Risalei Nurda Farklı Cümle Açıklamaları

akna

Well-known member
Cevap: “Allah’ı bilmek, varlığını bilmenin gayrıdır”. Bu ne demektir?

nedense bu konuyu okuyonca daha üzerinde durduğumuz "Durmayanlar durmuyorlar, her an tazeleniyorlar" konusu aklıma geldi

Âlem; cihan, kâinat, dünya ve Allah’tan gayrı her şey mânâlarına gelir. Ayrıca halk ve topluma da âlem denir.

kelime alamı olarak bu olsada, ilmi olarak Alem kelimesi çok anlamlar içerir.
Belki çoğumuzun 18 bin alem kavramını düşünüp, içinden çıkamamamızın nedeni de budur?

Bizim izleyip, müşahade ettiğimiz alemler sürekli bir döngü içindedirler.
Gökyüzünde milyarlarca yıldız her an kendilerine verilen emir doğrultusunda hareket etmektedir.
Hayvanlara baktığımızda ya avlandıklarını, ya av aradıklarını görürüz
Denizin altı başka bir alem, çöl hayatı başka bir alemdir.
Hatta bir kayayı kaldırıp altına baktığımızda dahi başka bir alem vardır. böcekler, solucanlar, bakteriler..
Camid bir eşyanın dahi en küçük yapı taşının atom olduğunu ve çekirdeğin etrafında sürekli elektronların hareket ettiklerini biliyorken,
zihayat sahibi varlıklarıkların hareketsiz olduklarını düşünmek mümkün değildir.

İşte bundan dolayı "İnsan dahi kendi içinde küçük bir alemdir" cümlesinden 2 şey geliyor benim aklıma:
Birisi biyolojik olarak;
hareket ettikçe, konuştukça hatta nefes aldıkça vücudumuzda yüzlerce, binlerce hücre yok oluyor lakin
aynı zamanda İlahi bir emirle yenileniyorlar.
kalbimiz kan pompalıyor, akciğerlerimiz hava sirkülasyonu yapıyorlar, böbreklerimiz, karaciğerimiz, bağırsaklarımız, beynimiz..
bizim irademiz dışında sürekli vazifelerini yerine getiriyorlar. Bu döngüler nedeni ile bir alem sayılır bedenimiz.
İkincisi ise manevi yönden;
yani hayal ve düşüncelerimizin sınırı yoktur. bir anda 50 sene sonrasına gidip gelebiliriz hatta kendimizi Cennet'te bile tahayyül edebiliriz.
Ya da ruhumuzun uyuduğumuz zaman bedenimizden ayrılması,
ya da 20 sene önceki bir olayı en ince detaylarına kadar hatırlıyor olabilmemiz
ya da kalbimizde barındırdığımız duyguların devamlılığı
akıl, kalb, ruh, hayal gibi, bize verilen cihazatların geniş kapsamlı olduklarının bir göstergesidir bence..

"Nasılki insanın unsurları, kâinatın unsurlarından; ve kemikleri, taş ve kayalarından; ve saçları nebat ve ağaçlarından; ve bedeninde cereyan eden kan ve gözünden, kulağından burnundan ve ağzından akan ayrı ayrı suları, Arz'ın çeşmelerinden ve madenî sularından haber veriyorlar, delalet edip onlara işaret ediyorlar. Aynen öyle de; insanın ruhu âlem-i ervahtan ve hâfızaları Levh-i Mahfuz'dan ve kuvve-i hayaliyeleri âlem-i misalden ve hâkeza herbir cihazı bir âlemden haber veriyorlar." (30 Lem'a 6. Nükte)
 

Eclairs

Active member
Cevap: “Allah’ı bilmek, varlığını bilmenin gayrıdır”. Bu ne demektir?

kardeş bizler yunus değiliz ama yunus yolunda toz olabilirsek ne ala!...lakin sen kardeşim maşallah aleminde araştırmalara başlamışsın ve bu alemin senden başlayarak yani tek ten tamama erme yolundaysan elbet bu sorunun cevabı da seninle birlikte hız alacak.herkesin alemi farklı gibi gözükse de,şöyle ki;her göz ayrı renkte olsa da ağladığında herkes aynı gözyaşını akıtır.bu küçük alemin içinde Allah'ın insanı yaratılış gayesi gizlidir ve bu yaratılışta da mühim cevaplar gizlidir.bu cevaplar için sağlam ihlasla kendi küçük alemimizi tanımlayabileceğimize inanıyorum kardeş.

