Ukbaa
Well-known member
Cevap: Yirmi Dokuzuncu Lem'a - Sayfa 496
اَلْحَمْدُ ِللهِ عَلٰى حَفِيظِيَّتِهِ تَعَالٰى بِعَدَدِ تَجَلِّياَتِ اِسْمِهِ [الْوَارِثِ]، وَبِعَدَدِ جَمِيعِ مَا بَقِىَ بَعْدَ فَوَاتِ اُصُولِهَا وَآبآئِهَا وَصَوَاحِبِهَا، وَبِعَدَدِ مَوجُودَاتِ دَارِ اْلآخِرَةِ، وَبِعَدَدِ آمَالِ الْبَشَرِ الْمَحْفُوظَةِ ِلاَجْلِ الْمُكَافَأَةِ اْلاُخْرَوِيَّةِ. إِذْ دَوَامُ النِّعْمَةِ اَعْظَمُ نِعْمَةً مِنْ نَفسِ النِّعْمَةِ؛ وَبَقَاءُ اللَّذَّةِ لَذَّةٌ أَعْلٰى لَذَّةً مِنْ نَفسِ اللَّذَّةِ؛ وَالْخُلودُ فِى الْجَنَّةِ نِعْمَةٌ فَوْقَ نَفْسِ الْجَنَّةِ. وَهَكَذَا. فَحَفِيظِيَّتُهُ تَعَالٰى تَتَضَمَّنُ نِعَماً اَكْثَرَ وَاَزْيدَ وَاَعْلٰى مِنْ جَمِيعِ النِّعَمِ عَلٰى الْمَوْجُودَاتِ فِى جَمِيعِ الْكَائِنَاتِ.
وَهٰكَذَا، فَقِسْ عَلٰى اِسْمِ [الرَّحْمٰنِ وَالرَّحِيمِ وَالْحَكِيمِ وَالْحَفِيظِ] سآئِرَ أَسْمَائِهِ الْحُسْنىٰ. فَالْحَمْدُ ِللهِ عَلٰى كُلِّ اسْمٍ مِنْ أَسْمآئِهِ تَعَالٰى حَمْداً بِلاَ نِهَايَةٍ. لِمَا أَنَّ فِى كُلِّ اسْمٍ مِنْهَا نِعَماً بِلاَ نِهَايَةٍ.
اَلْحَمْدُ ِللهِ عَلٰى الْقُرآنِ الَّذِى هُوَ تَرْجُمَانٌ لِكُلِّ مَا مَضٰى مِنْ جَمِيعِ اْلإِنْعَامَاتِ الَّتِى لاَ نِهَايَةَ لَهَا حَمْداً بِلاَ نِهَايَةٍ. اَلْحَمْدُ ِللهِ عَلٰى مُحَمَّدٍ عَليْهِ الصَّلاَةُ وَالسَّلاَمُ حَمْداً بِلاَ نِهَايَةٍ. إِذْ هُوَ الْوَسِيلَةُ لِلاِيمَانِ الَّذِى فِيهِ جَمِيعُ الْمَفَاتِيحِ لِجَمِيعِ خَزَائِنِ النِّعمِ الَّتِى أَشَرْناَ إِلَيْهَا فِى هٰذَا الْباَبِ الثَّانِى آنِفاً. اَلْحَمْدُ ِللهِ عَلٰى نِعْمَةِ اْلاِسْلاَمِيَّةِ الَّتِى هِىَ مَرْضِيَّاتُ رَبِّ الْعَالَمِينَ، وَفِهْرِسْتَةٌ ِلاَنْوَاعِ نِعَمِهِ الْمَادِّيةِ وَالْمَعْنَوِيَّةِ، حَمْداً بِلاَ نِهَايَةٍ.1
[NOT]Dipnot-1
Ve kezâ, Esmâ-i Hüsnâdan “Vâris” isminin tecelliyatı adedince ve babalar gibi usulün zevâlinden sonra bâki kalan fürûatın sayısınca ve âlem-i âhiretin mevcudatı adedince ve uhrevî mükâfatları almaya medar olmak üzere hıfzedilen beşerin amelleri sayısınca, sadâsı ile şu fezayı dolduracak kadar büyük bir “Elhamdü lillâh” ile hamd edilecek hafîziyet nimetidir. Çünkü, nimetin devamı, nimetin zâtından daha kıymetlidir. Lezzetin bekàsı, lezzetten daha lezizdir. Cennette devam, cennetin fevkindedir. Ve hâkeza... Binaenaleyh, Cenâb-ı Hakkın hafîziyeti tazammun ettiği nimetler, bütün kâinatta mevcut, bütün nimetlerden daha çok ve daha üstündedir. Bu itibarla dünya dolusu ile bir “Elhamdü lillâh” ister.
