• Bu konu 660 yanıt içerir, 33 izleyen vardır ve en son Anonim tarafından güncellenmiştir.
6 yazı görüntüleniyor - 661 ile 666 arası (toplam 666)
  • Yazar
    Yazılar
  • #798622
    Anonim

      uğur Rapor edilen mesaj;

      Nedeni:

      Quote:
      YANLIŞLIKLA ATTIĞIM UYDURMA BİR YAZI OLDUĞU İÇİN SİLİNSİN……..İSTEDİM……..

      Mesaj: HACI Caner KUTLU’nun hikayesi…
      Forum: Makale – Menkıbe ve Denemeler
      Yöneticiler: ebrar172, La-Tahzen

      Rapor edilen mesajın sahibi: uğur
      Rapor edilen mesajın içeriği:

      Quote:
      HACI
      19 Ekim 2011 / 11:02
      Caner KUTLU’nun hikayesi…

      Uçsuz bucaksız bozkırın dar ve tozlu yolunda boğazın gıcık tutmuş sesiyle yol alıyoruz; (üç kişiyiz) 70 model, alev kırmızısı opelin altından üstünden kayan kayalar ve titreyen etlerimizin boşluğunda dalgalanan konuşmalar kimin kulağında ıslanıyorsa cevabı aynı frekansla anlamsız, belirsiz, gayesiz sözcüklere yükleyip geri yolluyor; konuştuğumuz dil tabiatın dili, her nefeste bozulan sözler, lehçeler, ağızlar, bozkırın boğazı yakan, dili boğaza sürtüp genizden soluyan sözcükler, tozun, kirin, altından etleri zıplatan kayanın, rüzgarın, sesin renk verdiği, şekil verdiği bozkır doğasının kuru dili; külüstür, alev kırmızısı aracın ağzından burnundan akıtılan birbirini anlamayan, ancak anlaşan, süregelen, aslında monologlarla yürek yakan…
      Bir fren sesiyle, epey sonra daha da dar bir yola giriyoruz. Kıvrılıp giderek, kısa süre sonra devasa bir köşkün önünde duruyoruz.
      Bahçesinde güllerin, çimenlerin boy attığı, havuzunda balıkların oynaştığı, kırmızı çatısı altında ahşap merdivenlerin azametle karşıladığı, güzel, hayret verici bir yer burası. Park etmiş araçlar, bahçesindeki ağaç masada alabalık yiyen çiftler; karayağız bozkır delikanlısının yanında başak sarısı bir rus kızı, gülüşmeler, şehvetli bakışlar arasından geçip uzun merdivenleri tırmanıyoruz.
      Bizi, elinde iki kocaman alabalıkla Hacı karşılıyor, hoş geldiniz derken, alabalıkları hemen elinden alıyorlar, elimizi sıkıyor.. altmış yaşlarında, beyefendi, nazik, güleryüzlü, mütevazi, sakin tavırlı. Merdivenlerin sonunda uzun bir salon açılıyor, masalar, insanlar, kahkahalar; karayağız bozkır yiğitleri, takım elbiseli, kravatlı, ince bıyıklı beyefendiler, başak sarısı, beyaz etli, balık bakışlı, soluk benizli rus kızları, ortada karışık diller, bedenin ateşli sözcüklerini harlıyorlar.
      Bir süre sonra Hacı da bize katılıyor, oğlunu tanıştırıyor, esmer, iri yarı, elleri bağlı karşımızda ezik bir edayla hoş geldiniz diyor; Hacı masayı donatın diyor, beyefendiler benim misafirim, oğlu eğik başıyla geri çekiliyor.
      Biraz sonra kuş sütü eksik masa donatılıyor, ben alkol almıyorum diyorum, diğer arkadaşlar rakı içeriz diyorlar, Hacı ben de kullanmam diyor. Arkada yüksek kahkahaların olduğu tarafa baktığımı görünce karşılıklı gülümsüyoruz, hacı, hayat biraz da böyledir diyor. O sırada 4-5 yaşlarında ikiz erkek çocukları geliyor, Hacı’nın kucağına atlıyorlar, sonra koşarak uzaklaşıyorlar, torunlarım diyor, oğlumun.