çok zor değil bu küçük alemi görmek aslında...etrafımıza bakmamız yeterli...herşey insan için tahsis edilmiş ve herşeyde bir nizami düzen varsa bu işlerin içinde bizi muhatab alan ALLAH CC. de elbet bizde bir küçük alemi çok görmemiştir.o alemin içine bakıp seyreylemek yerine dışarıdan bakıp seyreyleyip sonra bizim de içten bakıp seyreylememiz yeterli diye düşşünüyorum.Bu da kalp ile başlar yani tasavvuf yani zahiri ve batin ile..zahire bakıp batina gidebiliriz.

bu sorunun cevabı kişinin kendi vermiş olduğu gayretle ilgilidir kardeşim kısacası...
vermis oldugumuz gayrete gore alemimizi degerlendirisek, benimkisi baya bir kucuk anlasilan:(

Ama biliyorumki gayretim az olsada, alemim buyuk =)

Risale-i Nurlar da Otuz İkinci Söz de şu ifade var. "Âlem güzel ve büyük bir insandır; nasıl ki insan küçük bir âlemdir."

Buradan yola çıkarak diyebiliriz ki; Şu kainat alemi nasıl Allah'ın isimlerine ayinedarlık ediyorsa, Güzelliğiyle Cemil ismini, herşeyin bir nizam içinde oluşu Hakîm ismini, herşeyin bilinçli olarak idare ediliyor olması Alîm ismini vs. bildirip tanıtıyorsa insanda Allah'ın bütün isimlerine cami' küçük bir alemdir. Diyebiliriz ki küçük alem olan insan, büyük alem olan kainatın fihristesi hükmündedir. Sâni-i Kadîr, külfetsiz, muâlecesiz, sür’atle, suhuletle, herşeyi, o şeye lâyık bir surette halk eder. Külliyâtı, cüz’iyat kadar kolay icad eder. Cüz’iyâtı, külliyat kadar san’atlı halk eder.

Evet, külliyâtı ve semâvâtı ve arzı halk eden kim ise, semâvât ve arzda olan cüz’iyâtı ve efrad-ı zîhayatiyeyi halk eden elbette yine Odur ve Ondan başka olamaz. Çünkü o küçük cüz’iyat, o külliyâtın meyveleri, çekirdekleri, misal-i musağğarlarıdır.

"Hem o cüz’iyâtı icad eden kim ise, cüz’iyâtı ihata eden unsurları ve semâvât ve arzı dahi O halk etmiştir. Çünkü, görüyoruz ki, cüz’iyat, külliyâta nisbeten birer çekirdek, birer küçük nüsha hükmündedir. Öyle ise, o cüz’îleri halk eden Zâtın elinde, anâsır-ı külliye ve semâvât ve arz bulunmalıdır. Tâ ki, hikmetinin düsturlarıyla ve ilminin mizanlarıyla o küllî ve muhît mevcudatın hülâsalarını, mânâlarını, nümunelerini, o küçücük misal-i musağğarlar hükmünde olan cüz’iyatta derc edebilsin."

Yirminci Mektup

Allah razi olsun kardes, cok istifadeli bir bolum.

nedense bu konuyu okuyonca daha üzerinde durduğumuz "Durmayanlar durmuyorlar, her an tazeleniyorlar" konusu aklıma geldi

Âlem; cihan, kâinat, dünya ve Allah’tan gayrı her şey mânâlarına gelir. Ayrıca halk ve topluma da âlem denir.

kelime alamı olarak bu olsada, ilmi olarak Alem kelimesi çok anlamlar içerir.
Belki çoğumuzun 18 bin alem kavramını düşünüp, içinden çıkamamamızın nedeni de budur?

