Hâce Musa Topbaş (Sâdık Dânâ) Efendiden İnciler

ABDULLAH4

Forum Yöneticisi

TEVBE ZAMANI ..:: 2


Günahlardan dönen kişiye yaraşan; tevbesini bozmamak için ecelini gözlerinin önüne getirmek, geçmişde işlemiş olduğu günahlar üzerinde düşünmek,

Tevbe ve istiğfarı çok yapmak, tevbe nimetini verdiği ve ona muvaffak etdiği için Allah'a şükretmek ve kıyamet gününü sevabı hakkında tefekkür eylemekdir.

Zira şüphesiz ki âhiret sevabını düşünen güzel amelleri işlemeğe daha çok rağbet eder.

Âhiret azâbını düşünen de kötü, çirkin ve haram fiillerden kendisini alıkoyar.

Ebu'l-Fazli Muhammed bin Hasen Halebî kuddise sirruh der ki:

- "Allah Teâlâ insanoğlundan bir kimseye, keramet tacı giydireceği zaman, ona tevbe nasib eder.

Bir sevdiğinin hizmeti ile de meşgul eder. İş bu hizmet de, onun ikrama nail olmasına sebeb olur."

Tevbe, Allah'a ta'zim ve gazab-ı ilâhisinden kaçınmak için olmalıdır.

Eğer başka bir niyet için olursa bu tevbe kabul olunmaz.

Günahkârın, günahını kalben kendi ihtiyarı ile terketmesi lâzımdır.

Eğer yalnız dili ile tevbe edib, kalbinden günahının terki için kararlı olmazsa, tevbesi sahih olamaz.

Bir günah işleyen derhal tevbe ederse, Allah Teâlâ ve tekaddes hazretleri çok merhametli, çok afvedici olduğu için o tevbeyi kabul eder, yalnız tevbe eden kimse üç hususa riayet etmelidir:

Birincisi; günah işleyenin işlediği günahından dolayı, samimi bir şekilde pişman olmasıdır.

ikincisi; o günahı derhal terketmelidir.

Üçüncüsü; istikbâlde o günahı bir daha işlememeğe azimli olmalıdır.

Mü'min işlemiş olduğu günahını daima büyük görmelidir.

Allah dostları en ufak zellelerini dahi, dağlar gibi cesim görmüşler, derin bir mahviyet içinde, Rabbımız zül-celal velkemal hazretlerine gözyaşları ve büyük bir teessür içinde istiğfar etmişlerdir.
 

ABDULLAH4

Forum Yöneticisi
TEVBE ZAMANI ..:: 2



Halbuki itikadı zayıf, imânı kamale ermemiş kişiler ise dağlar gibi büyük büyük günahlar işlerler, hatalı sözler sarfederler, o işledikleri cesim günah ve kabahatlerini nefisleri, kendilerine basit, küçük ve ehemmiyetsiz gösterir ve istiğfar etmeye dahi lüzum görmezler.

Bütün peygamberan-ı izam, ashâbı güzin radıyallahu anhum ecmain hazeratı, büyük veliler, Allah dostları, işlemiş oldukları pek ufacık zellelerini dahi büyük görmüşler, nedâmet üzere, Allah Teâlâ ve Tekaddes hazretlerine afvedilmeleri için iltica ve istiğfar etmişlerdir.

Sahabe-i güzin hazeratının en güzidesi, gözbebeği mesâbesinde olan Ebu Bekri's-
Sıddîk radıyallahu anh hazretleri Cenhab-ı Hakk'a hitaben:

"Ya Rabb! Suçlarım kumlar gibi sayılmaz.

Sen bu günahkâr âsî kulunu afvet" deyerek yalvarmış ve daimi olarak tevbe ve istiğfar etmişdir.

Bizlere, aciz kullara düşen, yapmakda olduğumuz günah, isyan ve nisyanlarımızı, daima olarak tevbe ve istiğfar etmek ve yapmış olduğumuz günahları nasıl olsa afvolunuyor deyerek, ikinci defa işlemeğe cür'et etmeyib, tevbemizde ihlâs üzere sebatkâr olmak olmalıdır.
 

