TARİHÇE-İ HAYAT DERSLERİ 13.1.RİSALE-İ NUR VE HARİÇ MEMLEKETLER
Risale-i Nur’un hariç memleketlerdeki fütuhatına kısa bir bakış Risale-i Nur, yirminci asrın ilim ve fen seviyesine uygun müspet bir metodla akla ve kalbe hitap ederek ikna ve ispat yoluyla gittiği için, yalnız Türkiye’de değil, hariç memleketlerde de hüsn-ü kabule mazhar olmuştur. Eserler, memleketimizde yeni yazı ile matbaalarda basılmadan evvel, başta Pakistan ve Irak olmak üzere diğer İslâm memleketlerinde Arapça, Urduca, İngilizce ve Hintçe tab edilerek bütün âlem-İslâma tanıtılmış ve fevkalâde teveccühe mazhar olarak geniş bir okuyucu kitlesi bulmuştur. Bediüzzaman, kırk-elli seneden beri, yalnız âlem-i İslâmda değil, bütün dünyaca tanınmış mümtaz bir şahsiyettir. Kendisi, küçük yaşından beri ilim sahasında ilzam edilmemiş olduğundan, gerek dahilde ve gerekse hariçte nazarlar üzerine çevrilmiştir. Âlem-i İslâmın ilim merkezi olan Camiü’l-Ezher, onun mertebe-i ilmini ve yüksek zekâsını Üniversite Rektörü Şeyh Bahit gibi müdakkik âlimler vasıtasıyla idrak ederken, müspet ilimlerdeki derin vukufu da bütün dünyaya yayılıyordu. Mısır matbuatında “Fatînü’l-Asr” diye tavsif edilerek hakkında makaleler neşrediliyordu. Kendisi, bundan kırk beş-elli sene önce, Şam’da, içinde yüz ehl-i ilim bulunan on bin kişilik muazzam bir cemaate Camiü’l-Emevîde irad ettiği mühim bir hutbede, âlem-i İslâmın geri kalış sebeplerini ve nasıl ilerleyebileceğini izah ederek, âlem-i İslâmın ittifakının ne kadar zarurî olduğunu beyan etmişti. Bu hutbesi bütün âlem-i İslâmda hayranlıkla karşılanmış ve ilim meclislerinde ismi çok anılmaya başlanmıştır. Onun mücahede ve mücadelelerini işiten ve eserlerini okuyan binlerce kişi ona karşı büyük bir alâka duymaya başlamışlardır. Camiü’l-Ezher’in hamiyetli talebeleri bir hadis-i şerifin medar-ı evham olmuş mânâsını Üstad Bediüzzaman’dan sormuşlar ve Üstad hasta olması dolayısıyla talebeleri, Risale-i Nur’dan o meseleye müteallik mevzuları ve Üstad tarafından daha evvel o hadis dolayısıyla gelebilecek bir suale verilmiş kat’î bir cevabı bir araya getirerek göndermişler ve bu cevap gayet takdirle karşılanmıştır. Pakistan Maarif Nazır Vekili Ali Ekber Şah (şimdi Sind Üniversitesinde Rektör), Türkiye’ye geldiği zaman, Bediüzzaman’ı ziyaret etmiş ve memleketimizden ayrılırken Üstad ve eserleri hakkında gençliğe bir hitabede bulunmuş ve memleketine muvasalatında da, beraberinde götürdüğü Nur Külliyatının, resmen üniversitede okutturulması ve Urducaya tercümesi için teşebbüse geçmiştir. Pakistan’da münteşir Arapça ve İngilizce gazete ve mecmualarda Üstad ve eserleri okyuculara tanıtılmış; Türkiye’deki İslâmî inkişaf, Risale-i Nur faaliyetinin bir semeresi olarak belirtilmiş, Üstad Bediüzzaman âlem-i İslâmın mânevî lideri olarak zikredilmiş ve “Hazret-i Bediüzzaman Said Nursî” diye hakkında birçok makaleler yazılmıştır. Bugün Risale-i Nur, İslâm âlemince, İslâmiyete yöneltilen hücumları kıran bir sedd-i Kur’ânî olarak bilinmekte ve kabul edilmektedir. Risale-i Nur, Avrupa, Amerika ve Afrika’da da hüsn-ü teveccühe mazhar olmuş; başta bahtiyar Almanya ve Finlandiya olmak üzere, birçok memleketlerde okunmaya başlanmıştır. Bu cümleden olmak üzere, Almanya’da, Berlin Teknik Üniversite mescidine Risale-i Nur Külliyatı konulmuş ve Şarkiyat Üniversitesi İlâhiyat Bölümünde Risale-i Nur hakkında konferans tertip edilmiştir. Almanya’daki İslâmî fütuhatta Risale-i Nur’un büyük rolü olmuştur. Yunanistan’ın Gümülcine şehrinde Hafız Ali Efendi tarafından açılan dershanede Risale-i Nur dersleri de okutturulmakta ve yüzlerce Risale-i Nur talebesi yetişmektedir. Finlandiya’da İslâm Cemaati Reisi tarafından Risale-i Nur neşredilmekte ve bu sayede birçok Finli Müslüman olmaktadır. Japonya ve Kore’de de Risale-i Nur’un birçok okuyucuları bulunmaktadır. Kore Harbi münasebetiyle Türkiye’den Kore’ye giden müteaddit Nur talebeleri tarafından bütün külliyat oraya götürülmüş; bu eserlerin bir kısmı Japon üniversitelerine ve bir kısmı da Kore kütüphanelerine hediye edilmiştir. Bu vesile ile Japonya’daki İslâm cemaati de Risale-i Nur’dan istifade etmeye başlamıştır. Hindistan ve Endonezya’daki Müslümanlar da Risale-i