      Masadakiler aşktan bahsediyorlar, ben aşkı yalnız yaşarım diyorum, iki kişinin arasına sıkışmalı diyorum. Hacı, telefonundan bir resim gösteriyor, yirmi yaşlarında esmer güzeli bir kız, benim sevgilim diyor, şehirde, meslek yüksek okulunda okuyor, seviyorum onu, her hafta sonu yanına giderim, bunu sadece ikimiz biliyorduk, artık sen de biliyorsun.
      Balıklar, ardından etler gelince yemeğe koyuluyoruz, hacı, sakince anlatmaya başlıyor, İstanbul’u, oradaki yıllarını. İstanbul ortak aşkımız oluyor; Boğaziçi, sonra Kapalıçarşı, ticaret yaptığı günleri anlatıyor. Buradan mal götürüyordum diyor, ortağımla karşılıklı gidip gelirdik, başta çok iyi para kazandık, boğazda bir ev aldım, yatım, katım oldu, sonra işler bozuldu, insanlar bozuldu, ortam bozuldu. Babam sırtında yüküyle şehre mal taşırdı, ben İstanbul’a kamyonlarla mal taşıdım, sonunda babam burada öldü, ben de şimdi buradayım, yaşıyorum. Şükür, elimde bu köşk kaldı, dostlarım var, güzel kızlarım var, beni seviyorlar, ben de onları seviyorum. İş çevresinde, memur kesimde, siyasette birçok ahbabım var, sağ olsunlar, gelirler, eğlenirler, yer içerler, gönülleri hoş olarak giderler.. aşk satarım, anlık sevgiler sunarım, kapanmış yüreklere, beyaz inci tanesi koyarım. Burada her şey güzeldir, uyanınca baş ağrısı, hüzün, pişmanlık yapışırsa da çabuk atlatırlar, tekrar isterler, tekrar gelirler, umut, sevgi benim pazarımda olan şeyledir diyor.
      Sonra, derin bir iç çekiyor. Ben şefkatin süt kokusunu andıran lezzetini aradım beyim diyor, annem beni doğururken ölmüştü, ben anne sütünü bilmem. Emdiğim göğüslerin, özümdeki sütün kokusunu vereceğini düşündüm hep; yıllarca annemin mezarına gidip, hatırasını kazdım, kazdıkça özüme, ağzımı dayayacağım annemin kokusuna yaklaşmayı umarak, her kadından mezarına, arzın merkezine ulaşmayı bekleyerek kazdım durdum. Sonunda ulaştığımı sandığım yerden kızgın ateşler çıkıp yüreğime girdi; çıkamıyorum, cehennem benim içimdedir. Biliyorum bir gün öleceğim, içimdeki cehennem tüm vücuduma yayılacak, etrafa saçılacak, beni, ailemi, torunlarımı, dostlarımı alıp götürecek, yakacak. Sonuç, beyim, sonuçta yanık bir süt kokusu kalacak.
      Balıktan son bir lokma alıp doğruluyorum. Masadakiler, bu ne acele der gibi yüzüme bakıyorlar. Hacının gözlerine uzunca bakıyorum. Bu kızlar, senin malın değil Hacı diyorum, çoğunun çalışma izni yok, annelerinin yüreklerinden söküp getirdiğin bu kızlar, senin derdinin çaresi değil. Ellerinden pasaportlarını alıp, zorla çalıştırdığın bu insanlar seni sevmiyorlar, incecik, süt beyazı, gülen bu gözler, senin aradığın değil; işte en son yaşanan olay, zavallı bir kız senin yüzünden intihar etti, daha fazla dayanamadı. Bu insanlar senden kurtulmanın yolunu arıyorlar hacı, senin sütü bozan sıcaklığını istemiyorlar. Hakkında tutuklama kararı var, biliyorsun; kaçmanın yararı yok, gerçeğe teslim olmalısın. Seni alacaklar, dışarıda bekliyorlar diyorum.
      Peki beyim diyor, kısık bir sesle, zavallı, küçük bir çocuk gibi omzuma hafifçe dokunarak.

