ﻣُﺮِﻳﺪِﻯ ﺍِﺫَﺍ ﻣَﺎ ﻛَﺎﻥَ ﺷَﺮْﻗًﺎ ﻭَ ﻣَﻐْﺮِﺑًﺎ ٭ ﺍَﻏِﺜْﻪُ ﺍِﺫَﺍ ﻣَﺎ ﺳَﺎﺭَ ﻓِﻰ ﺍَﻯِّ ﺑَﻠْﺪَﺓٍ
Müridim şark ve garbın ne zaman neresinde bulunsa; hangi beldeye seyr ü seyahate mecbur olsa havl ve kuvvet-i Rabbanî ile ona imdat ve istimdat ederim.
İlm-i cifirle mânâsı:
"O Gavs'ın müridi olan Said el-Kürdî, Rusya'da esaretle Asya'nın şark-ı şimalîsinde ve ehl-i bid'anın eliyle Asya'nın garbına nefyolunarak kaldığı miktarca ve Sibirya taraflarından firar edip fevkalâde çok bilâdı seyr ü seyahat etmeye mecbur olduğu zaman, Allah'ın izniyle, havl ve kuvvet-i Rabbânî ile ona imdat etmişim ve istimdadına yetişmişim."
ﻓَﻴَﺎ ﻣُﻨْﺸِﺪًﺍ ﻧَﻈْﻤِﻰ ﻓَﻘُﻠْﻪُ ﻭَﻟﺎَ ﺗَﺨَﻒْ ٭ ﻓَﺎِﻧَّﻚَ ﻣَﺤْﺮُﻭﺱٌ ﺑِﻌَﻴْﻦِ ﺍﻟْﻌِﻨَﺎﻳَﺔِ
Benim nazmımı, yani meslek ve meşrebimi ve mücahedatımı gösteren makalâtımı söyle, korkma! Muhakkak ki sen inayet-i İlâhiyenin hıfzındasın.
İlm-i cifirle mânâsı:
"Bediüzzaman Molla Said" namıyla yâd olunan ve evrad-ı muntazamasını okuyan müridine der ki: "Benim nazmımı, yani meslek ve meşrebimi ve mücahedatımı gösteren makalâtımı söyle. Yani, nazmımdan murad, senin risalelerin ve Sözlerin ve Mektubatındır."
ﻓَﻘُﻠْﻪُ ﻭَ ﻟﺎَ ﺗَﺨَﻒْ
"Bin üç yüz otuz ikide o Sözler ile mücahedeye başla. Sen inayet-i İlâhiyenin hıfzındasın."
ﻣُﻨْﺸِﺪًﺍ
Okuyan, söyleyen..
ﻧَﻈْﻤِﻰ
Söylediklerimi, şiir şeklinde söylediklerimi.
ﻓَﻘُﻠْﻪُ ﻭَ ﻟﺎَ ﺗَﺨَﻒْ
Onu söyle korkma.
(Osmanlıca Lem'alar sh: 73)
ﺍَﻧَﺎ ﻟِﻤُﺮِﻳﺪِﻯ ﺣَﺎﻓِﻈًﺎ
Allah'ın izniyle ve havl-i kuvvetiyle müridimin muhafızıyım.
(Osmanlıca Lem'alar sh: 74)
ﻭَﺍَﺣْﺮُﺳُﻪُ ﻓِﻰ ﻛُﻞِّ ﺷَﺮٍّ ﻭَ ﻓِﺘْﻨَﺔٍ
O fitne ve belâ asrının her şer ve fitnesinden, Allah'ın izniyle ve havl-i kuvvetiyle onun muhafızıyım.
