Cenâb-ı Hak buyuruyor: “Ey îmân edenler! Karşılıklı rızâya dayanan ticâret hâli müstesnâ, mallarınızı bâtıl (haksız ve haram yollar) ile aranızda yemeyin…” (Nisâ, 29) |
Rasûlullah (sav) buyurdular: “Kimin üzerinde din kardeşinin ırzı, nâmusu veya malıyla ilgili bir zulüm varsa, altın ve gümüşün bulunmayacağı kıyâmet günü gelmeden evvel, o kimseyle helâlleşsin. Yoksa kendisinin sâlih amelleri varsa, yaptığı zulüm miktârınca sevaplarından alınır, (hak sâhibine verilir.) Şayet iyilikleri yoksa, zulüm yaptığı kardeşinin günahlarından alınarak onun üzerine yükletilir.” (Buhârî, Mezâlim 10, Rikâk 48) |
Hz. İsa (as) bir mezarlığa uğradı ve ölülerden birine seslendi. Allah Teâlâ da seslenilen ölüyü diriltti. Hz. İsa, ölüye sordu: "–Sen kimsin?" Adam: "–Halkın yükünü taşıyan bir hamal idim. Bir gün bir şahsa ait odunları taşırken, dişlerimi kurcalamak için odundan bir çöp (kürdan) kopardım. Öldüğüm zamandan beri bu kürdan (ve hesabı) benden istenmekte!.." dedi. (Kuşeyrî, s: 210) |
Her Güne Bir Esma-ül Hüsna (Allah’ın En Güzel İsimleri) el-Vâsi’: Rahmeti geniş ve sonsuz olan, rızık imkânlarını genişleten, ilmi, ihsanı, mağfireti ve rahmeti ile her şeyi kuşatan, imkânları sonsuz olan, zenginliğini ve kudretini her yerde hissettiren demektir. |
Kısa Günün Kârı Hassas davranılmayıp dikkat edilmediğinde, ticâret ve alışverişte de çok defâ kul hakkı yenmektedir. |
Lügatçe müstesnâ: Apayrı. |
Cenâb-ı Hak buyuruyor: “Rabbin, sadece kendisine kulluk etmenizi, ana-babanıza da iyi davranmanızı kesin bir şekilde emretti. Onlardan biri veya her ikisi senin yanında yaşlanırsa, kendilerine "of!" bile deme; onları azarlama; ikisine de güzel söz söyle. Onları esirgeyerek alçakgönüllülükle üzerlerine kanat ger ve: "Rabbim! Küçüklüğümde onlar beni nasıl yetiştirmişlerse, şimdi de sen onlara (öyle) rahmet et!" diyerek dua et.” (İsrâ, 23,24) |
Rasûlullah (sav) buyurdular: “Allah Teâlâ, yaşından ötürü bir ihtiyara saygı gösteren gence, yaşlılığında hizmet edecek kimseler lutfeder.” (Tirmizi, Birr 75) |
Bilinen bir gerçektir ki, bugün yaşlı olan dün genç idi. Bugün genç olan da yarın yaşlanacaktır. Toplumda nesiller boyu bir saygı geleneğinin yaşatılması, herkesin bir önceki nesle mensup insanlara, sırf büyük olmaları sebebiyle hürmetkâr davranmalarına bağlıdır. Saygı beklenmez, kazanılır. Başkalarına hürmette kusur etmeyen, hürmet görür. Zira “hizmet eden, hizmet görür” denilmiştir. (Riyâzü’s Sâlihin, 2. Cilt, Erkam Yay.) |
Her Güne Bir Esma-ül Hüsna (Allah’ın En Güzel İsimleri) el-Hakîm: Bütün işleri yerli yerince ve eksiksiz olan, hüküm ve hikmet sahibi, eşyanın, işlerin ve her şeyin hakikatini bilen demektir. |
Kısa Günün Kârı Büyüklere ve yaşlılara saygı göstermek gençleri ahlaki görevidir. Yaşlıya gösterilecek saygının karşılığı, yaşlılıkta saygı ve hizmet görmektir. |
Lügatçe mensup: Bağlı, ilişkili. hürmetkâr: Hürmetli. |
