Otuz İkinci Söz - Sayfa 824
umum masnuat kabza-i kudret ve ilmindedir ve adl ü hikmetinin mizanıyla ölçülüp ve tanzim edilir. Madem bütün envâ Onun kabza-i kudretindedir. Elbette, o envâın muntazam ve mükemmel fertleri ve âlemin küçük misal-i musağğarları ve envâ-ı kâinatın bilânçoları ve kitab-ı âlemin küçücük fihristeleri hükmünde olan cüz’î fertleri, bilbedâhe Onun kabza-i rububiyetinde ve icadındadır ve tedvir ve terbiyesindedir.
Madem herbir zîhayat, kabza-i tedbir ve terbiyesindedir. Elbette, o zîhayatın vücudunu teşkil eden hüceyrât ve küreyvât ve âzâ ve âsab, bilbedâhe Onun kabza-i ilim ve kudretindedir.
Madem herbir hüceyre ve kandaki herbir küreyvat Onun taht-ı emrindedir ve daire-i tasarrufundadır ve Onun kanunuyla hareket ederler. Elbette, bütün bunların madde-i esasiyesi ve bütün onlardaki nakş-ı san’ata ve nesc-i nakşa mekikler ve yaylar hükmünde olan zerrat dahi, bizzarure Onun kabza-i kudretinde ve daire-i ilmindedir. Ve Onun emriyle, izniyle, kuvvetiyle muntazam harekât yapar, mükemmel vezâif görür.
Madem herbir zerrenin hareketi ve vazife görmesi Onun kanunuyla, izniyle, emriyledir. Elbette, teşahhusât-ı vechiye ve herkesin yüzünde herkesten onu temyiz edecek birer alâmet-i farika bulunması ve simalar gibi seslerde, dillerde ayrı ayrı farklar bulunması, bilbedâhe, Onun ilim ve hikmetiyledir.
İşte, şu silsileye, mebde’ ve müntehâyı zikrederek işaret eden şu âyete bak:
Şimdi deriz: Ey ehl-i şirkin vekili! İşte, silsile-i kâinat kadar kuvvetli burhanlar,
[NOT]Dipnot-1
“Göklerin ve yerin yaratılışı ile dillerinizin ve renklerinizin farklılığı da Onun âyetlerindendir. İlim sahipleri için elbette bunda deliller vardır.” Rum Sûresi, 30:22.[/NOT]
<tbody>
</tbody>
umum masnuat kabza-i kudret ve ilmindedir ve adl ü hikmetinin mizanıyla ölçülüp ve tanzim edilir. Madem bütün envâ Onun kabza-i kudretindedir. Elbette, o envâın muntazam ve mükemmel fertleri ve âlemin küçük misal-i musağğarları ve envâ-ı kâinatın bilânçoları ve kitab-ı âlemin küçücük fihristeleri hükmünde olan cüz’î fertleri, bilbedâhe Onun kabza-i rububiyetinde ve icadındadır ve tedvir ve terbiyesindedir.
Madem herbir zîhayat, kabza-i tedbir ve terbiyesindedir. Elbette, o zîhayatın vücudunu teşkil eden hüceyrât ve küreyvât ve âzâ ve âsab, bilbedâhe Onun kabza-i ilim ve kudretindedir.
Madem herbir hüceyre ve kandaki herbir küreyvat Onun taht-ı emrindedir ve daire-i tasarrufundadır ve Onun kanunuyla hareket ederler. Elbette, bütün bunların madde-i esasiyesi ve bütün onlardaki nakş-ı san’ata ve nesc-i nakşa mekikler ve yaylar hükmünde olan zerrat dahi, bizzarure Onun kabza-i kudretinde ve daire-i ilmindedir. Ve Onun emriyle, izniyle, kuvvetiyle muntazam harekât yapar, mükemmel vezâif görür.
Madem herbir zerrenin hareketi ve vazife görmesi Onun kanunuyla, izniyle, emriyledir. Elbette, teşahhusât-ı vechiye ve herkesin yüzünde herkesten onu temyiz edecek birer alâmet-i farika bulunması ve simalar gibi seslerde, dillerde ayrı ayrı farklar bulunması, bilbedâhe, Onun ilim ve hikmetiyledir.