ﻣُﺮِﻳﺪِﻯ ﺍِﺫَﺍ ﻣَﺎ ﻛَﺎﻥَ ﺷَﺮْﻗًﺎ ﻭَ ﻣَﻐْﺮِﺑًﺎ ٭ ﺍَﻏِﺜْﻪُ ﺍِﺫَﺍ ﻣَﺎ ﺳَﺎﺭَ ﻓِﻰ ﺍَﻯِّ ﺑَﻠْﺪَﺓٍ
Doğuda, batıda ve hangi beldede olursa olsun, Allah'ın izniyle ve kuvvetiyle müridimin imdadına yetişirim.
ﺍِﺫَﺍ ﻣَﺎ ﻛَﺎﻥَ ﻣُﺮِﻳﺪِﻯ ﺍَﺳِﻴﺮًﺍ ﻓِﻰ ﺷَﺮْﻕٍ
Müridim, şarkta (doğuda, Rusya'da) esarette olduğu zaman...
(Osmanlıca Lem'alar sh: 75)
ﻣَﺎ ﻛَﺎﻥَ ﻣُﺮِﻳﺪِﻯ ﺍَﺳِﻴﺮًﺍ ﻓِﻰ ﺷَﺮْﻕٍ
Batıda iken.
(Osmanlıca Lem'alar sh: 76)
ﺗَﻌِﻴﺶُ ﺳَﻌِﻴﺪًﺍ
Geçiminde de mes'ud olacaksın.
ﺻَﺎﺩِﻗًﺎ ﺑِﻤُﺤَﺒَّﺘِﻰ
Benim muhabbetimde de sâdık olacaksın.
(Osmanlıca Lem'alar sh: 77)
"Şeyh Sa'di-i Şirâzî'nin Bostan'ından"
ﻧِﮕَﺮْ ﺗَﺎ ﮔُﻠِﺴْﺘَﺎﻥ ﻣَﻌْﻨَﺎ ﺷُﮕُﻔْﺖ ﺑَﺮُﻭ ﻫِﻴﭻْ ﺑُﻠْﺒُﻞْ ﭼُﻨِﻴﻦْ ﺧُﻮﺵْ ﻧَﮕُﻔْﺖ ﻋَﺠَﺐْ ﮔَﺮْ ﺑِﻤِﻴﺮَﺩْ ﭼُﻨِﻴﻦْ ﺑُﻠْﺒُﻠﻰ ﻛِﻪ ﺍَﺯْ ﺍُﺳْﺘُﺨَﻮﺍﻧَﺶْ ﻧَﺮُﻭﻳَﺪْ ﮔُﻠِﻰ
Meâli: Yani, "Gel, bak, güller bağı şeklinde hakikat gülleri açılmış. Böyle hakikat bahçesinde hiçbir bülbül, böyle şirin, hoş nağme etmemiştir. Nasıl oluyor ki, böyle bir bülbül öldükten sonra onun kemiklerinden güller açılmasın."
(Osmanlıca Lem'alar sh: 78)
ﺑِﺴْﻢِ ﺍﻟﻠَّﻪ*ِ ﺍﻟﺮَّﺣْﻤَﻦِ ﺍﻟﺮَّﺣِﻴﻢِ
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla.
ﻓَﻤُﺮِﻳﺪِﻯ ﺍِﺫَﺍ ﺩَﻋَﺎﻧِﻰ ﺑِﺸَﺮْﻕٍ ﺍَﻭْ ﺑِﻐَﺮْﺏٍ ﺍَﻭْ ﻏَﺎﺭٍ ﻓِﻰ ﺑَﺤْﺮِ ﻃَﺎﻣِﻰ ﺍَﻏِﺜْﻪُ
"Garpta beni çağırdığı vakit onun imdadına yetişeceğim." Müridim, şarkta veya garpta, yahut mağarada, ya da çoşkun denizde beni çağırdığı zaman onun imdadına yetişeceğim.
ﻓَﻤُﺮِﻳﺪِﻯ
Müridim
ﺍِﺫَﺍ
...ı zaman.
ﺩَﻋَﺎﻧِﻰ ﺑِﻐَﺮْﺏٍ
Batıda beni çağırdı.
