Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz.. Tarayıcınızı güncellemeli veya alternatif bir tarayıcı kullanmalısınız.
Ortadoğu’ya yabancılaştık “Anadolu ruhu”nun ayırıcı özelliği olan “bütün” fikrinin yerine ikame edilen “parça /ulus” düşüncesi arızalar çıkarttı. Dil ve din gruplarında oluşan mutsuzluklara kapı araladı
Elbette ki ”radikal modernleşme”nin katkısı göz ardı edilemez
Yüzyılın başındaki Anadolu'ya çekilme mecburi ve şekliydi. Modernleşme üzerinden gerçekleşen ise Anadolu’nun
ruhundan çekilmesi demekti. Bölücü ideolojiler ihdas edildi ve nitekim de gerçekleşti
Fakat en calib-i dikkat olanı da maalesef
Anadolu'muzun yiğit ve vatansever olan gençlerine kutsallık kutusu İçinde ve din yerine zihinlere zerk edildiğinde
birlik kurmak mümkün olamıyor Çünkü bu düşünce
ötekini kabul etmiyor
düşmanlaştırıyor ve böylece kendisi var oluyor
Başka türlü modernleşme yaşanabilirdi Red-i mirasa gerek kalmayabilirdi. Tanpınar'ın yorumuyla; “devam ederek değişen
değişerek devam eden” bir yola gidilebilirdi. Mümkün olan ve uygulanan bir şeydi bu. Mesela
Büyük Britanya denilen İngiltere
Kraliyet ailesinin hala devam eden etkisi
Gelenek ile modernizmin sentezine Karşılık gelen İngiltere
bugün dünyanın ekonomik ve siyasi güçlerinden biri Sosyal bilimciler” Geleneğiyle barışık olmayan yenilikçi olamaz” diyor. İşte 1917 Ekim Devrimi ve sonuçları. Bugün Rusya devrim yaralarını bir senteze giderek sarmaya çalışıyor
Geçenlerde Putin
Rus Patriyark Kilisesi’ni ziyaret etti Ve dedi ki: Maalesef biz laikliği çok sert algıladık ve sizi sahanın dışına ittik Artık o günler geride kaldı
bundan böyle mutlu
müreffeh ve huzurlu bir Rusya için sizlerle beraber çalışacağız. Sizi sahada aktif olmaya davet ediyorum” dediği hatırlanmalı
Döneceğimiz yer tabii ki İslam'ın tasavvufi ruhudur O bizim ortak muhayyile ve paydamızdır çünkü. Anadolu da yaşayan herkes Bir şekilde bu ruhla akrabalık içindedir
Hakikatin farklı iki formda tecellisi anlamına geliyor Üst yapıda bu ayrılık, bu ikilik yok; bizatihi birlik/bütünlüğü var Fiziki evrenin, dünya hayatının bir gerekliliğidir bu ayrışma, mutlak olmayan, izafi olan ikilik
Eril ve dişi olanların birbirine akması Dünya hayatı için gerekli, çünkü hayat bu ikiliğin münasebetiyle mümkün oluyor Kur’an-ıKerim de, “Biz her şeyi çift yarattık!” deniyor. Yani sadece kadın ve erkek üzerinde görülmüyor erillik ve dişilik, yani kozmik yapının bütününde karşımıza çıkıyor
Varlık nedir? Hayat nedir sualleri Ve hatta varlık ve hayatta erkek olmak ne manaya gelir? Niçin bu soruların cevabını arayan bir eğitim mümkün olmasın? Bugünkü erkeğin Sıkıntısını aşmak adına, kaybettiğimiz ama hafızamızda duran bilge erkeği yeniden inşa etmek adına
Hatta erkeğin mesuliyetinin altının çizilmesi Formel eğitimin yanında kalbin de eğitilmesi; erkeğin erkân ve edepten geçmesi Bilmediğimiz bir erkek değil bu; bir dönem yaşadı buralarda. Bu erkeği yoğuran ocaklar, dergâhlarımız oldu, oralarda insan bu mekanlarda hem aklen ve hem de kalben besleniyordu
Böylelikle ortaya bir erkek/kadın modeli çıkıyor Şimdilerden başka erkek ve başka türlü bir kadın. Birbirlerinin mukabili Ve birbirlerinin yardımcısı olan. Sorun; kadını Rabbinin emaneti olarak görmeyen Kalbini yitiren, sadece bedeniyle kalan erkek zavallı ve sefil bir erkek olarak karşımıza çıkıyor
Geleneğin rol dağılımına ve bu dağılımında Ortaya çıkan görece farklılıklara feminist teoriyle yaklaşırsak yanılırız Erkeğin reisliği ve kadının ev hanımlığı ”efendi-köle” dikotomisiyle okunamaz Anane veya dini metinlerdeki kimi esasları bütününden bağımsız okursak, doğal olarak netice itibarıyla tahakkümcü bir erkeğe varmış oluruz
Erkeğin şekillenmesinde yanlış okumaların tesiri var Geleneğin ruhu deforme olmuş; erkek tahakküm etmiş, kadın da uğradığı mahkûmiyet sebebiyle buğz etmiş bu durunm bir erkeğin ve kadının asla bütünleşemeyecekleri iki farklı varlık olarak kabul görmesiyle sonuçlanmıştır
Başka bir yere doğuştur, Hz. İsa' ya atfedilen Hz.Peygamberimiz ve arifler tarafından paylaşılan şöyle bir söz bulunmaktadır “İki doğum ve iki ölüm var” Birinci doğum “su” dan doğumdur; annerahminde bedenin oluşması