Bizim izleyip, müşahade ettiğimiz alemler sürekli bir döngü içindedirler.
Gökyüzünde milyarlarca yıldız her an kendilerine verilen emir doğrultusunda hareket etmektedir.
Hayvanlara baktığımızda ya avlandıklarını, ya av aradıklarını görürüz
Denizin altı başka bir alem, çöl hayatı başka bir alemdir.
Hatta bir kayayı kaldırıp altına baktığımızda dahi başka bir alem vardır. böcekler, solucanlar, bakteriler..
Camid bir eşyanın dahi en küçük yapı taşının atom olduğunu ve çekirdeğin etrafında sürekli elektronların hareket ettiklerini biliyorken,
zihayat sahibi varlıklarıkların hareketsiz olduklarını düşünmek mümkün değildir.

İşte bundan dolayı "İnsan dahi kendi içinde küçük bir alemdir" cümlesinden 2 şey geliyor benim aklıma:
Birisi biyolojik olarak;
hareket ettikçe, konuştukça hatta nefes aldıkça vücudumuzda yüzlerce, binlerce hücre yok oluyor lakin
aynı zamanda İlahi bir emirle yenileniyorlar.
kalbimiz kan pompalıyor, akciğerlerimiz hava sirkülasyonu yapıyorlar, böbreklerimiz, karaciğerimiz, bağırsaklarımız, beynimiz..
bizim irademiz dışında sürekli vazifelerini yerine getiriyorlar. Bu döngüler nedeni ile bir alem sayılır bedenimiz.
İkincisi ise manevi yönden;
yani hayal ve düşüncelerimizin sınırı yoktur. bir anda 50 sene sonrasına gidip gelebiliriz hatta kendimizi Cennet'te bile tahayyül edebiliriz.
Ya da ruhumuzun uyuduğumuz zaman bedenimizden ayrılması,
ya da 20 sene önceki bir olayı en ince detaylarına kadar hatırlıyor olabilmemiz
ya da kalbimizde barındırdığımız duyguların devamlılığı
akıl, kalb, ruh, hayal gibi, bize verilen cihazatların geniş kapsamlı olduklarının bir göstergesidir bence..

"Nasılki insanın unsurları, kâinatın unsurlarından; ve kemikleri, taş ve kayalarından; ve saçları nebat ve ağaçlarından; ve bedeninde cereyan eden kan ve gözünden, kulağından burnundan ve ağzından akan ayrı ayrı suları, Arz'ın çeşmelerinden ve madenî sularından haber veriyorlar, delalet edip onlara işaret ediyorlar. Aynen öyle de; insanın ruhu âlem-i ervahtan ve hâfızaları Levh-i Mahfuz'dan ve kuvve-i hayaliyeleri âlem-i misalden ve hâkeza herbir cihazı bir âlemden haber veriyorlar." (30 Lem'a 6. Nükte)


Allah razi olsun kardes, sanirim bu cumlede kanalize edilmis manayi anlamak için , ilk once bahsi gecen kavrami iyi bilmek gerekir. (Alem kavrami )

konuyu manevi yonden ele almaniz , hayal ve dusunce dunyasinin sInIrsIz oldugunu, hatiralar arasi yolculuk, bu alemde zaman kavraminin , alisalagelmis alem kavraminda daha farkli oldugunu anladim.

Alem derken ilk akla gelen kainattir, icerisinde canli ve cansiz varliklarin bulunmasi, hava su toprak, hayvanlar gibi bir cok seyin diger canlilar olan insan taifesine hizmet etmesi, insanlar arasindaki dayanisma yardimlasma vs..gorunen alemin ozellikleri.

Insan bir alemdir denince , maddi olarak yani bedenen bakilinca, organlarimizda ayni dayanismayi yardimlasmayi,gozlerin gormek icin verdigi hizmet, kulagin duymak icin, kendi icerisinde durmadan calisan bir fabrika , bir alem soz konusu.