(Osmanlıca Lem'alar sh: 79)
Mecmuatü'l-Ahzab'ın ikinci cildinin 319'uncu sahifesinde Hazret-i Gavs'ın "Virdü'l-İşâ" namındaki münâcâtında şu fıkra var.
ﺍِﻟَﻰ ﺳَﺎﺣِﻞِ ﺍﻟﺴَّﻠﺎَﻣَﺔِ ﻫُﻮَ ﺍﻟﺴَّﻌِﻴﺪُ ﺍﻟْﻤُﻘَﺮَّﺏُ
Kurtuluşa eren ve başkasını da selâmet sahiline ulaştıran kimse, Allah'ın kendine yakın kıldığı mutlu (sâîd) kimsedir.
ﻭَ ﺫُﻭ ﺍﻟْﻬَﻠﺎَﻙِ ﻫُﻮَ ﺍﻟﺸَّﻘِﻰُّ ﺍﻟْﻤُﺒَﻌَّﺪُ ﻭَ ﺍﻟْﻤُﻌَﺬَّﺏُ
Helâk olanlar ise, Allah'ın hayırdan uzaklaştırdığı azaba atılacak olan bedbaht (şakî) kimselerdir.
ﻓَﻤِﻨْﻬُﻢْ ﺷَﻘِﻰٌّ ﻭَ ﺳَﻌِﻴﺪٌ
O gün onlardan bedbaht (şakî) da, mutlu (saîd) olan da vardır. (Hûd Sûresi, 11:105)
ﻓَﻤِﻨْﻬُﻢْ ﺷَﻘِﻰٌّ
Onlardan bedbaht (şakî) olan.
ﻓَﺎﻟْﻮَﺍﺻِﻞُ
"Sözleriyle selâmete isal edici" Kurtuluşa eren ve başkasını da selâmet sahiline ulaştıran
ﺍَﻟْﻤُﻘَﺮَّﺏ
Allah'ın kendine yakın kıldığı mutlu (saîd) kimse
ﺍَﻟْﺤَﻤْﺪُ ﻟِﻠَّﻪِ ﻫَﺬَﺍ ﻣِﻦْ ﻓَﻀْﻞِ ﺭَﺑِّﻰ
Allah'a hamd olsun ki bu Rabbimin fazlındandır.
(Osmanlıca Lem'alar sh: 80)
ﺗَﻌِﻴﺶُ ﺳَﻌِﻴﺪًﺍ
İzzetli ve mes'ud yaşarsın.
ﺫُﻭ ﺍﻟْﻬَﻠﺎَﻙِ ﻫُﻮَ ﺍﻟﺸَّﻘِﻰُّ ﺍﻟْﻤُﺒَﻌَّﺪُ
Helâk olanlar ise, Allah'ın hayırdan uzaklaştırdığı azaba atılacak olan bedbaht (şakî) kimselerdir.
ﻓَﺎﻟْﻮَﺍﺻِﻞُ ﺍِﻟَﻰ ﺳَﺎﺣِﻞِ ﺍﻟﺴَّﻠﺎَﻣَﺔِ
Kurtuluşa eren ve başkasını da selâmet sahiline ulaştıran kimse, Allah'ın kendine yakın kıldığı mutlu (sâîd) kimsedir.
ﺫُﻭ ﺍﻟْﻬَﻠﺎَﻙِ ﻫُﻮَ ﺍﻟﺸَّﻘِﻰُّ ﺍﻟْﻤُﺒَﻌَّﺪُ ﻭَ ﺍﻟْﻤُﻌَﺬَّﺏُ
Helâk olanlar ise, Allah'ın hayırdan uzaklaştırdığı azaba atılacak olan bedbaht (şakî) kimselerdir.
(Osmanlıca Lem'alar sh: 81)
ﻭِﺭْﺩُ ﺍﻟْﻌِﺸَﺎﺀِ
İ'şa (yatsı vakti) virdi.