İşte, şu silsileye, mebde’ ve müntehâyı zikrederek işaret eden şu âyete bak:
وَمِنْ اٰيَاتِهِ خَلْقُ السَّمٰوَاتِ وَاْلاَرْضِ وَاخْتِلاَفُ اَلْسِنَتِكُمْ وَاَلْوَانِكُمْ اِنَّ فِى ذٰلِكَ َلاٰياَتٍ لِلْعَالِمِينَ
1
Şimdi deriz: Ey ehl-i şirkin vekili! İşte, silsile-i kâinat kadar kuvvetli burhanlar,
[NOT]Dipnot-1
“Göklerin ve yerin yaratılışı ile dillerinizin ve renklerinizin farklılığı da Onun âyetlerindendir. İlim sahipleri için elbette bunda deliller vardır.” Rum Sûresi, 30:22.[/NOT]
adl: adalet (bk. a-d-l) | alâmet-i farika: ayırt edici işaret |
bilbedâhe: ap açık bir şekilde | bizzarure: zorunlu olarak |
burhan: delil | cüz’î: küçük (bk. c-z-e) |
daire-i ilim: ilim dairesi (bk. a-l-m) | daire-i tasarruf: tasarruf ve kullanım dairesi (bk. ṣ-r-f) |
ehl-i şirk: Allah’a ortak koşanlar | envâ: çeşitler, türler |
envâ-ı kâinat: var olan şeylerin türleri, varlıkların çeşitleri (bk. k-v-n) | fihriste: indeks, içindekiler |
harekât: hareketler | hikmet: herşeyin belirli gayelere yönelik olarak, mânâlı, faydalı ve tam yerli yerinde olması (bk. ḥ-k-m) |
hüceyrât: hücreler | icad: yaratma, var etme (bk. v-c-d) |
kabza-i ilim ve kudret: kudreti ve ilmi altında bulundurması (bk. a-l-m; ḳ-d-r) | kabza-i kudret: kudret eli (bk. ḳ-d-r) |
kabza-i rububiyet: terbiyesi ve idaresi altında bulundurma (bk. r-b-b) | kabza-i tedbir: idaresi altında bulundurma (bk. d-b-r) |
kitab-ı âlem: âlem kitabı, kâinat (bk. k-t-b; a-l-m) | küreyvat: kürecikler; alyuvar ve akyuvarlar |
madde-i esasiye: temel madde | masnuat: san’at eseri varlıklar (bk. ṣ-n-a) |
mebde’: başlangıç | mekik: nakış dokumada kullanılan âlet |
misal-i musağğar: küçültülmüş örnek (bk. m-s̱-l) | mizan: ölçü (bk. v-z-n) |
muntazam: düzenli (bk. n-ẓ-m) | müntehâ: son |
nakş-ı san’at: san’at işlemesi (bk. n-ḳ-ş; ṣ-n-a) | nesc-i nakş: nakşın dokuması (bk. n-ḳ-ş) |
silsile: zincir | silsile-i kâinat: kâinat halkası, varlıklar zinciri (bk. k-v-n) |
taht-ı emrinde: emri altında | tanzim etmek: düzenlemek (bk. n-ẓ-m) |
tedvir: çekip çevirme, idare etme | temyiz: ayırt etme |
teşahhusât-ı vechiye: yüze ait belirmeler, insanın simasındaki ayırdedilme özelliği | teşkil eden: oluşturan |
umum: bütün | vezâif: vazifeler |
vücud: beden (bk. v-c-d) | zerre: atom, en küçük madde parçası |
zerrât: atomlar, en küçük madde parçaları | zîhayat: hayat sahibi, canlı (bk. ẕî; ḥ-y-y) |
âlem: kâinat, evren (bk. a-l-m) | âsab: sinirler |
âzâ: âzalar, organlar |
<tbody>
</tbody>