Risale-i Nurlar'ın Âyet ve Hadîs Meâlleri

Ahmet.1

Well-known member
Hakikat Çekirdekleri

Seçme vecizeler olup 1920-21 yıllarında İstanbul'da telif edilmiştir.

ﺑِﺴْﻢِ ﺍﻟﻠَّﻪِ ﺍﻟﺮَّﺣْﻤَﻦِ ﺍﻟﺮَّﺣِﻴﻢِ
Rahman ve Rahim Olan Allahın adıyla.

ﺍَﻟْﺤَﻤْﺪُ ﻟِﻠَّﻪِ ﺭَﺏِّ ﺍﻟْﻌَﺎﻟَﻤِﻴﻦَ ﻭَ ﺍﻟﺼَّﻠﺎَﺓُ ﻭَ ﺍﻟﺴَّﻠﺎَﻡُ ﻋَﻠَﻰ ﺳَﻴِّﺪِﻧَﺎ ﻣُﺤَﻤَّﺪٍ ﻭَ ﻋَﻠَٓﻰ ﺍَﻟِﻪِ ﻭَ ﺻَﺤْﺒِﻪِٓ ﺍَﺟْﻤَﻌِﻴﻦَ
Hamd, övgü alemlerin Rabbi olan Allah'adır. Salat ve selam da, Efendimiz Muhammed (a.s.m.)'a ve O'nun âline ve ashabının hepsine olsun.

(Mektûbat sh: 469)

ﺳُﺒْﺤَﺎﻧَﻚَ ﻟﺎَ ﻗُﺪْﺭَﺓَ ﻟَﻨَٓﺎ ﺍِﻧَّﻚَ ﺍَﻧْﺖَ ﺍﻟْﻌَﺰِﻳﺰُ ﺍﻟْﺤَﻜِﻴﻢُ
Seni her türlü noksan sıfatlardan tenzih ederiz. Senin bize verdiğinden başka bizim hiçbir kudretimiz yoktur. Muhakkak ki sen yüce olansın ve her şeyi hikmetle yapansın.

(Mektûbat sh: 473)

ﻟﺎَ ﻳَﻠْﺰَﻡُ ﻣِﻦْ ﻟُﺰُﻭﻡِ ﺻِﺪْﻕِ ﻛُﻞِّ ﻗَﻮْﻝٍ ﻗَﻮْﻝُ ﻛُﻞِّ ﺻِﺪْﻕٍ
"Her söz doğru olmalı; her doğru, söz olmamalı!" Her sözün doğru olmasının gerekliliğinden, her doğruyu söylemek gerekmez.

(Mektûbat sh: 475)

ﺍَﻟْﺠَﻤْﻌِﻴَّﺔُ ﺍﻟَّﺘِﻰ ﻓِﻴﻬَﺎ ﺍﻟﺘَّﺴَﺎﻧُﺪُ ﺍَﻟَﺔٌ ﺧُﻠِﻘَﺖْ ﻟِﺘَﺤْﺮِﻳﻚِ ﺍﻟﺴَّﻜَﻨَﺎﺕِ ﻭَﺍﻟْﺠَﻤَﺎﻋَﺔُ ﺍﻟَّﺘِﻰ ﻓِﻴﻬَﺎ ﺍﻟﺘَّﺤَﺎﺳُﺪُ ﺍَﻟَﺔٌ ﺧُﻠِﻘَﺖْ ﻟِﺘَﺴْﻜِﻴﻦِ ﺍﻟْﺤَﺮَﻛَﺎﺕِ
İçinde dayanışma olan cemiyet, durgun halleri harekete geçirmek için bir vasıtadır, içinde kıskanma olan cemaat ise işleri karıştırıp faaliyetleri durdurur.

(Mektûbat sh: 477)

ﺍِﺫَﺍ ﺗَﺎَﻧَّﺚَ ﺍﻟﺮِّﺟَﺎﻝُ ﺑِﺎﻟﺘَّﻬَﻮُّﺱِ ٭ ﺗَﺮَﺟَّﻞَ ﺍﻟﻨِّﺴَٓﺎﺀُ ﺑِﺎﻟﺘَّﻮَﻗُّﺢِ
Erkekler hevâ ve hevesle kadınlaşırsa, kadınlar da hayasızlıkla erkekleşir.

(Mektûbat sh: 478)

ﺍِﺫَﺍ ﻭَﺍﺯَﻧْﺖَ ﺑَﻴْﻦَ ﺣَﻮَﺍﺱِّ ﺣُﻮَﻳْﻨَﺔٍ ﺧُﺮْﺩَﺑِﻴﻨِﻴَّﺔٍ ﻭَﺣَﻮَﺍﺱِّ ﺍْﻟﺎِﻧْﺴَﺎﻥِ ﺗَﺮَﻯ ﺳِﺮًّﺍ ﻋَﺠِﻴﺒًﺎ
Hurdebinî bir hayvanın hasseleri insanın hasseleriyle muvazene edildiğinde, acip bir sır görürsün.

ﺍِﻥَّ ﺍْﻟﺎِﻧْﺴَﺎﻥَ ﻛَﺼُﻮﺭَﺓِ ﻳَﺲٓ ﻛُﺘِﺐَ ﻓِﻴﻬَﺎ ﺳُﻮﺭَﺓُ ﻳَﺲٓ
İnsan, içinde Yâsin Sûresi yazılmış bir Yâsin sûreti ﻳَﺲٓ gibidir.

(Mektûbat sh: 482)

ﺑِﺎﺳْﻤِﻪِ ﺳُﺒْﺤَﺎﻧَﻪُ
Her türlü noksan sıfatlardan yüce olan Allah'ın adıyla.
 

Ahmet.1

Well-known member
Lem'alar [FONT=&quot]
[/FONT]
(Lem'alar sh: 5)

ﺑِﺴْﻢِ ﺍﻟﻠَّﻪِ ﺍﻟﺮَّﺣْﻤَﻦِ ﺍﻟﺮَّﺣِﻴﻢِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah'ın adıyla

ﻓَﻨَﺎﺩَﻯ ﻓِﻰ ﺍﻟﻈُّﻠُﻤَﺎﺕِ ﺍَﻥْ ﻟﺎَٓ ﺍِﻟَﻪَ ﺍِﻟﺎَّٓ ﺍَﻧْﺖَ ﺳُﺒْﺤَﺎﻧَﻚَ ﺍِﻧِّﻰ ﻛُﻨْﺖُ ﻣِﻦَ ﺍﻟﻈَّﺎﻟِﻤِﻴﻦَ
Karanlıklar içinde niyaz etti: 'Senden başka ilâh yoktur. Seni her türlü noksandan tenzih ederim. Gerçekten ben kendine zulmedenlerden oldum.' (Enbiyâ Sûresi, 21:87)

ﺍِﺫْ ﻧَﺎﺩَﻯ ﺭَﺑَّﻪُٓ ﺍَﻧِّﻰ ﻣَﺴَّﻨِﻰَ ﺍﻟﻀُّﺮُّ ﻭَﺍَﻧْﺖَ ﺍَﺭْﺣَﻢُ ﺍﻟﺮَّﺍﺣِﻤِﻴﻦَ
Rabbine şöyle niyaz etmişti: 'Bana gerçekten zarar dokundu. Sen ise merhametlilerin en merhametlisisin.' (Enbiyâ Sûresi, 21:83)

ﻓَﺎِﻥْ ﺗَﻮَﻟَّﻮْﺍ ﻓَﻘُﻞْ ﺣَﺴْﺒِﻰَ ﺍﻟﻠَّﻪُ ﻟﺎَٓ ﺍِﻟَﻪَ ﺍِﻟﺎَّ ﻫُﻮَ ﻋَﻠَﻴْﻪِ ﺗَﻮَﻛَّﻠْﺖُ ﻭَﻫُﻮَ ﺭَﺏُّ ﺍﻟْﻌَﺮْﺵِ ﺍﻟْﻌَﻈِﻴﻢِ
Eğer senden yüz çevirecek olurlarsa de ki: Allah bana yeter. Ondan başka ibadete lâyık hiçbir ilâh yoktur. Ben Ona tevekkül ettim. Yüce Arşın Rabbi Odur. (Tevbe Sûresi, 9:129)

ﺣَﺴْﺒُﻨَﺎ ﺍﻟﻠَّﻪُ ﻭَﻧِﻌْﻢَ ﺍﻟْﻮَﻛِﻴﻞُ
Allah bana yeter; O ne güzel vekildir. (Âl-i İmrân Sûresi, 3:173)

ﻟﺎَ ﺣَﻮْﻝَ ﻭَﻟﺎَ ﻗُﻮَّﺓَ ﺍِﻟﺎَّ ﺑِﺎﻟﻠَّﻪِ ﺍﻟْﻌَﻠِﻰِّ ﺍﻟْﻌَﻈِﻴﻢِ
Havl ve kuvvet, ancak herşeyden yüce ve nihayetsiz azamet sahibi olan Allah'a aittir. (Ayrıca bk. Buhârî, Meğâzî: 38; Müslim, Zikr: 44-46)

ﺑَﺎﻗِٓﻰ ﺍَﻧْﺖَ ﺍﻟْﺒَﺎﻗِﻰ ٭ ﻳَﺎ ﺑَﺎﻗِٓﻰ ﺍَﻧْﺖَ ﺍﻟْﺒَﺎﻗِﻰ
Bâkî kalan ancak sensin, ey Bâkî. Bâkî kalan ancak sensin, ey Bâkî.

ﻟِﻠَّﺬِﻳﻦَ ﺍَﻣَﻨُﻮﺍ ﻫُﺪًﻯ ﻭَ ﺷِﻔَٓﺎﺀٌ
[Kur'ân] iman edenler için bir hidayet rehberi ve bir şifadır. (Fussilet Sûresi, 41:44)
 

Ahmet.1

Well-known member
Birinci Lem'a

Bu Lem'a, 1932'de Barla'da telif edilmiştir.

(Lem'alar sh: 6)

ﻟﺎَٓ ﺍِﻟَﻪَ ﺍِﻟﺎَّٓ ﺍَﻧْﺖَ ﺳُﺒْﺤَﺎﻧَﻚَ ﺍِﻧِّﻰ ﻛُﻨْﺖُ ﻣِﻦَ ﺍﻟﻈَّﺎﻟِﻤِﻴﻦَ
Senden başka ilâh yoktur. Seni her türlü noksandan tenzih ederim. Gerçekten ben kendine zulmedenlerden oldum. (Enbiyâ Sûresi, 21:87)

(Lem'alar sh: 7)

ﻟﺎَٓ ﺍِﻟَﻪَ ﺍِﻟﺎَّٓ ﺍَﻧْﺖَ ﺳُﺒْﺤَﺎﻧَﻚَ ﺍِﻧِّﻰ ﻛُﻨْﺖُ ﻣِﻦَ ﺍﻟﻈَّﺎﻟِﻤِﻴﻦَ
Senden başka ilâh yoktur. Seni her türlü noksandan tenzih ederim. Gerçekten ben kendine zulmedenlerden oldum. (Enbiyâ Sûresi, 21:87)

ﻟﺎَٓ ﺍِﻟَﻪَ ﺍِﻟﺎَّٓ ﺍَﻧْﺖَ
Senden başka ilâh yoktur

ﺳُﺒْﺤَﺎﻧَﻚَ
Sen her noksandan münezzehsin.

ﺍِﻧِّﻰ ﻛُﻨْﺖُ ﻣِﻦَ ﺍﻟﻈَّﺎﻟِﻤِﻴﻦَ
Gerçekten ben kendine zulmedenlerden oldum.

ﻟﺎَٓ ﺍِﻟَﻪَ ﺍِﻟﺎَّٓ ﺍَﻧْﺖَ ﺳُﺒْﺤَﺎﻧَﻚَ ﺍِﻧِّﻰ ﻛُﻨْﺖُ ﻣِﻦَ ﺍﻟﻈَّﺎﻟِﻤِﻴﻦَ
Senden başka ilâh yoktur. Seni her türlü noksandan tenzih ederim. Gerçekten ben kendine zulmedenlerden oldum. (Enbiyâ Sûresi, 21:87)

ﺳُﺒْﺤَﺎﻧَﻚَ ﻟﺎَ ﻋِﻠْﻢَ ﻟَﻨَٓﺎ ﺍِﻟﺎَّ ﻣَﺎ ﻋَﻠَّﻤْﺘَﻨَٓﺎ ﺍِﻧَّﻚَ ﺍَﻧْﺖَ ﺍﻟْﻌَﻠِﻴﻢُ ﺍﻟْﺤَﻜِﻴﻢُ
Seni her türlü noksandan tenzih ederiz. Senin bize öğrettiğinden başka bilgimiz yoktur. Muhakkak ki Sen, ilmi ve hikmeti herşeyi kuşatan Alîm-i Hakîmsin. (Bakara Sûresi, 2:32)

(Lem'alar sh: 8)
 

Ahmet.1

Well-known member
İkinci Lem'a

Bu Lem'a, 1932'de Barla'da telif edilmiştir.

ﺑِﺴْﻢِ ﺍﻟﻠَّﻪِ ﺍﻟﺮَّﺣْﻤَﻦِ ﺍﻟﺮَّﺣِﻴﻢِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah'ın adıyla

ﺍِﺫْ ﻧَﺎﺩَﻯ ﺭَﺑَّﻪُٓ ﺍَﻧِّﻰ ﻣَﺴَّﻨِﻰَ ﺍﻟﻀُّﺮُّ ﻭَﺍَﻧْﺖَ ﺍَﺭْﺣَﻢُ ﺍﻟﺮَّﺍﺣِﻤِﻴﻦَ
(Eyyub'u da hatırla ki,) Rabbine şöyle niyaz etmişti: 'Bana gerçekten zarar dokundu. Sen ise merhametlilerin en merhametlisisin.' (Enbiyâ Sûresi, 21:83)

ﺭَﺏِّ ﺍِﻧِّﻰ ﻣَﺴَّﻨِﻰَ ﺍﻟﻀُّﺮُّ ﻭَﺍَﻧْﺖَ ﺍَﺭْﺣَﻢُ ﺍﻟﺮَّﺍﺣِﻤِﻴﻦَ
Ey Rabbim! Bana gerçekten zarar dokundu. Sen ise merhametlilerin en merhametlisisin.

(Lem'alar sh: 9)

ﺑَﻞْ ﺭَﺍﻥَ ﻋَﻠَﻰ ﻗُﻠُﻮﺑِﻬِﻢْ
Kazandıkları günahlar, kalblerini kaplayıp karartmıştır. (Mutaffifîn Sûresi, 83:14)

ﻣَﺎﻟِﻚُ ﺍﻟْﻤُﻠْﻚِ ﻳَﺘَﺼَﺮَّﻑُ ﻓِﻰ ﻣُﻠْﻜِﻪِ ﻛَﻴْﻒَ ﻳَﺸَٓﺎﺀُ
Mülkün mâliki, mülkünde dilediği gibi tasarruf eder.

(Lem'alar sh: 10)

ﺍَﻟْﺤَﻤْﺪُ ﻟِﻠَّﻪِ ﻋَﻠَﻰ ﻛُﻞِّ ﺣَﺎﻝٍ ﺳِﻮَﻯ ﺍﻟْﻜُﻔْﺮِ ﻭَﺍﻟﻀَّﻠﺎَﻝِ
Küfür ve dalâletten başka her türlü hal için Allah'a hamd olsun. (Feyzü'l-Kadir, 1:368, 662. Ayrıca bk. Tirmizî, Deavât: 45; İbni Mâce, Mukaddime: 23; Dua: 2.)

(Lem'alar sh: 14)
 

Ahmet.1

Well-known member
Üçüncü Lem'a

Bu Lem'a, 1932'de Barla'da telif edilmiştir.

ﺑِﺴْﻢِ ﺍﻟﻠَّﻪِ ﺍﻟﺮَّﺣْﻤَﻦِ ﺍﻟﺮَّﺣِﻴﻢِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah'ın adıyla

ﻛُﻞُّ ﺷَﻲْﺀٍ ﻫَﺎﻟِﻚٌ ﺍِﻟﺎَّ ﻭَﺟْﻬَﻪُ ﻟَﻪُ ﺍﻟْﺤُﻜْﻢُ ﻭَﺍِﻟَﻴْﻪِ ﺗُﺮْﺟَﻌُﻮﻥَ
Herşey helâk olup gidicidir -Ona bakan yüzü müstesnâ. Hüküm sadece Ona aittir; siz de Ona döndürüleceksiniz. (Kasas Sûresi, 28:88)

ﻳَﺎ ﺑَﺎﻗِٓﻰ ﺍَﻧْﺖَ ﺍﻟْﺒَﺎﻗِﻰ ٭ ﻳَﺎ ﺑَﺎﻗِٓﻰ ﺍَﻧْﺖَ ﺍﻟْﺒَﺎﻗِﻰ
Bâkî kalan ancak Sensin, ey Bâkî. Bâkî kalan ancak Sensin, ey Bâkî.

(Lem'alar sh: 15)

ﻳَﺎ ﺑَﺎﻗِٓﻰ ﺍَﻧْﺖَ ﺍﻟْﺒَﺎﻗِﻰ
Bâkî kalan ancak Sensin, ey Bâkî.

ﻳَﺎ ﺑَﺎﻗِﻰ
"Madem sen bâkisin, yeter; herşeye bedelsin. Madem sen varsın, herşey var."

(Lem'alar sh: 16)

ﻳَﺎ ﺑَﺎﻗِٓﻰ ﺍَﻧْﺖَ ﺍﻟْﺒَﺎﻗِﻰ
Bâkî kalan ancak Sensin, ey Bâkî.

ﺳِﻨَﺔُ ﺍﻟْﻔِﺮَﺍﻕِ ﺳَﻨَﺔٌ ﻭَ ﺳَﻨَﺔُ ﺍﻟْﻮِﺻَﺎﻝِ ﺳِﻨَﺔٌ
"Firakın bir saniyesi, bir sene kadar uzundur ve visalin bir senesi, bir saniye kadar kısadır."

(Lem'alar sh: 17)

ﺍَﺭْﺽُ ﺍﻟْﻔَﻠﺎَﺕِ ﻣَﻊَ ﺍْﻟﺎَﻋْﺪَﺍﺀِ ﻓِﻨْﺠَﺎﻥٌ ﺳَﻢُّ ﺍﻟْﺨِﻴَﺎﻁِ ﻣَﻊَ ﺍْﻟﺎَﺣْﺒَﺎﺏِ ﻣَﻴْﺪَﺍﻥٌ
Düşmanla beraber sahrâ, bir fincan kadar dar; ahbapla beraber iğne deliği, bir meydan kadar geniştir. (bk. İbnü'l-Cevzî, el-Müdhiş: 1:385; el-Aclûnî, Keşfü'l-Hafâ: 2:246)

(Lem'alar sh: 18)

ﻳَﺎ ﺑَﺎﻗِٓﻰ ﺍَﻧْﺖَ ﺍﻟْﺒَﺎﻗِﻰ
Bâkî kalan ancak Sensin, ey Bâkî.