      #798623
      Anonim

        İyi bir duruş sağlık getirir!
        19 Ekim 2011 / 06:00
        Uzun saatler oturmaktan ya da ayakta durmaktan kaynaklanan duruş bozukluğu ve kamburluk sağlığı tehdit ediyor

        Saatlerce oturmak ya da yer değiştirmeden ayakta kalmak zorunda olanların karşılaşabileceği problemlerin başında duruş bozukluğu geliyor. Uzmanlar, tedavi edilmezse kalıcı sağlık sorunlarına yol açabilecek bu problem için gündelik hayatta dikkat edilmesi gereken kuralları ve egzersizlerin önemine dikkat çekiyor.
        Duruş bozukluğu genellikle uzun boylularda, hareketsiz olarak ayakta ya da oturarak çalışanlarda görülüyor. Masa başı çalışmalarda, kalem ya da klavyeyle yazı yazarken kollar öne doğru gelince omuzdan itibaren kaslarda uzama meydana geliyor ve uzayan kas daha güçsüz oluyor. Vücudun ön kısmıyla arka kısmı arasında güç farkı duruş bozukluklarını doğuruyor. Güçsüz tarafı egzersizle takviye etmek duruşu da düzeltiyor.
        Amerika’daki doktora gitme nedenleri incelendiğinde, sonuçlar bel ağrısının en fazla şikayet alan beş konudan biri olduğunu ortaya koydu. İster inanın ister inanmayın, her beş yetişkinden dördü hayatları boyunca en az bir kez bel ağrısından şikayetçi oluyor ve bu şikayete sahip kişiler tarafından yılda 26 milyon dolardan fazla harcama yapılıyor.
        Rakamlar olumsuz görünse de basit bir gerçek var: Günlük hayatımızda basit önlemler alarak bu problemden uzak durmak mümkün. Bunu başarabilmek için Life Fitness Akademi’den Spor Eğitmeni Özgür Güngör omurganızı sağlam tutacak önerilerde bulunuyor:
        Eşya taşırken sakatlanmayın: Ağrı ve sakatlanma şikayetlerinin büyük bölümünün beli zorlayıcı kaldırma hareketlerinden kaynaklandığı görülmektedir. Yerden birşey alırken, ister 10 kiloluk dumbbell isterse iki çift çorap alın, belinizi bükerek değil, dizlerinizi kırıp kalçanızla yere çömelerek almayı alışkanlık edinin. Eşyalarınızı tek kolunuzda/omzunuzda değil mümkünse sırtınızda taşıyın. Eğer kolunuzda taşıyorsanız sürekli aynı kolunuzu kullanmayın. Bu bir kolunuz gelişirken diğerini kas ve görünüm olarak güçsüzleştirir Kaldıracağınız yükün ağırlık derecesine göre bacağınızla destek alarak kaldırın. Kaldırdığınız nesneyi mümkün olduğu kadar kendinize yakın seviyede tutmaya çalışarak omurganıza uygulanan kuvveti minumuma indirin. Eğileceğiniz zaman ise sırtınızı öne eğmeden, dizlerinizi kırarak diz çökmelisiniz. Böylece sırtınıza fazla yük binmesini önleyebilirsiniz.
