Hâce Musa Topbaş (Sâdık Dânâ) Efendiden İnciler

ABDULLAH4

Forum Yöneticisi
İHLÂS VE HÜSN-İ NİYET ..:: 2 ::.. (devamı)

Genç, temiz saf bir niyetle ziyâret etmek arzusunda.
Terzi sübhesini gidermek niyyetiyle ziyaret etmek arzusunda.
Zâhiri âlim, hasedi sebebiyle, mahcup etmek niyyetiyle ziyaret arsuzunda idi.

Nihayet Allah dostunun bulundugu yere gelmisler, ziyaretçi odasina kabul olunmuslar ve oda kapisi da kapatilmis.

Bir müddet oturmuslar, merak ve heyecanlari artmis. Odanin ortasinda büyükçe bir post varmis. Kapi kapali oldugu halde,Yusuf Hemedânî hazretleri postun üzerinde zuhur edivermis. Bir müddet sükût etdikten sonra evvelâ gence dönmüs ve söyle hitab etmis:

- Evlâdim elhamdülillah senin hem dünyan hem de âhiretin mamur görünüyor, deyerek bu gence büyük teveccüh ve iltifat göstermis. Bu temiz ruhlu genç istikbalin meshur Abdülkadir Geylânî'si olacakdir.

Ikinci defa kalbinde tereddüd bulunan terziye dönerek buyurdular ki:
-Senin imtihan gâyesi ile geldigini biliyorum.Sen dünyada çok sikintilara maruz kalacaksin. Fakat son demde imânini kurtaracaksin.

Üçüncü def'a da hüsn ü niyet sahibi olmayan mütekebbir âlime dönerek:
-Sen hem dünyada perisan olacaksin, hem de imanini muhafaza edemeyib, imansiz olarak öleceksin, buyurmuslardir.

devamı var
 

ABDULLAH4

Forum Yöneticisi
İHLÂS VE HÜSN-İ NİYET ..:: 2 ::.. (devamı)

Enes b.Malik radiyallahu anh'den:

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdular:

-Simdi size cennetliklerden bir adam çikagelecektir.

Bir de bakdik ki, Ensar'dan, abdest suyu sakalindan damlayan ve ayakkabilarini sol eline asmis bir adam çika geldi. Ertesi günü olunca Rasûlü Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem yine evvelki gibi söyledi. Bu adam gene birincide oldugu gibi çikageldi.

Üçüncü günü Rasûlü Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz ayni sözü tekrar etdi. YIne ayni adam ilk hali gibi çika geldi. Rasûlü Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem kalkinca Abdullah bin Amr o adami takib etdi ve dedi ki :

-Ben babamla münakasa etdim. Üçgün onun yanina girmeyecegime yemin etdim. Eger sen beni bu zaman zarfinda yanina alikoymagi muvâfik görürsen öyle yap. Adam :
- Olur, dedi,
devamı var
 

ABDULLAH4

Forum Yöneticisi
İHLÂS VE HÜSN-İ NİYET ..:: 2 ::.. (devamı)

Enes radiyallahu anh dedi ki : Abdullah sözüne devamla söyle anlatiyor :
- Üç geceyi onunla bir arada geçirdik. Fakat gece kalkdigini görmedim. Ancak sabah namazina kadar uyandikça Allah Teâlâ'yi zikretdi ve tekbir getirdi. Abdullah dedi ki:

-Onun hayirdan baska bir sey söyledigini isitmedim. Üç gün geçince sanki onun amelini küçük görür gibi dedim ki:

-Ey Allah'in kulu, babam ile benim aramda bir ayrilik ve ihtilâf vâki' degildir. Fakat Rasûlü Ekrem'in senin için üç kere (Simdi size cennetliklerden bir adam çikagelecekdir) dedigini isittim.. Üç defasinda da sen çikageldin. Amelini anlamak için senin yaninda kalmak istedim. Böylece sana uymak istedim. Fakat büyük bir amel isledigini görmedim. Seni Rasûlü Ekrem Efendimizin söyledigi mertebeye ulasdiran nedir? dedim.

Dedi ki: -Su gördügünden baskasi degildir.