ﺳُﺒْﺤَﺎﻧَﻚَ ﻟﺎَ ﻋِﻠْﻢَ ﻟَﻨَٓﺎ ﺍِﻟﺎَّ ﻣَﺎ ﻋَﻠَّﻤْﺘَﻨَٓﺎ ﺍِﻧَّﻚَ ﺍَﻧْﺖَ ﺍﻟْﻌَﻠِﻴﻢُ ﺍﻟْﺤَﻜِﻴﻢُ
Seni her türlü noksandan tenzih ederiz. Senin bize öğrettiğinden başka bilgimiz yoktur. Muhakkak ki Sen, ilmi ve hikmeti herşeyi kuşatan Alîm-i Hakîmsin. (Bakara Sûresi, 2:32)

ﺭَﺑَّﻨَﺎ ﻟﺎَ ﺗُﺆَﺍﺧِﺬْﻧَٓﺎ ﺍِﻥْ ﻧَﺴِﻴﻨَٓﺎ ﺍَﻭْ ﺍَﺧْﻄَﺎْﻧَﺎ
Ey Rabbimiz, unutur veya hataya düşer de bir kusur işlersek bizi onunla hesaba çekme. (Bakara Sûresi, 2:286)

ﻗَﺎﻝَ ﻗَٓﺎﺋِﻞٌ ﻣِﻨْﻬُﻢْ ﻛَﻢْ ﻟَﺒِﺜْﺘُﻢْ ﻗَﺎﻟُﻮﺍ ﻟَﺒِﺜْﻨَﺎ ﻳَﻮْﻣًﺎ ﺍَﻭْ ﺑَﻌْﺾَ ﻳَﻮْﻡٍ
İçlerinden söze başlayan biri, 'Bu halde ne kadar kaldık?' diye sordu. 'Bir gün, yahut daha da az' dediler. (Kehf Sûresi, 18:19)

ﻭَﻟَﺒِﺜُﻮﺍ ﻓِﻰ ﻛَﻬْﻔِﻬِﻢْ ﺛَﻠﺎَﺙَ ﻣِﺎﺋَﺔٍ ﺳِﻨِﻴﻦَ ﻭَﺍﺯْﺩَﺍﺩُﻭﺍ ﺗِﺴْﻌًﺎ
Onlar mağaralarında üç yüz yıl kaldılar, buna dokuz yıl daha kattılar. (Kehf Sûresi, 18:25)

ﻭَﺍِﻥَّ ﻳَﻮْﻣًﺎ ﻋِﻨْﺪَ ﺭَﺑِّﻚَ ﻛَﺎَﻟْﻒِ ﺳَﻨَﺔٍ ﻣِﻤَّﺎ ﺗَﻌُﺪُّﻭﻥَ
Rabbinin katında bir gün, sizin hesabınıza göre bin yıl gibidir. (Hac Sûresi, 22:47)

(Lem'alar sh: 19)
 

Ahmet.1

Well-known member
Dördüncü Lem'a

Bu Lem'a, 1932'de Barla'da telif edilmiştir.

ﺑِﺴْﻢِ ﺍﻟﻠَّﻪِ ﺍﻟﺮَّﺣْﻤَﻦِ ﺍﻟﺮَّﺣِﻴﻢِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah'ın adıyla

ﻟَﻘَﺪْ ﺟَٓﺎﺀَﻛُﻢْ ﺭَﺳُﻮﻝٌ ﻣِﻦْ ﺍَﻧْﻔُﺴِﻜُﻢْ ﻋَﺰِﻳﺰٌ ﻋَﻠَﻴْﻪِ ﻣَﺎ ﻋَﻨِﺘُّﻢْ ﺣَﺮِﻳﺺٌ ﻋَﻠَﻴْﻜُﻢْ ﺑِﺎﻟْﻤُﺆْﻣِﻨِﻴﻦَ ﺭَﺅُﻑٌ ﺭَﺣِﻴﻢٌ ٭ ﻓَﺎِﻥْ ﺗَﻮَﻟَّﻮْﺍ ﻓَﻘُﻞْ ﺣَﺴْﺒِﻰَ ﺍﻟﻠَّﻪُ ﻟﺎَٓ ﺍِﻟَﻪَ ﺍِﻟﺎَّ ﻫُﻮَ ﻋَﻠَﻴْﻪِ ﺗَﻮَﻛَّﻠْﺖُ ﻭَﻫُﻮَ ﺭَﺏُّ ﺍﻟْﻌَﺮْﺵِ ﺍﻟْﻌَﻈِﻴﻢِ
Size, kendi içinizden öyle bir peygamber geldi ki, sizin sıkıntıya uğramanız ona pek ağır gelir. O size çok düşkün, mü'minlere çok şefkatli, çok merhametlidir. Ey Peygamber, eğer senden yüz çevirecek olurlarsa de ki: Allah bana yeter. Ondan başka ibadete lâyık hiçbir ilâh yoktur. Ben Ona tevekkül ettim. Yüce Arşın Rabbi de Odur. (Tevbe Sûresi, 9:128-129)

ﻗُﻞْ ﻟﺎَٓ ﺍَﺳْﺌَﻠُﻜُﻢْ ﻋَﻠَﻴْﻪِ ﺍَﺟْﺮًﺍ ﺍِﻟﺎَّ ﺍﻟْﻤَﻮَﺩَّﺓَ ﻓِﻰ ﺍﻟْﻘُﺮْﺑَﻰ
De ki: Vazifem karşılığında sizden bir ücret istemiyorum. Sizden istediğim, ancak akrabaya sevgi ve Ehl-i Beytime muhabbettir. (Şûrâ Sûresi, 42:23)

(Lem'alar sh: 21)

ﺍِﻟﺎَّ ﺍﻟْﻤَﻮَﺩَّﺓَ ﻓِﻰ ﺍﻟْﻘُﺮْﺑَﻰ
Sadece Âl-i Beytime muhabbet ve sevgi..

"Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm, vazife-i risaletin icrasına mukabil ücret istemez; yalnız Âl-i Beytine meveddeti istiyor."

ﺍِﻥَّ ﺍَﻛْﺮَﻣَﻜُﻢْ ﻋِﻨْﺪَ ﺍﻟﻠَّﻪِ ﺍَﺗْﻘَﻴﻜُﻢْ
Allah katında en şerefliniz, en ziyade takvâ sahibi olanınızdır. (Hucurât Sûresi, 49:13)

ﺍَﻟﻠَّﻬُﻢَّ ﺻَﻞِّ ﻋَﻠَﻰ ﺳَﻴِّﺪِﻧَﺎ ﻣُﺤَﻤَّﺪٍ ﻭَ ﻋَﻠَﻰ ﺍَﻝِ ﺳَﻴِّﺪِﻧَﺎ ﻣُﺤَﻤَّﺪٍ ﻛَﻤَﺎ ﺻَﻠَّﻴْﺖَ ﻋَﻠَﻰ ﺍِﺑْﺮَﺍﻫِﻴﻢَ ﻭَ ﻋَﻠَﻰ ﺍَﻝِ ﺍِﺑْﺮَﺍﻫِﻴﻢَ ﺍِﻧَّﻚَ ﺣَﻤِﻴﺪٌ ﻣَﺠِﻴﺪٌ
Allahım! Tıpkı İbrahim'e ve İbrahim'in âline salât ettiğin gibi, Efendimiz Muhammed'e ve Efendimiz Muhammed'in âline de salât et. Muhakkak ki Sen her türlü hamd ve övgüye nihayetsiz derecede lâyıksın ve şan ve şerefin herşeyden nihayetsiz derecede yüksektir. (bk. Buhârî, Enbiya 10; Müslim, Salât: 65-66)

ﻟﺎَٓ ﺍَﺳْﺌَﻠُﻜُﻢْ ﻋَﻠَﻴْﻪِ ﺍَﺟْﺮًﺍ ﺍِﻟﺎَّ ﺍﻟْﻤَﻮَﺩَّﺓَ ﻓِﻰ ﺍﻟْﻘُﺮْﺑَﻰ
De ki: Vazifem karşılığında sizden bir ücret istemiyorum. Sizden istediğim, ancak akrabaya sevgi ve Ehl-i Beytime muhabbettir. (Şûrâ Sûresi, 42:23)

(Lem'alar sh: 23)

ﻣَﻦْ ﻛُﻨْﺖُ ﻣَﻮْﻟﺎَﻩُ ﻓَﻌَﻠِﻰٌّ ﻣَﻮْﻟﺎَﻩُ
Ben kimin efendisiysem, Ali de onun efendisidir. (Tirmizî, Menâkıb: 19; İbni Mâce, Mukaddime: 11; Müsned, 1:84, 118, 119, 152, 331, 4:281, 368, 370, 382, 5:347, 366, 419; el-Kettânî, Nazmu'l-Mütenâsir fi'l-Ehâdîsi'l-Mütevâtir, s. 24; el-Münâvî, Feyzü'l-Kadîr, 6:218; İbni Hibbân, Sahih, 9:42; Hâkim, el-Müstedrek, 2:130, 3:134)

ﻟﺎَ ﻟِﺤُﺐِّ ﻋَﻠِﻰٍّ ﺑَﻞْ ﻟِﺒُﻐْﺾِ ﻋُﻤَﺮَ
Sebep, Hz. Ali'ye duyulan sevgi değil; Hz. Ömer'e duyulan kindir.

(Lem'alar sh: 26)

ﻓَﺎِﻥْ ﺗَﻮَﻟَّﻮْﺍ ﻓَﻘُﻞْ ﺣَﺴْﺒِﻰَ ﺍﻟﻠَّﻪُ ﻟﺎَٓ ﺍِﻟَﻪَ ﺍِﻟﺎَّ ﻫُﻮَ ﻋَﻠَﻴْﻪِ ﺗَﻮَﻛَّﻠْﺖُ ﻭَﻫُﻮَ ﺭَﺏُّ ﺍﻟْﻌَﺮْﺵِ ﺍﻟْﻌَﻈِﻴﻢِ
Eğer senden yüz çevirecek olurlarsa de ki: Allah bana yeter. Ondan başka ibadete lâyık hiçbir ilâh yoktur. Ben Ona tevekkül ettim. Yüce Arşın Rabbi de Odur. (Tevbe Sûresi, 9:129)

(Lem'alar sh: 27)
 

Ahmet.1

Well-known member
Beşinci Lem'a

ﺣَﺴْﺒُﻨَﺎ ﺍﻟﻠَّﻪُ ﻭَﻧِﻌْﻢَ ﺍﻟْﻮَﻛِﻴﻞُ
Allah bize yeter; O ne güzel vekildir. (Âl-i İmrân Sûresi, 3:173)
 

Ahmet.1

Well-known member
Altıncı Lem'a

ﻟﺎَ ﺣَﻮْﻝَ ﻭَﻟﺎَ ﻗُﻮَّﺓَ ﺍِﻟﺎَّ ﺑِﺎﻟﻠَّﻪِ ﺍﻟْﻌَﻠِﻰِّ ﺍﻟْﻌَﻈِﻴﻢِ
Yüce ve büyük olan Allah'ın kudret ve gücünden başka kudret ve güç yoktur.

(Lem'alar sh: 28)
 

Ahmet.1

Well-known member
Yedinci Lem'a

Bu Lem'a, 1932'de Barla'da telif edilmiştir.

ﺑِﺴْﻢِ ﺍﻟﻠَّﻪِ ﺍﻟﺮَّﺣْﻤَﻦِ ﺍﻟﺮَّﺣِﻴﻢِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah'ın adıyla

ﻟَﻘَﺪْ ﺻَﺪَﻕَ ﺍﻟﻠَّﻪُ ﺭَﺳُﻮﻟَﻪُ ﺍﻟﺮُّﺅْﻳَﺎ ﺑِﺎﻟْﺤَﻖِّ ﻟَﺘَﺪْﺧُﻠُﻦَّ ﺍﻟْﻤَﺴْﺠِﺪَ ﺍﻟْﺤَﺮَﺍﻡَ ﺍِﻥْ ﺷَٓﺎﺀَ ﺍﻟﻠَّﻪُ ﺍَﻣِﻨِﻴﻦَ ﻣُﺤَﻠِّﻘِﻴﻦَ ﺭُﺅُﺳَﻜُﻢْ ﻭَ ﻣُﻘَﺼِّﺮِﻳﻦَ ﻟﺎَ ﺗَﺨَﺎﻓُﻮﻥَ ﻓَﻌَﻠِﻢَ ﻣَﺎ ﻟَﻢْ ﺗَﻌْﻠَﻤُﻮﺍ ﻓَﺠَﻌَﻞَ ﻣِﻦْ ﺩُﻭﻥِ ﺫَﻟِﻚَ ﻓَﺘْﺤًﺎ ﻗَﺮِﻳﺒًﺎ ٭ ﻫُﻮَ ﺍﻟَّﺬِٓﻯ ﺍَﺭْﺳَﻞَ ﺭَﺳُﻮﻟَﻪُ ﺑِﺎﻟْﻬُﺪَﻯ ﻭَﺩِﻳﻦِ ﺍﻟْﺤَﻖِّ ﻟِﻴُﻈْﻬِﺮَﻩُ ﻋَﻠَﻰ ﺍﻟﺪِّﻳﻦِ ﻛُﻠِّﻪِ ﻭَ ﻛَﻔَﻰ ﺑِﺎﻟﻠَّﻪِ ﺷَﻬِﻴﺪًﺍ ٭ ﻣُﺤَﻤَّﺪٌ ﺭَﺳُﻮﻝُ ﺍﻟﻠَّﻪِ ﻭَﺍﻟَّﺬِﻳﻦَ ﻣَﻌَﻪُٓ ﺍَﺷِﺪَّٓﺍﺀُ ﻋَﻠَﻰ ﺍﻟْﻜُﻔَّﺎﺭِ ﺭُﺣَﻤَٓﺎﺀُ ﺑَﻴْﻨَﻬُﻢْ ﺗَﺮَﻳﻬُﻢْ ﺭُﻛَّﻌًﺎ ﺳُﺠَّﺪًﺍ ﻳَﺒْﺘَﻐُﻮﻥَ ﻓَﻀْﻠﺎً ﻣِﻦَ ﺍﻟﻠَّﻪِ ﻭَ ﺭِﺿْﻮَﺍﻧًﺎ ﺳِﻴﻤَﺎﻫُﻢْ ﻓِﻰ ﻭُﺟُﻮﻫِﻬِﻢْ ﻣِﻦْ ﺍَﺛَﺮِ ﺍﻟﺴُّﺠُﻮﺩِ ﺫَﻟِﻚَ ﻣَﺜَﻠُﻬُﻢْ ﻓِﻰ ﺍﻟﺘَّﻮْﺭَﻳﺔِ ﻭَ ﻣَﺜَﻠُﻬُﻢْ ﻓِﻰ ﺍْﻟﺎِﻧْﺠِﻴﻞِ ﻛَﺰَﺭْﻉٍ ﺍَﺧْﺮَﺝَ ﺷَﻄْﺎَﻩُ ﻓَﺎَﺯَﺭَﻩُ ﻓَﺎﺳْﺘَﻐْﻠَﻆَ ﻓَﺎﺳْﺘَﻮَﻯ ﻋَﻠَﻰ ﺳُﻮﻗِﻪِ ﻳُﻌْﺠِﺐُ ﺍﻟﺰُّﺭَّﺍﻉَ ﻟِﻴَﻐِﻴﻆَ ﺑِﻬِﻢُ ﺍﻟْﻜُﻔَّﺎﺭَ ﻭَﻋَﺪَ ﺍﻟﻠَّﻪُ ﺍﻟَّﺬِﻳﻦَ ﺍَﻣَﻨُﻮﺍ ﻭَ ﻋَﻤِﻠُﻮﺍ ﺍﻟﺼَّﺎﻟِﺤَﺎﺕِ ﻣِﻨْﻬُﻢْ ﻣَﻐْﻔِﺮَﺓً ﻭَ ﺍَﺟْﺮًﺍ ﻋَﻈِﻴﻤًﺎ

And olsun ki Allah, Resulünün gördüğü rüyanın hak olduğunu tasdik etti. İnşaallah hepiniz emniyet içinde ve saçlarınızı tıraş etmiş ve kısaltmış olarak Mescid-i Harama gireceksiniz. Allah sizin bilmediğinizi bilir; onun için, Mekke'nin fethinden önce size yakın bir fetih daha ihsan etti.

-Bütün dinlere üstün kılmak üzere Resulünü hidayet ve hak din ile gönderen Odur. Buna şahit olarak Allah yeter.

-Muhammed Allah'ın Resulüdür. Onunla beraber olanlar da kâfirlere karşı şiddetli, kendi aralarında ise pek merhametlidirler. Sen onların çokca rükû ve secde ettiklerini görürsün. Onlar Allah'ın lûtfunu ve rızasını ararlar. Yüzlerinde ise secde izi vardır. Onların Tevrat'taki vasıfları budur. İncil'deki vasıfları ise şöyledir: Onlar filizini çıkarmış, sonra git gide kuvvet bulmuş, kalınlaşmış ve gövdesi üzerinde yükselmiş bir ekine benzer ki, ekincilerin pek hoşuna gider. Allah'ın onları böylece çoğaltıp kuvvetlendirmesi, kâfirleri öfkeye boğmak içindir. Onlardan iman eden ve güzel işler yapanlara Allah mağfiret ve büyük bir mükâfat vaad etmiştir. (Fetih Sûresi, 48:27-29)

(Lem'alar sh: 29)

ﻟَﻘَﺪْ ﺻَﺪَﻕَ ﺍﻟﻠَّﻪُ ﺭَﺳُﻮﻟَﻪُ ﺍﻟﺮُّﺅْﻳَﺎ
And olsun ki Allah, Resulünün gördüğü rüyanın hak olduğunu tasdik etti. (Fetih Sûresi, 48:27)

ﻓَﺠَﻌَﻞَ ﻣِﻦْ ﺩُﻭﻥِ ﺫَﻟِﻚَ ﻓَﺘْﺤًﺎ ﻗَﺮِﻳﺒًﺎ
Bundan önce size yakın bir fetih daha ihsan etti. (Fetih Sûresi, 48:27)

ﻟﺎَ ﺗَﺨَﺎﻓُﻮﻥَ
Emniyetle, korkusuzca. "Sizler emniyet-i mutlaka içinde Kâbe'yi tavaf edeceksiniz."

(Lem'alar sh: 30)

ﻫُﻮَ ﺍﻟَّﺬِٓﻯ ﺍَﺭْﺳَﻞَ ﺭَﺳُﻮﻟَﻪُ ﺑِﺎﻟْﻬُﺪَﻯ ﻭَ ﺩِﻳﻦِ ﺍﻟْﺤَﻖِّ ﻟِﻴُﻈْﻬِﺮَﻩُ ﻋَﻠَﻰ ﺍﻟﺪِّﻳﻦِ ﻛُﻠِّﻪِ
Bütün dinlere üstün kılmak üzere Resulünü hidayet ve hak din ile gönderen O'dur. (Fetih Sûresi, 48:28)

ﻣُﺤَﻤَّﺪٌ ﺭَﺳُﻮﻝُ ﺍﻟﻠَّﻪِ ﻭَﺍﻟَّﺬِﻳﻦَ ﻣَﻌَﻪُٓ ﺍَﺷِﺪَّٓﺍﺀُ ﻋَﻠَﻰ ﺍﻟْﻜُﻔَّﺎﺭِ ﺭُﺣَﻤَٓﺎﺀُ ﺑَﻴْﻨَﻬُﻢْ ﺗَﺮَﻳﻬُﻢْ ﺭُﻛَّﻌًﺎ ﺳُﺠَّﺪًﺍ
Muhammed Allah'ın Resulüdür. Onunla beraber olanlar da kâfirlere karşı şiddetli, kendi aralarında ise pek merhametlidirler. Sen onların çokca rükû ve secde ettiklerini görürsün. (Fetih Sûresi, 48:29)

ﻭَﺍﻟَّﺬِﻳﻦَ ﻣَﻌَﻪُٓ
Onunla beraber olanlar. (Fetih Sûresi, 48:29)


ﺍَﺷِﺪَّٓﺍﺀُ ﻋَﻠَﻰ ﺍﻟْﻜُﻔَّﺎﺭِ
Kâfirlere karşı şiddetli. (Fetih Sûresi, 48:29)

(Lem'alar sh: 31)

ﺭُﺣَﻤَٓﺎﺀُ ﺑَﻴْﻨَﻬُﻢْ
Kendi aralarında merhametli." Fetih Sûresi, 48:29

ﺗَﺮَﻳﻬُﻢْ ﺭُﻛَّﻌًﺎ ﺳُﺠَّﺪًﺍ ﻳَﺒْﺘَﻐُﻮﻥَ ﻓَﻀْﻠﺎً ﻣِﻦَ ﺍﻟﻠَّﻪِ ﻭَ ﺭِﺿْﻮَﺍﻧًﺎ
Sen onların rükû ve secde ettiklerini görürsün. Onlar Allah'ın lûtfunu ve rızasını ararlar. (bk. Fetih Sûresi, 48: 29)

ﺫَﻟِﻚَ ﻣَﺜَﻠُﻬُﻢْ ﻓِﻰ ﺍﻟﺘَّﻮْﺭَﻳﺔِ
Onların Tevrat'taki vasıfları budur. (Fetih Sûresi, 48: 29)

ﻣَﺜَﻠُﻬُﻢْ ﻓِﻰ ﺍﻟﺘَّﻮْﺭَﻳﺔِ
Onların Tevrat'taki vasıfları... (Fetih Sûresi, 48: 29)

(Lem'alar sh: 32)

ﻭَ ﻣَﺜَﻠُﻬُﻢْ ﻓِﻰ ﺍْﻟﺎِﻧْﺠِﻴﻞِ ﻛَﺰَﺭْﻉٍ ﺍَﺧْﺮَﺝَ ﺷَﻄْﺎَﻩُ ﻓَﺎَﺯَﺭَﻩُ ﻓَﺎﺳْﺘَﻐْﻠَﻆَ ﻓَﺎﺳْﺘَﻮَﻯ ﻋَﻠَﻰ ﺳُﻮﻗِﻪِ ﻳُﻌْﺠِﺐُ ﺍﻟﺰُّﺭَّﺍﻉَ ﻟِﻴَﻐِﻴﻆَ ﺑِﻬِﻢُ ﺍﻟْﻜُﻔَّﺎﺭَ
İncil'deki vasıfları ise şöyledir: Onlar filizini çıkarmış, sonra git gide kuvvet bulmuş, kalınlaşmış ve gövdesi üzerinde yükselmiş bir ekine benzer ki, ekincilerin pek hoşuna gider. Allah'ın onları böylece çoğaltıp kuvvetlendirmesi, kâfirleri öfkeye boğmak içindir. (Fetih Sûresi, 48:29)

ﻣَﻌَﻪُ ﻗَﻀِﻴﺐٌ ﻣِﻦْ ﺣَﺪِﻳﺪٍ ﻭَﺍُﻣَّﺘُﻪُ ﻛَﺬَﻟِﻚَ
Onun demirden bir asâsı, yani kılıcı olacak ve onunla savaşacak. Ümmeti de onun gibi olacak. (İncil ayeti; Nebhânî, Hüccetullah ale'l-Âlemîn: 99:114)

ﻗَﻀِﻴﺐِ ﺣَﺪِﻳﺪٍ
Demirden bir asâ, yani kılınç.