        Core bölgenizi güçlendirin: Birçok kişi core bölgesinin sadece karın kaslarından oluştuğunu düşünse de aslında bu bölge sırt kısmı da dahil olmak üzere vücudun komple orta bölgesini kapsar. Core bölgesini güçlendirmek için alt karın kaslarınızı çalıştırmayı deneyin. Yere sırt üstü uzanın ve dizlerinizi düz pozisyonda tutarak ayaklarınızı kaldırın ve vücudunuzla 90 derecelik bir açı yakalayın. Bunu yaparken ayağınızı ya da kalçanızı değil alt karın kaslarınızı kullanarak yapmaya çalışın. Daha sonra başlangıç pozisyonunuza geri dönün. Daha gelişmiş bir deneyim için spor salonunuzdaki Leg Raise ekipmanını kullanabilirsiniz.
        Uykunuza dikkat edin: Uyku pozisyonunuz bel sağlığınız için hayati önem taşıyor. Uzmanlar omurgaya dost uyku pozisyonunu sırt üstü için dizleri hafif havada tutacak şekilde alttan yorgan ve ya yastık destekli olarak görüyor. Yan pozisyon için ise dizler hafif bükülmüş şekilde(daha rahat pozisyon için dizler arasına küçük bir yastık konulabilir.) Dümdüz pozisyonda yatmaktan her zaman kaçının. Bu omurganıza baskıya neden olur.
        Otururken öne doğru eğilmemeye dikkat edin: Omuzlarınız öne doğru gelmemeli. Sürekli olarak omuzlarınızı geri itmeniz ve midenizi içinize çekmeniz, vücudun ağırlığını eşit olarak çeşitli bölgelere dağıtmanızı sağlayacaktır. Çok uzun süre oturmaktan kaçınmalısınız. Verilen aralarda birkaç dakika bile olsa mutlaka yürüyün. Bacak bacak üstüne atarak oturmamaya özen gösterin çünkü bu alışkanlık kan dolaşımını zorlaştıracaktır.
        Spor yapıyorsanız sırt egzersizlerine mutlaka zaman ayırın: Spora gidenler estetik kaygılarla aynada görünebilen kısma daha çok ağırlık verdiği için (göğüs, karın gibi) sırt kasları çalıştırmayı ihmal edebiliyor. Programınıza sırt egzersizlerini de mutlaka eklemelisiniz. Kürek çekmek ya da First Degree gibi kürek cihazlarıyla salonunuzda ya da evinizde çalışmak sırt kaslarınızı geliştirmeniz için idealdir.
        Evde spor yapanlar şu hareketleri uygulamalılar: Yere oturun ve bir bacağınızı ileriye doğru uzatın. Diğerini ise bağdaş kurarmış gibi kıvırın. Elinize bir havlu alın ve uzattığınız ayağınızın ortasına gelecek şekilde iki ucundan tutun. Havluyu yavaş yavaş kendinize çekin. Bu hareketi her iki bacağınıza da dörder kez uygulayın. Sırt üstü yatın. Önce bir dizinizi elinizle göğsünüze doğru esnetin. Aynısını diğer bacağa da uygulayın. Her iki bacak için bu işlemi dörder kez yapın.
        Radikal.com