Ben dönünce bana seslendi ve dedi ki:

- O senin gördügün seyden baskasi degildir. Ancak ben müslümanlardan hiç bir kimseye kalbimde bir hile ve kin tutmam ve Allah'in verdigi her hangi bir hayirdan dolayi hiç bir kimseye asla hased etmem. Bunun üzerine Abdullah :
- Iste seni bu dereceye ulasdiran budur, dedi.
devamı var
 

ABDULLAH4

Forum Yöneticisi
İHLÂS VE HÜSN-İ NİYET ..:: 2 ::.. (devamı)

Rasûlü Ekrem sallalahu aleyhi ve sellem buyurdular:

- Üç sey vardir ki, bunlardan kimse kurtulamaz. ( Diger rivayetde " az kimseler kurtulur" seklindedir) Bunlar kötü zan, ugursuzluk saymak ve hased. Yani çekememezlikdir. Simdi bunlardan kurtulus çarelerini size ögreteyim: Kötü zanna kapildigin zaman, üzerinde durub da iç yüzünü arasdirma. Ugursuz deye bildigin bir sey ile karsilasdigin zaman aldiris etmeden isine devam et. Hased ettigin kimseye karsi haddi asma." ( Ihyâ ü Ulûmiddin Tercümesi, c 3 sh 421)

Rasûlü Ekrem sallallahü aleyhi ve sellem buyurdular :
-Amellerin sihhati ancak niyetlere göredir. Herkese ancak niyyet etdiginin karsiligi vardir. Artik kimin hicreti Allah ve Rasûlüne müteveccih ise, hicreti de Allah ve

Rasûlünedir. Kimin hicreti de kavusacagi dünya (mali) yahud nikâhlayacagi kadin için (yapilmis) ise, hicreti de (Allah ve Rasûlünün rizasi için degil ) göç etdigi seyedir. (Tergib ve't-Terhib, c.2 sh. 297)
Islerinizi ihlâs ile yapiniz. Zira Allah ancak kendisi için hâlisâne olarak yapilani kabul eder.. (Feyz ü'l-Kadir)

devamı var
 

ABDULLAH4

Forum Yöneticisi
İHLÂS VE HÜSN-İ NİYET ..:: 2 ::.. (devamı)

Ibn-i Abbas radiyallahu anh'in söyle dedigi rivâyet edilmisdir:

- Bir adam gelip "Ey Allah'in Rasûlü, ben hem Allah rizasini hem de derecemi (n halk tarafindan bilinmesini) dileyerek (bir is yapmaga) durdugum oluyor" dedi. Rasûlü Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem : Bir cevab vermedi. Nihayet su meâlde âyet-i kerime indirildi:

"Artik kim Rabbine kavusmayi ümid (ve arzu) ediyorsa güzel bir amel islesin ve Rabbina ibâdete (hiç bir kimseyi ve hiç bir seyi ) ortak tutmasin." (Kehf:110) (Tergib ve Terhib)

Rasûlü Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem buyurdular :
- (Müslümanlar hakkinda) iyi zan beslemek, kulluk (vazifelerinin) güzel olmasindandir. " (Feyzü'l-Kadir)
- Sizden hiç biriniz, Allah Teâlâ ve Tekaddes hazretleri hakkinda güzel zanda bulunmadikça ölmesin. " ( Feyzü'l-Kadir)

devamı var
 

ABDULLAH4

Forum Yöneticisi
İHLÂS VE HÜSN-İ NİYET ..:: 2 ::.. (devamı)

Sa'd Ibn-i Ebî Vakkas radiyallahu anh demisdir ki:
Vedâ Hacci yili Mekke'de siddetli hastaligimda Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem zaman zaman beni ziyaret ederdi. Bir ziyaretinde ben :

-Ya Rasûlallah bendeki hastalik görüyorsunuz ki su müzmin hadde varmisdir. Ben servet sahibiyim. Kizimdan baska vârisim yokdur. Malimin üçde ikisini tasadduk edeyim mi? diye sordum. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem :
- Hayir tasadduk etme, buyurdu. Ben:
- Yarisini tasadduk edeyim mi? dedim.

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem:
- Hayir tasadduk etme, diye cevap verdi. Ve sonra Rasûlullah sözüne devam ederek söyle buyurdu:
-Sülüsünü (üçde birini) tasadduk et. Malinin üçde biri de büyükdür yahud çokdur. Yani hayli yekûn tutar. Ey Sa'd! Senin varislerini zengin birakman, muhtaç ve halka ellerini açar halde birakmandan çok hayirlidir.

"Ey Sa'd! Allah rizasi için infak etdigin her nafakadan süphesiz me'cur olursun! Hatta yemek yerken hayat yoldasinin agzina verdigin lokmadan bile me'cur olursun!"
Âile hayatinda pek ziyade lütufkâr ve son derece sefkatli olan Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz bu vecizelerinde âile seadetinin her safhasini bütün esbab ve neticeleriyle ümmetine göstermis bulunuyorlar.
devamı var
 

ABDULLAH4

Forum Yöneticisi
İHLÂS VE HÜSN-İ NİYET ..:: 2 ::.. (devamı)

Bu hadis-i serife nazaran kisi ,infaki üzerine vacip olan âile efradini infak ederken rizâ-i ilâhîyi kasdederse hem vacibi edâ, hem de infak ve tasadduk sevabina nail olmus olur.
Bu hadisin mantukuna (mânâ ve mefhumuna) göre âile infakindan dolayi musâb (musibete ugramis) olmak ancak kurbet (Allah'a yakinlik) kasdiyla hâsil olur.
Binaenaleyh Cenab-i Allah'in rizasi kasd edilmez ise vâcib sakit olursa da me'cur olamaz.

