Hâce Musa Topbaş (Sâdık Dânâ) Efendiden İnciler

ABDULLAH4

Forum Yöneticisi
EDEB ..:: 2 ::.. (devamı)

Yani bedeni ile topraktan yaratilmis ise de ruhu ile eflâkidir.

Bunu anla, su dönen felegin dönüsündeki letâfet de edebdendir.

Eger seytanin basini ezmek dilersen, gözünü aç ve gör ki seytanin katili edebdir.

Âdemoglunda edeb bulunmazsa o Âdem âdemoglu degildir.

Insan ile hayvan bedenleri arasindaki fark edebdir.

Gözünü aç da tamamiyle kelâmullaha bak.

Kur'an'in bütün âyetleri, edeb ta'liminden ibârettir.

Iman nedir? diye akildan sordum.

Akil kalbimin kulagina dedi ki
"
Iman edebdir"

Ey Sems-i Tebrizî, sen sirri ilâhisin. Sus!..

Dünya gecesini aydinlatacak isiklarin

En parlagi edebdir.

Mümsad Deynûrî kuddise sirruh velilere karsi edebini söyle anlatir:

- Hangi velinin huzuruna girsem; nesebimi unuturum... Ilimden yana bos olurum. Marifet islerinde ise yokluga bürünürüm.

Bundan sonra da aksini yapanlari söyle anlatirdi:

- Bir kimse, her hangi bir seyhin yanina giderken, kendine has hazla giderse, ondan alacagi hazzi kaybeder... Onu görmekle bir sey elde edemez. Onunla, sohbetten umdugunu bulamaz... Edeb erkânindan istifade edemez. (Tabakatü'l-Kübra)

Resûlü Ekrem Sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz Hazretlerinin Edeb Ve Hayâsi:

Resûlü Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem, örtüsüne bürünmüs bâkire bir genç kizdan daha edebli idi. Asiri hayâsindan, ömründe hiç bir adami azarlamamis, yürürken sükûnetle yürümüs, hiç bir zaman kahkaha ile gülmemistir.

O devirde Arabistan'da ve diger memleketlerde edeb ve hayâya riâyet edilmez, arablar çiril çiplak yikanirlar, hatta Kâbe'yi çiril çiplak tavaf ederlerdi. Resûlü Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem bu denaetten tiksinirdi. Hatta bu yüzden hamamlardan sakinilmasini emretmisti. Ancak pestemal kullanarak hamamlarda yikanmaga müsaade etmisler, fakat bu müsaade kadinlara verilmemistir.
 

ABDULLAH4

Forum Yöneticisi
EDEB ..:: 2 ::.. (devamı)


Allah'in Resûlü, hayasindan halk içinde, kalabalik yerlerde, çarsi ve pazarlarda yüksek sesle konusmazdi. Hosa gitmeyecek sözler söylemezdi. Yine hayasindan hiçbir kimsenin yüzüne dikkatlice bakmazdi. Insanlarin görülmesini istemedikleri yerlerine ve kusurlarina bakmaz, görse bile görmezden gelirdi. Hazret-i Âise radiyallahu anha validemiz Onun edep yerini asla görmedigini söyler... (Es-Samâilul'l-Muhammediye)

Allah'in Resûlü insanlari hayâya tesvik eder, hayânin, imânin bir parçasi oldugunu ifade buyurur, onlari harama gitmekden sakindirirdi.
Bir gün bir genç geldi ve Ondan zinâ etmesine izin vermesini istedi. Huzurda bulunan sahabiler, onu susturmak istedilerse de, O, "birakin yanima gelsin" buyurdu.

Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem, yanina gelen gence sirayla:

"Bu kötülügün anana, kizina, kiz kardesine, halana, teyzene yapilmasini ister misin?" diye sordu.

Genç her defasinda "Hayir, istemem" diye cevap veriyordu. Bunun üzerine

Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem de: "Insanlar böyle bir kötülügün kendi akrabalarina yapilmasini istemezler" buyurdu. Ve elini gencin gögsü üzerine koyarak" Allah'im, bunun günahlarini afvet, kalbini ve edeb yerini haramlardan koru" diye dua etti. Bu genç bir daha böyle bir kötülüge dönüp bakmaz oldu. (Ibn Hanbel, 256-257 M. Zekâi Konrapa, Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem)

- Bu yazı musa topba'şın Hizmet İnsanı isimli kitabından derlenmiştir. Yayınevi: Erkam
 

ABDULLAH4

Forum Yöneticisi
GÜZEL AHLAK ..:: 1 ::..