Şu zikredilen dört isme, bâki kalan Esmâ-i Hüsnâyı kıyas et ki, herbir isimde sonsuz nimetler bulunduğu için sonsuz hamdleri, şükürleri istilzam eder.
Ve kezâ, bütün nimet hazinelerini açmak salâhiyetinde olan, nimet-i imana vesile olan Hazret-i Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâm dahi öyle bir nimettir ki, nev-i beşer ilelebed o zâtı (a.s.m.) medh ü senâ etmeye borçludur. Ve kezâ, maddî ve mânevî bütün nimetlerin envâına fihriste ve kaynak olan İslâmiyet ve Kur’ân nimeti de gayr-ı mütenâhi hamdleri bil’istihkak istilzam eder.
[/NOT]
<TBODY>
</TBODY>
اَلْحَمْدُ ِللهِ عَلٰى حَفِيظِيَّتِهِ تَعَالٰى بِعَدَدِ تَجَلِّياَتِ اِسْمِهِ [الْوَارِثِ]، وَبِعَدَدِ جَمِيعِ مَا بَقِىَ بَعْدَ فَوَاتِ اُصُولِهَا وَآبآئِهَا وَصَوَاحِبِهَا، وَبِعَدَدِ مَوجُودَاتِ دَارِ اْلآخِرَةِ، وَبِعَدَدِ آمَالِ الْبَشَرِ الْمَحْفُوظَةِ ِلاَجْلِ الْمُكَافَأَةِ اْلاُخْرَوِيَّةِ. إِذْ دَوَامُ النِّعْمَةِ اَعْظَمُ نِعْمَةً مِنْ نَفسِ النِّعْمَةِ؛ وَبَقَاءُ اللَّذَّةِ لَذَّةٌ أَعْلٰى لَذَّةً مِنْ نَفسِ اللَّذَّةِ؛ وَالْخُلودُ فِى الْجَنَّةِ نِعْمَةٌ فَوْقَ نَفْسِ الْجَنَّةِ. وَهَكَذَا. فَحَفِيظِيَّتُهُ تَعَالٰى تَتَضَمَّنُ نِعَماً اَكْثَرَ وَاَزْيدَ وَاَعْلٰى مِنْ جَمِيعِ النِّعَمِ عَلٰى الْمَوْجُودَاتِ فِى جَمِيعِ الْكَائِنَاتِ.
وَهٰكَذَا، فَقِسْ عَلٰى اِسْمِ [الرَّحْمٰنِ وَالرَّحِيمِ وَالْحَكِيمِ وَالْحَفِيظِ] سآئِرَ أَسْمَائِهِ الْحُسْنىٰ. فَالْحَمْدُ ِللهِ عَلٰى كُلِّ اسْمٍ مِنْ أَسْمآئِهِ تَعَالٰى حَمْداً بِلاَ نِهَايَةٍ. لِمَا أَنَّ فِى كُلِّ اسْمٍ مِنْهَا نِعَماً بِلاَ نِهَايَةٍ.