Ve bu daha çok insanın Beden olarak yeryüzüne gelişi manasına gelir İkinci doğum ise; insanın ruhen doğması, olması, kemaleermesi demektir Bu nasıl gerçekleşir? Bilginlerin ve ariflerin işaret ettiği terbiyeden geçerektabii
Gerçek doğumun ikincisi olduğu söylenir Öyledir, çünkü “Birinci doğumdan maksat ikinci doğumun olmasıdır” denir İnsan-ı kamil, ancak ikinci doğumla mümkündür, bununiçin Hz.Peygamber’in Sözüne vuran hakikati yaşamak gerekmektedir: “Ölmeden evvel ölünüz”hadisleri
Ölmeden evvel ölmek… bedenen Gerçekleşenden evvel ölebilmek, ne muhteşem bir ufuktur bu. Bunasıl olur? Azrail, Hz. Mevlana’nın ruhunu almaya geldiğinde, Mevlana, Ölmüşün nesini alacaksın ki?” demiştir. Kendinden/bedeninden geçmek, ruha sıçramak; Hakikatte, Allah’ta fani olmaktır
Evet, iki kere doğmak lazım Önce bedenen doğmak, sonra bedenden geçip mana alemine doğmak Peygamber Efendimiz,” ölmeden evvel ölünüz!” derken bu ufku göstermesi aşikar Çünkü yalnız O var; her şey O’ndan geliyor, O’nagidiyor. Varlığın, doğumun hakikatini bilen ölümden korkmaz
Ne demişti Hak aşığı Yunus? “Yunus öldü düye sala verirler, Ölem hayvan imiş aşıklar ölmez” Allah’ın rahmet sıfatı vardır; rahmeti, gazabını geçmiştir. Ama gazabıdavardır Çünkü adalet, cezalendırmayı da gerektirir. Bu sebeple dini eğitimde korkutma gözardı edilemez
“Derman aradım derdime, derdim bana derman imiş. Burhan aradım aslıma, aslım bana burhan imiş” derken neleri şerh ediyor Şimdi bu mısralar zaman ve mekana kayıtlı olabilir mi?
Herdem insana, hakikate Dokunmaz mı? Peki, ne söylüyor: hastayım ve hastalığıma ilaç arıyorum, tedavi olmak istiyorum; derdime derman, yaralarıma merhem..Meğerse yanlış yapıyormuşum; derdimi ortadan kaldırmak değil, derdimin kendisi derman imiş
Nasıl bir derttir bu? Diş ağrısı, mide ağrısı değildir bu; asıl derttir İnsanın aslıyla, bütünlüğüyle, hakikatiyle yaşadığı yabancılık Burhan;delil demek, insanın varlığına işaret, “Varoluşumu belirleyen, altını çizen delil ve işaretler peşindeyim” diyor
Varolayım, var olduğumu hissedeyim Meğerse varlığım ‘ aslım’ da gizliymiş; kopup geldiğim ruh’ta bütünlükte Şu dünyanın ara sokaklarında değil, içimde/ kendimde aramalıymışım delil ve işaretleri
“Sağı solu gözler idim, dost yüzünü görsem deyü. Ben taşrada arar iken, ol can içinde can imiş” Muhşeşem bir ilahiyatı içeriyor Allah’ı sağda solda, dışarda, medrese formu içinde; merkezde değil de taşra kıyılarda aramanın beyhudeliğine işaret ediyor
Dostyüzü, yani can, dışarda değil Canın bizatihi kendiside, içinde aranacağını beyan ediyor Nasıl buyuruyordu Allah? “Ben kendi ruhumdan üfledim size. Size şah damarınızdan daha yakınım”
Allah’ınvarlığı yaratıp sonra bir kenara Çekildiğini düşünürseniz,
ve varlık ayrımını yapmış olursunuz “Hayır”,diyor Mısri, “ben ve
diye bir ayrım yok. Ben O’ndan gayri değilim, O’nun tecellisi olarak varım”
Bu anlam üzere bakarsak ben ve başkası ayrımı kalmaz. Hadis-ikudsinin “Kullarım güzel amellerle bana yaklaştıklarında onların gören gözleri,tutan elleri, yürüyen ayakları, duyan kulakları olurum” açılımıyle bütünleşiyor
Artık vakit gelmişti İbretin ve inşirahın aklı ve izanı zorlayan lahzalarıydı Yürek atışı hızlanırken, telaş ve heyecan kuşatırken acziyet zamanıydı Çare adına, derman vaadında ne varsa bir bir sıralanıyor ve fakat güç yetmiyordu
Aklın dereceleri vardır Ruhu yücelmek, kalbi nazargah bilmek için Ölmeden evvel ölmeyi beceremeyen bir miskinliğin içinde ne kardır Hangi har olursa olsun, ardan yoksunsa, kemaliyetten uzaksa neye yarayacaktır
Gözümün önüne geliyordu Son çare olarak yapacaklarım ve unutmamak adına çabalarım dinmiyordu Çırpınırken ses çıkmıyor,gayret etsende nefes geçit vermiyor,orda yığılıp kalacaksın Gidilecek yer belliydi, mazeret için hangi saik geçerliydi, ecel vaktine sevdası bir olan demdi
Ölmenin bir telaşı yoktu Kan çekilirken vehmedilen hiçbir panik halimde bulunmuyordu Buna sebep handan olmam mı, cehlimle cürete abanmam mı, kat a bu yoktu Rabbime gitmekten ve O’ na kavuşmaktan niçin bu kadar endişe zerkedilen korku