ﻣَﻐْﻔِﺮَﺓً
Bir mağfiret. (Fetih Sûresi, 48:29)

(Lem'alar sh: 33)

ﻣَﻐْﻔِﺮَﺓً
Bir mağfiret. (Fetih Sûresi, 48:29)

ﻟِﻴَﻐْﻔِﺮَﻟَﻚَ ﺍﻟﻠَّﻪُ ﻣَﺎ ﺗَﻘَﺪَّﻡَ ﻣِﻦْ ﺫَﻧْﺒِﻚَ ﻭَﻣَﺎ ﺗَﺎَﺧَّﺮَ
Tâ ki, Allah senin geçmiş ve gelecek günahlarını bağışlasın. (Fetih Sûresi, 48:2)

ﺳُﺒْﺤَﺎﻧَﻚَ ﻟﺎَ ﻋِﻠْﻢَ ﻟَﻨَٓﺎ ﺍِﻟﺎَّ ﻣَﺎ ﻋَﻠَّﻤْﺘَﻨَٓﺎ ﺍِﻧَّﻚَ ﺍَﻧْﺖَ ﺍﻟْﻌَﻠِﻴﻢُ ﺍﻟْﺤَﻜِﻴﻢُ
Seni her türlü noksandan tenzih ederiz. Senin bize öğrettiğinden başka bilgimiz yoktur. Muhakkak ki Sen, ilmi ve hikmeti herşeyi kuşatan Alîm-i Hakîmsin. (Bakara Sûresi, 2:32)

ﻭَﻟَﻬَﺪَﻳْﻨَﺎﻫُﻢْ ﺻِﺮَﺍﻃًﺎ ﻣُﺴْﺘَﻘِﻴﻤًﺎ ﻭَﻣَﻦْ ﻳُﻄِﻊِ ﺍﻟﻠَّﻪَ ﻭَ ﺍﻟﺮَّﺳُﻮﻝَ ﻓَﺎُﻭﻟَٓﺌِﻚَ ﻣَﻊَ ﺍﻟَّﺬِﻳﻦَ ﺍَﻧْﻌَﻢَ ﺍﻟﻠَّﻪُ ﻋَﻠَﻴْﻬِﻢْ ﻣِﻦَ ﺍﻟﻨَّﺒِﻴِّﻴﻦَ ﻭَ ﺍﻟﺼِّﺪِّﻳﻘِﻴﻦَ ﻭَ ﺍﻟﺸُّﻬَﺪَٓﺍﺀِ ﻭَ ﺍﻟﺼَّﺎﻟِﺤِﻴﻦَ ﻭَ ﺣَﺴُﻦَ ﺍُﻭﻟَٓﺌِﻚَ ﺭَﻓِﻴﻘًﺎ
Muhakkak onları doğru yola ilettik. Her kim Allah'a ve Peygambere itaat ederse, işte onlar, Allah'ın kendilerine pek büyük nimetler bağışladığı peygamberler, sıddıklar, şehidler ve salih kimselerle beraberdirler. Ne güzel arkadaştır onlar! (Nisâ Sûresi, 4:68-69)

(Lem'alar sh: 34)

ﻣِﻦَ ﺍﻟﻨَّﺒِﻴِّﻴﻦَ ﻭَ ﺍﻟﺼِّﺪِّﻳﻘِﻴﻦَ ﻭَ ﺍﻟﺸُّﻬَﺪَٓﺍﺀِ ﻭَ ﺍﻟﺼَّﺎﻟِﺤِﻴﻦَ ﻭَ ﺣَﺴُﻦَ ﺍُﻭﻟَٓﺌِﻚَ ﺭَﻓِﻴﻘًﺎ
Peygamberler, sıddıklar, şehidler ve salih kimseler -ne güzel arkadaştır onlar! (Nisâ Sûresi, 4:69)

ﻣِﻦَ ﺍﻟﻨَّﺒِﻴِّﻴﻦَ
Peygamberlerden. (Nisâ Sûresi, 4:69)

ﻭَﺍﻟﺼِّﺪِّﻳﻘِﻴﻦَ
Sıddıklar. (Nisâ Sûresi, 4:69)

ﻭَﺍﻟﺸُّﻬَﺪَٓﺍﺀِ
Şehitler. (Nisâ Sûresi, 4:69)

ﻭَﺍﻟﺼَّﺎﻟِﺤِﻴﻦَ
Salihler. (Nisâ Sûresi, 4:69)

ﻭَ ﺣَﺴُﻦَ ﺍُﻭﻟَٓﺌِﻚَ ﺭَﻓِﻴﻘًﺎ
Ve bunların arkadaşlıkları ne güzeldir. (Nisâ Sûresi, 4:69)


(Lem'alar sh: 35)

ﺍِﻥَّ ﺍﻟْﺨِﻠﺎَﻓَﺔَ ﺑَﻌْﺪِﻯ ﺛَﻠﺎَﺛُﻮﻥَ ﺳَﻨَﺔً
Hilâfet benden sonra otuz sene devam edecek. (el-Münâviî, Feyzü'l-Kadîr: c.3 s.509; İbnu Abdilber, et-Temhîd: c.8 s.61. Ayrıca bk.: Tirmizî, Fiten: 48; Müsned, 5:220, 221; el-Elbânî, Sahîhu Câmiu's-Sağîr, no: 3336)

ﺭَﺑَّﻨَﺎ ﻟﺎَ ﺗُﺆَﺍﺧِﺬْﻧَٓﺎ ﺍِﻥْ ﻧَﺴِﻴﻨَٓﺎ ﺍَﻭْ ﺍَﺧْﻄَﺎْﻧَﺎ
Ey Rabbimiz, unutur veya hataya düşer de bir kusur işlersek bizi onunla hesaba çekme. (Bakara Sûresi, 2:286)

ﺳُﺒْﺤَﺎﻧَﻚَ ﻟﺎَ ﻋِﻠْﻢَ ﻟَﻨَٓﺎ ﺍِﻟﺎَّ ﻣَﺎ ﻋَﻠَّﻤْﺘَﻨَٓﺎ ﺍِﻧَّﻚَ ﺍَﻧْﺖَ ﺍﻟْﻌَﻠِﻴﻢُ ﺍﻟْﺤَﻜِﻴﻢُ
Seni her türlü noksandan tenzih ederiz. Senin bize öğrettiğinden başka bilgimiz yoktur. Muhakkak ki Sen, ilmi ve hikmeti herşeyi kuşatan Alîm-i Hakîmsin. (Bakara Sûresi, 2:32)

ﺻِﺮَﺍﻁَ ﺍﻟَّﺬِﻳﻦَ ﺍَﻧْﻌَﻤْﺖَ ﻋَﻠَﻴْﻬِﻢْ
Kendilerine in'âmda bulunduğun kimselerin yolu. (Fâtiha Sûresi, 1:7)

ﻓَﺎُﻭﻟَٓﺌِﻚَ ﻣَﻊَ ﺍﻟَّﺬِﻳﻦَ ﺍَﻧْﻌَﻢَ ﺍﻟﻠَّﻪُ ﻋَﻠَﻴْﻬِﻢْ ﻣِﻦَ ﺍﻟﻨَّﺒِﻴِّﻴﻦَ ﻭَ ﺍﻟﺼِّﺪِّﻳﻘِﻴﻦَ ﻭَ ﺍﻟﺸُّﻬَﺪَٓﺍﺀِ ﻭَ ﺍﻟﺼَّﺎﻟِﺤِﻴﻦَ ﻭَ ﺣَﺴُﻦَ ﺍُﻭﻟَٓﺌِﻚَ ﺭَﻓِﻴﻘًﺎ
İşte onlar, Allah'ın kendilerine pek büyük nimetler bağışladığı peygamberler, sıddıklar, şehidler ve salih kimselerle beraberdirler. Ne güzel arkadaştır onlar! (Nisâ Sûresi, 4:69)

(Lem'alar sh: 36)

ﻭَ ﺍﻟَّﺬِﻳﻦَ ﺍَﻣَﻨُﻮﺍ ﻭَ ﻋَﻤِﻠُﻮﺍ ﺍﻟﺼَّﺎﻟِﺤَﺎﺕِ
İman eden ve güzel işler yapanlar. (Bakara Sûresi, 2:82)


ﺍِﻥْ ﻛُﻨْﺘُﻢْ ﺗُﺤِﺒُّﻮﻥَ ﺍﻟﻠَّﻪَ ﻓَﺎﺗَّﺒِﻌُﻮﻧِﻰ ﻳُﺤْﺒِﺒْﻜُﻢُ ﺍﻟﻠَّﻪُ
De ki: Eğer Allah'ı seviyorsanız bana uyun ki Allah da sizi sevsin. (Âl-i İmrân Sûresi, 3:31)

ﻭَﺍﻟﺼِّﺪِّﻳﻘِﻴﻦَ
Sıddıklar. (Nisâ Sûresi, 4:69)

ﻭَﺍﻟﺸُّﻬَﺪَٓﺍﺀِ
Şehitler. (Nisâ Sûresi, 4:69)

ﻭَﺍﻟﺼَّﺎﻟِﺤِﻴﻦَ
Salihler. (Nisâ Sûresi, 4:69)

ﻭَ ﺣَﺴُﻦَ ﺍُﻭﻟَٓﺌِﻚَ ﺭَﻓِﻴﻘًﺎ
Ve bunların arkadaşlıkları ne güzeldir. (Nisâ Sûresi, 4:69)

(Lem'alar sh: 37)

ﺍِﻥَّ ﺍﻟْﺨِﻠﺎَﻓَﺔَ ﺑَﻌْﺪِﻯ ﺛَﻠﺎَﺛُﻮﻥَ ﺳَﻨَﺔً
Hilâfet benden sonra otuz sene sürecek (Müsned, 5:220, 221)

ﺍِﻥَّ ﺍﺑْﻨِﻰ ﺣَﺴَﻦٌ ﻫَﺬَﺍ ﺳَﻴِّﺪٌ ﺳَﻴُﺼْﻠِﺢُ ﺍﻟﻠَّﻪُ ﺑِﻪِ ﺑَﻴْﻦَ ﻓِﺌَﺘَﻴْﻦِ ﻋَﻈِﻴﻤَﺘَﻴْﻦِ
Şu benim oğlum Hasan, seyyiddir. Allah onun vasıtasıyla Müslümanların iki büyük ordusunu barıştıracaktır. (Buharî, Fiten: 20; Tirmizî, Menâkıb: 25; Nesâî, Cum'a: 21; Müsned, 5:38, 44,49, 51)

ﻭَ ﺣَﺴُﻦَ ﺍُﻭﻟَٓﺌِﻚَ ﺭَﻓِﻴﻘًﺎ
Ve bunların arkadaşlıkları ne güzeldir. (Nisâ Sûresi, 4:69)

ﺭَﺑَّﻨَﺎ ﻟﺎَ ﺗُﺆَﺍﺧِﺬْﻧَٓﺎ ﺍِﻥْ ﻧَﺴِﻴﻨَٓﺎ ﺍَﻭْ ﺍَﺧْﻄَﺎْﻧَﺎ
Ey Rabbimiz, unutur veya hataya düşer de bir kusur işlersek bizi onunla hesaba çekme. (Bakara Sûresi, 2:286)

ﺳُﺒْﺤَﺎﻧَﻚَ ﻟﺎَ ﻋِﻠْﻢَ ﻟَﻨَٓﺎ ﺍِﻟﺎَّ ﻣَﺎ ﻋَﻠَّﻤْﺘَﻨَٓﺎ ﺍِﻧَّﻚَ ﺍَﻧْﺖَ ﺍﻟْﻌَﻠِﻴﻢُ ﺍﻟْﺤَﻜِﻴﻢُ
Seni her türlü noksandan tenzih ederiz. Senin bize öğrettiğinden başka bilgimiz yoktur. Muhakkak ki Sen, ilmi ve hikmeti herşeyi kuşatan Alîm-i Hakîmsin. (Bakara Sûresi, 2:32)

(Lem'alar sh: 38)

ﺑِﺴْﻢِ ﺍﻟﻠَّﻪِ ﺍﻟﺮَّﺣْﻤَﻦِ ﺍﻟﺮَّﺣِﻴﻢِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah'ın adıyla

ﺍﻟٓﻢٓ
Elif, Lâm, Mîm. "Surelerin başlarındaki huruf-u mukattaa İlahî bir şifredir. Hâs abdine, onlarla bazı işaret-i gaybiye veriyor. O şifrenin miftahı, o Abd-i Hâstadır, hem Onun veresesindedir."

ﺍﻟﺮَّﺣْﻤَﻦِ ﺍﻟﺮَّﺣِﻴﻢِ
Rahmân ve Rahîm olan


(Lem'alar sh: 39)

ﺭَﺑَّﻨَﺎ ﻟﺎَ ﺗُﺆَﺍﺧِﺬْﻧَٓﺎ ﺍِﻥْ ﻧَﺴِﻴﻨَٓﺎ ﺍَﻭْ ﺍَﺧْﻄَﺎْﻧَﺎ
Ey Rabbimiz, unutur veya hataya düşer de bir kusur işlersek bizi onunla hesaba çekme. (Bakara Sûresi, 2:286)


ﺳُﺒْﺤَﺎﻧَﻚَ ﻟﺎَ ﻋِﻠْﻢَ ﻟَﻨَٓﺎ ﺍِﻟﺎَّ ﻣَﺎ ﻋَﻠَّﻤْﺘَﻨَٓﺎ ﺍِﻧَّﻚَ ﺍَﻧْﺖَ ﺍﻟْﻌَﻠِﻴﻢُ ﺍﻟْﺤَﻜِﻴﻢُ
Seni her türlü noksandan tenzih ederiz. Senin bize öğrettiğinden başka bilgimiz yoktur. Muhakkak ki Sen, ilmi ve hikmeti herşeyi kuşatan Alîm-i Hakîmsin. (Bakara Sûresi, 2:32)
 

Ahmet.1

Well-known member
Sekizinci Lem'a


Keramet-i Gavsiye Risalesidir. Sikke-i Tasdik-i Gaybî mecmuasında ve teksir Osmanlıca Lem'alar mecmuasında neşredilmiştir.


(Osmanlıca Lem'alar sh: 54)


Osmanlıca Sekizinci Lem'a - Keramet-i Gavsiye Risalesi


Sekizinci Lem'a, 1933'te, Barla'da telif edilmiştir. Gavs-ı A'zam Abdülkadir Geylanî Hazretlerinin Risale-i Nur'dan ve Bediüzzaman Said Nursî Hazretlerinden haber veren kasidesidir. Kaynakları, Mecmuat-ül Ahzab'ın "Şazelî" cildinin 560 sahifesindedir.


(Osmanlıca Lem'alar sh: 57)


ﻧَﻈَﺮْﺕُ ﺑِﻌَﻴْﻦِ ﺍﻟْﻔِﻜْﺮِ ﻓِﻰ ﺣَﺎﻥِ ﺣَﻀْﺮَﺗِﻰ ٭ ﺣَﺒِﻴﺒًﺎ ﺗَﺠَﻠَّﻰ ﻟِﻠْﻘُﻠُﻮﺏِ ﻓَﺠَﻨَّﺖِ
Huzur ânımda fikren gittim, kalplerde tecelli eden ve bütün zamanları dahi kaplayacak bir sevgili gördüm.


١ ﺗَﻮَﺳَّﻞْ ﺑِﻨَﺎ ﻓِﻰ ﻛُﻞِّ ﻫَﻮْﻝٍ ﻭَﺷِﺪَّﺓٍ ٭ ٢ ﺍَﻏِﻴﺜُﻚَ ﻓِﻰ ﺍْﻟﺎَﺷْﻴَﺎﺀِ ﺩَﻫْﺮًﺍ ﺑِﻬِﻤَّﺘِﻰ ٣ ﺍَﻧَﺎ ﻟِﻤُﺮِﻳﺪِﻯ ﺣَﺎﻓِﻈًﺎ ﻣَﺎ ﻳَﺨَﺎﻓُﻪُ ٭ ٤ ﻭَﺍَﺣْﺮُﺳُﻪُ ﻓِﻰ ﻛُﻞِّ ﺷَﺮٍّ ﻭَ ﻓِﺘْﻨَﺔٍ ٥ ﻣُﺮِﻳﺪِﻯ ﺍِﺫَﺍ ﻣَﺎ ﻛَﺎﻥَ ﺷَﺮْﻗًﺎ ﻭَ ﻣَﻐْﺮِﺑًﺎ ٭ ٦ ﺍَﻏِﺜْﻪُ ﺍِﺫَﺍ ﻣَﺎ ﺳَﺎﺭَ ﻓِﻰ ﺍَﻯِّ ﺑَﻠْﺪَﺓٍ ٧ ﻓَﻴَﺎ ﻣُﻨْﺸِﺪًﺍ ﻧَﻈْﻤِﻰ ﻓَﻘُﻠْﻪُ ﻭَﻟﺎَ ﺗَﺨَﻒْ ٭ ٨ ﻓَﺎِﻧَّﻚَ ﻣَﺤْﺮُﻭﺱٌ ﺑِﻌَﻴْﻦِ ﺍﻟْﻌِﻨَﺎﻳَﺔِ ٩ ﻭَﻛُﻦْ ﻗَﺎﺩِﺭِﻯَّ ﺍﻟْﻮَﻗْﺖِ ﻟﻠَّﻪ*ِ ﻣُﺨْﻠِﺼًﺎ ٭ ٠١ ﺗَﻌِﻴﺶُ ﺳَﻌِﻴﺪًﺍ ﺻَﺎﺩِﻗًﺎ ﺑِﻤُﺤَﺒَّﺘِﻰ


1-Âhirzamanın fitnelerine yetişip düştüğün zaman, benim dua ve himmetimi kendine vesile ve şefaatçi yap.


2- Allah'ın izniyle ve kuvvetiyle senin imdadına yetişeceğim.


3- Benim müridim korunmaktadır ve ona korku yoktur.