"Ameller niyetlere göredir." ( Buhârî)
Çünkü niyet kalbin amelidir. Kalb ise mârifetin yani Allah Teâlâyi tanimanin kaynagidir. Allah Teâlâyi tanimanin kaynaginin ameli, yani kalbin ameli ise, digerlerinden daha hayirli ve daha üstündür.

Kur'an-i Azimüssan'da söyle buyuruluyor:
"Insanlar, ihlâsli ibadetten baskasiyla emrolunmadi." (Beyyine Sûresi:5)

"Hâlis din Allah için olandir." ( Zümer Sûresi:3)
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurur:
"Allah Teâlâ buyurur ki, ihlâs benim sirlarimdan bir sirdir. Onu sevdigim kulun kalbine yerlesdiririm."
Muaz bin Cebel radiyallahu anh buyurur:
"Ihlâs ile amel et, az da olsa yetisir."
devamı var
 

ABDULLAH4

Forum Yöneticisi
İHLÂS VE HÜSN-İ NİYET 3

Benî Isrâil'de bir âbid vardi, ona filân yerde agaçdan yapilmis bir put vardir. Bir kisim insanlar ona Allah deye taparlar, dediler. Kizdi ve kalkdi. Baltayi omuzuna alip o putu kirmaga gitdi. Seytan bir ihtiyar sekline girip onun karsisina çikdi ve: Nereye gidiyorsun? dedi. O putu kirip, insanlari Allah Teâlâ'ya tapdirmaya gidiyorum, dedi.

Seytan :
"Git ibâdetinle mesgul ol, bu senin için daha iyidir," dedi. "Hayir putu kirmak daha mühimdir," diye cevap verdi. Seytan, "Seni birakmam" deyip kavgaya tutusdular. O âbid seytani yere vurdu ve gögsünün üzerine oturdu. Seytan, "Müsaade et bir söz söyleyeyim" dedi. Müsaade etdi. Dedi ki: Ey âbid Allah'in peygamberi vardir. O putu

kirmayi dilerse, onlara emir verirdi. Sen bununla emir olunmadin, bunu yapma. "Hayir muhakkak yapacagim" dedi. "Birakmam" dedi. Gene kavgaya basladilar. Abid yine seytani yere vurdu. " Müsaade et bir sey daha söyleyeyim," dedi. "Peki söyle," dedi. "Sen fakir bir âbidsin. Senin yükünü insanlar çekiyorlar.

Senin is yapabilecek bir seyin olmasi, o putu kirmakdan daha iyidir. Çünkü onu kirarsan insanlar bir baskasini yaparlar, onlara bir zarar vermis olmazsin. Bundan vazgeç, her gün yastiginin altina iki altin koyayim." Âbid , "Dogru söyledin", dedi. Biri ile sadaka verib, digeri ile de islerimi görmem bu putu kirmakdan daha iyidir. Ben bununla emrolunmadim. Ben ne peygamberim, ne de bunu kirmakla vazifeliyim, dedi
devamı var
 

ABDULLAH4

Forum Yöneticisi
İHLÂS VE HÜSN-İ NİYET 3

Böylece geri döndü. Ertesi gün yasdiginin altinda iki altin gördü. Altinlari aldi. Ertesi günü gene gördü ve aldi. Kendi kendine " Iyi ki o putu kirmadim," dedi.

Üçüncü gün yasdigin altinda hiç bir sey göremedi. Kizdi ve baltayi aldi. Seytan karsisina çikdi ve "Nereye gidiyorsun?" dedi. "O putu kirmaya gidiyorum" dedi. "Yalan söylüyorsun, yemin ederim ki onu kiramazsin," deyip kavgaya tutusdular. Seytan âbidi yere vurdu. Seytanin elinde serçe gibi titriyordu. "Geri dön yoksa basini koyun gibi keserim," dedi. "Peki döneyim, fakat o zaman iki defa ben

seni yendim ve simdi sen beni yendin. Sebebi nedir?" dedi.
Seytan: O zaman Allah için kizmisdin, beni sana yendirmisdi. Allah için is yapana bizim gücümüz yetmez. Simdi ise kendin için ve dünya için kizdin,kendi arzularina uyan bizi yenemez, dedi. (Kimya-yi Seâdet, Niyet-ihlâs bahsi)