Ey Rabbim sen bilirsin Sen sahibim ve varlığımın yegane hakimisin Gazabından çok rahmetine bel bağladım, öyle inandım ve bu hal üzere yaşadım İhdas edilen kültür dininden ziyade ananevi dini hassasiyetle yaşadım, ibadetten ziyade, ubudiyet dini olarak inandım
Her yanlış ve hata zafiyetimdendir Kastı aşan nefsim ve azalarım her bakımdan muzdarip ve pişmandır Ruhum,senin ruhundan neşet eden sevdadır, aklım ve iradem ancak seninle şavktır Sen bilirsin, en yüce hükmün sahibisin, gönül hassasiyetine önem veren RABBİMSİN
Çok hazinde olsa biliyorum
Sırlarımla sırılsıklam olarak ebede doğru gidiyorum
Kimselere söz etmiyorum ve boynumu bükerek öylece nefesleniyorum
Umutlarım hazanı andırıyor
Korkularım zemherinin titretmeleriyle hali yıldırıyor
Geriye ne kalıyor, muhabbetten yoksun nefesler kime derman oluyor
Ayrılık! Hiç kavuşamadık ki
Hasretin dirliğinde varlığın birliğinde neyi anladık
Mütemadiyen vuslatın özlemiyle ve ötelerin ikliminde çok farklılaştık
Gülü dahi hakkıyla koklamadık
Bildiğimiz kadarıyla sevgiye dahi müdrik olamadık
Müteretlik yaşadık, korkularla arkadaş olmaya çalışarak öyle yaşadık
Koşulsuz tabi olan canlardık
Kim ne derse inanmak için çırpınarak eminliği arardık
Lakin aidiyetimizle dışlandık ve derinliğin dehlizlerinde çareler aradık
Bu kadar mı garip inanmak
İnsan olmanın gayesiyle nefesleri hakkaniyetle aralamak
Adaleti asiller için sefilliğin hengâmesinde budayarak çıkarda anlaşmak
Ne tarih ve ne de iftiharlık
Şimdilerde gün yüzüne çıkıyor desiseden ayrışan varlık
Kimlerin vicdanında helâlaştık ve günü kurtarmak için neleri de yapmadık
Düşündükçe hep üşüyorum
Medarı iftihar etmem için arşivleri ibretle kokluyorum
Öğrenmek için okuyorum ve idrakimin zafiyetinden ufuklara uzanıyorum
Lakin biliyorum ki çok geç
Ve fakat düşünmek için bilmek bin bir türlü dert
Zira gözün aşina olduğu her yer fetret ve zillet içinde kaybolan hürriyet
Ağlamak ve arkaya bakmak
Gelen nesillerin kimliğinden şevk alarak konuşmak
Hak rızasını aramak ve ecrin hikmetine ram olarak bahtiyarlık yaşamak
Basık bir atmosferin içindeyim Ruhumu sıkan, gönlümü daraltan bir şeyler var Nedir o, hangi saiktır bilmemekteyim ve fakat bitkin düşünmekteyim Başım ağrıyor, içim kararıyor, içimden suskun ve sakin bir mekan dilemekteyim
Adeta sıfatların esaretindeyim Ne düşündüğümün,neler hissettiğimin hiçbir önemi yok farkındayım Mütemadiyen susmaktayım, gam ve kederin dert olmadığını anlayacak kadarım Bu bizar lığı üzerimden nasıl atarım, hangi lisanı konuşsam daha iyi anlaşırım, sormaktayım
Ne değişmeceli aşktan anlarım Ve ne de aşkın ilham zerk eden hassasiyetinde varım Yalnızlığın her ikliminde ne kadar üşüyor varlığım, hangi sevdaya ramım İçim ürperten,ruhumu yücelten, sabrımı bereketlendiren, kanaatimi ihya edene aşığım
Hangi bütünlüğe temaşa etsem Kendi ruhundan,ruhumu yaratanı hamt etmeyi denesem Gazap ve rahmetin gerekçelerini hükmeden ve aşikâr eyleyen hakikatle irkilsem İçim açılıyor,ruhum ferahlıyor, gönlüm fevkalade suhulete ulaşıyor, hep böyle kalmak için,kiminle meşk etsem
Ne milleti ve ne de toplumu suçlamamalıyım Bu insanlara hükmeden her kimlerse, iradelerini hiçe sayan zanlıları Asla unutmamalıyım,istila ve işgal edilen gönülleri nasıl aklayıp, anlaşmalıyım Her türlü sinsiliği ve desiseyi alalayıp, insanların taleplerini artırıp, bağnazlığa boğanları söyle ne yapmalıyım
Küresel güçler tamah etmekten vazgeçmezler Her ülke ve topluluklarda kendi aktörlerini ikame etmeyi yeğlerler Emir ve talimatlarını sömürüyü artıracak şekilde dikta ederler, onur ve şerefi bilmezler Ruhundan vazgeçmiş,nefsinin esaretini seçmiş, emmarenin vehmettiği sıfatı makam sanmış gafiller hiç arlanmazmış
Hangi lahzanın gadrinde kalmışsam Ruhumun hicran damlalarını sessizce yudumlamayı arzulamışsam Kendi halimde yâdımla baş başa kalarak umudun yolculuğuna figanımla çıkmışsam Hıçkırığa kanıp yalnızlığın didarından tutunmak için yüreğimin kanaatine sığındım