Abdullah İbni Mes'ud radıyallahu anh bu kadar iltifatı ilâhiyyeye mazhar oldukları halde, sallallahu aleyhi ve sellem efendimiz hazretlerinin:

"-Allahım! Beni güzel yarattığın gibi, ahlâkımı da güzelleşdir" diye dua ettiğini bildirir.

Gene sallallahu aleyhi ve sellem efendimiz buyurur:

-Mü'minlerin en faziletlisi ahlâkı en güzel olanıdır.

-İnsanı kâmil, o mü'mindir ki, güzel ahlâk sahibi olup ve ehline lutfu ziyade olandır.

-Güzel ahlâk hatayı giderir, suyun kiri giderdiği gibi. Kötü ahlâk da ameli bozar, sirkenin balı bozduğu gibi.

Hazreti Âişe radıyallahu anhâ'dan: Sallallahu aleyhi ve sellem efendimiz;

-Ya Âişe kim ki rıfk, mülâyemet ve itidalden nasibini almış ise dünyanın da, ahiretin de en hayırlı metaına nail olmuş demektir. Kim ki rıfk, mülâyemet ve itidalden mahrum kalmış ise, dünyanın da ahiretin de en hayırlı metaından mahrum kalmış demektir.

Resûlü ekrem efendimize soruldu:

-Amellerin hangisi daha faziletlidir?

-Güzel ahlâk, buyurdular.


devamı var
 

ABDULLAH4

Forum Yöneticisi
GÜZEL AHLAK ..:: 1 ::..

Gene sallallahü aleyhi ve sellem efendimize soruldu:

-İmân bakımından mü'minlerin hangisi daha faziletlidir?

-Ahlâkça en güzel olanlar.

Gene Resûlü ekrem efendimize soruldu:

-Kula verilen şeyin en hayırlısı nedir?

-Güzel ahlâkdır, buyurdular.

Gene Resûlü ekrem sallallahu aleyhi ve sellem buyurdular:
-
Kıyâmet günü ameller tartılırken teraziye ilk konacak şey güzel ahlâk ve cömertliktir.

Resûlü ekrem efendimize:

-Bir kadın vardır ki, gündüz oruç tutar, geceleri de devamlı namaz kılar, fakat komşuları ile geçinmez, onlara eziyet eder.

Sallallahu aleyhi ve sellem buyurdular:

-Onda hayır yoktur, o cehennem ehlindendir.

Sallallahu aleyhi ve sellem efendimiz buyurdular:

-Halîm (yumuşak) ahlâklı olanlar dünyada ve ahirette büyük ve muhteremdirler.
 

ABDULLAH4

Forum Yöneticisi
GÜZEL AHLAK ..:: 1 ::..

Resûlü ekrem sallallahü aleyhi ve sellem efendimiz,

Enes b. Mâlik radıyallahu anh'a hitaben:

-Oğulcağızım, sen kalbinde hiç kimseye karşı kin ve düşmanlık beslemeden bulunmağa, güç yetirebildiğin sürece öyle yapmağa devam et (Tirmizi, ilim) buyurdu. Sonra tekrar:

-İmândan sonra aklın başı, halkla güzel geçinmekdir, halkı sevmek onlarla kaynaşıb, gerekdiğinde danışmaktır. Çünkü danışanın işi rast gider, kendi fikriyle hareket edenin sonu iflâstır.