4- o fitne ve belâ asrının her şer ve fitnesinden, Allah'ın izniyle ve havl-i kuvvetiyle onun koruyucusuyum.


5-Doğuda, batıda ve.


6- hangi beldede olursa olsun,


7-Ey benim şiirimi, meslek ve meşrebimi ve mücahedelerimi dile getiren müridim, "Sözler"ini söylemekten korkma.


8- Muhakkak ki sen, inâyet gözüyle gözetilip korunmaktasın.


9- Zamanın Abdülkâdir'i ol.


10- Muhabbetimde sâdık olduğundan ve ihlâsa çalıştığından, geçiminde dahi ismin gibi mes'ud olasın.


ﻭَ ﺟَﺪِّﻯ ﺭَﺳُﻮﻝُ ﺍﻟﻠَّﻪ*ِ ﺍَﻋْﻨِﻰ ﻣُﺤَﻤَّﺪًﺍ ٭ ﺍَﻧَﺎ ﻋَﺒْﺪُ ﺍﻟْﻘَﺎﺩِﺭِ ﺩَﺍﻡَ ﻋِﺰِّﻯ ﻭَ ﺭِﻓْﻌَﺘِﻰ
Ben Abdülkadir-i Geylâni'yim. Ceddim Allah'ın Resûlu Muhammed-i Arabidir. Şeref ve hükümranlığım mânen devam edecek.


(Osmanlıca Lem'alar sh: 58)


ﺗَﻌِﻴﺶُ ﺳَﻌِﻴﺪًﺍ
Geçiminde mesud olacaksın.


ﻭَﻛُﻦْ ﻗَﺎﺩِﺭِﻯَّ ﺍﻟْﻮَﻗْﺖِ
"Vaktin Abdülkadirî'si ol."


ﻗَﺎﺩِﺭِﻯ
Kâdirî (Abdülkâdir Geylanî)


ﻗُﻞْ ﻭَﻟﺎَ ﺗَﺨَﻒْ
"Korkma, sözlerini söyle"


ﻣَﺤْﺮُﻭﺱٌ ﺑِﻌَﻴْﻦِ ﺍﻟْﻌِﻨَﺎﻳَﺔِ
Sen, inâyet gözüyle gözetilip korunmaktasın.


ﺍَﻧْﺖَ ﻓِﻰ ﺩَﺍﺭِ ﺍﻟْﺤِﻜْﻤَﺔِ ﻓَﺎﻃْﻠُﺐْ ﻃَﺒِﻴﺒًﺎ ﻳُﺪَﺍﻭِﻯ ﻗَﻠْﺒَﻚَ
"Ey biçare! Sen Darü'l-Hikmeti'l-İslâmiyede bir âzâ olmak cihetiyle güya bir hekimsin, ehl-i İslâmın mânevi hastalıklarını tedavi ediyorsun. Halbuki, en ziyade hasta sensin. Sen, evvel kendine tabib ara, şifa bul; sonra başkasının şifasına çalış."


ﺍَﻓَﻠَﺖْ ﺷُﻤُﻮﺱُ ﺍْﻟﺎَﻭَّﻟِﻴﻦَ ﻭَ ﺷَﻤْﺴُﻨَﺎ ٭ ﺍَﺑَﺪًﺍ ﻋَﻠَﻰ ﻓَﻠَﻚِ ﺍﻟْﻌُﻠَﻰ ﻟﺎَ ﺗَﻐْﺮُﺏُ
Bizden öncekilerin güneşleri battı, bizim güneşimiz ise ebediyete kadar batmayacaktır.


(Osmanlıca Lem'alar sh: 62)


ﺍَﻧَﺎ ﻟِﻤُﺮِﻳﺪِﻯ
Ben müridime...


ﻣُﺮِﻳﺪِﻯ
Müridim.


ﻟِﻤُﺮِﻳﺪِﻯ
Müridime.


ﻛُﻦْ ﻗَﺎﺩِﺭِﻯَّ ﺍﻟْﻮَﻗْﺖِ
"Vaktin Abdülkadirî'si ol."


ﻟﻠَّﻪ*ِ ﻣُﺨْﻠِﺼًﺎ ﺗَﻌِﻴﺶُ ﺳَﻌِﻴﺪًﺍ ﺻَﺎﺩِﻗًﺎ ﺑِﻤُﺤَﺒَّﺘِﻰ
Muhabbetimde sadık olduğundan ve ihlâsa çalıştığından, geçiminde dahi ismin gibi mes'ud olasın. (Osmanlıca Lem'alar sh: 63)


ﺍِﻧَّﻤَﺎ ﺍْﻟﺎَﻋْﻤَﺎﻝُ ﺑِﺎﻟﻨِّﻴَّﺎﺕِ
Ameller niyetlere göredir. (Buharî, Bed'ü'l-Vahy: 1, Îmân: 41, Nikâh: 5, Talâk: 11, Menâkıbu'l-Ensâr: 45, Itk: 6, Eymân: 33, Hıyel: 1; Müslim, İmâre: 155; Ebu Davud, Talâk: 11; Tirmizî, Fedâilü'l-Cihâd: 16; Nesâî, Tahâra: 59, Talâk: 24, Eymân: 19; İbn-i Mâce, Zühd: 26; Müsned, 1:25, 43)


ﻭَﻛُﻦْ ﻗَﺎﺩِﺭَﻯَّ ﺍﻟْﻮَﻗْﺖِ ِﻟﻠَّﻪ*ِ ﻣُﺨْﻠِﺼًﺎ ٭ ﺗَﻌِﻴﺶُ ﺳَﻌِﻴﺪًﺍ ﺻَﺎﺩِﻗًﺎ ﺑِﻤُﺤَﺒَّﺘِﻰ
Zamanın Abdülkadirî'si ol. Muhabbetimde sâdık olduğundan ve ihlâsa çalıştığından, geçiminde dahi ismin gibi mes'ud olasın.


(Osmanlıca Lem'alar sh: 64)


ﻣُﺨْﻠِﺼًﺎ
Muhlis olarak.. "Hulûsi Beye tevâfukla işaret ediyor."


ﻗَﺎﺩِﺭِﻯَّ ﺍﻟْﻮَﻗْﺖِ
Zamanın Abdülkadirî'si.


ﺻﺎﺩﻗًﺎ
Sâdıkça, sâdık olarak.


"Hârika bir sadâkatle mümtaz dördüncü arkadaşı olan Süleyman'a dört fark ile tevâfuk cihetiyle işaret ediyor."


ﺻﺎﺩﻗًﺎ
Sâdıkça, sâdık olarak.


"Hizmet-i sâdıkanede mümtaz olan Bekir Ağa'ya Bekir Bey ünvânıyla bir fark ile işaret eder." "Süleyman üç fark ile "Said"e dahil olduğu gibi, Abdullah (bilhassa İslamköy'lü ve Atabey'li Abdullahlar) isminde birkaç mühim kardeşlerimiz ve Mes'ud ile beraber "Said"in içindedirler."


ﺻَﺎﺩِﻗًﺎ ﺑِﻤُﺤَﺒَّﺘِﻰ
Muhabbetimde sâdık olduğundan ..


"Nasıl ki, sâdık iki kardeşimize işaret ediyor, öyle de ﺑِﻤُﺤَﺒَّﺘِﻰ kelimesiyle de Said'in birinci ve en mühim talebesi ve "İşarat-ül İ'caz" ın te'lifinde muhatab, müsevvid, mübeyyiz olan şehid merhum Molla Habîb'e (r.a.) imadan halî değildir."


(Osmanlıca Lem'alar sh: 65)
 

Ahmet.1

Well-known member
ﻟﺎَ ﻳَﻌْﻠَﻢُ ﺍﻟْﻐَﻴْﺐَ ﺍِﻟﺎَّ ﺍﻟﻠَّﻪ*ُ
Gaybı Allah'tan başka hiç kimse bilmez. (Neml Sûresi, 21: 65 den iktibasen)

ﻓَﻴَﺎ ﻣُﻨْﺸِﺪًﺍ ﻧَﻈْﻤِﻰ
Ey benim nazmımı, meslek ve meşrebimi ve makalâtımı söyleyen...

ﻟِﻤُﺮِﻳﺪِﻯ
Müridim için

ﻭَﻣُﺮِﻳﺪِﻯ
Müridime...,

ﻭَ ﻣُﻨْﺸِﺪًﺍ
Ve söyleyen okuyan.

ﻭَﻗَﺎﺩِﻳﺮِّﻯٌ
Kadirî (Abdülkadiri Geylânî (k.s.)

ﻭَﺳَﻌِﻴﺪًﺍ
Mesud...

ﻭَﺍﻟْﻌَﺎﻗِﺐَ ﻟِﺎﻟْﻤُﺘَّﻘِﻴﻦَ
Âkibet ise, Allah'ın emir ve yasaklarına karşı gelmekten sakınanlarındır. (A'râf Sûresi, 7:128, Hûd Sûresi, 11:49, Kasas Sûresi, 28:89)

ﻟﺎَ ﻳَﻌْﻠَﻢُ ﺍﻟْﻐَﻴْﺐَ ﺍِﻟﺎَّ ﺍﻟﻠَّﻪ*ُ
Gaybı Allah'tan başka hiç kimse bilmez. (Neml Sûresi, 21:65 den iktibasen)

ﻭَﺍﻟﻠَّﻪ*ُ ﺍَﻋْﻠَﻢُ ﺑِﺎﻟﺼَّﻮَﺍﺏِ
En doğrusunu Allah bilir.

ﻓَﻴَﺎ ﻣُﻨْﺸِﺪًﺍ ﻧَﻈْﻤِﻰ
Ey benim nazmımı, meslek ve meşrebimi ve makalâtımı söyleyen...

ﻧَﻈْﻤِﻰ
Nazmımı (Risalelerdeki diziliş)

ﺭِﺳَﺎﻟَﺔُ ﺍﻟﻨُّﻮﺭِ
Nur'un Risalesi.

ﺭَﺳَﺎﺋِﻞُ ﻛِﺘَﺎﺏِ ﺍﻟﻨُّﻮﺭِ
Nur kitapları, risaleleri, Risale-i Nur Külliyatının parçaları.

(Osmanlıca Lem'alar sh: 66)

ﻓَﻴَﺎ ﻣُﻨْﺸِﺪًﺍ ﻧَﻈْﻤِﻰ ﻓَﻘُﻠْﻪُ ﻭَﻟﺎَ ﺗَﺨَﻒْ
Ey benim nazmımı, meslek ve meşrebimi ve makalâtımı söyleyen, onları söyle, korkma!...

ﻳَﺎ ﻣُﺆَﻟِّﻒَ ﺭِﺳَﺎﻟَﺔِ ﺍﻟﻨُّﻮﺭِ ﺟَﺎﻫِﺪْ ﺑِﻬَﺎ ﻓَﻘُﻞْ ﻭَﻟﺎَ ﺗَﺨَﻒْ
"Yâ Risaletü'n-Nur ve Sözler sahibi! Bana bak. Gafil davranma! (Bin üçyüz otuz ikide mücahedeye başla.) Sözleri korkma yaz, söyle."

ﻭَﺍﻟْﻌِﻠْﻢُ ﻋِﻨْﺪَ ﺍﻟﻠَّﻪ*ِ
Gerçek bilgi Allah katındadır.

ﻓَﻘُﻠْﻪُ ﻭَﻟﺎَ ﺗَﺨَﻒْ
Onu söyle! Korkma!

ﻳَﺎ ﻣُﻨْﺸِﺪًﺍ ﻧَﻈْﻤِﻰ ﻓَﻘُﻠْﻪُ ﻭَﻟﺎَ ﺗَﺨَﻒْ
Ey benim nazmımı okuyan (Risaletü'n-Nur'un müellifi,) mücahede et, korkma sözlerini söyle!

(Osmanlıca Lem'alar sh: 71)

ﻭَﻛُﻦْ ﻗَﺎﺩِﺭِﻯَّ ﺍﻟْﻮَﻗْﺖِ ِﻟﻠَّﻪ*ِ ﻣُﺨْﻠِﺼًﺎ ٭ ﺗَﻌِﻴﺶُ ﺳَﻌِﻴﺪًﺍ ﺻَﺎﺩِﻗًﺎ ﺑِﻤُﺤَﺒَّﺘِﻰ
Vaktin Abdülkadir'i ol, lillâh için ihlâs-ı etemmi kazan. Muhabbetimde sadık ve çalışmanda muhlis isen, maişetinde de mes'ud olursun.

İlm-i cifirle mânâsı:

"Ey Said! Sen, zamanın Abdülkadiri ol, ihlâs-ı tâmmı kazan, fakrınla beraber maişetini düşünme, nâstan minnet alma; ismin 'Said' olduğu gibi maişette de mes'ud olacaksın. Muhabbetimde sadık olduğundan ve ihlâsa çalıştığından, Hulusî gibi muhlis talebeler ve yardımcılar ve Süleyman, Bekir gibi sadık hizmetkârlar ve Sabri gibi tam takdir edici ve ciddi müştak talebeler size verilmiş."

ﺍَﻧَﺎ ﻟِﻤُﺮِﻳﺪِﻯ ﺣَﺎﻓِﻈًﺎ ﻣَﺎ ﻳَﺨَﺎﻓُﻪُ ٭ ﻭَﺍَﺣْﺮُﺳُﻪُ ﻓِﻰ ﻛُﻞِّ ﺷَﺮٍّ ﻭَ ﻓِﺘْﻨَﺔٍ
Ben müridimin muhafızıyım korktuğu şeylerden. Korurum havl ve izn-i İlâhî ile onu her fitne ve şerden.

İlm-i cifirle mânâsı:

"On dördüncü asırda 'el-Kürdî' lakabıyla yâdedilen Molla Said, benim müridimdir. O fitne ve belâ asrının her şer ve fitnesinden, Allah'ın izniyle ve havl-i kuvvetiyle onun muhafızıyım."

(Osmanlıca Lem'alar sh: 72)
 

Ahmet.1

Well-known member
ﻣُﺮِﻳﺪِﻯ ﺍِﺫَﺍ ﻣَﺎ ﻛَﺎﻥَ ﺷَﺮْﻗًﺎ ﻭَ ﻣَﻐْﺮِﺑًﺎ ٭ ﺍَﻏِﺜْﻪُ ﺍِﺫَﺍ ﻣَﺎ ﺳَﺎﺭَ ﻓِﻰ ﺍَﻯِّ ﺑَﻠْﺪَﺓٍ
Müridim şark ve garbın ne zaman neresinde bulunsa; hangi beldeye seyr ü seyahate mecbur olsa havl ve kuvvet-i Rabbanî ile ona imdat ve istimdat ederim.

İlm-i cifirle mânâsı:

"O Gavs'ın müridi olan Said el-Kürdî, Rusya'da esaretle Asya'nın şark-ı şimalîsinde ve ehl-i bid'anın eliyle Asya'nın garbına nefyolunarak kaldığı miktarca ve Sibirya taraflarından firar edip fevkalâde çok bilâdı seyr ü seyahat etmeye mecbur olduğu zaman, Allah'ın izniyle, havl ve kuvvet-i Rabbânî ile ona imdat etmişim ve istimdadına yetişmişim."

ﻓَﻴَﺎ ﻣُﻨْﺸِﺪًﺍ ﻧَﻈْﻤِﻰ ﻓَﻘُﻠْﻪُ ﻭَﻟﺎَ ﺗَﺨَﻒْ ٭ ﻓَﺎِﻧَّﻚَ ﻣَﺤْﺮُﻭﺱٌ ﺑِﻌَﻴْﻦِ ﺍﻟْﻌِﻨَﺎﻳَﺔِ
Benim nazmımı, yani meslek ve meşrebimi ve mücahedatımı gösteren makalâtımı söyle, korkma! Muhakkak ki sen inayet-i İlâhiyenin hıfzındasın.

İlm-i cifirle mânâsı:

"Bediüzzaman Molla Said" namıyla yâd olunan ve evrad-ı muntazamasını okuyan müridine der ki: "Benim nazmımı, yani meslek ve meşrebimi ve mücahedatımı gösteren makalâtımı söyle. Yani, nazmımdan murad, senin risalelerin ve Sözlerin ve Mektubatındır."

ﻓَﻘُﻠْﻪُ ﻭَ ﻟﺎَ ﺗَﺨَﻒْ
"Bin üç yüz otuz ikide o Sözler ile mücahedeye başla. Sen inayet-i İlâhiyenin hıfzındasın."

ﻣُﻨْﺸِﺪًﺍ
Okuyan, söyleyen..

ﻧَﻈْﻤِﻰ
Söylediklerimi, şiir şeklinde söylediklerimi.

ﻓَﻘُﻠْﻪُ ﻭَ ﻟﺎَ ﺗَﺨَﻒْ
Onu söyle korkma.

(Osmanlıca Lem'alar sh: 73)

ﺍَﻧَﺎ ﻟِﻤُﺮِﻳﺪِﻯ ﺣَﺎﻓِﻈًﺎ
Allah'ın izniyle ve havl-i kuvvetiyle müridimin muhafızıyım.

(Osmanlıca Lem'alar sh: 74)

ﻭَﺍَﺣْﺮُﺳُﻪُ ﻓِﻰ ﻛُﻞِّ ﺷَﺮٍّ ﻭَ ﻓِﺘْﻨَﺔٍ
O fitne ve belâ asrının her şer ve fitnesinden, Allah'ın izniyle ve havl-i kuvvetiyle onun muhafızıyım.

ﻣُﺮِﻳﺪِﻯ ﺍِﺫَﺍ ﻣَﺎ ﻛَﺎﻥَ ﺷَﺮْﻗًﺎ ﻭَ ﻣَﻐْﺮِﺑًﺎ ٭ ﺍَﻏِﺜْﻪُ ﺍِﺫَﺍ ﻣَﺎ ﺳَﺎﺭَ ﻓِﻰ ﺍَﻯِّ ﺑَﻠْﺪَﺓٍ
Doğuda, batıda ve hangi beldede olursa olsun, Allah'ın izniyle ve kuvvetiyle müridimin imdadına yetişirim.

ﺍِﺫَﺍ ﻣَﺎ ﻛَﺎﻥَ ﻣُﺮِﻳﺪِﻯ ﺍَﺳِﻴﺮًﺍ ﻓِﻰ ﺷَﺮْﻕٍ
Müridim, şarkta (doğuda, Rusya'da) esarette olduğu zaman...

(Osmanlıca Lem'alar sh: 75)

ﻣَﺎ ﻛَﺎﻥَ ﻣُﺮِﻳﺪِﻯ ﺍَﺳِﻴﺮًﺍ ﻓِﻰ ﺷَﺮْﻕٍ
Batıda iken.

(Osmanlıca Lem'alar sh: 76)

ﺗَﻌِﻴﺶُ ﺳَﻌِﻴﺪًﺍ
Geçiminde de mes'ud olacaksın.

ﺻَﺎﺩِﻗًﺎ ﺑِﻤُﺤَﺒَّﺘِﻰ
Benim muhabbetimde de sâdık olacaksın.

(Osmanlıca Lem'alar sh: 77)

"Şeyh Sa'di-i Şirâzî'nin Bostan'ından"

ﻧِﮕَﺮْ ﺗَﺎ ﮔُﻠِﺴْﺘَﺎﻥ ﻣَﻌْﻨَﺎ ﺷُﮕُﻔْﺖ ﺑَﺮُﻭ ﻫِﻴﭻْ ﺑُﻠْﺒُﻞْ ﭼُﻨِﻴﻦْ ﺧُﻮﺵْ ﻧَﮕُﻔْﺖ ﻋَﺠَﺐْ ﮔَﺮْ ﺑِﻤِﻴﺮَﺩْ ﭼُﻨِﻴﻦْ ﺑُﻠْﺒُﻠﻰ ﻛِﻪ ﺍَﺯْ ﺍُﺳْﺘُﺨَﻮﺍﻧَﺶْ ﻧَﺮُﻭﻳَﺪْ ﮔُﻠِﻰ

Meâli: Yani, "Gel, bak, güller bağı şeklinde hakikat gülleri açılmış. Böyle hakikat bahçesinde hiçbir bülbül, böyle şirin, hoş nağme etmemiştir. Nasıl oluyor ki, böyle bir bülbül öldükten sonra onun kemiklerinden güller açılmasın."

