
Ne yağlaması, ne gönül bağlaması aşksız olmaz
Efsun olan, ilhamla şad olan ve gayreti azimet sayan bir nefestir
Erciyesin mağrurluğunda, Ali dağının o hicranında, Hasan dağının meramındadır
Etkilet ayrı bir sevdadır
Bağbozumunda sevinç ardır, derlenen umut hardır
Gönül bu ya yıllara sâri suskunluk var ya, ömür aşk için kar ya
Ne acemaşiran nağmeler dinlenir, hasretin hüznüyle seherde kimler için dua edilir
Esnaf şehridir Kayseri
Tamahkârlığı sevmez, hiddete meyletmez, aşırılığı istemez
Fevkalade derinlikli bir kültürün payitahtıdır, edebi nefes meşk ile serdedilir
Adabı bilmeyene ne denir, dünyaya bel bağlayan biçaredir, ölümle her an yüzleşilir
Yahyalı şelalesi başkadır
Sanki dağın hicranıyla dile gelen hıçkırığı böylece duyulur
Yahyalı’lı ve rahmetli hacı Hasan Efendi hazretlerinin feyzi her yerde bulur
Vecde kapılmak, hakikat için çırpınmak bir başka sevdanın meşkiyle yanmak nurdur
Artık kent cazibe halindedir
Sefaretler ardı sıra randevu için başvuruyu yapmaktadır
Geçmişte dile gelen hangi hikâye varsa, şimdi halkının sunumunda arzdır
Cumhurun huzurunda, istikrarın odağında, nefesin kalanıyla hesaplaşan bir şehirdir
Mustafa CİLASUN4 Mayıs 2010: 12:33 #770232Anonim
Ne bir hüzün iştiyakıydı şikâyetin!
Çaresiz teslim ederim
Nefesin sırrına kaim olan mürvetin hasretindeyim
Ne edebin telakkisindeyim ve ne de yeisin avareliğinde biçareyim
Kalbin yakin olduğu, izanın ram olduğu, ruhun ikramına sunulduğu aşkı isterim
Ne kadar kelam eğlesem
Hecelerin rüknünden sudur eden hakikate yönelsem
Meranım aşinalığında serinleyerek efkârın ilzamında bade içsem
Ötenin sevdasına eremem, titremenin hıçkırığını kesemem, gül için nazarı bilmem
Hoyratlaşan bu lisanım
Yüreğin enginliğinde bilmem ki neyi arar ve yanarım
Yağan karın arından, korlaşan ateşin harından korkan nazarım
Yar deyince, sine aşkın demine erişince, hakikat için feda olmak izzetse baş üstüne
Ne zevkin harına akarım
Ne haksız kazancın sevdasında yol alır buharlaşırım
Vuslatın eşiğinde, ihsanın beşiğinde arlaşıp hicran içinde ağlarım
Kime yanarım ve hangi sebeple halime acırım, kayıtsız kalıp tükenen nefesi anarım
Bin hüzün çöktü gönlüme
Zehrolulan onca nefesin, çile içinde bahtına şükredenin
Gamsızlığın derinliğinde eğleşen sefil nefesin, idrakine ram olduğum meşkin
Aşkın tek heceli gerekçesinin, her harfinde gizlenen ülfetin narında nöbet tutan erim
Ne hakkıyla hevesi yâd ederim
Ve ne de mezarlara sökün eden kısmetsiz nefesi dilerim
Kaçkın ve şaşkın nefeslerin hayâsı için kime ne derim, edebi nasıl nefeslenirim
Ecdadımın hatıratında talan olmuş nesilleri kime şikâyet ederek hüznümü gidereyim
Mustafa CİLASUN -
YazarYazılar
- Bu konuyu yanıtlamak için giriş yapmış olmalısınız.