Abdülkâdir Geylânî kuddise sirruh güzel ahlâklı Allah dostlarını şöyle tarif etmekdedir:

-Allah dostlarının tavırları ne şaşılacak şeydir. Halleri ne kadar da güzeldir. Allahü Teâlâ hazretlerinden kendilerine gelen her şey güzeldir. Allah Teâlâ onları marifetullah üsaresi ile sulamış, kendi lütfunun hücresinde uyutmuş, bizzat kendisi ile ünsiyet etdirmiştir. Hiç şüphe yok ki onların Allah ile beraber bulunmaları ve

ondan başka herşeyden alakalarını kesmeleri, elbette güzel olacaktır. Onlar, Allah'ın huzurunda, ona layık olmayan hiç bir harekete tevessül etmezler. Kendilerini bir heybet sarmışdır. Allah diler kendilerini diriltir, ayağa kaldırır ihya eder, uyandırır. Onlar Allah'ın huzurunda tıpkı mağaralarındaki ashab-ı kehf gibidirler.
 

ABDULLAH4

Forum Yöneticisi
GÜZEL AHLAK ..:: 1 ::..


Allah dostları, insanların en akıllılarıdır. Her hallerinde Rabblarından mağfiret ve kurtuluş taleb ederler. İşte onların himmet ve gayreti budur. Onlarca yapılması gereken en mühim şey budur. Allah Teâlâ ve Tekaddes hazretleri hakiki İslâm'a gönül verenlere ve aşağıdaki güzel sıfatlarla bezenenlere mağfiret ve mükâfat va'd ediyor.

-Gerçekten Allah'ın emrine boyun eğen bütün erkek ve kadınlar (gereği üzere Allah'ı ve peygamberi tasdik eden) mü'min erkekler ve mü'min kadınlar, ibâdete devam eden erkek ve kadınlar, (iş ve sözlerinde) sâdık erkekler ve kadınlar, sabreden erkekler ve kadınlar, mütevazi erkekler ve mütevazi kadınlar, sadaka veren erkekler ve sadaka veren kadınlar, oruç tutan erkekler ve oruç tutan kadınlar, ırzlarını koruyan erkekler ve kadınlar; çok zikreden erkekler ve kadınlar, var ya, Allah bunlara bir mağfiret ve büyük bir mükâfat hazırlamışdır. (Ahzab, 35)

Sallallahu aleyhi ve sellem buyurur:

-İnsana verilen şeylerin hayırlısı güzel huydur.


-İktisat, yani tutumlu olmak, dirlik ve düzenli olmanın yarısı; güzel huy da dinin yarısıdır.
-
Allah'a imândan sonra, aklın baş (da gelen anlayış)ı utanma ve güzel huydur.

-Kimin huyu kötü olursa, kendini azaba uğratır, kimin kalbinde üzüntüsü çoğalırsa vücudu hasta olur. Kim bir takım adamlarla münakaşaya tutuşur, çekişirse kerameti gider. İnsanlığı (nın derecesi) düşer.

Allah'ın Öğrettiği Âdâb
Resûlü ekrem sallallahu aleyhi ve sellem hazretleri Muaz radıyallahu anh'a şöyle tavsiyelerde bulunmuştur:

-Ya Muaz! Sana takvâyı, doğru sözlülüğü, ahde vefayı, emaneti yerine getirmeyi, hıyaneti bırakmayı, anlaşmayı muhafaza etmeyi, yetime şefkat göstermeyi, yumuşak huylu olmayı, selâmı yaymayı, güzel muameleyi, emelleri azaltıb, amellere dönmeyi, imâna sarılmayı, Kur'an'ı inceden inceye anlamağa çalışmayı, ahireti sevmeyi, hesabdan korkmayı, şefkatli ve merhametli olmayı tavsiye ederim.

Yumuşak başlı kimselere söğmekten doğru adamı yalanlamakdan, günahlara tama etmekden, âdil devlet adamlarına karşı gelmekden, yeryüzünde bozgunculuk

çıkarmakdan sakın. Sana tenhada kalabalıkta, her yerde Allah'dan korkmayı tavsiye ederim. Her günahdan sonra tevbe etmeğe bak. Sır, sır olarak, alenî olan da öylece gizli tutulmalıdır. Bunlar, Allah'ın kullarına öğretdiği âdâbdır. Allah kullarını iyi ahlâka ve güzel âdâba çağırır.

devamı var
 

ABDULLAH4

Forum Yöneticisi
GÜZEL AHLAK : 2 ::..