(Osmanlıca Lem'alar sh: 78)

ﺑِﺴْﻢِ ﺍﻟﻠَّﻪ*ِ ﺍﻟﺮَّﺣْﻤَﻦِ ﺍﻟﺮَّﺣِﻴﻢِ
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla.

ﻓَﻤُﺮِﻳﺪِﻯ ﺍِﺫَﺍ ﺩَﻋَﺎﻧِﻰ ﺑِﺸَﺮْﻕٍ ﺍَﻭْ ﺑِﻐَﺮْﺏٍ ﺍَﻭْ ﻏَﺎﺭٍ ﻓِﻰ ﺑَﺤْﺮِ ﻃَﺎﻣِﻰ ﺍَﻏِﺜْﻪُ
"Garpta beni çağırdığı vakit onun imdadına yetişeceğim." Müridim, şarkta veya garpta, yahut mağarada, ya da çoşkun denizde beni çağırdığı zaman onun imdadına yetişeceğim.

ﻓَﻤُﺮِﻳﺪِﻯ
Müridim

ﺍِﺫَﺍ
...ı zaman.

ﺩَﻋَﺎﻧِﻰ ﺑِﻐَﺮْﺏٍ
Batıda beni çağırdı.

(Osmanlıca Lem'alar sh: 79)

Mecmuatü'l-Ahzab'ın ikinci cildinin 319'uncu sahifesinde Hazret-i Gavs'ın "Virdü'l-İşâ" namındaki münâcâtında şu fıkra var.

ﺍِﻟَﻰ ﺳَﺎﺣِﻞِ ﺍﻟﺴَّﻠﺎَﻣَﺔِ ﻫُﻮَ ﺍﻟﺴَّﻌِﻴﺪُ ﺍﻟْﻤُﻘَﺮَّﺏُ
Kurtuluşa eren ve başkasını da selâmet sahiline ulaştıran kimse, Allah'ın kendine yakın kıldığı mutlu (sâîd) kimsedir.

ﻭَ ﺫُﻭ ﺍﻟْﻬَﻠﺎَﻙِ ﻫُﻮَ ﺍﻟﺸَّﻘِﻰُّ ﺍﻟْﻤُﺒَﻌَّﺪُ ﻭَ ﺍﻟْﻤُﻌَﺬَّﺏُ
Helâk olanlar ise, Allah'ın hayırdan uzaklaştırdığı azaba atılacak olan bedbaht (şakî) kimselerdir.

ﻓَﻤِﻨْﻬُﻢْ ﺷَﻘِﻰٌّ ﻭَ ﺳَﻌِﻴﺪٌ
O gün onlardan bedbaht (şakî) da, mutlu (saîd) olan da vardır. (Hûd Sûresi, 11:105)

ﻓَﻤِﻨْﻬُﻢْ ﺷَﻘِﻰٌّ
Onlardan bedbaht (şakî) olan.

ﻓَﺎﻟْﻮَﺍﺻِﻞُ
"Sözleriyle selâmete isal edici" Kurtuluşa eren ve başkasını da selâmet sahiline ulaştıran

ﺍَﻟْﻤُﻘَﺮَّﺏ
Allah'ın kendine yakın kıldığı mutlu (saîd) kimse

ﺍَﻟْﺤَﻤْﺪُ ﻟِﻠَّﻪِ ﻫَﺬَﺍ ﻣِﻦْ ﻓَﻀْﻞِ ﺭَﺑِّﻰ
Allah'a hamd olsun ki bu Rabbimin fazlındandır.

(Osmanlıca Lem'alar sh: 80)

ﺗَﻌِﻴﺶُ ﺳَﻌِﻴﺪًﺍ
İzzetli ve mes'ud yaşarsın.

ﺫُﻭ ﺍﻟْﻬَﻠﺎَﻙِ ﻫُﻮَ ﺍﻟﺸَّﻘِﻰُّ ﺍﻟْﻤُﺒَﻌَّﺪُ
Helâk olanlar ise, Allah'ın hayırdan uzaklaştırdığı azaba atılacak olan bedbaht (şakî) kimselerdir.

ﻓَﺎﻟْﻮَﺍﺻِﻞُ ﺍِﻟَﻰ ﺳَﺎﺣِﻞِ ﺍﻟﺴَّﻠﺎَﻣَﺔِ
Kurtuluşa eren ve başkasını da selâmet sahiline ulaştıran kimse, Allah'ın kendine yakın kıldığı mutlu (sâîd) kimsedir.

ﺫُﻭ ﺍﻟْﻬَﻠﺎَﻙِ ﻫُﻮَ ﺍﻟﺸَّﻘِﻰُّ ﺍﻟْﻤُﺒَﻌَّﺪُ ﻭَ ﺍﻟْﻤُﻌَﺬَّﺏُ
Helâk olanlar ise, Allah'ın hayırdan uzaklaştırdığı azaba atılacak olan bedbaht (şakî) kimselerdir.

(Osmanlıca Lem'alar sh: 81)

ﻭِﺭْﺩُ ﺍﻟْﻌِﺸَﺎﺀِ
İ'şa (yatsı vakti) virdi.

Bu münacat ve dua, Şeyh Ahmed Ziyaeddin-i Gümüşhanevî'nin üç ciltlik bir duâ mecmuası olan Mecmuat-ul Ahzab eserinde geçmektedir. Bu vird, Hz. Abdulkadir-i Geylani'ye aittir. Mecmuatü'l-Ahzab'ın ikinci cildindedir.

(Osmanlıca Lem'alar sh: 83)

ﻟﺎَ ﻳَﻌْﻠَﻢُ ﺍﻟْﻐَﻴْﺐَ ﺍِﻟﺎَّ ﺍﻟﻠَّﻪ*ُ
Gaybı hiç kimse bilemez; onu ancak Allah bilir. (Neml Sûresi, 27:65)

ﻋَﺎﻟِﻢُ ﺍﻟْﻐَﻴْﺐِ ﻓَﻠﺎَ ﻳُﻈْﻬِﺮُ ﻋَﻠَﻰ ﻏَﻴْﺒِﻪِ ﺍَﺣَﺪًﺍ ﺍِﻟﺎَّ ﻣَﻦِ ﺍﺭْﺗَﻀَﻰ ﻣِﻦْ ﺭَﺳُﻮﻝٍ
Görünmeyen âlemleri bilen Odur. O hiç kimseyi gaybdan açıkça haberdar etmez. Ancak peygamberlerden bildirmek istediği müstesnâdır. (Cin Sûresi, 72:26-27)

(Osmanlıca Lem'alar sh: 84)

ﻭَﻟﺎَ ﺭَﻃْﺐٍ ﻭَﻟﺎَ ﻳَﺎﺑِﺲٍ ﺍِﻟﺎَّ ﻓِﻰ ﻛِﺘَﺎﺏٍ ﻣُﺒِﻴﻦٍ
Yaş ve kuru ne varsa ap açık bir kitapta yazılmıştır. (En'âm Sûresi, 6:59)

ﻓَﻤِﻨْﻬُﻢْ ﺷَﻘِﻰٌّ ﻭَ ﺳَﻌِﻴﺪٌ
O gün insanlardan şakîler ve saidler vardır. (Hûd Sûresi, 11:105)

ﻓَﺎﺳْﺘَﻘِﻢْ ﻛَﻤَﺎ ﺍُﻣِﺮْﺕَ
Emrolunduğun gibi dosdoğru ol. (Hûd Sûresi, 11:112)

ﺍِﺳْﺘَﻘِﻢْ ﻛَﻤَﺎ ﺍُﻣِﺮْﺕَ
Emrolunduğun gibi dosdoğru ol.

ﺍِﺳﺘَﻘِﻢْ
Dosdoğru ol.

ﺷَﻴَّﺒَﺘْﻨِﻰ ﺳُﻮﺭَﺓِ ﻫُﻮﺩٍ
Sure-i Hud beni ihtiyarlattı. (Tirmizî, Tefsîru Sûre 56:6.)

(Osmanlıca Lem'alar sh: 85)

ﻭَ ﺍَﻣَّﺎ ﺑِﻨِﻌْﻤَﺔِ ﺭَﺑِّﻚَ ﻓَﺤَﺪِّﺙْ
Rabbinin nimetini de yâd et. (Duhâ Sûresi, 93:11)

ﺍِﺳْﺘَﻘِﻢْ ﻛَﻤَﺎ ﺍُﻣِﺮْﺕَ
Emrolunduğun gibi dosdoğru ol.

ﺍِﻥَّ ﺣِﺰْﺏَ ﺍﻟﻠَّﻪ*ِ ﻫُﻢُ ﺍﻟْﻐَﺎﻟِﺒُﻮﻥَ
Şüphesiz Allah'a tâbi olan topluluk gerçek galiplerin tâ kendisidir. (Mâide Sûresi, 5:56)

(Osmanlıca Lem'alar sh: 86)

ﺗَﻮَﺳَّﻞْ ﺑِﻨَﺎ ﻓِﻰ ﻛُﻞِّ ﻫَﻮْﻝٍ ﻭَ ﺷِﺪَّﺓٍ ٭ ﺍَﻏِﻴﺜُﻚَ ﻓِﻰ ﺍْﻟﺎَﺷْﻴَﺎﺀِ ﺩَﻫْﺮًﺍ ﺑِﻬِﻤَّﺘِﻰ
Âhirzamanın fitnelerine yetişip düştüğün zaman, benim dua ve himmetimi kendine vesile ve şefaatçi yap. Her zaman her yerde, herşeyden himmetimle seni koruyacağım.

ﺗَﻮَﺳَّﻞْ ﺑِﻨَﺎ ﻓِﻰ ﻛُﻞِّ ﻫَﻮْﻝٍ ﻭَ ﺷِﺪَّﺓٍ
Her korku ve şiddet zamanında benim dua ve himmetimle bana yönel, beni vesile ve şefaatçi yap!

ﺍَﻏِﻴﺜُﻚَ ﻓِﻰ ﺍْﻟﺎَﺷْﻴَﺎﺀِ ﺩَﻫْﺮًﺍ ﺑِﻬِﻤَّﺘِﻰ
Her zaman, her yerde, her şeyden, himmetimle seni koruyacağım.

ﺍَﻏِﻴﺜُﻚَ ﻳَﺎ ﺳَﻌِﻴﺪ ﻓِﻰ ﺍْﻟﺎَﺷْﻴَﺎﺀِ ﺩَﻫْﺮًﺍ ﺑِﻬِﻤَّﺘِﻰ
Ey Said! Her zaman, her yerde, her şeyden, himmetimle seni koruyacağım.

ﻟﺎَ ﻳَﻌْﻠَﻢُ ﺍﻟْﻐَﻴْﺐَ ﺍِﻟﺎَّ ﺍﻟﻠَّﻪ*ُ
Gaybı hiç kimse bilemez; onu ancak Allah bilir. (Neml Sûresi, 27:65)

(Osmanlıca Lem'alar sh: 90)

ﺗَﻮَﺳَّﻞْ ﺑِﻨَﺎ ﻓِﻰ ﻛُﻞِّ ﻫَﻮْﻝٍ ﻭَﺷِﺪَّﺓٍ ٭ ﺍَﻏِﻴﺜُﻚَ ﻓِﻰ ﺍْﻟﺎَﺷْﻴَﺎﺀِ ﺩَﻫْﺮًﺍ ﺑِﻬِﻤَّﺘِﻰ
İlm-i cifirle mânâsı: "Yâ Said! Âhirzamanın fitnelerine yetişip düştüğün zaman, benim dua ve himmetimi kendine vesile ve şefaatçi yap. İnşaallah, senin herşeyinde ve her işinde uzun bir zamanda, yani tufûliyet zamanından, tâ ihtiyarlığın vaktinde işkenceli esaretine kadar, yani bin iki yüz doksan dörtten, tâ bin üç yüz kırk beş, belki altmış dörde, daha ziyade bir zamana kadar Allah'ın izniyle ve kuvvetiyle senin imdadına yetişeceğim."

ﺭَﺑَّﻨَﺎ ﻟﺎَ ﺗُﺆَﺍﺧِﺬْﻧَٓﺎ ﺍِﻥْ ﻧَﺴِﻴﻨَٓﺎ ﺍَﻭْ ﺍَﺧْﻄَﺎْﻧَﺎ
Ey Rabbimiz! Unutur veya hatâya düşer de bir kusur işlediysek bizi onunla hesaba çekme. (Bakara Sûresi, 2:286)

ﻟﺎَ ﺗَﺰَﺍﻝُ ﻃَﺎﺋِﻔَﺔٌ ﻣِﻦْ ﺍُﻣَّﺘِﻰ ﻇَﺎﻫِﺮِﻳﻦَ ﻋَﻠَﻰ ﺍﻟْﺤَﻖِّ ﺍِﻟَﻰ ﻗِﻴَﺎﻡِ ﺍﻟﺴَّﺎﻋَﺔِ
Ümmetimden bir taife kıyamet gününe kadar galibâne hak üzerine olacaktır. (Bu hadis-i şerif, hadîs kaynaklarında bu lâfızlarla rivayet edildiği gibi, aynı mânâyı ifade eden farklı lâfızlarla da rivayet edilmiştir. Buharî, İ'tisam: 10; Müslim, İman: 241, İmâre: 170, 173, 174; Ebu Davud, Fiten: 1; Tirmizî, Fiten: 21, 51; İbni Mâce, Mukaddime: 1, Fiten: 9; Müsned, 5:34, 269, 278, 279; el-Hâkim, el-Müstedrek, 4:449-450, 550.)

(Osmanlıca Lem'alar sh: 91)

ﻓَﺎِﻧَّﻚَ ﻣَﺤْﺮُﻭﺱٌ ﺑِﻌَﻴْﻦِ ﺍﻟْﻌِﻨَﺎﻳَﺔِ
Muhakkak ki, sen inayet-i İlâhiyenin hıfzındasın.

ﻓَﺎِﻧَّﻚَ ﻳَﺎ ﺳَﻌِﻴﺪُ ﻣَﺤْﺮُﻭﺱٌ ﺑِﻌَﻴْﻦِ ﺍﻟْﻌِﻨَﺎﻳَﺔِ
Ey Said! Muhakkak ki sen inayet-i İlâhiyenin hıfzındasın.

(Osmanlıca Lem'alar sh: 92)

ﻭَﻛُﻦْ ﻗَﺎﺩِﺭِﻯَّ ﺍﻟْﻮَﻗْﺖِ ِﻟﻠَّﻪ*ِ
Allah için, vaktin Abdülkadir'i ol.

ﻭَﻛُﻦْ ﻳَﺎ ﺳَﻌِﻴﺪ ﻛُﺮْﺩِﻯ
Ey Said-i Kürdî ol!

ﻭَﻛُﻦْ ﻳَﺎ ﻣُﺮِﻳﺪِﻯ ﻗَﺎﺩِﺭِﻯَّ ﺍﻟْﻮَﻗْﺖِ ِﻟﻠَّﻪ*ِ
Ey talebem, vaktin Abdülkadirîsi ol!

(Osmanlıca Lem'alar sh: 93)

ﻭَﻛُﻦْ ﻳَﺎ ﺳَﻌِﻴﺪِ ﻛُﺮْﺩِﻯ ﻗَﺎﺩِﺭِﻯَّ ﺍﻟْﻮَﻗْﺖِ
Ya Said-i Kürdî, vaktin Abdülkadir'i ol.

ﻭَﻛُﻦْ ﻳَﺎ ﻧُﻮﺭْﺳِﻰ ﻗَﺎﺩِﺭِﻯَّ ﺍﻟْﻮَﻗْﺖِ ِﻟﻠَّﻪ*ِ
Ya Nursî Allah için vaktin Abdülkadir'i ol

ﺍَﻟْﺤَﻤْﺪُ ِﻟﻠَّﻪ*ِ
Allah'a hamd olsun. (Fâtiha Sûresi, 1:2.)

ﻫَﺬَﺍ ﻣِﻦْ ﻓَﻀْﻞِ ﺭَﺑِّﻰ
Bu, Rabbimin fazlındandır. (Neml Sûresi, 27:40.)

(Osmanlıca Lem'alar sh: 94)

ﺑِﺎﺳْﻤِﻪِ ﺳُﺒْﺤَﺎﻧَﻪُ
Her türlü noksan sıfatlardan münezzeh olan yüce olan Allah'ın adıyla.

ﻭَ ﺍِﻥْ ﻣِﻦْ ﺷَﻲْﺀٍ ﺍِﻟﺎَّ ﻳُﺴَﺒِّﺢُ ﺑِﺤَﻤْﺪِﻩِ
Hiçbir şey yoktur ki Allah'ı hamd ile tesbih etmesin. (İsrâ Sûresi, 17:44)

"Ashab-ı Kütüb-i Sitte'den İmâm-ı Hâkim Müstedrekinde ve Ebû Dâvûd Kitâb-ı Sünen'de, Beyhakî Şuâb-ı Îmânda tahrîc buyurdukları:

ﺍِﻥَّ ﺍﻟﻠَّﻪ*َ ﻳَﺒْﻌَﺚُ ﻟِﻬَﺬِﻩِ ﺍْﻟﺎُﻣَّﺔِ ﻋَﻠَﻰ ﺭَﺍْﺱِ ﻛُﻞِّ ﻣِﺎَﺓِ ﺳَﻨَﺔٍ ﻣَﻦْ ﻳُﺠَﺪِّﺩُ ﻟَﻬَﺎ ﺩِﻳﻨَﻬَﺎ
Yani, "Her yüz senede Cenâb-ı Hak bir müceddid-i dîn gönderiyor." (Hakîm, Müstedrek, 4:522; Münavi, Feyzü'l-Kadir, 2:281, hadis no: 1845.)

(Osmanlıca Lem'alar sh: 116)

ﻟﺎَ ﺍِﻟَﻪَ ﺍِﻟﺎَّ ﺍﻟﻠَّﻪ*ُ ﺍﻟَّﺬِﻯ ﺩَﻝَّ ﻋَﻠَﻰ ﻭُﺟُﻮﺏِ ﻭُﺟُﻮﺩِﻩِ ﻓِﻰ ﻭَﺣْﺪَﺗِﻪِ ﻭَ ﻋَﻠَﻰ ﻏَﺎﻳَﺔِ ﻭُﺳْﻌَﺔِ ﺭَﺣْﻤَﺘِﻪِ ﻓِﻰ ﺳُﺮْﻋَﺔِ ﻓَﻌَّﺎﻟِﻴَّﺔِ ﻗُﺪْﺭَﺗِﻪِ ﺍﻟْﺠَﻮُّ ﺍﻟﺸَّﺎﻫِﺪُ ﺑِﻜَﻠِﻤَﺎﺕِ ﺍﻟﺴَّﺤَﺎﺏِ ﻭَﺍﻟﺮِّﻳَﺎﺡِ ﻭَﺍﻟﺮُّﻋُﻮﺩِ ﻭَﺍﻟْﺒُﺮُﻭﻕِ ﻭَﺍْﻟﺎَﻣْﻄَﺎﺭِ
Bulutlar, rüzgârlar, gök gürültüleri, şimşekler, yağmurlar kelimatının şahadetiyle vahdet içindeki vücub-u vücuduna ve nihayet derecede sür'atli faaliyet-i kudreti içindeki gayet derecedeki vüs'at-i rahmetine cevv-i semanın delâlet ettiği Allah'tan başka hiçbir ilâh yoktur.

ﻭَﻳُﺴَﺒِّﺢُ ﺍﻟﺮَّﻋْﺪُ ﺑِﺤَﻤْﺪِﻩِ
Gök gürültüsü hamd ederek tesbih eder. (Ra'd Sûresi: 13.)

ﺍَﻟﻠَّﻬُﻢَّ ﺍَﺳْﻘِﻨَﺎ ﻏَﻴْﺜًﺎ ﻣُﻐِﻴﺜًﺎ
Allah'ım, rahmetinle bereketlenmiş olan yağmurdan bize içir.

