Günün Sözü

uður1

Well-known member
Cevap: gunun sozu

Ateşe düşmeyin diye belinizden yakalıyorum
06 Ekim 2011 / 05:07
Günün Hadis-i Şerifi...

Bismillahirrahmanirrahim
Ebu Hureyre (ra) anlatıyor:) Hz. Peygamber (sav) buyurdular ki:
“Benim misalimle sizin misaliniz, şu temsile benzer: Bir adam var ateş yakmış. Ateş etrafı aydınlatınca pervaneler (gece kelebekleri) ve aydınlığı seven bir kısım hayvanlar bu ateşe kendilerini atmaya başlarlar. Adamcağız onları kurtarmaya (mani olmaya) çalışır. Ancak hayvanlar galebe çalarak çoklukla ateşe atılırlar. Ben (tıpkı o adam gibi) ateşe düşmemeniz için belinizden yakalıyorum, ancak siz ateşe ateşe koşuyorsunuz.”
(Buhari, Rikak 26)
 

uður1

Well-known member
Bir de bakarsın karanlık içinde kalmışlardır
06 Ekim 2011 / 04:37
Günün Ayet-i Kerime meali...

Bismillahirrahmanirrahim
Cenab-ı Hak(c.c), Yâsin Sûresi 36 - 40. ayetlerinde mealen şöyle buyuruyor:
36. Yerin bitirdiği şeylerden, insanların kendilerinden ve (daha) bilemedikleri (nice) şeylerden, bütün çiftleri yaratanın şanı yücedir.
37. Gece de onlar için bir delildir. Gündüzü ondan çıkarırız, bir de bakarsın karanlık içinde kalmışlardır.
38. Güneş de kendi yörüngesinde akıp gitmektedir. Bu, mutlak güç sahibi, hakkıyla bilen Allah'ın takdiri (düzenlemesi)dir.
39. Ayın dolaşımı için de konak yerleri (evreler) belirledik. Nihayet o, eğrilmiş kuru hurma dalı gibi olur.
40. Ne güneş aya yetişebilir, ne de gece gündüzü geçebilir. Her biri bir yörüngede yüzmektedir.
 

uður1

Well-known member
Bu güzel mevcudatın bir an görünmesiyle kaybolması ve birbiri arkasından gelip geçmesi, menazır-ı sermediyeyi teşkil etmek için, bir fabrika destgahları hükmünde görünüyor. Mesela: Nasıl ki ehl-i medeniyet, fani vaziyetlere bir nevi beka vermek ve ehl-i istikbale yadigar bırakmak için; güzel veya garib vaziyetlerin suretlerini alıp, sinema perdeleriyle istikbale hediye ediyor, zaman-ı maziyi zaman-ı halde ve istikbalde gösteriyor ve dercediyorlar. Aynen öyle de: Şu mevcudat-ı bahariye ve dünyeviyede kısa bir hayat geçirdikten sonra, onların Sani'-i Hakim'i alem-i bekaya ait gayelerini o aleme kaydetmekle beraber alem-i ebedide, sermedi manzaralarda onların etvar-ı hayatlarında gördükleri vezaif-i hayatiyeyi ve mu'cizat-ı Sübhaniyeyi, menazır-ı sermediyede kaydetmek, mukteza-yı ism-i Hakim ve Rahim ve Vedud'dur.

(Bediüzzaman Said Nursi - 24. Mektub'dan)
 

uður1

Well-known member
Kur'an-ı Mu'ciz-ül Beyan'ın surelerine ve ayetlerine ve hususan surelerin fatihalarına, ayetlerin mebde' ve makta'larına dikkat edilse görünüyor ki: Belagatların bütün enva'ını, fezail-i kelamiyenin bütün aksamını, ulvi üslubların bütün esnafını, mehasin-i ahlakıyenin bütün efradını, ulum-u kevniyenin bütün fezlekelerini, maarif-i İlahiyenin bütün fihristelerini, hayat-ı şahsiye ve içtimaiye-i beşeriyenin bütün nafi' düsturlarını ve hikmet-i aliye-i kainatın bütün nurani kanunlarını cem'etmekle beraber hiçbir müşevveşiyet eseri görünmüyor. Elhak, o kadar ecnas-ı muhtelifeyi bir yerde toplayıp bir münakaşa, bir karışık çıkmamak, kahhar bir nizam-ı i'cazinin işi olabilir.

