Mehmed Kırkıncı Hocaefendi'den Nükteler

genc_kalem

Okumak,Yaþamaktýr
Yanlış Kıyas

Bir kimseye hiç görmediği bir şey tarif edilse, onu kendi malûmu olan şeylere benzetecektir. Meselâ bir balığı şuurlu farzederek ona arslanı tarif etseniz ve pençelerinden, kuyruğundan ve sair âzalarından bahsetseniz, o balık, arslanı ya ahtapota veya Yunus Balığına benzetecektir.

Aynen bunun gibi, insan da, melekleri görmemiş bulunduğundan, onları ne tarzda tasavvur ederse etsin, mutlaka hataya düşecektir. Zira, melekleri kendi etrafında seyrettiği mahlûkata kıyas edeceğinden bütün tasavvurları isabetsiz olacaktır.
 

genc_kalem

Okumak,Yaþamaktýr
Tavuk mu, yumurta mı?

Tavuğu yumurtanın, ağacı çekirdeğin, insanı ise bir damla suyun yaptığını iddia etmek; bir eserin, meselâ; bir sobanın kendi ustasını yaptığını iddia etmek kadar, belki ondan ziyade hamâkatdır.
 

genc_kalem

Okumak,Yaþamaktýr
Melekler Katında da

Bir adam bize hitaben, ben senin varlığına inanıyorum; çünkü seni görüyorum, dese, asabımız bozulur ve ona şöyle bir soru tevcih ederiz:

Senin gözlerin şu anda kör olsa, benim bu dünyadaki varlığım da sona mı erecek?
İşte, melekleri görmediği için inkâr eden adam, hakikat nazarında olduğu gibi, melekler katında da böyle maskara olmaktadır.
 

genc_kalem

Okumak,Yaþamaktýr
Yanlış kıyas

Bir kimseye hiç görmediği bir şey tarif edilse, onu kendi malûmu olan şeylere benzetecektir. Meselâ bir balığı şuurlu farzederek ona arslanı tarif etseniz ve pençelerinden, kuyruğundan ve sair âzalarından bahsetseniz, o balık, arslanı ya ahtapota veya Yunus Balığına benzetecektir.

Aynen bunun gibi, insan da, melekleri görmemiş bulunduğundan, onları ne tarzda tasavvur ederse etsin, mutlaka hataya düşecektir. Zira, melekleri kendi etrafında seyrettiği mahlûkata kıyas edeceğinden bütün tasavvurları isabetsiz olacaktır.
 

genc_kalem

Okumak,Yaþamaktýr
Tavuk mu, yumurta mı?

Tavuğu yumurtanın, ağacı çekirdeğin, insanı ise bir damla suyun yaptığını iddia etmek; bir eserin, meselâ; bir sobanın kendi ustasını yaptığını iddia etmek kadar, belki ondan ziyade hamâkattır.
 

genc_kalem

Okumak,Yaþamaktýr
Keşif mi icad mı?

Amerika’yı keşfeden adamın, o kıtayı kendisinin vücuda getirdiğinden bahsedilemediği gibi, aynı şekilde elektriği keşfedenin de elektriği icad ettiği iddia edilemez.

Bütün ilimler bu kâinatta mevcut olup, âlimlerin vazifesi sadece bu ilimler üzerindeki perdeyi kaldırmaktan ibarettir.
 

genc_kalem

Okumak,Yaþamaktýr
İsabetsiz bakış

Felsefeciler, bir kazığa bağlanmış on tane at ile karşılaşsalar, derhal atları tetkike, kazığı incelemeye ve iplerle meşgul olmaya başlarlar, bu atları bu kazığa kimin ve niçin bağladığı ise hiç hatırlarından geçmez.
İşte, güneş bir kazık, seyyareler birer at, cazibe ve dafia kanunları ise birer ip mesâbesindedir. Dinsiz felsefenin kâinata ve ondaki hâdisata bakış tarzının isabetsizliğine bu misâlle bir derece bakılabilir.
 

genc_kalem

Okumak,Yaþamaktýr
Usta, eserle kıyaslanmaz

Bir sobayı şuurlu farzederseniz, ona atılan kömürler onun rızkı, ısı vermesi ise onun faaliyeti olur. Böyle bir soba, kendi ölçüleriyle ustasını bihakkın anlamak istese, ustasını kendisine kıyas ederek, onun da her gün kömür yediğini ve ısı verdiğini zannetmekle haddini tecâvüz edecek ve dalâlete düşecektir.

Ustanın eserle kıyas edilmesinin ne derece divanelik olduğunu böylece nazara aldıktan sonra, kendilerinin mahlûk olduğunu unutarak, Hâlik-ı Zülcelâl hakkında bâtıl hayâlata sapanların hallerini buna kıyas ediniz.
 

genc_kalem

Okumak,Yaþamaktýr
İtaat

Bir kışlada duran arabalar itaattedirler ve bir sultanı gösterirler. Depolar, silâhlar, talimgâhlar da itaattedirler. Onlar da aynı sultana işaret ederler. Bu cansız eşyanın itaatı yanında askerler de itaattedirler, kumandanlar da. Demek ki bunların hepsine hükmeden bir Sultan vardır.

Bu misâl gibi, kâinatta da güneş, ay ve yıldızlardan denizlere, dağlara, taşlara kadar bütün cansız varlıklar itaatte oldukları gibi, bütün bitkiler, hayvanlar ve insanlar da itaattedirler. İşte bu küllî itaat, bir Sultan-ı Zülcelâl’i bedahatle göstermektedir. Meselâ, bir ağaç otur emri aldığından, yerinden kat’iyyen kımıldamaz. Rüzgara karşı dayanması, sellere mukavemet etmesi, onun itaatteki hassasiyetini gösterir. Bir deve de üzerine yük konulması için çökmekle kendi aleyhine olan bir işe diz kırmakta, böylece itaat kanununa riayet ve dolayısıyla da ibadet etmektedir.

