Risalei Nurda Farklı Cümle Açıklamaları

nur-uhafi

Member
Cevap: ''İmanınızı La ilahe illallah ile yenileyiniz'' hadisi şerifinin ,hikmeti...

teceddüd vücudumuzda ki hücreler ve zerreler içinde gecerli her an bi değişim ve yenilenme var.ve gelen giden hüceyrat ve zerrelerinde bizden imanlı bi şekilde cıkması için her an tevhidi vird edinmeliyiz
 

GuLSerbeti

Well-known member
Cevap: ''İmanınızı La ilahe illallah ile yenileyiniz'' hadisi şerifinin ,hikmeti...

MazaAllah. Allah her nefeste imanli eylesin ins.. Kelimeyi son nefeste ikrar edenler icin mujdeler var ama...
ikrar edemeyenlerin akibeti nedir, bilmiyorum..:006:

son nefeste imanli olmak duasi; Seytanin insanogluna oynadigi Son oyuna bir perde olur, Allah'in izniyle... zira seytan son nefeste insanin yanina gelerek ondan imanini satin almak, calmak ister... belki sahid olmussunuzdur; sekerattaki bir insana su verirler, dudaklarini islatirlar, sebebinin seytan onu su ile kandirmasin diye oldugunu biliyorum..Allahu Alem..

bu konuda hadisi serifler vardir mutlaka.. arastiralim ins.
Sergerdan abiye tesekkur ediyorum...asagidaki metin onun verdigi linkten alinti, goz onunde bulunsun istedim;


Değerli Kardeşimiz;

Şeytan ölüm anında yalnızca vesvese verir bu da insanın imanını almak demek değildir. İnsan bu dünyada nasıl yaşamışsa ölüm anındaki şeytanın vesvesesine karşı da durumu öyle olur. Hayatını İslam ve iman dairesinde geçiren insanların imanını şeytan alamaz, verdiği vesvese de tesir etmez. Ancak yaşantısı İslamiyete uygun olmayan insanlar şetanın bu vesvesesinden korkmalıdır. Kısacası sekerattaki durumumuzu şuanki yaşantımız belirleyecektir.

Bir insanın yaşantısı, onun inancını, amelini ve şahsiyetini gösteren bir ayna gibidir. Tanımadığımız bir insanla biraz konuştuktan, beraber yolculuk ettikten veya bir alışverişte bulunduktan sonra onun hakkında belli bir hükme varırız; iyi veya kötü adam deriz.

Fakat bir insanın hem iyi taraflarını, hem kötü taraflarını biliyorsak, onun hakkında karar verme hususunda da ölçümüz bellidir. İyi yönleri kötü yönlerinden fazla ise iyi: kötü yönleri iyi yönlerinden fazla ise kötüdür. Başka bir ifade ile, bir insanın iyilik ve kötülüğü Allah’a olan kuluğu ile ölçülür. Bir insan inandığı gibi yaşıyor, kulluk vazifelerini yerine getirmeye gayret ediyorsa, o insan Allah katında iyidir ve makbul bir kuldur. Fakat imanı olduğu halde, İslâma uymayan hal ve hareketleri varsa bu insan günahkâr insandır.

Bu çeşit insanlar ölünce onları nasıl bir âkibet beklemektedir? Peygamber Efendimizin bu konudaki ifadeleri açıktır:

“Nasıl yaşarsanız öyle ölürsünüz; nasıl ölürseniz öyle dirilirsiniz.”
Bu gerçek başka bir hadiste de şöyle dile getirilir: “Kim ne halde iken ölürse, Allah onu o şey üzerine diriltir.”1

Allah’a ve diğer iman esaslarına imanı sağlam olan bir insan, öldüğü zaman mü’min ve Müslüman sayıldığından Müslüman muamelesine tâbi tutulur. Böyle bir insanın âhiretteki durumuna gelince, bu hususta Peygamberimizin şu meâlde bir hadisi vardır:

“Kim Allah’tan başka bir İlâh olmadığını bilerek ölürse Cennete girer.”2

Bir insan öldükten sonra Müslümanların onun hakkındaki şehadetleri ve kanaatleri de önemlidir. Müslümanlar o adamın imanlı, iyi bir insan olduğunu söylüyorlarsa, Cenab-ı Hakkın onların şehadetine göre muamele edeceğine dair rivayetler vardır. Yine, Müslümanların aleyhinde şehadet ettikleri kimse de ona göre muameleye tâbi olacaktır. Buna göre bu dünyada iman ve ibadet üzerinde yaşayan insan inşallah ölüm anında da imanla gidecektir. Evet korku ve ümit arasında yaşamak gerekir. Ancak bu hal insanı ümitsizliğe sevketmemelidir.