Hangi yolu denesem kar etmiyordu Bir türlü içim içime sığmak bilmiyordu, merakım alıp bir yerlere götürüyordu Ne nefesim yetişiyor ve ne de figanım halimin perişanlığına çarey-i aşkı sunuyordu Gün batıyor, seherler çağırıyor, lahzalar ibretin senasıyla elan farkı farkettiriyordu
Kimi nefes susuyor, kimi nefes gülüyordu Bilmem ki anlamak için neden tefekkür etmeyi istemiyorlar ve kaçınıyorlardı Neden ibret almayı, bir ders çıkartmayı arzulamıyorlardı, alay etmek için bakıyordu Nazar etmenin, nazar gâh olan kalbin, şehre dilmesinden feragat etmeyi istiyorlardı
Ruhumu yoruyor artık nedense bu sualler Vahdete ihtiyaç duymayan topluluklar, şuradan habersiz olan soluklar ve anlar Nereye gitsem, hangi meclisi ziyaret etsem içim daralıyor, nakaratlar devam ediyor Tekdüzelik ruhumu eziyor, içinde bulunduğum gizli esareti resmediyor ve üzüyor
Kuşun kanadını kırmak ne kadar feci Annenin yavrusunu katletmek hangi duygu için itibar elde etmek için yeterli ve kâfi Katilin ve caninin, terör estiren insan suretinde ki her nefesin fütursuzla şan o eşkâli Satılmışlığın sinelerde mahkûm eden hicranı, hakkı hak bilmeyenin dramla şan ahını
Nasıl anlamalıyım, tefrikayı unutmalıyım Siyasallaşmış her satırı, içinden çıkılamayan bin bir hüsranı ve yalan vatları Kalbimin hangi sahrasında saklayacağım, derinliğin kepazeliğini silip atacağım Sahip çıktığımız ve efradımız saydığımız apoletlilerin densizliklerini unutacağız
Arz kan ağlıyor, mazlumlar bakıyor Sırası gelen öne çıkıp atmosfer parkı sakinleri için canhıraş mücadele ediyor Küresel güçler neyi takip ediyor, milletler topluluğu güya çözüm için uğraşıyor Kim kimi kandırıyor, içim kan ağlıyor, desiseler niye bir bir ortaya çıkıyor
Kimi şikayet edeyim, gönlün hicranını dindireyim!!
Orjinal boyutu icin tiklayin 960x720px and 155KB.
Ruhumun aline niye yabancıyım Kalbimin figanıyla yol bulan bir davacıyım,sabırda yanan hancıyım Umutlar bahtımı bulmalı, kanaat vecdimle anlaşmalı, içimde yabancılık olmamalı Korkulardan arınmalı,hasret yüreğimi dağlamamalı,firkatiyle halsiz bırakmamalı
Lahzanın halinde mahzunum Nefesin müddetine nasıl yabancı kalırım, ahirimle buluşmalıyım Bilmeden ve tahkik etmeden gönlümü kimseya aralamamalıyım, samimi olmalıyım Hiçbir insanın vebaline hamallık yapmamalıyım, kendi yükümle yolu bulmalıyım
An hiç durmaz aşka kanar Bekleyen niyaz ancak niyetin ecriyle bahtı aralar,kalbe bakar Ruhundan haberdar olduğun kadar yakınlaşır ey yar, korkular bilinçsiz zandır Ruhuna ve kalbine yabancı olan intizar ile muntazamdır, rahmeti anlayamayandır
Her sürenin anahtarı vardır Nüzül sebepleri merak edilmedikçe anasıl hakkıyla anlaşılacaktır Mücmel ayetler neden meraktadır, rahmetin bizzat muhatabı niye açıklamıştır Kitab-ı celik vuslatın için yegane cenahtır, efendimize yakın olduğun kadar aşktır
Hiç güvenme o nefesine Kahkaha attıran nefsine, ihsandan yoksun tavrına, fanisin unutma En yakınlarına kalbin lisanıyla bir baksana, evvelinden neler hatırlatıyorlar sana Bir nutfeden meydana gelen kendin olunca, neden akıl ve izanı bırakırsın sorsana
Ne kadar aşk anılsa Ruhun ve kalbin didarında hakikatle buluşmayınca hep boşuna Nefsini ihya eden her ne varsa, birgün iradeni kuşatır unutma, ihlastan uzaklaşma Her neyin sahibiysen emanetçi olduğunu yok sayma, an kapını çalacaktır bakınma
Aile bireyleri şevktir İhsan edilen ülfettir, ne büyük zenginliktir, sakın ha şımartma Varlığı öğrettiğin kadar, yokluk içinde de yaşayanları hiçbir zaman unutturma Yoksul nefesleri, muhtaç haneleri ziyaret et kaçınma, ecir sana yazılandır şaşırma
Annen vefa adına ardır Baban sabıra kanan ve öznen olan insandır, sakın yakınma Karındaşlarınla hiçbir vakit rekabete girme, sevgi ve muhabbetini esirgeme Sılah-i rahim mutlak emirdir ve efendimizin fevkalade önem verdiği vecdir yaşa
Bir gün kapın çalınınca Sakın pürteşaş halinde bulunma, ecel edebiyle gelir unutma Hazır olduğun kadar korkunu yenersin yakinen anla, bilmedikçe kaçarsın anla Lakin artık çare yok, ruhun vakti gelmiştir, bedenini terketmeye amadedir korkma
Kalbin’in diliyle konuşuyordun, ben ise bakıyordum!