Şeyh Salih Ebu Zür'a b. el-Hafız Ebi'l-Fadl Muhammed b. Tâhir el-Makdisi Âişe radıyallahu anhâ'dan şu hadis-i şerifi nakleder:

-Mekârim-i ahlâk ondur; Babada bulunur, oğlunda bulunmaz. Oğlunda olur, babasında olmaz. Kölede olur, efendisinde olmaz. Allah Teâlâ saâdet murad ettiği kimselere onu taksim etmiştir. Onlar da:

Doğru sözlülük, Ümidsizlik halinde bile doğruluk,

Komşusu ve arkadaşı aç iken karnını doyurmamak, onları da düşünmek,

İsteyene vermek,

İyiliğe iyilikle mukabele,

Emâneti korumak,

Sıla-ı rahm yapmak,

Arkadaşının kusurlarını örtmek,

Misafiri ağırlamak,

Ve hepsinin başı hayâ. (Muvatta, Kelâm 17; İbn Hanbel, II/177)

Enes radıyallahu anh rivayeti ile:

Seyyidü'l-Beşer sallallahu aleyhi ve sellemin maiyyetinde idim. Üzerinde kenarı kalın bir elbise vardı. Bir bedevi onun ridasını öyle şiddetle çekdi ki, o elbisenin kenarı onun mübarek boynu tarafında iz bırakdı. Ve sonra şöyle dedi:

-Ya Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem. Benim şu iki deveme nezdindeki Allah'ın malından erzak yükle. Çünkü benim için ne kendi malından ne de babanın malından (erzak) yükleyecek değilsin.
 

ABDULLAH4

Forum Yöneticisi
GÜZEL AHLAK : 2 ::..

Resûlü ekrem sallallahu aleyhi ve sellem biraz sükut etdikten sonra buyurdu ki:

-Mal Allah'ın malıdır. Ben de onun kuluyum.

Sonra şöyle buyurdu:

-Ey Arabi! Bana yapdığın bu şeyin tıpkısı ceza olarak hakkında tatbik edilsin mi?

Bedevi:

-Hayır çünkü sen kötülüğe, kötülükle mukabele etmezsin.
Bu cevab karşısında, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem efendimiz güldü. Sonra onun bir devesine arpa, bir devesine de hurma yükletilmesini emretti.

Hazreti Âişe radıyallahu anhâ buyurur ki:

-Resûlü ekrem sallallahu aleyhi ve sellem şahsan uğradığı bir haksızlığa, zulme karşı intikam almazdı. Meğer ki o kötülük Allah'ın ve halkın haklarına tecavüz mahiyetinde olsun. Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem, hiç bir hizmetçiyi, hiç bir kadını döğmemiştir.



Huzûru saâdete gelen bir zat, Resûlü ekrem sallallahu aleyhi ve sellemin heybetinden titremiştir. Bunun üzerine Mefharı mevcudat efendimiz:

-Korkma! Müsterih ol! Çünkü ben bir hükümdar değilim. Ben ancak kadit (kurutulmuş et) yiyen Kureyş'den bir kadının oğluyum buyurarak onu sükûna davet etmişdir.

Bir hadis-i şerifde buyurulmuştur:

-Malumun olmayan kimseye hilm edib, sana zulm edeni afvedib, seni mahrum edeni îtâ edib ve senden munkatı olan zatı sen ziyaret edesin. Yani bu ef'aldir. (Taberânî, Bezzaz)

Enes b. Mâlik radıyallahu anh buyurur:

-İnsan güzel ahlâk sayesinde, cennetin âli derecelerine yükselebilir. Buna karşılık ibâdeti çok olsa da, kötü huyu sebebiyle, cehennemin derinliklerine yuvarlanabilir.

Vehb b. Münebbih buyurur:

-Kötü huylu insan, kırılmış saksı gibidir. Ne saksıdır, ne de çamur.

Cüneyd kuddise sirruh buyurur:

-Kişinin ilmi ve ameli az olsa da dört şey onu üstün mevkilere yükseltebilir. Bunlar da: Hilm, Tevazu, Cömertlik ve Güzel Ahlâkdır.

devamı var
 

ABDULLAH4

Forum Yöneticisi
GÜZEL AHLAK : 2 ::..