Sallallahu aleyhi ve sellem buyurur:
-Kiyamet günü olunca bir kul getirilir. Beraberinde de daglar büyüklügünde iyi amelleri vardir. Bu sirada bir nâdi, nidâ ederek der ki:

- Filân kisi üzerinde kimin hakki varsa hemen gelsin, alsin! Bu nidâ üzerine oraya bir çok kisi gelir ve daglar büyüklügünde güzel amelleri bulunan o kisiden haklarini alirlar. Öyle ki, öteki beriki ala ala, onun daglar büyüklügündeki o güzel amelleri tamamen tükenir. Kisi ortada sasirip kalir. Fakat bu sirada Rabbi ona hitaben der ki:

- Ey kulum, benim katimda senin öyle bir hazinen var ki ben onu ne meleklerime ne de mahlûkatimdan herhangi birine bildirmedim. Onu yalniz ve sadece ben biliyorum. Bunun üzerine kul sorar:
-Ya Rabbi nedir o hazine?

Allah Teâlâ ve Tekaddes hazretleri buyurur:
-Senin hayirli niyetlerindir. Ben onlari yetmis kati ile senin lehine yazmisdim.

Anlatilir ki; vaktiyle eski kavimlerden biri bir ara siddetli kitliga maruz kalmislar. Iste bu kitlik zamaninda, birgün âbidlerden biri, bir kum tepesinin yanindan geçerken, ruhunun derinliklerinden gelen hâlis bir niyetle kendi kendine söyle dedi:

- Ah simdi su kum tepesi tamamen un olsaydi da onunla aç halki doyursaydim..
Âbidin bu hâlisane temennisi üzerine , Allah Teâlâ ve Tekaddes hazretleri zamanin peygamberine vahyen söyle buyurdu:

- Filân âbide haber ver ki, niyeti kabul edilmis ve sanki o kum tepesi un olmus da o da bununla halki doyurmuscasina kendisine sevab yazilmisdir.

Hazret-i Âise radiyallahu anha'dan:
Resûlü Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem buyurdular:
"Bir kimse, insanlarin darilmasina ragmen Allah'in rizâsina sarilirsa,kendisinden

Allah razi oldugu gibi, kullari da razi eder. Buna karsilik, eger bir kimse Allah'in rizasini çigneme bahasina kullari razi etmege kalkisirsa kendisine Allah gazablandigi gibi kullari da aleyhine döndürür. Böylece hem Allah'i gazaplandirmis hem de kullari memnun edememis olur."
 

ABDULLAH4

Forum Yöneticisi
İHLÂS VE HÜSN-İ NİYET 3 (devamı)

Ebu Mes'ud Ensarî radiyallahu anh anlatir:

Bir defasinda Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem Efendimize bir adam çika geldi. Cihâda katilmak istedigini, fakat binecek bir seyinin bulunmadigini ifade ederek söyle dedi:
- Ya Rasûlallah, bana bir binek...

Rasûlü Ekrem Efendimiz söyle buyurdu:
-Filân kisiye git. O,sana bir binek verecekdir.
Adam söylenen sahsa gitti. O sahis, savasa giderken binmesi için kendisine bir deve verdi. Deveyi alinca geri geldi. Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem'e anlatdi.

Sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz söyle buyurdular:
-Kim hayirli bir ise öncülük ederse, kendisine aynen o hayirli isi isleyene verilen sevab kadar sevab verilir.

Mesela bir kimse dese ki :
-Eger Kur'an'in tamamini bilseydim, hem onu devamli okur, hem de bütün ahkâmi ile amel ederdim.

Böyle deyen kisi, eger Kur'an-i Kerim'den az bir sey de bilmis olsa onu okuyor ve ahkâmi ile amel ediyorsa Allah Teâlâ ve Tekaddes hazretleri ona sanki Kur'an'in tamamini okumus ve tamami ile amel etmiscesine sevab verir. Zirâ Allah Teâlâ bilir ki eger o, Kur'an'in tamamini bilmis olsaydi, onu da okuyacak ve onunla amel edecekti.

Eger bir kisi böyle dedigi halde Kur'an'dan bildigi az bir seyi dahi okumuyor ve onunla amel etmiyorsa böyle bir kisinin niyeti karsiliginda kendisine ecir yokdur. Çünkü onun niyetinin halis olmadigi asikârdir. Çünkü azi okumayan ve az ile amel etmeyen, çogu da okumaz ve çokla da amel etmez.