Konuyu manevi yonden ele almaniz cok dikkatimi cekti, alisilagelmis alem kavramina farkli bir boyut katiyor. Insanin alemi , Kainata yeni bir boyut katiyor.

Lemaatta gecen su kismi hatirlatti bana : gunes insana dost olmak istiyor, Ehlen ve sehlen diyor, bizi tanimak istemezmisin ?
 

memluk

Hatim Sorumlusu
"Dost dostuyla beraber Cennette bulunacaktır." Hadîs-i şerif hakkında?

Bismillahirrahmanirrahim

Suâl: "Dost dostuyla beraber Cennette bulunacaktır." (Hadîs-i şerif) Hâlbuki basit bir bedevî, bir dakikada, sohbet-i Nebeviyede, lillâh için bir muhabbet peydâ eder. O muhabbetle, Cennette Peygamber Aleyhissalâtü Vesselâmın yanında bulunması lâzım gelir. Halbuki, gayr-i mütenâhî feyze mazhar Resûl-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâmın feyzi, bir basit bedevî feyziyle nasıl birleşir?

Elcevap: Bir temsil ile, şu ulvî hakikate şöyle bir işaret ederiz ki:

Meselâ, gayet güzel ve şâşaalı bir bağda, muhteşem bir zât, gayet büyük bir ziyâfet, gayet müzeyyen bir seyrangâh öyle bir sûrette ihzâr etmiş ki, kuvve-i zâikanın hissedecek bütün lezâiz-i mat'umâtı câmi', kuvve-i bâsıranın hoşuna gidecek bütün mehâsini şâmil, kuvve-i hayaliyeyi keyiflendirecek bütün garâibi müştemil, ve hâkezâ, bütün havâss-ı zâhire ve bâtınayı okşayacak ve memnun edecek herşeyi, içine koymuştur.

Şimdi, iki dost var; beraber o ziyâfete giderler; bir locada, bir sofrada oturuyorlar. Fakat, birisinin kuvve-i zâikâsı pek az olduğundan, cüz'î zevk alır; gözü de az görüyor, kuvve-i şâmmesi yok, sanâyî-i garîbeden anlamaz, hârika şeyleri bilmez. O nüzhetgâhın binden ve belki milyondan birisini kabiliyeti nisbetinde ancak zevk ederek istifade eder.

Diğeri ise, bütün zâhirî ve bâtınî duyguları, akıl ve kalb ve his ve latîfeleri, o derece mükemmel ve o mertebe inkişaf etmiştir ki, o seyrangâhtaki bütün incelikleri, güzellikleri ve letâifi ve garâibi ayrı ayrı hissedip zevk ederek, ayrı ayrı lezzet aldığı halde o dost ile omuz omuzadır.

Mâdem, bu karma karışık, elemli ve daracık şu dünyada böyle oluyor; en küçük ile en büyük beraber iken, serâdan Süreyyâya kadar fark oluyor. Elbette, dâr-ı saadet ve ebediyet olan Cennette, bittarîkı'l-evlâ, dost dostu ile beraber iken, herbirisi istidadına göre sofra-i Rahmânirrahîmden, istidadları derecesinde hisselerini alırlar. Bulundukları Cennetler ayrı ayrı da olsa, beraber bulunmalarına mâni olmaz. Çünkü, Cennetin sekiz tabakası birbirinden yüksek oldukları halde, umumun damı Arş-ı âzamdır. -1- Nasıl ki mahrûtî bir dağın etrafında, birbiri içinde, birbirinden yüksek, kaidesinden zirvesine kadar surlu daireler bulunsa; o daireler birbirinin üstündedir, fakat birbirinin güneşi görmelerine mâni olmaz, birbirinden geçebilir, birbirine bakar. Öyle de, Cennetler de buna yakın bir tarz ile olduğu, ehâdisin mütenevvi' rivâyâtı işaret ediyor

. (Sözler Sh. 461)
nur dersleri
 

memluk

Hatim Sorumlusu
1.sözde Dünyanın çöle insanın seyyaha benzetilmesinin hikmeti ne olabilir?