Orjinal boyutu icin tiklayin 960x720px and 145KB.
Anlıyamıyordum, bazen acaba diyordum Kimi zaman tedirginliğimi saklayamıyordum, fakat aşikar eylemiyordum Kimi vakit gizlice bakıyordum, tepkin nasıl olacak diye merak içinde bekliyordum Hasrettiğimiz vecdimizin kesişmediğini biliyordum niye farklı letaiflerden besleniyordum
Aynı lisanı konuşuyorduk ama, fakat’ı vardı An ve vucut bulan zaman suallerimiz için bir çözüm olmadı,yıllardır gözyaşı aktı Sabır demek ki hakkıyle anlaşılamayan fırsattı, kanaat etmek ruhum için nasıl vuslattı Kırgın bir kalp, bitap olmuş bir ruh yeniden canlanırmıydı,umut ziyadesiyleniye hicrandı
Bir ömür söyleyemedim, sabır içindirendim Kim ne söylerse eyv
demeyi gaye edindim, muhakkak ki bir hikmeti vardır dedim Nisa kimliğinde gizlenen suhuleti yıllarca bekledim, o kaygılarından arınmanı diledim Elbet biz de gülebileceğiz birgün diye her sancı ve elemi halimde demledim, şikayetlenmedim
Ahdimin takipçisiydim, taviz vermedim Fakat gerekçesiz yargılanmayı hiç beklemezdim,zanların hasmı olan bir zadeydim İtilaftan maksat nedir diye sual eylemiştim,sen ise nedense o sessizliğine bürünmüştün Şer-i delillerin hülasasında hakkı tespit ve batılı reddetmek değil mi diye tekrar etmiştim
Fakat sen, hiç seslenmeden çekilmiştin Kuytu köşende sanki bir elemin içindeydin,adeta sahipsiz biriydin, ne kadar üzerdin Kendimi yıllarca mahkum ettim, neden meram-ı halini anlayamıyorum diye söylenirdim Çünki sen benin emanetimdin kimseye derdimi ayan edemezdim sabır içinde nefeslenirdim
O an kendi kendime bir söz vermiştim Kendisi gülene kadar asla gülmeyeceğim diye kanaate eriştim,yaşamak adına üzgündüm Bahtım böyleymiş mi demeliydim, neden gerekçeleri için gayret etmemeliydim,direndim Üzülmeni nedense istemedim, mahkum eden gözlerinden,bir ömür muhabbet beklemiştim
Hissiyatın sağanağında boynun bükülmüşse Hasret sineni hicran deminde dağlayan kederse yinede üzülme Henüz zaman geçmiş değil, ömür sayfaları bitmiş değil, gönül sönmüş değil Halimde kalmışsa bir heyecan, ram olacaktır ona sevdalı can, aşk şevkine inan
Ey süzülen hüzün halimde fevksin Ne kadar nida etsem de, sükûtumla bütünsün Neden içimde feyizsin, tefekkürümde ülfetsin, muvazenemdesin Aşk suhuletinde iffetsin, edebin senasında serinsin, bahtın bahsinde badesin Terennüm ettiğim yudumlar, gözlerden boşalan yaşlar henüz geçmediğini söyler
Nasıl bir sevdadır bu ey Yarabbi Her deminde sen varsın, ilkbahar misali nazsın Aşk ferahlığında davamsın, ruhun adımlarında var olan aşksın Umman için serapsın, umudun kavlinde farksın, sen biçare gönlün sağanısın Kim dönerse, kalbin derinliğinden eğlediğim mukabelemle hüzünle anılan ramsın
Ruhum göçebeliğinde mahzun Kalbim aşkın letafetiyle şimdilerde hazza doygun Attığım adımlar ve sarf ettiğim soluklar mefkûrem için solgun Aklım kifayet etmiyor, iradem zafiyet içinde çöküyor, idrak kalbime aşk diyor Lakin gözlerim fersiz dizlerim takatsiz sözlerim edep için kifayetsiz vakit istiyor
Ah ederek halini her anışımda Bir âşık misali her yanışımda gözyaşlarım dinmiyor Yıllar unutturamadı, edebin kalbime sürur kattı, hasretim kat be kat arttı Hali kuşatan sevdan neleri hatırlattı, aşk kalbin sağanağında ölümle arkadaştı Issız sokaklar ufkumda seninle arkadaştı, sakin köşeler düşüncelerime seni anlattı