اَلْحَمْدُ ِللهِ عَلٰى الْقُرآنِ الَّذِى هُوَ تَرْجُمَانٌ لِكُلِّ مَا مَضٰى مِنْ جَمِيعِ اْلإِنْعَامَاتِ الَّتِى لاَ نِهَايَةَ لَهَا حَمْداً بِلاَ نِهَايَةٍ. اَلْحَمْدُ ِللهِ عَلٰى مُحَمَّدٍ عَليْهِ الصَّلاَةُ وَالسَّلاَمُ حَمْداً بِلاَ نِهَايَةٍ. إِذْ هُوَ الْوَسِيلَةُ لِلاِيمَانِ الَّذِى فِيهِ جَمِيعُ الْمَفَاتِيحِ لِجَمِيعِ خَزَائِنِ النِّعمِ الَّتِى أَشَرْناَ إِلَيْهَا فِى هٰذَا الْباَبِ الثَّانِى آنِفاً. اَلْحَمْدُ ِللهِ عَلٰى نِعْمَةِ اْلاِسْلاَمِيَّةِ الَّتِى هِىَ مَرْضِيَّاتُ رَبِّ الْعَالَمِينَ، وَفِهْرِسْتَةٌ ِلاَنْوَاعِ نِعَمِهِ الْمَادِّيةِ وَالْمَعْنَوِيَّةِ، حَمْداً بِلاَ نِهَايَةٍ.1
[NOT]Dipnot-1
Ve kezâ, Esmâ-i Hüsnâdan “Vâris” isminin tecelliyatı adedince ve babalar gibi usulün zevâlinden sonra bâki kalan fürûatın sayısınca ve âlem-i âhiretin mevcudatı adedince ve uhrevî mükâfatları almaya medar olmak üzere hıfzedilen beşerin amelleri sayısınca, sadâsı ile şu fezayı dolduracak kadar büyük bir “Elhamdü lillâh” ile hamd edilecek hafîziyet nimetidir. Çünkü, nimetin devamı, nimetin zâtından daha kıymetlidir. Lezzetin bekàsı, lezzetten daha lezizdir. Cennette devam, cennetin fevkindedir. Ve hâkeza... Binaenaleyh, Cenâb-ı Hakkın hafîziyeti tazammun ettiği nimetler, bütün kâinatta mevcut, bütün nimetlerden daha çok ve daha üstündedir. Bu itibarla dünya dolusu ile bir “Elhamdü lillâh” ister.
Şu zikredilen dört isme, bâki kalan Esmâ-i Hüsnâyı kıyas et ki, herbir isimde sonsuz nimetler bulunduğu için sonsuz hamdleri, şükürleri istilzam eder.
Ve kezâ, bütün nimet hazinelerini açmak salâhiyetinde olan, nimet-i imana vesile olan Hazret-i Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâm dahi öyle bir nimettir ki, nev-i beşer ilelebed o zâtı (a.s.m.) medh ü senâ etmeye borçludur. Ve kezâ, maddî ve mânevî bütün nimetlerin envâına fihriste ve kaynak olan İslâmiyet ve Kur’ân nimeti de gayr-ı mütenâhi hamdleri bil’istihkak istilzam eder.
[/NOT]
Cenâb-ı Hak: Hakkın tâ kendisi olan, sonsuz şeref ve azamet sahibi yüce Allah | Esmâ-i Hüsnâ: Cenâb-ı Hakkın en güzel isimleri |
Vâris: Bâkî olan, herşeyin kendisine döneceği, varislerin en hayırlısı Allah | amel: iş, davranış |
bekà: devamlılık, kalıcılık | beşer: insan |
bil'istihkak: hak etmek suretiyle | binaenaleyh: bundan dolayı |
bâki: devamlı olan, yok olmayan | bâki kalan: geride kalan |
elhamdü lillâh: “ezelden ebede her türlü hamd ve övgü, şükür ve minnet Allah’a mahsustur” | envâ: türler, çeşitler |
fevkinde: üstünde | feza: uzay |
fihriste: liste, muhteva | fürûat: sonraki nesiller |
gayr-ı mütenâhi: sınırsız, sonsuz | hafîziyet: Allah’ın herşeyi koruyup saklaması |
hamd: övgü ve şükür | hamd etmek: şükür ve övgülerini sunmak |
hâkeza: bunun gibi | hıfzedilmek: korunmak, muhafaza edilmek |
ilelebed: sonsuza kadar | istilzam etmek: gerektirmek |
kezâ: bunun gibi | kıyas etmek: karşılaştırmak |
leziz: lezzetli | medar olmak: sebep olmak |
medh ü senâ etmek: överek, yüceltmek | mevcudat: varlıklar |
mevcut: var | mükâfat: ödül |
nev-i beşer: insanlık | nimet: iyilik, lütuf, ihsan |
nimet-i iman: iman nimeti | sadâ: ses |
salâhiyet: yetki | tazammun etmek: içine almak, kapsamak |
tecelliyât: görünümler, yansımalar, İlâhî isimlerin varlıklarda eserini göstermesi | uhrevî: ahirete ait |
usul: asıllar, atalar | zevâl: geçicilik, yokluk |
zikretmek: anmak, hatırlatmak | âlem-i âhiret: öldükten sonraki hayat, âhiret âlemi |
<TBODY>
</TBODY>