        #798624
        Anonim

          Metanet ve şehitlerimize dua etme günüdür
          19 Ekim 2011 / 12:26
          Terör örgütü PKK’ya lanet yağarken provokasyonlara gelinmemesi uyarılarında bulunuldu

          Ahmet Bilgi’nin haberi:
          RİSALEHABER-Dünden itibaren 30’dan fazla insanımızı öldüren terör örgütü PKK’ya lanet yağarken provokasyonlara gelinmemesi uyarılarında bulunuldu.
          Diyanet İşleri Başkanı Görmez: Gün, kardeşliğimizi gösterme günüdür
          Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez, “Gün, bu büyük acımızı bağrımıza basarak Millet olarak kardeşliğimizi, birlik ve beraberliğimizi tüm dünyaya gösterme, sabır, metanet ve aziz şehitlerimize dua etme günüdür.” dedi.
          Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez, Hakkâri’deki terör saldırısı ile ilgili taziye mesajı yayınladı. Son günlerde güvenlik güçlerini hedef alan saldırılarda şehit düşenlere Allah’tan rahmet, yaralılara şifa, ailelere ise sabır ve metanet dileyen Başkan Görmez, “Bu menfur saldırılar aziz milletimizin birlikte ‘daha çok kardeş olma’ ve beraber yaşama azmi ve kararlılığını daha da arttıracaktır.” diye konuştu.
          Birlik, beraberlik, huzur ve kardeşliği bozmayı hedefleyen bu saldırıları gerçekleştirenlerin, milletimizin sahip olduğu kardeşlik ruhu ve iradesi karşısında emellerine asla ulaşamayacağını söyleyen Görmez, “Gün, bu büyük acımızı bağrımıza basarak millet olarak kardeşliğimizi, birlik ve beraberliğimizi tüm dünyaya gösterme, sabır, metanet ve aziz şehitlerimize dua etme günüdür. Gün, canilerin şahsında katledilen insanlığa acıma günüdür. Aziz milletimizi tarih boyunca kardeş kılan yüksek değerler şimdiye kadar olduğu gibi bundan sonra da bu kabil ihanetleri aşmamızı sağlayacaktır. Bu cani saldırıları gerçekleştirenler bilmelidir ki bu aziz millet onlara dahi acıyacak büyük bir yüreğe sahiptir.” dedi.
          Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker:
          TV8’de Erkan Tan’la Başbaşa programına katılan Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker, terör belası ile mücadele edildiğini söyledi. “Terör örgütünü lanetliyoruz, lanetle karşılıyoruz” diyen Eker szölerini şöyle sürdürdü:
          “Bu sorunu mümkün mertebede barış içinde çözmeye çalışıyoruz. Ortada terör örgütü var. Bir tek yavrunun acısı her şeye bedeldir. Katledilen bir insandır. Ateş düşen bir ailenin ocağıdır. Bir beladır. Bu belayla mücadele edilecektir. Eli kanlı terör örgütünün kan akıtmasıyla sorun çözülemez. Amacımız daha fazla kan dökülmesin. Kan dökülen yerde, insanların yüreğinin yandığı yerde barışı konuşma imkanı olmuyor. PKK da zaten bunu yapıyor. PKK Kürtlerin aleyhine çalışıyor, birilerine taşeronluk yapıyor. Ne zaman Türkiye’de demokratikleşmeyle, sivilleşmeyle ilgili adım atılsa, ne zaman anayasal bir reform yapılsa PKK bu süreci baltalamak için bu tür saldırıları yapıyor.