Bu münacat ve dua, Şeyh Ahmed Ziyaeddin-i Gümüşhanevî'nin üç ciltlik bir duâ mecmuası olan Mecmuat-ul Ahzab eserinde geçmektedir. Bu vird, Hz. Abdulkadir-i Geylani'ye aittir. Mecmuatü'l-Ahzab'ın ikinci cildindedir.
(Osmanlıca Lem'alar sh: 83)
ﻟﺎَ ﻳَﻌْﻠَﻢُ ﺍﻟْﻐَﻴْﺐَ ﺍِﻟﺎَّ ﺍﻟﻠَّﻪ*ُ
Gaybı hiç kimse bilemez; onu ancak Allah bilir. (Neml Sûresi, 27:65)
ﻋَﺎﻟِﻢُ ﺍﻟْﻐَﻴْﺐِ ﻓَﻠﺎَ ﻳُﻈْﻬِﺮُ ﻋَﻠَﻰ ﻏَﻴْﺒِﻪِ ﺍَﺣَﺪًﺍ ﺍِﻟﺎَّ ﻣَﻦِ ﺍﺭْﺗَﻀَﻰ ﻣِﻦْ ﺭَﺳُﻮﻝٍ
Görünmeyen âlemleri bilen Odur. O hiç kimseyi gaybdan açıkça haberdar etmez. Ancak peygamberlerden bildirmek istediği müstesnâdır. (Cin Sûresi, 72:26-27)
(Osmanlıca Lem'alar sh: 84)
ﻭَﻟﺎَ ﺭَﻃْﺐٍ ﻭَﻟﺎَ ﻳَﺎﺑِﺲٍ ﺍِﻟﺎَّ ﻓِﻰ ﻛِﺘَﺎﺏٍ ﻣُﺒِﻴﻦٍ
Yaş ve kuru ne varsa ap açık bir kitapta yazılmıştır. (En'âm Sûresi, 6:59)
ﻓَﻤِﻨْﻬُﻢْ ﺷَﻘِﻰٌّ ﻭَ ﺳَﻌِﻴﺪٌ
O gün insanlardan şakîler ve saidler vardır. (Hûd Sûresi, 11:105)
ﻓَﺎﺳْﺘَﻘِﻢْ ﻛَﻤَﺎ ﺍُﻣِﺮْﺕَ
Emrolunduğun gibi dosdoğru ol. (Hûd Sûresi, 11:112)
ﺍِﺳْﺘَﻘِﻢْ ﻛَﻤَﺎ ﺍُﻣِﺮْﺕَ
Emrolunduğun gibi dosdoğru ol.
ﺍِﺳﺘَﻘِﻢْ
Dosdoğru ol.
ﺷَﻴَّﺒَﺘْﻨِﻰ ﺳُﻮﺭَﺓِ ﻫُﻮﺩٍ
Sure-i Hud beni ihtiyarlattı. (Tirmizî, Tefsîru Sûre 56:6.)
(Osmanlıca Lem'alar sh: 85)
ﻭَ ﺍَﻣَّﺎ ﺑِﻨِﻌْﻤَﺔِ ﺭَﺑِّﻚَ ﻓَﺤَﺪِّﺙْ
Rabbinin nimetini de yâd et. (Duhâ Sûresi, 93:11)
ﺍِﺳْﺘَﻘِﻢْ ﻛَﻤَﺎ ﺍُﻣِﺮْﺕَ
Emrolunduğun gibi dosdoğru ol.
ﺍِﻥَّ ﺣِﺰْﺏَ ﺍﻟﻠَّﻪ*ِ ﻫُﻢُ ﺍﻟْﻐَﺎﻟِﺒُﻮﻥَ
Şüphesiz Allah'a tâbi olan topluluk gerçek galiplerin tâ kendisidir. (Mâide Sûresi, 5:56)
(Osmanlıca Lem'alar sh: 86)
ﺗَﻮَﺳَّﻞْ ﺑِﻨَﺎ ﻓِﻰ ﻛُﻞِّ ﻫَﻮْﻝٍ ﻭَ ﺷِﺪَّﺓٍ ٭ ﺍَﻏِﻴﺜُﻚَ ﻓِﻰ ﺍْﻟﺎَﺷْﻴَﺎﺀِ ﺩَﻫْﺮًﺍ ﺑِﻬِﻤَّﺘِﻰ
Âhirzamanın fitnelerine yetişip düştüğün zaman, benim dua ve himmetimi kendine vesile ve şefaatçi yap. Her zaman her yerde, herşeyden himmetimle seni koruyacağım.