(Bediüzzaman Said Nursi - 25. Söz'den)

Lügatler
Aksam :kısımlar, bölümler, parçalar
Belagat :tam, yerinde düzgün ve hakikatli söz söylemek
Cemetmek :toplamak, bir araya getirmek
Düstur :umumi kaide, kanun, nizam, prensip
Ecnâs-ı muhtelife :çeşitli cinsler, muhtelif türler
Efrat :fertler, kişiler
Elhak :tam doğrusu, Hakkın ta kendisi
Enva’ :çeşitler, türler
Esnaf :sınıflar, sıralar, türler
Fezail-i kelamiye :faziletli sözler
Fezleke :netice, öz, özet, hülasa
Fihriste :içerik listesi, içinde ne olduğunu gösteren katalog
Hayat-ı şahsiye : şahsi hayat, kişisel yaşam
Hikmet-i âliye-i kâinat :kâinattaki yüce sırlar
Hususan :bilhassa, özellikle
İçtimaiye-i beşeriye :insan topluluklarına ait
Kahhar :her an kahretmeye yok etmeye muktedir
Kur’an-ı Mu’cizül beyan :beyan ve ifadesi mucize olan Kur’an
Maarif-i ilâhiye :ilâhi bilgiler, Allah bilgisi
Makta’ :kesinti yeri, durak
Mebde :başlangıç, baş taraf, kök, temel, kaynak
Mehasin-i ahlâkıye :ahlaki güzellikler
Münakaşa :karşılıklı sözle çekişmek
Müşevveşiyet :karışıklık, karmakarışık vaziyet
Nafi :menfaatli, faydalı
Nizam-ı i’cazi :mucizevi düzen
Nurani :nurlu, ışıklı, parlak
Ulum-u kevniye :yaratılışa dair ilimler, kainat ilimleri
Ulvi :yüksek, yüce
Üslub :tarz, yol, ifade tarzı

 

uður1

Well-known member
Risale-i Nur'dan vecizeli duvar kağıdı - [indir]
09 Ekim 2011 / 12:17
Günün vecizesi - Zahiren çirkin perdeler altında, gayet güzel neticeler var

Risale Haber - Haber Merkezi
Bir zaman, bahar mevsiminde temâşâ ederken gördüm ki: Zemin yüzünde haşir ve neşr-i âzamın yüz binler nümunelerini gösteren bir seyeran ve seyelân içinde kàfile kàfile arkasında gelen geçen mevcudatın ve bilhassa zîhayat mahlûkatın, hususan küçücük zîhayatların kısa bir zamanda görünüp der’akap kaybolmaları ve daimî bir faaliyet-i müdhişe içinde mevt ve zevâl levhaları bana çok hazin görünüp, rikkatime şiddetle dokunarak beni ağlatıyordu.
[Şualar, İkinci Şua]

(Haber detayında (altta) yer alan resmin üzerine farenizin sağ tuşu le tıklayıp Resmi farklı kaydet seçeneğini işaretleyerek duvar kağıdınızı indirebilirsiniz...)
 