Bismillahirrahmanirrahim

Birinci sözde dünyanın çöle insanın seyyaha benzetilmesinin hikmeti ne olabilir?


Birinci söz besmele ile başlar ve devamında şu mübarek kelime, İslâm nişanı olduğu gibi, bütün mevcudâtın lisan-ı hâl ile vird-i zebânıdır.
Demekki dünya ve içindeki ne varsa Allahı zikrediyor muhtelif mevcudatla süslenmiş kupkuru bir çöl değil!... Üstad hz neden çöl demiş olabilir!...
Dünyaya mana-i harf ile bakılmasına işeret etmiş üstad hazretleri Her iş Besmele ile başlar çünki Allah rasulu buyuruyor;“Besmele ile başlanmayan her önemli iş noksan kalır.” (Beyhâki)

Besmele insanın kainatla arasındaki bir köprüdür bu köprunun sonunda ALLAH C C bulmak vasıl olmak vardır.

tüm mevcudata Besmelenin sırrınca bakmanın önemini vurguluyor
dünya hayatının geçici ve fani olduğunu; beka alemi ise ölüm perdesinin altına saklanan ahiret hayatı olduğunu Kuran-ı Kerim ve efendimizden öğreniyoruz üstad hazretleride bu konuya ilişkin şöyle buyurur;

Şu hayat-ı dünyeviyyeyi sabit zannettik
O zan sebebiyle bütün bütün zayi ettik
Evet şu güzeran-ı hayat bir uykudur,bir rüya gibi geçti.
Şu temelsiz ömür dahi,bir rüzgar gibi uçar gider....

demekki dünya hayatı ve içindekiler fanıdir bir ruya gibi ,elde hiç birşey kalmıyor hayal oluyor
kalan sadece ALLAHA iman ve ona ulaşmaya vesile kılınan ameller
Devam olmayan bir şeyde lezzet yoktur. Sen zâilsin. Dünya da zâildir. Halkın dünyası da zâildir. Kâinatın şu şekl-i hazırı da zâildir. Bunlar saniye ve dakika ve saat ve gün gibi birbirini takiben zevale gidiyorlar.
devamı olmayan bir dünyada biz insanlara seyyahlık düşer Allahı aramak yaratılan herşeyde Allahı bulmak ezeli ve ebedi olanı bulmak düşer.
İşte bizler bunun farkında olarak bakarsak dünyaya dünyayı bir çöl olarak görür çölde su arayan yolcu gibi susamışcasına ALLAHI arayan seyyah hükmünde ve ona ulaştıracak vesileleri arar engellere takılmadan hedefe ulaşmaya gayret ederiz
Bu dünya çölüne lazım olan azık ise imandır Besmeledir Tevekkül ve Tefekkürdür.

"Sübhaneke la ilmelena illa ma allemtena inneke entel alimul hakîm."


 

HaberRss

Haber Robotu
"Âlem-i gayb ve şehadet kitabının müfessiri,.." cümlesini izah eder misiniz

"Âlem-i gayb ve şehadet kitabının müfessiri,.." cümlesini izah eder misiniz?

Devami...
 

Mustafa Kalkan

Active member
Cevap: "Âlem-i gayb ve şehadet kitabının müfessiri,.." cümlesini izah eder

Bu Risale-i Nur değil mi? Kur'an ı tefsir eden. Alam- Gayb ve şehadet kitabı Kur'an değil mi?
 

memluk

Hatim Sorumlusu
"Âlem-i gayb ve şehadet kitabının müfessiri,.." cümlesini izah eder misiniz



"Âlem-i gayb ve şehadet kitabının müfessiri,.." cümlesini izah eder misiniz?



Gayb alemi; insanın zahiri duyguları ile göremediği ve algılayamadığı her şeydir.

Ama burada gayb ifadesi şehadet ifadesi ile tahsis edilip daraltılmış ve sadece "ahiret alemleri" anlamına irca edilmiştir. Öyle ise buradaki alem-i gayb, ahiret alemleri manasına geliyor.

