Ukbaa
Well-known member
Cevap: Otuzuncu Lem'a - Sayfa 595
<style media="all" type="text/css">body { font-family: 'Trebuchet MS',Arial,serif; font-size: 12pt; }.listlevel1WW8Num1 { margin-top: 0pt; margin-bottom: 0pt; list-style-type: disc; clear: left; }.listlevel2WW8Num1 { margin-top: 0pt; margin-bottom: 0pt; clear: left; }.listlevel3WW8Num1 { margin-top: 0pt; margin-bottom: 0pt; list-style-type: square; clear: left; }.listlevel4WW8Num1 { margin-top: 0pt; margin-bottom: 0pt; list-style-type: disc; clear: left; }.listlevel5WW8Num1 { margin-top: 0pt; margin-bottom: 0pt; clear: left; }.listlevel6WW8Num1 { margin-top: 0pt; margin-bottom: 0pt; list-style-type: square; clear: left; }.listlevel7WW8Num1 { margin-top: 0pt; margin-bottom: 0pt; list-style-type: disc; clear: left; }.listlevel8WW8Num1 { margin-top: 0pt; margin-bottom: 0pt; clear: left; }.listlevel9WW8Num1 { margin-top: 0pt; margin-bottom: 0pt; list-style-type: square; clear: left; }</style>
<tbody>
</tbody>
<style media="all" type="text/css">body { font-family: 'Trebuchet MS',Arial,serif; font-size: 12pt; }.listlevel1WW8Num1 { margin-top: 0pt; margin-bottom: 0pt; list-style-type: disc; clear: left; }.listlevel2WW8Num1 { margin-top: 0pt; margin-bottom: 0pt; clear: left; }.listlevel3WW8Num1 { margin-top: 0pt; margin-bottom: 0pt; list-style-type: square; clear: left; }.listlevel4WW8Num1 { margin-top: 0pt; margin-bottom: 0pt; list-style-type: disc; clear: left; }.listlevel5WW8Num1 { margin-top: 0pt; margin-bottom: 0pt; clear: left; }.listlevel6WW8Num1 { margin-top: 0pt; margin-bottom: 0pt; list-style-type: square; clear: left; }.listlevel7WW8Num1 { margin-top: 0pt; margin-bottom: 0pt; list-style-type: disc; clear: left; }.listlevel8WW8Num1 { margin-top: 0pt; margin-bottom: 0pt; clear: left; }.listlevel9WW8Num1 { margin-top: 0pt; margin-bottom: 0pt; list-style-type: square; clear: left; }</style>
- Hem şuûnât-ı İlâhiyenin gayet câmi bir âyinesidir.
- Hem Rahmân, Rezzak, Rahîm, Kerîm, Hakîm gibi çok Esmâ-i Hüsnânın cilvelerini câmi ve rızık, hikmet, inâyet, rahmet gibi çok hakikatleri kendine tâbi eden ve görmek ve işitmek ve hissetmek gibi umum duyguların menşei, madeni bir acube-i hilkat-i Rabbâniyedir.
- Hem hayat, bu kâinatın tezgâh-ı âzamında öyle bir istihale makinesidir ki, mütemadiyen, her tarafta tasfiye yapıyor, temizlendiriyor, terakki veriyor, nurlandırıyor. Ve zerrat kafilelerine güya hayatın yuvası olan cesedi, o zerrelere vazife görmek, nurlanmak, talimat yapmak için bir misafirhane, bir mektep, bir kışladır. Adeta Zât-ı Hayy ve Muhyî, bu makine-i hayat vasıtasıyla, bu karanlıklı ve fâni ve süflî olan âlem-i dünyayı lâtifleştiriyor, ışıklandırıyor, bir nevi bekà veriyor, bâki bir âleme gitmeye hazırlattırıyor.