uður1

Well-known member
Cevap: gunun sozu

Hayat-ı ebediyeyi kazanmakta en birinci vasıta ve saadet-i ebediyenin anahtarı imandır; ona çalışmak lazım geliyor. Fakat ilim itibariyle insanlara dahi bir menfaat dokundurmak için şer'an hizmete mükellef olduğumdan, hizmet etmek isterim. Lakin o hizmet, ya hayat-ı içtimaiye ve dünyeviyeye ait olacak; o ise elimden gelmez. Hem fırtınalı bir zamanda sağlam hizmet edilmez. Onun için o ciheti bırakıp, en mühim, en lüzumlu, en selametli olan imana hizmet cihetini tercih ettim. Kendi nefsime kazandığım hakaik-i imaniyeyi ve nefsimde tecrübe ettiğim manevi ilaçları, sair insanların eline geçmek için o kapıyı açık bırakıyorum. Belki Cenab-ı Hak bu hizmeti kabul eder ve eski günahıma keffaret yapar. Bu hizmete karşı şeytan-ı racimden başka hiç kimsenin, -mü'min olsun kafir olsun, sıddık olsun zındık olsun- karşı gelmeye hakkı yoktur. Çünki imansızlık başka şeylere benzemiyor. Zulümde, fıskta, kebairde birer menhus lezzet-i şeytaniye bulunabilir. Fakat imansızlıkta hiçbir cihet-i lezzet yok. Elem içinde elemdir, zulmet içinde zulmettir, azab içinde azabdır.

(Bediüzzaman Said Nursi - 16. Mektub'dan)

Lügatler
Azab :büyük sıkıntı, dünyada işlenen günahların âhiretteki cezası
Belki :bilakis, aslında
Cenâb-ı Hakk :Hakkın kendisi olan yücelik sahibi Allah
cihet :yön, taraf
Cihet-i lezzet :lezzetlilik yönü, lezzet tarafı
Elem :keder, üzüntü, acı
Fısk :günah, haddini tecavüz, hak yoldan ayrılmak
Hakaik-i imaniye :iman hakikatleri
Hayat-ı ebediye :sonsuz hayat
Hayat-ı içtimaiye ve dünyeviye:toplum ve dünya hayatı
İtibarıyla :yönüyle, şekliyle, bunun gibi
Kâfir :Allah’ı veya Allah’ın kesin olarak bildirdiği bir şeyi inkâr eden kimse
Kebâir :büyük şeyler, büyük günahlar
Keffaret :suçu affettirmek, bağışlanmak için bir şeyler yapmak
Lâkin :fakat, ama
Lezzet-i şeytaniye :şeytani lezzetler, şeytana uyarak girilen haramlar
Menfaat :fayda, kâr, gelir
menhus : uğursuz
Mü’min :imanın şartlarının tümüne, Allah’tan gelen her şeye inanan kabul eden kişi
Mühim :önemli, kıymetli, değerli
Mükellef :sorumlu, yükümlü, vazifeli
nefis :insanın kendisi
Saadet-i ebediye :sonsuz mutluluk
Sair :diğeri, başkası, gerisi, kalanı
Selamet :kurtuluş, korktuklarından kurtulmak, emniyet, rahat
Sıddık :en doğru, özü sözü yaptığı bir, çok samimi
Şer’an :şeriata uygun, İslami olarak
Şeytan-ı racim :kovulmuş şeytan
Tercih :üstün tutmak, seçmek
Vasıta :aracı, iki şeyi birbirine ulaştıran
Zındık :kâfir, dinsiz
Zulmet : karanlık, sıkıntı
Zulüm :eziyet, haksızlık, karanlıkta bırakmak


 