ﺗَﻮَﺳَّﻞْ ﺑِﻨَﺎ ﻓِﻰ ﻛُﻞِّ ﻫَﻮْﻝٍ ﻭَ ﺷِﺪَّﺓٍ
Her korku ve şiddet zamanında benim dua ve himmetimle bana yönel, beni vesile ve şefaatçi yap!
ﺍَﻏِﻴﺜُﻚَ ﻓِﻰ ﺍْﻟﺎَﺷْﻴَﺎﺀِ ﺩَﻫْﺮًﺍ ﺑِﻬِﻤَّﺘِﻰ
Her zaman, her yerde, her şeyden, himmetimle seni koruyacağım.
ﺍَﻏِﻴﺜُﻚَ ﻳَﺎ ﺳَﻌِﻴﺪ ﻓِﻰ ﺍْﻟﺎَﺷْﻴَﺎﺀِ ﺩَﻫْﺮًﺍ ﺑِﻬِﻤَّﺘِﻰ
Ey Said! Her zaman, her yerde, her şeyden, himmetimle seni koruyacağım.
ﻟﺎَ ﻳَﻌْﻠَﻢُ ﺍﻟْﻐَﻴْﺐَ ﺍِﻟﺎَّ ﺍﻟﻠَّﻪ*ُ
Gaybı hiç kimse bilemez; onu ancak Allah bilir. (Neml Sûresi, 27:65)
(Osmanlıca Lem'alar sh: 90)
ﺗَﻮَﺳَّﻞْ ﺑِﻨَﺎ ﻓِﻰ ﻛُﻞِّ ﻫَﻮْﻝٍ ﻭَﺷِﺪَّﺓٍ ٭ ﺍَﻏِﻴﺜُﻚَ ﻓِﻰ ﺍْﻟﺎَﺷْﻴَﺎﺀِ ﺩَﻫْﺮًﺍ ﺑِﻬِﻤَّﺘِﻰ
İlm-i cifirle mânâsı: "Yâ Said! Âhirzamanın fitnelerine yetişip düştüğün zaman, benim dua ve himmetimi kendine vesile ve şefaatçi yap. İnşaallah, senin herşeyinde ve her işinde uzun bir zamanda, yani tufûliyet zamanından, tâ ihtiyarlığın vaktinde işkenceli esaretine kadar, yani bin iki yüz doksan dörtten, tâ bin üç yüz kırk beş, belki altmış dörde, daha ziyade bir zamana kadar Allah'ın izniyle ve kuvvetiyle senin imdadına yetişeceğim."
ﺭَﺑَّﻨَﺎ ﻟﺎَ ﺗُﺆَﺍﺧِﺬْﻧَٓﺎ ﺍِﻥْ ﻧَﺴِﻴﻨَٓﺎ ﺍَﻭْ ﺍَﺧْﻄَﺎْﻧَﺎ
Ey Rabbimiz! Unutur veya hatâya düşer de bir kusur işlediysek bizi onunla hesaba çekme. (Bakara Sûresi, 2:286)
ﻟﺎَ ﺗَﺰَﺍﻝُ ﻃَﺎﺋِﻔَﺔٌ ﻣِﻦْ ﺍُﻣَّﺘِﻰ ﻇَﺎﻫِﺮِﻳﻦَ ﻋَﻠَﻰ ﺍﻟْﺤَﻖِّ ﺍِﻟَﻰ ﻗِﻴَﺎﻡِ ﺍﻟﺴَّﺎﻋَﺔِ
Ümmetimden bir taife kıyamet gününe kadar galibâne hak üzerine olacaktır. (Bu hadis-i şerif, hadîs kaynaklarında bu lâfızlarla rivayet edildiği gibi, aynı mânâyı ifade eden farklı lâfızlarla da rivayet edilmiştir. Buharî, İ'tisam: 10; Müslim, İman: 241, İmâre: 170, 173, 174; Ebu Davud, Fiten: 1; Tirmizî, Fiten: 21, 51; İbni Mâce, Mukaddime: 1, Fiten: 9; Müsned, 5:34, 269, 278, 279; el-Hâkim, el-Müstedrek, 4:449-450, 550.)