Abdülkadir Geylânî hazretleri, ihlâsli mü'minleri söyle senâ ediyor:
Mü'minin bütün fiil ve tasarruflarinda sâlih ve hâlis bir niyeti vardir. Dünyada dünya için is yapmaz. Bil'akis, dünyada âhiret için bina yapar. Câmiler, mescidler,

köprüler,mektebler, kervansaraylar (misafirhaneler) yapar, yaptirir, bunlari tamir eder, etdirir. Müslümanlarin yollarini yapdirir, güzellesdirir. Bunun disinda aile efradinin geçimini saglar. Dullara, yetimlere, fakirlere, yoksullara ve muhtac durumda olanlarin kâffesine bakar. Onlarin ihtiyaçlarini giderir. Bütün bunlari, sirf

Allah için ve âhiretde kendisine bunlarin bedelinde bir seyler yapilmasi için yapar, kendi nefsânî, hevâî arzulari için yapmaz. (Fethür Rabbanî, onaltinci meclis)
 

ABDULLAH4

Forum Yöneticisi
İHLÂS VE HÜSN-İ NİYET 3 (devamı)

Gene buyuruyorlar:
Mü'min hirs yükünden kurtulmustur. O, dünya için hiç bir zaman hirs beslemez, hirs yükünü yüklenmez,acele de etmez. Esyada kalbi ile zühd eder, yine esyadan özü ile

yüz çevirir, ne ile emrolundu ise onunla mesgul olur ve bilir ki, kismeti onu mutlaka bulur. Bir baskasina asla gitmez. Onun için, kismetini aramakda yersiz ve lüzumsuz hirslara kapilmaz. Kismetlerini arkasina atar. Öyleki bu kismetler, kendilerini kabul etmesi için ona tevazu gösterirler ve kabul etmesini isterler. (Yirmisekizinci meclis)

Amellerin esasi, yani temeli, tevhîd ve ihlâsdir. Kimin ki tevhîdi yoksa, ihlâsi yoksa, onun ameli de yokdur.

Öyleyse sen ey müslüman! Önce amellerinin temelini tevhîd ve ihlâs ile tahkim et, kuvvetlendir. Sonra onlari izzet ve celâl sahibi Allah'in lûtfu, kuvveti ve tevfîki ile bu temel üzerine bina et,kur. Bu noktada, sakin kendi gücüne, kendi iradene dayanma. Mutlak suretde Allah'in iradesine, Allah'in lûtfuna ve kuvvetine dayan... (Altinci sohbet)

Gene buyuruyorlar:

Ey ogul! Konusdugun zaman hâlis bir niyetle konus. Sükût etdigin zaman sâlih -hâlis bir niyetle sükût et. Bir seyi islemeden önce sâlih-hâlis bir niyete sahib bulunmayan kisinin ameli yok demekdir. Sen niyetini düzeltmedikçe konussan da, sükût etsen de yine de günah içindesin. Çünkü niyetini düzeltmemissin. Sükût etmen de, konusman da sünnete uygun degil. (Yirmialtinci sohbet)

Ibrahim Düsûkî kuddise sirruh hazretlerinin ihlâs hakkindaki pek kiymetli kelâmlari ile mevzuu tamamliyoruz. Derdi ki:
-Bir çok suda duran vardir ki; susuzdur. Susuzlugunu gidermek için yolunu, erkânini bilmek icab eder.

Burada kasdim ihlâsdir, sadâkatdir. O ki bir illete veya bir sebebe dayanarak Mevlâsina ibâdet eder. Onu nice bulur!

Bilmeli ki: Hak yoluna girmege, ancak mücadele kilici ile nefsi kesip öldürmekle nâiliyet hasil olur. Bir de nefsin yersiz isteklerini karsiliksiz birakmakla.
Elinizde daima ihlâs olsun ki, susuzlugun hararetinden kurtulup o suya kanasiniz.

Bir defa da söyle buyurdu:
"Oglum,fakr elbisesi giy; ama temiz olsun... Zarif olsun... Is, ne elbise giymekdedir, ne de kubbelerde sâkin olmaktadir, ne de tekkelerde. Hatta zaviyeler de önemli degildir. Aba giymek, kaba giymek de bir mes'ele degildir. Hatta mavili seyleri giymeyi de bir sey saymayiz.

Biyiklari kisaltmak, bagli ayakkabi giymek, sofi libasi giymek de bizim için önem tasimaz.

Asil dervislik odur ki: kalben bütün islerinde ihlâs yolunu tutasin.
Çalismandaki niyetine; sadâkat libâsi giydiresin... ve imânina saglamlik asilayasin.
musa topbaş erkam yayınevi hizmet insanı
 

ABDULLAH4

Forum Yöneticisi
Anne Duâsının Bereketi...

Gerede’li bir komşumuz vardı. Orta halli bir esnafdı. İki ailesi vardı. Geceleri sabaha kadar içki içer, sabaha kadar bir kenara sızardı.