ABDULLAH4

Forum Yöneticisi
TEVBE ZAMANI ..:: 2


Abdülkâdir Geylânî kuddise sirruh buyurur:

-Ey ahali! Hayat kapısı açık bulunduğu müddetçe onu ganimet bilin.

Hayatta oldukça onu değerlendirin.

Zira yakında o kapı size kapanacak.

Ömürleriniz tamamlanacak, hayatınız sona erecekdir.

Hayırlar işlemeğe kadir olduğunuz müddetçe onları işlemeyi ganimet bilin.

Tevbe kapısı açık iken bu kapıyı ganimet bilin ve oradan girin.

Dua kapısı açık iken onu ganimet bilin ve ihlâslı yakarışlarla Allah'a dua edin.

Sâlih mü'min kardeşlerimizin sıkıntılı anlarını ganimet bilin.

Böyle anlarda, sırf Allah rızası için onların yardımına koşun...

Gene buyuruyorlar:

-Günahlarınızdan ve kötü tavırlarınızdan dönünüz.

Tevbe ediniz! Bu tevbe sizin kalblerinizde dikilmiş fidanlardır.

Yanınızdaki binaların temelleridir.

Şeytanın binasını yıkınız. Allah'ın binasını yapınız.

İşte o zaman Mevlâ'ya ulaşırsınız. Rabbınıza kavuşursunuz.

Ben öz-esas üzerinde duruyorum.

Kabuk-posa üzerinde durmuyorum.

Şu zahirî dış haller bir posadan ibarettir.

Ben onun terbiyesi üzerinde durmuyorum.

Bilakis, özünüzün, ruhunuzun, kalbinizin, sırrınızın terbiyesi üzerinde duruyorum.

Kışır, kabukdan ibaret zahirlerinizi ise bir kenara atıyorum.

Sizi terbiye ediyorum. Taaa, Peygamberimizin gözü sizi tutuncaya kadar...

Ya Rab! Günahımız çok, sayıya gelmez. Fakat senin rahmetin, afvediciliğin nihayetsiz, sınırsız.

Hem bizleri tevbe kapında daim eyle, hem de işlemiş olduğumuz günahları tekrar ettirme, bizleri hıfz eyle. Âmin

- Bu yazı Altınoluk dergisinin Aralık 1998 tarihli sayısından alınmıştır.

musa topbaş
 

ABDULLAH4

Forum Yöneticisi
DÜNYA HAYATI



Allahü Teâlâ ve tekaddes hazretleri buyurur:

"-Bilin ki, dünya hayatı bir oyundur, eğlencedir, bir süstür, aranızda bir öğünüşdür." (Hadîd: 20)

Abdülkadir Geylanî kuddise sirruh:

-Ey dünyaya rağbet edenler! Onunla mağrur olanlar, Ey akıllı ve hesablı kişiler olduklarını söyleyenler, Allahü teâlâ ve tekaddes hazretlerinin yukarıdaki sözünü işitmediniz mi?

Oyun, eğlence ve süs ise aklı başındaki şahıslara değil, cahil çocuklara yaraşır.

Ben, size bildiriyorum. Ben size Allah'ın sizi oyun için yaratmadığını söylüyorum.

Allah teâlâyı unutarak yalnız dünya ile meşgul olan, oynuyor demekdir.

Yalnız dünya ile kanaat edip âhireti ve Allah'ı unutan, hiçbir şey olmayanla kanaat etmiş demektir.

Çünkü yarın ölecek ve elinde dünyadan hiçbir şey kalmayacakdır.

Âhiretle meşgul olunuz.

Kalblerinizle, Allah teâlâya yöneliniz, O'nunla meşgul olunuz. O'nun fazlından ve kerem elinden gelen rızıkları alınız.

devamı var
 

ABDULLAH4

Forum Yöneticisi
DÜNYA HAYATI (devamı)



O belâlar ve müsîbetler diyarıdır.

Orada hayat, hiç bir kimse için tam manasıyla hoş, tatlı ve dertsiz değildir.

Hele bir de o kişi hikmet ehlinden biri ise.

Nitekim denir ki:

-Hikmet ehlinden olan kişinin gözü bu dünyada hiç bir zaman aydınlık olmaz.