İnsanın soyut aklı ve gaybe nüfuz edemeyen zahiri duyguları ile bu gaybi ahiret alemleri hakkında bir şey söylemesi ve oraları keşfetmesi mümkün değildir.

Bu yüzden oraları gören ve bilen Allah, kelamı olan Kur’an vasıtası ile bize o alemler hakkında malumat veriyor ve bize oraları tasvir ediyor.

Yoksa, insanın aklı ve duyguları o alemleri ne bilebilir ne de anlayabilirdi.

Kabrin arka cephesinde ne olup bittiğini hiçbir zaman göremezdi insanoğlu.

Özet olarak; alem-i gayb olan ahiret, maddi olan şu kainattan daha büyük ve daha devamlı bir alemdir.

Ve bu alemde Allah’ın sayısız isim ve sıfatları tecelli ve tezahür ederek bu alemi eşsiz bir kitab-ı alem şekline çevirmiştir.

Nasıl ki, insanın yüz gramlık gözü içine, on beş yıllık tıp ilmi saklanmış ise, ahiretin güzelliği olan bir hurinin gözünde de aynı ilim, belki daha fazlası saklanmıştır ve tefsir edilmeye ihtiyaç duyuyor.
Bu tefsiri de Allamü'l-Guyub olan Allah’tan başkası yapamaz.



Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editör

 

ademyakup

Well-known member
Cevap: “Yalan, Kudret-i İlahiye'ye bir iftiradır”

Yalan söyleyince bir insan ;Her Şeyimizi yaratan Allah olduğu için,Allahın yaratmadığı bir şeyi,yaratmış demekle iftira etmiş oluyor.

Mesela:günlük yalan dediğin bir şey hakikatte yaratmamış olan Allahın kudretine iftira etmiş oluyoruz.yaratan Allah kudretiyle.
 

ademyakup

Well-known member
Cevap: “Yirmi Sekizinci Mektubun Dördüncü Nüktesini izah edermisiniz?"

Nasıl yaşarsanız,öyle ölürsünüz ve öyle dirilirsiniz.

tarlaya ne ekerseniz ,onu biçersiniz..hayatımız tarla nasıl yaşarsak ekinlerde öyle büyüyecektir.hesap görücü olarak nefsin yeter diyor kuran.

nefsine bak..yaşayışı nasılsa öyle muamele görecektir.
 

ademyakup

Well-known member
Cevap: “Yirmi Sekizinci Mektubun Dördüncü Nüktesini izah edermisiniz?"

mirac risalesinde üstad,diyor ki gündüz güzel bir söz söylersin gece rüyada güzel tatlı şeklind yersin.gündüz acı ve gıybet edersin gece rüyada çirkin şeyler yersin...

aynen öylede burda elhamdulillah söylersin,orda cennet meyvesi yersin.

burda günah işlersin-tevbe etmemek şartıyla-orda zakkum yersin.
 

Zuhr

Talebe
Cevap: -risale-i nura muhatap olabilmek-

"8-konuyu okurken sorgulayarak okumak" yani?

Ustad Hazretlerinin risaleyi gazete okur gibi okumayın diye bir uyarısı var malum.
bunu yapabilmek için de okurken, mutalaa etmek, irdelemek, konuyu mümkün mertebe iyi anlamak için çaba sarf etmek, istifademizi artıracaktır.

söyleyen ben bile olsam, aklın var, önce tart sonra al mealinde bir ifadesi daha var. evet külliyat içerisindeki bütün ifadeler haktır ve gerçektir, lakin bu gerçekliği sadece yazanın ustad hazretleri olmasına bağlamak, körü körüne kabul etmek, risalelerin derinliklerine girmemize engel olabilir, tefekkür pencerelerimizi kapatabilir. bunun yerine meseleleri okurken tefekkür etmek aklımızla tartarak doğruluklarını görmek, istifademizi artıracak ve risalelerin "bizim kendi malımız gibi" olmasına vesile olacaktır.
 

aczmendi reþha

Well-known member
Cevap: “Allah’ı bilmek, varlığını bilmenin gayrıdır”. Bu ne demektir?

ve bihi nesteinu

Bu sorunun cevabı risale-i nurda verilmiştir(26.mektubda),üstadımız (r.a) tarafından,soran talebesine hitaben..!
Üstadımızın o cevabı cidden harikadır,az ,öz, ve hakikat mertebesinde,ehl-i sünnet itikadi ve ameli ölçülerindedir..!