Namaz-niyaz, oruç gibi ibâdetlerden mahrûmdu. Kimseye faidesi dokunmaz, herkesin nefretini kazanmışdı.

İlk ailesi tesettürlü, vakarlı, herkesin itibar etdiği mütevazi bir hanım efendi idi.
İkinci karısı ise, kaba saba, hayasızca kocasının içki sofrasını severek hazırlayan bir kadındı. O zamanki tabirle bir Tango idi.

Bu adam, ilk iffetli karısını küçümser, daima onu tahkir eder, hatta bazan dövdüğü olurdu. Bilhassa kabak çiçeği gibi açılmasını-saçılmasını ister, bu da olmayınca ona karşı husumeti artardı.

Nihayet bu eza ve tahkirlere tahammül edemiyen, o sabırlı, tertemiz, islâmî vasıflarla temayüz eden, bütün civarın kendisini sevdiği, hürmet gösterdiği nezaketi ve her hareketi ile İstanbul hanımefendisinden ayrıldı. (Hakikatte adam mı boşadı, yoksa kadıncağız ailesinin evine mi döndü orasını bilemiyorum...)
devamı var
 

ABDULLAH4

Forum Yöneticisi
Anne Duâsının Bereketi...
Bu bahsettiğimiz kimsenin Allah’ın mahluku olan bütün insanlara iyi, kötü demeyip ayırd etmeden şefkat nazarı ile bakan saliha bir annesi vardı. Her şeyin, Allahü Teâlâ hazretlerine iltica, dua yoluyla sonuçlanacağını bilenlerdendi. Ağzından bir defa olsun kötü söz çıkmazdı.

Tekrar ettiği dua şu olurdu:
– Ya Rab! Yunus’umun bir defa olsun Cuma namazına gittiğini bana göster!

Zaman geldi, Rabi-a Adviyye meşrebinde olan bu yaşlı hatun oğlunun istikbaldeki halini göremeden Rabbına kavuşdu.

Annesinin vefatı, Allah’ın nusreti ile oğlunda öyle bir değişiklik meydana getirdi ki, kısa bir zamanda onun o kötü hal ve görüşleri birden bire hakikat yoluna yöneldi.
 

ABDULLAH4

Forum Yöneticisi
Şimdi o, sabahlara kadar içki içilen odanın ışıkları gene yanıyordu, amma bu sefer Yunus Bey namazlar kılıyor, istiğfar ediyodu. Kaza namazları, oruçlar, sadakalar,

hayır hasenatlar biri birini takib ediyordu. Hanesi misafirlerle dolup dolup taşıyordu. Herkesin evvelce nefretle baktıkları Yunus efendi bu sefer tam tersine

herkesin sevdiği, hörmet ettiği bir insan olmuştu. Kendisine müracaat eden her darda kalanın yardımına yetişiyordu. Ticâri işleri de günden güne inkişaf etmiş, hayli zenginleşmişti. Amma o bunlarla da tatmin olmuyor Hicaz’a gidip o mübarek

beldeye yüz sürüp geri kalan ömrünü orada huzur içinde geçirmek istiyordu. Bir sebebini bulup pasaportunu aldı. Çünkü o zamanlar bilhassa hicaza gitmek için hayli kimselere müracaat edip yüzsuyu dökmek icab ediyordu.
 

ABDULLAH4

Forum Yöneticisi
Her ne kadar ailesine, Allah’ın rızasını kazandıracak bir islâmî hayata dönmesi telkinatında bulunmuş ise de, onu ikna edemedi. Ve yalnız başına mübarek beldeye hicret etdi. Ve orasının sakinleri tarafından çok sevildi. Namazları mescid-i nebevîde kılıyordu. Sık sık oruçlu oluyor, açları doyuruyor, çıplakları giydiriyordu. Hülasa bütün ahlâk-ı hamide üzerinde toplanmıştı. O zamanlar Hicaz’da aşırı bir fakirlik hüküm sürüyordu. Halk yarı aç, yarı tok bir vaziyette idi. Yılda bir kez entari yaptırabilen pek azdı. Hükümet memurun onbeş-yirmi riyal olan maaşını bile ödeyemiyordu. Çünkü henüz petrol kuyuları açılamamıştı. Böyle bir zamanda Yunus Bey’in İstanbul’dan getirdiği paralar çok faideli oluyordu.
*
“Cesedde bir çiğnem et vardır. O salih olursa bütün cesed salih olur. O da kalbdir”, buyurulmuştur. Dil de kalbin tercümanı olduğun göre, dilin vazifesi çok mühimdir. Bütün sürçmeler hatalar, günahlar onunla işlendiği gibi bütün iyilikler sevablar, gönül almalar hep onunla elde edilir.
 