Yahya b. Muaz-ı Razi buyurur:

-Kötü huy öyle bir günahtır ki, onunla beraber işlenen çok iyilikler menfaat vermez ve güzel ahlâk öyle bir iyilikdir ki, onun sayesinde, günahların bir çoğu zarar vermez.

Kettâni kuddise sirruh buyurur:

-Tasavvuf dediğin ahlâkdır, ahlâkını güzelleştirip arıtan, tasavvufunu arıtmış olur.

Kalbi Tedavi İçin

Güzel ahlâk peygamberin sıfatı ve sıddîkların en makbûl amellerindendir. Aslında güzel ahlâk, imânın yarısıdır. Takvâ sahiblerinin mücâhedelerinin meyvesidir. İbâdet edenlerin riyazetidir.

Kötü huy ise, öldürücü bir zehir, insan beynini kemiren bir tehlike, açık bir zillet, bir rezâlettir. Allah'dan uzaklaşdıran bir pislik ve sahibini şeytan yoluna iten bir kötülüktür. İyi ahlâk, kalben cennet nimetlerine açılan ve Rahman'a yaklaşdıran bir kapı olduğu gibi, kötü huy da kalbleri saracak olan ve Allahü Teâlâ'nın yakdığı cehennem ateşine açılan bir kapıdır. Kötü huy, nefsin hastalığı ve kalbin marazıdır. Şu var ki, bedenî hastlıklar maddî hayatı yok eder, kalbî hastalıklar ise ebedî hayatı mahveder.

devamı var
 

ABDULLAH4

Forum Yöneticisi
GÜZEL AHLAK : 2 ::..


Fâni dünya hayatını sona erdirecek olan cismâni hastalıklardan korunmak için ilâç terkiblerini öğrenmekde tabiblerin şiddetle dikkat ve itina göstermeleri gerekdiği gibi, ebedî hayatı mahvedecek olan kalb hastalıklarını tedâvi edecek ilâç terkibini

öğrenmenin daha mühim olduğu meydandadır. Tıbbın bu kısmını öğrenmek her akıl sahibine borçdur. Zira hastalıklardan salim bir kalb düşünülemez. Tedâvi cihetine gidilmez ve kendi başına terk edilirse yığılır, dertler çoğalır ve sahibine galebe çalarak onu çökertir. İnsan önce bu hastalıkların menşe'ini, nereden meydana geldiklerini bilmeğe, yani teşhis, sonra da izâlesi için ilâç aramağa muhtaçdır.

Kalbi tedavi ise Allahü Teâlâ'nın
"Kendini arıtan saadete ermişdir" (Şems, 9)
âyetinden muradı budur. Kalbi ihmaline gelince
"Onu fenalıklara gömen kimse de ziyana uğramışdır."(Şems, 10)

İmam Gazâlî kuddise sirruh hazretleri yukarıdaki sözleri ve ayeti kerimelerle seyrü sülûk yoluna müracaat etmenin kaçınılmaz bir yol olduğuna işaret buyurmuşlardır.

Kur'an-ı Kerim'de sarih olarak, nefsi emmâre, nefsi levvâme, nefsi mülhime, nefsi mutmainne makamları görülmektedir.

Kötü huylardan halâs olub, islâmî güzel ahlâkla mütehallik olabilmek için de, kalbin tasfiyesi, nefsin tezkiyesi için çalışmak lâzımdır.

- Bu yazı Altınoluk dergisinin Kasım 1998 tarihli sayısından alınmıştır.
 

ABDULLAH4

Forum Yöneticisi
KURAN'a saygımız nasıl olacak


Bir gün Mescid-i Nebevi’nin Babu’l-Mecid kısmında oturuyordum. Biraz ileride bir siyahî, Kur’an-ı Kerim okuyordu. Yüzünde öyle bir nur, melâhat-ı iman vardı ki, güzelliği tasvir edilemez.

Büyük bir huzur ve vecd içinde ara sıra sahifeleri çeviriyordu. Bir saat kadar geçmişdi. Hangi sûreyi okuduğunu merak et-dim, yaklaşdım.