Bu mevzuyu,insanlık aleminde ve islam aleminde, anlamaya, anlatmaya,hayatında yaşamaya kalkanlar iltibaslar ile dolu tevillere,tatbiklere girmişler,girişmişler..!

Evvela fetret devri ve şartı olmaksızın, O ASRA VE YA KAVME VEYA KENDİNE ULAŞAN TEBLİĞİ(nebiyi veya davetini),KABUL ETMEYENLER, sadece Lailaheillallah dese de kurtaramaz..!

Şu asır için,ehl-i hırıstiyan ve yahudiler gibi..! Zira fetret olmadığı gibi her tebliğ yapılabiliyor ve her bilgiye ulaşmak imkanı var..!
Bunu üstadımız'' imansız islam,islamsız iman sebebi necat değildir'' diyerek hükme bağlamış..!

(SADECE LAİLEHEİLLALLAH DİYEREK KURTULACAK OLANLAR,fetret şartına giren,kendilerine tebliğ ve davet ulaşmayan kendisi dahi buna ulaşamayanlardır)...!

Her asrın veya kavmin yaşadığı zamanda '' Lailahe illallah dedikten sonra ''Nebiyullah, halilullah, ruhullah, kelamullah, Resulullah(a.s.m) gibi devamı olan,vazifedarını ve davetini kabul ve ilan eden devamıda vardır..! Bunu değip kabul ettiğinde iman etmiş olur..!cennete götürecek İMANIN ŞARTLARINDA bu vardır..!Cennete iman edenler girecek..!

Ehl-i islam içinde Allah'ı tanıdığını bildiğini zanneden,fakat şer-iatı muhammediyye(a.s.m) ve Şeriat-ı ahmediyye(as)a ittiba etmediği gibi,bazı rükünlerini anlamayan,iltibas edeni,yanlış anlayanlarda var..!

Allah'ın var olduğunu bilmek ve anlatmak İman değildir.! İman tasdiktir,kabuldur,ilandır..!
Hulasa: iman bir intisabdır..!

Allah'ın vahidiyyet ve ehadiyyet tecellillerini,itikad ve esbab dairelerini ve kanunlarını halt edip karıştırmadan..! zat,sıfat,esma,ilaahir..!yukardan aşşağıya hepsbi ve beraber olmakla ,aşşağıdan yukarıya meratibdedir,her mertebenin ve perdenin kanunları ve muamelatı farklıdır..!

Bir kısım Allah'ın vahidiyyetini anlamadı,iltibas etti, aleviler gibi,şialar gibi,melamiler gibi, islam aleminde zuhur eden inanç ve yaşam tarzlarını MİHENGE VURDUNMU (kur'an ve sünnete) nerde yanlış yaptıkları görülür..!

Bir Kısım Allah'ın ehadiyyetini anlamadılar,vehhabiler gibi,mezhebsizler gibi,ilaahir..!İslam aleminde zuhur eden inanç ve yaşam tarzlarını MİHENGE VURDUNMU(kur'an ve sünnete) nerede yanlış yaptıkları görülür..!

Bazıda olur, bir zat meczub olur,akli melekesi her şeyi kavramaz, bir meselede cezbede olur,iltibas eder,ona o meselede ittiba edilmez,o zat mazurludur,(ceza görmez) ona ittiba eden ceza görür..!

Akıl Allahın varlığını,birliğini, bilmede bulmada bunları anlamada kullanılır..!Bu kullanma ve kabul ve tasdik ve ilan dahi makbuldur..!