ABDULLAH4

Forum Yöneticisi
Anne Duâsının Bereketi... (devamı)

Dil’in âfetlerinden sakınılmalıdır. Dil hüsn ü isti’mal edilip de Allah’ın rızası yolunda kullanılırsa baha biçilmez ne güzel bir uzuvdur. Allahü Teâlâ’nın has kulları bu hususa çok dikkat ederler.

Bilhassa beddua etmekten sakınmalıdır. Bazı kadınlar, ağızlarında sakız gibi bu kötü hali itiyad edinmişlerdir, sebebli sebebsiz her şeye bilhassa oğullarına, kızlarına beddua ederler. Bu ne çirkin bir alışkanlıkdır. Halbuki bilmezler ki, o hatalı söz döner dolaşır kendilerine isabet eder, bu yüzden dert ve sıkıntılarının sonu gelmez.
*
Bahsi geçen Yunus Bey’in muhterem annesi oğlunun o kötü haline dayanamayıp beddua etse idi belki onun o kötü hali daha da beter olurdu. Halbuki maneviyatlı olgun kadın, gece gündüz oğlunun selahı için dua etdi ve semeresini gördü. Çünkü ısrarla ve samimiyetle yapılan duanın kabul edileceğini biliyordu. İnsanoğlu anne duası bereketiyle ne halden ne hale geliyor, teemmül edelim.
Çünkü Allahü Teâlâ herşeye kâdirdir.
altınoluk musa topbaş
 

ABDULLAH4

Forum Yöneticisi
DÜNYA HAYATI

Allahü Teâlâ ve tekaddes hazretleri buyurur:

"-Bilin ki, dünya hayatı bir oyundur, eğlencedir, bir süstür, aranızda bir öğünüşdür." (Hadîd: 20)

Abdülkadir Geylanî kuddise sirruh:
-Ey dünyaya rağbet edenler! Onunla mağrur olanlar, Ey akıllı ve hesablı kişiler olduklarını söyleyenler, Allahü teâlâ ve tekaddes hazretlerinin yukarıdaki sözünü işitmediniz mi?

Oyun, eğlence ve süs ise aklı başındaki şahıslara değil, cahil çocuklara yaraşır. Ben, size bildiriyorum. Ben size Allah'ın sizi oyun için yaratmadığını söylüyorum. Allah teâlâyı unutarak yalnız dünya ile meşgul olan, oynuyor demekdir. Yalnız dünya ile kanaat edip âhireti ve Allah'ı unutan, hiçbir şey olmayanla kanaat etmiş demektir. Çünkü yarın ölecek ve elinde dünyadan hiçbir şey kalmayacakdır.

Âhiretle meşgul olunuz. Kalblerinizle, Allah teâlâya yöneliniz, O'nunla meşgul olunuz. O'nun fazlından ve kerem elinden gelen rızıkları alınız.
devamı var
 

ABDULLAH4

Forum Yöneticisi
DÜNYA HAYATI (devamı)

Bu dünya fânîdir, geçicidir. O belâlar ve müsîbetler diyarıdır. Orada hayat, hiç bir kimse için tam manasıyla hoş, tatlı ve dertsiz değildir. Hele bir de o kişi hikmet ehlinden biri ise.

Nitekim denir ki:
-Hikmet ehlinden olan kişinin gözü bu dünyada hiç bir zaman aydınlık olmaz. Çünkü onun gözü hep ölümü görüp durmaktadır.

Arabînin birisi çadırlı bir kabileye misafir olur. Onu yedirirler, içirirler ve çadırda yatırırlar. Arabî derin bir uykuya dalar. Kabile giderken, üzerinden çadırı söker... güneşin sıcağı kendisine vurunca uyanan arabî:

-Dünya hayatı: Kurduğun bir çadırın gölgesine benzer. Bir gün olur, muhakkak senin gölgen de zâil olur, diye söyler.
Yunus Emre hazretleri bir şiirinde der ki;

Hey yârenler, bu dünyanın
Sonu vîran olur bir gün
Buna mağrur olanların
İşi pişman olur bir gün.

Âriflere bu dünya hayal ü düş gibidir
Kendini sana veren, hayal ü düşden geçer.
Bu dünyanın sevgisi, ağulu aşa benzer
Sonunu sayan kişi, ağulu aşdan geçer.
 

ABDULLAH4

Forum Yöneticisi
DÜNYA HAYATI (devamı)

Allah teâlâ ve tekaddes hazretleri buyurur:

-Ey iman edenler, şüphe yok ki, Allah'ın vâ'di bir gerçekdir. O halde dünya hayatı sakın sizi aldatmasın. Çok aldatıcı şeytan da sakın sizi Allah'ın (mühleti) ile aldatmasın.