Çünkü onun gözü hep ölümü görüp durmaktadır.

Arabînin birisi çadırlı bir kabileye misafir olur.

Onu yedirirler, içirirler ve çadırda yatırırlar.

Arabî derin bir uykuya dalar.

Kabile giderken, üzerinden çadırı söker... güneşin sıcağı kendisine vurunca uyanan arabî:

-Dünya hayatı: Kurduğun bir çadırın gölgesine benzer.

Bir gün olur, muhakkak senin gölgen de zâil olur, diye söyler.
 

ABDULLAH4

Forum Yöneticisi
DÜNYA HAYATI (devamı)


Yunus Emre hazretleri bir şiirinde der ki;

Hey yârenler, bu dünyanın
Sonu vîran olur bir gün
Buna mağrur olanların
İşi pişman olur bir gün.

Âriflere bu dünya hayal ü düş gibidir
Kendini sana veren, hayal ü düşden geçer.
Bu dünyanın sevgisi, ağulu aşa benzer
Sonunu sayan kişi, ağulu aşdan geçer.

Allah teâlâ ve tekaddes hazretleri buyurur:

-Ey iman edenler, şüphe yok ki, Allah'ın vâ'di bir gerçekdir.

O halde dünya hayatı sakın sizi aldatmasın.

Çok aldatıcı şeytan da sakın sizi Allah'ın (mühleti) ile aldatmasın.

Hasan Basrî kuddise sirruh yukarıdaki âyet-i kerimeyi okuduktan sonra buyurdu ki:

-Bunu, yâni "Dünya hayatı sizi aldatmasın!" sözünü kim söylüyor? Dünyayı yaratan söylüyor.

Dünya hayatını, onu yaratandan daha iyi bilen birisi olabilir mi? Sakının ey insanlar, dünya hayatının aldatıcılığından sakının!

Dünya hayâtının aldatıcı meşgaleleri çokdur.

Bir kimse kendisine bir meşgale açarsa o meşgale de ona on meşgale daha açar.

Ne avâre insan oğlu ki, helâl kazancından dolayı hesaba çekileceği, haram kazancından dolayıda azab göreceği şu dünya hayatına razı olur.

Âhiret kaygusunu hiç hatırlamaz.

Yarın Allah'ın huzurunda hesaba çekileceğini düşünmez.

Amellerini sırf Allah rızası için yapmaz.

Dinin esaslarına bir zarar gelse hiç oralı olmaz.

Fakat dünyalık menfaatına bir zarar geldi mi hemen başlar ağlayıp sızlanmağa!..

devamı var
 

ABDULLAH4

Forum Yöneticisi
DÜNYA HAYATI (devamı)


Resûlü Ekrem sallallahü aleyhi ve sellem:

"-Dünyanın ömrü bir saattir" buyurmuşlardır.

O bir saati yani kısa ömrü ibâdet ve ubûdiyet ile geçirmeğe bakın.

Bu dünya muhabbetini içinden söküp atmanın ve dünya esâretinden kurtulmanın bir yolu da cömertlikdir.

Cömert olanlar, bu dünya hayatında ele geçirdikleri malların hesabını verirken, yarın kıyamette zorlanmazlar.

Cömertlik öyle bir huydur ki, insanı cennete çeker, cimrilik de öyle bir huydur ki insanı cehenneme çeker.

Resûlü Ekrem sallallahü aleyhi ve sellem buyurdular:

-Şüphesiz ki nûr kalbe girince kalb genişler ve ferahlar.

-Ey Allah'ın Resûlü! Bunun belli bir alâmeti var mı? diye sorulunca:

Resûlü Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem cevaben:

-İnsanın, aldatıcı dünyadan uzaklaşıp, ebedilik âlemine yönelmesi ve ölüm gelmeden, onun için hazırlık yapmasıdır, buyurmuşlardır. (Bakara tefsiri, Mahmûd Sâmi Ramazanoğlu)


Rivayete göre:

İsâ aleyhisselâm bir gün gök gürültüsü ve şimşeklerle başlayan şiddetli bir doluya yakalanır.