(Osmanlıca Lem'alar sh: 118)

ﺍَﻟﻠَّﻬُﻢَّ ﺍَﺳْﻘِﻨَﺎ ﻏَﻴْﺜًﺎ ﻣُﻐِﻴﺜًﺎ
Allah'ım, rahmetinle bereketlenmiş olan yağmurdan bize içir.

[SUB](Osmanlıca Lem'alar sh: 119)[/SUB]
 

Ahmet.1

Well-known member
Osmanlıca Dokuzuncu Lem'a

Bu Lem'a, 1932'de Barla'da telif edilmiştir.

ﺑِﺎﺳْﻤِﻪِ ﺳُﺒْﺤَﺎﻧَﻪُ
Her türlü noksan sıfatlardan münezzeh yüce olan Allah'ın adıyla.

ﻭَ ﺍِﻥْ ﻣِﻦْ ﺷَﻲْﺀٍ ﺍِﻟﺎَّ ﻳُﺴَﺒِّﺢُ ﺑِﺤَﻤْﺪِﻩِ

Hiçbir şey yoktur ki Allah'ı hamd ile tesbih etmesin. (İsrâ Sûresi, 17:44)

ﺍَﻟﺴَّﻠﺎَﻡُ ﻋَﻠَﻴْﻜُﻢْ ﻭَ ﺭَﺣْﻤَﺔُ ﺍﻟﻠَّﻪ*ِ ﻭَ ﺑَﺮَﻛَﺎﺗُﻪُ
Allah'ın selâmı, rahmeti ve bereketi, üzerinize olsun.

(Osmanlıca Lem'alar sh: 120)

ﺩَﺍﺩِ ﺣَﻖْ ﺭَﺍ ﻗَﺎﺑِﻠِﻴَّﺖْ ﺷَﺮْﻁْ ﻧِﺴْﺖْ
Allah vergisi için kabiliyet şart değildir.

(Osmanlıca Lem'alar sh: 123)

ﻟﺎَ ﻣَﻮْﺟُﻮﺩَ ﺍِﻟﺎَّ ﻫُﻮ
Ondan başka hiçbir mevcut yoktur.

ﺣَﻘَﺎﺋِﻖُ ﺍْﻟﺎَﺷْﻴَﺎﺀِ ﺛَﺎﺑِﺘَﺔٌ
Varlıkların sabit birer hakikati vardır. (Ömer en-Nesefî, el-Akâid, 1)

(Osmanlıca Lem'alar sh: 124)

ﻫَﻤَﻪ ﺍَﺯْ ﺍُﻭﺳﺖْ ، ﻫَﻤَﻪ ﺍﻭﺳﺖ
Yâni, "Her şey O değil, belki herşey Ondandır."

ﺣَﻘَﺎﺋِﻖُ ﺍْﻟﺎَﺷْﻴَﺎﺀِ ﺛَﺎﺑِﺘَﺔٌ
Varlıkların sabit birer hakikati vardır. (Ömer en-Nesefî, el-Akâid, 1)

(Osmanlıca Lem'alar sh: 125)

ﻟﺎَ ﻳَﻌْﻠَﻢُ ﺍﻟْﻐَﻴْﺐَ ﺍِﻟﺎَّ ﺍﻟﻠَّﻪ*ُ
Gaybı yalnız Allah bilir. (Neml Sûresi, 21:65; Tirmizi, Sevâbü'l-Kur'ân: 1; Dârimî, Fedâilü'l-Kur'ân: 21)

(Osmanlıca Lem'alar sh: 126)

ﺍِﻥَّ ﻣَﺜَﻞَ ﻋِﻴﺴَﻰ ﻋِﻨﺪَ ﺍﻟﻠَّﻪ*ِ ﻛَﻤَﺜَﻞِ ﺍَﺩَﻡَ
Allah katında Îsâ'nın misali Âdem'in misali gibidir. (Âl-i İmrân Sûresi, 3:59)

(Osmanlıca Lem'alar sh: 127)

ﺍِﻥَّ ﻣَﺜَﻞَ ﻋِﻴﺴَﻰ ﻋِﻨﺪَ ﺍﻟﻠَّﻪ*ِ ﻛَﻤَﺜَﻞِ ﺍَﺩَﻡَ
Allah katında Îsâ'nın misali Âdem'in misali gibidir. (Âl-i İmrân Sûresi, 3:59)

(Osmanlıca Lem'alar sh: 130)

ﻟﺎَ ﻣَﻮْﺟُﻮﺩَ ﺍِﻟﺎَّ ﻫُﻮ
Ondan başka hiçbir mevcut yoktur.

(Osmanlıca Lem'alar sh: 131)

ﻟﺎَ ﻣُﺸَﺎﺣَﺔَ ﻓِﻰ ﺍﻟﺘَّﻤْﺜِﻴﻞِ
Temsilde tartışma olmaz.

(Osmanlıca Lem'alar sh: 133)

ﺍَﻟﻠَّﻬُﻢَّ ﺍَﺭِﻧَﺎ ﺍﻟْﺤَﻖَّ ﺣَﻘًّﺎ ﻭَ ﺍﺭْﺯُﻗْﻨَﺎ ﺍِﺗِّﺒَﺎﻋَﻪُ
Allah'ım! Bize hakkı hak olarak göster ve ona ittiba etmekle bizi rızıklandır.

ﺳُﺒْﺤَﺎﻧَﻚَ ﻟﺎَ ﻋِﻠْﻢَ ﻟَﻨَﺎ ﺍِﻟﺎَّ ﻣَﺎ ﻋَﻠَّﻤْﺘَﻨَﺎ ﺍِﻧَّﻚَ ﺍَﻧْﺖَ ﺍﻟْﻌَﻠِﻴﻢُ ﺍﻟْﺤَﻜِﻴﻢُ
Seni her türlü noksandan tenzih ederiz. Senin bize öğrettiğinden başka bilgimiz yoktur. Sen herşeyi hakkıyla bilir, her işi hikmetle yaparsın. (Bakara Sûresi, 2:32)

(Lem'alar sh: 40)
 

Ahmet.1

Well-known member
Onuncu Lem'a-Şefkat Tokatları Risalesi

Bu Lem'a, 1932'de Barla'da telif edilmiştir.

ﺑِﺴْﻢِ ﺍﻟﻠَّﻪِ ﺍﻟﺮَّﺣْﻤَﻦِ ﺍﻟﺮَّﺣِﻴﻢِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah'ın adıyla

ﻳَﻮْﻡَ ﺗَﺠِﺪُ ﻛُﻞُّ ﻧَﻔْﺲٍ ﻣَﺎ ﻋَﻤِﻠَﺖْ ﻣِﻦْ ﺧَﻴْﺮٍ ﻣُﺤْﻀَﺮًﺍ ﻭَﻣَﺎ ﻋَﻤِﻠَﺖْ ﻣِﻦْ ﺳُٓﻮﺀٍ ﺗَﻮَﺩُّ ﻟَﻮْ ﺍَﻥَّ ﺑَﻴْﻨَﻬَﺎ ﻭَﺑَﻴْﻨَﻪُٓ ﺍَﻣَﺪًﺍ ﺑَﻌِﻴﺪًﺍ ﻭَﻳُﺤَﺬِّﺭُﻛُﻢُ ﺍﻟﻠَّﻪُ ﻧَﻔْﺴَﻪُ ﻭَﺍﻟﻠَّﻪُ ﺭَﺅُﻑٌ ﺑِﺎﻟْﻌِﺒَﺎﺩِ
Herkes hayır olarak ne işlemiş, kötülük olarak ne işlemişse, kıyamet gününde hepsini önünde hazır bulur. O zaman ister ki, işlediği kötülüklerle kendisi arasında büyük bir mesafe bulunsun. Allah, sizi kendisinden gelecek bir azaptan sakındırıyor. Çünkü Allah kullarına çok şefkatlidir. (Âl-i İmrân Sûresi, 3:30)

(Lem'alar sh: 47)

ﺍَﻟﻈُّﻠْﻢُ ﻟﺎَ ﻳَﺪُﻭﻡُ ﻭَﺍﻟْﻜُﻔْﺮُ ﻳَﺪُﻭﻡُ
Zulüm devam etmez, küfür devam eder. (El-Münâvî, Feyzu'l-Kadîr: 2:107)

(Lem'alar sh: 48)

ﺍَﻟﺪُّﻧْﻴَﺎ ﺳِﺠْﻦُ ﺍﻟْﻤُﺆْﻣِﻦِ ﻭَﺟَﻨَّﺔُ ﺍﻟْﻜَﺎﻓِﺮِ
Dünya mü'minin zindanı, kâfirin Cennetidir. (Müslim, Zühd: 1; Tirmizî, Zühd: 16; İbni Mâce, Zühd: 3; Müsned, 2:197, 323, 389, 485)

ﺳُﺒْﺤَﺎﻧَﻚَ ﻟﺎَ ﻋِﻠْﻢَ ﻟَﻨَٓﺎ ﺍِﻟﺎَّ ﻣَﺎ ﻋَﻠَّﻤْﺘَﻨَٓﺎ ﺍِﻧَّﻚَ ﺍَﻧْﺖَ ﺍﻟْﻌَﻠِﻴﻢُ ﺍﻟْﺤَﻜِﻴﻢُ
Seni her türlü noksandan tenzih ederiz. Senin bize öğrettiğinden başka bilgimiz yoktur. Muhakkak ki ilmi ve hikmeti herşeyi kuşatan Sensin. (Bakara Sûresi, 2:32)

(Lem'alar sh: 49)
 

Ahmet.1

Well-known member
Onbirinci Lem'a - Mirkat-üs Sünne Risalesi

Bu Lem'a, 1933'de Barla'da telif edilmiştir.

ﺑِﺴْﻢِ ﺍﻟﻠَّﻪِ ﺍﻟﺮَّﺣْﻤَﻦِ ﺍﻟﺮَّﺣِﻴﻢِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah'ın adıyla

ﻟَﻘَﺪْ ﺟَٓﺎﺀَﻛُﻢْ ﺭَﺳُﻮﻝٌ ﻣِﻦْ ﺍَﻧْﻔُﺴِﻜُﻢْ ﻋَﺰِﻳﺰٌ ﻋَﻠَﻴْﻪِ ﻣَﺎ ﻋَﻨِﺘُّﻢْ ﺣَﺮِﻳﺺٌ ﻋَﻠَﻴْﻜُﻢْ ﺑِﺎﻟْﻤُﺆْﻣِﻨِﻴﻦَ ﺭَﺅُﻑٌ ﺭَﺣِﻴﻢٌ
Size kendi içinizden öyle bir peygamber geldi ki, sizin sıkıntıya uğramanız ona pek ağır gelir. O size çok düşkün, mü'minlere çok şefkatli, çok merhametlidir. (Tevbe Sûresi, 9:128)

ﻓَﺎِﻥْ ﺗَﻮَﻟَّﻮْﺍ ﻓَﻘُﻞْ ﺣَﺴْﺒِﻰَ ﺍﻟﻠَّﻪُ ﻟﺎَٓ ﺍِﻟَﻪَ ﺍِﻟﺎَّ ﻫُﻮَ ﻋَﻠَﻴْﻪِ ﺗَﻮَﻛَّﻠْﺖُ ﻭَﻫُﻮَ ﺭَﺏُّ ﺍﻟْﻌَﺮْﺵِ ﺍﻟْﻌَﻈِﻴﻢِ
Eğer senden yüz çevirecek olurlarsa de ki: Allah bana yeter. Ondan başka ibadete lâyık hiçbir ilâh yoktur. Ben Ona tevekkül ettim. Yüce Arşın Rabbi de Odur. (Tevbe Sûresi, 9:129)

ﻗُﻞْ ﺍِﻥْ ﻛُﻨْﺘُﻢْ ﺗُﺤِﺒُّﻮﻥَ ﺍﻟﻠَّﻪَ ﻓَﺎﺗَّﺒِﻌُﻮﻧِﻰ ﻳُﺤْﺒِﺒْﻜُﻢُ ﺍﻟﻠَّﻪُ
De ki: Eğer Allah'ı seviyorsanız bana uyun ki Allah da sizi sevsin. (Âl-i İmrân Sûresi, 3:31)

ﻣَﻦْ ﺗَﻤَﺴَّﻚَ ﺑِﺴُﻨَّﺘِﻰ ﻋِﻨْﺪَ ﻓَﺴَﺎﺩِ ﺍُﻣَّﺘِﻰ ﻓَﻠَﻪُ ﺍَﺟْﺮُ ﻣِﺎَﺓِ ﺷَﻬِﻴﺪٍ
"Fesad-ı ümmetim zamanında kim benim sünnetime temessük etse, yüz şehidin ecrini, sevabını kazanabilir." (Müsnedü'l-Firdevs, 4:198; Cem'ü'l-Fevaid, 1:29; Feyzü'l-Kadîr, hadis no: 9:171; Fethu'l-Kebir, 3:353.)

(Lem'alar sh: 51)

ﺍَﻟْﻤَﻮْﺕُ ﺣَﻖٌّ
Ölüm gerçektir. (bk. Ahmed b. Muhammed, Kitâbü Usûli'd-Dîn 1:213; el-Kınnevcî, Katfü's-semer fî Beyânî Akîdeti Ehli'l-eser: 1:121)

ﻓَﺎِﻥْ ﺗَﻮَﻟَّﻮْﺍ
Eğer senden yüz çevirecek olurlarsa. (Tevbe Sûresi, 9:129)

ﻓَﺎِﻥْ ﺗَﻮَﻟَّﻮْﺍ ﻓَﻘُﻞْ ﺣَﺴْﺒِﻰَ ﺍﻟﻠَّﻪُ ﻟﺎَٓ ﺍِﻟَﻪَ ﺍِﻟﺎَّ ﻫُﻮَ ﻋَﻠَﻴْﻪِ ﺗَﻮَﻛَّﻠْﺖُ ﻭَﻫُﻮَ ﺭَﺏُّ ﺍﻟْﻌَﺮْﺵِ ﺍﻟْﻌَﻈِﻴﻢِ
Eğer senden yüz çevirecek olurlarsa de ki: Allah bana yeter. Ondan başka ibadete lâyık hiçbir ilâh yoktur. Ben Ona tevekkül ettim. Yüce Arşın Rabbi de Odur. (Tevbe Sûresi, 9:129)

(Lem'alar sh: 52)

ﻗُﻞْ ﺍِﻥْ ﻛُﻨْﺘُﻢْ ﺗُﺤِﺒُّﻮﻥَ ﺍﻟﻠَّﻪَ ﻓَﺎﺗَّﺒِﻌُﻮﻧِﻰ ﻳُﺤْﺒِﺒْﻜُﻢُ ﺍﻟﻠَّﻪُ
De ki: Eğer Allah'ı seviyorsanız bana uyun ki Allah da sizi sevsin. (Âl-i İmrân Sûresi, 3:31)

(Lem'alar sh: 53)

ﻛُﻞُّ ﺑِﺪْﻋَﺔٍ ﺿَﻠﺎَﻟَﺔٌ ﻭَﻛُﻞُّ ﺿَﻠﺎَﻟَﺔٍ ﻓِﻰ ﺍﻟﻨَّﺎﺭِ
Her bid'at dalâlettir ve her dalâlet Cehennem ateşindedir. (Müslim, Cum'a: 43; Ebû Dâvud, Sünnet: 5; Nesâî, Î'deyn: 22; İbn-i Mâce, Mukaddime: 6, 1; Dârimî, Mukaddime: 16, 23; Müsned, 3:310, 371, 4:126, 127)

ﺍَﻟْﻴَﻮْﻡَ ﺍَﻛْﻤَﻠْﺖُ ﻟَﻜُﻢْ ﺩِﻳﻨَﻜُﻢْ
Bugün sizin için dininizi kemâle erdirdim. (Mâide Sûresi, 5:3)

(Lem'alar sh: 54)

ﺍَﺩَّﺑَﻨِﻰ ﺭَﺑِّﻰ ﻓَﺎَﺣْﺴَﻦَ ﺗَﺎْﺩِﻳﺒِﻰ
"Rabbim bana edebi, güzel bir surette ihsan etmiş, edeblendirmiş." (Aclûni, Keşfü'l-Hafa, 1:10; Münavi, Feyzü'l-Kadîr, 1:224.)

ﺑِﻰ ﺍَﺩَﺏْ ﻣَﺤْﺮُﻭﻡْ ﺑَﺎﺷَﺪْ ﺍَﺯْ ﻟُﻄْﻒِ ﺭَﺏْ
Edepsiz, Allah'ın lütfundan mahrum kalır.

(Lem'alar sh: 55)

ﻓَﺎِﻥْ ﺗَﻮَﻟَّﻮْﺍ ﻓَﻘُﻞْ ﺣَﺴْﺒِﻰَ ﺍﻟﻠَّﻪُ
Eğer senden yüz çevirecek olurlarsa de ki: Allah bana yeter. (Tevbe Sûresi, 9:129)

ﻟَﻘَﺪْ ﺟَٓﺎﺀَﻛُﻢْ ﺭَﺳُﻮﻝٌ
Size kendi içinizden öyle bir peygamber geldi ki... (Tevbe Sûresi, 9:128)

ﻓَﺎِﻥْ ﺗَﻮَﻟَّﻮْﺍ
Eğer (senden) yüz çevirecek olurlarsa. (Tevbe Sûresi, 9:129)

(Lem'alar sh: 56)

ﺍَﻟْﻴَﻮْﻡَ ﺍَﻛْﻤَﻠْﺖُ ﻟَﻜُﻢْ ﺩِﻳﻨَﻜُﻢْ
Bugün sizin için dininizi kemâle erdirdim. (Mâide Sûresi, 5:3)

ﺍَﻟﻠَّﻬُﻢَّ ﺍﺭْﺯُﻗْﻨَﺎ ﺍِﺗِّﺒَﺎﻉَ ﺍﻟﺴُّﻨَّﺔِ ﺍﻟﺴَّﻨِﻴَّﺔِ
Allahım bize Sünnet-i Seniyyeye ittiba etmeyi nasip et.

ﺭَﺑَّﻨَٓﺎ ﺍَﻣَﻨَّﺎ ﺑِﻤَٓﺎ ﺍَﻧْﺰَﻟْﺖَ ﻭَﺍﺗَّﺒَﻌْﻨَﺎ ﺍﻟﺮَّﺳُﻮﻝَ ﻓَﺎﻛْﺘُﺒْﻨَﺎ ﻣَﻊَ ﺍﻟﺸَّﺎﻫِﺪِﻳﻦَ
Ey Rabbimiz! Biz indirdiğin kitaba inandık ve peygambere uyduk. Sen de bizi, Senin birliğine ve peygamberinin doğruluğuna şahitlik edenlerle beraber yaz. (Âl-i İmrân Sûresi, 3:53)

(Lem'alar sh: 57)

ﻗُﻞْ ﺍِﻥْ ﻛُﻨْﺘُﻢْ ﺗُﺤِﺒُّﻮﻥَ ﺍﻟﻠَّﻪَ ﻓَﺎﺗَّﺒِﻌُﻮﻧِﻰ ﻳُﺤْﺒِﺒْﻜُﻢُ ﺍﻟﻠَّﻪُ
De ki: Eğer Allah'ı seviyorsanız bana uyun ki Allah da sizi sevsin. (Âl-i İmrân Sûresi, 3:31)

(Lem'alar sh: 58)

ﺍَﻟْﺎِﻧْﺴَﺎﻥُ ﻋَﺒِﻴﺪُ ﺍْﻟﺎِﺣْﺴَﺎﻥِ
İnsan iyilik ve ihsanın kölesidir. (Ebû Nuaym, Hilyetü'l-Evliyâ: 4:121; el-Beyhakî, Şuabü'l-îman: 1:381; Hatîb el-Bağdâdî, Târîhu Bağdâd 4:276, 7:346; el-Hakîm et-Tirmizî, Nevâdiru'l-Usûl 1:149)

(Lem'alar sh: 60)

ﻭَﺍِﻧَّﻚَ ﻟَﻌَﻠَﻰ ﺧُﻠُﻖٍ ﻋَﻈِﻴﻢٍ
Hiç şüphesiz Sen pek büyük bir ahlâk üzerindesin. (Kalem Sûresi, 68:4)

ﺧُﻠُﻘُﻪُ ﺍﻟْﻘُﺮْﺍَﻥْ
Onun ahlâkı Kur'andır. (Müslim, Salâtü'l-Müsâfirîn: 139; Ebû Dâvud, Tatavvu': 26; Nesâi, Tetavvu': 2; Müsned, 6:54, 91, 163, 188, 216; el-Münâvî, Feyzü'l-Kadîr, 5:110; İbni Hibban, Sahih, 1:345, 4:112.)