Sorularla İslamiyet | Ölüm anında imanla gitmek için ne yapmak gerekir?
 

mihrimah

Well-known member
“Ubudiyetin dâisi emr-i İlâhî, ve neticesi rıza-yı Haktır cümlesini açıklarmısınız?

Risale-i Nurda geçen şu cümleyi açıklar mısınız: “Ubudiyetin dâisi emr-i İlâhî, ve neticesi rıza-yı Haktır.” (Lem’alar)



Niçin ibadet ediyoruz? sorusu, beraberinde iki soruyu birlikte getiriyor. Daha doğrusu, bu sorunun içinde iki soru saklı:

– İbadet etmemizin sebebi, illeti nedir?

– İbadet etmemizin hikmeti, faydası nedir?

Bazıları bu soruyu sadece ikinci mânâyı kastederek sorarlar. Birinci ve en önemli noktayı unuturlar. Bunun neticesi olarak hikmet sahasında kendilerince birtakım faydalar sıralar ve bu faydaların başka yollarla da elde edilebileceğini ileri sürerek, ibadeti reddedici bir tavra girerler.

İllet denilince ibadet yapmamızı gerekli kılan sebebi kastederiz. Hikmetten ise yaptığımız ibadetten hâsıl olan faydayı anlarız.

Dünya işlerinden bir misal: Anadolu’dan İstanbul’a gelmekte olan bir tüccarın bu seyahatının illeti “ticaret”tir. Hikmeti ise daha çok zengin olmak ve dünya nimetlerinden daha fazla istifade etmek. Buna göre söz konusu şahsa, “İstanbul’a niçin gidiyorsun?” desek, “Zengin olmaya.” diye cevap vermez. Bu, hikmete ait bir cevaptır. Sorumuzun cevabı “ticaret yapmaya” şeklinde gelmelidir. Böyle bir cevap illete aittir.

O halde, “Niçin ibadet ediyorsun?” şeklindeki bir sorunun cevabı da “Rabbim emrettiği için.” şeklinde olacaktır. Bu emri tutmanın pek çok da faydası vardır; gerek dünyada, gerek âhirette. Ama ibadet bu faydalar için yapılmaz. Bunlar meselenin hikmet yönüdür.

Abdin işi ibadettir; emir dinlemek, yasaklardan sakınmaktır. Kula kulluk yaraşır. İbadetini bu şuurla yapan bir kuluna, Rabbinin yapacağı ihsanlar, ikramlar ve Cennette vereceği dereceler ibadetin hikmet yönüdür.

İslâm’ın her emri ve yasağı bu hakikattan haber veriyor. Bunlardan sadece birkaç misâl:

Meselâ oruç tutmanın tıp yönünden birçok faydaları var. Bütün bu faydalar orucun hikmet yönüdür. “Oruç niçin tutulur?” sorusunun cevabı, sanıldığı gibi bu faydalar değildir. Oruç, Allah’ın bir emri olduğu için tutulur. Bu ibadetin belli bir ayı vardır: Ramazan.

Bir kimse, ramazan dışında on ay nafile oruç tutsa da Ramazan’da tutmasa bu ibadeti yerine getirmiş olmaz. Eğer mesele sadece orucun hikmet yönü, yâni faydaları olsa, bu ikinci halde fayda on katına çıkmıştır, ama farz olan oruç hâlâ tutulmamıştır.

Yine orucun belli bir başlama ve bitiş vakti vardır. Kişi, orucuna imsaktan hemen sonra başlasa da, iftarını yatsıdan birkaç saat sonra yapsa orucu makbul olmaz. Daha fazla bir süre aç kalmıştır, ama oruç tutmamıştır. Hikmet fazlasıyla tamam olsa bile, illet kaybolduğundan bu ibadet makbul sayılmaz.