Cenâb-ı Hak buyuruyor: “Ey îmân edenler! Sabredin, sebat gösterin, hazırlıklı ve uyanık olun. Allâh’tan korkun ki başarıya erişesiniz.” (Âl-i İmrân, 200) |
Rasûlullah (sav) buyurdular: “Sabır üçtür: Musîbetlere karşı sabır, kullukta sabır ve günah işlememekte sabır…” (Süyûtî, II, 42; Deylemî, II, 416) |
Allâh Rasûlü’nün sabır âbidesi olduğunu gösteren misallerden birini de Müdrik el-Ezdî şöyle anlatmaktadır: “Babamla birlikte (câhiliye) haccı yapıyordum. Mina’ya gelip konaklayınca bir toplulukla karşılaştım. Babama: “–Bu cemaat ne için toplanmış?” diye sordum. Babam: “–Kavminin dinini terk etmiş olan şu kişi için.” dedi. İşâret ettiği tarafa bakınca Rasûl-i Ekrem Efendimiz’i gördüm: “–Ey insanlar! Lâ ilâhe illallâh deyiniz de kurtulunuz!” diye sesleniyordu. İnsanlardan kimi O’nun yüzüne tükürüyor, kimi başına toprak saçıyor, kimi de O’na sövüp sayıyordu. Öğleye kadar bu hâl devâm etti. O sırada, yakası açılmış bir kız, içinde su bulunan bir kap ve elinde bir mendil olduğu hâlde geldi. Ağlıyordu. Fahr-i Kâinât Efendimiz kabı alıp sudan içti, elini yüzünü yıkadı. Başını kaldırıp: “–Yavrucuğum, yakanı başörtünle ört! Baban hakkında, tuzağa düşürülüp öldürülecek ve zillete uğrayacak diye korkma!” buyurdu. Bunun kim olduğunu sorduk, “Kızı Zeyneb!” dediler.” (Heysemî, VI, 21) |
Her Güne Bir Esma-ül Hüsna (Allah’ın En Güzel İsimleri) el-Vedûd: Dilediği kulunu çok seven, aşkı ile yanan kullarını seven, salih kullarını sevip onları rahmet ve rızasına ulaştıran ve sevilmeye en çok lâyık olan demektir. |
Kısa Günün Kârı Sözün özü, sabır insanın derûnundaki kıymetli bir hazinedir. Belâ ve musîbetler karşısında en sağlam kalkandır. Allâh Teâlâ’nın râzı olduğu ve büyük mükâfatlar va’dettiği ulvî bir haslettir. |
Lügatçe sebat: Direnme, direniş. musîbet: Ansızın gelen felaket, sıkıntı veren şey. |
İnsana Sadâkat Yaraşır | ||||||||||||
|
Cenâb-ı Hak buyuruyor: “Yeryüzünde debelenen hiçbir canlı ve iki kanadıyla uçan hiçbir kuş yoktur ki, sizin gibi birer ümmet olmasın. Biz kitapta (levh-i mahfuzda) hiçbir şeyi eksik bırakmadık, sonra hepsi Rablerinin huzûrunda toplanacaklardır.” (En’âm, 38) |
Rasûlullah (sav) buyurdular: “Hayvana yumuşak davran! Çünkü yumuşaklık nerede bulunursa orayı güzelleştirir. Yumuşaklığın bulunmadığı her davranış çirkindir.” (Müslim, Birr, 78, 79) |
Âlemlerin Efendisi, hayvanların faydasız ve sebepsiz yere, keyfî bir şekilde öldürülmesini yasaklamıştır. Bir hadîs-i şerîfinde şöyle buyurmuştur: “Kim bir serçeyi boş yere sırf eğlence olsun diye öldürürse, kıyâmet günü o serçe feryâd ederek Allâh’a şöyle seslenir: “-Ey Rabbim! Falan kişi beni gereksiz yere öldürdü, herhangi bir fayda için öldürmedi.”” (Nesâî, Dahâyâ, 42) |
Her Güne Bir Esma-ül Hüsna (Allah’ın En Güzel İsimleri) el-Bâıs: Kullarını gafletten uyandırmak için onlara peygamberler gönderen, elçilerle ve gönderdiği kitapları ile ruhları uyandıran, kıyamet gününde ahiret hayatını başlatmak üzere ölüleri dirilten ve kabirlerinden çıkararak, yeniden hayata döndüren demektir. |