ﻓَﺎﺳْﺘَﻘِﻢْ ﻛَﻤَٓﺎ ﺍُﻣِﺮْﺕَ
Emrolunduğun gibi dos doğru ol. (Hûd Sûresi, 11:112)

ﺍَﻟْﻌَﺎﺭِﻑُ ﺗَﻜْﻔِﻴﻪِ ﺍْﻟﺎِﺷَﺎﺭَﺓُ
Arif olana bir işaret yeter.

(Lem'alar sh: 61)

ﺍَﻟﻠَّﻬُﻢَّ ﺻَﻞِّ ﻋَﻠَﻰ ﺟَﺎﻣِﻊِ ﻣَﻜَﺎﺭِﻡِ ﺍْﻟﺎَﺧْﻠﺎَﻕِ ﻭَ ﻣَﻈْﻬَﺮِ ﺳِﺮِّ ﴿ﻭَ ﺍِﻧَّﻚَ ﻟَﻌَﻠَﻰ ﺧُﻠُﻖٍ ﻋَﻈِﻴﻢٍ﴾
Allahım! "Şüphesiz sen pek büyük bir ahlâk üzeresin" sırrına mazhar olarak en üstün meziyetleri kendisinde toplayan ve "Ümmetimin fesadı zamanında benim sünnetime yapışana yüz şehid ecri vardır" buyuran Zâta salât et.

ﺍَﻟَّﺬِﻯ ﻗَﺎﻝَ : ﻣَﻦْ ﺗَﻤَﺴَّﻚَ ﺑِﺴُﻨَّﺘِﻰ ﻋِﻨْﺪَ ﻓَﺴَﺎﺩِ ﺍُﻣَّﺘِﻰ ﻓَﻠَﻪُ ﺍَﺟْﺮُ ﻣِﺎَﺓِ ﺷَﻬِﻴﺪٍ ٭ ﺍَﻟْﺤَﻤْﺪُ ﻟِﻠَّﻪِ ﺍﻟَّﺬِﻯ ﻫَﺪَﻳﻨَﺎ ﻟِﻬَﺬَﺍ ﻭَ ﻣَﺎ ﻛُﻨَّﺎ ﻟِﻨَﻬْﺘَﺪِﻯَ ﻟَﻮْ ﻟﺎَٓ ﺍَﻥْ ﻫَﺪَﻳﻨَﺎ ﺍﻟﻠَّﻪُ ﻟَﻘَﺪْ ﺟَﺎﺋَﺖْ ﺭُﺳُﻞُ ﺭَﺑِّﻨَﺎ ﺑِﺎﻟْﺤَﻖِّ
Dediler: Bizi buna eriştiren Allah'a hamd olsun; yoksa Allah hidayet etmeseydi, biz kendiliğimizden buna erişemezdik. Gerçekten Rabbimizin peygamberleri bize hakkı getirdiler. (A'râf Sûresi, 7:43)

ﺳُﺒْﺤَﺎﻧَﻚَ ﻟﺎَ ﻋِﻠْﻢَ ﻟَﻨَٓﺎ ﺍِﻟﺎَّ ﻣَﺎ ﻋَﻠَّﻤْﺘَﻨَٓﺎ ﺍِﻧَّﻚَ ﺍَﻧْﺖَ ﺍﻟْﻌَﻠِﻴﻢُ ﺍﻟْﺤَﻜِﻴﻢُ
Seni her türlü noksandan tenzih ederiz. Senin bize öğrettiğinden başka bilgimiz yoktur. Muhakkak ki ilmi ve hikmeti her şeyi kuşatan Sensin. (Bakara Sûresi, 2:32)

(Lem'alar sh: 62)
 

Ahmet.1

Well-known member
Onikinci Lem'a

Bu Lem'a, 1934'de Barla'da telif edilmiştir.

ﺑِﺎﺳْﻤِﻪِ ﺳُﺒْﺤَﺎﻧَﻪُ
Her türlü noksan sıfatlardan yüce olan Allah'ın adıyla.

ﻭَﺍِﻥْ ﻣِﻦْ ﺷَﻲْﺀٍ ﺍِﻟﺎَّ ﻳُﺴَﺒِّﺢُ ﺑِﺤَﻤْﺪِﻩِ
Hiçbir şey yoktur ki Allah'ı hamd ile tesbih etmesin. (İsrâ Sûresi, 17:44)

ﺍَﻟﺴَّﻠﺎَﻡُ ﻋَﻠَﻴْﻜُﻢْ ﻭَ ﻋَﻠَﻰ ﺍِﺧْﻮَﺍﻧِﻜُﻢْ ﻭَ ﺭَﺣْﻤَﺔُ ﺍﻟﻠَّﻪِ ﻭَ ﺑَﺮَﻛَﺎﺗُﻪُ
Selâm, Allah'ın rahmeti ve bereketi sizin ve kardeşlerinizin üzerine olsun.

ﻭَﻛَﺎَﻳِّﻦْ ﻣِﻦْ ﺩَٓﺍﺑَّﺔٍ ﻟﺎَ ﺗَﺤْﻤِﻞُ ﺭِﺯْﻗَﻬَﺎ ﺍَﻟﻠَّﻪُ ﻳَﺮْﺯُﻗُﻬَﺎ ﻭَﺍِﻳَّﺎﻛُﻢْ
Yeryüzünde yürüyen ve kendi rızkını yüklenemeyen nice canlı vardır. Onları da sizi de rızıklandıran Allahtır. (Ankebût Sûresi, 29:60)

ﺍِﻥَّ ﺍﻟﻠَّﻪَ ﻫُﻮَ ﺍﻟﺮَّﺯَّﺍﻕُ ﺫُﻭ ﺍﻟْﻘُﻮَّﺓِ ﺍﻟْﻤَﺘِﻴﻦُ
Şüphesiz ki rızık veren, mutlak kudret ve kuvvet sahibi olan, ancak Allah'tır. (Zâriyat Sûresi, 51:58)

(Lem'alar sh: 64)

ﺍَﻟﻠَّﻪُ ﺍﻟَّﺬِﻯ ﺧَﻠَﻖَ ﺳَﺒْﻊَ ﺳَﻤَﻮَﺍﺕٍ ﻭَﻣِﻦَ ﺍْﻟﺎَﺭْﺽِ ﻣِﺜْﻠَﻬُﻦَّ
O Allah ki, yedi göğü yarattı ve yeryüzünü de onlar gibi yarattı. (Talâk Sûresi, 65:12)

(Lem'alar sh: 66)

ﺗُﺴَﺒِّﺢُ ﻟَﻪُ ﺍﻟﺴَّﻤَﻮَﺍﺕُ ﺍﻟﺴَّﺒْﻊُ ﻭَﺍْﻟﺎَﺭْﺽُ ﻭَﻣَﻦْ ﻓِﻴﻬِﻦَّ
Yedi gök ve yer ve içindekiler Onu tesbih eder. (İsrâ Sûresi, 17:44)

ﺛُﻢَّ ﺍﺳْﺘَﻮَٓﻯ ﺍِﻟَﻰ ﺍﻟﺴَّﻤَٓﺎﺀِ ﻓَﺴَﻮَّﻳﻬُﻦَّ ﺳَﺒْﻊَ ﺳَﻤَﻮَﺍﺕٍ ﻭَﻫُﻮَ ﺑِﻜُﻞِّ ﺷَﻲْﺀٍ ﻋَﻠِﻴﻢٌ
Sonra iradesini semâya yöneltti ve gökleri yedi tabaka olarak tanzim etti. O herşeyi hakkıyla bilendir. (Bakara Sûresi, 2:29)

(Lem'alar sh: 67)

ﺍَﻟﺴَّﻤَٓﺎﺀُ ﻣَﻮْﺝٌ ﻣَﻜْﻔُﻮﻑٌ
Yani: "Sema, emvacı karardade olmuş bir denizdir." (Müsned, 2:370; Tirmizî, 58. Surenin tefsiri: 1; Heysemî, Mecmaü'z-Zevaid, 8:132.)

(Lem'alar sh: 68)

ﻓَﺴَﻮَّﻳﻬُﻦَّ ﺳَﺒْﻊَ ﺳَﻤَﻮَﺍﺕٍ
Gökleri yedi kat olarak tanzim etti. (Bakara Sûresi, 2:29)

(Lem'alar sh: 69)

ﺍَﻟﻠَّﻬُﻢَّ ﺻَﻞِّ ﻋَﻠَﻰ ﺷَﻤْﺲِ ﺳَﻤَٓﺎﺀِ ﺍﻟﺮِّﺳَﺎﻟَﺔِ ﻭَ ﻗَﻤَﺮِ ﻓَﻠَﻚِ ﺍﻟﻨُّﺒُﻮَّﺓِ ﻭَ ﻋَﻠَٓﻰ ﺍَﻟِﻪِ ﻭَ ﺻَﺤْﺒِﻪِ ﻧُﺠُﻮﻡِ ﺍﻟْﻬُﺪَﻯ ﻟِﻤَﻦِ ﺍﻫْﺘَﺪَﻯ
Allahım! Risalet semâsının güneşi ve nübüvvet feleğinin ayı olan Zât ile, doğru yola erişenlerin hidayet yıldızları olan âl ve ashabına salât et.

ﺳُﺒْﺤَﺎﻧَﻚَ ﻟﺎَ ﻋِﻠْﻢَ ﻟَﻨَٓﺎ ﺍِﻟﺎَّ ﻣَﺎ ﻋَﻠَّﻤْﺘَﻨَٓﺎ ﺍِﻧَّﻚَ ﺍَﻧْﺖَ ﺍﻟْﻌَﻠِﻴﻢُ ﺍﻟْﺤَﻜِﻴﻢُ
Seni her türlü noksandan tenzih ederiz. Senin bize öğrettiğinden başka bilgimiz yoktur. Muhakkak ki Sen, ilmi ve hikmeti herşeyi kuşatan Alîm-i Hakîmsin. (Bakara Sûresi, 2:32)

ﺍَﻟﻠَّﻬُﻢَّ ﻳَﺎ ﺭَﺏَّ ﺍﻟﺴَّﻤَﻮَﺍﺕِ ﻭَ ﺍْﻟﺎَﺭْﺽِ ﺯَﻳِّﻦْ ﻗُﻠُﻮﺏَ ﻛَﺎﺗِﺐِ ﻫَﺬِﻩِ ﺍﻟﺮِّﺳَﺎﻟَﺔِ ﻭَ ﺭُﻓَﻘَٓﺎﺋِﻪِ ﺑِﻨُﺠُﻮﻡِ ﺣَﻘَٓﺎﺋِﻖِ ﺍﻟْﻘُﺮْﺍَﻥِ ﻭَ ﺍْﻟﺎِﻳﻤَﺎﻥِ ﺍَﻣِﻴﻦَ
Ey göklerin ve yerin Rabbi olan Allahım! Bu risalenin kâtibi ile arkadaşlarının kalblerini Kur'ân hakikatlerinin yıldızlarıyla süslendir. Âmin.

(Lem'alar sh: 70)
 

Ahmet.1

Well-known member
Onüçüncü Lem'a

Bu Lem'a, 1929-1934 yılları arasında Barla'da telif edilmiştir.

ﺍَﻋُﻮﺫُ ﺑِﺎﻟﻠَّﻪِ ﻣِﻦَ ﺍﻟﺸَّﻴْﻄَﺎﻥِ ﺍﻟﺮَّﺟِﻴﻢِ
Kovulmuş şeytanın şerrinden Allah'a sığınırım.

ﺑِﺴْﻢِ ﺍﻟﻠَّﻪِ ﺍﻟﺮَّﺣْﻤَﻦِ ﺍﻟﺮَّﺣِﻴﻢِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah'ın adıyla

ﻭَﻗُﻞْ ﺭَﺏِّ ﺍَﻋُﻮﺫُ ﺑِﻚَ ﻣِﻦْ ﻫَﻤَﺰَﺍﺕِ ﺍﻟﺸَّﻴَﺎﻃِﻴﻦِ ٭ ﻭَﺍَﻋُﻮﺫُ ﺑِﻚَ ﺭَﺏِّ ﺍَﻥْ ﻳَﺤْﻀُﺮُﻭﻥِ
De ki: Ey Rabbim, şeytanların vesveselerinden Sana sığınırım. Onların yanımda bulunmalarından da, ey Rabbim, Sana sığınırım. (Mü'minûn Sûresi, 23:97-98)

ﺍَﻟﺘَّﺨْﺮِﻳﺐُ ﺍَﺳْﻬَﻞْ
Tahrip çok kolaydır, daha kolaydır.

(Lem'alar sh: 71)

ﻭَﺍﻟْﻌَﺎﻗِﺒَﺔُ ﻟِﻠْﻤُﺘَّﻘِﻴﻦَ
Gerçek iyi sonuç takvâ sahiplerinindir. (A'râf Sûresi, 1:128)

(Lem'alar sh: 73)

ﺍِﻥَّ ﻛَﻴْﺪَ ﺍﻟﺸَّﻴْﻄَﺎﻥِ ﻛَﺎﻥَ ﺿَﻌِﻴﻔًﺎ
Muhakkak ki şeytanın tuzağı pek zayıftır. (Nisâ Sûresi, 4:76)

(Lem'alar sh: 74)

ﺑِﺴْﻢِ ﺍﻟﻠَّﻪِ ﺍﻟﺮَّﺣْﻤَﻦِ ﺍﻟﺮَّﺣِﻴﻢِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah'ın adıyla.

ﻓَﺎﺳْﺘَﻌِﺬْ
Sığın. (A'râf Sûresi, 7:200; Nahl Sûresi, 16:98; Mü'min Sûresi, 40:56; Fussilet Sûresi, 41:36)

ﺍَﻋُﻮﺫُ ﺑِﺎﻟﻠَّﻪِ ﻣِﻦَ ﺍﻟﺸَّﻴْﻄَﺎﻥِ ﺍﻟﺮَّﺟِﻴﻢِ
Kovulmuş şeytanın şerrinden Allah'a sığınırım.

ﻫَﺮْﭼِﻪ ﺑَﺎﺩْ ﺍَﺑَﺎﺩْ
Her ne olursa olsun.

(Lem'alar sh: 75)

ﺍِﻥَّ ﺍْﻟﺎِﻣْﻜَﺎﻥَ ﺍﻟﺬَّﺍﺗِﻰَّ ﻟﺎَ ﻳُﻨَﺎﻓِﻰ ﺍﻟْﻴَﻘِﻴﻦَ ﺍْﻟﻌِﻠْﻤِﻰَّ
İmkân-ı zatî, yakîn-î ilmîye aykırı değildir. (bk. el-Gazâlî, el-Menhûl: s.122; el-Müceddidî, Kavâidü'l-fıkh: s.11, 143)

ﻟﺎَ ﻋِﺒْﺮَﺓَ ﻟِﻠْﺎِﺣْﺘِﻤَﺎﻝِ ﺍﻟْﻐَﻴْﺮِ ﺍﻟﻨَّﺎﺷِﻰﺀِ ﻋَﻦْ ﺩَﻟِﻴﻞٍ
Yani: "Bir emareden gelmeyen bir ihtimal-i zâtî ise, bir imkân-ı zihnî olmaz ki, şübhe verip, ehemmiyeti olsun."

(Lem'alar sh: 76)

ﻭَ ﺑِﺎﻟْﻘَﺪَﺭِ ﺧَﻴْﺮِﻩِ ﻭَ ﺷَﺮِّﻩِ
Başa gelen ister hayır olsun ister şer olsun kadere her yönüyle inanmak.

(Lem'alar sh: 78)

ﺍَﻟْﻌَﺪَﻡُ ﻟﺎَ ﻳُﺜْﺒَﺖُ
Yokluk ispat edilemez.

(Lem'alar sh: 79)

ﺇِﻳﻤَﺎﻥِ ﺑِﺎْﻟﺎَ ﺧِﺮَﺓِ
Ahirete iman...

(Lem'alar sh: 83)

ﺗَﻜَﺎﺩُ ﺗَﻤَﻴَّﺰُ ﻣِﻦَ ﺍﻟْﻐَﻴْﻆِ
Neredeyse öfkeden parçalanacak! (Mülk Sûresi, 61:8)

(Lem'alar sh: 85)

ﺍَﻟْﺤَﻖُّ ﻳَﻌْﻠُﻮ ﻭَﻟﺎَ ﻳُﻌْﻠَﻰ ﻋَﻠَﻴْﻪِ
Hak daima üstün gelir; ona karşı galebe edilmez. (Keşfü'l-Hafa, 1:127, hadis no: 362.)

(Lem'alar sh: 86)

ﻭَﺍﻟْﻌَﺎﻗِﺒَﺔُ ﻟِﻠْﻤُﺘَّﻘِﻴﻦَ
Gerçek sonuç takvâ sahiplerinindir. (A'râf Sûresi, 1:128)

ﺍَﻟْﺤَﻖُّ ﻳَﻌْﻠُﻮ ﻭَﻟﺎَ ﻳُﻌْﻠَﻰ ﻋَﻠَﻴْﻪِ
Hak daima üstün gelir; hakka galebe edilmez.

ﻓَﻤَﺎ ﺑَﻜَﺖْ ﻋَﻠَﻴْﻬِﻢُ ﺍﻟﺴَّﻤَٓﺎﺀُ ﻭَ ﺍْﻟﺎَﺭْﺽُ
Gök ve yer onlara ağlamadı. (Duhân Sûresi, 44:29)

(Lem'alar sh: 88)

ﻭَ ﻋَﻴْﻦُ ﺍﻟﺮِّﺿَﺎ ﻋَﻦْ ﻛُﻞِّ ﻋَﻴْﺐٍ ﻛَﻠِﻴﻠَﺔٌ
Kabullenen ve rıza gözüyle bakan hiçbir kusur göremez. (İbni Asâkir, Târîhu Dimaşk: 33:219; 36:319; el-Gazâlî, İhyâu Ulûmi'd-Dîn: 3:36; el-Kalkaşendî, Subhu'l-a'şâ: 9:196)

ﻭَﻣَٓﺎ ﺍُﺑَﺮِّﺉُ ﻧَﻔْﺴِﻰ ﺍِﻥَّ ﺍﻟﻨَّﻔْﺲَ َﻟﺎَﻣَّﺎﺭَﺓٌ ﺑِﺎﻟﺴُّٓﻮﺀِ ﺍِﻟﺎَّ ﻣَﺎ ﺭَﺣِﻢَ ﺭَﺑِّﻰ
Ben nefsimi temize çıkarmam. Çünkü nefis daima kötülüğe sevk eder -ancak Rabbim merhamet ederse o başka. (Yûsuf Sûresi, 12:53)

(Lem'alar sh: 89)

ﺍَﻋُﻮﺫُ ﺑِﺎﻟﻠَّﻪِ ﻣِﻦَ ﺍﻟﺸَّﻴْﻄَﺎﻥِ ﺍﻟﺮَّﺟِﻴﻢِ
Kovulmuş şeytanın şerrinden Allah'a sığınırım.

ﺍَﺳْﺘَﻌِﻴﺬُ ﺑِﺎﻟﻠَّﻪِ ﺑِﺴْﻢِ ﺍﻟﻠَّﻪِ ﺍﻟﺮَّﺣْﻤَﻦِ ﺍﻟﺮَّﺣِﻴﻢِ
Allah'a sığınırım.. Rahmân ve Rahîm olan Allah'ın adıyla..