Ömrün kalanında bahar şevktir Vaktin müddetinde umutlar sürur ilkiyle letafettir Bahtım senin sessizliğinde fevkalade gariptir, aşk kutsiyeti kalbime şereftir Kime ne anlatsam elbette ki sancı çekilecektir, lakin aşkı ancak yaşayan bilecektir Ömür bitse de, kalbim inlese de, şayet aşk ruhuma refakat etmeyince kabrim fakirdir
Yıllara borçluluğum aşk acısıdır Hasretin sılasına yolculuğum hep kalbimde sancıdır Nihayetinde ne bir kış ve ne de bir naaş kalacaktır, insan aşkla bir başkadır Kim darda koyuyorsa, kulun halini anlamadan nara atıyorsa, aşka muhtaçtır Aşk, kulluk letafetinde fevkalade farktır ve tensellik bakımından hayli bir uzaktır
Bir öfkeye mi yenildik Nasıl bir zan içinde yıllarımızı tükettik Kimseyi dinlemek istemedik, önyargılarla hışımla yürüdük Her vakit bahane ürettik, ruhumuzu kasten niçin hapsettik, kalp dilini öğrenmedik
Anneme bakardım, garipti Babam ha keza sanki dünden kalmış bir hazindi Etrafımda temaşa ettiğim konu komşu kendi dertlerinde kimsesizdi Ne kalp ve ne de ruhadına bir kelam duymak ve hatta hassassiyeti nasılda yetimdi
İnsan olabilme yetisi azdı Adeta geçim derdi en önemli şiardı, neticesi azaptı Ne din ve ne dedevlet hakkıyla anlaşılmış bir anlam olmaktan uzaktı Duygusallık ve mecburiyet hissi ve “nederler” korkusu en önemli oldu ve kanaatti
Sevi ve sevda bir masaldı Hakkıyla anlamak ve anlaşılmak umudundan uzaktı Ruhundan vazgeçen,bedenin ihtiyacı için hakkı ve hukuku talan edenler vardı İnsan edebi ve erdemiyok sayınca, canavarlaşmak en makul çabaydı, elbette zaaftı
Güç ve kuvvetin yegane sahibi Hak ve hukukun enzarif naibi insan iken, nerede kaldı hassasiyeti Çünkü insan “iki kezdoğar” derken arifler, bu hikmetin altını bizzat çizmek içindi Kalbi ve ruhi manada kemale ermeyen, nefs-i emmareden sarfı nazar etmeyen can çirkindi
İnsan, Kitab-ı Celilin kendisi olmalı Her halinde edep ve hayanın en latif tezahürü bulunmalı Kalbinin Nazargah olduğunu ibadet ve ihsanıyla bir derviş gibi yaşamalı Arif ve ilim ehlinin derslerini ihmal etmemeli, yaşarken ölmenin erdemine gönlünü adamalı
İhsan ve ikram kalbin inşirahından nükseden şavktır!
Vealeyküm selam aziz kardeşim;
Orjinal boyutu icin tiklayin 800x600px and 63KB.
Lütfen
yaşlılığıma veriniz ve zaten halinden belliydi deyiniz
Taktir hakkınızı
kullanarak zaman hasredip bir vakitler hasbihal etmişiz, memnuniyetimi izhar eyliyorum eyv
..
Ve fakat yüzümün
kızarmasına vesile olan lütfunuz ve ikramınız için inş
bu niyet ile nefesimizi teslim eyleriz diyorum..
Evet, bir şair ve yazar
olamadığım için, gönlüne düşeni yazan "adam" olarak anılmayı diliyorumRabbimden...
Kıymet atfediyor ve okuyorsunuz
sığ düşünce ve tahayyülden yoksun çalışmalarımı, bu bakımdan halime şevk ihsan ediyorsunuz...
Kalan nefesim sınırlıdır,
geçirmiş olduğum ameliyattan sonra daha yakinen hissediyorum, bu bakımdan sizlerle ve gönül dostlarımla olmayı yeğliyorum, fırsat buldukça..
Bir kamu sektöründe
çalışan olduğum için ancak akşamları ve 2/3saat zaman süresinde yazıyor, ilgili sitelere ekliyor ve ayrılıyorum...
Dolayısıyla okuma
lütfunda bulunan ve yorumlar yaparak katkısunan birçok kardeşlerime dönemiyorum ve vefasızlık olarak addediyorum...
Hal-ifakirliğime onur bahşettiniz,
Rabbim sinenizde vaktini bekleyen umutlarınızı bahtınızla buluştursun niyazıyla muhabbet ve afiyetdileklerimi ifade ediyorum efendim..