uður1

Well-known member
Cevap: gunun sozu

Şu kainat öyle bir saraydır ki, o sarayda mütemadiyen tahrib ve tamir içinde çalkalanan bir şehir var.. ve o şehirde her vakit harb ve hicret içinde kaynayan bir memleket var.. ve o memlekette her zaman mevt ve hayat içinde yuvarlanan bir alem var. Halbuki o sarayda, o şehirde, o memlekette, o âlemde o derece hayret-engiz bir müvazene, bir mizan, bir tevzin hükmediyor, bilbedahe isbat eder ki: Bu hadsiz mevcudatta olan tahavvülat ve varidat ve masarıf; her bir anda umum kainatı görür, nazar-ı teftişinden geçirir bir tek zatın mizanıyla ölçülür, tartılır. Yoksa balıklardan bir balık bin yumurtacık ile ve nebatattan haşhaş gibi bir çiçek yirmi bin tohum ile ve sel gibi akan unsurların, inkılabların hücumuyla şiddetle müvazeneyi bozmaya çalışan ve istila etmek isteyen esbab başıboş olsalardı veyahud maksadsız serseri tesadüf ve mizansız kör kuvvete ve şuursuz zulmetli tabiata havale edilseydi, o müvazene-i eşya ve müvazene-i kainat öyle bozulacaktı ki; bir senede, belki bir günde herc ü merc olurdu. Yani: Deniz karmakarışık şeylerle dolacaktı, taaffün edecekti; hava, gazat-ı muzırra ile zehirlenecekti; zemin ise bir mezbele, bir mezbaha, bir bataklığa dönecekti. Dünya boğulacaktı.
(Bediüzzaman Said Nursi - 30. Lem'adan)

Lügatler
Âlem :dünya, kâinat
Bilbedahe :açık olarak, aşikar
Esbab : sebebler
Gazat-ı muzırra :zararlı gazlar, zehirli gazlar
Hadsiz : sayısız, sınırsız
Harb :savaş
Havale :ısmarlama, işi veya şeyi başkasına bırakma
Hayret-engiz :hayret veren, hayret içinde bırakan
Herc ü merc :karışıklık, dağınıklık
Hicret :göçetmek
İnkılab :başka tarza değişmek, dönüşüm
İstila :kaplamak, yayılmak, ele geçirmek, işgal etmek
Kâinat : evren, yaratılanların hepsi
Lem’a :parıltı, parlamak
Masarıf :sarfetme, harcama, işleyiş
Mevcudat :varlıklar
Mevt :ölüm
Mezbaha :hayvan kesilen yer
Mezbele :çöplük
Mizan :terazi, ölçü, tartı, denge
muvazene : karşılaştırma
Muvazene-i eşya :şeylerdeki dengeler, uygunluklar

Muvazene-i kâinat :kâinattaki dengeler, uygunluklar
mütemadiyen : devamlı
Nazar-ı teftiş :inceleyici bakış
Nebatat :bitkiler
Serseri :başına buyruk hareket eden, eşkıya, suçlu
Şuur :anlayış, idrak, bilinç
Taaffün :çürüyüp kokuşma
tabiat : doğa, canlı cansız bütün varlıklar, maddî âlem
Tahavvülat :değişimler, dönüşümler
Tahrib :harap etme, yıkma, bozma
Tamir :imar etme, onarma
Tesadüf : rastgelmek, kendiliğinden olmak, tedbirsiz meydana gelmek
Tevzin :tartmak, ölçülü hale koymak, dengelemek
Umum : bütün,tüm, tamam, hepsi
Unsur :madde, parça, tam olan şeyin parçaları
Varidat :hatıra gelen, içe doğan şeyler, gelir
Zat : hürmete layık kimse, kişi
Zemin :yeryüzü
Zulmet : karanlık, sıkıntı


 

uður1

Well-known member
Yağmursuzluk bir musibettir ve ceza-yı amel bir azabdır. Buna karşı ağlamakla ve hüzün ve kederle, niyaz ve hazînane yalvarmakla ve pek ciddî nedamet ve tövbe ve istiğfar ile karşılamak ve sünnet-i seniye dairesinde, bid'alar karışmadan, şeraitin tayin ettiği tarzda dergâh-ı İlahiyeye iltica etmek ve dua ve o hale mahsus ubudiyetle mukabele etmektir.
Hem böyle umumî musibetler, ekser nâsın hatasından geldiği cihetle, o insanların ekseri, -kısm-ı a'zamı- tövbe ve nedamet ve istiğfar etmekle def'olur.