Oruç tıbbî faydaları için tutulmadığı gibi, içki içmek de tıbbî zararları için haram değildir.

Bir başka örnek:

Kendi kendine ölen yahut darbe ile öldürülen bir koyunun etini yemek haramdır. Bu noktada birtakım tıbbî veya biyolojik izahlar getirilebilir. Bütün bunlar, meselenin hikmet yönüdür. Bunlar sayılıp dökülürken şu husus unutulur: “Pekâlâ, Allah’dan başkasının ismiyle kesilen bir hayvanı yemek niçin haramdır?”

Bu soruya ne cevap verilecektir? Kesilmekse kesilmiş, kan akmaksa akmıştır. Demek ki işin esası, hayvan kesmenin tıbbî faydaları değil. Esas olan, insanın kulluk şuurundan ayrılmaması, Allah namına hareket etmesidir.
 

Garib

Well-known member
Ahiretimi de terk ettim ne demektir

Ahiretimi de terk ettim ne demektir

Üstadın, “Kur’an-ı Hâkîm’in hakikatına değil dünya saadetimi, belki lüzum olsa ahiret saadetimi dahi feda etmeye karar verdim.” cümlesini nasıl anlamalıyız? Ahireti feda etmek ne demektir ve nasıl olur?

Cevap:

Üstad Hz. nin ahireti feda etmekten maksadı, "lüzum olsa" ve farz-ı muhal manasındadır. Yani nefsini her türlü fedakârlığa ikna etmek içindir. Aynen Hz. Ebû Bekir efendimizin müminlerin kurtuluşu için cehenneme girmeye razı olması gibi bir fedakârlık ve çok yüksek seviyede bir şefkat tezahürüdür. Bununla elde edilmeye çalışılan asıl gaye ise Allah'ın rızasıdır. Böyle bir fedakarlıkla Allah'ın rızasını kazanacak biri, hiç cehenneme atılır mı?

Ayrıca bu cümleden hiç bir şekilde "bu uğurda gerekirse cehenneme götürecek yanlışları bile yaparım" manası çıkamaz. Allah'ın rızası, onun gazabını icab edecek şeylerle kazanılamayacağı ve bunun kasdedilmeyeceği ise aşikârdır.

Aşağıda, Üstad Hz.nin bu konudaki bazı beyanlarını aldık. Dikkatle okunursa, kasdedilen mana açıkça anlaşılımaktadır:

"ben cemiyetin îman selâmeti yolunda âhiretimi de feda ettim. Gözümde ne Cennet sevdası var, ne Cehennem korkusu. Cemiyetin, yirmi beş milyon Türk cemiyetinin imanı namına bir Said değil, bin Said feda olsun. Kur'ânımız yeryüzünde cemaatsiz kalırsa Cenneti de istemem; orası da bana zindan olur. Milletimizin îmanını selâmette görürsem, Cehennemin alevleri içinde yanmağa razıyım. Çünkü vücudum yanarken, gönlüm gül-gülistan olur." (Tarihçe-i Hayat)

"Umum âlem-i İslâmı alâkadar eden bir hakikatın hatırı için değil yalnız dünya hayatını, belki lüzum olsa uhrevî hayatımı ve saadetimi dahi ehl-i imanın Risale-i Nur ile saadetleri için feda etmeyi nefsim de kabul ediyor." (Şualar)