Nur’dan mahrum kalmamışlardır. Hacca giden bir Nur talebesi, tanıştığı bir Hintli âlime Risale-i Nur Külliyatını hediye etmiş ve o âlim de eserleri Hintçeye tercüme edeceğini ve bunun kendisi için büyük bir vazife olduğuna inandığını söylemiştir. Amerika’daki Washington Camiine bazı risaleler hediye edilmiş ve buradaki Müslümanların da bu eserlerden istifadeleri sağlanmıştır. Irak’tan gönderilen Risale-i Nur eserleri münasebetiyle, Washington İslâm Kültür Merkezi Genel Sekreteri tarafından eserleri gönderen Nur talebesine bir teşekkür mektubu yazılmıştır. Mezkûr beyanatımız, Risale-i Nur’un hariç memleketlerdeki inkişafının malûmatımız çevresindeki birkaç nümunesidir. Yakında tab edilecek “Mu’cizeli Kur’ân”da, Hâfız Osman hattı aynen muhafaza edilmekle beraber, Kur’ân’ın lâfzî mu’cizeleri gösterilmiştir. Bu Kur’ân’ın, âlem-i İslâm başta olmak üzere bütün dünyaca ne büyük bir alâka ile karşılanacağı şüphesizdir. Bütün bunlar, Risale-i Nur’un dünya çapında muazzam bir boşluğu doldurmakta olduğunun delil ve emareleri değil midir? Bütün beşeriyet, Kur’ân’a ve dolayısıyla asrımızda onun mânevî i’câzını ispat ve beyan eden Risale-i Nur’a muhtaçtır. İşte bu kısımda, Üstad Bediüzzaman ve Risale-i Nur hakkında hariç memleketlerde intişar eden makalelerin bir kısmını, Üstada ve talebelerine gelen mektuplardan bazılarını aşağıya dercediyoruz. | Lügatler : âlem-i İslâm : İslâm âlemi beşeriyet : insanlık beyanat : açıklamalar, izahlar dahil : iç dercetme : yerleştirme ehl-i ilim : ilim ehli, âlimler emare : belirti, işaret fatînü’l-asr : asrın en dahisi, asrın en zekisi fen : bilim fevkalâde : olağanüstü fütuhat : fetihler, zaferler; Risale-i Nur’un yabancı ülkelerde tanınıp okunması ve kalpleri fethetmesi hadis-i şerif : Peygamber Efendimizin (a.s.m.) mübarek söz, fiil ve hareketi veya onun onayladığı başkasına ait söz, iş veya davranış hamiyet : din gibi mukaddes değerleri ve aile ve vatanı koruma duygusu ve gayreti hariç memleket : dış ülke hariç : dış hitabe : seslenme, sesleniş, konuşma hitap : konuşma hutbe : konuşma, hitabe hücum : saldırı hüsn-ü kabul : güzel bulunma, iyi bir şekilde karşılanma hüsn-ü teveccühe mazhar olma : büyük ilgi görme, güzel bulunma idrak : anlayış, kavrayış ilzam : susturma inkişaf : ilerleme, gelişme intişar etme : yayılma irad etme : sunma, söyleme İslâmî fütuhat : İslâmî fetihler; İslâmiyetin halk arasında tanınarak kalpleri fethetmesi ve Müslüman olmalarına vesile olması İslâmî : İslâma ait istifade : faydalanma, yararlanma ittifak : birleşme, birliktelik izah : açıklama kat’î : kesin bir şekilde külliyat : eserler bütünü; Risale-i Nur Külliyatı lâfzî mu’cize : Kur’ân’ın lâfzına ait mu’cize; Kur’ân’ın yazı ve hat san’atıyla yazılırken farkında olmayarak “Allah” lâfızlarının alt alta gelmesi şeklinde görünen Kur’ân mu’cizesi Maarif Nazır Vekili : Millî Eğitim Bakan Yardımcısı makale : yazı malûmat : bilgiler, bilinenler mânevî i’câz : mânevî mu’cizelik; Kur’ân’ın mânâ bakımından mu’cize oluşu matbuat : basın, medya mazhar : erişme, nail olma mecmua : dergi medar-ı evham olma : kuruntu ve kuşkulara sebep olma mertebe-i ilim : ilim mertebesi, derecesi mevzu : bahis, konu mezkûr : anılan, sözü geçen mu’cize : insanların bir benzerini yapmada aciz kaldıkları ve ancak Allah tarafından verilen olağanüstü şey muazzam : azametli, çok büyük muhafaza : koruma, saklama muvasalat : varma, ulaşma mücadele : uğraşma, çabalama mücahede : cihat etme, din uğrunda çaba harcama müdakkik : dikkatli bir şekilde araştıran, inceleyen mümtaz : seçkin, üstün münteşir : yaygın müspet ilim : pozitif ilim, ispata dayanan ilim; fizik, kimya, matematik gibi müspet : olumlu, yapıcı müteaddit : birçok, çeşitli müteallik : alâkalı, ilgili nazar : bakış, dikkat neşr : yayma, yayım neşretme : yayma, yayımlama nümune : örnek, misal risale : küçük kitap, mektup; Risale-i Nur’un her bir bölümü sedd-i Kur’ânî : Kur’ân’ın yıkılmaz seddi semere : meyve, netice şahsiyet : kişilik tab : basma tavsif : vasıflandırma, nitelendirme tertip : düzenleme teşebbüs : başvurma teveccüh : ilgi, yönelme vukuf : etraflıca bilme, öğrenme zarurî : zorunlu zikredilme : anılma, belirtilme |