Sığınılacak bir yer arar.

İleride bir çadır görür ve oraya koşar.

Çadırın içinde bir kadın görür, oradan uzaklaşır.

Bir mağara görür, kapısına gider ki, içinde bir arslan var.

Hemen mağaranın kapısını kapatır ve:

-Ya Rab! Herkese bu kadar nimetler verdin, ama bana bir sığınak bile vermedin, der.

Allah teâlâ ve tekaddes hazretleri:

-Senin sığınağın benim rahmetimdir buyurur.
(Altınoluk sohbetleri Cilt: 1 s:205)


- Bu yazı Altınoluk dergisinin Eylül 1999 tarihli sayısından alınmıştır.
 

ABDULLAH4

Forum Yöneticisi
DÜNYA - AHİRET


Bir gün Resûlü ekrem sallallahu aleyhi ve sellem Cebrâil aleyhisselâm'dan cehennemi sordu.

Cebrâil aleyhisselâm uzun uzun cehennemi anlatdı.

Peygamber efendimiz anlatılanlara dayanamayıp bayıldı.

Ayıldığında buyurdu ki:


-Ey Cebrâil, böyle şiddetli, felâketli yere benim ümmetim girecek mi?

-Evet,ümmetinin büyük günah işleyenleri cehenneme girecekdir.

Bunun üzerine Resûlü ekrem sallallahu aleyhi ve sellem efendimiz, çok ağladı.

Sonra odasına çekildi, sadece namaz için dışarı çıkıyor, bunun dışında kimseyle görüşmüyordu.

Peygamber efendimizin dışarı çıkmasının üçüncü günü Hazreti

Ebûbekir radıyallahu anh, kapısının önüne gelerek:

-Resûlullah'ı görmek mümkün mü? diye seslendi, fakat içeriden bir cevap gelmeyince, ağlayarak oradan ayrıldı.

Sonra Hazreti Ömer radıyallahu anh gelip aynı sözleri söyledi.

Ona da cevab gelmeyince, ağlayarak oradan ayrıldı.

Sonra Selmân-ı Fârisî radıyallahu anh geldi. Ona da bir cevab verilmeyince, ağlayarak

Hazreti Ali radıyallahu anh'ın evine gidib durumu anlatdı. Hazreti Fâtımâ

radıyallahu anhâ hane-i saadete koşdu:

-Ey Allah'ın Resûlü ben, kızınız Fâtımâ'yım, dedi Resûlü ekrem efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem, o anda secdeye kapanmış ümmeti için ağlıyordu.

Hazreti Fâtımâ, kapı açılıb içeri girince babasının ağlamakdan yüzünün sarardığını,
avurdlarının çökmüş olduğunu gördü.

-Babacığım! Size böyle ne oldu? diye sordu.

Resûlü ekrem sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki:

-Ey Fâtımâ! Bana Cebrâil gelib, cehennemi, tabakalarını anlatdı.

Ümmetimden büyük günah işleyenlerin, cehenneme atılacağını bildirdi.

İşte beni ağlatan kederlendiren budur.Sonra Hazreti Fâtımâ Muhammed (s.a.) ümmetinden günah işleyenlerin cehenneme nasıl gireceklerini sordu.

Resûlü ekrem sallallahu aleyhi ve sellem şöyle anlatdı:


-Günahkârlar tutulub cehenneme götürülürken "Ya Muhammed... Ya Muhammed" diye bağırarak giderler.

Fakat cehenneme yaklaşıb cehennem melekleri görününce, bunu unuturlar.

devamı var
 

ABDULLAH4

Forum Yöneticisi
DÜNYA - AHİRET (devamı)

Melekler:

-Sizler kimlersiniz? diye sorarlar.

-Biz kendilerine, Kur'an inmiş olanlardan ve Ramazan'da oruç tutanlardanız, derler.

Melekler de:

-Kur'an-ı Kerim Muhammed aleyhisselâmın ümmetine inmişdir, derler.

Bunun üzerine peygamber efendimiz sallallahu aleyhi ve sellemin ismini hatırlayıb:

-Bizler Muhammed aliyhesselâmın ümmetindeniz, derler.