Hasan Basrî kuddise sirruh yukarıdaki âyet-i kerimeyi okuduktan sonra buyurdu ki:
-Bunu, yâni "Dünya hayatı sizi aldatmasın!" sözünü kim söylüyor? Dünyayı yaratan söylüyor. Dünya hayatını, onu yaratandan daha iyi bilen birisi olabilir mi? Sakının ey insanlar, dünya hayatının aldatıcılığından sakının!

Dünya hayâtının aldatıcı meşgaleleri çokdur. Bir kimse kendisine bir meşgale açarsa o meşgale de ona on meşgale daha açar. Ne avâre insan oğlu ki, helâl kazancından dolayı hesaba çekileceği, haram kazancından dolayıda azab göreceği şu dünya hayatına razı olur. Âhiret kaygusunu hiç hatırlamaz. Yarın Allah'ın huzurunda

hesaba çekileceğini düşünmez. Amellerini sırf Allah rızası için yapmaz. Dinin esaslarına bir zarar gelse hiç oralı olmaz. Fakat dünyalık menfaatına bir zarar geldi mi hemen başlar ağlayıp sızlanmağa!..



Resûlü Ekrem sallallahü aleyhi ve sellem:

"-Dünyanın ömrü bir saattir" buyurmuşlardır. O bir saati yani kısa ömrü ibâdet ve ubûdiyet ile geçirmeğe bakın. Bu dünya muhabbetini içinden söküp atmanın ve dünya esâretinden kurtulmanın bir yolu da cömertlikdir. Cömert olanlar, bu dünya hayatında ele geçirdikleri malların hesabını verirken, yarın kıyamette zorlanmazlar.

Cömertlik öyle bir huydur ki, insanı cennete çeker, cimrilik de öyle bir huydur ki insanı cehenneme çeker.

Resûlü Ekrem sallallahü aleyhi ve sellem buyurdular:
-Şüphesiz ki nûr kalbe girince kalb genişler ve ferahlar.
-Ey Allah'ın Resûlü! Bunun belli bir alâmeti var mı? diye sorulunca:

Resûlü Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem cevaben:
-İnsanın, aldatıcı dünyadan uzaklaşıp, ebedilik âlemine yönelmesi ve ölüm gelmeden, onun için hazırlık yapmasıdır, buyurmuşlardır. (Bakara tefsiri, Mahmûd Sâmi Ramazanoğlu)


Rivayete göre:

İsâ aleyhisselâm bir gün gök gürültüsü ve şimşeklerle başlayan şiddetli bir doluya yakalanır. Sığınılacak bir yer arar. İleride bir çadır görür ve oraya koşar. Çadırın içinde bir kadın görür, oradan uzaklaşır. Bir mağara görür, kapısına gider ki, içinde bir arslan var. Hemen mağaranın kapısını kapatır ve:

-Ya Rab! Herkese bu kadar nimetler verdin, ama bana bir sığınak bile vermedin, der.

Allah teâlâ ve tekaddes hazretleri:
-Senin sığınağın benim rahmetimdir buyurur.
(Altınoluk sohbetleri Cilt: 1 s:205)
musa topbaş
 

ABDULLAH4

Forum Yöneticisi
ÖLÜMSÜZ REÇETELER

* Gıybet çok mühim bir hastalıktır. Kimsenin arkasından konuşmamalıyız. Öncelikle kendi hatalarımızı araştırmalıyız ve bunları telafi yoluna gitmeliyiz. Kendi nefsimizin eksik ve hatasını görmek bizi başkalarının kusurunu araştırmaktan men etmelidir.

Hanımlar dînî mevzûlarda çok gayretlidirler. Yalnız iki husus, onların bu gayretlerini gölgede bırakır; çarşı-pazarda çok gezmeleri ve dilleri!.. Günde üç-beş defa çarşıda pazarda gezenin kalbi dağılır. Böyle kişide huzur hâli nasıl olur?

* Dînî meclislerde dünya kelâmı konuşulmamalıdır. Bu meclisler Allah adının ve âhiretin hatırlandığı yerlerdir. Şayet böyle meclislerde mâlâyânî, dünyevî konular ve maddiyât konuşulmya başlarsa arkasından gıybet ve mâsiyet (günah) gelmeye başlar. İstifade için gelinen bu meclislerden haram işlenerek dönülmüş olur. Böyle

Hak meclislerinde âyet-i kerîme, ehâdis-i şerife, evliyâullâh menâkıbı zikredilir. Kişilerin mânevî durumlarına göre bir eser de takip edilebilir. Eğer bu meclisler, âdâbına riâyet edilerek icrâ edilirse insanların mânen büyük derecelere nâil olmasına vesîle olur, biiznillâh!...
devamı var
 
Üst