"Uzun seneler ihtiyarım haricinde olarak hizmet-i imaniyemi maddî ve manevî kemalât ve terakkiyatıma ve azabdan ve Cehennem'den kurtulmama ve hattâ saadet-i ebediyeme vesile yapmaklığıma, yahut herhangi bir maksada âlet yapmaklığıma manevî gayet kuvvetli manialar beni men' ediyordu. Bu derunî hisler ve ilhamlar beni hayretler içinde bırakıyordu. Herkesin hoşlandığı manevî makamatı ve uhrevî saadetleri, a'mal-i sâliha ile kazanmak ve bu yola müteveccih olmak hem meşru hakkı olduğu, hem de hiç kimseye hiç bir zararı bulunmadığı halde ben ruhen ve kalben men' ediliyordum. Rıza-yı İlahîden başka fıtrî vazife-i ilmiyenin sevkiyle, yalnız ve yalnız imana hizmet hususu bana gösterildi. Çünki şimdi bu zamanda hiçbir şeye âlet ve tâbi' olmayan ve her gayenin fevkinde olan hakaik-i imaniyeyi fıtrî ubudiyetle, bilmeyenlere ve bilmek ihtiyacında olanlara tesirli bir surette bildirmek; bu keşmekeş dünyasında, imanı kurtaracak ve muannidlere kat'î kanaat verecek bir tarzda; yani hiç bir şeye âlet olmayacak bir tarzda, bir Kur'an dersi vermek lâzımdır ki; küfr-ü mutlakı ve mütemerrid ve inadçı dalaleti kırsın, herkese kat'î kanaat verebilsin. Bu kanaat da bu zamanda, bu şerait dâhilinde, dinin hiçbir şahsî, uhrevî ve dünyevî, maddî ve manevî bir şeye âlet edilmediğini bilmekle husule gelebilir. Yoksa komitecilik ve cem'iyetçilikten tevellüd eden dehşetli dinsizlik şahsiyet-i maneviyesine karşı çıkan bir şahıs en büyük manevî bir mertebede bulunsa, yine vesveseleri bütün bütün izale edemez. Çünki imana girmek isteyen muannidin nefsi ve enesi diyebilir ki: "O şahıs dehasıyla, hârika makamıyla bizi kandırdı." Böyle der ve içinde şübhesi kalır." (Emirdağ Lahikası 2, Konuşan Yalnız Hakikattir)
 

nur5

Well-known member
Cevap: Ahiretimi de terk ettim ne demektir

"ben cemiyetin îman selâmeti yolunda âhiretimi de feda ettim. Gözümde ne Cennet sevdası var, ne Cehennem korkusu. Cemiyetin, yirmi beş milyon Türk cemiyetinin imanı namına bir Said değil, bin Said feda olsun. Kur'ânımız yeryüzünde cemaatsiz kalırsa Cenneti de istemem; orası da bana zindan olur. Milletimizin îmanını selâmette görürsem, Cehennemin alevleri içinde yanmağa razıyım. Çünkü vücudum yanarken, gönlüm gül-gülistan olur." (Tarihçe-i Hayat)

burayı okuyunca içim eriyor resmen nasıl bir fedakarlıktır Cenab-ı Hakk üstadımızdan ebeden razı olsun cennetinin en güzel yerinde peygamberimize komşu eylesin amin bizi de şefaatine nail eylesin amin
Allah razı olsun garib kardeşim:gül:
 

elfaz

Well-known member
Cevap: Ahiretimi de terk ettim ne demektir

Ahiretimi terk ettim ifadesini; Hz.Rabiatül Edevi2nin "Allah'ım cennetindeki mükafata mazhar olabilmek için ibadet yapıyorsam, yada cehenneminin azabından korunmak için ibadey yapıyorsam; yaptıklarımı kabul eyleme..Ben sadece Sen'in için yapıyorum" haliyetinde söylediği manada söylemiş Üstad..

O denli Kuran'ın dellallığını istemiş ki; ahiretim feda olacaksa olsun deme civanmertliğini gösterebilmiş..

Yalnız O'nun için yapmak, işlemek,bakmak,görmek...Ne nurlu bi hal ..
 

memluk

Hatim Sorumlusu
Cevap: "Rahman ve Rahim"

Rahmân: “Dünya hayatında, mü’min-kâfir gözetmeksizin, mahlukatın
hepsine merhametle muamele eden.”

“Ezelde bütün yaratılmışlar hakkında hayır ve rahmet irade buyuran.”
“Rızıkları ve her türlü iyilikleri ihsan eden.”

Rahîm: “Verdiği nimetleri iyi kullananlara daha büyük ve
ebedî nimetler veren.”

“Ahiret hayatında sadece mü’minlere ihsan ve ikram eden.”

“O Allah ki, O’ndan başka ilâh yoktur. Gaybı da, müşahede edileni de bilendir. Rahmân, Rahîm olan O’dur.” (Haşr sûresi, 22)

Her iki mübarek isim de Allah’ın sonsuz bir merhamet sahibi olduğunu ifade ederler.
Rahmet ve merhamet; kısaca, ‘hayrı irade etmek ve sonsuz ihsan ve ikramda bulunmak’ mânâsına gelir.