          “Kürtler de bu süreçten son derece rahatsız. PKK Kürtlerin temsilcisi değildir. PKK eli kanlı silahlı bir terör örgütüdür. Kendi bağlıları vardır doğrudur ama bütün kürtleri ne temsil eder, ne bütün kürtler adına söz söylemeye hakkı vardır. Hele hele Kürtler adına cinayet işleme hakkı yoktur. Türkün de Kürdün içinde yer aldığı, bütün milleti hedef alan bir saldırı var. Kardeşlik ortamının tahrip edilmesi var. PKK Kürtlerin çocuklarını, bebeklerini öldürmedi mi? Biz terörle mücadele edeceğiz sonuna kadar.
          “12 Eylül öncesi Türkiye’de 30-40 örgüt vardı. Niye bunların hepsi çökertildi de sadece PKK’ya adeta yol verildi. Bekaa’da silahlı kamp kurdu. 4 yıl boyunca Türkiye’nin gözleri önünde. Niye o zaman ses çıkarılmadı. Terör örgütünü lanetliyoruz, lanetle karşılıyoruz. En çok Kürtler tepki göstermeli. Seni nefretle karşılıyorum demesini istiyorum. Bunu bir Kürt olarak söylüyorum.
          Cumhurbaşkanı Abdullah Gül:
          Hakkâri’deki terör saldırısına ilişkin açıklama yapan Cumhurbaşkanı Gül, “Şunu kimse unutmamalı ki bize bu acıyı çektirenler misliyle çekeceklerdir. Devletimizi bu saldırılarla sarstıklarını zannedenler, hizaya getireceklerini zannedenler, göreceklerdir ki bu saldırıların intikamı çok büyük olacaktır ve misliyle de alınacaktır” dedi.
          Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, 27. İSEDAK toplantısı açılış töreni için gittiği İstanbul Kongre Merkezi’nde Hakkâri’deki terör saldırısına ilişkin bir açıklama yaptı. Cumhurbaşkanı Gül açıklamasında, şehitlerimize Allahtan rahmet, ailelerine sabır, milletimize de başsağlığı dileklerini ifade etti.
          “BİZE BU ACIYI ÇEKTİRENLER MİSLİYLE ÇEKECEKLERDİR”
          Açıklamasında, “Şunu kimse unutmamalı ki bize bu acıyı çektirenler misliyle çekeceklerdir. Devletimizi bu saldırılarla sarstıklarını zannedenler, hizaya getireceklerini zannedenler, göreceklerdir ki bu saldırıların intikamı çok büyük olacaktır ve misliyle de alınacaktır. Silahla, Türk Devleti’ne savaş açarak, bir yere varılamayacağını eninde sonunda göreceklerdir. Bunlara yataklık edenler, bunların bu şekilde at koşturmasına fırsat verenler de muhakkak ki derslerini çıkartmaları gerekir. Onların da neticelerine katlanmaları gerekir. Bütün dünya şunu bilmeli ki Türkiye azimli kararlı bir şekilde terörle sonuna kadar mücadele edecektir ve terör karşısında hiçbir bir şekilde sarsılmayacaktır ve bu işi bitirmek için sonuna kadar elinden gelen her şeyi yapacaktır. Bir kez daha bütün şehitlerimize Allah’tan rahmet diliyorum” diyen Cumhurbaşkanı Gül, komutanlarımızın bölgeye gittiğini hatırlatarak, bu mücadelenin uzun soluklu olduğuna dikkat çekti ve terörle mücadele konusundaki kararlılığa vurgu yaptı.
          “TERÖRE KARŞI SONUNA KADAR MÜCADELE ETMEK HEM DEVLETİN, HEM DE MİLLETİN KARARIDIR”
          Cumhurbaşkanı Gül, “Türkiye’deki demokratik gelişmeleri eğer ‘Terör neticesinde elde ediyoruz’ zehabına kapılanlar varsa şunu bilmelidirler ki; büyük bir tarihî yanılgı içerisindedirler. Kendi halkımızı kucaklamak, kendi halkımıza şefkat göstermek, kendi halkımızın hak ve hukukunu korumak başka bir şeydir. Ama teröre karşı asla taviz vermeden sonuna kadar kararlı bir şekilde mücadele etmek ise bizim, hem devletin, hem de milletin kararıdır. Bir kez daha şehitlerimize rahmet diliyorum. Bütün milletimize de başsağlığı diliyorum.” dedi.