Bir de ne göreyim? Sahifeleri tersine koymuş. Yani sahifelerin alt tarafını üste getirmiş. Yalnız sahifedeki satırlara bakıyordu.

Çok hayret ettim. Sonra düşündüm ve

Cenabı Hakk’ın bu ümmî kuluna, bilenden daha fazla bir iltifatı olduğuna kanâat getirdim.

Belki de bu imânı tam siyahî, o sahifeleri çevirdikçe Cenab-ı Hakk’ın azametini, saltanatını, gaffarlığını, rahmanlığını tefekkür ediyordur da diğer yüzünden okuyanlardan daha fazla istifade ediyordur, Allahu âlem.
 

ABDULLAH4

Forum Yöneticisi
KURAN'a saygımız nasıl olacak (devamı)

Gene orada ümmî Şamlı Abdullah efendi isminde (manevi ismi Mehmed) bir şahıs vardır.

Yılın sekiz ayını Medine-i Münevvere’de dört ayını da Şam’da geçirir. Şam’da bulunduğu zamanda daima Şeyhül-Ekber Muhyiddin-i Arabî türbesi kurbündeki camide bulunur. Okuması yazması yoktur.

Gençliğinde bir gece yatıyor, sabah kalktığında (Cenab-ı Hakk’ın izni ile) kendisini Kur’an-ı Kerim hafızı buluyor. Manevi erlerden olsa gerek.

Cenab-ı Hakk’ın kendisine bahşettiği bu büyük nimeti gaib etmemek için şükrâne olarak iki günde bir hatim indirirdi. Kavî imanı ile Allah dostlarındandı.

Bir hacı, Mescid-i Nebevî’deki Kur’an-ı Kerimleri elindeki temiz bir bezle siliyor, öpüyor, aldığı raflara tertiplice koyuyordu.

Kaldığı müddetçe bu vazifeye devam etti. O bu yaptığı hizmeti öyle bir hulûs-ı kalb, aşk ve neş’e içinde ifâ ediyor idi ki kendimi onu seyretmekten alamıyordum.

Bunu muhterem Üstazımız Hazretlerine anlattım. Çok memnun kaldıklarını, o gül yüzlü simâlarındaki sürûrlarından anlamış oldum. Çünkü o kişi yaptığı hizmet, tazim sayesinde Cenab-ı Hakkın rızasını kazanmış oluyordu.

Bu bahsetmiş olduğum şahıslar Kur’an-ı Kerim’e olan saygı edeb ve tazimleri dolayısıyla Allah Teâlâ’nın rızasını kazananlardan idiler.

devamı var
 

ABDULLAH4

Forum Yöneticisi
KURAN'a saygımız nasıl olacak

Resûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- buyurdular:

– “Sizin en şerefliniz, Kur’an’ı öğrenen ve öğretendir.”

Gavsü-l Azam Abdülkâdir Geylânî hazretlerinin kudsî nasihatlerinde buyuruyorlar ki:

– “Ey ahâli! Kur’ana olan sevginizi onun ahkâmı ile amel ederek gösteriniz. Ondan alacağınız öğütleri, onun esaslarına uyarak alınız.

Yoksa, Onun üzerinde mücadelelere girişerek ona bağlılığınızı göstermeğe ve ondan öğüd almağa kalkışmayınız. İnanç esasları, pek az bir kaç cümleden ibarettir.

Ameller ise pek çoktur. Size Kur’an’a inanmak ve onun ahkâmına riayet etmek gerek.

Allah’ın kelâmını kalblerinizle tasdik ediniz. Uzuvlarınızla da ameller işleyiniz, eda ediniz. Size dünyevî ve uhrevî-faydası olan şeylerle meşgul olunuz.

Hakikatleri olduğu gibi idrak etmekden âciz olan denî akıllara asla iltifat etmeyiniz. Onları asla dinlemeyiniz. (Fethur-Rabbânî 11. sohbetten)

devamı var
 

ABDULLAH4

Forum Yöneticisi
KURAN'a saygımız nasıl olacak (devamı)

Ebü’l Mevâhib kuddise sirruh buyurur:

– Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi vesellem’-i rüyada gördüm. Bana şöyle buyurdu:

– “Ey Muhammed! Nedir bu gaflet halin? Bu ne uykudur? Bu yüz çeviriş neden? Sana neler oldu ki Kur’an okumayı bırakdın? Kur’an okumak karşısında bu virdciklerin sözü mü olur? Bir daha böyle yapma.