(Bediüzzaman Said Nursi - Emirdağ lahikası 1’den)

Lügatler
Azab :büyük sıkıntı, dünyada işlenen günahların âhiretteki cezası
Bid’a :sonradan meydana çıkan şeyler
Ceza-yı amel :yapılan işin karşılığı
cihet :yön, taraf
Def’olmak :eek:rtadan kalkmak, savmak
Dergâh-ı ilahiye :Allah’ın huzuru, Allah’ın kapısı
Dua :yalvarma, yakarma, isteme
Ekser :pek fazla, daha çok, çoğunluk
Hazinane :hüzünlü olarak, kederli şekilde
Hüzün : üzüntü
İltica :sığınma
İstiğfar :af dilemek, kusurlarının bağışlanması için yalvarmak
Keder :tasa, kaygı, can sıkıntısı, gam
Kısm-ı azam :en büyük kısım
Lâhika :mektup, ilave
Mahsus :hususi, ayrılmış, tayin edilmiş, özel
Mukabele : karşılık verme
Musibet :bela, felaket, afet, dert
Nas :insanlar
Nedamet :pişmanlık
niyaz : dua, yalvarma
Sünnet-i seniyye :Hz. Peygamberin(a.s.) en yüksek halleri, yaşayışı, tavırları, hareket düsturları
Şerait :şartlar
Ubudiyet :kulluk
Umumî :herkesle alakalı, herkese dair, genel
 

uður1

Well-known member
Cevap: gunun sozu

yazık yazık çok yazık.............yazıklar olsun hakikaten niyetine gerçek niyetine sahtekarlık yapıpta saçma sapan namaz kıldıran çarpılsın hakikat niyetinede yalandan namaz kıldıranlara...........ithaf olunur.........bir büyük ne güzel söylemiş işte şam işte halep hadi tosunum göreyim seni demiş..........
 

uður1

Well-known member
Nasıl bir usta harika bir makinayı yapsa; herkes o zata "Maşaallah, barekallah" deyip alkışlar. Öyle de: O makina dahi, ondan maksud neticeleri tam tamına göstermesiyle, lisan-ı haliyle ustasını tebrik eder, alkışlar. Her zihayat ve her şey böyle bir makinadır, ustasını tebriklerle alkışlar.

(Bediüzzaman Said Nursi – 11. Şua’dan)

Lügatler
Barekallah :Allah mübarek etsin, hayırlı ve bereketli olsun
Lisan-ı hal :hal dili, yaşayarak gösterilen hal
Maksud :kasdedilen, istenilen, istek, arzu
Mâşâallah :Allah’ın istediği gibi
Şua :ışık, parıltı
Zat : hürmete layık kimse, kişi
zihayat : hayat sahibi, canlı



--
 

uður1

Well-known member
Her insan delidir ruh hastasıdır şizofrenidir bu her insanda farklı olarak ortaya çıkar her insanın yaptığı delilik aslında onun çok akıllı biri olduğunu gösterir.ben deli değilim diyen adam yalan söyler mutlaka delilikleride değişik takıntılarıda vardır örnek suyu çok sevmek vede kafasını habire çeşmede yıkamak soğukta dolaşmak akıllı işidir.......aslında bunların hepsi.tabikide anlayana........
 

uður1

Well-known member
Zaifin kaviye karşı izzet-i nefsi, kavide tekebbür olur; kavinin zaife karşı tevazu'u, zaifte tezellül olur. Bir ulü-l emrin makamındaki ciddiyeti, vakardır; mahviyeti, zillettir.. hanesindeki ciddiyeti, kibirdir; mahviyeti tevazu'dur. Ferd mütekellim-i vahde olsa, müsamahası ve fedakarlığı amel-i salihtir; mütekellim-i maalgayr olsa, hıyanettir, amel-i talihtir. Bir şahıs, kendi namına hazm-ı nefs eder, tefahur edemez; millet namına tefahur eder, hazm-ı nefs edemez.