(Osmanlıca Lem'alar sh: 91)
ﻓَﺎِﻧَّﻚَ ﻣَﺤْﺮُﻭﺱٌ ﺑِﻌَﻴْﻦِ ﺍﻟْﻌِﻨَﺎﻳَﺔِ
Muhakkak ki, sen inayet-i İlâhiyenin hıfzındasın.
ﻓَﺎِﻧَّﻚَ ﻳَﺎ ﺳَﻌِﻴﺪُ ﻣَﺤْﺮُﻭﺱٌ ﺑِﻌَﻴْﻦِ ﺍﻟْﻌِﻨَﺎﻳَﺔِ
Ey Said! Muhakkak ki sen inayet-i İlâhiyenin hıfzındasın.
(Osmanlıca Lem'alar sh: 92)
ﻭَﻛُﻦْ ﻗَﺎﺩِﺭِﻯَّ ﺍﻟْﻮَﻗْﺖِ ِﻟﻠَّﻪ*ِ
Allah için, vaktin Abdülkadir'i ol.
ﻭَﻛُﻦْ ﻳَﺎ ﺳَﻌِﻴﺪ ﻛُﺮْﺩِﻯ
Ey Said-i Kürdî ol!
ﻭَﻛُﻦْ ﻳَﺎ ﻣُﺮِﻳﺪِﻯ ﻗَﺎﺩِﺭِﻯَّ ﺍﻟْﻮَﻗْﺖِ ِﻟﻠَّﻪ*ِ
Ey talebem, vaktin Abdülkadirîsi ol!
(Osmanlıca Lem'alar sh: 93)
ﻭَﻛُﻦْ ﻳَﺎ ﺳَﻌِﻴﺪِ ﻛُﺮْﺩِﻯ ﻗَﺎﺩِﺭِﻯَّ ﺍﻟْﻮَﻗْﺖِ
Ya Said-i Kürdî, vaktin Abdülkadir'i ol.
ﻭَﻛُﻦْ ﻳَﺎ ﻧُﻮﺭْﺳِﻰ ﻗَﺎﺩِﺭِﻯَّ ﺍﻟْﻮَﻗْﺖِ ِﻟﻠَّﻪ*ِ
Ya Nursî Allah için vaktin Abdülkadir'i ol
ﺍَﻟْﺤَﻤْﺪُ ِﻟﻠَّﻪ*ِ
Allah'a hamd olsun. (Fâtiha Sûresi, 1:2.)
ﻫَﺬَﺍ ﻣِﻦْ ﻓَﻀْﻞِ ﺭَﺑِّﻰ
Bu, Rabbimin fazlındandır. (Neml Sûresi, 27:40.)
(Osmanlıca Lem'alar sh: 94)
ﺑِﺎﺳْﻤِﻪِ ﺳُﺒْﺤَﺎﻧَﻪُ
Her türlü noksan sıfatlardan münezzeh olan yüce olan Allah'ın adıyla.