Melekler de:

-Kur'an-ı Kerim'deki Allah teâlâ'ya âsî olan kimselerin hallerini bildiren âyetlerden, haberiniz yok muydu, diye sorar.

Onlar da:

-Vardı. Fakat gaflete geldik, şeytana uyduk, derler.

Hallerine çok üzülürler. Meleklerden izin isteyib hallerine uzun uzun ağlarlar.

Gözyaşları kalmaz, gözlerinden kan akmağa başlar.

Sonra melekler onlara derler ki:

-Bu ağlamanız boşunadır.

Eğer dünyada böyle ağlasaydınız, faydası olurdu.

Şimdi burada ağlamazdınız.

Sonra meleklere emir gelir:

"-Atın onları cehenneme!"

devamı var
 

ABDULLAH4

Forum Yöneticisi
DÜNYA - AHİRET (devamı)


O müthiş günde mahlûkâtın o andaki izdihamını düşün!

Yedi kat gök ve yedi kat yer ehli, melekler, cinler, insanlar, şeytanlar, vahşi hayvanlar, kuşlar orada toplanacaklar.

Güneş sıcaklığı artmış olarak üzerlerine vuracak, muhlûkâtın tepesine iki yay kadar yaklaşacak.

Mahşer yerinde, kâinatın mutlak sahibi Allah'ın arşının gölgesinden başka hiç bir gölge kalmayacak. Onunla da ancak Allah'a yakın olanlar, Allah'ın ahlâkı ile ahlâklananlar gölgelenebilecek.

Güneşin harareti, eritecek derecede olacak.

Kişi sıcakdan şiddetle sıkılacak.

Sonra mahlûkat itişip-kalkışacak, izdihamdan birbirlerini itecekler, birbirlerini çiğneyecekler.

Bu izdihama, bir de Allah'ın huzuruna sevkedilirken, utanma hissinden meydana gelen sıkıntı eklenecek. Her kılın dibinden ter fışkıracak.

O mahşer yerinin temiz toprağı üzerine akacak.
 

ABDULLAH4

Forum Yöneticisi
DÜNYA - AHİRET (devamı)


Herkesin Allah yanındaki derecesine göre yükselecek.

Bazılarının dizlerine kadar, bazılarının beline, bazılarının kulak memelerine kadar çıkar.

Bazıları da içinde kaybolacak derecede ter suyuna batarlar.

Hiç sevabı olmayan için cehennemden siyah bir boyun uzanır.

Kuşun yem devşirdiği gibi bunları toplar, devşirir ve ateşe atar.

Ateş oları eskitir, çürütür.

Bu arada onlara, bedbaht olduklarına, artık bundan sonra saadet görmeyeceklerine dair nidada bulunurlar.

Hiç günahı olmayanlar için:

Bir nidacı bunlara nida eder ve der ki:

-Her hâl ü kârda Allah'a şükredenler ayağa kalksın!

Bazan iyi ameller, bazan da günah işleyenler

Çoğunluğu teşkil ederler.

Sevablarının mı, yoksa günahlarının mı çok olduğunu bilmezler Allahü Teâlâ kimin savabının veya günahının çok olduğunu bilir.

Fakat kullara da bildirmek için amellerini onların gözleri önünde karşılaşdırır.

Taki afvederse bunun bir lutfu olduğunu, cezalandırırsa bunun da kendisinin adaletinin icabı olduğunu göstermiş olsun.

Mizan kurulur, gözler amel defterlerine dikilir.

Bu an öyle korkulu bir andır ki akıllar durur.

devamı var
 

ABDULLAH4

Forum Yöneticisi
DÜNYA - AHİRET (devamı)




Peygamber efendimiz buyurmuşlardır ki:

-"Ey benim kızım Fâtımâ-ı Zehrâ! Canını cehennem ateşinden kurtarmağa çalış.

Zira ben ahiretde farz ve vacibleri terk ve yasak olan şeyleri işlemeniz sebebiyle, azaba sürüklenmenizi, Allah dilerse -üzerinize gelecek azab ve cezayı defedip uzaklaşdırmağa muktedir değilim.