(Bediüzzaman Said Nursi - Hakikat Çekirdekleri'nden 94)

Lügatler
Amel-i salih :Allah rızasına uyan hayırlı amel
Amel-i talih : faydasız, yararsız iş; makbul olmayan amel
Fedakârlık : her türlü zahmetlere göğüs gererek davasına sahip çıkmak
Ferd :biri,teki, kişi
Hakikat: gerçek
Hane :ev, yuva
Hazm-ı nefs :nefsini kırmak, tahammül etmek
Hıyanet :hainlik, vefasızlık
İzzet-i nefis :vakar, onur, zillete düşmeyerek şeref ve haysiyeti muhafaza etmek
Kavi :sağlam, kuvvetli, güçlü
Kibir :kendini büyük gösterme, büyüklenme
Mahviyet: alçakgönüllülük, tevazu
Makam :yer, netice, durum, durulacak yer, rütbeli yer, derece, mevki
Müsamaha :hoşgörülülük, kusurlara göz yummak
Mütekellim-i maal gayr :birinci çoğul şahıs, biz
Mütekellim-i vahde :birinci tekil şahıs, ben
Nam :isim, ad, lakap
Tefahur :iftihar etmek, gurur duymak
Tekebbür : kibirlenme, büyüklenme
Tevazu :alçakgönüllülük
Tezellül :alçalmak
Ulü-l emr : emir veren, idareci
Vakar :ağırbaşlılık
Zaif : zayıf, dayanıksız
Zillet :alçaklık, aşağılık
 

uður1

Well-known member
İnsan zaiftir, belaları çok. Fakirdir, ihtiyacı pek ziyade. Acizdir, hayat yükü pek ağır. Eğer Kadir-i Zülcelal'e dayanıp tevekkül etmezse ve itimad edip teslim olmazsa, vicdanı daim azab içinde kalır. Semeresiz meşakkatler, elemler, teessüfler onu boğar. Ya sarhoş veya canavar eder.

(Bediüzzaman Said Nursi - 6. Söz'den)
Lügatler
Âciz :güçsüz, zayıf
Azab :büyük sıkıntı, dünyada işlenen günahların âhiretteki cezası
Daim :devamlı
Elem :keder, üzüntü, acı
İtimad etmek :inanmak, güvenmek
Kadîr-i Zülcelal :her türlü eksiklikten yüce kuvvet ve kudret sahibi
Meşakkat :zahmet, sıkıntı, zorluk
Semere :meyve, verim, netice
Teessüf :kederlenmek, üzülmek
Tevekkül :sebebleri işledikten sonra işi başkasına bırakmak
Vicdan :insanın içinde iyiyi kötüden ayıran manevi duygu
Zaif : zayıf, dayanıksız
Ziyade : fazla, daha çok, fazlasıyla

 

uður1

Well-known member
SAHİBİNİ ISIRAN İTİN KÖPEĞİN KAFASINI KOPARIRLAR.ERKEN ÖTEN HOROZUNDA KAFASINI KOPARIRLAR.İTİ ANACAKSIN SONRADA ÇOMAĞI HAZIRLAYAcaksın da.........
 

uður1

Well-known member
Cevap: gunun sozu

Risale-i Nur'dan vecizeli duvar kağıdı - [indir]
07 Kasım 2011 / 12:17
Günün vecizesi -Nimet ve rahmet-i ilahiyenin fiyatı, şükürdür...

Risale Haber - Haber Merkezi
Nimet ve rahmet-i ilahiyenin fiyatı, şükürdür.
[Emirdağ Lahikası]

(Haber detayında (altta) yer alan resmin üzerine farenizin sağ tuşu le tıklayıp Resmi farklı kaydet seçeneğini işaretleyerek duvar kağıdınızı indirebilirsiniz...)
 

uður1

Well-known member
Kur’an, bir hidayet rehberi ve bir müjdedir

07 Kasım 2011 / 05:29
Günün Ayet-i Kerime meali...

Bismillahirrahmanirrahim
Cenab-ı Hak (c.c), Neml Suresi Sûresi 2-3. ayetinde mealen şöyle buyuruyor:
Kur’an, namazı dosdoğru kılan, zekâtı veren ve ahirete de kesin olarak inanan mü’minler için bir hidayet rehberi ve bir müjdedir.