Merhamet için yapılan şu tarif çok güzeldir:

“Merhamet; acıları, afetleri, sıkıntıları gidererek yerlerine hayrı, sürur ve saadeti ikame etme duygusudur.”

Rahmân ismi, ‘insan-hayvan, mü’min-kâfir farkı gözetmeksizin her canlının her türlü rızkını veren ve onları koruyup gözeten” mânâsına gelir.

Rahîm ise, “iradesini doğru kullanan kullarına iman, ibadet, hidayet saadetini kazandıran ve onlara ebedî Cennetler hazırlayan” demektir.

Rahmân ismi, ilk yaratılışa bakar. Nitekim, Cenâb-ı Hak, yarattığı her varlığı, onların iradeleri dışında nice ihsanlara mazhar kılar.

Rahîm ismi ise, daha çok, ikinci yaratılışa bakar ve iradelerini hayra, doğruya, güzele yönlendiren bahtiyar kullar için, ikinci yaratılışta, sonsuz lütuflar, nimetler, ikramlar verileceği müjdesini taşır.

Demek oluyor ki, Rahmâniyetin tecellisinde ‘cebir’, yani mahlukun iradesi dışında bir ikram ve ihsanda bulunma sözkonusudur.

Rahîmiyetin tecellisinde ise insanın cüz’î iradesini doğru kullanması şartı vardır.

Rahmân hem isimdir hem de sıfat, Rahîm ise sadece sıfattır. Bundan dolayı, Rahmân ismi başkalarına nisbet edilmez., ama Rahîm ismi nisbet edilebilir.

Diğer taraftan, ‘Allah, dünyanın Rahmânı, ahiretin Rahîmidir’ buyrularak, Rahmân sıfatının ezel ile, Rahîm sıfatının ise ebediyetle ilgili olduğuna dikkat çekilir.

Kur’ân-ı Kerîm’de Rahîm ismi, daha çok Ğafur ismiyle birlikte kullanılmış, böylece en büyük rahmetin mağfiret olduğuna dikkat çekilmiştir. Şu halde mağfiret, Rahîm isminin en güzel bir tecellisidir.

Rahmân ismi dünyada nail olduğumuz nice nimetlere, Rahîm ismi ise ahirette kavuşmaya namzet olduğumuz ebedî saadetlere nazarımızı çevirir.

"Besmele tek bir âyet olduğu halde Kur'anda yüz on dört defa nazil

olmuştur".



 

memluk

Hatim Sorumlusu
Cevap: "Rahman ve Rahim"

Hazreti Muhammed Sallallahu Aleyhi Vesellem:
"Kuran Fatiha'da, Fatiha da Bismillahirrahmanirrahim 'de toplanmıştır."

Beyanıyla Bismillahirrahmanirrahim Sisteminin kuşatıcı özelliğini vurgulamaktadır. Bismillahirrahmanirrahim, anlamda Kuran'ı kuşatır.

Kur'an'dan öğrendiğimiz: Dört Kitapta ne varsa Kur'an'ı Kerim'de vardır.
Yine Hz.Muhammed Sallallahu Aleyhi Vesellem'den;

"Bismillahirrahmanirrahim Dört Kitabın Anasıdır
 

elfaz

Well-known member
Cevap: "Rahman ve Rahim"

Allah razı olsun fatmatoy..

Yani;

-Rahman ismi sadece Allah'a bakarken, Rahim ismi insana bakıyor(iradi manada)

-Allah'ın dareyn bir Rahmaniyeti olmayacak.Burada Rahmaniyeti ile muamelede bulunurken, ahirette Rahimiyeti ile muamelede bulunucak.(kömür-elmas ayrımının nihai noktasını da bu demde belirlenecek)

14.lema da vahidiyet ve ehadiyet yönünden de Rahman ve Rahim sıfatlarına açılımda bulunuyor Üstad hz..

Önclikle vahidiyet ve ehadiyeti kısaca açalım:

Vahidiyette ehadiyette Allah’ın birliğini anlatır.Fakat aralarında bazı farklar vardır.Şöyle ki;

Vahidiyet:Bütün mevcudat Allah’a aittir, Allah’ın icadıdır.
Ehadiyet:Esman her şeyde ayrı ayrı tecelli eder; Allahı gösterir.