Yine de ben dünyada akrabalığı terkedemem. Onlara ikram ve iyilikde bulunurum.

Size nisbetle öyle bir kimseye benzerim ki evlad ve ailesi üzerine gelecek bir düşmanı gördüğü zaman saldırısından aile ve çocuklarını korumak için "kaçınız" veya "gizleniniz" diye nasıl bağırıp çağırırsa ben de size ancak bu kadar yapabilirim.

Artık ötesi size aiddir."

devamı var
 

ABDULLAH4

Forum Yöneticisi
DÜNYA - AHİRET (devamı)


Resûlü ekrem sallallahu aleyhi ve sellem efendimiz bu mübarek kelamları ile, ehl-i beytinin, akrabalık ve hısımlığa dayanarak imân ve itikadda zayıflık ve kararsızlık, müslüman vazifelerinde tenbellik ve ihmal göstermemeleri, güzel ve iyi amelleri terketmemelerini buyurmaktadır.

O şiddet gününde mazlumlar, zalimlerden haklarını alacaklardır.

Resûlü ekrem sallallahu aleyhi ve sellem efendimiz hazretleri ashabı kiram hazretlerine hitaben:

-Zalim olmayınız, mazlum da olmayınız, buyurmuşlardır.

Zaruret olursa mazlum olmağı tercih etmelerini tenbih buyurmuşlardır.

Kimsenin kimseye faidesi olmadığı o zaman için hazırlık yapmalıyız.

- Bu yazı Altınoluk dergisinin Haziran 1999 tarihli sayısından alınmıştır.
 

ABDULLAH4

Forum Yöneticisi
Susmanın Sevabı


Dilin âfetleri çok ve kendini bunlardan korumak zor olduğu için, elden geldiği kadar susmak en iyi çaredir.

O hâlde insan, zaruret mikdarından fazla konuşmamalıdır.

Dediler ki abdallar, yani yüksek derecedeki veliler, konuşması, yemesi ve uyuması zaruret mikdarında olan kimselerdir.

Allah Teâlâ ve Tekaddes hazretleri buyurmuşdur:

- “Doğru söylemek, hayırla buyurmak ve insanların arasını bulmak hariç konuşmada hayır yokdur.” (Nisa 114)

Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:

- “Karın, ferç ve dilini koruyan kimsenin her şeyi korunmuşdur”

Ömer radıyallahü anh buyurdu ki:

- Ebubekir’i gördüm, dilini parmağıyla tutmuş çekiyordu.

- Ey Resûlullahın halifesi! bunu ne için yapıyorsun, deye sordum.

- Bu beni ne işlere düşürmüşdür, dedi.

Haberde geldi ki: Uhud harbi günü bir genç şehid oldu.

Onu buldukları zaman açlıkdan karnına taş bağlamış olduğunu gördüler.

Annesi yüzündeki toz ve toprakları silip; “Cennet sana mübarek olsun” dedi.

devamı var
 

ABDULLAH4

Forum Yöneticisi
Susmanın Sevabı


Resûlullah sallallahü aleyhi ve sellem buyurdu ki:

- Nereden biliyorsun? Belki işine yaramayan bir işe bahillik etmişdi.

Yahud kendisine faydası olmayan bir söz söylemişdi.

Demek istiyorum ki hesabı ondan sorulur.

Sizin sözünüzün manâsı ise elem ve hesâb görmez demekdir.

Resûl-i Ekrem sallallahü aleyhi ve sellem buyurdular:

- Fazla sözü sonraya bırakana, fazla malı verene, yani kesenin bağını çözüp, dilinin ucuna bağlayana saadetler olsun.

Yine buyurdular:

- İnsan için uzun dilli olmaktan daha kötü bir şey yokdur.

” Yine buyurdular:

- Konuşurken muhalefet etmeyen ve hasımlık yapmayan ve bâtıl söz söylemeyen kimse için Cennetde bir saray yaparlar.

Haklı iken susarsa Cennet-i âlâda ona bir saray yaparlar.
 

ABDULLAH4

Forum Yöneticisi
Susmanın Sevabı


Mâlik ibni Enes radıyallahu anh’den:

- Cedel, dinden değildir ve din büyüklerinin hepsi bunu yasaklamışlardır.