Mustafa CİLASUN
Not: Bu birkardeşime cevap niteliğinde olduğu için, diğer kardeşlerime de bir anlamdacevap ve bilgi vermiş oluyorum…M.CİLASUN
SelamünaleykümMustafa Abi,
Yaklaşık 5 Yıl önce başka bir sitede sizinle şiirleriniz üzerine hasbihaletmiştik. Size sevgi ve takdirlerimi sunmuştum. Şiirleriniz tamamı bir harika, bildiğim piyasadaki tanınmış şairler sizinelinize su bile dökemez. Sizin şiirinizde kelimeler beyninizden, yada kurgulanmışyazılar yada şiir yazmak için yazmadığınız aşikar belli, Sizin cümlelerinizyüreğinizden dökülüyor.
Sizin şiirleriniz mükemmel olmasına rağmen eşlik yada yorum yapmayışımıznkusuruna bakma, Dinlendiğinde insanı kendinden geçirecek derece de güzel müziklerde var, sizinşiirleriniz gibi, ben biraz uzak durmaya çalışıyorum gerektiğinde gerektiğikadar, fazlasının zarar olduğunu düşünüyorum. Sizin o güzel şiirleriniz insanın ruhunun etkisi altına alıyor insan acıverebiliyor. Müzik dinleyenin efkarlanması gibi, Dünya hayatının da olmasınıistediğimiz şeylerin olmadığı zaman, neden olmadı isyan, ah felek ah kader gibiolumsuz sözler ( sizleri tenzih ediyorum sözlerim genel manada) söyleniyor. Ben şahsen etkisi altına giriyorum. yüreğim acıyor, müzik dinlediğimde aynıoluyor. sizin eklediğin şiirlerinize cevapsız kalmak istemem.
Teşekürlerimi sunuyorum abi Rabbim sizden razı olsun
Hal-i derunundan akan ahu zarını
Feryadı figan olan narı hicranını yudumladıkça yanarım
Öyle bir sessizliğe ve yüreğimi dağlayan enginliğe ne kadar açılsam
Suskun melaline, içli naifliğine, sinemi daraltan efkârına durmadan sessiz ağlarım
Hiç mi bahar açmayacak halinde
Âlemi kuşatan şevkin eşsiz garipliğine, hasret koyan eline
Ruhumun mahzun seyrinde, müddeti bekleyen hüzünlü bir kalp ile
Hissiyatın sükûnetine, idrakin kuşatan letafetine ram olup ötelere aşk ile gideyim
Derdi gamına bir deva olamadım
Aldığım her nefeste kalbinin sayfalarında elemle adımladım
Hali fakirliğime baktım, acizliğime ağladım, umudumla hala ferahlamadım
Yanan bu virane gönlümle hicranın sokaklarında yalnızlığımla avareliği yaşadım
Bak göçüp gidiyor vakti anlam
Ah dinmiyor işte yüreğimi burkan o anlamlı merak-ı heyecan
An durmadan hakkı an, neyleyim bahtımın garipliğine sessizce öyle yan
Artık nefeste kalan ve beklenen o muazzam hesabi zaman, aşina eğliyor her akşam
Ne zaman ufuklarım kararırsa
Umudum ruhuma bir esin olarak kalbimde aşkla mısralaşmazsa
Sine-i efkârım hiç durmasa, dilim halimden kederle uzaklaşsa ve yanmadıkça
Aşkın abadına inanma, meşkûk zaman için korkma, ateşin derdiyle kalbini burkma
Hani niyetin azizliğinde ihlâs var ya
Hakikat tüm kâinatı kuşatan esrarı baharsa, uykuya hiç dalma
Tefekkürün şevkiyle manayı aşkın hikmetini sayıkla ve hazla yudumla
Bekleyen her umudun, bahtın için filizlenmeyen tohumun hicranıyla ne olur yol alma
Ağla, gönül pınarından hiç korkma
Seni kuşatacak bir gün o anlamı saklanan mavera yolcuğunda
Aşkı feyzin her durağında, emeller sarmaşık olunca, çıkıyor semaya hak yoluna
Şayet toprak ilk başlangıç, suyun ruhuma ilham eğlediği muazzam sükût bir aşksa
emellerinde bizar kalayım, hakikati ancak tefekkür mü sanıp aldanayım Ne vakit aşkın şehrinemudrik nefeslerin vecdinde bulayım, gönlümü hasrederek hıçkırayım
Yıllar bir bir geçiyor,
nefes akleden için neler söylüyor Hangi divanenin umutlarısevdanın fecrinde secdeyle müsavileşiyor, gözyaşları ne diyor
Kalbim burukluğun
meylinde neden inliyor, şimdi hüzün sinemde bereketlenip filizleniyor Hangi kuşa baksam, dağlarınyamaçlarında susuz kalan canlıyı hicranla ansam acı veriyor
Bahtın telakkisinde ki
teslimiyet akıl ve idrakın iledir Gerekçesiz ne kadar hebaedilen nefes varsa beyhudelik lahzasında vaktini bekleyen ferdir
Umut kalbin
en ulvi vecdidir, inayet ve ihsan mukallitlik içinde gizlenmiş bir aşktadeğildir Evla olan ilimle ihdasedilen azimet içindeki gayrettir, niyetin halisliği nefsin içinsuhulettir
Muhtaç olan hangi
nefesi görsen sahipsiz değildir Kalbinin inşirahı içinbizzat içinde gizlediğin faziletin telakkisinde ki umudun ecridir
Nefsanilik ruhunla
ilintili değildir her türlü melanet bizzat aklının tercihinde ki badirendir Düşünmeden, fikretmeyihak edecek ilme erişmeden gönlü hasretmek asla bir sevdadeğildir
Aş tuzzsuz olursa,
letafet ramı neye gerekçelidir Bela ve musibet hangigönlü bekleyen vaktin ihdasında ki fedrettir, kalbin niyeahenksizdir
Neden zulm ile abat olan
ve bekleyen hesabı bildiği halde adavetiçinde ki esareti istemektedir Hak ve hakikat yalınaklın fark ettiği bir nişan mıdır, öğrenmeden nefeslenmek ne fakirliktir
Click this bar to view the original image of 720x540px and 51KB.