ﻭَ ﺍِﻥْ ﻣِﻦْ ﺷَﻲْﺀٍ ﺍِﻟﺎَّ ﻳُﺴَﺒِّﺢُ ﺑِﺤَﻤْﺪِﻩِ
Hiçbir şey yoktur ki Allah'ı hamd ile tesbih etmesin. (İsrâ Sûresi, 17:44)
"Ashab-ı Kütüb-i Sitte'den İmâm-ı Hâkim Müstedrekinde ve Ebû Dâvûd Kitâb-ı Sünen'de, Beyhakî Şuâb-ı Îmânda tahrîc buyurdukları:
ﺍِﻥَّ ﺍﻟﻠَّﻪ*َ ﻳَﺒْﻌَﺚُ ﻟِﻬَﺬِﻩِ ﺍْﻟﺎُﻣَّﺔِ ﻋَﻠَﻰ ﺭَﺍْﺱِ ﻛُﻞِّ ﻣِﺎَﺓِ ﺳَﻨَﺔٍ ﻣَﻦْ ﻳُﺠَﺪِّﺩُ ﻟَﻬَﺎ ﺩِﻳﻨَﻬَﺎ
Yani, "Her yüz senede Cenâb-ı Hak bir müceddid-i dîn gönderiyor." (Hakîm, Müstedrek, 4:522; Münavi, Feyzü'l-Kadir, 2:281, hadis no: 1845.)
(Osmanlıca Lem'alar sh: 116)
ﻟﺎَ ﺍِﻟَﻪَ ﺍِﻟﺎَّ ﺍﻟﻠَّﻪ*ُ ﺍﻟَّﺬِﻯ ﺩَﻝَّ ﻋَﻠَﻰ ﻭُﺟُﻮﺏِ ﻭُﺟُﻮﺩِﻩِ ﻓِﻰ ﻭَﺣْﺪَﺗِﻪِ ﻭَ ﻋَﻠَﻰ ﻏَﺎﻳَﺔِ ﻭُﺳْﻌَﺔِ ﺭَﺣْﻤَﺘِﻪِ ﻓِﻰ ﺳُﺮْﻋَﺔِ ﻓَﻌَّﺎﻟِﻴَّﺔِ ﻗُﺪْﺭَﺗِﻪِ ﺍﻟْﺠَﻮُّ ﺍﻟﺸَّﺎﻫِﺪُ ﺑِﻜَﻠِﻤَﺎﺕِ ﺍﻟﺴَّﺤَﺎﺏِ ﻭَﺍﻟﺮِّﻳَﺎﺡِ ﻭَﺍﻟﺮُّﻋُﻮﺩِ ﻭَﺍﻟْﺒُﺮُﻭﻕِ ﻭَﺍْﻟﺎَﻣْﻄَﺎﺭِ
Bulutlar, rüzgârlar, gök gürültüleri, şimşekler, yağmurlar kelimatının şahadetiyle vahdet içindeki vücub-u vücuduna ve nihayet derecede sür'atli faaliyet-i kudreti içindeki gayet derecedeki vüs'at-i rahmetine cevv-i semanın delâlet ettiği Allah'tan başka hiçbir ilâh yoktur.
ﻭَﻳُﺴَﺒِّﺢُ ﺍﻟﺮَّﻋْﺪُ ﺑِﺤَﻤْﺪِﻩِ
Gök gürültüsü hamd ederek tesbih eder. (Ra'd Sûresi: 13.)
ﺍَﻟﻠَّﻬُﻢَّ ﺍَﺳْﻘِﻨَﺎ ﻏَﻴْﺜًﺎ ﻣُﻐِﻴﺜًﺎ
Allah'ım, rahmetinle bereketlenmiş olan yağmurdan bize içir.
(Osmanlıca Lem'alar sh: 118)
ﺍَﻟﻠَّﻬُﻢَّ ﺍَﺳْﻘِﻨَﺎ ﻏَﻴْﺜًﺎ ﻣُﻐِﻴﺜًﺎ
Allah'ım, rahmetinle bereketlenmiş olan yağmurdan bize içir.
[SUB](Osmanlıca Lem'alar sh: 119)[/SUB]