- Hem hayatın iki yüzü, yani mülk, melekût vecihleri parlaktır, kirsizdir, noksansızdır, ulvîdir. Onun için, perdesiz, vasıtasız, doğrudan doğruya dest-i kudret-i Rabbâniyeden çıktığını âşikâre göstermek için, sair eşya gibi zâhirî esbabı, hayattaki tasarrufât-ı kudrete perde edilmemiş bir müstesna mahlûktur.
- Hem hayatın hakikati, altı erkân-ı imaniyeye bakıp mânen ve remzen ispat eder. Yani,
- hem Vâcibü’l-Vücudun vücub-u vücudunu ve hayat-ı sermediyesini,
Esmâ-i Hüsnâ: Allah’ın sınırsız güzellikteki isimleri | Hakîm: her işini hikmetle ve belli bir gayeye yönelik olarak faydalı ve yerli yerinde yapan Allah |
Kerîm: sonsuz cömertlik ve ikram sahibi Allah | Rahmân: çok merhamet sahibi olan ve şefkatle bütün yaratıkların rızkını veren Allah |
Rahîm: rahmeti herşeyi kuşatan her bir varlığa ayrı ayrı şefkatini gösteren Allah | Rezzak: bütün varlıkların rızıklarını veren Allah |
Vâcibü’l-Vücud: varlığı gerekli olan, var olmak için hiçbir sebebe ihtiyacı bulunmayan Allah | Zât-ı Hayy ve Muhyî: gerçek hayat sahibi olan ve bütün canlılara hayat veren Zât, Allah |
acube-i hilkat-i Rabbâniye: herşeyin Rabbi olan Allah’ın yarattığı varlıklardaki şaşkınlık veren özellikler | bekà: devamlılık ve kalıcılık, sonsuzluk |
bâki: varlıkların görünmeyen yönü | ceset: vücut, beden |
cilve: görünme, yansıma | câmi: kapsamlı |
dest-i kudret-i Rabbâniye: herşeyi terbiye ve idare eden Allah’ın kudret eli | erkân-ı imaniye: iman esasları |
esbab: sebepler | eşya: varlıklar |
fâni: gelip geçici, ölümlü | hakikat: doğru gerçek |
hayat-ı sermediye: devamlı, sürekli hayat | hikmet: bir gaye ve faydaya yönelik olarak, tam yerli yerinde olma |
inâyet: Allah’tan gelen yardım, ihsan, iyilik | istihale: bir halden başka hale dönüşme |
kafile: grup, topluluk | kâinat: evren |
lâtifleştirmek: hoş ve şirin hâle getirmek, berraklaştırmak | mahlûk: yaratık |
makine-i hayat: hayat makinesi, canlı olan vücut fabrikası | melekût: birşeyin iç yüzü, aslı, esası |
menşe: kaynak | mânen: mânevî olarak |
mülk: varlıkların görünen yönü | mütemadiyen: sürekli olarak |
nevi: çeşit, tür | noksansız: eksiksiz |
nurlandırmak: aydınlatmak, ışıklandırmak | rahmet: İlâhî şefkat, merhamet |
remzen: işareten | rızık: Allah’ın ihsan ettiği nimetler, yiyecekler |
sair: başka, diğer | süflî: alçak, âdi |
talimat: eğitim | tasarrufât-ı kudret: Allah’ın kudretiyle dilediği gibi icraat ve faaliyetlerde bulunması |
tasfiye: arındırma | terakki vermek: yükseltmek, ilerletmek |
tezgâh-ı âzam: büyük tezgâh | tâbi eden: bağlı kılan, uyduran |
ulvî: yüce, büyük | umum: bütün |
vasıta: aracı | vecih: yön |
vücub-u vücud: Allah’ın varlığının zorunlu olması | zerrat: zerreler, atomlar |
zâhirî: gözle görünen | âlem: dünya, evren |
âlem-i dünya: dünya âlemi | şuûnât-ı İlâhiye: Cenâb-ı Hakkın yüce sıfatlarının mahiyetlerinde bulunan ve onları tecelliye sevk eden Zâtına ait kutsal özellikler |
<tbody>
</tbody>