Fakat konuşdukları bid’at sahibi bir kimse ise inat, husûmet ve uzatma olmaksızın, Kur’an-ı Kerim ve hadis-i şerifler ile ona anlatmışlardır.

Fayda vermeyince kendi hâline bırakmışlardır. (Kimyâ-yı saâdetden.)


Muaz ibni Cebel radıyallahu anh’dan;

- Ya Resûlallah! Bana nasihat et. Peygamberimiz -sallallahü aleyhi ve sellem-;

- Diline sahib ol!

Muaz radiyallahu anh tekrar sordu.

- Ya Resûlallah! Bana nasihat et. Peygamber sallallahü aleyhi ve sellem;

- Anan seni kaybetsin ya Muaz! İnsanların yüz üstü Cehenneme düşmelerine sebeb dillerinden başkası değildir.
 

ABDULLAH4

Forum Yöneticisi
Susmanın Sevabı (devamı)


Denir ki:

Sükût âlimin süsü, câhilin örtüşüdür.

Yunus Emre hazretlerinin şu sözleri meşhurdur.

Az söz erin yüküdür, çok söz hayvanın yüküdür.

Bilene bu söz yeter sende cevher var ise.

Abdullah bin Selâm’ın cennetlik olduğunu, Resûl-i Ekrem sallallahü aleyhi ve sellem, tebşir edince ashabı kiram radıyallahu anhüm, kendisine sebebini sorduklarında

Abdullah bin Selâm radıyallahu anh:

- Boş söz konuşmam ve kimseye karşı kötülük düşünmem buyurmuşlardır.

Resul-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem buyurdular ki:

- İbâdetlerin en kolayını size bildireyim mi:

Susmak ve iyi huylu olmak.Yeri gelince de konuşmasını bilmeli, zaruri olan mes’eleleri açıklamalı, gizli kapaklı hiçbir şey kalmamalı.

Lüzumlu, söylenilmesi icâb eden, hususlar ketm edilirse, bu birçok fitnelere sebeb olur, bundan da en ziyâde, dini zayıf, münafık ruhlu insanlar istifade eder, yalan haberlerle müslümanları, birbirlerine düşürürler.

Bilhassa münafıklar lüzûmlu konuları daima gizlerler, gâyeleri fesâd çıkarıb, kötü emellerine nail olmakdır.

Çünkü “dilsiz şeytan” ahlâkından nasiblidirler.

Bazı din kardeşlerimiz nezâket icâbı her söyleneni sükûtle karşılamaktadır.

Halbuki hilâf-ı hakikat hâlinde, dinin yasakladığı hususlarda, kat’iyyen baş sallanmaz, hakikat söylenmelidir.

musa topbaş
 

ABDULLAH4

Forum Yöneticisi
Sevmek



Resûl-ü Ekrem efendimiz buyurdular: (Ebu Hureyre radıyallahu anh’den)

– “Arş-i Âzam’ın etrafında nûrdan kürsüler vardır.

Bu kürsülere öyle kimseler oturacak ki, elbiseleri ve yüzleri nûr gibi parlayacakdır.

Bunlar peygamber de değil şehidler de değillerdir.

Fakat peygamberler ve şehidler onlara gıbta edecektir.”

Resûl-ü Ekrem efendimize, “bunlar kimlerdir” diye sorulunca, buyurdular:

– “Onlar Allah için birbirlerini sevenler, Allah için buluşup oturanlar ve Allah için birbirini ziyaret edenlerdir.” (Neseî’den)

Gene buyuruyorlar:

– Allah rızası için bir (müslüman kardeşinin) ziyaretine giden kimseye, bir melek ardından “kendin de güzel, ziyaretin de güzeldir.

Cennet de güzel bir yer olarak senin için hazırlanmıştır.” deye çağırır.

devamı var
 

ABDULLAH4

Forum Yöneticisi
Sevmek


Resûl-ü Ekrem efendimiz buyurdular: (Ebu Hureyre radıyallahu anh’den)

– “Arş-i Âzam’ın etrafında nûrdan kürsüler vardır.