ﻗُﻞْ ﺍَﻋُﻮﺫُ ﺑِﺮَﺏِّ ﺍﻟﻨَّﺎﺱِ ٭ ﻣَﻠِﻚِ ﺍﻟﻨَّﺎﺱِ ٭ ﺍِﻟَﻪِ ﺍﻟﻨَّﺎﺱِ ٭ ﻣِﻦْ ﺷَﺮِّ ﺍﻟْﻮَﺳْﻮَﺍﺱِ ﺍﻟْﺨَﻨَّﺎﺱِ ٭ ﺍﻟَّﺬِﻯ ﻳُﻮَﺳْﻮِﺱُ ﻓِﻰ ﺻُﺪُﻭﺭِ ﺍﻟﻨَّﺎﺱِ ٭ ﻣِﻦَ ﺍﻟْﺠِﻨَّﺔِ ﻭَ ﺍﻟﻨَّﺎﺱِ ٭
De ki: Sığınırım insanların Rabbine, insanların Melikine, insanların İlâhına; insanların kalbine sinsice vesvese verenin şerrinden; cinlerden ve insanlardan olan şeytanların şerrinden. (Nâs Sûresi, 114:1-6)

ﺳُﺒْﺤَﺎﻧَﻚَ ﻟﺎَ ﻋِﻠْﻢَ ﻟَﻨَٓﺎ ﺍِﻟﺎَّ ﻣَﺎ ﻋَﻠَّﻤْﺘَﻨَٓﺎ ﺍِﻧَّﻚَ ﺍَﻧْﺖَ ﺍﻟْﻌَﻠِﻴﻢُ ﺍﻟْﺤَﻜِﻴﻢُ
Seni her türlü noksandan tenzih ederiz. Senin bize öğrettiğinden başka bilgimiz yoktur. Muhakkak ki ilmi ve hikmeti herşeyi kuşatan Sensin. (Bakara Sûresi, 2:32)

ﻭَ ﻗُﻞْ ﺭَﺏِّ ﺍَﻋُﻮﺫُ ﺑِﻚَ ﻣِﻦْ ﻫَﻤَﺰَﺍﺕِ ﺍﻟﺸَّﻴَﺎﻃِﻴﻦِ ٭ ﻭَﺍَﻋُﻮﺫُ ﺑِﻚَ ﺭَﺏِّ ﺍَﻥْ ﻳَﺤْﻀُﺮُﻭﻥِ
De ki: Ey Rabbim, şeytanların vesveselerinden Sana sığınırım. Onların yanımda bulunmalarından da, yâ Rabbi, Sana sığınırım. (Mü'minûn Sûresi, 23:97-98)

(Lem'alar sh: 90)
 

Ahmet.1

Well-known member
Ondördüncü Lem'a

Bu Lem'a, 1934'de Barla'da telif edilmiştir.

ﺑِﺎﺳْﻤِﻪِ ﺳُﺒْﺤَﺎﻧَﻪُ
Her türlü noksan sıfatlardan münezzeh olan yüce olan Allah'ın adıyla.

ﻭَﺍِﻥْ ﻣِﻦْ ﺷَﻲْﺀٍ ﺍِﻟﺎَّ ﻳُﺴَﺒِّﺢُ ﺑِﺤَﻤْﺪِﻩِ
Hiçbir şey yoktur ki Allah'ı hamd ile tesbih etmesin. (İsrâ Sûresi, 17:44)

ﺍَﻟﺴَّﻠﺎَﻡُ ﻋَﻠَﻴْﻜُﻢْ ﻭَ ﺭَﺣْﻤَﺔُ ﺍﻟﻠَّﻪِ ﻭَ ﺑَﺮَﻛَﺎﺗُﻪُ
Allah'ın selâmı, rahmeti ve bereketi üzerinize olsun.

ﻋَﻠَﻰ ﺍﻟﺜَّﻮْﺭِ ﻭَﺍﻟْﺤُﻮﺕِ
Öküz ve balık üzerindedir.

ﻋَﻠَﻰ ﺍﻟﺜَّﻮْﺭِ
Öküz üzerinde

ﻋَﻠَﻰ ﺍﻟْﺤُﻮﺕِ
Balık üzerinde

(Lem'alar sh: 92)

ﻭَﺍﻟْﻌِﻠْﻢُ ﻋِﻨْﺪَ ﺍﻟﻠَّﻪِ
Gerçek ilim ancak Allah katındadır.

ﺍَﻟْﺎَﺭْﺽُ ﻋَﻠَﻰ ﺍﻟﺜَّﻮْﺭِ ﻭَﺍﻟْﺤُﻮﺕِ
Dünya, öküz ve balığın üzerindedir. (bk. Hâkim, el-Müstedrek: 4:636; el-Münzirî, et-Terğib ve't-terhîb: 4:257; el-Heysemî, Mecmeu'z-Zevâid: 8:131; İbnü'l-Cevzî, el-Muntazam: 1:172)

ﻋَﻠَﻰ ﺍﻟﺴَّﻴْﻒِ ﻭَ ﺍﻟْﻘَﻠَﻢِ
Kılıç ve kalem üzerinde.

(Lem'alar sh: 93)

ﺍَﻟْﺎَﺭْﺽُ ﻋَﻠَﻰ ﺍﻟﺜَّﻮْﺭِ ﻭَﺍﻟْﺤُﻮﺕِ
Dünya, öküz ve balığın üzerindedir. (bk. Hâkim, el-Müstedrek: 4:636; el-Münzirî, et-Terğib ve't-terhîb: 4:257; el-Heysemî, Mecmeu'z-Zevâid: 8:131; İbnü'l-Cevzî, el-Muntazam: 1:172)

ﻋَﻠَﻰ ﺍﻟﺜَّﻮْﺭِ
Öküz üzerinde

ﻋَﻠَﻰ ﺍﻟْﺤُﻮﺕِ
Balık üzerinde

(Lem'alar sh: 94)

ﻋَﻠَﻰ ﺍﻟﺜَّﻮْﺭِ ﻭَﺍﻟْﺤُﻮﺕِ
Öküz ve balık üzerindedir.

ﻭَﺍﻟﻠَّﻪُ ﺍَﻋْﻠَﻢُ ﺑِﺎﻟﺼَّﻮَﺍﺏِ
Doğrusunu ancak Allah bilir.

ﺭَﺑَّﻨَﺎ ﻟﺎَ ﺗُﺆَﺍﺧِﺬْﻧَٓﺎ ﺍِﻥْ ﻧَﺴِﻴﻨَٓﺎ ﺍَﻭْ ﺍَﺧْﻄَﺎْﻧَﺎ
Ey Rabbimiz, unutur veya hataya düşer de bir kusur işlersek bizi onunla hesaba çekme. (Bakara Sûresi, 2:286)

ﺳُﺒْﺤَﺎﻧَﻚَ ﻟﺎَ ﻋِﻠْﻢَ ﻟَﻨَٓﺎ ﺍِﻟﺎَّ ﻣَﺎ ﻋَﻠَّﻤْﺘَﻨَٓﺎ ﺍِﻧَّﻚَ ﺍَﻧْﺖَ ﺍﻟْﻌَﻠِﻴﻢُ ﺍﻟْﺤَﻜِﻴﻢُ
Seni her türlü noksandan tenzih ederiz. Senin bize öğrettiğinden başka bilgimiz yoktur. Muhakkak ki ilmi ve hikmeti herşeyi kuşatan Sensin. (Bakara Sûresi, 2:32)

ﻟِﻴُﺬْﻫِﺐَ ﻋَﻨْﻜُﻢُ ﺍﻟﺮِّﺟْﺲَ ﺍَﻫْﻞَ ﺍﻟْﺒَﻴْﺖِ ﻭَﻳُﻄَﻬِّﺮَﻛُﻢْ ﺗَﻄْﻬِﻴﺮًﺍ
Tâ ki, ey Peygamber ailesi, Allah günahlarınızı giderip sizi tertemiz yapsın. (Ahzâb Sûresi, 33:33)

(Lem'alar sh: 95)

ﺍِﻧِّٓﻰ ﺍُﻋِﻴﺬُﻫَﺎ ﺑِﻚَ ﻭَﺫُﺭِّﻳَّﺘَﻬَﺎ ﻣِﻦَ ﺍﻟﺸَّﻴْﻄَﺎﻥِ ﺍﻟﺮَّﺟِﻴﻢِ
Onun ve neslinin, kovulmuş şeytanın şerrinden korunması için Sana sığındım. (Âl-i İmrân Sûresi, 3:36)

ﺍَﻟﻠَّﻬُﻢَّ ﺻَﻞِّ ﻋَﻠَﻰ ﺳَﻴِّﺪِﻧَﺎ ﻣُﺤَﻤَّﺪٍ ﻭَﻋَﻠَٓﻰ ﺍَﻟِﻪِ ﺍﻟﻄَّﻴِّﺒِﻴﻦَ ﺍﻟﻄَّﺎﻫِﺮِﻳﻦَ ﺍْﻟﺎَﺑْﺮَﺍﺭِ ﻭَﻋَﻠَٓﻰ ﺍَﺻْﺤَﺎﺑِﻪِ ﺍﻟْﻤُﺠَﺎﻫِﺪِﻳﻦَ ﺍﻟْﻤُﻜْﺮَﻣِﻴﻦَ ﺍْﻟﺎَﺧْﻴَﺎﺭِ ﺍَﻣِﻴﻦَ
Allahım! Efendimiz Muhammed'e, onun iyi ve temiz ve iyilik sahibi olan nesline ve mücahid ve ikrama mazhar ve hayırlı zâtlar olan Ashabına salât et. Âmin.

(Lem'alar sh: 96)
 

Ahmet.1

Well-known member
Ondördüncü Lem'anın İkinci Makamı

ﺑِﺴْﻢِ ﺍﻟﻠَّﻪِ ﺍﻟﺮَّﺣْﻤَﻦِ ﺍﻟﺮَّﺣِﻴﻢِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah'ın adıyla

ﻗَﺎﻟَﺖْ ﻳَٓﺎ ﺍَﻳُّﻬَﺎ ﺍْﻟَﻤَﻠَﺆُﺍ ﺍِﻧِّٓﻰ ﺍُﻟْﻘِﻰَ ﺍِﻟَﻰَّ ﻛِﺘَﺎﺏٌ ﻛَﺮِﻳﻢٌ ٭ ﺍِﻧَّﻪُ ﻣِﻦْ ﺳُﻠَﻴْﻤَﻦَ ﻭَ ﺍِﻧَّﻪُ ﺑِﺴْﻢِ ﺍﻟﻠَّﻪِ ﺍﻟﺮَّﺣْﻤَﻦِ ﺍﻟﺮَّﺣِﻴﻢِ
Belkıs, 'Ey kavmimin ileri gelenleri,' dedi. 'Bana mühim bir mektup bırakıldı. Bu mektup Süleyman'dan geliyor ve Rahmân ve Rahîm olan Allah'ın adıyla başlıyor. (Neml Sûresi, 21:29-30)

(Lem'alar sh: 97)

ﺑِﺴْﻢِ ﺍﻟﻠَّﻪِ ﺍﻟﺮَّﺣْﻤَﻦِ ﺍﻟﺮَّﺣِﻴﻢِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah'ın adıyla

ﻭَﻟِﻠَّﻪِ ﺍﻟْﻤَﺜَﻞُ ﺍْﻟﺎَﻋْﻠَﻰ
En yüce meseller Allah'ındır. (Nahl Sûresi, 16:60)

(Lem'alar sh: 98)

ﺑِﺴْﻢِ ﺍﻟﻠَّﻪِ ﺍﻟﺮَّﺣْﻤَﻦِ ﺍﻟﺮَّﺣِﻴﻢِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah'ın adıyla

(Lem'alar sh: 99)

ﺑِﺴْﻢِ ﺍﻟﻠَّﻪِ ﺍﻟﺮَّﺣْﻤَﻦِ ﺍﻟﺮَّﺣِﻴﻢِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah'ın adıyla

ﺍِﻳَّﺎﻙَ ﻧَﻌْﺒُﺪُ
Ancak Sana kulluk ederiz. (Fâtiha Sûresi, 1:5)

ﺍِﻳَّﺎﻙَ ﻧَﻌْﺒُﺪُ ﻭَ ﺍِﻳَّﺎﻙَ ﻧَﺴْﺘَﻌِﻴﻦُ
Ancak Sana kulluk eder ve ancak Senden yardım dileriz. (Fâtiha Sûresi, 1:5)

(Lem'alar sh: 100)

ﻭَﻣِﻦْ ﺍَﻳَﺎﺗِﻪِ ﺧَﻠْﻖُ ﺍﻟﺴَّﻤَﻮَﺍﺕِ ﻭَﺍْﻟﺎَﺭْﺽِ ﻭَﺍﺧْﺘِﻠﺎَﻑُ ﺍَﻟْﺴِﻨَﺘِﻜُﻢْ ﻭَ ﺍَﻟْﻮَﺍﻧِﻜُﻢْ
Göklerin ve yerin yaratılışı ile dillerinizin ve renklerinizin farklılığı da Onun âyetlerindendir. (Rum Sûresi, 30:22)

ﺍِﻳَّﺎﻙَ ﻧَﻌْﺒُﺪُ ﻭَﺍِﻳَّﺎﻙَ ﻧَﺴْﺘَﻌِﻴﻦُ
Ancak Sana kulluk eder ve ancak Senden yardım dileriz. (Fâtiha Sûresi, 1:5)

ﺑِﺴْﻢِ ﺍﻟﻠَّﻪِ ﺍﻟﺮَّﺣْﻤَﻦِ ﺍﻟﺮَّﺣِﻴﻢِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah'ın adıyla

ﺍِﻥَّ ﺍﻟﻠَّﻪَ ﺧَﻠَﻖَ ﺍْﻟﺎِﻧْﺴَﺎﻥَ ﻋَﻠَﻰ ﺻُﻮﺭَﺓِ ﺍﻟﺮَّﺣْﻤَﻦِ
Muhakkak ki Allah, insanı Rahmân suretinde yaratmıştır. (Buharî, İsti'zân: 1; Müslim, Birr: 115, Cennet: 28; Müsned, 2:244, 251, 315, 323, 434, 463, 519)

"Cenab-ı hak hakkında suret muhal olmasından suretten murad, sirettir, ahlâktır ve sıfattır."

(Lem'alar sh: 101)

ﻟَﻴْﺲَ ﻛَﻤِﺜْﻠِﻪِ ﺷَﻰْﺀٌ ﻭَﻫُﻮَ ﺍﻟﺴَّﻤِﻴﻊُ ﺍﻟْﺒَﺼِﻴﺮُ
Onun benzeri hiçbir şey yoktur. O herşeyi hakkıyla işitir, herşeyi hakkıyla görür. (Şûrâ Sûresi, 42:11)

ﻭَﻟَﻪُ ﺍﻟْﻤَﺜَﻞُ ﺍْﻟﺎَﻋْﻠَﻰ ﻓِﻰ ﺍﻟﺴَّﻤَﻮَﺍﺕِ ﻭَﺍْﻟﺎَﺭْﺽِ ﻭَﻫُﻮَ ﺍﻟْﻌَﺰِﻳﺰُ ﺍﻟْﺤَﻜِﻴﻢُ
Göklerde ve yerde tecellî eden en yüce sıfatlar Onundur. Onun kudreti herşeye galiptir; Onun hikmeti herşeyi kuşatır. (Rum Sûresi, 30:27)

ﺍَﻟﻠَّﻬُﻢَّ ﻳَﺎ ﺭَﺣْﻤَﻦُ ﻳَﺎ ﺭَﺣِﻴﻢُ ﺑِﺤَﻖِّ ﺑِﺴْﻢِ ﺍﻟﻠَّﻪِ ﺍﻟﺮَّﺣْﻤَﻦِ ﺍﻟﺮَّﺣِﻴﻢِ ﺍِﺭْﺣَﻤْﻨَﺎ ﻛَﻤَﺎ ﻳَﻠِﻴﻖُ ﺑِﺮَﺣِﻴﻤِﻴَّﺘِﻚَ ﻭَ ﻓَﻬِّﻤْﻨَٓﺎ ﺍَﺳْﺮَﺍﺭَ ﺑِﺴْﻢِ ﺍﻟﻠَّﻪِ ﺍﻟﺮَّﺣْﻤَﻦِ ﺍﻟﺮَّﺣِﻴﻢِ ﻛَﻤَﺎ ﻳَﻠِﻴﻖُ ﺑِﺮَﺣْﻤَﺎﻧِﻴَّﺘِﻚَ ﺍَﻣِﻴﻦَ
Ey Rahmân ve Rahîm olan Allahım! "Bismillâhirrahmânirrahîm"in hakkı için, Rahîmiyetine yaraşır şekilde bize merhamet et ve Rahmâniyetine yaraşır şekilde, bize "Bismillâhirrahmânirrahîm"in sırlarını anlamayı temin et.

(Lem'alar sh: 102)

ﺑِﺴْﻢِ ﺍﻟﻠَّﻪِ ﺍﻟﺮَّﺣْﻤَﻦِ ﺍﻟﺮَّﺣِﻴﻢِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah'ın adıyla

ﺍَﻟﻠَّﻬُﻢَّ ﺑِﺤَﻖِّ ﺍَﺳْﺮَﺍﺭِ ﺑِﺴْﻢِ ﺍﻟﻠَّﻪِ ﺍﻟﺮَّﺣْﻤَﻦِ ﺍﻟﺮَّﺣِﻴﻢِ ﺻَﻞِّ ﻭَ ﺳَﻠِّﻢْ ﻋَﻠَﻰ ﻣَﻦْ ﺍَﺭْﺳَﻠْﺘَﻪُ ﺭَﺣْﻤَﺔً ﻟِﻠْﻌَﺎﻟَﻤِﻴﻦَ ﻛَﻤَﺎ ﻳَﻠِﻴﻖُ ﺑِﺮَﺣْﻤَﺘِﻚَ ﻭَ ﺑِﺤُﺮْﻣَﺘِﻪِ ﻭَ ﻋَﻠَٓﻰ ﺍَﻟِﻪِ ﻭَ ﺍَﺻْﺤَﺎﺑِﻪِ ﺍَﺟْﻤَﻌِﻴﻦَ ﻭَ ﺍﺭْﺣَﻤْﻨَﺎ ﺭَﺣْﻤَﺔً ﺗُﻐْﻨِﻴﻨَﺎ ﺑِﻬَﺎ ﻋَﻦْ ﺭَﺣْﻤَﺔِ ﻣَﻦْ ﺳِﻮَﺍﻙَ ﻣِﻦْ ﺧَﻠْﻘِﻚَ ﺍَﻣِﻴﻦَ
Allahım! "Bismillâhirrahmânirrahîm"in sırlarının hakkı için, âlemlere rahmet olarak gönderdiğin Zâta ve bütün âl ve ashabına, Senin rahmetine ve Onun hürmetine yaraşır bir şekilde salât ve selâm et. Bize de, Senden gayrı, Senin mahlûkatından hiç kimsenin merhametine muhtaç olmayacağımız bir rahmetle merhamet et.

ﺳُﺒْﺤَﺎﻧَﻚَ ﻟﺎَ ﻋِﻠْﻢَ ﻟَﻨَٓﺎ ﺍِﻟﺎَّ ﻣَﺎ ﻋَﻠَّﻤْﺘَﻨَٓﺎ ﺍِﻧَّﻚَ ﺍَﻧْﺖَ ﺍﻟْﻌَﻠِﻴﻢُ ﺍﻟْﺤَﻜِﻴﻢُ
Seni her türlü noksandan tenzih ederiz. Senin bize öğrettiğinden başka bilgimiz yoktur. Muhakkak ki Sen, ilmi ve hikmeti herşeyi kuşatan Alîm-i Hakîmsin. (Bakara Sûresi, 2:32)

(Lem'alar sh: 103)
 

Ahmet.1

Well-known member
Onbeşinci Lem'a

Risale-i Nur Külliyatının Sözler, Mektubat ve Ondördüncü Lem'aya kadar olan kısmının fihristesidir. Her kısmın fihristesi, yani Sözler kısmının fihristesi, Sözler Mecmuasında bulunduğundan, Mektubat ve Lem'aların da kendilerine ait fihristeleri o mecmuaların âhirlerine ilhak edildiğinden burada yazılmadı.
 
Üst