İlim öğreniniz, çünkü Allah için ilim öğrenmek

07 Kasım 2011 / 05:52
Günün Hadis-i Şerifi...

Allah Rasulü Hazret-i Muhammed (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) buyurdular ki :
İlim öğreniniz, çünkü Allah için ilim öğrenmek, Allah'tan korkmayı netice verir. İlme çalışmak ibadettir. Müzakeresi, mütaalası tesbihtir. İlmi araştırma yapmak cihattır.
Kenzü'l-Ummal 4.35
 

uður1

Well-known member
Cevap: gunun sozu

MESNEVİ-İ NURİYE DERSLERİ 3.1.LEM’ALAR
Türkçe Risale-i Nur’un Yirmi İkinci Sözüyle aynı mealdedir.

بِسْمِاللهِالرَّحْمٰنِالرَّحِيمِاَللهُخَالِقُكُلِّشَىْءٍوَهُوَعَلٰىكُلِّشَىْءٍوَكِيلٌ
[SUP]1[/SUP]
لَهُمَقَالِيدُالسَّمٰوَاتِوَاْلاَرْضِ
[SUP]2[/SUP]
وَاِنْمِنْشَىْءٍاِلاَّعِنْدَناَخَزَاۤئِنُهُ
[SUP]4[/SUP]
فَسُبْحَانَالَّذِىبِيَدِهِمَلَكُوتُكُلِّشَىْءٍ
[SUP]3[/SUP]
مَامِنْدَاۤبَّةٍاِلاَّهُوَاٰخِذٌبِنَاصِيَتِهَا
[SUP]5[/SUP]
Ey daire-i esbabdan zuhur eden işleri, hâdiseleri esbaba isnad eden gafil, cahil! Mal sahibi zannettiğin esbab, mal sahibi değillerdir. Asıl mal sahibi, onların arkasında iş gören kudret-i ezeliyedir. Onlar, ancak o kudretten gelen hakikî tesirleri ilân ve neşretmekle muvazzaftırlar. Demek, daire-i esbab, hükûmetin kalem dairesi hükmündedir ki, yukarıdan gelen emirlerin tebliğatı o daireden yapılıyor. Çünkü, izzet ve azamet perdeyi iktizâ eder; tevhid ve celâl dahi şirketi reddeder, tesiri esbaba vermiyor.
Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler :

[SUP]1[/SUP] : “Allah herşeyin yaratıcısıdır. Ve O her şey üzerinde hakkıyla görüp gözeticidir.” Zümer Sûresi, 39:62.
[SUP]2[/SUP] : “Göklerin ve yerin tedbir ve tasarrufu Ona âittir.” Zümer Sûresi, 39:63.
[SUP]3[/SUP] : “Şânı ne yücedir Onun ki, herşeyin hüküm ve tasarrufu elindedir.” Yâsin Sûresi, 36:83.
[SUP]4[/SUP] : “Hiçbir şey yoktur ki, hazineleri Bizim yanımızda olmasın.” Hicr Sûresi, 15:21.
[SUP]5[/SUP] : “Hiçbir canlı yoktur ki, Allah onu alnından tutup kudretine boyun eğdirmiş olmasın.” Hûd Sûresi, 11:56.
 

uður1

Well-known member
Cevap: gunun sozu

her gelişinde bir dönüşü vardır.......herşeyinde bir vakti vardır.........inş. kasra kara belalardan kurtuluruz kurtuluşa erenlerden olalım inş.olabilmek umuduyla ümidiyle.selametle ve dua ile.saygılarımla......
 
Üst