Her gün Kur’an oku, isterse iki hizib olsun. Her güne düşen daha az olmasın.”

Bu yüce mukaddes kitabımızı hakkını eda etmek için büyük tazim, hürmet göstererek, sekînet ve huşu içinde, hurufatları tane tane söyleyerek, özümleyerek yutarak okumamız gerekir.

Hörmetsiz ve gafletle çok okumaktan ise, az fakat devamlı huzur ve uyanıklıkla okumak daha evlâdır
 

ABDULLAH4

Forum Yöneticisi
KURAN'a saygımız nasıl olacak

Allah Teâlâ ve Tekaddes hazretleri, bazı velilerine zaman içinde zaman nasib etmişdir, kimisi bir rekatde kimisi de iki rekatde Kur’an’ı hatmetmiştir.

Buna rağmen bu has kullar bu tilâvet anında en ufak bir gaflet, dalgınlık göstermezler, kalbleri kırık ve Rabblarının kurbunda olduklarını bilirler.

Onlarda huşu hali hiç eksik olmaz.

Her müslümanın evinde Kur’an-ı Kerim bulunduğuna göre bu ulvi kitaba karşı daima hörmetli bulunmamız gerekir.

Kütübhanemizin en yüksek yerinde temiz bir örtüye sarmak suretiyle muhafaza etmeliyiz.

Okuyacağımız zaman büyük bir saygı ile açmalıyız ve öyle okumalıyız.

musa topbaş
 

ABDULLAH4

Forum Yöneticisi
Gıybet


Gıybetçilerin, yahud, itikadi konularda yanlış görüşe sâhib olanların sözlerini kesmek, tashih etmek, nezâketsizlik değildir, bilâkis istikametdir. Dini vazifedir, adalettir.

Resûlü ekrem sallallahü aleyhi ve sellem efendimiz, hakka tecavüz etmedikçe kimsenin sözünü kesmez, hakka tecavüz edince de, ya onu men ederek sözünü keser veya o meclisden kalkıp giderdi.

Nezâket hususunda ölçülü hareket edilmelidir. Muhatabım yaşça benden büyük, ben onun sözlerine nasıl karşı gelebilirim, yahud da dinlemez isem bana darılır gibi boş mülâhazaları bırakmak lâzımdır.

Hakikati gizleyip de tasdik mânâsına devamlı başını sallayanlar hiç şüphe yok ki gıybette müsâvidirler. Resûlü ekrem sallallahü aleyhi ve sellem efendimiz hazretleri buyurdular ki:

“Miraç gecesi göklere çıkarıldığım zaman bir gurub insan gördüm. Göğüslerinden etleri koparılarak, lokma lokma ağızlarına veriliyordu. Bu sırada kendilerine şu sözler söyleniyordu. Kardeşleri nizin etlerinden yemekde olduğunuzu yeyin!...

Ben bu manzarayı görünce “Ya Cebrail kimdir bunlar?” diye sordum. Cevaben dedi ki: - Bunlar senin ümmetinin gıybet edenleridir.
 

ABDULLAH4

Forum Yöneticisi
Gıybet (devamı)


Cabir ve Ebu Sâid rivayet ederler:

Hâce-i Kâinat efendimiz hazretleri buyurdular:

“Gıybetden sakının, muhakkak gıybet zinâdan daha kötüdür. Zira kişi zinâ eder, sonra tevbe ederse Allah tevbelerini kabul edebilir. Halbuki gıybet edeni hakkında gıybet ettiği kişi afvetmedikçe Allah da afvetmez.”
***
Bursa’da, Uludağ eteklerindeki muhterem üstazımızın devlethanelerinde idik. Üç kişi İstanbul’daki bir kişinin aleyhinde konuşuyor, yani gıybetini yapıyorlardı. Fakir de , görüşlerine kalben iştirak etmiyor isem de sükût ediyordum (Bu hareket, yersiz ve hatalı idi)

Çok alçak sesle konuşulmasına rağmen, keşfen bu hale muttali olan muhterem üstazımız hazretleri yatak odalarının kapısını açtılar, koridoru geçerek bulunduğumuz odanın kapısını tıklattılar.