Bu kürsülere öyle kimseler oturacak ki, elbiseleri ve yüzleri nûr gibi parlayacakdır.

Bunlar peygamber de değil şehidler de değillerdir.

Fakat peygamberler ve şehidler onlara gıbta edecektir.”

Resûl-ü Ekrem efendimize, “bunlar kimlerdir” diye sorulunca, buyurdular:

– “Onlar Allah için birbirlerini sevenler, Allah için buluşup oturanlar ve Allah için birbirini ziyaret edenlerdir.” (Neseî’den)

Gene buyuruyorlar:

– Allah rızası için bir (müslüman kardeşinin) ziyaretine giden kimseye, bir melek ardından “kendin de güzel, ziyaretin de güzeldir.

Cennet de güzel bir yer olarak senin için hazırlanmıştır.” deye çağırır.


Abdullah bin Ömer radıyallahu anhümâ buyurur:

– Ömrüm boyunca oruç tutsam, hiç uyumadan geceyi ibâdetle geçirsem, malımı parça parça Allah yolunda infak etsem ve bul hal üzere ölsem, fakat gönlümde

Allah’a itâat edenlere karşı bir sevgi, isyan edenlere karşı da nefret duygusu olmasa, bütün bu yapdıklarımdan bir faide göremem.

İbn Mes’ud radıyallahu anh buyurur:

– “Kişi Kâbe’de rükûn ile makam arasında yetmiş sene ibâdet etse de yine sevdikleri ile haşrolunacaktır”

Bir kimse geldi. Sallallahu aleyhi ve sellem efendimize:

– Kıyâmet ne vakit olacaktır, kopacaktır, dedi.

Fahr-i kâinat sallallahu aleyhi ve sellem:

– Kıyâmet için ne hazırlık yaptın? buyurdular.

O kimse de cevaben:

– Allah’ın ve Resûlü’nün sevgisini hazırladım, dedi.

Peygamber efendimiz buyurdular:

– “Kişi sevdiğiyle beraberdir.”
 

ABDULLAH4

Forum Yöneticisi
Sevmek (devamı)

Allah için sevginin tertemiz olmasının alâmeti; içinde iyilik ve ihsan türünden hemencecik elde edilmesi beklenen, şaibeli dünyevî bir arzûnun bulunmamasıdır.

Eğer sevgi böyle bir illetle lekelenmiş ise, ancak bunun giderilmesi ile temizlenebilir.

Dostluğu ve kardeşliği dünyevî bir menfaata dayalı olmayan kimsenin arkadaşlığının devamına hükmedilir.

Kim ki, Allah’a karşı olan hak ve vazifelerini tam yaparsa Cenâb-ı Hakk onu, nefsini ve kusurlarını tanıma ilmi ile rızıklandırır.

Güzel ahlâk ve güzel edeble onu tanıştırır.

Üzerine borç olan her hak ve mükellefiyetleri basiretle edâya onu muvaffak kılar.

Abdülkâdir Geylânî kuddise sirruh hazretleri buyurur:

– Kul Allah’ı tanıdığı zaman insanlar onun kalbinde yer etmez, çıkar.

Ve tıpkı kuruyan yaprakların ağaçdan dökülmesi gibi dökülürler.

Böylece onun kalbi, insanlardan tamamen arınmış, temizlenmiş olarak kalır.

Bu mertebeye ulaşan kişi, kalbi ve özü yönünden insanlara karşı kördür, sağırdır, onları görmez, sözlerini işitmez...

Bir hadis-i şerifde şöyle buyurulmuştur:

– Sizden Allah’a en sevgili ve en yakın olanınız, başkaları ile kaynaşan ve kendisi ile kaynaşılabilinen insandır.

Mü’min de başkaları ile dost olan ve kendisi ile dostluk kurulabilendir...

Buradaki bu inceliğe dikkat etmek lâzımdır.

O da: Allah için uzleti ve yalnızlığı tercih eden ve toplumdan uzak, tek başına yaşayan kimseden başkaları ile dost olan ve kendisi ile dostluk kurulabilen kişiliğin ve bu özelliğin gitmemesi gerçeğidir.

devamı var
 
Üst