Bir gezegen ise, ağacın hilâfına olarak, gez emri aldığından bu emre harfiyen riayet etmekte ve bir an bile olsun bir durakta konaklamamaktadır.
İnsanlar da, dünyevî hayatlarının idamesi için birçok emirlere hassasiyetle itaat etmektedirler. Mesela; hava içerisinde yaşamakta, gözleriyle görmekte, kulaklarıyla işitmekte, dilleriyle konuşmaktadırlar.
Bütün bu itaatler, kâinatın sultanı olan Sâni-i Zülcelâl’i kör gözlere dahi göstermekte ve bildirmektedir.
 

genc_kalem

Okumak,Yaþamaktýr
Kime itaat edilecek?

Bir padişah, başkasının askerlerini beslemez, silâhlandırmaz ve barındırmaz. O halde bu kâinatın sahibi kim ise insanları da O terbiye etmektedir. İnsanlar O’nun kuludur ve O’na itaatle mükelleftir.

Cenâb-ı Hakk’ın nimetleriyle beslenip başkasına veya bizzat nefsimize itaat edersek, hesabımız çok çetin olur.
 

genc_kalem

Okumak,Yaþamaktýr
Beden-ruh tenasübü

Koyun fil kadar olsaydı, onu yatırıp kesemezdik, at da koyun kadar olsaydı, ona binemezdik.

Hizmetimize verilen sair hayvanatı da bunlara kıyas ettiğimizde, bu hayvanatın bedenlerinin bir cihette kendi ruhlarına münasip tarzda, diğer bir cihette de bizim istifademize muvafık şekilde yaratıldığını bedahetle görürüz.
 

genc_kalem

Okumak,Yaþamaktýr
Orada para eden

Âhirette altın ve gümüş para etmiyor. Oraya, orada para edecek şeyleri götürmemiz lazımdır. Kabir alemine göçen zatların ruhaniyatları, bizim dünyevî değil uhrevî mallara müşteri olmamızı arzu ediyorlar ve aksini divânelik biliyorlar.

Âhirete vesile olan dünyevî mallar ve işler bahsimizden hariçtir.

 

genc_kalem

Okumak,Yaþamaktýr
Ecdatla iftihar

İnsanın kökü İslâmiyet toprağında bulunur ve gövdesi, elleri, yüzü de dallar gibi Kur’ân güneşine müteveccih olursa, o insan feyze mazhar olur. Böyle gür bir ağacın torunu, kökünü topraktan çıkarsa ve dolayısıyla da solup yaprak ve çiçek veremese artık bu torun dedesinin yapraklarıyla ve çiçekleriyle iftihar edebilir mi? Eğer etse bu iftihar kendisine bir fayda verir mi?
Dedelerimizi şereflendiren manâya gönül bağlamadığımız takdirde, onlarla kuru kuruya iftihar etmemiz de bizi terakki ettirmez ve bize bir şeref kazandırmaz.
 

genc_kalem

Okumak,Yaþamaktýr
On beş yaşına kadar

Yedi yaşındaki bir çocuk hata etse, babasından veya öğretmeninden ceza görüyor. Hâlik-i Zülcemâl ise insanlara lûtfuyla onbeş yaşına kadar müsaade ediyor ve o vakte kadar hiçbir ceza vermiyor.
 

genc_kalem

Okumak,Yaþamaktýr
Sütü yaratan kim?

Hindistan cevizinin ağacı toprak yiyor, süt veriyor. Koyun ise ot yiyip, süt veriyor. Bir valide faraza et yiyip, süt veriyor. Demek ki bunların her biri birer sebepdir, sütü yaratan ise, ancak Rezzâk-ı Zülcelâl’dir.
 

genc_kalem

Okumak,Yaþamaktýr
İki seyir

Cenâb-ı Hak bizlere, gündüz güneşi getirip zemini seyrettiriyor. Gece ise karanlığı getirip semâyı seyrettiriyor.
 

genc_kalem

Okumak,Yaþamaktýr
Perdelerin arkası

Cenâb-ı Hakk’ın varlığı ve kâinattaki tasarrufları perdeler arkasında görünüyor. Meselâ, elmayı görüyoruz, beslenişi perdeler arkası; gözü görüyoruz, görme perdeler arkası; bedeni görüyoruz, ruhun faaliyetleri perdeler arkası ve nihayet umum kâinatı görüyoruz, tedbir ve tedviri perdeler arkasıdır.
 

genc_kalem

Okumak,Yaþamaktýr
Hangi şefkâtle?

Cansız bir şeyin şefkati olamayacağı herkesçe kabul edilen bedihî bir hakikattır. O halde, güneş hangi şefkatle bizi ışığından ve ısısından istifade ettiriyor? Deniz, hangi şefkatle balıkları besleyip, bize takdim ediyor? Toprak, hangi şefkatle nebatatı büyütüp bizlere uzatıyor? Diğer taraftan, mide hangi şefkatle yediğimiz gıdaları hazmettiriyor? Hava hangi şefkatle kanımızı temizliyor? Kan damarları hangi şefkatle hücrelerimize erzak taşıyor?

Bu cansız ve şuursuz şeylerin hiçbirine şefkat atfedilemeyeceğine ve gözümüz önündeki bu şefkat da inkâr edilemeyeceğine göre, bunlar Rabbimizin geniş rahmetine, hudutsuz keremine ayinedarlık ediyorlar demektir.
 
Üst