Hakikat mesleğinde ise kalb teslimiyyete kumanda ondaiakıl kalbden gelenleri ehl-i sünnet velcemaat ölçülerinde anlamada ve tatbikte,nefs ve cihazatları ise itaatte ve ameldedir..!

İmam gazali r.a demiş.. Aklın en son varacağı yer ve diyeceği kelam Allah Nurdur der,ve o çamura saplanır..!

Bediüzzaman demiş: eski saidi bataklık çamurunda gördüm..! ( bataklık dediği eski said dediği tüm alim ve ulemaları ilzam eden eski saiddir..! Bu bataklık ve çamur onlara ve hallerine nisbetledir(yani öyle bir yere göz dikmişler ve farketmişlerki,o yere nisbetle,oldukları yeri öyle ifade etmişler),bize göre ve anladığımıza göre değildir yani..!

İmam gazali (r.a) ve bediüzzaman (r.a) ve mevlana(r.a) o yolarda, kalb kumandasında akıl ittifakı ile gitmiş..!

Yani İlm-el-yakin damından yukarı SADE AKILLA ÇIKAN OLMADIĞI GİBİ ÇIKMAKTA MÜMKÜN DEĞİLDİR..!
Bediüzzaman çıkamamış..!gazali çıkamamış..(r.a)

Risale-i nurun mesleği FELSEFE,KELAM, vb.MESLEKLER DEĞİLDİR..! HAKİKAT MESLEĞİDİR..! (Risale-i nur eserlerindeki kelam ilmi gibi,,islamın felsefesi gibi kısımlar,)İslama saldıran avrupa feylesoflarını ilzam etmek içindir,onları ilzam ettinmi(evin kirini pasını tozunu sildinmii,temizlik aletlerine yerine koy onlarla oyalanma,yani isbat,feslefe,kelam gibi kısımları gerektiği kadar kullan,uygula)Hakikete gitmek isteyen bediüzzaman(gittiği yolu,acz,fakr,şefkat,tefekkür, tariki olarak Allah'a vasıl eden bir yol olarak açmış,kendine verilmiş,ikram edilmiş,işte o yol ve yolcusunun tüm programı risale-i nurdadır,BUNA HAKİKAT MESLEĞİ DENİLİR..! 26 adet sözler bu hakikati ders verir..!(eski said) o bataklık çamurundan çıkmak istediğinde,bir yokaramıihakikate giden ve kalb kumandasında aklın ittifakı ile girmiş..! geçmiş ve hakikate ulaşmış..!

Yani: Muhyiddin-i Arabî, Fahreddin-i Râzî'ye mektubunda demiş: "Allah'ı bilmek, varlığını bilmenin gayrıdır." Bu ne demektir, maksad nedir?


Bu hitabı yapan("Allah'ı bilmek, varlığını bilmenin gayrıdır.'') zat Muhyiddini arabi r.a..! Hitab ettiğide fahreddin-i Razidir..! Fahreddini razinin ilmi kelamdaki yerini biraz araştıran,Muhyiddini arabi r.a hın mertebesini risalelerde anlatıldığı kadarı ile bilen anlarki:''


Bu söz öyle herkesin kelam edeceği,anlayacağı,anlatacağı,söz değildir.''
 

ademyakup

Well-known member
Cevap: "Âlem-i gayb ve şehadet kitabının müfessiri,.." cümlesini izah eder

"Âlem-i gayb ve şehadet kitabının müfessiri,.." cümlesini izah eder misiniz?

Devami...

Yani Kur'an-ı azimüşşsan gayb alemleri yani görmediğimiz ahiret alemlerini,lehvi mahfuzu,melekleri,cini,cennet,sıratı,mahşeri,yedi kat sema ve arz,arşı,kursiyi vb.alemler ile bu gördüğümüz alemleri tefsir ediyor.

Kur'an kainatı okuyor.Kainattan bahsediyor.kainatı tefsir ediyor.açıklıyor.Akılları karıştırmadan,bulandırmadan bahsediyor.
 


Bu alana bir cevap yazın...
Üst