Kapı açıldı, gadablı bir halde, gıybet edilen şahsın ismini zikrederek, “yoksa o buraya mı geldi?” buyurdular. Hiç oturmadan tekrar yatak odalarına çekildiler.
 

ABDULLAH4

Forum Yöneticisi
Gıybet (devamı)


Kendileri gıybet kokusundan o kadar kaçınırlardı ki bir defa olsun “bu zat şu zattan daha bilgilidir, daha fazîletlidir.

Şu şahsın seviyesi şu şahıstan daha düşükdür. Şu eser şu eserden daha kıymetlidir, daha üstündür” gibi kıyaslamalar dahi yapmazlardı. İcabında “şu eserleri okuyunuz, istifade edersiniz” buyururlardı.

Resûlü ekrem sallallahü aleyhi ve sellem efendimiz:

– Müslüman kardeşin hakkında, onun hoşlanmadığı bir şekilde konuşduğun zaman gıybet etmiş, onu çekiştirmiş olursun, buyurmuşlardır.

Bilhassa kalblerine, dillerine, kulluk vazifelerine, Allah dostları, ârifler, sâdıklar, gönül ehilleri hakim olurlar.

Dili işletmek pek kolay olması bakımından nefislerinin de yardımı ile gıybet etmekde zahiren fazla bir güçlük yoktur.

Sakız çiğneme ne kadar zor olsa bile sakızı bir türlü ağzından alamadığı gibi, gıybete mübtelâ olanlar da bir türlü gıybeti terk edemezler.
 

ABDULLAH4

Forum Yöneticisi
Gıybet (devamı)


Gıybet, zamanımızda diyânetin, Allah bilgisi ve Allah korkusunun azlığı dolayısıyla en fazla rağbet gören manevî hastalıkların en kötülerindendir.

Kurtulmak için hem irâdenize sahib olmak, sâlihlerle, iyilerle ihtilâtı çoğaltmak, sohbetlerinde bulunmak lâzımdır. “Estaizübillah ve Hüve maâkum eyne ma küntüm”, âyetinin mânâsını bilen kişi daima uyanık olur.

Allahü Teâlanın murâkabesinde olan kişinin, her hat ve hareketi, edeb üzere Rabbımız zülcelâl vel kemâl hazretlerinin rızasına muvafık olur. Hafif, yersiz hareketlerden çekinir.

Sebebsiz yere ayak ayak üzerine atarak, gerilerek, yatarcasına oturamaz, aşırı dünyayı sevenlerden, gıybetçilerden aslandan kaçar gibi kaçar.

musa topbaş
 

ABDULLAH4

Forum Yöneticisi
TEVBE ZAMANI ..:: 2 ::


Mevlânâ Sâdeddîn Kaşgârî kuddise sirruh buyurur:

-İlâç diye öte-beri yemekden ise, perhiz etmek daha yerindedir.

Çok yiyende çok hastalık olur. Onları def etmek için de ilâç alırlar.

İyileşince de gene tıka basa yemeğe koyulurlar. Yine ilaç, yine sıhhat, yine yemek.

Neticede ilaç da faide vermez ve marazı arttırmaktan başka bir işe yaramaz.

Günah ile tevbe de böyledir. Günah arkasından tevbe, yine günah yine tevbe.

Neticede bu türlü tevbe de ayrı bir günah olub çıkar.

Onun içindir ki, Allah ehli herşeyde perhizi severler. Ve herşeyi bırakıb Allah ile meşgul olurlar.Ve bir gaflet anında öbür dünyaya göçmemek için çok dikkatli bulunurlar.

Muhammed ibni Sîrîn şöyle der:

-Aman bir hayır işleyip de sonra onu terk etmekten sakın. Zira tevbe edib de sonra tevbesini bozan ve iflâh bulan bir kimse görülmemiştir.

devamı var
 
Üst