          #798625
          Anonim

            Allah katında makbul tövbe şudur…
            19 Ekim 2011 / 05:06
            Günün Ayet-i Kerime meali…

            Bismillahirrahmanirrahim
            Cenab-ı Hak (c.c), Nisa Suresinde mealen şöyle buyuruyor:
            17. Allah katında (makbul) tövbe, ancak bilmeyerek günah işleyip sonra çok geçmeden tövbe edenlerin tövbesidir. İşte Allah, bunların tövbelerini kabul buyurur. Allah, hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.
            18. Yoksa (makbul) tövbe, kötülükleri (günahları) yapıp yapıp da kendisine ölüm gelip çatınca, “İşte ben şimdi tövbe ettim” diyen kimseler ile kâfir olarak ölenlerinki değildir. Bunlar için ahirette elem dolu bir azap hazırlamışızdır.

            #798626
            Anonim

              Teröre Bediüzzaman seferberliği
              19 Ekim 2011 Çarşamba 07:09
              Zulümle emniyet sağlanmaz, güç kazanılmaz, iktidar olunmaz. Huzur, refah, ekonomi ve adalet gelmez.
              Zalimlikle hak elde edilmez. İnsanlık tarihinde zalimlerin zalimlikler yaparak elde ettikleri bir hak görülmemiştir.
              İster insanlık tarihine, ister İslam tarihine bakılsın, her iki halde de mazlumlar kazanmış, zalimler kaybetmiştir.
              Bugün terörle adı hiç gündemden düşmeyen Doğu ve Güneydoğu’muzda da insanlık ve İslam tarihi boyunca zalimler gelmiş gitmiş ama hep mazlumlar kazanmıştır.
              Peygamberlerin, Sahabelerin, Tabiinlerin, Evliyaların, Âlimlerin, Bilginlerin pek çoğu, bu bölgemizde kısa ya da uzun süreli bulunmuş veya vefat etmiştir.
              Onlar da yaşadıkları dönemlerde zalimlerin zulmüne uğramışlar ama her şeye rağmen içinde yaşadıkları topluma huzur aşılarken, gelecek nesillere de mesajlarını bırakmışlardır.
              ¥
              Bediüzzaman gibi asrın imamı da bu bölgenin insanıdır ve Kürt’tür. Yalnız ömrünün bir saniyesinde dahi ırkçılık yapmamıştır.
              Bütün ömrünü insanlığın selameti için harcamış, bunu yaparken de zalimlerin zulmünden bir nefeslik de olsa kurtulamamıştır.
              Hayatının her safhasında kendisinden ve talebelerinden eksilmeyen takibatlara, işkencelere, tehditlere, baskılara rağmen, o hep iyiden ve iyilikten yana olmuştur.
              Hakkını helal “etmemesi” gereken kişilere bile hakkını helal eden Bediüzzaman, bugün milyonların kalbinde ve dilinde yaşıyor. Ona zulmü reva görenlerin ise arkasından bir tek Fatiha okuyanları olmadığı gibi adlarını sanlarını bilen de yok.
              ¥
              Bunları niçin hatırlattım. Doğu ve Güneydoğu halkı, risaleleri okusalar da okumasalar da her halükârda Bediüzzaman’a karşı bir hürmet hissi beslerler.
              Hükümet başta olmak üzere, terörü bitirmek isteyen çevreler, Doğu ve Güneydoğu’da bir Bediüzzaman seferberliği başlatmalıdırlar.
              Bediüzzaman Said Nursi’nin hayatı başta olmak üzere, memleketin ve milletin selameti için neler söylediği, yaptığı, gönüllü alaylarla Kurtuluş Savaşı’nda gösterdiği yararlılıklar; sokak sokak, cadde cadde, köy köy, belde belde, ilçe ilçe, il il, anlatılmalıdır.
              Bakın Bediüzzaman memleketin terör belasından kurtuluşu için neler söylüyor:
              “Bu milletin ve bu vatanın hayatı içtimaiyesini anarşilikten kurtarmak ve büyük tehlikelerden halas etmek için, beş esas lazımdır ve zaruridir.
              Birincisi; “Merhamet.”
              İkincisi; “Hürmet.”
              Üçüncüsü; “Emniyet.”
              Dördüncüsü; “Haramı helali bilip haramdan çekinmek.”
              Beşincisi; “Serseriliği bırakıp itaat etmektir.”

              Yine Üstad Bediüzzaman Said Nursi’nin sık sık sesini ve sözünü duyurabildiği herkese ısrarla söylediği şu ikazı da çok önemlidir:
              “Sakın sakın birbirinizin kusuruna bakmayın. Hiddet yerine hürmet ediniz. İtiraz yerine yardım ediniz.”
              Evet, cahil cühela takımı ne demek istediğimi anlamayacaktır ama bu memleketi ve milleti seven; huzur, güven ve emniyet isteyen “namuslu” her vatandaşımız, Doğu ve Güneydoğu’da Bediüzzaman’ın düşünceleriyle halkın irşad edilmesini benimseyecektir.
              İslam’da can ve mal emniyeti esastır. Müslümanlar böyle inanır ve iman ederler.
              Yeni Akit

              #799032
              Anonim

                . . . : Kur’an’dan Bir Mesaj : . . . “Ey Resulüm! Her ümmetten haklarında tanıklık edecek bir şahit (peygamber) celbettiğimizde ve seni de bütün onlara (ümmetine) şahit olarak getirdiğimizde, bakalım onların hali nice olacak? İşte o gün dini inkâr edip resule isyan edenler, yerin dibine girmek, yerle bir olmak isteyecekler. Onlar hiçbir sözlerini, hiçbir kabahatlerini Allah’tan gizleyemezler.” [Nisa Suresi 4,41-42]

              6 yazı görüntüleniyor - 661 ile 666 arası (toplam 666)
              • Bu konuyu yanıtlamak için giriş yapmış olmalısınız.