Orjinal boyutu icin tiklayin 720x540px and 51KB.
Ne kadar Sarih bir dili vardı
Tüm uzuvlarımı bir bir etkileyerek kendi melalini hüzünle yaşattı
Sessiz ve derinden hissettiğim tınılar vardı, ötenin senasından bahsediyorlardı
Ruhum hiç yabancılık yaşamadı, kalbim yaşadığı şaşkınlığı üzerinden hiç atamadı
Her lahzasında feyiz sardı Sualler sukut ettiren bir nazardı, kalbim inşiraha nasıl adaydı
Neden bu hal yıllar sonra halimin fakirliğinde yaşanan en latif duygulardı
Sanki umutlar kanatlanmış, vecdim anbean artmış, hiçbir esaretimde kalmamıştı
Bir başka alemin içindeydim
Dile gelen terennümler için ne kadar sefildim, neden bilgisizdim
Müddetin ramında olan bir nefestim, nasıl bir hesabı fark edemeden tükendim
Nedamet zamanıydı, hıçkırıklarım durmuyor, medet etmek kifayet etmiyor dedim
İçimde sakladığım nehiyler
Kalbime reva gördüğüm lekeler, o an gün yüzüne çıkıyordu
Ne kadar çırpınsam ve mahcup olsam da halim buna kifayet etmeye erişemiyordu
Zaman zaman sual ettim, acaba rüyada mıyım dedim ve neden kendimden geçtim
Ahir zamandan bahsederler
İçinde yaşadığı vakti, neden hakkıyla akledip bilemezler
Alıp götüren zamana, hesap edilemeyen feryada, ah ettiren hicrana ne söylerler
Vah etmekle, keş keler güruhuna girmekle ve böyle teselli olmayı da ihmal etmezler
Her nefesin aziz olduğunu
Hidayetin elbette ki bir vakti olduğun, mağfiret edildiğini göremezler
Can çıkmadan, tövbe kapısı kapanmadan nihayete kal edilmez, ilkesini bilmezler
Ulu orta konuşmayı, hukuk adına yıllardır yaptıkları katliamı, neden düşünmezler
Rabbime ne kadar şükretsem ve acizliğinin herlahzasında boyun büküp gönlümühasretsem, o nispetteferahlıyorum.
Gayretim ve çalışmalarım buhakikate duçar olsunçabasındayım.
Nefesin müddetiaşikar, bir ömürdür ve fakat takat kalmayınca, izan yorulunca, halperişanlığı yudumlayınca kalbimintelleri titriyor.
Bu bakımdan terki nefes etmedenhissiyatım ve melalim gün yüzüneçıksın istiyorum.
Fazilet ve erdem timsali kardeşlerimiz lütfeder okurlarsave kalbi niyazlarıyla
Bu fakire yardımcı olurlarsa en büyük bahtiyarlığımolarak gönlümde sürurhissiyatı estirecektir.
Sizin zarif ve emsal değer yorum vekanatınız mahcup olmama kifayetediyor zaten,
Şükran ve minnetdileklerimi lütfen kabul etmenizi istirhamediyor ve en kalbi muhabbet, esenlik ve afiyetdileklerimle hayırlar diliyorum efendim...
Mustafa CİLASUN
Not: Cevap niteliğindeolan bir beyandır, ancak bir çok kardeşlerimize de cevap niteliği olacağıkanatıyla paylaşıyorum efendim…
“Dolayısıyla okuma lütfunda bulunan ve yorumlar yaparak katkısunan birçok kardeşlerime dönemiyorum ve vefasızlıkolarak addediyorum...”M.Cilasun
Böyle düşünmeyiniz. Çok güzel ve değerli aynı zamanda içi dopdolu satırlarıokumaktan mutluyuz. Hayatta vefasızlığa vrilecek o kadar çok örnek varken siz,konularınıza verilen cevaplara dönemeyişinizimi vefasızlık sayıyorsunuz.Yanılıyorsunuz üstad. Çok yanılıyorsunuz. sizin şiirleriniz okumak bile apayrıbir mutluluk. Çok farklı ve kendinize özel bir çizginiz var. Ya bu çizgiyi hiçgöremeseydik, bu güzel satırları , hepsi birbirinden değerli güzel konularınızıhiç okuyamasaydık
Eminim herkes razı. sizde razıysanız ..............