Kısa Günün Kârı Muhabbetin kaynağına Allâh ve Rasûlü’nde erişen Hak dostları, ebediyyen bütün mahlûkâtın dostu olarak kalırlar. |
Lügatçe feryâd: Yüksek sesle medet istemek, figan. |
Cenâb-ı Hak buyuruyor: “Biz gökleri, yeri ve bunlar arasında bulunanları, oyun ve eğlence olsun diye yaratmadık.” (Duhân, 38) |
Rasûlullah (sav) buyurdular: “Size iki nasîhatçı bıraktım. Biri susar, diğeri konuşur. Susan nasîhatçı ölüm, konuşan ise Kur’ân-ı Kerîm’dir.” (Fezâil-i Âmâl, s. 383) |
Dükkanı şehrin çıkış kapısında bulunan bir bakkal vardı. O kapıdan ne zaman bir cenâze çıksa yanında bulundurduğu bir testiye bir meyve çekirdeği atar ve bir ay sonra da onları sayarak: “–Bu ay şu kadar kişi testiye düştü!” derdi. Birgün o da öldü. Epey bir zaman geçmişti ki, ölümünden habersiz bir dostu kendisini ziyârete geldi. Onu göremeyince komşulara sordu. “–Burada oturan bakkala ne oldu?” Dediler ki: “–O da testiye düştü!..” İşte şu fânî âleme gelen yolcuların hikâyesi… Herkes ve herşey hakkında söylenen, bir varmış, bir yokmuş… (Osman Nuri Topbaş, Muhabbetteki Sır, Erkam Yay.) |
Her Güne Bir Esma-ül Hüsna (Allah’ın En Güzel İsimleri) eş-Şehîd: Hiçbir şey kendisine gizli olmayıp her şeye şâhit olan, her zaman ve her yerde hazır olan, ahirette de herkese halini bildirecek olan zat demektir. |
Kısa Günün Kârı Yûnus ne güzel söyler: Ana rahminden geldik pazara; Bir kefen aldık, döndük mezara!.. |
Lügatçe testi: Su taşıma kabı. |
Cenâb-ı Hak buyuruyor: “Göklerin ve yerin mülkü Allah'ındır. Dilediğini yaratır; dilediğine kız çocukları, dilediğine de erkek çocukları bahşeder.” (Şûrâ, 49) |
Rasûlullah (sav) buyurdular: “Küçüklerine şefkat göstermeyen bizden değildir.” (Ebû Dâvûd, Edeb 68) |
Mahmud b. Rebi’ anlatır: Kendisi henüz beş yaşlarında iken, peygamber efendimizin bir kovadan ağzına su alarak üzerine püskürttüğünü söyler. Bu, Rasûlullah (sav) efendimizin çocuklarla şakalaşmasının bir örneğidir. Ya’lâ b. Mürre de Rasûlullah (sav) bir davete giderken çocuklarla oynamakta olan torunu Hüseyin’i götürmek istediğini, fakat Hüseyin’in, dedesini görünce kaçmaya başladığını, ve Rasûlullah efendimizin onun arkasından çocuk gibi sağa sola sallanarak koştuğunu anlatır. (İbni Mâce, Mukaddime 11) |
Her Güne Bir Esma-ül Hüsna (Allah’ın En Güzel İsimleri) el-Vekîl: İşlerini kendisine bırakanın işlerini en iyi şekilde yapan, kendisine dayanılıp, güvenilen, her şeyi tedbir ve idare eden, gözeten, yarattığı bütün varlıkların işlerini idare eden, her şeye karşı her şeyin hakkını müdafaa eden, hakkı yerine getiren demektir. |
Kısa Günün Kârı Peygamber Efendimiz (sav), küçükleri şefkat ve merhametle muhafaza etmiştir. Onlarla oyunlar oynayıp şakalaşmış hatta onların sözlerini ciddiye alıp dinlemiştir. Bizlerde Peygamber Efendimiz gibi küçüklerimizle şefkatle ilgilenelim. |
Lügatçe bahşetmek: Eriştirmek, vermek. şefkat: Acıyarak ya da koruyarak sevmek. |