Mesela bir ağaç Allah’ın ehadiyet özelliğini gösterirken, orman yada bitkiler gürühu Allah’ın vahidiyet özelliğini gösterir..Gördüğümüz gibi ehadiyet tek bişeyin Allah’ı göstermesi iken, vahidiyet bütüncül bi şekilde Allah’ın varlığını kat’i bi şekilde göstermesidir..

Bu birliklerin besmeleye bakan yönü ise şöyledir diyor Üstad: Besmeledeki;
Allah---Kainati
Rahman---dünyayı
Rahim---İnsanı gösterir diyerek ehadiyet ve vahidiyetle ilişkisini kuruyor..
 

Huseyni

Müdavim
Cevap: "Rahman ve Rahim"

BİRİNCİ SIR

Bismillâhirrahmânirrahîm’in bir cilvesini şöyle gördüm ki:

Kâinat simasında, arz simasında ve insan simasında, birbiri içinde birbirinin nümunesini gösteren üç sikke-i rububiyet var.

Biri, kâinatın heyet-i mecmuasındaki teâvün, tesanüd, teânuk, tecâvübden tezahür eden sikke-i kübrâ-yı Ulûhiyettir ki, Bismillâh ona bakıyor.

İkincisi, küre-i arz simasında, nebâtat ve hayvanâtın tedbir ve terbiye ve idaresindeki teşabüh, tenasüp, intizam, insicam, lûtuf ve merhametten tezahür eden sikke-i kübrâ-yı Rahmâniyettir ki, Bismillâhirrahmân ona bakıyor.

Sonra, insanın mahiyet-i câmiasının simasındaki letâif-i re’fet ve dekaik-ı şefkat ve şuâât-ı merhamet-i İlâhiyeden tezahür eden sikke-i ulyâ-yı Rahîmiyettir ki, Bismillâhirrahmânirrahîm’deki er-Rahîm ona bakıyor.

Besmeledeki sıralamada kainat-yeryüzü-insan ilişkisi görülmektedir. Zira Allah ismi, kainatın (alemlerin) tümünde, Rahman ismi, yeryüzündeki tüm rızka muhtaç olanlarda ve Rahim ismi ise en çok biz (ebede namzed) insanlarda tecelli ediyor. Aşağıdaki paragraftan da anlıyacağımız gibi Bismillahirrahmanirrahim, Allah'tan insana inen ve insandan Allah'a giden bir yoldur. Yani Allah'ın kainattaki, yeryüzündeki tüm tecellilerinin sonu insana dayanmaktadır ve insan kendinden başlayıp, yeryüzü sofrasındaki Rahman'ın tecellilerini tefekkür ederek, Allah'a giden yolu bulur.

Demek, Bismillâhirrahmânirrahîm, sahife-i âlemde bir satır-ı nuranî teşkil eden üç sikke-i ehadiyetin kudsî ünvanıdır ve kuvvetli bir haytıdır ve parlak bir hattıdır. Yani, Bismillâhirrahmânirrahîm, yukarıdan nüzûl ile, semere-i kâinat ve âlemin nüsha-i musağğarası olan insana ucu dayanıyor. Ferşi Arşa bağlar, insanî arşa çıkmaya bir yol olur.
 

elfaz

Well-known member
Cevap: "Rahman ve Rahim"

Birde şu cihet var; Allah tüm isimleri 2 kola ayrılır..Cemal isimler silsilesi ve celal isimler silsilesi..Cemali isimler, iyilik, güzellik, lütuf,reca gibi sıfatları barındırırken, celali isimleri ise; şiddet,havf, azamet gibi sıfatları barındırır..Rahman celal, rahim cemil silsilesini gösterir..Tüm mevcudat Allah’ın isimlerinin üzerine hareket etmesi hasebiyle, celal ve cemali özelliklerini besmele lafzında Allah özetlemiş..
 

memluk

Hatim Sorumlusu
Cevap: "Rahman ve Rahim"

tevhid 21 kardeş hoş geldiniz ....
Aradığınız konular başlıklar halinde forumda mevcut hangi konuyu okuduysanız onunla ilgili bölüme yorum yada paylaşım yapabilirsiniz . Ve sorularınızı o bölümde sorup cevap alırsınız . Hayırlı olsun üyeliğiniz ...
 


Bu alana bir cevap yazın...
Üst